Olmaya Devlet Cihanda Bir Nefes Sıhhat gibi…

Dostlar! Haftada iki gün olarak devam ettiğimiz köşe yazılarımıza, rahatsızlığımdan kaynaklı kırk günlük bir aranın ardından, Yeniden Merhaba! İyi ki Varsınız! Hastaneye yatış ve taburcu olduğum süreçte ( evde tedavi ve istirahat halen devam ediyor )   arayan, soran, merak eden ve dualarını esirgemeyen tüm dostlarımızdan Allah razı olsun! Allah tüm hasta kullarına acil şifalar ihsan eylesin! Amin! Amin! Amin!

Kanuni Sultan Süleyman, Birey için sağlık ve sağlıklı olmayı; Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi, şeklinde ifade buyurmaktadır!

Dünya Sağlık Örgütü, Sağlığı ve sağlıklı olmayı şu şekilde tanımlar! Sağlık, sadece hastalık ve sakatlık halinin olmayışı değil, bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik halidir!

Hastalık ise doku ve hücrelerde yapısal ve fonksiyonel olarak normal olmayan değişikliklerin yarattığı durum, şeklinde ifade edilmektedir!

Sağlık Hizmetleri de sağlığın korunması, geliştirilmesi, hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve sakatlıkların sınırlandırılması için yapılan planlı çalışmaların tümü olarak ifade ediliyor!

Hafif bir ağrı şeklinde kendini hissettiren ve çalıştığım gazetenin yazı işleri müdürü Erhan beye, kendimi iyi hissetmediğimi ve işe gelemeyeceğimi ifade ettiğimde, malum hastalık olabilir,  hastaneye gitsen iyi olur, dediğini unutamam! 

Birkaç gün sona kendimi biraz iyi hissettiğimden kaynaklı işyerine gittim fakat iş yerinde kafamı kaldıramıyorum ve çok kötüyüm!  Akşam eve,  eczacı dostumuz geldi ve çok kötü bir durumda olduğumu ifade etti! Bir serum taktı ve tabii ki biraz rahatladık! Bu işlemler birkaç gün bu şekilde devam etti, geçici bir rahatlama ve akabinde yeniden eski hale dönüş!

Tabii ki bu işlemler yapılırken eczacı dostum, sürekli olarak, Ahmet abi, hastaneye gitmemiz gerekir, durumumda iyi yönde bir gelişme olmadığı, şeklinde sürekli olarak ikaz ediyordu! 6 Eylül günü tekrar geldiğinde,  oksijenin seviyesinin normal sınırın çok altına düştüğünü görünce, ivedi olarak hastaneleri aradı ve Farabi Hastanesi yoğun bakım ünitesinde boş yer olduğu bilgisini alınca,  112 acili aradı ve Farabi Hastanesi yoğun bakım ünitesine naklimiz gerçekleşti!

6 Eylül ve 10 Eylül tarihleri arasında Farabi Hastanesi Yoğun bakım ünitesinde,  misafir eden yoğun bakım ünitesinde görevli tüm personele teşekkür ederim!  Allah onlardan razı olsun!

Farabi Hastanesinde, 10 Eylül ve 21 Eylül tarihleri arasında misafir kaldığımız, 6. Kat tüm personellerine,  gecenin ilerleyen saatlerinde, eşime ivedi olarak müdahale eden acilde görevli doktor ve Kalp Damar Cerrahi Doktoru Hatem ARI, hastaneye giriş sürecimizden taburcu olduğumuz an ve daha sonra da ilgi ve alakası eksik olmayan, Anestezi & Reanimasyon Uzmanı, Uzm. Dr. Handan Kozan BARDAKÇI hanımefendiye,  göstermiş oldukları insani ve mesleki duyarlılıktan dolayı,  çok teşekkür eder, başarılar dilerim! Allah hepsinden razı olsun!

Zerzevan Kalesi ve Anadolu!.

Diyarbakır’da bir süredir başkaca hareketlilik vardır! Neden acaba? Özel uçakların biri inip biri kalkıyor! Bak sen! Dünyayı yöneten Rothschild ve Rockefeller ailelerinin 3. kuşak temsilcileri, BM yetkilileri ve büyükelçilerin yer aldığı pek çok isim, Zerzevan Kalesi ve kalenin altındaki gizli Mithras Tapınağı’nı görmek için kente geliyormuş! Ne diyelim; Adamlar bu toprakları çok seviyor!

National Geographic gibi belgesel kanallarının ilgi odağı olan Diyarbakır’daki Mithras Tapınağı’nda çekim için Oscar ödüllü aktör Morgan Freeman izin talebinde bulunmuş fakat koronavirüs salgını sebebiyle tehir etmek zorunda kalmıştır! 

Neymiş efendim! 1800 yıl önce inşa edilen tapınağın yeri rastgele seçilmemiş!. Mithrasçıların tümü, astronom uzay bilimci. Duvarlarda Mithras’ın 7 aşamasının simgesi ve her biri Merkür’den Satürn’e bir gezegeni sembolize ediyormuş!

Diyarbakır’ın Çınar ilçesindeki Zerzevan Kalesi, Roma İmparatorluğu tarafından inşa edilmiş. 2014’te başlatılan arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarının 4. yılında, dünyadaki son Mithras Tapınağı’nın keşfedilmesi, ezoterik dünyanın dikkatinin buraya yönelmesine sebep olmuştur! Neden acaba? Neymiş efendim; Ezoterikçiler devrede!

Zerzevan Kalesi, Roma İmparatorluğu döneminde sınır garnizonu olarak kullanılmıştır! Diyarbakır’daki en önemli Doğu Roma eserlerinden kabul edilen kale, 2020’de Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girmiştir!

Zerzevan Kalesi ve kalenin içerisinde yer alan Mithraeum (Mithras Tapınağı); Asur Dönemi’nde (M.Ö. 882-611) Kinabu olarak adlandırılan bir kalenin var olduğu ileri sürülmektedir! Pers Dönemi’nde (M.Ö. 550-331) Kral Yolu üzerinde bulunan yerleşim alanının yol güvenliğinin sağlanması amacıyla kullanılmış olduğu düşünülmektedir!

Zerzevan Kalesi askeri yerleşimi, yer altı ve yerüstü yapıları ile dünyanın en iyi korunmuş Roma garnizonlarından ve insanlığın kültürel gelişimini oluşturan farklı kültürel,  inanç evrelerine ait izleri bir arada taşımaktadır!  Pagan ve Hıristiyan Roma’ya ait mimari yapılar döneminin bütün özelliklerini ve teknolojik gelişmelerini yansıtmaktadır!  

Hint-Pers kökenli,  Mithras güneş tanrısıdır ve kültü güneşe tapınmaya dayanır! Ayrıca ışığın, savaşın, adaletin ve inancın da simgesidir! Öğretisi dünyanın yaratılışı üzerine ve evreni kontrol eden tanrı olarak da bilinir! Mithras gizem dini Romanın egemen olduğu bütün topraklarda özellikle asker, aristokrat ve tüccarlar arasında oldukça yaygındır! M.S. 2. ve 3. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nda etkili olmuş, M.S. 4. yüzyılda Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte yasaklanmıştır!

Neymiş efendim! Türkiye, Türklere bırakılmayacak kadar değerlidir! Ya da Anadolu Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir kara parçasıdır! Yoksa mezkûr çalışmalar ile Anadolu bizim mi demek istiyorlar? Anadolu, İnsanlığın ikinci defa yaratılması olarak kabul edilen Nuh Tufanı ile Türklere miras kalmıştır! Türkler Anadolu’ya başka bir yerden gelmemiştir! Türkler, Rumeli olarak bilinen bu beldeyi Anadolu’ya çevirmek, İslamlaştırmak,   Adalet ve Hakikat dağıtmak, mazlum milletlere de hami olmak için rahmani  güç tarafından yerleştirilmiştir!

DAEŞ/Horasan ve Afganistan!.

İnsanı yaratan Sonsuz Hikmet sahibi Yüce Allah, yaratmada ki hikmete binaen,  tez, antitez ve sentez üzerine bina etmiştir! İnsan denilen eşrefi mahlûkat ve Allah’ın yeryüzündeki halifesi bir tez, şeytan ise anti-tez olarak karşısına çıkmaktadır! Peki, sentez nedir? Yoksa insan ve şeytanın kavgası sonsuza kadar devam edecek midir?

İnsan denilen varlık, eşrefi mahlûkat olmak tarafını seçmekle, insani kâmil olabileceği gibi nefsine ve şeytana tabi olmakla da esfel-i safilin olmak meyli ile mücehhez bir şekilde yaratılmıştır! Seçim ve tercih yaratılmış olan insana aittir! Her seçim, bir vazgeçiş olduğuna göre!  İnsan denilen varlık neyi seçiyor? İnsanı kâmil olmayı mı yoksa esfel-i safilin olmayı mı?

İnsan ve dünyanın yaratılmasında ki tez, anti-tez ve sentez hikmetini iman ehli son yüzyılda idrak edememiştir! Dünya insanlığına ilim, bilim ve fendeki buluş ve keşifleri ile faydalı olan Müslümanlar, son yüzyılda ilim, bilim ve fenden, fersah fersah uzaklaşmış ya da planlı olarak uzaklaştırılmıştır! Neden acaba?

Dünyada meydana gelen hiçbir olay tez, anti-tez ve sentez üçlüsü olmadan vuku bulamaz! Tezlerini ortaya atanlar, akabinde de anti-tezlerini geliştirmektedir! Tabii ki sonuca taalluk edecek sentez kimin ya da kimlerin işine yarayacaktır! Tez ve Anti-tezi geliştiren güçlerin!

Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, yeni küresel düzenin ne olacağı hakkında farklı görüşler ortaya atılmıştır!  Bu görüşlerin belli başlıları; Yeni Dünya Düzeni, Tarihin Sonu, Yeni Orta Çağ, Devletlerin Amipleşmesi ve Kaos görüşleridir! Samuel P. Huntington’un savunduğu Medeniyetler Çatışması Tezi, en iddialı görüş olarak büyük yankı uyandırmıştır!

ABD’lisiyaset bilimci Samuel Huntigton, Medeniyetler çatışması tezindenne anladığını şu cümlelerle izahediyor! Batı’nın dünyadaki hâkimiyeti fikri, dini ve ahlaki mükemmelliğine değil, organize şiddet uygulayabilmesine bağlıdır! 

ABD’li siyasetçi Samuel Huntington, Batı’nın refah içinde yaşaması için, yeni kaos planı çerçevesinde muhtemel terör tarlalarını Çin ve başka potansiyel ülkelere ihraç edecekler, diyor! Neymiş efendim! Refah içinde yaşayabilmek için muhtemel terör tarlaları potansiyel tehlike ya da engel olarak gördükleri ülkelere ihraç dilecekmiş!

Son günlerde,  ABD askeri güçlerini Afganistan ve Irak bölgesinden çekeceğini iddia etmesi ile bölgede ve dünyada çok farklı gelişmelere ve başkaca operasyonlara şahit olmaktayız! Neden acaba?

Adamlar, tezlerini ortaya koydukları anda, karşısına anti-tezlerini de üretmektedir!  Tabii ki tez ve anti-tez kendisine ait olan güç veya aklın, sentez ile buradan beslenmesi, semirmesi ve güçlenmesi gerekecektir!

Neymiş efendim! Batı’nın dünyadaki hâkimiyet fikri, dini ve ahlaki mükemmelliğine değil, organize şiddet uygulayabilmesine bağlıdır! Peki, böyle bir şiddet neden ve ne adına yapılmaktadır!  Tabii ki dünyayı çok kolay bir şekilde sömürebilmek ve ülkelerinin de refah içinde yaşayabilmesi için!

CIA eski başkanı  Gina Haspel; Çin’in, Afrika, Latin Amerika, Pasifik Adaları, Güney Asya gibi yerlerde etkilerini genişletme çabalarını çok yakından takip ediyoruz, ifadelerini mezkur çerçevede okumak ve yorumlamak daha etkili olacaktır!

Afganistan Kabil havalimanında geçtiğimiz günlerde meydana gelen patlama akabinde açıklama yapan, ABD Başkanı Biden;  Bunun bedelini ödeyecekler, onları avlayacağız! Bunu asla unutmayacağız! Bizi terör saldırıları durdurmayacak! Bu militanları çok güçlü şekilde vuracağız! ABD buna boyun eğmeyecek! Saldırı emri veren DEAŞ liderinin yerlerini biliyoruz!  Herhangi bir DEAŞ tehdidi geldiğinde karşılığını gerektiği gibi vereceğiz! Amerika bundan etkilenmeyecek ve güvenimiz tam bir şekilde kurtarabildiğimiz! Amerikalı ve Afgan müttefikleri oradan tahliye edeceğiz, diyormuş!

Afganistan’dan ABD askerlerinin çekilme süreci ve Kabil havalimanında meydana gelen patlama sonrası açıklamalar, 11 Eylül 2001 saldırılarını hatırlatmıştır! Yenidünya düzeni adına, Dünya yeni bir döneme ve sürece girmektedir! Patlamayı vakit kaybetmeden DEAŞ/Horasan kolu tarafından üstlenilmiş olması, çok manidar!

Rum elinin Anadolu olarak Türkleşmesi ve İslamlaşma sürecinde ki Horasan Erleri/Erenlerine karşı küresel ve emperyalist bir algı operasyonuna şahit olmaktayız! Neden acaba? Birkaç yıl öncesine kadar Irak ve Suriye’de gördüğümüz DAEŞ, artık dünyanın her bir bölgesinde, başkaca isimler altında ve organize şiddeti görmeye başlayacağız, demektir!

Horasan Erleri/Erenlerinden konu açılınca;  Rahmetli Erol Güngör hoca;  Nerede evliya kabri varsa orası Türk toprağıdır! Evliyası olmayan yerde Türk de yok demektir, diyor!

Casus Yazılım ve İzleme & Dinleme!

Birey olarak şunu bilmekte fayda vardır! Aklımıza gelebilecek her nesne yani akıllı telefon, bilgisayar, ev sistemleri, temizleme robotları, dekoder, buz dolabı ve akıllı televizyonlar ne varsa takip edilebilir ve izlenebilir! Nasıl yani dediğinizi de duyar gibiyim!

İşlerimizi kolaylaştırması için evimize aldığımız tüm teknolojik ürünler bulunduğu ortam ile ilgili üreticisi ya da bağlı olduğu bir istihbarat birimine veri aktarmaktadır!

Casus yazılımlar ile ziyaret edilen web siteleri, indirilen dosyalar, konum,  akıllı telefon, e-postalar, rehber, ödeme bilgileri ve hatta hesapların şifrelerini izleyebilir! Şimdi, bu kadar bilgiyi ne yapacaklar, dediğinizi de duyar gibiyim!

Casus yazılımlar, kişinin etkinliklerini izleyip raporlamak ve bir üçüncü tarafa bilgi vermek için bilgisayar ya da telefonuna gizlice bulaşan yazılım olarak ifade edilebilir!  

Casus yazılım, genellikle kendini işletim sistemine bağlayarak, sinsi ve gizli bir şekilde, bellekte yerleşik bir program gibi arka planda çalışarak yapar! Bazen kendini masum bir dosya ve işletim sisteminin hayati bir parçasıymış gibi gösterir!

Casus yazılım, görünüşte meşru programlara eklenmiş olarak gelebilir! Yine de hileli indirme işlemlerine eklenmiş halde veya kimlik avı saldırısı yoluyla gelmesi de olasıdır!

Casus yazılım, kişiyi izlemek için başka biri tarafından kasıtlı olarak kurulabilir! Telefonun ekran kilidini kullanmamız gerektiği nedenlerinden biri budur! Cihazı yetkisiz erişime açık bırakmamalıdır!

Casus yazılım,  yüklediğimiz bir program veya uygulamayla birlikte gelebilir! Genellikle indirme yöneticileri, kayıt defteri temizleyicileri gibi faydalı bir yazılım kılığına girmiş programlar aracılığıyla indirilir! Bazen, video oyunları ile birlikte gelir!

Casus yazılım, kimlik avı yoluyla yayılabilir! Tıklandığında casus programı indiren bağlantı içeren e-postalar gönderebilir! Sahte bir web sitesi aracılığıyla bulaşabilir! Saygın bir kuruluşa aitmiş gibi görünen ancak gerçekte sahte ve bağlantıları casus yazılımı indirmeye veya tarayıcıya yüklemeye başlayacak bir web sitesi gibi!

Suç işleyen kişilerin tedirgin olması doğaldır! İşinde ve aşında bir vatandaşın dinleniyor veya takip ediliyor muyum gibi bir algısı olmamalıdır! Takip edildiği ya da izlendiğini düşünenler genellikle şüpheli  durumdaki kişilerdir!  

Devlet vatandaşın özel yazışma veya konuşmaları ile ilgilenmez! Devletin başkaca işi mi yoktur! Fakat bir kişi terörist ya da ülkesine ihanet edecek durumda, devlete ve kamu düzenine karşı bir faaliyeti, konuşması veya paylaşımı varsa, tabii ki dinlenir, takip edilir ve incelenir! Normal olan da budur!  

Devlet durup dururken vatandaşın Whatsapp ya da diğer sosyal medya bağlantılarında neler yazdığı ya da paylaştığına bakmaz ve takip etmez!

Devlet, vatandaşın ailevi ya da özel yatak odası ilişkilerini takip etmez! Ne zaman, kişi devlet ve milletine karşı ihanet ya da hainlik veya sosyal düzeni bozma peşinde olduğu takdirde takibe girmesi, izlenmesi ve devlet olmanın gereği olarak önlem alınması kadar doğal bir şey yoktur!

Devlet sistematiğinde, kişi saldım çayıra Mevla gayura bir hayat yaşayamaz! Devlet, varlığı ve toplumun huzuru ve barışı adına, şüphelendiği her bir vatandaşı takip ve izlemeye almak zorundadır! Aksi halde toplumsal barış ve huzuru temin edemez! Aksi halde küresel ve emperyalist güçlerin kontrolündeki kişilerin neler yapabileceğini de öğrenemez ve önlem alamaz!  Peki, bölgemizdeki ülke ve toplumlar neden ve nasıl karıştırılmakta ve bu ülkelere neden ve nasıl çökülmektedir?

Hz. Ömer; Ehliyet, Liyakat ve Siyasi Etik!

Toplumsal barış ve huzurun temini  için kamu kurumlarına personel alımı; adalet, ehliyet, liyakat ilkesi ve özellikle de kamunun önünde toplum adına iş yapanların mezkur konularda daha dikkatli olması gerektiğine şahit oluyoruz! Neden acaba?

Ehliyet ve liyakat, iş yapmaya uygunluk ve yararlılık durumudur! İş başına getirilen yönetici işi ile ilgili bilgi ve kabiliyete sahip olması gerekir! Son dönemde devlet kademesinde ki tüm atamalarda torpil ve nepotizm almış başını gitmektedir!

Ebu Hureyre (ra), İş ehil olmayana verildiğinde kıyameti bekle, diyor! Her kim adaylar arasında, bilgisi ve hizmeti ile ehil bir kişi varken onu değil de, güç ve iktidar sahiplerine yakın, bilgi ve tecrübe olarak daha aşağı seviyede ve ehil olmayanı göreve getirecek olursa; Allah’a, Peygamberine ve Müminlere ihanet etmiş olur!

Hz. Ömer (ra),  bir vali, bir yönetici ya da bir bürokrat atayacağı zaman, ilk önce o kişinin göreve gelmeden önceki tüm malını saydırır ve kayıt altına aldırır! Görevden sonra da mallarını tekrar gözden geçirir, aşırı bir servet birikimi ya da şüpheli bir durum varsa, bürokratın mallarına el koydurup hazineye aktarırmış!

Hz. Öme (ra),  bir gün vali ya da bürokrat olmayan Ebu Bekre’nin bir kısım mallarına el koydurmuş ve hazineye aktarmıştır!  Ebu Bekre bu durumu öğrenince itiraz etmiş ve ben vali ya da bürokrat değilim! Benim mallarıma neden el koydun ey Ömer,  diyor!  Hz. Ömer (ra),  Evet sen bürokrat değilsin fakat senin kardeşin beytülmalden sorumlu bürokrat! O, sana borç para veriyor ve sen de bununla ticaret yapıp servet biriktiriyorsun! Eğer kardeşin bu görevde olmasaydı, sen bu serveti nasıl biriktirecektin! Senin mallarına da bu yüzden el koydum, demiştir!

Hz. Ömer (ra), kamuda akraba kayırmacılığı bir yöneticinin yapabileceği en büyük ihanet ve hainlik olarak görmüştür! Küfe Valiliği için istişare ederken yanındakilerden birisi, bu makama Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ı teklif eder!  Hz. Ömer (ra) adama dönüp, Allah senin canını alsın! Bilmiyor musun ki, kim daha layık biri olduğu halde bir işe akrabasını ve yakınını tayin ederse; Allah’a, Resulüne ve bütün Müslümanlara ihanet etmiş olur,  dedi!

Hz. Ömer (ra) atadığı yöneticilerin halka tepeden bakması ve onlara zulmetmesine asla müsamaha göstermez! Ben yöneticileri, halka zulmetsinler, malını gasp etsinler ve namusuna göz diksinler, diye yollamıyorum! Kimin başına böyle bir şey gelirse muhakkak bana müracaat etsin! Eğer bir yanlış görür de uyarmazsanız vallahi siz de hayır yoktur! Yok, siz uyarır ve ben sizi dinlemezsem vallahi o zaman ben de hayır yoktur!

Hz. Peygamber (sav), Ebu Zer (ra) ilgili, şu gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebu Zer’den daha doğru sözlü kimse yoktur, buyurmuştur! Ancak; Hz. Peygamber (sav)’den idarecilik görevi isteyen Ebû Zer el-Gıfari’ye, Sen güçsüzsün; bu iş / idarecilik emanettir! Emanet / idarecilik, üstesinden gelemeyen kimse için kıyamet gününde zillet ve perişanlık doğurur, buyurmuş ve yönetici olma isteğini kabul etmemiştir!

Yönetici ve idareciler için adalet, ehliyet, liyakat, kabiliyet, bilgi, dürüstlük ve özellikle güvenirlilik olmazsa olmaz şartlar olmalıdır! Peki, günümüzde böyle midir? Bir siyasinin akrabası, yakını ve torpili olması, kamu kurumunda hem iş bulmak ve hem de idareci olmak için yeterlidir! Bir kamu kurumunda memur olabilmek için sınavlara aylarca çalışan gençler ne olacak diyorsunuz? Bir siyasetçi torpili aramaya veya akrabası olmaya çalışmaları daha kestirme bir yol olacaktır!

Sonsuz Hikmet sahibi Yüce Allah, Nisa suresi 58. ayetinde; Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder! Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir, buyurmaktadır!

Emanet ve adalet! Emanet ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe toplumda huzur ve barış sağlanmış, ihanet ve haksızlıklar ise huzursuzlukların, kavgaların, servet ve neslin helâk olmasının baş sebepleri arasında yer almıştır!

Adalet, eşitlik ve dengeyi sağlamak demektir! Tabii ki akabinde de toplumsal huzur ve barış! İnsanların haklarını yiyenler, kendilerini karşıdakilerden üstün, seçkin ve güçlü görerek yapar!  

Adaletin gerçekleşmesi, adil uygulayıcılar yanında,  kimin neye lâyık, kimin neyi hak ettiği konusunda doğru, hakkaniyete uygun, dengeli bilgi ve ölçülere sahip olmaya bağlıdır! İnsanı ve kâinatı yaratan Allah, mizanı koymuştur! Mizan, maddî ve manevi alanlarda denge, hakkaniyet ve adalet ölçüsü, demektir! 

Peki, günümüzde, denge, hakkaniyet ve adalet nerede kalmıştır? Denge, hakkaniyet ve adaletin olmadığı toplumlarda elbette ki sosyal barış ve huzur ortamı olmaz, sosyal karmaşa ve kaos hakim olacaktır! Peki, böyle bir duruma sebebiyet veren ve Müslüman olduğunu da iddia edenler, Allah ve Resulüne ihanet etmiş oluyor mudur?

BlockChain / Blok Zincir Teknolojisi – 2-

Türkçeye blok zinciri olarak geçen Blockchain teknolojisinin temeli, 1990’lı yılların başında kriptografi uzmanları Stuart Haber ve Scott Stornetta tarafından yapılan çalışmalarda atılmıştır.

Günümüzde blok zincir teknoloji sayesinde eskiden insanların kontrolünde ki pek çok süreç artık çok daha risksiz ve şeffaftır.  Blockchain teknolojisi internetin doğuşundan bugüne inovatif icat olarak nitelendiren otoriteler bulunmaktadır.

Blockchain, şifrelenmiş işlem takibini sağlayan dağıtık yapıdaki bir veritabanı sistemidir. Para transferlerinde her adım bir bloğu oluşturur. Göndericinin adı, gönderilen tutar gibi bilgilerden her biri bir bloktur. Transfer işlemi esnasında oluşturulan bu bloklar şifrelenir, asla değiştirilemez ve kırılamaz hale getirilir.

Blockchain, bir veritabanı türüdür. Kripto para ile birlikte karşımıza çıkan bu terim, sistemi değiştirmeyi, hacklemeyi veya aldatmayı zor veya imkânsız hale getiren bir bilgi kaydetme sistemidir. Blok üzerindeki bilgiler sadece üzerlerinde belirtilen alıcı ve satıcı tarafından işlenebilir.

Blockchain teknolojisi bireysel kullanıcılara dijital kimlik üzerinde kontrol imkânı sağlar. Blockchain sadece kripto paraların üretiminde değil birçok farklı alanda saklama, yönetme ve depolama gibi işlemler için kullanılır.

Blockchain sadece finans sektörü ile sınırlı kalmamakta, dijital teknolojinin sunduğu imkân işletmeler tarafından da fırsata dönüştürülmektedir. Blockchain teknolojisinin dördüncü sanayi devriminin merkezinde yer aldığı öne sürülmektedir.

Blockchain’in getirdiği fırsatlar; finans, sağlık, bilim, sanayi gibi farklı sektör ve alanlarda hayatımızı kolaylaştırıp, iş yapma şekillerini değiştiriyor.

Bir blok zinciri,  blok zincirindeki tüm bilgisayar sistemleri ağında çoğaltılan ve dağıtılan işlemlerin dijital bir defteridir. Zincirdeki her blok bir dizi işlem içerir ve blok zincirinde her yeni işlem gerçekleştiğinde, bu işlemin bir kaydı her katılımcının defterine eklenir.

Blockchain, operasyonlarını bir bilgisayar ağına yayarak, Bitcoin ve diğer kripto para birimlerinin merkezi bir otoriteye ihtiyaç duymadan çalışmasına izin verir.

Blockchain ağındaki işlemler, binlerce bilgisayardan oluşan bir ağ tarafından onaylanır. Bu, doğrulama sürecindeki neredeyse tüm insan katılımını ortadan kaldırarak daha az insan hatası ve doğru bilgi kaydı ile sonuçlanır.  Blockchain, üçüncü taraf doğrulama ihtiyacını ve bununla birlikte bunların maliyetlerini ortadan kaldırır.

Blockchain, herhangi bir bilgiyi merkezi bir yerde saklamaz. Blok zinciri kopyalanır ve bir bilgisayar ağına yayılır. Blok zincirine yeni bir blok eklendiğinde, ağdaki her bilgisayar, değişikliği yansıtmak için blok zincirini günceller.

Blockchain teknolojisi bilgi kayıt zincirinin hem erişilebilir ve hem de bozulamaz. Blokları bozabilmek için milyarlarca kopyası olan kayıt defterindeki tüm blokların değiştirilmesi gerekmektedir. Böyle bir müdahalenin yapılabilmesi neredeyse imkânsızdır.

Pandemi dönemince daha fazla kullanmaya başladığımız dijital sistem, dünyayı yönetenler ya da paranın tanrıları tarafından yetersiz kabul edilmektedir! Çünkü dünya üzerindeki her bir kişinin tüm para hareketlerine tamamen erişilemiyor!

Blockchain teknolojisi, Lucifer çocuklarına, insan denilen varlığın hayatının her safhasını gözetleme ve müdahale imkânı mı vermektedir! Artık biri, bizi gözetlemiyor! Birileri, bizim her an yanı başımızda ve her şeyimizi kontrol etmek istiyor! Yaptıklarımız, duygu ve düşüncelerimiz dâhil olmak üzere! Yoksa Şah damarımızdan daha yakın Sonsuz Kudret sahibi Yüce Allah ile kendilerini yeryüzünün tanrısı olarak görenler, şah damarımıza erişmeye mi çalışmaktadır?

İnsanlık; Sonsuz Kudret ile kendilerini yeryüzünün Tanrısı kabul edenler arasında gel git yaşamaktadır! Ya Sonsuz Kudrete teslim olacak ya da Lucifer çocuklarına! Tercih, hem eşrefi mahlukat ve hem de yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak yaratılmış insanlığa aittir!

BlockChain / Blok Zincir Teknolojisi -1-

Tarihte, arazi ve fabrika değerli iken, 21. yüzyılın en değerli hazinesi bilgidir! Bilgiye dönüşümde veriler toplanmakta ve sıralanarak özetlenmekte ve manüel ya da bilgisayarla işlenip enformasyona dönüştürülerek anlam kazanmaktadır!

Günümüzde her alanda veri toplanmakta, bu verilerin güvenli bir şekilde depolanması ve yönetilebilme ihtiyacı doğmaktadır! Dosyalar halinde saklama yöntemiyle başlanan veri depolama günümüzde büyük sistemlerin kullanıldığı bir ortama dönüşmüştür!

Sosyal medya başta olmak üzere milyonlarca veri üreten alanların oluşmasıyla yeni veritabanı yaklaşımlarına ihtiyaç duyulmaktadır! Bu yaklaşımların gelişiminde performans, güvenlik ve denetim başlıkları önemli yer tutmaktadır!

Geleneksel veritabanı yönetim sistemlerinin avantaj ve dezavantajları görülmektedir!  Kötü niyetli kişilerin saldırı yöntemleri her geçen gün değişmekte ve güvenli olarak bilinen sistemlerin açıkları ortaya çıkmaktadır!

Son yıllarda popülerliğini artıran kripto para birimi, Bitcoin ile birlikte altyapısını oluşturan Blok zincir sistemi veri yönetimi alanında teknoloji sektöründe yerini almaktadır!

Güvenli bir veritabanı sistemi iddiasıyla başta finans sektörü olmak üzere birçok alanda yaygınlaşmaya başlamıştır! Blok zincir sisteminin getirdiği yenilik ve avantaj, veritabanı konusunda yeni bir yaklaşım arayışında olan veri sahipleri için önem arz etmektedir.

Blok zincir, dağıtık ve paylaşılan, şifrelenmiş ve geri dönüşü olmayan ve bozulmayan bir bilgi deposudur. Blok zincir, ağ yardımı ile sistemi kullananlar arasındaki işlemlerin tümünü doğrulayarak saklayan bir sistemdir.

Blok zincir sisteminde işlemler blok halinde tutulur ve bloklar birbirine bağlanarak zincir oluşturulur. Belli kurallar çerçevesinde oluşturulan bloklar sisteme yazılmaktadır. Daha sonra blok tüm dağıtık kayıt defterlerine yayılır ve eklenir.

Bir işlem gerçekleştiğinde mevcut ağ üzerinden yayınlanır ve şifreleme algoritmaları ile  işlem doğrulanarak blok oluşturulur. Her blok birbirine zincirlenerek eklenmeye devam eder. Böylece başka biri onları hiçbir zaman değiştiremez.

Sistemdeki her bir kullanıcı bir düğümü ifade eder. Sisteme katılan her düğüm, kendi başına bir blok zinciri kopyasına, kayıt defterine,  bir başka deyişle veritabanına sahiptir. Bu defter bir uçtan uca protokolü kullanılarak diğer düğümlerle senkronize edilir. Bir düğüm başarısız olur veya işlevini durdurursa, kalan düğümler arızalı yerin yokluğunda tüm işlem ayrıntılarını muhafaza eder.

Birden fazla tarafın bulunduğu Blok zinciri sisteminde, sisteme eklenmesi istenen herhangi bir işlemin doğrulanabilmesi için genel kabul görmüş kurallara uygunluğunun kontrol edilmesi gerekmektedir.

Kontrol süreci ve sonunda işlemin geçerli olduğu konusunda fikir birliğine varılmasına mutabakat adı verilmektedir. Mutabakat kontrol işlemi sistem içerisinde gerçekleştirilebileceği gibi güvenli dış bir unsur tarafından da yapılabilir. Eğer mutabakat sistem içerisinde sağlanırsa kayıt defterine sahip her düğümün bu işlemin geçerliliği için fikir birliği oluşması gerekmektedir. Mutabakat sağlandığında işlem doğrulanmış olur ve işlem kayıt defterine eklenir. Bu yaklaşıma  “mutabakat yapısı” adı verilmektedir. 

CRISPR – GEN Teknolojisi!

İnsanlık tarihi, Hak ve Batıl savaşı olduğunu ifade etmiştik! Hak ve Batıl temsilcileri her daim var olacaktır! Hak temsilcilerinin hedefi,  insanlığı ve dünyayı imar etmek, var etmek, ihya etmek ve inşa etmektir! Batıl temsilcileri de yıkmak, yakmak ve yok etmektir!  Batıl temsilcileri yani Lucifer çocukları, güçlü olduğu her dönemde insanlığa olmadık zulümler yapmıştır! Çünkü yeryüzünde Tanrıcılık oynamaya kalkmışlardır! Bugün de aynı düzen ve sistem devam etmektedir! Yenidünya düzeni ya da sistematiği adına neler yaptıkları ve yapacaklarına şahit olmaktayız!

Musa (as) döneminde, güç sahibi Firavunlar doğan tüm erkek çocukların öldürülmesi! Nemrut tarafından, İbrahim ( as) ateşe atılması!  Hz. Peygamber efendimizin gördüğü tüm eziyetler! Peki, tüm bunlar neden ve niçin yaşanmıştır? Hak davayı durdurmak ve batılın yeryüzüne hâkim olması! Ya da yeryüzünde TANRI olmak için!

Sonsuz Kudret ve Hikmet sahibi Yüce Allah tarafından Peygamberler vasıtası desteklenen ve İlim ile mücehhez olan Hak davanın temsilcileri, insanlık adına her daim ihya ve inşa, önder ve öncü olmuştur! Yeni gelen bilgi, eskiyi – yanlışı,  çürütmüş ve yok etmiştir!

Hak dava temsilcilerinin ne zaman ki Sonsuz Kudret ile bağı koptu,  Lucifer çocukları tarafından dünyada iken kıyametleri kopmaya başlamıştır! Ya da, aklımızı başımıza almak, dünyalıklardan kendimizi arındırmak ve HAK yola tekrar dönebilmek için Rahmani bir uyarı ve cezalandırma şekli olabilir mi? Bağı kopana rahmet, vahiy ve ilim gelmez! İlim gelmeyince de keşifler olamaz!

Lucifer çocuklarının bulduğu icatlar, insanlığa ne kadar hayrı ve faydası olacaktır? Niyetlerinin yeryüzünde tanrıcılık olduğunu ifade etmiştik! Kendilerine biat etmeyen ve teslim olmayan yok edilmek zorundadır! Atom bombasında olduğu gibi! Aradıkları ya da hedefledikleri şey,  tam teslimiyet bir kölelik sistemidir!

Bugün de Lucifer çocuklarının başka bir icadı,  CRISPR Gen teknolojisini tartışmaktayız! İnsandan hayvan olur mu? Ya da hayvandan insan olur mu? Yoksa en saf hali ile kanser ve tüm hastalıkların mezkûr teknoloji ile çaresi mi bulundu? Hangisi? Seç, beğen, al ve kullan!

Üzerinde çok durulması gereken bilinmezliklerin başında gelen konulardan biri CRISPR Gen teknolojisidir! Doğal kaynaklardan insan ırkının devamlılığına kadar birçok faydası olabilir! Fakat bilinmezliğin getirdiği birçok risk ve tehlike vardır! Konu sağlık olunca, bileşenleri ve etkileşimleri daha iyi anlamak ve takip etmek önemli hale geliyor!

Genom düzenleme araştırmalarının önemli bir yüzdesi genetik hastalıkların ortadan kaldırılmasına odaklanmaktadır! Bununla birlikte, CRISPR gibi araçlarla, daha bulaşıcı hale getirmek için bir patojenin DNA’sını değiştirmek mümkün olabilir! Diğer potansiyel kullanımlar arasında “katil sivrisinekler” ve hatta insanların DNA’sına sızan virüs oluşturulması olabilir! Neymiş efendim! Üretilmiş Katil sivrisinekler!

Biyolojik savaş bir tehdit olmaya devam ediyor ve CRISPR genom düzenleme teknolojisinin tırmanabileceği bir tehdit olarak gözükebilir! Dr. Millett bu durumu şöyle özetliyor: Genom düzenleme teknolojileri, bir şeyler yapmanıza olanak tanır, bu nedenle bunun olumlu ya da olumsuz bir şey olup olmadığını belirleyen kullanıcının amacıdır, diyor! Neymiş efendim! Kullanıcının amacı çok önemliymiş!

Genom üzerinde değişiklik yapabilme, DNA dizilimini düzenleme ve değiştirme imkânı sunan CRISPR-Cas9 teknolojisi bilim dünyası tarafından büyük ilgi görüyor! Bilim insanları kanserden HIV hastalığına kadar tedavisi bulunamayan birçok hastalıkta CRISPR-Cas9 teknolojisi ile tedavinin mümkün olabileceğine inanıyor!

Gen sürücü teknolojisi ile evrimsel rotayı değiştirmek mümkündür! Imperial College London’da genetik bilimci olan Andrea Crisanti, bu teknolojinin gücünü şöyle anlatıyor:  Eğer isterseniz, bu teknolojiyi kullanarak nesillerin tükenmesine bile neden olabilirsiniz! Neymiş fendim! Nesillerin tükenmesine sebep olabilirmiş! Firavundan bir farkı var mıdır?

Dünya yaratıldığı günden bugüne HAK ve Batıl savaşı devam etmektedir! Hak davasının sahipleri her dönemde yeni BİLGİ ile Lucifer çocuklarının kirli ve sinsi hesaplarını bozmuştur! Hak gelince tabii ki Batıl zail olacaktır! Dünya ancak Hak ile ayakta durur; Zulüm var ise yok edilir!

Sonsuz Kudret ve Sonsuz Bilgi ile bağı kopan ve İslam olduğunu iddia edenler, Bilim ve Fenden uzaklaştıkça başına olmadık şeyler gelmektedir!  Müslüman’ın tespih çekmekten İlim, Bilim ve Fenne zamanı kalmıyor! Neden acaba? Peki, Cebir ilminin kurucusu Câbir bin Hayyan kimdir? Ya da Hekimlik ilminin kurucusu kabul edilen İbn-i Sina kimdir?

Sonsuz Kudret ve Sonsuz Bilgi ile bağı kopanlar, tez iddia edemez konumda ve sürekli anti tez geliştirmeye çalışmaktadır! Peki, neden? Lucifer çocukları ise hem tez, hem anti tez ve hem de sentezleri ile karşımızdalar! On sekiz bin âleme rahmet olarak gönderilen peygamberin bağlıları neler ile meşguldür? Makam, mevki, para, pul, ihale ve kadın peşindeler!

Sonsuz Kudret ve Hikmet sahibi Yüce Allah; Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim ve mahlukatı yarattım, buyurmaktadır! İman etmeyen ve hakiki iman ile müşerref olmayan bilemez, göremez, duyamaz ve insanlığın hayrına sonsuz ilmi de keşif edemez!

1 – 12 Kasım Glasgow İklim Toplantısı!

Geçtiğimiz günlerde, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 66 ülkeden 234 bilim insanının 5 yıllık çalışmayla hazırladığı altıncı raporu,  İsviçre’nin Cenevre kentindeki merkezinde açıklandı!  IPCC raporuna göre, küresel ısınma kesinlikle ” insan kaynaklı ve eşi görülmemiş ” bir düzeyde kötüleşti, diyormuş!

BM Genel Sekreteri António Guterres, raporu insanlık için “kırmızı bir alarm” olarak niteleyerek;  bu krize dayanışma ve cesaretle yanıt verirsek, kapsayıcı ve yeşil ekonomiler, daha temiz hava ve daha iyi sağlık herkes için mümkündür! Ülkeler fosil yakıtların yeni keşif ve üretimine son vermesi, sübvansiyonlarını da fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara kaydırmaları gerektiği!  Şimdi güçlerimizi birleştirirsek, iklim felaketini önleyebiliriz! COP26’nın başarılı olmasını sağlamak için hükümet liderlerine ve tüm paydaşlara güveniyorum, diyormuş!

Neymiş efendim! Küresel ısınma ve iklim krizi tamamen İNSAN kaynaklı imiş! Peki, son günlerde, dünyanın dört bir bölgesi ve ülkemizde meydana gelen; sel, dolu ve yangınlar da mı İnsan kaynaklıdır! Yenidünya düzeni çerçevesinde dünya insanlığı nereye sevk edilmektedir? İklim bir savaş sebebi midir? Yoksa yenidünya düzeni iklim savaşı akabinde mi kurulacaktır?

Geçtiğimiz yıl Kasım ayında yapılması planlanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 26’ncı Taraflar Konferansı (COP26) koronavirüs salgını sebebiyle bu yıl 1-12 Kasım 2021 tarihlerinde İskoçya’nın Glasgow şehrinde gerçekleştirilecek!

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) bünyesinde düzenlenen COP zirveleri 21 Mart 1994’ten bu yana yapılıyor!  Zirvede iklim değişikliği ve ülkelerin bununla nasıl mücadele edeceği tartışılıyor!

COP26’yı geçmişteki zirvelerden ayıran nokta, Paris İklim Anlaşmasının imzalandığı 2015’ten bu yana kaydedilen gelişmenin değerlendirileceği ve ülkelerin iklim taahhütlerini sunacağı ilk zirve olmasıdır!

Türkiye, Paris anlaşmasına taraf olmadığı için Cop26 konferans kuralları gereği “gözlemci” devlet olarak katılım yapacağı ve bazı haklardan mahrum bırakılacağı, ifade ediliyor! 

Paris Antlaşması, iklim değişikliğine uyum kapasitesini kuvvetlendiren, direngenliği artıran ve antlaşmanın küresel sıcaklık hedefleri ( küresel ısınmayı 2 oC altına çekmek ya da 1.5 oC’de tutmak ya da sınırlandırmak ) kapsamında iklim değişikliğinden etkilenebilirliği azaltan, uyum konusunda bir küresel düzenek oluşturmuştur!

Tüm taraflar Ulusal Uyum Planlarının düzenlenmesi ve yürütülmesini içeren uyum konusuyla yakın bir şekilde bağlantılı olmalıdır. Taraflar bu kapsamda, önceliklerini, gereksinimlerini, plan ve eylemlerini tanımlayan uyum bildirimleri sunmak ve bunları periyodik olarak güncellemek zorunda olacaktır.

Kasım ayında İskoçya’da yapılacak 26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP),  Türkçeye “Taraflar Konferansı” olarak çevrilebilecek “Conference of the Parties” ifadesinin kısaltmasıdır!  

Küresel sera gazı emisyonunda büyük bir dengesizlik göze çarpıyor! 2020 verilerine göre kömür, doğalgaz, benzin ve diğer fosil yakıtların kullanımıyla,  endüstriyel ve geri dönüştürülemeyen atıkların yakılmasıyla oluşan toplam emisyonların yüzde 28’i Çin’den, yüzde 15’i ABD’den, yüzde 7’si Hindistan’dan, yüzde 5’i Rusya’dan kaynaklanıyor! Listede aşağıya doğru gittiğimizde yüzde 3 ile Japonya,  yüzde 2 ile Almanya, İran, Suudi Arabistan, Güney Kore, Endonezya ve Kanada yer alıyor! Türkiye ise küresel emisyonun yüzde 1’ine yol açarak Brezilya, Güney Afrika, Birleşik Krallık, Meksika ve Avustralya ile aynı dilimde yer alıyor!

Neymiş efendim! Daha temiz ve daha sağlıklı bir dünya herkes içindir diyenlerin aklının kenarında – köşesinde neler vardır? Kirli plan ve sinsi hesapları nedir? İklim krizinden dem vuranlar dünyamızı daha çok kirletiyormuş!

Glasgow Anlaşması; inisiyatifi hükümetler ve uluslararası kurumlardan geri almak ve iklim adalet hareketi için eylem ve işbirliği için alternatif bir araç oluşturmaktır!  1997’deki Kyoto Protokolü gibi BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) çerçevesinde uluslar arası anlaşmalar için zorlamaya çok büyük bir odaklanmaya sahiptir!

Bir litre fosil yakıt ve petrol için dünyayı yakanlar, milyonlarca insanın ölmesi ya da sakat kalmasına sebep olanlar,  sanayi devrimi ile kalkınmaları,  refaha erişmeleri için gerekli olan enerjiye çökebilmek için her yolu deneyen LUCİFER çocukları, bugün de başkaca sinsi bir plan ve kirli hesap peşindeler!

Dünya yaratıldığı günden bugüne HAK ve Batıl savaşı devam etmektedir! Hak davasının sahipleri her dönemde yeni BİLGİ ile Lucifer çocuklarının kirli ve sinsi hesaplarını bozmuştur! Hak gelince tabii ki Batıl zail olacaktır!

Bugün,  Sonsuz Kudret ve Sonsuz Bilgi ile bağı kopan ve İlim, Bilim ve Fenden uzaklaşan ve İslam olduğunu iddia edenlerin başına olmadık şeyler gelmektedir!  Neden acaba?

Sonsuz Kudret ve Sonsuz Bilgi ile bağı kopanlar, tez iddia edemez ve sürekli anti-tez geliştirmeye çalışmaktadır! Lucifer çocukları; hem tez, hem anti-tez ve hem de sentezleri ile karşımızdalar! Peki, On sekiz bin âleme rahmet olarak gönderilen peygamberin bağlıları neler ile meşguldür? Yoksa, makam, mevki, para, pul, ihale, rant ve kadın peşinde midir? İlim, Bilim ve Fen nereden çıktı dediğinizi de duyar gibiyim!

AB Sınırda Karbon Düzenlemesi ve Konya Sanayi!

Avrupa Birliğinin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, AB’nin tüm politikalarında merkeze aldığı Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde, 2030 yılında AB’nin karbon nötr olması hedefine ulaşması için üzerinde çalıştığı araçlardan biridir!

Dünyada ve ülkemizde son günlerde yaşanan yangın ve başkaca gelişmelere mezkûr çerçevede bakmak, ülkemiz ve yenidünya sistematiği zaviyesinden daha faydalı olacaktır! Toplum olarak sürü psikolojisi ile hareket ediyor, gündemi ve geleceği okumak yönünde öngörü ve strateji geliştirme noktasından eksik kalıyoruz! Neden acaba?

AB yatırımcısının karbon düzenlemesi zayıf olan ülkelere yönelmesini önlemek ve AB içinde kalan yatırımcısını haksız rekabetten korumak için “ karbon kaçağı riski olan ” ürünlerin AB pazarına ihraç edilirken içerdiği karbon yoğunluğuna göre vergilendirmesi öngörülüyor!

Avrupa Birliği’nin 2030 yılı itibariyle karbon-nötr bir kıta olma yönündeki hedefine giden yolda, iklim değişikliğinin önümüzdeki yıllarda AB’nin tüm politikalarına nüfuz etmesini öngören Avrupa Yeşil Mutabakatı, 11 Aralık 2019 tarihinde açıklanmıştır!

Avrupa Yeşil Mutabakatı belgesinde, seçili sektörler için  ( çelik, çimento, alüminyum )  ithalat fiyatının, eşyanın karbon içeriği dikkate alınarak belirlenmesine ilişkin, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına dair önerinin 2021 yılı ikinci çeyreğinde sunulması öngörülmektedir!

Söz konusu önlemin ne şekilde tasarlandığı, uygulama usul ve esasları, eşyanın karbon içeriğini daha doğru yansıtacak şekilde ithal fiyatının belirlenmesini temin edeceği belirtilmektedir!

AB, söz konusu mekanizmanın içeriğinin belirlenmesi ve bundan etkilenebilecek tüm paydaşlarla birlikte etkilerinin ele alınabilmesi adına 4 Mart 2020 – 1 Nisan 2020 tarihleri arasında “ geri bildirim süreci ” yürütmüş bulunmaktadır!

Ülkemizin ihracat hacmi bazında en büyük “müşterisi” Avrupa Birliğidir! Birlik, enerji yoğun ürünleri üreten ( çelik, çimento, alüminyum ) ülke ve ihracatçı firmalara, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde  ek vergiler gündemdedir!  Yapılan araştırmalarda uygulamanın yürürlüğe girmesi ile ülkemiz ihracatçısına yılda 2 milyar ABD doları dolayında ek yük getirebileceği  öngörülüyor!

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına yönelik tek başına yeterli olmasa da çatı üzeri güneş enerji santralleri ( Çatı GES ) sanayicilerimiz için öncü bir kalkan niteliğinde olacaktır!

Çatı GES uygulaması, yatırımcısına sağladığı enerjide bağımsızlık, elektrik fiyat artışlarından etkilenmemesi ve amortisman gibi faydalarının yanında, “ karbonsuzlaşmaya ilk adım ”  faydası da tartışılmaz hale gelmiştir!  

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde, ihracatçı firmalar, atık yönetimi, su tasarrufu, üretim ve enerji tüketiminde verimlilik ile dijital dönüşüm gibi alanlarda da hızla adımlar atılması gerekmektedir!

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde, Avrupa’ya ihracat yapan şehirlerin başında gelmekte olan Konya, ihracatçı firma yöneticilerine yönelik, şehrimizdeki Sivil Toplum kuruluş başkan ve yöneticileri neler yapmaktadır?

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde, şehrimizdeki Sivil Toplum kuruluş başkan ve yöneticileri, yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte, ihracatçı firmaların çok büyük bir maliyet ile karşılaşmamaları adına bilgilendirme toplantıları yapmakta mıdır?

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde, şehrimizdeki Sivil Toplum Kuruluş başkan ve yöneticileri tarafından yasa ve uygulama görmezden gelinmekte ve yok mu kabul edilmektedir?

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde, şehrimizdeki üniversite yönetimleri, sanayici ve ihracatçı firmaları bilgilendirme ve yönlendirilmesi adına neler yapmaktadır?

Ya da şehrimizdeki Sivil Toplum kuruluşları, üniversite yönetimleri ve ihracat yapan firmalar, Avrupa Birliğinin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizma uygulaması geri dönülemez ve çözülemez boyutlara gelince bilgilendirme ve eylem planı yaparız şeklinde bir mantık ile mi hareket edilmektedir?