Mesele  sadece Dolar  Kuru mu?!

Cuma günü, sabah erken saatlerde, dostlarla mutat olduğu üzere, kahvaltı yaparken bir anda döviz kurlarındaki hareketlilik gözümüze çarptı!  TV’ler ve haber siteleri son dakika olarak geçmeye başladı! Neler oluyordu?  Aman Allah’ım dolar kuru  6,5 TL’yi gösteriyordu! Bir gün önce 5,3 TL seviyesinde seyreden dolar kuru,  24 saat geçmeden bir TL artış gösteriyordu!  Bu gece itibari ile de dolar kuru 7 Tl’den işlem görmeye başlamış! Türkiye’de Darbe mi olmuştu?!  Yoksa  Türkiye Dünya Savaşına mı girmişti?!  Tabii ki Hayır! Bunların hiçbiri olmamıştı! Gezi ayaklanması, 17 -25 Aralık ve 15 Temmuz hain darbe gecesinin ertesinde  döviz ve emtia piyasalarında böyle bir hareketlilik olmamıştı! Neler oluyordu? Döviz kurları ve özellikle de dolar üzerinden Türk devletine ayar vermeye ve hizaya getirilmeye mi çalışıyordu?  Türk devleti ne gibi kararlar alıyor ve bunları yaşamak zorunda kalıyorduk!  Neler mi oluyor?  Türk Devleti ne mi yapıyor? Türk devleti sadece yerli ve millik olmak, Bağımsızlık ve İstiklal  savaşı veriyor! Anlamayan ve anlamak istemeyenlere  de tekraren duyurulur!

Tarihler 1999 yılını gösterirken, üstat ve ağabey olarak tanımladığımız bir köşe yazarı, Türk devletinin yaşamakta olduğu tüm sosyal, siyasi ve ekonomik sorunlarla boğuşurken, şöyle bir yazı kaleme almıştı.   Üstat yazısının bir buklesinde;  Aynı gemideyiz! Gemi batarsa hepimiz birlikte batacağız! Geminin sağlam kalmasına itina göstermemiz gerektiğini ileri sürenler bu güne kadar bize bu vasıtanın hangi tehlikeyle yüz yüze kaldığını hiç söylemedi. En azından şunu bilmiyoruz: Türkiye gemisinin dibi delindiği ve bu sebeple su aldığı için mi batma tehlikesi geçirmektedir,  yoksa Türkiye’nin varlığını geminin rotası iyi tespit edilemediği için kayalara çarpıp parçalanma ihtimali mi tehdit etmektedir? Eğer birincisi ise yani geminin dibi delindi ve bu sebeple de su alıyorsa, milli bir seferberlik tehlikeyi savuşturmamıza kafi gelecektir.  El birliği ederek, iş bölümü yaparak bazılarımız su boşaltmakla uğraşırken bazılarımız da deliği küçültme ve tıkama işiyle meşgul olur. Gemi mürettebatı ve yolcular su alan gemiyi yüzdürmek için dayanışmakta zorluk çekmez. Ve lakin mesele geminin rotasındaysa ve birileri kayalara çarpıp parçalanma tehlikesinden söz ediyorsa mürettebat ile yolcular arasında sağlam bir dayanışma zemini bulmak hiç kolay değil. Yolcular rotanın değişmesini talep edebilir ama bu değişikliği kendilerinin yapmaya ehil olmadığını bilebilirler. Mürettebat nerede yanlış yaptığını keşfedemediği için rotanın yanlış olmadığı inancını koruyabilir. Giderek mürettebatı, yolcuları, rotayı aynı hizaya getirememek, başlı başına bir tehlike olabilir, şeklinde devam eden tespit, teşhis ve önerilerde bulunuyordu.

Türk devleti adlı geminin sakinleri olan tüm Türk milleti olarak şuna kesin olarak inanmalı ve öylece de davranması gerekir! Türkiye adlı gemi sağ ve salimen yolculuğuna devam etmek zorundadır! İki bin yıllık devlet geleneği olan, dünyaya adalet ve hakkaniyet dağıtmış, mazlum milletlere de her daim umut olmuş Türk devleti,  devleti ebet müddet ülküsü ve ideali çerçevesindeki kızıl elmaya ulaşmak mecburiyetindedir!  Genç Türk devleti kurulduğu tarihten kısa bir süre sonra tipleri bizden fakat çipleri başkalarının yani küresel güçlerin denetimi ve elinde olanlar maharetiyle, 15 Temmuz hain darbe ve işgal gecesine kadar geldi ve dayandı! 15 Temmuz gecesinde işbirlikçiler eliyle uzaktan denetim ve yönetim tamamen bitirilmek istenmiştir! 15 Temmuz gecesinde, Türk devletinin tapusu ve anahtarı yine bizden görünümlüler tarafından ağababaları olan küresel güçlere teslim etmeyi planlamışlardır! İstiklal ve İstikbaline aşık olan asil Türk milleti bu hain planı ve kahpe hesabı Çanakkale’de olduğu gibi İman dolu göğsünde parçalamıştır! Tabii ki böyle bir duruş ve tepki beklenmiyordu! Biz bu milleti iki yüz yıldır uyutmuştuk! Biz bu milleti uyuşturmuştuk! Biz bu milletin tüm milli ve manevi değerlerini de parça parça etmiştik,  diyen tüm küresel güçler ve içimizdeki taşeron işbirlikçiler, 15 Temmuz gecesi resmen şaşkına döndüler! Bu şaşkınlık ve kudurmuşlukla da ne yapacaklarını bilemediler! Buldukları her bir malzeme ile üzerimize gelmeye başladılar! Gelecekler ve sonunda da Çanakkale’de olduğu gibi geldikleri şekilde gidecekler!

18 Şubat 1952 tarihinden itibaren, NATO üyeliği ve Soğuk Savaş bahanesiyle,  ABD, Türk devletinin tüm yönetim ve karar mekanizmalarının her bir evresinde çok etkin olmaya başlamıştır! Türk devleti, ABD’ye sormadan, danışmadan ve hatta izin almadan adım atamaz ve karar dahi alamaz hale getirilmiştir! Yani Türk devleti adlı gemi su mu alıyor! Yoksa Türk devleti adlı geminin rotasını belirleyen ve kumanda güvertesinde de kimler oturmaktadır? Türk devleti adlı gemiyi kimler yönetmektedir? 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasının olduğu geceden itibaren Türk devleti, devlet yönetimindeki etkin ve yetkin noktalarda bulunan tüm taşeron işbirlikçileri bir bir temizlenmeye başlamıştır! 15 Temmuz hain darbe gecesinden sonraki günlerde, bir ABD’li yetkili, devletimiz tarafından görevden alınan üst düzey askerler için, endişeliyiz ve arkadaşlarımız görevden alınmaktadır, diyordu! Sana ne kardeşim! Sana mı soracaktık, kimi görevden alacağım ve kimi atayacağım! Tabii arkadaşlar alışmış oldukları için zorlarına gidiyordu!  15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından sonraki süreçte, 16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimlerindeki Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi ile birlikte, Türk devleti yönetim çerçevesinden yeni bir dönem ve hatta milat diyebileceğimiz adımları atmaya başlamıştır. Türk devleti adlı gemi tarihsel devlet kodları olan rotasına oturmaya başlamıştır! Türk devleti adlı gemi iki bin yıllık devlet ve medeniyet kodlarına dönmeye başlamıştır! Türk devleti adlı geminin maliyesi de ilk defa yerli ve milli politikalar üretmeye ve belirlemeye başlamıştır! Türk maliyesi de tüm gelir ve giderlerini,  ilk defa tek bir merkezden yönetebilir olmak kararı ve iradesini göstermiştir! Dolar neden yükseliyormuş, anladın mı şimdi?! Türk devleti döviz kuru ve dolar üzerinden,  bir Bağımsızlık, Yerli ve Milli olmak savaşını vermektedir! Sen neredesin?! Tarafını seçtin mi?! Kimin yanındasın! Hz. İbrahim’e su taşıyan karınca misali, Tarafımız neresidir?!

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir