Söz ve Karar, Artık, Seçmenin!

31 Mart mahalli seçimlerine iki gün kaldı. Seçime girecek olan parti  başkanları, teşkilat mensupları ve adaylar, seçim meydanları, basın  ve sosyal medya üzerinden müşteriyi yani seçmeni  etkilemek, ikna etmek ve oylarını da alabilmek  için  söylenmesi gereken tüm sözlerini söyledi ve  bitti! YSK tarafından kendilerine tanınan süre doldu!  Söz ve  karar artık seçmen ve yüce Türk Milletinin! 31 Mart mahalli seçim sonuçlarının ülkemiz, bölgemiz, mazlum milletler, parti teşkilat mensupları ve seçimi kazanan tüm aday ve başkanlara da şimdiden hayırlı olmasını dilerim.
 
Türkiye’de her seçim biraz hengameli geçer! Her seçimde olduğu gibi 31 Mart mahalli seçimlerindeki seçim meydanlarında kırgınlık, yorgunluk ve iletişim kazalarının da bolca yaşandığı bir dönem olarak siyaset tarihimizde yerini alacaktır! Siyasal iletişim ve propaganda teknikleri açısından söylenmemesi gereken sözcükler ve ifadelere de şahit olduk! Neden? Bazı ifadeler karşısında neredeyse küçük dilimizi yutacak noktaya geldik! Nasıl olabilir? Böyle bir ifadeyi  veya iletişim kazasını parti mensubu veya aday, nasıl ve neden kullanabilir, dedik?! Tabii ki tüm bu  yaşadıklarımızın bir arka planı ve açıklamasının da olması gerekir? Türk Devlet Aklı ve iki bin üç yüz yıllık kadim devlet  gelenek tecrübesi doğrultusunda, seçim  meydanlarındaki olaylar, ifadeler ve tüm  gelişmelere  baktığımızda, bu sözler, ifadeler ve iletişim kazalarını da değerlendirdiğimizde, öylesine sehven yapılan bir konuşma veya  hata olarak bakamayız! Ülkemizde 17 Nisan Anayasa değişiklik referandum süreci ile başlayan Cumhurbaşkanlığı hükumet sisteminin de olmaz ise olmazı, iki partili sistemin tam olarak oturması ve yerleşmesi için, bilinçli bir şekilde yapılmakta olan seçmen ve oy konsolidasyon teknikleri olarak değerlendiriyorum!
 
Peki siyasal iletişim nedir? Siyasal iletişim teknikleri nelerdir? Siyasal iletişimi siyasal arenada birbirini anlama ve anlatma biçimi, olarak kabaca ifade edebiliriz! Siyasal iletişim, inandırmak, ikna etmek, yönlendirmek, bilgilendirmek, kumanda etmek, görüşmek ve tüketmek gibi değişik siyasal önerilere ulaşır. Bir siyasal görüş ya da organın, etkinlikte bulunduğu siyasal sistem içinde kamuoyu güvenini ve desteğini sağlamak, dolayısıyla iktidar olabilmek için zaman ve konjonktürün gereklerine göre reklam, propaganda ve halkla ilişkiler tekniklerinden yararlanarak sürekli bir biçimde gerçekleştirdiği tek veya çift yönlü iletişim çabasıdır. Siyaseti, toplumun farklı kesimleri ve güç odaklarının ortak bir zeminde uzlaştırılması olarak tanımladığımızda, iletişim de ortak semboller üzerinden bir uzlaşı  oluşturma sanatı ve bunlar üzerinde tartışarak bir anlaşmaya varma süreci, şeklinde açıklayabiliriz. Siyasal pazarlama; pazarlama yönetim sürecinde ve pazarlama karması kararlarında önemli bir değişken olan tüketici, burada seçmen olarak değerlendirilmektedir. Ticari alanda tüketicinin sahip olduğu rol aynı biçimde seçmen için de geçerlidir. Parti, program ve lider olarak nitelenen siyasal ürünün tasarlanması, pazar koşulları ve beklentilerinin, pazar boşluklarının da iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Seçmenlerin beklentilerini doğru ve net bir şekilde belirleyemeyen siyasal parti ve liderler, seçmenleri ile doğru bir pazarlama iletişimi de kuramayacakları için seçim kazanamayacak ve iktidar da olamayacaktır! Seçimlerin kuralı da budur! Bu kurala seçimlere katılan herkes demokrasinin gereği olarak da uyacak ve kabul edecektir!
 
31 Mart mahalli seçimlerinde diğer seçimlerde olduğu gibi  sokaklardaki seçim araçlarının gürültüsü, seçim afiş ve  broşür kirliliğine şahit olmadık! Böyle bir karar ve uygulamayı yürürlüğe  koyan tüm yetkililere de buradan teşekkürlerimi sunarım! Bu seçimde adaylar daha çok sosyal medya ve diğer iletişim teknikleri üzerinden seçmen ile buluşmaya çalıştılar! AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, gençlere hitaben QR kodlu bir seçim manifestosu da göndermiştir! Daha doğrusu adaylar seçmene dokunmak için her yolu denediler! Seçmen ve hedef kitlesine dokunamayan ve seçmen tarafından kabul görmeyeceği için oy da vermeyecektir! Dünyadaki tüm seçimleri incelediğimizde aynı iletişim teknikleri  ve siyasal pazarlama yöntemleri karşımıza çıkmaktadır!
 

Ülkemizdeki 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması, daha önceden yaşanmış olan darbeler, muhtıra ve post-modern darbe  tecrübeleri doğrultusunda, Türk Devleti olarak belediye başkanlıkları ve tüm yönetim kademelerinde, yeni bir sistem ve karar almak için çalışmalar yürütülmektedir. Bunlardan  yürürlüğe giren; 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47. maddesindeki düzenleme; Görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kavuşturma açılan belediye organları, buradan maksat otuz büyük şehir belediye başkan ve bu organların üyeleri, kesin hükme kadar İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir, hükmünü taşıyordu. Yani Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi ve Cumhurbaşkanı kararnamesi ile, İçişleri Bakanı yerine Cumhurbaşkanı tarafından otuz büyük şehir belediye başkanı görevden uzaklaştırılabilir, ibaresi yer almaktadır. Peki, bu ve benzeri karar ve uygulamalar neden alınmaktadır? Devletin şahıslar ile bir dedi mi vardır? Devlet dediğiniz kurum kişilerle uğraşır mı? Tabii ki hayır! Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi ile birlikte, Türkiye Cumhuriyeti Devletinden başka  yeni bir devlet kuramayacağımıza göre ve Türk Devleti ebed müddet ülküsü, ideali ve ulusal güvenliğimiz çerçevesindeki yeni sistem ile birlikte, bu topraklarda darbe ve benzeri bir kalkışmanın bir daha yaşanmaması adına, devlet tüm açıklarını kapatacak ve emniyet supaplarını da bir bir devreye alacak ve almalıdır! Peki, daha ne olmasını bekliyorduk?! 

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir