Kıbrıs’ı Yok mu Sayalım!

Yüz yıl önce yedi düvel, kimi Hindu kimi, yamyam ve kimi de ne bela oldukları belli olmayan sömürge ülkelerinden derleme ve toplama orduları ile emperyalist ve hegemonya hedef, çıkar ve planları doğrultusunda Çanakkale boğazına dayandılar! Dün, Türk Milleti yedi düvele karşı yediden yetmişe tek bir yürek olmuştur! Akıl, gönül ve yüreklerde sadece Çanakkale vardır ve Çanakkale geçilmeyecektir! 18 Mart 1915 tarihinde yedi düvel ve tüm Dünya Çanakkale’nin Geçilemez olduğunu idrak etmiştir! Bugünün yedi düveli de Akdeniz, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs açıklarına elli beş ülkenin iki yüz kadar savaş gemisi ile dayanmıştır! Milli şairimiz Mehmet Akif Çanakkale destanı şiirindeki dizelerinde;

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

….

Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer.

….

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;

Sade bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Peki, dün, yüz yıl önce Çanakkale’ye dayanan yedi düvel, bugün neler yapmaktadır? Boş mu durmaktadır? Tabii ki hayır! Dünün yedi düveli,  bugünün de Küresel ve emperyalist güçleri, yüz yıl öncesinden daha büyük iştah kabartan bölgemiz ve sınırlarımızdaki çıkarları için Akdeniz ve Doğu Akdeniz’e askeri yığınak yapmakta ve yüzlerce savaş gemisini de buralarda avlanmak için yüzdürmektedir! Dedik ya; dünyanın en kaliteli balık(!) ve balinaları(!) Kıbrıs açıkları ve Doğu Akdeniz’de bulunuyor!  Tamam, anladık;  Tüm bunlar olurken Türk Devleti, neler yapmaktadır? Eli ve Aklı armut mu toplamaktadır! Tüm bu gelişmeleri güvertesinden sadece izlemekte midir? Ya da Türk Devleti ebed müddet devam ilke ve ülküsü,  Türk  Devletinin  bekası ve Türk  Milletinin de   birliği adına  herhangi bir stratejisi var mıdır?! Kadim Türk Devlet Aklı tarihte bu kadar Türk Devletini neden yıkmış ve bir yenisini de  neden kurmuştur?! Yeni, bir Türk Devleti de artık kurulamayacağına göre! Ve son Türk Devleti de Türkiye Cumhuriyeti olduğuna göre! Tabii ki Kadim Türk Devlet Aklının derin bir stratejisi ve taktikleri de mutlaka olacaktır, diyorum!

Akdeniz’de on binlerce kilometre ötelerden elli beş ülkenin iki yüz kadar tam donanımlı savaş gemisi ile balina(!) avlanmak için gelen küresel ve emperyalist güçlere karşı; Türk Silahlı Kuvvetleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile müşterek olarak icra ettiği Şehit Teğmen Caner Gönyeli Arama Kurtarma Davet Tatbikatı – 2019’nı başlatmıştır! Tatbikat ile Türkiye ve KKTC arama kurtarma teşkilatlarının karşılıklı uyumunu ve işlerliğini denemek, birlikte arama kurtarma harekâtı icra edebilme yeteneklerini geliştirmeyi amaçlamaktadır. Deniz Kuvvetleri, ihtiyaç duyulması halinde tatbikat faaliyetlerini, Akdeniz Kalkanı Harekâtı kapsamında bölgede harekât icra eden ve Kıbrıs çevresinde faaliyetlerine devam eden Fatih sondaj platformu ile Barbaros Hayrettin Paşa araştırma gemisine refakat eden fırkateyn, korvet, hücumbotlar ve deniz karakol uçakları ile destekleyecektir!  Doğu Akdeniz’de suların hayli ısınmasıyla birlikte Kıbrıs Türk Gücü, adada ve Doğu Akdeniz’deki varlığıyla büyük bir gövde gösterisi yapacak, Türkiye’nin bölgedeki hakları ve menfaatlerinin korunmasında göreve her an hazır olunduğu bir kez daha küresel ve emperyalist güçlere resmen hem ilan edecek hem de vurgulayacaktır!.

Kıbrıs; Türkiye için Akdeniz’de bir UÇAK GEMİSİ ve AVRASYA’YI AFRİKA’YA ve ORTADOĞU’YU AVRUPA’YA bağlamaktadır! Akdeniz ve Kıbrıs beş yüz yıl önce Haçlı orduları tarafından geçilemediği gibi bugün de geçilemeyecek ve yine bir Türk gölü olarak kalacaktır!  Peki, Kıbrıs hangi tarihte ve hangi savaş sonucunda Türklerin hâkimiyetine geçmiştir? Kabaca incelemeye çalışalım! 27 Eylül 1538 tarihinde Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması, Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasını Adriyatik Denizi’ndeki Preveze Kalesi önünde yendiği Deniz Savaşıdır! Preveze Deniz Savaşı,  sonunda Akdeniz’deki askeri üstünlük Osmanlı İmparatorluğuna geçmiş! Preveze Deniz Zaferinden sonra Akdeniz,  bir Türk gölü haline de gelmiştir! Avrupa krallarının desteğindeki deniz korsanlığının önüne geçilip, deniz seyahati, ticareti ve sahildeki tüm halkın emniyet ve huzuru sağlanmıştır! Kuzey Afrika’daki İslâm devletleri, Avrupa devletlerinin tecavüzlerinden korunmuş,  denizden hac yolu emniyet altına alınarak, hacılar, korsan taarruzundan emin olarak hac yapmaya başlamıştır!.

Milli şairimiz Mehmet Akif Çanakkale Destanı şiirinin son dizelerinde ise şunları ifade etmektedir;

…..

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler

Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bu göğüslerse Huda’nın ebedî ser haddi;

“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.

….

Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…

O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar,

Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi…

Bedri’n aslanları ancak, bu kadar şanlı idi!.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.

….

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,

Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber!.

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir