Kabala Soyundan Gelenler!

İnsanlık tarihini incelediğimizde, ilk insanın yaratılması, çocukların doğumu ve büyümesi ile birlikte; güç, iktidar ve paylaşım savaşı karşımıza çıkmaktadır!

İnsan, dünyada neyi paylaşamıyor veya neleri bölüşemiyor? Dünyada kalma süresi insan için dün, bugün ve yarın olduğu gerçeğine rağmen! Yoksa bazı insanlar için dünya ve dünyadaki makam, mevki, güç ve iktidar, ebedi olarak kalmak yeri midir?

Nemrut ve Firavun gerçeği karşımızda ders ve ibret alabilmek için dururken! Bu kadar dünyalık talep, güç ve iktidar savaşlarına rağmen başkaca bir soru aklımıza gelmiyor!

Dünyalık makam, mevki, para, kadın, güç ve iktidar olabilmek için milyonlarca insanın ölmesine ve sakat kamasına sebebiyet verecek hesap ve oyun içinde olmaya değer midir?

Ya da dünyalık makam, mevki, para, kadın, güç ve iktidar için küresel güçler ile birlikte hareket etmeye, bölgesini ve ülkesinin de talan edilmesini, yağmalanmasına ve sömürülmesine sebebiyet verecek bir durumda işbirlikçi olmaya değecek midir?

İlk insan ve çocukları ile dünyada iyilik ve kötülük, güzellik ve çirkinlik, yaşatma ve yok etmek savaşını görmekteyiz!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, yeryüzünde bir insan yaratacağım dediği zaman! Hem de, meleklerin yeryüzünde kan akıtacak bir mahlûk mu yaratacaksın gerçeğine rağmen!

Habil, iyiliğin, güzelliğin, doğrunun ve özgürlüğün simgesiyken, Kabil, kötülüğün, çirkinliğin ve dayatmacılığın temsilcisidir! Bütün dayatmacılar için şiddette sınır yoktur! Amaçlarına ulaşmak için tıpkı Kabil gibi, kardeşlerini bile öldürebilir!

Habil ve Kabil insanlar arasındaki evrensel olan zihniyet çatışmasının, ilk insan topluluklarından başlayıp, kıyamete kadar devam edeceğini gösterir!

Aslında bu çatışma, iktidar ve güç sahibi olma, iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, yok etme ile yaşatmanın, özgürlükçü ile dayatmacının savaşıdır. Amaç sadece iktidarı ele geçirmek ve güç sahibi olmaktır!

Değerlere bağlı Habil ve değersizliği savunan Kabil tarafından öldürülür. Kabilin yolundan gidenler şiddete sırtını dayar; İyilik ve güzelliklere karşı da aklını, gönlünü ve yüzünü kapatır!

Kabil soyundan gelenler, şiddetin dozunu arttırdıkça güçlerini de büyüteceklerine inanır. İnsan için Allah’ın emrine muhalif, Kabilce çözümler yerine, Habil’ce duruş ve davranış sergilemek esas olmalıdır!

Kabil soyundan gelenler bugün karşımıza KABALA kültürü olarak çıkmaktadır! Kavram olarak Kabala ve Kabil aynı kökten gelmektedir!! Konuyu uzmanı olan dil bilimcilere bırakmak en doğrusu olacaktır!

Eski Mısır’dan Yahudiliğe devir olan öğreti, Kabala’dır. Kabala, aynı Mısır rahiplerinin sistemi gibi ezoterik, gizemli, bir öğreti olarak yayılmış ve yine Mısır rahipleri gibi temelde büyü ile ilgilenmiştir.

Ünlü Yahudi araştırmacı Shimon Halevi, Gizli İlmin Geleneği adlı kitabında Kabalayı şöyle tanımlar. Pratikte Kabala, kötülüklerle ilgilenmenin yolu, semboller yoluyla psikolojik dünya üzerinde güç kazanmanın tehlikeli bir sanatı ve büyüye dayalı bir formudur.

Kabalayı tanıtan en tanınmış kitaplardan biri Die Kabalada, Kabala büyü ilişkisini şöyle vurgular. Kabala, büyünün genel teorisine bağlanır.

Kabala, bilgiye bağlı bir öğreti olmadığı gibi Yahudi Kanununun mantıklı bir açıklaması da değildir. Kabala, bazen karanlıklara dalarak, bazen de aydınlığa çıkarak, Kabilce yıkım ve çözüm için beş bin yıl boyunca yayılmıştır.

Türkiye Devleti; Kadim Medeniyet ve Devlet geleneği, Devlet Aklı nezaretinde; Orta Doğu ve satranç tahtası Avrasya bölgesinde; coğrafi, tarihi, kültürel, gönül ve dini bağları; söz dinleyen ve kontrol altında tutulabilecek bir ülke değil; tüm kirli ve sinsi tuzakları bozan, küresel ve bölgesel bir OYUNCU ve OYUN KURUCU olarak karşımıza çıkmaktadır!

Emperyalistler ve İşbirlikçiler Gelmeye Devam Edecek!

Küresel Emperyalistler, işbirlikçiler ve içimizdeki taşeronları, yeni senaryolar ve planlar üzerinden tekrar gelmektedir! Gelecekler! Gelmeden ve bu bölgeyi karıştırmadan yapamazlar!

Bu ülke ve bölgeye hâkim olmak, kanton kukla devletçiler kurmak için gelmeye devam edecekler! Peki, Ne zamana kadar ve Nerede duracaklar?

Ülkemiz ve bölgemizde, birlik ve beraberliğin tam olarak sağlandığını, algılayacakları ve görecekleri zamana kadar, her koldan gelmeye devam edecekler!

Ülke ve bölge halkları olarak parçalı ve kavgalı olmamız, küresel emperyalistler ve işbirlikçilerin işine yaramaktadır!

Taşeron ve işbirlikçileri üzerinden parçalı yapıyı körüklemek ve derinleştirmek adına sürekli çalışmaktalar.

Taşeronlar ve işbirlikçilerinin görev tanımı budur. Bu kişi ve örgütlerin kuruluş ve ortaya çıkma sebepleri sadece budur!

Ellerine verilen not ve pusulada yazılı olanları uygulamakla görevliler! Vekâlet – vesayet ve Hibrit savaşları üzerinden, bölge halkları arasında fitne ve fesat çıkarmak için gelmeye devam edecekler!

Taşeron ve İşbirlikçiler vasıtası ile bölge halkları arasındaki her türlü fitne, ağababaları ve emperyalistlerin işine yaramaktadır; Çünkü buradan beslenmekteler!

Ülkemiz ve bölgemizde oluşabilecek birlik ve beraberlik girişimlerine müdahale etmek ve fitne sokmak için her yolu ve yöntemi denemekten geri duramazlar, durmayacaklar da!

Çünkü bu ülkeyi ve bölgeyi dışarıdan orduları ile gelerek işgal etmeleri ve yönetmeleri mümkün değildir! İçeriden taşeron ve işbirlikçiler bulmak zorundalar. Tarihin tozlu sayfaları bunun örnekleri ile doludur.

Keçecizâde Fuat Paşa’nın İngiliz elçisine; Osmanlı Devletini; siz dışarıdan, biz içeriden yıkmaya çalıştığımız halde, bu devleti yıkamadık, siyasi literatüre geçen ifadelerinde olduğu gibi!

Ülke ve bölge halkları olarak; bir olmak, birlik olmak, beraberlik olmak ve kardeş olmak zorundayız!

Birlik ve beraberliğin önemine binaen; Ebu Müslim Horasani; Size düşman olanlara yaranmaya çalışır ve dostlarınızdan uzaklaşırsanız, onlar size dost olmaz fakat siz dostlarınızı kendinizden uzaklaştırırsınız; İşte o zaman düşmanlarınızın avucuna düşersiniz. Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Fakat uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu, buyurmaktadır!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Enfal suresinde; Ve Ey Müslümanlar! Onlara karşı ( düşmanlarınıza karşı ) gücünüzün yettiği her kuvvetten ve bağlı atlardan hazırlayınız. Bununla Allah Teâlâ’nın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başkalarını ki bunları siz bilmezsiniz, Allah Teâlâ bilir, korkutursunuz, buyurmaktadır!

Gücünüzün yettiği her kuvvetten, kuvvet ifadesi; güncel harp vasıtalarına şamildir; topları, tüfekleri, uçakları, otomobilleri, zırhlıları, tankları, atomları, her türlü harp vasıtalarından saldırıyı sağlayacak, düşmanı dehşete düşürecek, nakil vasıtalarından hazırlayınız, bu hususta kusur ve ihmal göstermeyiniz. Bu kuvvet ile ve bu harp vasıtalarıyla, Allah Teâlâ’nın düşmanını ve sizin düşmanınızı, korkutmuş olursunuz. Müslümanlıkta boş durmak, medenî vasıtalardan mahrum olmak, düşmanlara karşı miskince bir vaziyete düşmek kesinlikle yasaktır.

28 Şubat, KARA KIŞI, Unutalım mı?

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonraki süreçte, karşımıza darbeler ve muhtıralar çıkmaktadır! Neden Acaba?

Bu ülkede darbeler neden olmaktadır? Darbeler olmadan yolumuza devam edemez miyiz? Peki, Darbeleri yapan güçler, neyi ve neleri hedeflemektedir?

Cumhuriyetin kurulması akabinde, işbirlikçiler maharetiyle, devleti yönetmeye ve kontrol etmeye alışmış küresel güçler, kendilerince yoldan veya kontrollerinden çıkmaya başladığı, her on yılda bir, karşımıza darbelerle çıkmaktadır! Neden Acaba?

Darbeler, askeri olduğu gibi, post modern ve sosyal, ekonomik de olabilmektedir!

Şubat ayı, baharın müjdecisi, Cemrelerin önce Havaya, sonra Suya ve daha sonra da Toprağa düşmeye başladığı tarih olarak hafızalarımızda kalmıştır!

Cemrelerim düşmesi ile havalar ısınmaya; kış bitmekte ve cıvıl cıvıl bahar mevsimi kendisini hissettirmeye başlamaktadır. Karlar erimekte, dereler çağıldamakta ve tabiat her zerresinde bir kıpırdanma ve bir canlanma başlamaktadır!

Cemreler, sadece havaya, suya ve toprağa değil, Gönüllerimize de düşmesi dileklerimle! Gönüllerimiz, bu çağda çok büyük Nasırlar kapladı! Gönül dünyamızdaki nasırlarımızın iyileşmesi ve kaybolması için gönül cemrelere ihtiyacımız var!

Peki, 28 Şubat 1997 tarihine gelinen süreçte, neler olmuştur? Hafızalarımızı bir tazeleyelim!

  • Kız öğrenciler, başörtüsü taktıkları için okullara alınmadığı, dini vecibelerini yerine getirmek isteyen insanların adeta kamusal alandan silindiği, var olan toplumsal düzeni, korku ve tehlike mantığına endeksleyen kararların kâğıda döküldüğü günün adı, şeklinde ifade edebiliriz!

Bu ülkenin makûs tarihi her on yılda bir darbelerle anılır konuma neden getirilmiştir? Darbeler olmadan yolumuza sağ ve salimen neden devam edemiyoruz? Birileri bu asil millet ile neden uğraşıyor? Dertleri nedir ki?

Bin yıllardır yaşamakta olduğumuz Anadolu coğrafyasında, kirli hesabı ve sinsi planları olan küresel güçler ve işbirlikçiler, yoldan ve kontrollerinden çıkmaya başladığı dönemlerde, kendilerine göre Balans ayarlarımızla oynuyor! Balans ayarları ne zamana kadar devam edecektir? Bunun bir Sonu olacak mıdır?

Peki, her on yılda, ne zaman bir darbe olacak diye beklemek ve karabasanlar görmek zorunda mıyız?

28 Şubat 1997 tarihinde, Şubat ayı cemrelerin ve baharın müjdecisi olarak hafızalarımızda kalmasını istemeyen, küresel güçler ve işbirlikçiler, post – modern bir darbe ile bu topraklarda yaşayan Anadolu insanına, kara kışı tekrardan yaşatmış ve baharın gelmesini beklerken mazlumların üzerine ve gönül dünyamıza, aniden bir KARA kış yeniden bastırmıştır!

Kara kışın kendilerine göre bin yıl sürmesini beklemiş ve ümit etmişler, ona göre, bir sistem ve düzen kurmak için her türlü girişimde bulunmaktan çekinmemişler!

Sonsuz Kudret Sahibi, inanıyorsanız güçlüsünüz kuralı gereğince, inanan kesim üzerinde, kirli ve sinsi hesap yapanların tüm hesap ve planlarını bozmuştur!

28 Şubat tarihi akabinde, Anadolu coğrafyasında, bu toprakların kahrını çeken tüm mazlum insanlara yapılan zulümleri tekrar hatırlatmakla, içimizi karartmak ve karamsar bir tablo çizmek istemiyorum.

Birileri, kirli bir hesap ve sinsi bir plan yapmış; Zulüm ve Kara günlerin bin yıl sürmesini Umut ettikleri!

28 Şubat, Aziz Türk Devleti ve Asil Türk Milleti arasında ki bağların koparılmasıa yönelik, bir harekettir! Devlet, Milleti ile barışmasın! Devlet, Milleti ile kucaklaşmasın! Millet, Devletine Düşman kesilsin!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, hesap ve plan yapanların en büyüğü olduğunu, inananlara ve müminlere göstermiş! Çok kısa bir zaman diliminde, kirli ve sinsi hesap yapanların tüm hesap ve planları berhava olmuştur!

Böyle gün ve dönemler, asil milletin tarihinde bir daha yaşanmamasını, Yüce Allah’tan niyaz ederim!

Yeni Dönem ve Yeni bir Lider!

İnsanoğlu, varoluşundan itibaren, yaşadığı her gelişme, sonsuza kadar sürecek ve yenisi gelmeyecek zannetmektedir!

Hayat durağan değildir! Sürekli bir hareket, devinim ve değişim halindedir! Hayatın kendisi bir enerjidir! Dünya hareket halindeyken enerji üretmektedir!

İnsanoğlu, elle tutamadığı ve gözle göremediğini, hem kabul etmekte ve hem de tahayyülde zorlanmaktadır!

Yeni bilgi ve değişimi kabul etmeyen, değişime direnen ve değişime ayak uyduramayanları; yeni bilgi ve teknoloji ekosisteminden ya dışlıyor ya da yok ediyor!

Nuh (as)’in getirmiş olduğu yeni bilgiyi kabul eden ve gemisine de binip kurtulan insanlar gibi!

Musa (as)’in getirmiş olduğu yeni bilgiyi kabul edenlerin Kızıl denizi geçip yeni bilgi ile hayata yeniden başladıkları ve kabul etmeyenlerin de suda boğulup helak oldukları gibi!

Tercih ve Seçim; Sorumluluk Sahibi; akıl, basiret, feraset nimeti ve iman şerefi ile donatılmış insanoğluna kalmaktadır!

İnsanlık adına, en son ve en yeni bilgiyi getiren, Hz. Muhammed (as)’ın yaşadıkları, yeni bilgiyi kabul edenlerin durumu, insani dereceleri ve kabul etmeyen inkârcıların düşmüş olduğu durum bizlere bugün için ne gibi ibret ve dersler aktarmaktadır!

Bilgi çok ağırdır, yeni bilgiyi kabullenmek ise çok zordur! Yeni bilgiyi kabul edenlere, başkaca yeni bilgiler aktarılmakta ve yeni yeni kapılar açılmaktadır!

Hayat seçimler üzerine bina edilmiştir! Doğal olarak sonuçları da!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; sonsuz ilmi ile insanlık için faydalı olacak yeni bilgi ve teknolojiyi yaratmış, insanoğlunun keşfetmesini ve bulmasını arzu etmiştir!

Aklı olmayan, gözleri kör, kulakları sağır, dilleri lal olmuş ve gönlü de mühürlü olan insan; yeni bilgiyi kabul etmeyecektir!

Yeni bilgi ve dönem; hazır olanlar ile birlikte başarılır! Hazır olmayanlar yolda kalır! Geçmiş toplumlar da olduğu gibi! Yeni DÖNEME, yeni bir LİDER ile hazır mıyız?

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde; Yeni Dünya Düzeni ve DENGE çerçevesinde; Büyük ve Güçlü Türkiye ve Türkiye Yüzyılı YENİ bir DÖNEME, yeni bir LİDER ile evirilmek üzeredir!

Yeni Döneme matuf, yerli ve milli lider, kim veya kimler olacaktır? Yoksa, önceden olduğu gibi Küresel Ekol temsilcisi, taşeron ve işbirlikçi mi olacaktır?

Ya da Türk Devlet Aklı nezaretinde, yerli ve milli, Kuvay-i Milliye ve Horasan geleneğinden gelen bir temsilci mi olacaktır?

Son dönemde; siyaset ve özellikle de seçim sürecinde yaşadıklarımız ve türbülansa, bir de bu zaviyeden bakmak ve okumak, daha etkili olacağını düşünüyorum!

Büyük ve Güçlü TÜRK Dünyası!

Kıyametin kopacağını bilseniz dahi, elinizdeki fidanı dikiniz, hadisi mucibince, imanın gereği, aksiyoner ve pro-aktif bir konumda her şeye hazırlıklı olmalıyız!

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahrete çalış, hadisi ne demektir?!
Kurulacak yeni dünya düzeni; sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi değişim ve yansımalarına hazır olmalıyız!

Birileri; yaratılışları gereği; insanlığa zarar vermek, modern köle yapmak veya yok etmek için kirli hesap ve sinsi plan peşinde olacaktır!

Aksi halde Türklere Anadolu’yu dar ederler! Orta Asya bozkırlarına göndermek için bekleşenlere fırsat vermiş oluruz!

Türk Milleti ve Devleti, büyük hesap ve planın sahibine tabidir! Akıl, İzan, Basiret ve Ferasetin gereğini de yapacaktır! Hesap ve plan yapanların en hayırlısı elbette ki Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah’tır!

Akıl ve Basiret sahibi birey, imanın gereği, hayrın içindeki şerri ve şerrin içindeki hayrı aramak, bulmak ve idrak etmek zorundadır! Hayrın içindeki şer ve şerrin içindeki hayır!

Kadim Türk Devlet Aklı ve Türk Devleti, küresel kirli ve sinsi plan için her türlü karşı planları hazırdır! Hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde de hayır vardır, fakat siz bilemezsiniz hükmünde olduğu gibi!

Dünya üzerinde ki Türkçe konuşan devletler, Kadim Türk Devlet Aklının denetimi ve Türk Devletinin moderatörlüğünde, ticareti ve dostluğu geliştirme adımları pekiştirmeye başlamıştır!

Türk Dünyası, 20. yüzyılın sonlarında, Türk halkları için kullanılan coğrafi ve kültürel bir kavramdır! Oldukça geniş bir coğrafya ve kültürel alanı kapsayan Türk dünyası, batıda Kosova ve Karadağ, en doğuda Moğolistan yer alır!

Türk Dünyası, Orta Asya’ya ek olarak Türkiye, Avrupa, Kafkasya, Çin ve Rusya içindeki Türk bölgeleri ile Türk diasporasını kapsar!

Türk Dünyası kavramı; bağımsız Türk Cumhuriyetleri, Özerk Türk Cumhuriyetleri ve Türk Topluluklarını kapsamaktadır!

Türk Dünyası ile eş anlamlı Türkeli kavramı, 19. ve 20. yüzyılın başlarında tüm Türk halkları için kullanılmış, coğrafi ve kültürel bir kavram olarak yer almakta ve Türklerin çoğunlukta yaşamış olduğu bölgeler için kullanılmaktadır!

Türk Dünyası içindeki ilişkilerin temel yapısı için yol gösterici bir düstur olarak kabul ediliyor!

Orta Asya ile Türkiye arasında ki güçlü bir ilişki ve işbirliğinin 21. Yüzyıldaki siyasi ve güç dengelerini değiştirebileceği ve etkileyeceği aşikârdır!

Hafızasız tarih olmaz ve tarih olmadan gelenek olmaz! Geleneksiz medeniyet olmaz ve medeniyetsiz eğitim olmaz!

Eğitim olmadan birey olmaz ve birey olmadan ulus olmaz; Türkçe Konuşan Ülkelerin birbirleri ile işbirliği, güç birliği ve uluslararası görünürlük noktasından çok manidar!

Hollanda ve Avrupa’da TÜRK Diasporası!

Diaspora kelimesinin sözlük anlamı, kelimenin kavramsal olarak tanımındaki değişikliği de ortaya koymaktadır!

Türk Dil Kurumu sözlüğünde; Herhangi bir ulusun veya inanç mensup­larının ana yurtları dışında azınlık olarak yaşadıkları yer! Herhangi bir ulusun yurdundan ayrılmış kolu, olarak ifade edilmektedir!

Konuyla ilgili literatür, Bir ulusun yurdundan ayrılmış, uzaklaşmış kolu, cümlesiyle ifade ederek formüle etse de yine aynı literatür, kavramsal olarak diasporanın tanımındaki değişiklikleri de zik­retmektedir.

Önceleri zorunlu sürgün sonucu yurdundan ayrılmış topluluklar için kullanılan diaspora kavramı, artık, göçmenler, mülteciler için de kullanılmaya başlandığı görülmek­tedir!

Dünyada, yeni bir düzen kurulmakta olduğunu ve yeni düzenin tek kutuplu veya soğuk savaş döneminde olduğu gibi iki kutuplu olması, bugün için sürdürülebilir değildir! Dünya, eski dünya değildir! Yeni kurulacak sistem ve düzen, çok kutuplu olmak zorundadır!

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı ile birlikte, yeni kurulacak düzenin başat aktörü ve kutup başı olacaktır! Su, yolunu bulmuştur!. Su, kendi dere yatağında akmaya devam edecektir!

Beş bin yıllık kadim devlet geleneği olan Türkler, altı yüz yıl, yirmi dört milyon kilometre karelik gönül coğrafyasında, barış ve huzuru temin ederken, bulunduğu her bölgeye; Adalet dağıtan, Hakikat temsilcisi ve mazlum milletlerin de, hamisi ve hadimi olmuştur!

Neymiş efendim! Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Somali’de, Suriye’de, Libya’da, Kıbrıs’ta ve daha adını sayamadığımız, tarih, sosyal, medeniyet, kültür aklı ve tüm mazlum coğrafyalarda ne işi varmış?

Azerbaycan İstiklal şairi Ahmed Cevad Ahundzade; Çırpınırdı Karadeniz şiirinde; Bakıp Türk’ün bayrağına, Selâm Türk’ün bayrağına, Hayran Türk’ün bayrağına, VEFALI TÜRK geldi yine, Kurban Türk’ün bayrağına ve Yol ver Türk’ün bayrağına, diyor!

Türk Devletini; Tarih, kültür, coğrafya ve gönül aklı olan tüm bölgelerde ki mazlum milletler, Türk ve Türk’ün Bayrağını saygı ve hürmetle beklemektedir! Duymamak, görmemek ve gitmemek, insani ve tarihi büyük bir sorumluluk ve vebaldir!

Türk Dünyası, 20. yüzyılın sonlarında tüm Türk halkları için kullanılan coğrafi ve kültürel bir kavramdır!. Oldukça geniş bir coğrafya ve kültürel alanı kapsayan Türk dünyası, batıda Kosova ve Karadağ, en doğuda Moğolistan yer alır!

Türk Dünyası, Orta Asya’ya ek olarak Türkiye, Avrupa, Kafkasya, Çin ve Rusya içindeki Türk bölgeleri ile Türk diasporasını kapsar!

Türk Dünyası kavramının ifade ettiği alan, tüm bağımsız Türk Cumhuriyetleri, Özerk Türk Cumhuriyetleri ve Türk Topluluklarını kapsamaktadır!

Türk Dünyası ile eş anlamlı olan Türkeli kavramı, 19. ve 20. yüzyılın başlarında tüm Türk halkları için kullanılmış, coğrafi ve kültürel bir kavram olarak yer almakta ve Türklerin çoğunlukta yaşamış olduğu bölgeler için kullanılmaktadır!

Büyük ve Güçlü Türkiye, Türkiye Yüzyılı ve Türk Dış Politikası çerçevesinde; Avrupa ve Hollanda bölgesinde; Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanlığı; Türkevi Topluluğu, Türkevi Araştırmalar Merkezi, Avrasya Sivil Toplum Forumu, Amsterdam Tartışmaları, Türkevi Yayınları ve Mesnevi Okumaları gibi alt birimlerden oluşan çalışmaları ile Türk Diasporasının öncü ismi; Veyis Güngör ve çalışma arkadaşlarını tebrik eder, başarılar dilerim!

Zorluklar, başarılar, kavgalar, mücadeleler, kayıplar, acı tatlı anılar, hatalar, değişim ve gelişmelere şahit, ortak bir tarihsel tecrübeyle dolu; Türk İş Göçünün Almanya’ya 64. ve Hollanda’ya 60. yıl dönümünü tebrik eder, nice yıllara diyorum!

Yaşadıklarımız; bir RESET Süreci midir?

Dünyada her şey değişecektir! Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır! Değişimin nasıl olacağını idrak edemeyen izan yoksunlarına bu durumu nasıl izah edebilirsiniz?

Dünyada; Sosyal, kültürel, ekonomik, teknolojik, siyasi ve özellikle de İNSANLIK olarak büyük değişimlere şahit olacağız!

Peki, küresel ve emperyalist güçler, planladıkları yöndeki değişim ve dönüşüm adına her şeyi yaparken, insanlığın vicdanı konumunda olanlar neler yapıyor? Eli kolu bağlı bekliyor mu? Ya da makam – mevki – ihale – rant – güç ve iktidar peşinde mi?

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonraki süreçte olduğu gibi! Bu defa tamamen DİJİTAL bir dünya ve Dijital Köle bir İnsanlık!

Gelecek adına planı olmayan toplumlar, planı olan ülke ve küresel güçlerin KÖLESİ olmak durumundadır!

Tarihsel süreçte, her değişim zor ve zorlu olmuştur! Milyonlarca insan ölmüş, bir o kadarı yaralanmış, şehirler ve ülkeler tarumar edilmiştir!

Bu defa insanın kendisi YOK edilmek üzeredir! Eşrefi mahlukat olarak yaratılan insanı, fıtrata aykırı bir şekilde insanlığından çıkaracaklar!

Başaramayacaklar! Ne yapsalar boş! İnsanlığı YOK etmek veya KÖLELEŞTİRMEK adına yaptıkları milyar dolar harcamayı, insanlığın hayrına yapabilseler, dünya ve dünya insanlığı, daha farklı bir durumda olurdu!

Dünya ve yerelde ki değişim ve dönüşüm nasıl olacaktır? Değişim ve dönüşümde kimler saf dışı kalacaktır? Kim veya kimler yeni sisteme dahil olacaktır? Yeni sistemde, aktör ve figüranlar ehline malumdur!

Küresel ve emperyalist güçler, nasıl bir dönüşüm veya değişim planlamaktadır? İnsanlığın hayrına mı? Yoksa İnsanlığın tamamen KÖLE olması yönünde mi?

Birileri yer yüzü Tanrılıkları adına her yolu deneyecektir! Şah damarına yakın olmak, ne düşündüğü ve neler hissettiğini dahi bilmek istiyor!

Küresel ölçekteki şeytani kurgunun doğal olarak yerel yansımaları da olacaktır!

Türkiye’de; Küresel ve emperyalist güçler, işbirlikçi ekol temsilcileri reset sürecinde yeni sistemde olmayacaktır!

Türk Devleti, yerli ve milli oyuncular ile devleti ebed müddet ülküsü yolculuğuna devam edecektir!
Kadim Türk Devlet kodları, Maturidi İslam geleneğinin temsilcileri, Anadolu diriliş ve direniş erleri yeni sistemde aktif rol alacaktır!

Dünyada yeni oyun, sistem ve düzen kurulurken, reset işlemi devreye alınırken, Türk Devleti ve Türk Milleti olmadan yürürlüğü konulamaz ve başarılı olunamaz!

Küresel iki EKOL ve iki GÜÇ, yeni bir DENGE adına, tüm güçleri işe sahadadır! Ya benimsin ya da Kara toprağın!

Madem ki Türkleri tarihten çıkarırsanız, insanlık tarihi adına hiçbir şey kalmayacaktır! Türk, Adalet dağıtan, hakikatin temsilcisi ve mazlum milletlerin de hem hamisi ve hem de hadimidir!

Sosyal, kültürel, tarih, coğrafya ve gönül aklı tüm bölgelerde, Kadim Türk Devlet Aklının kontrolünde, Türk Devleti ve Türk Milleti olmadan barış ve huzur tesis edilemez! Yüz yıldır bu bölgelere kan ve gözyaşı hakimdir!

Barış ve huzurun olmadığı toplumlarda, sosyal, siyasi ve ekonomik düzen ve güven temin edemez, gelişim ve kalkınma hamleleri sağlanamaz!

Düzen, güven, gelişim ve kalkınmanın olmadığı toplumlarda, kaos sisteme hakim olur! Kaos ortamında, hem içeriden ve hem de dışarıdan birileri tabii ki beslenecek, serpilecek ve gelişecektir!

Üçüncü Dünya Savaşı Başladı – 4 –

Dünya yeniden dizayn ediliyor! Peki, yeni sistem ve düzen nasıl kurulacaktır? Kanlı mı yoksa Kansız mı? Ya da bir dünya savaşı çıkarırlar mı?

Dünya ve bölgemiz, Orta Doğu, Afrika ve Asya, küresel ve emperyalist güçler maharetiyle yeniden bir paylaşıma tabi tutulmaktadır!

Küresel ve emperyalist güçler, paylaşım olmadan ayakta kalmaları, hegemonyal varlıklarını sürdürmeleri mümkün değildir!

Dünya, yüz yıllardır aynı şekilde yönetilmektedir! Küresel ve emperyalist güçler, son dönemde, vekalet terör orduları üzerinden yürüttükleri kayıkçı kavgası başka bir evreye geçmiştir!

Güncel Haberler arasındaki toz dumandan dünyadaki paylaşım adına yapılan gelişmeleri okuyamıyor ve perde arkasındaki sinsi oyun ve kirli hesap, çıkarlar ve planları da algılamakta zorlanıyoruz!

Dünya halklarının çok şey bilmesine gerek yoktur! Küresel ve emperyalist güçler, istedikleri kadarını, kontrolü altındaki basın yayın organları vasıtasıyla servis eder, dünya kamuoyu, bu haberlere göre yönlendirilir!

11 Eylül tarihinde neler olmuştu? Bu tarihten sonra bazı devlet ve milletler için kara bulutlar esmeye başlamıştı!

11 Eylül tarihindeki kirli oyun çerçevesinde, ABD dünya ticaret merkezindeki ikiz kuleler bombalanıyor! Toz duman arasında suçlular bulunuyor ve hangi devletlerin de bunları saklamak ve korumakta oldukları da resmileşiyordu!

Film, senaryoda yazıldığı şekilde ilerliyor, Irak ve Afganistan, bir bahane ile işgal ediliyor, milyonlarca insan canından oluyor!

Tarihi İpek yolunun ana güzergâh ülkeleri işgal ediliyor! Sinsi ve Kirli Oyunu bölge halkları ve dünya anlayamıyor, yorumlayamıyor ve algılayamıyorduk! Yüz yıllardır, göremediğimiz ve aksiyon geliştiremediğimiz gibi!

Dünyayı yüz yıllardır kayıkçı dövüşü ile yöneten küresel ve emperyalist güçler, milli kodları ve formatlarına uygun, bağımsız politikalar sergileyen bölge devletleri ile yüzleşmeye başladı!

Alışık olmadıkları bu durum canlarını sıkmaktadır! Yüz yıllardır eski düzende at koşturdukları bölgemizde istedikleri bölüşüm ve paylaşımlarını artık realize edemiyorlar!

Bölgenin kaosa sürüklenmesi, yönetim ve kontrolleri altında olacak şekilde kukla devletçikler kurmaları için eğitip – donattıkları ve sahaya sürdükleri, destek verdikleri vesayet ve vekalet terör örgütleri de, artık işe yaramıyor ve hedeflerine erişemiyorlar!

Kadim Türk Devlet Aklı denetimindeki Türk Devletinin bağımsız politikalar sergilemesi, küresel ve emperyalist güçleri, büyük bir kaygı ve endişeye sevk etmiştir!

Çünkü yönetim kademesindeki taşeron adamları, ya devlet kademesindeki görevlerinden el çektiriliyor, ya da içeriye atılıyordu! Kaygı ve endişelerinin kaynağını da anladık mı?

Anadolu topraklarında, beş bin yıllık Kadim Türk Devlet Aklı devreye girmiştir! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, beş bin yıllık tarihi Türk devlet kodlarına dönmektedir!

Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki; Türkiye Cumhuriyeti Devletinde seksen beş milyonun kalbi; Anadolu yurdunda, devletimizin bekası ve milletimizin birliği için çarpmaktadır!

Üçüncü Dünya Savaşı Başladı – 3 –

İnsan olarak, güncel olaylar arasındaki toz dumandan gelişmelerin arka planını anlamakta ve yorumlamakta, sebepler ve sonuçlar arasında bağlantılar kurmakta zorlanıyoruz!

Dünya ve bölgemiz üzerinde, küresel ve emperyalist güçlerin kısa, orta ve uzun vadeli sinsi hesapları ve çıkarlarına matuf, aksiyon geliştirmekte, ya geç kalıyoruz, ya da karar verirken hatalar yapıyoruz!

İnsan beyni, gelişmeler hakkında, bir kere karar verdiği an, tekrardan düşünme melekesini kaybetmektedir!

Dünya ve bölgemiz üzerinde oynanan yüz yıllık kirli oyuna mütevacih, gelişmeler hakkında karar vermeden, araştırmalar yapmalı ve düşünmek zorundayız!

Aksi halde bölge halkları olarak bir yüz yılı daha kaybedebilir veya heba edebiliriz!

Yüz yıl önce, Osmanlı İmparatorluğunun hakim olduğu bölgelerdeki zenginlikleri, ülkelerine taşımayı planlayan küresel ve emperyalist güçler, sinsi bir oyun ve kirli bir plan yapmıştır!

Sykes – Picot; Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması sürecinde, Birleşik Krallık, Fransa ve Rusya arasında imzalanan Küçük Asya Anlaşması olarak bilinmektedir!

Osmanlı kara parçasındaki zenginlikleri, kendi aralarında yapmış oldukları anlaşmaya rağmen, bir başka güç ile paylaşmayı dahi sindiremeyen dönemin küresel ve emperyalist güçleri, anlaşmanın diğer üyesi Rusya’da devrim için ayrıca bir plan ve hesap içindedir!

1917 yılında Rusya’da dışarıdan destekli olarak bir devrim olmuş ve iktidar el değiştirmiştir!

1917 devriminden sonra Rusya, Sykes – Picot anlaşmasındaki halklarından vazgeçmiş, Lenin gizli olan bu anlaşmayı Dünya kamuoyuna açıklamıştır!

Küresel ve emperyalist güçlerin bölgemizde, halkın bağımsızlığı, özgürlüğü ya da devletlerin güçlenmesi değil, kontrolündeki ülkelerde bulunan yer altı ve yer üstü kaynakları, rahat bir şekilde paylaşımı ve kendi ülkelerine de aktarılması olmuştur!

Birinci Dünya savaşında, paylaşım konumunda İngiltere ve Fransa, 2. Dünya savaşında ise ABD ve Rusyayı görüyoruz!

İkinci Dünya savaşında, Nazi Almanya’sına karşı birleşen ABD ve Rusya, Avrupayı ikiye bölerek dünyayı parsellenmiştir!

Bugün de, Küresel iki EKOL arasındaki; paylaşım ve hegemonya başka versiyonlarda devam etmektedir!

Dünyamızı parselleyen ve paylaşan küresel ve emperyalist güçler, karşılarında ve paylaşım masasında, başka bir güç istemiyor!

Paylaşım masasında olmak için bağımsız politikalar geliştiren devletler, vekalet terör orduları üzerinden asimetrik savaş teknikleri ile engellenmeye, bertaraf edilmeye, yıpratılmaya veya zarar verilmeye çalışılmaktadır!

Dün, paylaşımda anlaşan küresel ve emperyalist güçler, bugün kavga etmektedir!

Bugün yaşamakta olduğumuz, fillerin tepişmesinden kaynaklı çimlerin ezilmesinin sebebi, paylaşım konusunda, Küresel iki GÜÇ ve iki EKOL arasında ki hegemonya mücadelesidir!

Küresel ve emperyalist güçlerin dünya ve bölgemizdeki yüz yıllık hegemonya konumları ve tahtları sallanmaktadır!

Tüm yaşadıklarımız, İpek ve Baharat yoluna kim ya da kimlerin veya hangi küresel gücün HAKİM olacağı veya HEGEMONYA mücadelesi veya savaşıdır!

Üçüncü Dünya Savaşı Başladı – 2 –

Dünya; Küresel ve emperyalist güçlerin, yüz yıl önce olduğu gibi yeniden bir Dünya savaşına sahne olmaktadır! Peki, Teknolojinin ve Teknolojik Silahların geliştiği bir dönemde, bir Dünya Savaşını çıkarırlar mı?

Sömürü – Çıkarlar ve dünya hegemonya sistemi adına yapamayacakları olmadığını da hatırlatmak isterim!

Tarihteki büyük savaşlarının tamamına yakını, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki ZENGİNLİKLER için cereyan etmiştir!

Küresel ve emperyalist güçlerin, kendi aralarında çıkan savaşlar tamamen din ve mezhep savaşlarıdır!

Küresel ve emperyalist güçler, Dünya savaşlarını neden çıkarmaktadır? Küresel güçler, savaşlardan ne çıkarlar elde etmektedir? Dünyamızı yönettiğini zanneden devlet başkanlarını da yöneten, bbaşka bir güç var mıdır ve bu güçler kimlerdir?

Peki, tarihte ve bugün, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki savaşlar neden olmaktadır? Dünyayı yönettiğini iddia eden küresel ve emperyalist güçler, neyi ve neleri paylaşamaz, neden ve nasıl anlaşamaz?

Yüz yıl önce, Dünya, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki paylaşım savaşlarına yeniden sahne olmuştur!

Sanayi devriminden sonraki süreçte hammadde sıkıntısı çekmeye başlayan küresel sermaye, hammadde kaynaklarının bol olduğu Anadolu ve Mezopotamya bölgesine gözlerini dikmiştir!

Küresel ve emperyalist güçler, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki hammadde kaynaklarının kolay ve ucuz bir yoldan kendi ülkelerine taşınması gerekmektedir! Başka türlü yapamazlar!

Küresel ve emperyalist güçler, Suriye sınırları içinde ve özellikle Doğu Akdeniz’de rezerve olarak tespit edilen doğal gaz ve enerjiye mutlaka erişmeleri ya da kontrol etmeleri gerekmektedir!

Küresel ve emperyalist güçler, tarihi İpek yolu ve Bir Kuşak – bir Yol projesinin denizlere açılan kapısını kontrol edebilmek adına, vekalet terör orduları üzerinden Anadolu ve Mezopotamya bölgesinde her yolu denemektedir!

Son günlerde, küresel ve emperyalist güçler arasındaki, vekalet terörü üzerinden yürüttükleri paylaşım savaşları, yüz yıl önceki paylaşım ve planın göstergesidir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bölgemizdeki yüz yıllık küresel kirli plan çerçevesinde tamamen teslim alınmak istenmektedir!

Küresel ve emperyalist güçler, sinsi ve kirli planın kolay bir şekilde yürüyebilmesi ve paylaşım noktasında Türkiye’nin saf dışı bırakılması hedeflenmektedir!

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde, Ankara Vizyonu ve Ankara kriterleri çerçevesinde, Anadolu’daki bekası uğruna, tüm küresel ve emperyalist güçlerin, tüm sinsi ve kirli planları çöpe atmaktadır!

Küresel ve emperyalist güçler, çıkarları uğruna ya da hegemonya varlıkları adına, Anadolu ve Mezapotamya bölgesini kan gölüne çevirebilmek için her yolu denemektedir!

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretindeki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, küresel ve emperyalist güçlerin bölgemizdeki çıkarları adına girişecekleri paylaşım savaşında, ne masada ne de sahada olması isteniyor!

Türk Devleti, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki varlığı adına, hem sahada ve hem de masada aktif olarak var olmak zorundadır! Beka adına; başkaca bir tercihi veya seçimi olamaz!

Uyuyan ve Uyuttuklarını zan ettikleri Dev, bölgenin BARIŞ ve HUZURU adına, yüz yıllık uykusundan uyanmıştır! Korku ve Paniklemelerinin sebebi hikmeti budur!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Tarihi TÜRK devlet kodlarına dönmekte ve yirmi dört milyon kilometrekarelik tarihi gönül bağları ile; Turan – Kızıl Elma ve Nizam-ı Alem ülküsü hedeflerine, salimen yürümektedir!

Başaramayacaklar! Türk Devleti olmadan bölgemizde OPERASYON yapamayacaklar! BARIŞ ve HUZURU getiremeyecekler! Sadece geciktirebilirler!