Siyasette Kartlar Karıldı! Yeni bir DEVİR Başlıyor!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; beka ve milli birlik sorunlarına karşı, bölgemiz ve içerideki tüm küresel kumpasların çözüm kaynağı, millet olarak; milli birlik, milli bilinç ve milli mutabakat halinde olmaktır!

Aksi halde Millet olamayız! Zaten Milletin olmadığı durumda DEVLET de kalmaz! Bölgemizde ki örneklerde olduğu gibi!

Anadolu kara parçasında yaşayan tüm vatandaşlar, vatanın bölünmez bütünlüğü, milletin bağımsızlığı ve birliği, demokrasi kültürünü içselleştirme ve içerideki tüm farklılıklara karşı da hoşgörü göstermekle mükelleftir! Aksi halde sosyal barış ve huzur temin edilemez!

Devlet, başka bir şey! Devlet adamı başkaca bir şey! Siyaset ve siyasetçi başka bir şeydir! Siyasetçi, asla devlet değildir! Demokratik ülkelerde, siyaset adamı seçimle gelir ve daha sonraki seçimle gider!

Siyasetçiye, devlet asla baki değildir! Siyasal partiler ve siyasetçiler asla kutsanamaz!

Kadim Devlet Aklı denetiminde ki Türk Devletinde, 2053 ve 2071 Büyük Türkiye hedefleri doğrultusundaki, devletin stratejik yatırım ve politikaları, siyasetçi veya partilere göre, değiştirilemez!

Beş bin yıllık kadim bir devlet geleneği olan Türk Devleti, her gün 18 yaşındadır!

Mademki, devlet ve millet olarak, yaşadıklarımız bir Kurtuluş Savaşı; 85 milyon tüm vatandaşlar, Devletin bekası ve Milletin birliği mutabakatı ile ancak püskürtülebilir!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulması akabinde ki tek partili sistem, 1946 yılında çok partili süreç ve sonrasında yaşadığımız darbe, inkıta, muhtıra, post-modern darbe ve e-muhtıralardan devlet ve millet olarak dersler çıkarmış olmalıyız!

17 Nisan Anayasa değişiklik referandumu ile başlayan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, iki partili bir siyaset sistemini dolaylı olarak dayatmaktadır! Sistem; kurucu iradeyi temsilen iki ana damar partinin yanında, bunlara destek küçük yandaş partiler!

Hem dünya insanlık tarihinden TÜRKLERİ çıkarırsanız tarih diye bir şey kalmaz diyeceksiniz! Hem de bu topraklarda vuku bulun her şey sıradan ve kendiliğinden meydana gelecek; öyle mi?

Devletin bekası ve milletin birliği; Devleti-ebed-müddet devam ilkesi çerçevesinde; Türk asarının başlatılabilmesi adına, başka bir akıl, başka bir strateji, başkaca taktik ve yönteme ihtiyaç duyulmuştur! Prangalardan kurtulmadan yürüyemez ve koşamazsınız!

Sistemden beslenen asalakların bekleştiği şekilde, devlet yönetim sistemi ve siyaset geleneğinin, siyasal parti ve iktidar olma süreci, yeni dönem ve yeni yönetim sistemi, malum siyasi parti içinden çıkması muhtemel bir parti veya LİDER, yani aynı ekol temsilcisi bir HALEF, siyaset yolculuğuna devam edemeyektir!

Siyasi mantalite olarak bir devir kapnıyor ve yeni bir siyasi dönem başlıyor! Asalak ve çapsızlar, ehliyet ve liyakatleri olmadığı için beslendikleri sistemin devamını talep etmektedir!

Hem Kadim Türk Devleti, Fatih Sultan Mehmet Han’ın kahvaltıda neler yediğini kayıt altına alır diyeceksiniz! Hem de bu asalak ve çapsızların, tüm hata ve ihanetlerini de kayıt altına almayacak, öyle mi? Sonra da bunlara HESAP sorulmayacak, öyle mi?

Tarihi Türk Devlet Kodları ve Kadim Türk Devlet geleneğinin denetim ve kontrolündeki Türkiye’de, yeni siyaset ve yeni devlet yönetim modeli; Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu İrade gelenek ve kültürüne sahip parti ile 2053 ve 2071, Büyük ve Güçlü Türkiye hedef ve yolculuğuna başlayacaktır!

Hem dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait, Şimdi yeni şeyler söylemek lazım, diyeceksiniz! Hem de bugüne dair söyleyecek tüm söz ve argümanlarınız tükenmiş olacak!

Sözün bittiği yerdeyiz! Söz ve iddiası olmayanlar siyaseten bitmiş demektir! Bugünün yerel ve küresel sorunlarına ve vatandaşların taleplerine karşı, ülkenin geleceğine yönelik; çözüm önerileri, sözü, programı ve argümanı olanlar gelecektir! Demokrasinin güzelliği buradan kaynaklanmaktadır!

Zamanın Ruhu; Siyasi Değişim diyor!

Coğrafya Kaderdir! Kaderinizden Kaçamazsınız! Coğrafya halklarına, Coğrafyanın ve Tarihin yüklemiş olduğu sorumluluklar vardır! Bunlardan kaçamazsınız! Yok sayamazsınız!

Türk ve Türkiye, çöker veya düşerse, Coğrafyanın da, çökeceği ve düşeceğini aklımızdan çıkarmamak gerekir!

Zamanın ruhu, mevsimi geldiğinde bir toplumda işlemeye başlayan soyut dinamikler ya da toplumsal yaşamı yönlendiren iklim, olarak ifade edilmektedir!

Peki, bir toplumu yönlendiren iklim nedir? Sosyal – Siyasi – kültürel ve ekonomik iklim! Bu iklim, nasıl bir değişimi talep etmektedir? Ya da toplumda ki soyut dinamikler, neler olabilir?

Liderleri lider yapan, zamanın ruhunu yakalamak ve toplumda işleyen soyut dinamiklerin ve toplumsal yaşamı yönlendiren iklimin lehine olan gelişmelere ön ayak olmaktır!

Bu değişimi yakalayamayan toplumlar geri düşmeye mahkumdur!

Topluma öncülük etmek ve iklimi de okuyabilmek adına; Lider olmak ve liderlik vasıfları taşımanın da, bir bedeli var!

Almanca zeit ve geist sözcüklerinden türetilen zeitgeist;, Batı dillerinden Türkçeye “zamanın ruhu” ( aklın fikri, ortak eğilimi, sesi soluğu ) olarak aktarılmıştır!

Hz. Mevlana, değişim ya da zamanın ruhuna yönelik, sekiz asır önce ne güzel ifade buyurmuş!

Her gün bir yerden göçmek ne iyi! Her gün bir yere konmak ne güzel! Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş! Dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!

İnsan denilen varlığın hayatı noktalardan oluşur! İlk nokta doğum, son nokta ise ölümdür! İki nokta arasında; iş sahibi olmak, evlenmek, boşanmak, çocuk sahibi olmak, iş değiştirmek, bir kentten ve bir ülkeden ayrılıp bir başka kente veya ülkeye yerleşmek gibi hayata dair, noktalar vardır! Noktalar birbirini takip ederek hayatı şekillendirir! Noktalar arasında şekillenen hayat, düz bir çizgide ilerlemez!

Hayatı ve zihniyeti; sadece dünyalık; makam – mevki – güç – iktidar – para ve kadın olanların; DEVLET ve MİLLET adına bir derdi ve gündemi de olamaz!

Bu tipler ile de, değişimi yakalayamaz! Zamanın Ruhunun yüklemiş olduğu sorumluluk da yakalanamaz!

Zaman olur, kişiyi yukarılara, bulutların üzerine taşır! Vay ben neymişim be abi, der! Zaman olur, aşağılara çeker; mahvoldum – bittim, der! Hayatta ki noktaların birleşmesiyle ortaya çıkan resim; bazen bir kuş olur uçar, bazen bir kedi olur miyavlar ve bazen bir horoz olur zamanlı zamansız öter!
Zamanı olmayan ya da zamanı gelmeyen hiçbir şey olmuyor! Çiçek dahi zamanı gelmeden açmıyor!

Victor Hugo, Vakti gelmiş bir düşüncenin önünde hiçbir şey duramaz, diyor!
Değişimin külfetine katlanamıyorsan, değişememenin bedelini ödersin, Cancağızım!

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde; Türk Medeniyeti ve Türk Asrının TÜRKİYE önderliğinde başlamakta olduğunu, zamanın ruhunun böyle işlemekte olduğunu ifade etmek isterim!

Zamanın Ruhunu; anlayamayan – okuyamayan – idrak edemeyen ve bu yönde stratejik ve taktik operasyonlar geliştiremeyen toplumlar, gelişemez!

Zamanın Ruhu, Türkiye ve Türk Asrı çerçevesinde, siyasi bir değişimi zorluyor ve buna da direniyorsanız, tarihin tozlu raflarında yeriniz hazır demektir!

Böyle bir vebali kimse alamaz ve taşıyamaz! Dünyalıklar uğruna da yok sayamaz, görmezden gelemez!

Zamanın Ruhu çerçevesinde, Çığ gibi gelmekte olan değişime direnenler YOK olur!

TÜRK, ırkı bir yaklaşım değildir! TÜRK; Adalet dağıtan ve Adaletin temsilcisi, Hakikat ehli ve Hakikatin temsilcisi, Mazlumların da hamisi demektir!

Türk, Nizam-ı alem ülküsü çerçevesinde, Seyfullah olduğunu da hatırlatmak isterim!

Türk; İHYA ve İNŞA demektir! Türk, İnsanlığın VİCDANI demektir!

SİYASET ” YOL ” Ayrımında!

Türkiye’de siyasi partiler tarihini incelediğimizde, her on yılda, aynı ekolden gelen, bir siyasi parti, iktidar ve hükümet nöbet değişimi karşımıza çıkmaktadır! Peki neden? Burada Kadim bir AKIL ve Kurgusu var mıdır?

Cumhuriyetin kurulması, Cumhuriyet Halk Fırkası ve bünyesinden ayrılmak sureti ile serpilmeye çalışan diğer partiler! Ayrılan yeni partilerden biri hariç, hiç biri yaşama şansı olmamıştır! Neden acaba?

Cumhuriyetin kurulması akabinde siyasi süreç 1946 yılına kadar tek partili siyasi sistem olarak yolculuğuna devam etmiştir! Peki, neden?

Tük Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet geleneği, tek partili bir sistem ile devam edemeyeceğine karar vermek sureti ile CHP içinde aynı ekolden bir partinin çıkarılması ve 1950 yılındaki seçimlerde iktidara taşınmak siyaset yolculuğuna devam etmiştir!

Burada da KADİM bir AKIL ve Kurgusu var mıdır? Yoksa hepsi sıradan ve spontane gelişmeler midir?

1960 ve 1970’li yıllarda, aynı ekolden, DP’nin devamı bir partinin çıkarılması ve iktidara taşınması, 12 Mart muhtırası ile durdurulması! 1970 ve 1980 arasında yaşananlar ve 12 Eylül askeri darbesi bir önceki on yıldan hiçbir farkı yoktur!

Yirmi yıllık dönemde, KÜRESEL EKOL Savaşları karşımıza çıkmaktadır!

Siyasi süreç ve siyaset tıkanmaya başladığı dönemlerde, Kadim Türk Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet geleneği; devletin bekası ve milletin birliği adına, aynı ekoldeki bir siyasi partinin içinden yeni bir parti çıkarmak ve iktidara taşınmak sureti ile siyaset serencamını sürdürmüştür!

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması ile devlet yönetimi ve siyasi partiler, yeni bir sürece evirilmiştir! 17 Nisan Anayasa değişiklik referandum süreci ile başlayan Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi, iki partili bir siyaset sistemini dayatmaktadır!

Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu iradeyi temsilen ” iki ana damar ” güçlü partinin yanında bunlara destek olacak olan küçük yandaş partiler!

1946 yılında Cumhuriyet Halk partisi ekolünden gelen Demokrat Patinin çıkartılması ve iktidara taşınması ile başlayan devlet yönetimi ve siyaset süreci, 2001 yılında Refah partinin içinden AK Partinin çıkartılması ve iktidara taşınması ile bu sürecin – dönemin – devrin ve ekolün son bulduğunu düşünüyorum!

İki Ana Damar Parti kontrolünde, Yeni bir SÜREÇ ve Yeni bir DEVİR Başlamak üzere!

2016 yılındaki hain darbe ve kalkışma süreci, Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemine geçilmesi, Türk Devletinde; başka bir akıl, başka bir strateji, başka taktik ve yönteme ihtiyaç duyulmaktadır!

Kadim Türk Devlet Aklı, devlet yönetim sistemi ve siyaset geleneğinin, siyasal parti ve iktidar olma sürecini, yeni dönem ve yeni yönetim sistemi ile birlikte, birilerinin bekleştiği ve ümit ettiği şekilde, siyasal islam temsilcisi bir parti ve lider ile siyaset ve hükümet yolculuğuna devam edemeyecektir!

Yeni siyaset ve yeni devlet yönetim modeli; Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu İrade gelenek ve kültürüne sahip, iki ana damar partiden birisi ile Türk Devlet Aklının denetim ve kontrolünde; Büyük ve Güçlü Türkiye; 2053 ve 2071 vizyon, hedef ve yolculuğuna başlayacaktır!

Aksi halde bir YÜZ YILI daha Heba eder ve kaybederiz!

Yeni Bir Dönemin Arifesindeyiz!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, 2053 ve 2071 Nizamı Âlem ülküsü; Turan ve Kızıl Elma hedefleri çerçevesinde, yeni bir döneme adım atması ve tüm gönül coğrafyası ile kucaklaşma yapabilmesi için tek bir operasyona ihtiyaç vardır!

Yeni dönem; Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhu devlet kodlarının sisteme hâkim olduğu ve RESTORASYON süreci akabinde; yeniden diriliş ve şahlanışın başlangıcı olacaktır!

YENİ bir DEVİR ve DÖNEMİN eşiğindeyiz! Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhu temsilcileri, tüm devlet bürokrasisinin de; ehliyet – liyakat – adalet üzerine bina edileceği RESTORASYON süreci akabinde, yeniden bir kalkınma ve şahlanış başlamak üzeredir!

Kuvay-i Milliye Ruhu; ihtiyaç olunduğunda, bütün ülke olarak, tek bir yumruk olabileceğimiz ve düşmanın kafasına bu yumruğu indirebileceğimizin; her bir ferdin; vatanın bekası için elinden gelen her hizmeti verebileceğinin genlerimize işlenmiş halidir!

Türk Devleti; KURUCU ve KURULUŞ KODLARINA dönmelidir!

Aksi halde BİRLİK ve BÜTÜNLÜĞÜ sağlayamayız! Birlik ve beraberlik olmadan, Anadolu’yu dar ederler!

Ehliyet ve Liyakat, Adalet ve Hakkaniyet temelli; yeni bir dönem başlıyor!

Yeni dönemde; beş bin yıllık Kadim Türk Devlet geleneğindeki; ADALET ve HAKKANİYET ilkeleri üzerine BİNA edilecektir!

Yeni dönemi kabullenemeyen ehliyetsiz – liyakatsiz ve kifayetsiz muhterisler; devlet yönetim sisteminden tamamen tasfiye edilecektir!

Direnmeleri boşunadır! Direnmeleri sadece inkârlarını artıracak ve devletin CELAL yüzü ile karşı karşıya kalacaklar! Yapmış oldukları tüm ihanetlerinin hesabı da tek tek sorulacaktır!

Yeni döneme matuf tüm olay ve gelişmelerin PERDE ARKASINDA ki Kadim Türk Devlet Aklının KURGU ve PLANI okumayan, anlamayan, yorumlamayan ve göremeyenler; MAGAZİN boyutu ile gününü gün eder!

Nizamı âlem ülküsü çerçevesinde hareket eden, Türk Devleti ve Türk Milletin, iddiası ve hedefleri olmak zorundadır!

Türkiye gibi kilit ülkelerde ki siyasette; Bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden Kadim bir AKIL tarafından kurgulandığı ve planlandığından emin olabiliriz!

Kadim Türk Devlet AKLININ varlığını kabul etmeyen ve idrak edemeyenlere, diyecek sözümüz yoktur!

Neymiş Efendim! Sözün tamamı ve lafın fazlası, aptala söylenirmiş!

Yeni Dönem ve Bilgiyi Reddetmek!

İster bir yönetici, ister bir sanatçı ve isterse öğrenci olsun; sorunların çözümü için Farklı Yaklaşımlar Geliştirmek ve Bakış Açısını Değiştirmek gerekir!

Düşünce şekli, mantığı ve alışkanlıkları, ters çevirmeli! Peki, Beklenenin tam tersini yapmak ne gibi sonuçlara yol açabilir!

Olay ve olgulara, başka bir açıdan ve özellikle de, alışkanlıkları değiştirmek suretiyle bakabilmeyi öğrenmek gerekir!

Hayatta her şey olabilir! Olmaz denilen şeylere hazır olmak gerekir! Hayat durağan değildir! Atom parçalanır ve algılar da parçalanır ve değişebilir!

Hayata, dünyaya, olay ve olgulara, farklı yaklaşımlar geliştirmek, bakış açısı ve alışkanlıkları değiştirmek suretiyle, neler neler elde edilebilir?

Hayatın statik olmadığı ve her an her şey olabileceği! Değişim ve Dönüşüm! Değişim, Dönüşüm ve Yeni bir Dönem!

Olmaz ve olamaz denilen şeylerin hayatta olduğunu! Her şey; zıtlar ile birlikte, bir denge ve anlam ifade eder!

Hayatın statik olduğu bakış açısı ve düşünce şekli, yaratılışa aykırı! Her şey; hem zıtlar ve hem de değişim üzerine bina edilmiştir!

Peki, çevremizde ki, tüm olay ve olgulara; Farklı yaklaşımlar geliştirmeye, Bakış Açımızı ve Alışkanlıklarımızı değiştirmeye hazır mıyız?!

Hz. Mevlana; Fikir ona derler ki, bir yol açsın, yol ona der­ler ki, bir gerçeğe ulaşsın, buyurmaktadır!

Peki, yeni bir yol ve yeni bir gerçeğe erişebilmek adına; farklı yaklaşımlar geliştirmeye, alışkanlıklar ve bakış açısını değiştirmeye ihtiyaç var mıdır!

İnsanoğlu yıllardır yaşamakta ve yapmakta olduğu şeyleri bir anda terk edemiyor! Yani İnsan için yeni bilgiyi ve yeni olguyu kabul etmek çok zor bir durumdur!

Hz. Adem ile birlikte başlayan insanlık tarihi, her yeni gelen peygamberin getirmiş olduğu yeni bilgi ve olguyu sürekli olarak reddetmiştir!

Yeni gelen bilgi, eskilerin yani güç ve iktidar sahiplerinin itibar ve saygınlıklarını, sarsmakta ve yok olması demektir!

İnsan ve nefis için itibar ve saygınlık çok önemlidir! İtiraz yeni gelen bilgiye değildir! İtiraz ve reddetmek; itibar, saygınlık, konum ve güçlerinin yok olmasına karşıdır!

Hz. Muhammed ( s.a.s ) efendimize dönemin para – güç ve iktidar sahipleri; Para istersen para, makam istersen makam ve kadın istersen kadın verelim! Fakat bizim şu anki itibar, iktidar, konum ve gücümüzü sallamakta olan bu yeni bilgileri yaymaktan vazgeç, dediler!

Peki, Yeni dönemde kimlerin makam – mevki – iktidar ve güç konumları sallanmaktadır?

Değişimine direnen yapılar; menfaat ve çıkarları, güç ve iktidarları uğruna, bir millet ve toplumun geleceğini tehlikeye atmakta hiçbir kaygı taşımaz!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, Öncelikle akıl sahibi insanlara ve iman ehline hitaben; Ve sizin için geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı hizmetinize verdi. Yıldızlar da onun emriyle hareket ederler. Muhakkak ki, bunda akıllıca düşünen bir kavim için elbette büyük alametler vardır, buyurmaktadır! ( Nahl – 12 )

Ve sizin için yerde renkleri muhtelif olarak neler yaratmış ise şüphe yok onda da öğüt alacak bir kavim için elbette bir ibret vardır, buyurmaktadır! ( Nahl – 13 )

Sonra meyvelerin hepsinden yede Allah’ın kolaylaştırdığı yollarına git. İçlerinden renkleri muhtelif bir şerbet çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda düşünen bir kavim için elbette bir ibret vardır, buyurmaktadır! ( Nahl – 69 )

Yeni bir DÖNEM ve Yeni bir LİDER – 3 –

Bundan 250 yıl geriye giderseniz dünya tarihinde Amerikalı bulamazsınız! 700 yıl geriye giderseniz Rus bulamazsınız! 1200 yıl geriye giderseniz İngiliz, 1300 yıl geriye giderseniz Fransız, 1500 yıl geriye giderseniz Alman ve 2200 yıl geriye giderseniz de İtalyan bulamazsınız!

Tarihten TÜRKÜ çıkarırsanız geriye insanlık adına hiç bir şey kalmaz! Tabii ki bu geriye gidiş sadece kalıtsal ve ırk olarak değildir!


Türk Devlet yönetim geleneği ve hafızasında; adalet, hakkaniyet, kültür ve medeniyet eserlerini, görebiliriz!

Türk Devlet yönetiminde meydana gelen siyasi değişim ve gelişmeler, kendiliğinden oluyor diyebilir miyiz?

Tüm olay, değişim ve gelişmelerin arka planında, Türk Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet hafızası yok mudur?

Türk demek, Adalet ve Hakkaniyet olduğuna göre! Türk Devleti ve Türk Milleti insanlık ve mazlum halklar adına, Seyfullah olduğuna göre!

Türk Devleti, bir Muz Cumhuriyeti olmadığına göre! Türkiye, dünyada bir iddiası ülküsü olmayan; bir İsveç veya Norveç olmadığına göre!

Kadim Türk Devlet Aklı, her duruma hâkimdir! Devlet; kişi ve siyasilere baki değildir!

Kadim Türk Devlet Aklı; Devlet yönetim sistematiğinde; Küresel EKOL ve İŞBİRLİKÇİ kavgalarına, asla izin vermeyecektir! Aksi halde bir yüz yılı daha kaybederiz!

Türk Devlet yönetim sistematiğinde, Küresel Ekol temsilci ve işbirlikçi lider dönemi kapanmıştır!

31 Mart 2024 mahalli seçimlerine doğru yol alırken; Türk Milleti ve Türk Devleti, gözü ve gönlü burada olan tüm mazlum coğrafyalar, şehirlerimiz, ilçelerimiz ve mahallelerimize hayırlı olmasını, başkan seçilen adayların bulundukları beldelerde hayırlı hizmetlerde bulunabilmeyi, beş senelik hizmet dönemlerinde, vatandaşların gönüllerine girmeyi ve gök kubbede hoş bir seda bırakabilmelerini dilerim.

Başkan seçilmek sadece mal, mülk, para yığmak, zevk-ü sefa peşine düşmek ve makam koltuğuna gömülmek, vatandaşa tepeden bakmak, vatandaşa eziyet etmek ya da vatandaşın işlerine zorluk çıkarmak için talep edilmiyor, herhalde!

Başkan; bölgesindeki vatandaşların hayatını kolaylaştırmak için yer altı ve yer üstü hizmetlerde bulunmayı, tüm işlerini de kanun ve kurallara uygun bir çerçevede çözüme kavuşturmak demektir!

Bir insan, başkaca ne için başkan olmayı talep edebilir ki? Şehrin emini olabilmek ve uzun yıllar hayırla yad edilebilmek! İnsan daha ne isteyebilir ki?

Hulagu, Moğol İmparatorluğunun kurucusu Cengiz Han’ın torunu, İlhanlı Devletinin kurucusu Mengü Kağan’ın kardeşidir. Hulagu 1258 tarihinde Bağdat’a girerek Abbasi Halifesi Mutasım’ı keçeye sarıp Moğol atlarının ayakları altında ezdirerek öldürtür!

Hülagu; Şehirde katliamlara başlar ve şehri yağmalar. Kadın, yaşlı, çocuk ve hamile demeden bazı kaynaklara göre iki yüz bin, bazılarına göre de dört yüz bin insanı katleder!

Bir ülkenin, bir devletin, bir milletin ve toprakların neden böyle bir istila, katliam ve sonuç ile karşı karşıya kaldığını idrak edebilmek için zalim komutan Hulagu ile Kadı Han arasında geçen konuşma, ders ve ibretler alabilmek zaviyesinden, çok manidar!

Hulagu karşısına gelen Kadı Han isimli kişiye; Söyle bakalım, beni buraya getiren sebep nedir, diye sorar!

Kadı Han, Hulagu’ya; Seni buraya bizim amellerimiz getirdi! Allah’ın bize verdiği nimetlerin kıymetini bilemedik! Esas gayemizi unutup; makam ve mevki, mal ve mülk, güç ve iktidar peşine düştük! Zevk ve sefaya daldık! Cenabı Hak, bize verdiği nimetleri de almak üzere seni gönderdi, der!

Anlayana! Görene! Duyana! Tedbir ve Önlem Alana! Köre ve Sağıra ne ola ki!.

Yeni DÖNEM ve Yeni bir LİDER – 2 –

Türk Devlet yönetim sistematiğine, Kadim Türk Devlet Aklı tamamen hakim olduğunu, yazılarımda vurgulamaya çalışıyorum!

Para ve kadın, makam ve mevki, güç ve iktidar; mayası ve cibilliyeti bozuk insanı değiştirebilir! Bazıları devlet ile kendini eşdeğer görme hülyalarına kapılabilir!

Devletin makamlarında çalışanlar; buraların geçici olduğunu ve babasından miras kalmadığını, kendisinden önce bu makamlarda kimlerin bulunduğunu, bu makamların vatandaşa sadece hizmet yerleri olduğunu, aklından çıkarmamalıdır!

Hem de yerel seçim öncesinde, seçime giren adaylar, mezkur değerleri aklından fikrinden ve zikrinden çıkarmamalıdır!

Devletin makamları vatandaşa hizmet yerleridir! Mal – mülk yığma ve yağma hasan börek yerleri asla değildir!

Haksız ve haram yoldan elde edilen dünyalıklar, günü geldiğinde, Devlet almasını bilir! Haram ile yol alınamaz!

Tüyü bitmemiş yetim malına el uzatan haramzadelerin, ellerini; devlet günü geldiğinde hem kırar ve hem de kesmesini bilir!

İnsan; et, sinir ve duygudan yaratılmıştır! Eskiler ne güzel ifade buyurmuş! Mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var!

Kabul ve ön kabulleri yıkmak atomu parçalamaktan zordur! Yeni gelen bilgiyi kabul etmek kolay bir mesele değildir!

Devlet, millet içindir? Devlet, birilerinin tapulu malı değildir! Hükumet nedir? Devlet, kimdir veya nedir? Devlet ve hükümet aynı şey midir?

Hem beş bin yıllık devlet geleneği ve hem de Kadim Türk Devlet Aklından dem vuracağız! Hem de devletin başına gelmesi muhtemel lider ve siyasi kadronun torba veya tombaladan çıkması bekleyeceğiz, öyle mi?

Peki, Türk Devleti ebed – müddet – devam ülküsü nasıl işleyecektir?

Yoksa önceki dönemde olduğu gibi küresel güçler destekli işbirlikçi ekol temsilcilerinin gelmesini mi bekliyoruz? Türkiye’de küresel ekol temsilciler devri kapanmıştır!

Algıları değiştirmek; atomu parçalamaktan daha zordur! Atom parçalandığı gibi tüm ALGILAR değişecektir!

Yoksa son dönemde tüm yaşadıklarımız öylesine sıradan işler, olaylar ve olgular olduğunu mu düşünüyoruz? Olamayacağına göre!

Yeni dönem ve yeni bir lider değişimi, KADİM bir AKIL kontrolünde vuku bulacaktır!

HER ŞEY DEĞİŞİR! Değişmeyen tek şey Değişimin kendisidir!

Siyasette hiçbir şey tesadüfi değildir! Hem de Türk Devleti, Anadolu topraklarında!

Peki, Siyasette, önümüzde ki elli yılı planlayacak, toplumu kucaklayacak, devlet ve milleti yeniden barıştıracak, bir siyasi lider, kim ya da kimler olacaktır?

Türkiye gibi kilit ülkelerde, siyasette; Bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden Kadim bir AKIL tarafından kurgulandığı ve planlandığından emin olabiliriz!

Zıtların Birlikteliği!

Dünya, zıtlar olmadan yaşanamaz bir durum arz eder! Hayat, zıtlar olmadan yaşanmaya kalksa, sıradan bir durumda olur ve insanoğlu bu durumdan çok sıkılır, hayat çekilmez bir durumda bulunurdu!

İnsanın yaratılması akabinde sıratı müstakim üzerine şeytanın oturması, zıtlığı ve zıtlıkiçindeki birlikteliği ifade etmektedir!

Şeytan, müminin doğru yolu üzerinde udrmaktadır! Neden bu yol üzerindedir? Doğru yoldan çıkarmak ve saptırmak için? Çıkarabilir, saptırabilir mi? Temiz olmayan ve fıtrata uygun yaşamayanları çok kolay bir şekilde hem de!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Sadece ihlâslı ve samimi kullarımı bu yoldan ayıramayacak ve koparamayacaksın, buyurmaktadır!

Zıtlar, tezat veya öteki ne demektir? Zıtlar neyi ifade etmektedir? Zıtlar olmadan hayatımız nasıl sıradan olabilir?

Zıtlar; Nitelik ve durumları itibariyle birbirine aykırı ve birbirlerinin karşısındaki kavram ve olguları ifade eder!

Kâinat ve yaşam döngüsü zıtların birlikteliği üzerine kuruludur! Dünya ve insanlığın tüm kurgusu zıtlık ve tezat üzerinedir!

Zıtlık ve zıt olan unsurlar bir birlerini tamamlamaktadır. Bir erkek ve bir kadın olmak üzere dünyaya gönderilen, Hz. Âdem ve Havva en başta birbirlerini tamamlayan iki insandır! Sonrasında, Habil ve Kabil, iyilik ve kötülüğü sembolize etmektedir!

Karanlık ve aydınlık, gündüz ve gece, ak ve kara gibi pek çok zıt kavramlar, kendi aralarındaki zıtlığı ve birbirlerini tamamlar! Biri olmadan diğeri olmaz ve anlaşılamaz!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Kur’an-ı Kerimde, Biz her şeyi çift yarattık, ayeti ve Her şey zıddıyla bilinir ve kaimdir, zıtların birlikteliği gerçeğini ifade etmektedir!

Hayat; insanoğlu için bazen iyi, bazen kötü, bazen hasta, bazen sağlıklı, bazen mutlu, bazen mutsuz, bazen hüzünlü, bazen sevinçli olduğu durumların toplamı veya kümülâtifi diye tanımlayabiliriz!

Çünkü güzelliğin kıymetini ancak çirkinlikle anlayabiliriz. Sağlığın kıymeti de hastalık, yaşamanın değerini de ancak ölüm ile anlaşılabilir. Bu durum öylesine vazgeçilmez duruma gelmiştir; İnsanların sürekli barış halinde yaşayamayacağı gerçeğiyle toplumlar kendilerine suni düşmanlar icat etmiştir.

Her şey zıddıyla kaim olması, her şeyin zıddıyla bilinmesi, varlıkların zıddıyla bilinmesini anlamak mümkün görünmektedir. Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlar daha güzel bir uyum doğar! Her şey ve özellikle de her düzen bir çatışma sonucunda meydana gelmektedir!

Zıtlar ve tezat dediğimiz kavramlar, sosyal olaylar, siyasi düşünce ve ideolojiler; Bizim gibi ülkelerde, yıllardan beridir neden kavga ettirilmektedir?

1968 öğrenci olayları, 12 Eylül darbesinden önceki sokak hareketleri ve daha sayamadığımız sosyal hareketlenmeler neden olmuştur ve neleri anlatmaktadır?

Karşıt fikir ve görüşte olan gençler, bu ülkenin birliği ve bekası adına, bir araya gelmemeli, sürekli olarak karşıda ve kavgalı bir durumda bulunmalıdır!

Bu durum, kim veya kimlerin işine gelmektedir? Böyle bir durumdan kim veya kimler istifade etmektedir?

Eskilerin ifadesinde olduğu gibi; Fikirlerin çatışmasından hakikat güneşi doğar, neyi ve neleri anlatmaktadır?

Siyasi partiler, ideolojiler, liderler ve bunların müntesipleri kalabalıklar, bu ülkede sadece kavga etmeleri üzerine formatlanmıştır! Bu ülkenin birliği üzerine hareket etmemeleri gerekir! Sürekli olarak kavga etmesi planlanmıştır!

Zıtların birlikteliğinden mükemmel bir düzen meydana geliyorsa, bu ülkede, devletin âli menfaatleri üzerine, tüm parti ve siyasi ideolojiler bir kenara konulmak suretiyle, birlikte hareket etmek zorundadır!

Küresel ve işbirlikçilerin anlayamadığı ve kavrayamadığı, karşıt ve zıt görünen, parti ve liderlerin, bir ideal ve hedef çerçevesinde, devletin bekası ve milletimizin birliği adına, bir ve beraber hareket etmeleridir!

Yoksa eskiden olduğu gibi zıtlar ve kavgayı mı bekliyoruz? Zıtlar ve tezatların birlikte hareket etmesinden, büyük idealler çerçevesinde, mükemmel bir DÜZENİ mi?

Zıtlar ve Zıtların birlikteliğin doğan mükemmel düzeni; anlamayı, anlamlandırmayı, idrak edebilmeyi, yorumlamayı ve gelişmelerin karşısında değil, yanında ve destekçisi olabilmek dileklerimle!

Rahmet – Mağfiret ve Kurtuluş Ayı; RAMAZAN!

On bir ayın sultanı Ramazan; başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da, iman ve teslimiyet ehli için cehennem azabından kurtuluş ve Kuran ayıdır!

Rahmet, mağfiret ve cehennem azabından kurtulan kullarından olabilmek ümidiyle!

On bir ayın sultanı Ramazan; tefekkür ve tezekkür ayıdır! Hayatın her anında Kuran ile yaşamayı, tezekkür ve tefekkür halinde olmayı gerektirir!

Aksi halde dünya hayatı, insan için sadece bir yarıştan ibarettir! Mal biriktirme, mal yığma ve sayma, makam, mevki, iktidar ve güç rekabeti – yarışı!

On bir ayın sultanı Ramazan; paylaşım, ikram ve infak ayıdır! Paylaşmanın, ikramın, infakın, sevginin, huzurun, birlik ve beraberliğin tesisine imkân verir!

Dünyada yaşanan kaos, tedarik zinciri ve döviz kurlarından kaynaklı, temel gıda ve diğer ürünlerdeki fiyat artışları, insanların umutlarını tüketmektedir!

Temel gıda maddelerine dahi erişemeyen insanların olduğunu hatırlatmak isterim! Mesele böyle bir dönemde; infak ve paylaşımda bulunabilmektir!

On bir ayın sultanı Ramazan, sadece aç kalmak ve sadece ibadet mevsimi de değildir!

Ramazan, özümüze dönme, kendimizi ve çevremizi fark etme, Yüce Allah’ın kudreti, lütfu ve inayeti karşısında insanın aciz olduğunun farkında olmaktır!

On bir ayın sultanı Ramazan, tefekkür ve tezekkür ayıdır! Tefekkür kulun, hayret makamında olması demektir! Kul, aklının kavrayamadığı ilâhî sır ve hikmetler karşısında şaşırıp kalması ve istiğrak haline bürünmesidir!

İnsanın yaratılış safhaları, vücudundaki muhteşem sistemler; çevremizdeki bitkiler, hayvanlar, yeryüzü, gökyüzü, atmosfer, bunlarla temin edilen son derece hassas çevre dengesi!

On bir ayın sultanı Ramazan; Allah rızasını umarak; infak, paylaşım, yardım, hediyeleşmek ve ikramda bulunmaktır!

İnsan için dünya hayatındaki her şey bir uyanma, bir akletme, bir tefekkür ve bir tezekkür vesilesi olduğunu unutmamak gerekir! Akletmek ve tefekkür konusundaki ayetleri hatırlamak kâfi olacaktır!

On bir ayın sultanı Ramazan, Anadolu’da ve İslam beldelerinde bir başka yaşanır! Hayatın hızına bir duraklama ve yavaşlatma hareketidir!

Hayatın hızına dur diyebilmek, yavaşlatabilmek ve SUKUNET ayı ile Hayatı Yavaşlatma Hareketini devam ettirmektedir!

On bir ayın sultanı Ramazan ayında iman ehlinde bir sükûnet hali olmaktadır! On bir ay canla başla koşturulan dünyalık işler biraz yavaşlatılır! Bu ayda inananlara biraz dinlenin ve çevrenizde ki insanlara neler olup bittiğini anlamaya, anlamlandırmaya ve tefekkür durumunda kalın, mesajı vermektedir!

On bir ayın sultanı Ramazan; hayatın sadece işten, güçten, yarıştan, rekabetten, güçlü olmak, güçlü görünmek, makam, mevki ve iktidar yarışından ibaret olmadığını hatırlatmaktadır!

Hayat, sadece iş – güç değildir! Hayat, sadece koşturmaca değildir! Hayat, başka insanlarla yarış ve rekabet değildir! Hayat; makam, mevki, iktidar ve güç yarışı da değildir!

Hayat, fıtrata uygun bir şekilde, İNSAN olabilmek ve İnsan kalabilmek yarışıdır! Aksi halde zaten esfel-i safilin derekesini boylayacaktır!

Bu Ramazan ve her Ramazanı, son Ramazan ayı olduğunu idrak edebilmeyi!

On bir Ayın Sultanı bu Ramazan ayını, huzur ve huşu içinde idrak ettiği, bereketinden ziyadesi ile müstefit olduğu; başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennemden azade olan kullarından olabilmeyi, Yüce Allah’tan dilerim!

BÜYÜK RESMİ ve KURGUYU Görebilmek!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğu tarihten itibaren, küresel güçler ve içimizdeki işbirlikçiler maharetiyle, zenginliğimiz olan, tüm etnik – dini ve kültürel farklılarımız ile birbirimizle uğraştırılmış ve enerjimiz içeride tüketilmeye çalışılmıştır!

Aksi halde, küresel ve emperyalist güçlerin bu ülke ve bölgemizde operasyon ve ameliyat yapmasına imkân yoktur!

Özellikle yerel çerçevede, tüm olay – olgu ve gelişmeleri değerlendirirken büyük resmi ve küresel kurguyu görmemiz ya da arka planı okumamız her daim engellenmeye çalışılmaktadır!

Büyük resmi ve küresel kurguyu görebilen, bölgemizde oynanmakta olan sinsi ve kirli oyunları idrak edebilen, öngörülerde bulunabilen, asil milletin evlatlarına, içeriden ve dışarıdan operasyon çekmelerinin sebebi hikmeti buradan kaynaklanmaktadır!

Yeni bir Dünya düzenini kurabilmeleri için içeride sürekli olarak birbirimizle uğraşmamız, birbirimizle didişmemiz talep edilmektedir. Bu küresel kirli oyuna, bilinçli olarak düşenler olduğu gibi saf bir şekilde, dünyalıklar uğruna atlayanlar da olmaktadır!

Eskilerin yaşamış olduğu tecrübeler ışığında çok güzel ifadeleri bulunmaktadır.

Okyanusları geçip derede boğulmak gibi! Büyüklerimiz tam yerinde bir deyiş ve kavram geliştirmişler!

Asil Türk Milletini, Derede boğmak için bekleşen küresel ve emperyalist güçlere ve işbirlikçilerine fırsat vermemeli! Her daim UYANIK olmalı!

Bu asil milletin evlatlarına operasyon çekmeleri için küçük meselelerde boğuşturulması ve birbirini kırması gerekmektedir! Dünyayı ve bölgesindeki gelişmeleri okumaması adına!

Dünyada ve bölgesinde, küresel kirli oyun ve gelişmeleri okuyabilen, idrak edebilen ve buna göre de öngörü ve pro-aktif bir durum ve konum belirleyen bireylerle, bu asil millet ancak bir yerlere gelebilecek, dünya ile rekabet edebilecek ve beka sorunu ile de karşılaşmayacaktır.

Aksi halde dünyalık menfaat – güç – iktidar ve makam peşinde kaybolup gideceğiz! Tercih bizimdir! Karar da bizimdir!

İçimizde bu vasıflara sahip satılık ruhlar ve işbirlikçiler mutlaka olacaktır. Olması kadar doğal bir şey yoktur! İnsanın doğası dünyalıklara meyyaldir! Önemli olan yerli ve milli ruhtaki bireylerin sayısını arttırabilmek ve onlara sahip çıkabilmektir!

Yılardır bu ülkede yaşanan en büyük sorun, bu değil midir? Yerli ve milli bir duruş sergileyenleri her zaman saf dışı bırakmak? Devlete ve yönetim sistemine kriptolar etkin olduğundan kaynaklı, bu bireylerin varlığından bihaber bir durumda kalıyoruz!

Müminlerin her zaman unutmadığı, hatırlaması gereken ve buradan da günümüze yönelik dersler alınması; Kur ’ani bir hadiseyi; Talut ve Calut kıssasını, hatırlatmak isterim! Nedir bu kıssanın özeti? Ne gibi mesajlar vermektedir? Bizlere bu günlere yönelik neler ifade etmektedir?

Talut taraftarları Calut ordusu ile savaşması için bir yerden geçmesi gerekirken, yol güzergâhında bulunan bir dereden sadece ve sadece bir yudum su içmeleri emir ve talep edilmiştir. Emir ve talebin ne olduğu idrakinde olmayanlar, yol ve yolculuğun ne olduğunu bilemeyenler, mücadele ve dik duruşa müdrik olamayanlar; kana kana bu sudan içmişler ve Calut ordusu ile karşı karşıya kaldıklarında; savaşmak arzu ve istekleri kalmamıştır! Talut’un emrine itaat eden sadece çok az sayıda samimi ve inanmış üç beş birey ile Calut ordusunun karşısında cesaretle çıkmışlar ve savaşı kazanmışlar!

İman – İnanç – Teslimiyet ve dünyalık küçücük menfaat ve çıkarlarına da meyletmemek!

Yeni Dünya düzenine, bagajı olan kişilerle hazır olabilir miyiz? Dünyalık makam – güç – iktidar ve menfaat peşinde olan kişilerle bu savaşı verebilir miyiz!

Yeni Dünya düzeni çerçevesindeki gelişmelere istinaden; Tercih ve Karar; Varlığı, Birliği ve Bekası adına bu asil milletindir!