Demokrasi nedir ve ne değildir?

14 Mayıs 2023 seçimlerine doğru yol alırken, demokrasinin gereği seçimler ve seçim sonuçlarına da saygı duyulması çerçevesinden; Demokrasi, Demokratikleşme, Demokratik toplum, Demokratik kurumlar, Demokratik ortam, Demokrasi kültürü ve Demokratik yönetim sistemi, ne demektir?

Demokrasinin anlamı ve ölçüsü nedir, işleyişi neye bağlıdır? Demokrasi kültürü yerleşmiş toplumlar için ne anlama geliyor? Demokrasiyi gerçekten benimsemiş ve içselleştirmiş olmanın temel ölçütü nedir? Demokrasinin özünde hangi değerler vardır?

Demokrasi ve demokratik kültürü tesis etmek veya güçlendirmek, sanıldığı kadar zor veya imkânsız olmasa gerekir!

Demokrasinin bir toplumda yerleşmesi, o toplumu oluşturan bireylerin temelde tek bir şeyi en üstün değer olarak gerçekten benimseyebilmesine bağlıdır! İnsan onuru, Onurlu olmak ve onurlu davranmak! Bu kadar!

Tüm insanlar eşit onura sahiptir ve eşit saygıyı hak eder! Karar ve davranışlarımızda her şeyden önce kendi onurumuz ve aynı şekilde diğerlerinin onurunu kendi onurumuz gibi korumaya çalışmak; onur kırıcı; karar, tutum ve uygulamalardan uzak durmak, gerekir! Bu kadar açık ve yalın!

Bunu uygulamayı başaran ve aksi tutumlara göz yummayan toplumlarda her bakımdan onurlu bir yaşam söz konusudur!

Bunu başaramayan toplumlar, demokratikleşmenin yalnızca lafını edip, onurlu yaşamdan yoksun kalmanın acı sonuçlarına katlanmak zorunda kalmaktadır!

Günümüzde, gelişmiş ülkeler arasında yer alabilmenin formülü; güçlü bir demokrasiye sahip olmaktan geçiyor! Demokrasinin ilkeleri, hemen her alanda, ülkelerin gelişmişlik göstergesi haline gelmiş durumdadır!

Demokrasi kültürünün yerleşik olduğu toplumlar; yaşam standartları ve refah düzeyleri, bireysel ve toplumsal kültür seviyelerin yüksek olması ile tanınmaktadır!

Eski Yunan da, Demokrasi Fikri ilk ortaya çıktığında Sokrates bu fikri benimsemediği gibi şiddetle karşı çıkmıştır! Neden acaba? Hatta Platon’un yazılarından anlıyoruz ki; Sokrates’in idamına sebep, demokrasiye karşı oluşudur!

Bir gün Sokrates; talebeleri ile sohbet ederken bir talebesi Sokrates’e sorar: Eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse, adil olan da bu değil midir? Mesela yüz kişinin rey kullandığı bir yerde elli bir kişinin kararına mı uymak daha adil ve doğru olur yoksa kırk dokuz kişinin kararına mı uymak mı adil olur? Hem çok mümkündür ki daha çok insanın daha az insandan yanılma ihtimali daha azdır. Şu halde sizin demokrasiye karşı çıkmanız doğru olmadığı gibi haklı da sayılmaz.

Bunun üzerine Sokrates; her zaman olduğu gibi soru cevap yöntemini kullanarak o talebeye önce sorar; Bize söyler misin bilge olmak mı daha zordur yoksa cahil olmak mı daha zordur!

Talebe; Elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur! Bilge olmak için çok okumak, araştırmak ve yorulmak gerekirken cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur!

Sokrates; Peki o halde bize yine söyler misin toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur yoksa bilge insanların sayısı mi çok olur?

Talebe; Elbette ve hiç şüphesiz cahil insanların sayısı fazla olur!

Sokrates; Peki bize yine söyler misin bir gemide yüz yolcu bulunsa geminin nerede nasıl hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mi daha iyi bilir yoksa o yüz yolcu mu?

Talebe; Eğer yolcular içinde Denizcilik bilgisi olan yoksa pek tabi en iyi bilen kaptandır!

Sokrates; Peki o halde diyebilir miyiz ki herkes her konuda karar veremez! Herkes bildiği yerde konuşmalı. Her iş ehline verilmelidir!

Talebe; Pek tabi olması gereken budur!

Sokrates; Peki o halde bize yine söyler misin, kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi? Hem sen de kabul ettin ki, bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur!

Yasal düzenlemeler ve mevzuat değişiklikleri ile demokratik etkinliklerin birçok ülkede artış gösterdiği, demokrasiye daha etkin hizmet sunacak kurumsal yapıların oluşturulduğu ve güçlendirildiği, bu yönde destek mekanizmalarının harekete geçirildiğine şahit olmaktayız!

  • Hakikatin peşinde koşmayan, araştırmayan, sorgulamayan ve okumayan bir bir kitle olması kimlerin işine gelmektedir?
  • Sorgulayan, araştıran ve soru soran bir kişi; bir dakikalığına aptal olur! Fakat Soru sormayan ve araştırmayan kişi ise yaşam boyu aptal kalır! ( Konfüçyüs )
  • Peki, demokrasi bir erdem ve insan onurunu koruma sistemi ve kültürü olduğuna göre, insanların bu erdem ve kültüre ulaşmasına, kim ya da kimler, neden engel olmaktadır?
  • Mademki; Demokrasi bir bilgi ve bilgiye erişme sistemidir! Bizim gibi toplumlarda, insanların fiziksel ihtiyaçlar düzeyinde kalmasını, kim ya da kimler talep etmektedir?
  • Yoksa böyle bir düzen ya da sistem birilerinin var olması ve yaşamaları için gerek ve yeter şart mıdır?
  • Peki, böyle gelmiş ve böylece de, devam edecek midir? Gelişmiş toplum, bilgili ve her alanda kültürlü bireylerin olduğu bir toplumu, nasıl inşa edeceğiz? Zor olmasa gerekir!
  • Ya da sadece fiziksel ihtiyaçlar boyutu, eskiden olduğu gibi makarnacı ve kömürcü niteleme seviyesini aşamayan yığınlar yetiştirmeye, birilerinin paşa keyfi bozulmasın diye, devam edecek miyiz?
  • Peki, fiziksel ihtiyaçlar seviyesinde kalmış ve bu seviyenin üzerine çıkamamış seviyede ki bir kitle ile Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü ve Türkiye Yüzyılını nasıl inşa edebileceğiz? Sadece soruyorum!
  • Peki, Yüz yılda; fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür nesiller yetiştiremedik mi?

TEK Parti ya da PARTİ Devleti!.

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak, 13. Cumhurbaşkanı ve 28. dönem TBMM Millet Vekili seçimlerine doğru giderken, toplum genelinde; kutuplaştıran ve ötekileştiren bir dil, iletişim ve tartışmalara şahit olmaktayız! Peki, neden?

Yok efendim! Bu seçim, HAK ve Batıl seçimi! Yok efendim! Bu seçim, siyasi bir darbe! Yok efendim, daha neler neler!

Sanki bir seçim değil de, başka bir sürece doğru everilmekteyiz! Peki, neden? Neler olmaktadır? Bir oy kullanılacak ve vatandaş tercihini izhar edecek, seçimler sonucunda, sevinenler olduğu gibi tabii ki üzülenler de olacaktır! Bu kadar!

Seçimlerin sonucu dünyanın sonu değildir! Birileri adına, Kıyamet de kopmayacaktır! Projesi ve iddiası olanlar, bir sonraki seçimde, vatandaşın desteğini almak suretiyle, tekrardan başarı elde edebilir!

Bir siyasi parti ya da parti kadrosu kendini devlet olarak görmeye ve bunun akabinde de sorgulanamaz ve la yüs’el bir durumda olduğu, olgu ve algısı ile hareket ediyorsa, sıkıntılı bir duruma, işaret etmektedir!

AK Sakallı ihtiyar dostum, bu sürece matuf; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi CHP, siyasal tarihimizin Tek Parti döneminin (1923 – 1946) temsilcisi olmuştur! Bir siyasi partinin, tek başına meclisi, hükümeti ve devleti temsil ettiği Tek Parti dönemi, 1924 yılında, TCF’nin ( Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ) ve 1930 yılında SCF’nin ( Serbest Cumhuriyet Fırkası ) kısa ve etkin olmayan çok partili hayata geçiş denemelerinin dışında, Türkiye’de hâkim olmuştur, dedi!

AK Sakallı ihtiyar dostum akabinde; Tek Parti sistemi, rejimde tek bir partiden başka partinin bulunmadığı ve ülke yönetiminin tek partinin tekelinde olduğu, parti sistemidir! Tek parti sistemi; totaliter, otoriter ve pragmatik Tek Parti sistemleri olarak alt kategorilere ayrılır, şeklinde eklemelerde bulundu!

Peki, 1946 yılında, çok partili siyasi hayata geçmiş ve 14 Mayıs 1950 tarihinde ki genel seçimlerde, Cumhuriyetin kurucusu ve yirmi yedi yılın sonunda iktidarı da, Demokrat Partiye devir etmiş olmasına rağmen, bugün, tek parti modeli ya da parti devleti gibi bir durum, vakıa, olgu ya da realite var mıdır? Bayram değil seyran değil, AK Sakallı ihtiyar dostum, durduk yerde böyle bir bilgi ya da veriyi neden ifade etmiştir!

AK Sakallı ihtiyar dostum ile sohbetimizin ilerleyen bölümlerinde; Tükenmişlik sendromu adı verilen psikolojik hastalık, 1974 yılında ilk olarak Herbert Freudenberger tarafından başarısızlık, yıpranmışlık, güç ve enerji düzeyinin azalması, tatmin edilmez isteklerin oluşması sonucunda bireyin içsel kaynaklarında ki; tükenmişlik durumu olarak ifade edildiğini, vurguladı!

Devamında da; Tükenmişlik sendromu; Özellikle bir kişinin kaldırabileceği iş yoğunluğunun üzerinde bir tempo ile çalışan ve yoğun stres altındaki kişilerde görülen tükenmişlik sendromunda kişinin kendini bu koşullar altında çalışmaya zorlaması sonucunda belirli bir evreden sonra çöküş başlar ve hastalık kendisini belli etmeye başlar, dedi!

Tükenmişlik sendromu yaşayan kişiler, çevresindeki kişilere karşı, hem agresif ve hem de hırçın olmaktadır! Söz ve davranışlarını kontrol etmekte zorlandıkları! Öz denetimlerini kaybetme aşamasına geldiklerine şahit olmaktayız! Neden acaba?

Eskilerin ifadesi ile büyüklerin bazı söz ve davranışlarının gerekçesi veya neden böyle bir şey ifade buyurduğunu, anlamak ve yorumlamak zor olmaktadır! Hız ve Haz çağında bulunduğumuzdan kaynaklı olsa gerekir! Yani büyüklerin bazı davranış ve sözlerinin hikmetini anlayabilmek için yaşadıkları ve tecrübelerine şahit olmak gerekir!

Musa ( as) ile Hızır ( as) yolculuklarında ki hikmet – sır ve yaşanılanlarda olduğu gibi!

Durduk yerde, bayram değil seyran değil, eniştem beni neden öptü, zaviyesinden, AK Sakallı ihtiyar dostum; siyaset ve seçimler konusunda bir kaç kelam edeceğimizi ve tecrübeleri ışığında, günümüze matuf, müstefid olacağımızı düşünürken; Tek Parti, Parti Devleti ve Tükenmişlik Sendromu konusuna girmiş olmasını, tabii ki anlamakta, anlamlandırmakta ve yorumlamakta zorlandığımı ifade etmeliyim!

Peki, AK Sakallı ihtiyar dostumuzun vermiş olduğu Bilgi, Hikmet – Sır ve Tecrübe çerçevesinde, soralım!


* Karşımızda günümüze yönelik olarak, Tek Parti dönemini hatırlatacak – anımsatacak bir durum, vakıa, olgu ya da realite, var mıdır?

* Ya da Parti Devleti modeli konusunda tecrübe edilebilecek bir vaziyet veya süreç, var mıdır?

* Yirmi bir yıllık bir iktidar ve siyasi kadrolarda, sürecin vermiş olduğu keyfilik – şımarıklıktan ya da metal – mental yorgunluktan kaynaklı, tükenmişlik sendromuna benzer bir durum var mıdır?

Mademki; böyle bir realite, vaziyet ve durum yoktur! AK Sakallı ihtiyar dostum, ne demek istemektedir? Ne gibi bir öngörü de bulunmaktadır? Ya da böyle bir durum var ise strateji ve taktik olarak neler yapılmalıdır, zaviyesinden uyarı ve ikazlarda mı bulunmaktadır? Laf ola beri gele zaviyesinden konuşmamıştır, herhalde!

Dedik ya, büyüklerin Söz ve Davranışlarında, vardır bir Sır ve Hikmet! Sırların Sırrına erebilmek için SILARI ve HİKMETİ aramaya devam!


Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır!
Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır!

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır!
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır!

14 Mayıs 2023 Seçimleri ve Meydanların Yansımaları!

Siyasi partilerin 28. dönem TBMM Millet Vekili ve 13. Cumhurbaşkanı aday listelerinin YSK’ya teslim edilmesi ve kesin listelerin askıya çıkması ile birlikte seçim meydanları hareketlenmeye başladı!

Seçim meydanlarında yapılan konuşmalar ve medyaya yansıyan bazı haber başlıklarına kabaca bir göz atalım!

  • Bir parti genel başkanı; 14 Mayıs’ta, vatanımızı küffara teslim etmeyeceğiz, diyor!
  • Bir partinin eski bir genel başkanı; Bu seçim, işgalcilere karşı istiklal mücadelesi, diyor!
  • Bir başka siyasetçi; 14 Mayıs 2023, Türkiye’yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların her birini bir araya getirerek oluşturabilecek siyasi darbe girişimidir, diyor!
  • Bir bürokrat; 2023 seçimlerinde iktidar değişikliği Türkiye’nin tam bağımsızlığına darbe olur! Bu başarılabilir mi ayrı konu! Temel devlet doktrinlerinin korunacağına ilişkin güven veren bir yaklaşımları yok, diyor!
  • Bir siyasetçi; Türkiye içinde kaos üretecek bir koalisyon masasına Türkiye’nin yönetimini, bu ülke emanet etmez, diyor!
  • Bir siyasi partinin İl başkan yardımcısı; Sizin gibi haysiyetsizlere bu millet fırsat vermedi, bundan sonra da vermeyecektir! Dün olduğu gibi, 14 Mayıs’ta size öyle bir çakacağız ki, bir daha belinizi doğrultamayacaksınız, diyor!

Siyasetçilerin meydanlardaki mezkur ifadelerine şahit oldukça; Ya bir KURGU çerçevesinde, sadece tanımlı görevlerini yapıyorlar! Ya kendi seçmen kitleleri karşı bloğa Konsolidasyona hizmet ediyorlar! Ya da AKIL – RUH ve Düşünce SAĞLIKLARINDA bir sorun var! Ne diyorsunuz?

Şahsi kanaatimi soracak olursanız; bir kurgu ve verilen tanımlı görevlerini layığı ile yerine getirme çabasından başkaca bir şey değil!

  • Mezkur ifadelere zımnen cevap ya da demokrasinin erdemi ve seçimlerin bir bayram edası şeklinde olması gerektiğine istinaden; Bir Siyasetçi; Polemik olur, siyasi kavga olur, tartışma olur ama savaşa gitmiyoruz! 85 milyonun kardeşliğine, omuz omuza olmasına halel getiren bir yaklaşım hiçbirimizin görevi olmaz! O yüzden seçimler hangi partinin, hangi anlayışın kazanmasıyla sonuçlanırsa sonuçlansın bizim için saygı duyacağımız, omuz vereceğimiz bir süreçtir! 14 Mayıs’ta kim kazanırsa kazansın diğerlerinin de kazanacağı bir seçim olması gerektiğini ve bunun dünyanın sonu olmadığını, vurgulamaktadır!

Kalabalık bir grubu birbirine sevgiyle bağlamak kolaydır, yeter ki onlara bir düşman verin. ( Freud )

Ya da; karşınızda bir düşman varsa bu sizi ( grubunuzu, toplumunuzu ) birleştirir! Veya; Bir topluluğun birbirine sevgiyle bağlanması için bir düşman şarttır!

Düşman; SEVGİ ve GÜVEN! Kalabalıkları – yığınları ve yandaşları bir arada tutan şey! Ya kendi tarafınıza ya da plan ve kurgu çerçevesinde karşı tarafa Konsolide!

Yaratılışta olduğu gibi! İnsan ve şeytan! Hegel mantığı ya da diyalektiği!. ZITLAR ve ZITLARIN BİRLİKTELİĞİ! Bu mantık – diyalektik ve denge çözülmeden siyaset ve siyasetçinin görevi anlaşılamaz!

Siyaset; Siyasetin dili, İletişim, siyasal iletişim ve propaganda tekniklerini gördükçe; 27 Ekim 1957 seçimlerinden bu günlere; ALTMIŞ ALTI YILIN sonunda; bu kadar teknolojik – sosyolojik – siyasi – akademik – eğitim ve ekonomik gelişmeye rağmen, bir arpa boyu yol alamadığımızı gördükçe; VATAN – Millet – DEVLET ve GELECEĞİMİZ adına, hem üzülüyor ve hem de endişe ediyorum!

Peki, Siyaset veya Seçimlerin ALTIN Kuralı nedir?! Bir Parti ve Kadro Seçimi kazanırken, diğer bir taraf da, bir daha ki seçimlere kadar, Sandığa Gömülmektedir! Seçimlerin ALTIN KURAL Budur?! Beğensek de, beğenmesek de!. Hoşumuza gitse de, gitmese de! Demokrasi ve seçimler! Demokrasi ve seçimler bir hazmetme iradesidir!

Şunu herkes kafasına ve gönlüne yerleştirmeli! Siyaset ve Seçimlerin genel geçer kuralı; SEÇİMLE iktidara gelinir ve yine seçimle iktidardan gidilir! Bu kadar!

Mademki; 14 Mayıs 2023 seçimleri, siyasi bir darbe girişimidir, o zaman ne diye seçim seçim diye, meydanlarda koşturuyor; milletin enerjisi ve paralarını HEBA ediyoruz?! Öyle ya! Gereğini yapın olsun bitsin!

14 Mayıs 2023; Türkiye’nin giydiği elbiseden mutlu olmayanlar ile bu elbiseden vaz geçmeyenlerin mücadelesi şeklinde olacaktır!

Peki, bu elbiseyi kim dikiyor? Ya da kendi elbisemizi kendimiz dikemiyor muyuz? Ya da sürekli sipariş ve hazır kalıp elbise mi olacak?

Bu da demek oluyor ki; yerli ve milli elbiseyi, kendimiz dikinceye kadar sorun ve sıkıntı ya da kaos ile mücadele etmeye devam edeceğiz!

Beklenmeyeni Bekleyin!


Yazımızın başlığı bir kitap ismi ve yazarı; Roger Von Oech. Kitabın Konusu; İster bir yönetici, ister bir sanatçı ve isterseniz bir öğrenci olun; sorunların çözümü için Farklı Yaklaşımlar Geliştirin ve Bakış Açınızı Değiştirin, diyor!

Düşünce şekli, mantığı ve alışkanlıkları, ters çevirmeli! Peki, Beklenenin tam tersini yapmak ne gibi sonuçlara yol açabilir! Olay ve olgulara, ters veya başka bir açıdan ve özellikle de, alışkanlıklarımızı değiştirmek suretiyle bakabilmeyi öğrenmek gerekir!

Hayatta her şey olabilir! Olmaz denilen şeylere de hazır olmak gerekir! Hayat durağan değildir! Atom parçalanır ve algılar da parçalanır ve değişebilir! Yoksa ONU ASLA Bulamazsınız!

Kitabın kabaca bir özeti ya da kitap içinden bazı pasajlar halinde günümüze yönelik ne gibi dersler çıkarabiliriz!

Ya da hayata, dünyaya, tüm olay ve olgulara, farklı yaklaşımlar geliştirmek, bakış açımızı ve alışkanlıklarımızı değiştirmek suretiyle, neler neler elde edebiliriz! Hayatın statik olmadığı ve her an her şey olabileceği! Değişim ve Dönüşüm!

Olmaz ve olamaz denilen şeylerin hayatta olduğu gibi! Her şey; zıtlar ile birlikte, bir denge ve anlam ifade eder! Hayatın statik olduğu bakış açısı ve düşünce şekli, yaratılışa aykırı! Her şey; hem zıtlar ve hem de değişim üzerine bina edilmiştir!

Çevremizde ki, tüm olay ve olgulara karşı; Farklı yaklaşımlar geliştirmeye, Bakış Açımızı ve Alışkanlıklarımızı değiştirmeye var mıyız?!

  • Eğer her şey dumana dönüşseydi, bilme organımız burnumuz olurdu!
  • Brezilya’da bir kelebeğin kanat çırpışı, Teksas’da bir kasırgaya neden olabilir mi?
  • Eğer mutluluk bedenin zevklerinden oluşuyorsa, o zaman öküzler ne zaman yiyecek samanla karşılaşsa, onları mutlu saymamız gerekir!
  • Değişen dünyada, her doğru düşünce ve strateji, er geç yanlış hale gelir!
  • Bir çemberde bitiş noktası, aynı zamanda, başlangıç noktası da olabilir!
  • Pek çok insan, ışığı gördüğünde değişmez, ısıyı hissettiğinde değişir!
  • Alman köylüsü; Yokuş aşağı inerken ağlar, yokuş yukarı çıkarken gülermiş! Sebebi sorulduğunda; yokuş aşağı inerken ilerideki yorucu tırmanışı düşünür üzülürüm! Yokuş yukarı tırmanırken de kolay inişin keyfinin beklentisi içinde olurum!
  • Kimse yumurtayı masanın üzerinde dik olarak durduramadı! Kristof Kolomb yumurtayı kaynattı ve katılaşan yumurtanın bir ucunu ezdi ve dik olarak masaya oturttu! Saray mensupları itiraz ettiler!
  • Kolomb; ‘gülünç olmayın’ diye yanıtladı ve ‘gerekli olandan daha fazlasını varsaysaydınız’ dedi!
  • Deniz suyu hem saf hem de zehirlidir: balık için içilebilir ve yaşam kaynağı iken insan için içilemez ve zarar vericidir!
  • Bir kez olan örnek, ikinci defa olan tesadüf, üçüncü veya daha çok olan bir eğilim oluşturur!
  • İnsanların çoğu, avuçlarının içindekini kavramayı başaramaz!
  • Karakterimizi; yetiştirilme tarzımız, eğitimimiz, kültürümüz ve deneyimiz biçimlendirir!
  • Yukarıya çıkmak ve aşağıya inmek, bir ve aynıdır! Her şey durmaksızın değişmektedir! Bu demektir ki; sizi, ‘yukarıya’ taşıyan her strateji, önünde sonunda, yanlış strateji haline gelebilir ve ‘aşağıya’ yöneltebilir!
  • Sağlığı değerli hale getiren hastalık, tokluğu zevkli hale kılan açlık, dinlenmeyi hoş hale getiren yorgunluktur!
  • Bazen alışkanlıklarımız düşüncemizin öylesine ayrılamaz bir parçası olur ki; onları alışkanlık olarak teşhis etmeyi başaramaz; işlerin yapılış şekli olarak, düşünürüz!
  • Cazip görünmek için zor olanı oynadıysanız! Sorunu çözmek için ondan uzaklaştıysanız!
    Yalnız olmak için şehre gittiyseniz! Güç kazanmak için güçsüzlüğünüzü itiraf
    ettiyseniz!
  • Bilgelik kazanmak için çocuk bakış açısı benimsediyseniz! İnsanların dikkatini
    çekmek için çok yavaş konuştuysanız! Karşıt stratejiyi kullanmışsınız demektir!

Peki, Şu anki durumumuzda, işimize yarayabilecek sezgi karşıtı taktik ya da strateji, hangisi? Ya da günümüzde, siyaset ve diğer alanlarda ki, KARŞIT SRATEJİ veya TAKTİĞİ nedir?! Her SEÇİŞ veya SEÇİM bir VAZ Geçiş olduğuna göre!

Fikir ona derler ki, bir yol açsın, yol ona der­ler ki, bir gerçeğe ulaşsın! ( Hz. Mevlana )

Peki, yeni bir yol ve yeni bir gerçeğe erişebilmek adına; farklı yaklaşımlar geliştirmeye, alışkanlıklarımızı ve bakış açısını değiştirmeye ihtiyaç var mıdır!

14 Mayıs 2023 Seçim Projeksiyonu!.

Dost meclislerinin genel sohbet konusu, 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan, 13. Cumhurbaşkanlığı ve 28. dönem TBMM Millet Vekili seçimleri olmaktadır!

Vatandaşın genel derdi, sadece mutfak ve market – pazar fiyatlarında ki artış olsa da!

Siyaset başka bir şey! Siyasetçi başka bir şeydir!

Hükümet başka bir şey! İktidar ve muktedir olmak ise başkaca bir şeydir!

Bu ülkede, geçmiş dönemlerde,, çok iktidar hükümet olmuştur fakat muktedir olamamıştır!

Devlet başka bir şey! Devlet Aklı ve Devlet yönetimi ise başkaca bir şey olduğunu, yazılarımızda sürekli olarak ifade etmeye ve vurgulamaya çalışıyoruz!

Siyasetçi ile Devlet ve Devlet adamı asla kıyas kabul etmez!

Devlet ve Devlet Aklı nezaretindeki, asırlık MEGA projeler bir siyasi parti veya siyasi parti lideri, ya da iktidara inhisar edilemez!

Mezkur projelerin arkasında, bin yıllık Devlet Aklının yaşanmış tecrübeler çerçevesinde ince ince işlenmiş kurgusu mutlaka vardır!

İktidar değişimi veya başka bir siyasi partinin seçimlerde sonuçları göğüslemesi ile mezkur projeler, ne olacak diyen dostlar ve vatandaşlara hitaben!

Siyasetçi asla devlet değildir! Siyasetçilerin içinde elbette ki iyi yetişmiş, vatanı ve devletine aşık, kaliteli devlet adamları vardır! Devlet adamı olmak da başka bir meziyettir! Siyasetçi ile devlet adamını da kıyaslamamak ve karıştırmamak gerekir!

Yazımızın başına dönelim ve dost meclislerinin konusu, seçimlere yönelik bir kaç kelam edelim!

Karşımızda yirmi bir yıllın sonunda, yorulmuş – yılmış – yıpranmış ve vatandaşa verecek bir vaatleri kalmamış bir iktidar ve parti durmaktadır! Bu ifadelerimize alınan dostlarımız mutlaka olacaktır!

Diğer tarafta ise beğenen olur tabii ki beğenmeyen de olur; atik – cevval – heyecanlı – birleştirici – kucaklayıcı – ötekileştirmeyen ve vatandaşın sorunlarını da kulak ardı etmeyen, çözüm üretmek için çaba sarf eden bir muhalefet bloğu durmaktadır!

Seksen beş milyon Türk vatandaşı, 14 Mayıs seçimlerinde, sandığa gidecek ve demokratik hakkını kullanmak suretiyle, ya yirmi bir yıllık yorulmuş ve yıpranmış iktidar ile devam ya da muhalefete KISA SÜRELİĞİNE de olsa, bir FIRSAT ve ŞANS verecektir!

Farz edelim ki, muhalefet seçimlerde sonuçları göğüsledi ve işleyişten – hizmetlerden ve uygulamalarından memnun kalmayan vatandaş, bir sonra ki ERKEN veya tarihinde yapılacak olan bir seçimde, demokratik hakkını kullanmak suretiyle iktidarı değiştirebilecektir!

Birileri beğenmese de! Demokrasinin erdemi ve güzelliği de buradan kaynaklanmaktadır!

Sistemden beslenenler sistemi değiştiremez! Sistemden beslenenler sistemin değişmesini talep edemez!

Sistemden beslenen asalak tipler; Değişim olmaması için demokratik olmayan her yolu dener! Fakat Devlet ve Devlet Aklı, kaos ve düzensizliğe asla izin vermez! Gereken cezalarını verecektir!

Hiç bir fert, bu ülkede, DEVLET ve DEVLET AKLINI YOK sayamaz, görmezden gelemez ve seçkin olamaz!

AK Parti Konya Aday Tanıtım Toplantısı!

12 Nisan 2023 tarihinde, AK Parti Konya İl teşkilatı tarafından organize edilen, 28. Dönem TBMM Konya Millet Vekili aday tanıtım toplantısı gerçekleştirildi! Millet Vekili Aday tanıtım toplantısına, Konya İl teşkilatının yanı sıra ilçe teşkilatları da katılım gösterdi!

Bir gazeteci olarak; Millet Vekili Aday tanıtım toplantılarına, imkan bulabildiğim çerçevede katılım sağlamaya çalışırım! Teşkilatlarda ki dostlar ve özellikle de teşkilat mensuplarının sitemlerini göze almak suretiyle şunu açık bir şekilde ifade etmeliyim!

AK Parti teşkilatlarının bugüne kadar katılmış olduğum EN SÖNÜK, COŞKU ve HEYECAN dozajı da en DÜŞÜK bir program olduğunu, bir kenara not edelim! Neden ve niçin, konularına şimdilik girmeyeceğim!

Teşkilatların ENERJİ, HEYECAN ve COŞKU zaviyesinde düşük olması, 9. sırada Selçuklu ilçe başkanının olması ve teşkilatlardan başkaca bir adayın olmaması, suskunluk sarmalı çerçevesinden, olabilir mi, bilemiyorum!

Bir konuyu da burada ifade etmeden geçmeyelim! 27 Dönem Millet Vekillerinden 28. dönemde aday olarak listeye giremeyen ÜÇ ismin programa katılım sağlamadığını! Neden ve niçin katılım sağlamadıkları, gerekçeleri çerçevesinde dikkate alınabilir!

AK Parti Konya İl Başkanı ve Konya Büyük Şehir eski Belediye Başkanı, listenin birinci sırasında olması hasebiyle de, ŞEHRİN AĞABEYİ KONUMUNDA olan Tahir Akyürek, 207 aday adayının 28. dönem için müracaatta bulunduğunu fakat bu kadar isimden üç – beş kişi hariç kimsenin aday tanıtım salonunda olmadığını ve özellikle de bu isimlere, bir davetiye dahi neden gönderilmemiş olduğunu, vurgulamalıyım!

28 dönem TBMM Millet Vekili Konya Aday listelerinin açıklanması akabinde, Türkiye genelinde olduğu gibi şehrimizde de, teşkilatlar tarafından çok fazla dile getirilmese de, tepkilerin olduğunu, ifade etmeden geçmeyelim!

2018 genel seçimde ki rakamlara göre SEKSEN BİR BİN civarında seçmeni olan; Altınekin, Kulu ve Cihanbeyli bölgesinde iki adayın da, özellikle ön sıralarda olması, teşkilatlar tarafından çok fazla seslendirilmese de, kamuoyu bu konuda rahatsızlığını dile getirmektedir!

Diğer ilçeler çok mu değersiz! Ya da bu bölgenin oyları çok mu daha fazla?! Ya da bizim oylarımız çok mu değersiz, şeklinde sitemler vardır! Yoksa başkaca gerekçeler mi vardır?!

2018 genel seçimde ki rakamlara göre YÜZ ELLİ BİN civarında seçmeni olan; Emirgazi, Halkapınar, Ereğli ve Karapınar bölgesinde, daha önceki tüm seçimlerde, seçilebilecek sıralarda adayların olması ve bu seçimde 11. sırada, Ereğlili fakat Ereğli konusunda çok fazla bilgi ve tecrübesi olmayan bir aday, bölgenin sosyolojik ve demografik yapısından kaynaklı, seçim günü büyük bir hayal kırıklığı ve tepki oyları ile karşılaşılabileceği, konuşulmaktadır!

2018 genel seçimde ki rakamlara göre YÜZ KIRK BİN civarında seçmeni olan; Çumra, Bozkır, Akören, Ahırlı, Yalıhüyük, Seydişehir, Hadim ve Taşkent bölgesinde ise bir Çumralı, iki Taşkentli ve bir de Bozkır bölgesinin adayı bulunmaktadır! Her ne kadar bölgeyi ve bölgenin sorunlarını tanıyıp tanımadıkları sorgulanabilir olsa da!

2018 genel seçimde ki rakamlara göre YÜZ DOKSAN BEŞ BİN civarında seçmeni olan; Kadınhanı, Sarayönü, Ilgın, Doğanhisar, Çeltik, Tuzlukçu, Yunak ve Akşehir bölgesinde, neredeyse dört dönemi dolacak bir vekil karşımızda bulunmaktadır! Akşehir bölgesinin de, sosyolojik ve demografik yapısı gereği, tepkilerini her daim izhar edebilecek bir yapıda olduğunu da, ifade etmeliyim!

2018 genel seçimde ki rakamlara göre YETMİŞ BEŞ BİN civarında seçmeni olan; Derbent, Hüyük, Derebucak ve Beyşehir bölgesinde ise Konya Büyük Şehir eski belediye başkanı bulunmaktadır!

AK Parti İl Başkanı Hasan Angı; Millet Vekili Aday tanıtım toplantısında; 14 Mayıs akşamı Cumhur İttifakının oluşturduğu bu grup 15 milletvekilinin de tamamını meclise göndermenin huzurunu yaşayacağını! Milletvekili listesinin temsil kabiliyeti yüksek, tecrübeli ve dinamik adaylardan oluştuğunu! Hem mecliste, milletvekili sayılarımızı beklenen düzeyin üstüne çıkararak ülkenin bugüne kadarki kazanımlarını yeni dönemde devam ettirmek ve hem de Türkiye Yüzyılını inşa edecek bu ekiplerin heyecanla yollarına devam etmeleri, hepimizin gayreti olduğunu! Bu çerçevede, AK Parti bugüne kadar ki yaptıklarıyla oluşturduğu bu hizmetleri büyütmek, her alanda geliştirmek adına bu çabayı ortaya koyuyor, şeklinde ifadelerde bulundu!

14 Mayıs 2023 Seçimlerine Doğru Giderken!

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve TBMM 28. Dönem Millet Vekilliği Aday listeleri, 9 Nisan tarihi itibari ile Yüksek Seçim Kuruluna ( YSK ) teslim edildi! Öncelikle listelere giren tüm adaylara, hayırlı olmasını ve başarılar dilerim!

Aday listelerinin açıklanması akabinde, bazı şehirlerde, adaylara ve partiye karşı, teşkilatlar ve kamuoyundan gelen tepkilere şahit olmaktayız! Neden acaba?

Beyler ve Bayanlar! Siyaset bir bayrak yarışıdır! Tabii bazı isimler için siyaset bir meslek olarak görülmekte, olsa da! Realitede, siyaset bir nöbet değişimi ve bayrak yarışıdır!

Adaylar zaviyesinden eleştiri olarak göreceğim tek boyut, önceden siyasette bulunmuş ve babasının isminden başka hiçbir özelliği ve vasfı olmayan oğulların teşkilatların yok sayılmak ve metazori bir şekilde, tepeden kulis ve lobi çalışmaları ile listelerde olmasıdır! Gerisi benim işim değil! Ya da isim ve şahıslar, benim işim değil!

Bir gazeteci olarak, adaylar ve seçime doğru analiz çerçevesinden, resmi; kamuoyunun net bir şekilde okuma yapabilmesi adına göstermektir! Yorum ve değerlendirme kamuoyunun takdiridir!

24 Haziran 2018 tarihinde ki; Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem TBMM seçimlerinden bu günlere kadar, özellikle dost sohbetleri ve köşe yazılarımda, ifade etmekte olduğum, bir devrin sonuna geldiğimizi ve yeni bir dönemin de, tüm işaret ve göstergelerinin her alanda görülmekte olduğunu, bir gazeteci ve iletişim uzmanı olarak kaleme aldım!

Aday listelerine ve özellikle de Cumhur İttifakının aday isimleri ve listelerdeki yerlerine bu çerçeveden bakmakta fayda vardır! Kadim bir AKIL, DEĞİŞİM adına, KURGU çerçevesinde, KONSOLİDASYON işlemine hız vermektedir!

Normal ve sıradan bir gazeteci gibi siyasete ve siyasetçiye yandaş ve yanaşmak suretiyle günü gün etmek, onun bunun işlerine tavassut etmek ya da köşe kapmak derdinde olmadığımızdan, mezkur yazıları ve ifadelerimi, her daim her yerde açık yüreklilikle sergiledim!

Çünkü siyaset ve siyasetçiden bir beklentim yoktu! Devletin bekası ve milletin birliği adına, kaleme aldım, tüm bu yazıları!

Taşlanmak noktasına geldiğimiz anlar da, oldu! Hadi canım sen de, diyenler de oldu! Hiç de, umurumda olmadı! Doğru bildiklerimi ya da doğru olarak gördüklerimi ve öngörülerimi, bir vizyon ve strateji çerçevesinde, beklentiye de girmeden, kaleme almaya çalıştım!

Birileri gibi çiçek ve böcek, aşk ve tele vole de yazabilirdim! Yazılarım daha fazla okunabilirdi! Ve çok daha fazla aferin alabilirdim! Hatta belki de cebimi ve iban hareketleri ile hesabımı da doldurabilirdim!

Kamu ve Kamuoyu adına Gazetecilik mesleğinin onuru zaviyesinden yanaşma veya yandaş olmamak, yanaşma ve yandaş olmak suretiyle GÖZDE ve GÜNDEM olmak daha kolay ve kestirme, bir yoldur!

Tabii ki bu bir tercih meselesidir! Her kişi cibilliyetinin gereklerini yapacaktır! Her seçiş bir vaz geçiştir! Neyi seçtiğiniz ve nelerden vaz geçtiğiniz önemlidir! Kişinin değeri ve kalitesi; seçtikleri, vaz geçtikleri ve tepkileri kadardır!

Kamu adına bu mesleği icra edebilmek için kimseye ya da herhangi bir güç ya da iktidara, ne yanaşma ne de yandaş olmak gibi bir dert ve gayemiz oldu!

Doğru bildiklerimizi, ülkenin ve şehrin menfaatleri çerçevesinde ki öngörülerimizi, zaman – zemin ve makam – mevki ve kişi ayırt etmeden her mekanda dile getirmeye çalıştık!

Tek bir dert ve gayemiz var; Devlet ve Millet! Devletin bekası ve Milletin Birliği! Gerisi benim için hikayeden ibarettir! Ya da teferruattan!

Kadim Türk Devlet Aklı, 15 Temmuz hain darbe gecesinden itibaren, devlet yönetim sistematiğinde ve özellikle de siyasette, yeni bir rota ve kurgu belirlediğini!

Bu kurgu çerçevesinde, Siyasal İslam temsilcilerine iktidar ve hükümette yer olmadığını! Bir devrin kapandığını ve kalkınma – şahlanma odaklı, yeni bir dönemin de başlamakta olduğunu, vurguladım!

Siyasetin kutuplaştıran – ötekileştiren ve dışlayan iletişim dilinden kaynaklı, toplumsal barış ve huzura erebilmek adına, Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye ruhuna acil ihtiyacımız olduğunu, ifade ettim!

Aksi halde yüz yıl önce olduğu gibi tökezlememizi ve parçalanmamızı bekleşen akbabalara karşı büyük bir fırsat vermiş olacağımızı! Peki, böyle bir vebali kim taşıyabilir!

Türk Milleti, birlik ve beraberliğini muhafaza ettiği takdirde, hiç bir güç karşımıza doğrudan geçemez! Sadece taşeronları üzerinden canımızı yakar!

Gelmeye Devam Edecekler!

14 Mayıs 2023 tarihinde ki; TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru yol alırken, içeride muhtemel provokasyonları daha önce de yaşadık. Bir İletişimci ve Gazeteci olarak, ‘SUKUNETE – BİR ve BERABER‘ olmaya DAVET ediyorum.

Gelecekler! Bu ülkeyi ve Asil milleti durdurmak için gelecekler! Her yönden ve koldan gelecekler! Daha fazla BİRLİK ve UYANIK bir durumda olmalıyız!

Siyaset uzun soluklu ve planlama işidir. Ülkelerin jeo-stratejik konumlarının vermiş olduğu üstünlükler yanında; stratejik zihniyet, stratejik planlama ve güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç vardır.
Ülkeler, aksi halde, tarih sahnesinde uzun soluklu olarak kalamaz.

Stratejik zihniyet ve planlamanın yanında güçlü bir siyasi iradenin bulunması gerekmektedir.
Stratejik zihniyet ve planlama var olan fakat uygulayıcı noktasında, güçlü bir siyasi irade yoksunu ülkeler, var olmak adına çok büyük sorunlara sebebiyet vermektedir.

Ülkemizin yaşamakta olduğu durum; Stratejik hedeflerine doğru ilerlerken, dışarıdan ve içerideki taşeronlar tarafından yapılan öncelikle kaos ve engelleme operasyonlar!

Küresel ve emperyalist güçler önderliğinde bölgemizde ne gibi kirli dolaplar çevrilmektedir? Bölgeye pastadan pay kapmak adına gelen gelene!

Günlük politika ve iç siyasetle sorulara cevap bulamayız. Tarih sahnesinde, var olagelmiş ve tarih, bizimle birlikte yazılmış bir devleti durdurma ve engelleme ya da kontrol altına alabilme operasyonlarına şahit olmaktayız.

Türkiye; küresel ve emperyalist güçler, onların payandası güçlü devletler, bölgesel işbirlikçi devletler ve taşeron örgütler tarafından çerçeveleme operasyonları ile karşı karşıyadır?

Peki, Çerçeveleme operasyonları ile nereye varılmak istenmektedir?

Türkiye’nin dünya üzerinde ve bölgesindeki yükselişinin önüne geçemeyecekler. Sadece biraz gecikme olabilir! Yapılan tüm operasyonlar biraz gecikmeye sebebiyet verebilir. Yeter ki milli birlik ve beraberliğimizi muhafaza edelim!

Anadolu topraklarına yerleşmeleri, 1400 yıl önce Hz. Peygamberin müjdesine mazhar olmuş Asil Millete karşı oynanan sinsi plan ve kirli kaos hedefine varamayacaktır.

Tüm küresel sinsi ve kirli operasyonlar, bir medeniyet savaşından başkası değil.

Kadim Türk Medeniyeti, Selçuklu ve Osmanlı tarafından dünya üzerine perçinlenmiş ve Asil Millet tarafından yeniden yerleştirecektir. Bütün sinsi planları, boşa gidecektir!

Millet olarak, SUKUNET halinde, BİR ve BERBAER olduğumuz müddetçe, hiç bir şey yapamazlar! Sadece biraz CANIMIZI acıtırlar!

Başka! Başkaca hiçbir şey yapamazlar! Rahmet olabilmesi için biraz zahmete katlanmak gerekmektedir!

Dünya Sistemi Çatırdıyor!

Birinci dünya savaşı ve özellikle de ikinci dünya savaşı akabinde kurulan dünya sistemi, çatırdamaya başlamıştır! Dünya üzerinde ki, ikili sistem SOS vermektedir!

Pandemi süreci ile kurulmaya çalışılan yeni sistem bir türlü rayına oturmamıştır! Çok kutuplu olması yönünde ki tüm çalışmalar da, arıza vermektedir!

Daha önceki yazılarımda ifade etmeye çalıştığım; planları çerçevesinde bir sistem kurulamaz ise nükleer dahil her şeyi yapabileceklerini de vurgulamıştım! Bunların medeniyet dedikleri zaten budur! Yakmak – yıkmak ve ölüm!

Dünya Sistem Teorisi;  merkez ve çevre olarak dünyayı ikiye böler ve aralarındaki ilişkiye göre değişiklik gösteren yarı çevre bölgeler, bulunmaktadır!

Sistem üç yapıdan oluşmaktadır. Merkez, çevre ve yarı çevre! Toplumsal yapıdaki üst, orta ve alt tabakalar kapitalizmin oluşturduğu bu sistemde; merkez, yarı-çevre ve çevre olarak şekillendirilmiştir!

Merkez; teknolojik gelişmelere öncülük ederken, çevre merkeze olanak sağlar! Yarı çevre, merkeze göre çevre’ ya da çevreye göre merkez, olarak ilerler!

Temeli ekonomiye dayandırılan sistem, iç içe geçmiş parçalarını devletlerin oluşturduğu tek bir toplumu tasvir eder!

Merkez, kapitalist ekonomiden en çok fayda sağlayan yapıdır! Buradaki kapitalistler çevre bölgelerdeki üreticilerin emeğini kullanarak az gelişmişliği ve kademeli olarak gerçekleşen ekonomik krizlerin sürdürülmesinde katkılı olmuştur!

Yarı çevre, merkez ve çevre arasında güçlendirici ya da tam tersi işlev gören önemli bir kavramdır!

Kutuplaşmalarda belirgin ve dengeleyici olan bu unsur hem sömüren hem de sömürülen taraftadır!
Merkez gibi fayda sağlamaz, çevre gibi hammadde üretmez yani çoğunlukla ara mal üretme görevini üstlenmektedir!

Bu üç yapı arasında zaman zaman hareketlilikler gözlenmektedir! Kapitalizmin özü baz alındığında bu hareketlilik yapılar arasında sıfır etki göstermektedir!

Modernleşme kuramına göre her devletin merkeze girebilme gücü olsa da kapitalist ekonomisinin işlevselliğini bozmamak adına kolay gerçekleşmemektedir!

Jeo-politik, bütün dünya coğrafyasını içine alan ve bir dünya sisteminin işlevsel parçaları olarak çalışan hegomonik ülkelerin dünyasını ifade eder!

Tarih boyunca, belirli dönemlerde jeo-politiği belirlemiş hegemonik ülkeler olmuştur! Kapitalist ekonominin temel yapılarından dünya sistemi içinde hegemonyaların çevrimsel yükseliş ve çöküşleridir!

Dünya sistem kuramı, kapitalist ekonominin küresel hâkimiyetine dayanır! Modern dünya sistemi kuramında siyaset ve kültür, sistemin jeo-politiği ve jeo-kültürünü belirler!

Kapitalist ekonomide, meydana gelen krizler sistemin revize edilmesini gerektirmektedir! Peki, nasıl bir revize olmalıdır?

Dünya sistemini ortadan kaldırmasa da, değiştirmesi beklenen, sistem karşıtı hareketler ve bu hareketlerin ortaya çıkardığı alternatif siyaset veya kültür değil, belirli dönemlerde yaşanan kapitalist ekonominin krizleridir!

Bugün yaşamakta olduğumuz bankacılık krizinde olduğu gibi! Her kriz ya da üretmiş oldukları her ekonomik sorun yeni bir sistemin işaret fişeği olmuştur!

Şimdi de bankacılık ve özellikle de para krizi üzerinden yeni bir sistem kurulacaktır! Dünya halkları ve ulus devletler idrak edemese de!

Modern dünya sisteminin ekonomik bakımdan bir kriz döneminde olduğunu ve bu kriz döneminin ciddi etkilerinin olduğu düşünülmektedir!

Dünya sistemi kuramı; işbölümü ve sınıfsal bölünmeler evrensel olgulardır! Ekonomi ve Para, hâkim olan unsurdur!

Soğuk Savaş sonrası ve özellikle Pandemi ile kurulamayan sistem, Ukrayna – Rusya savaşı, bankacılık ve başkaca arızalar meydana getirilmek suretiyle, yeniden Soğuk Savaş benzeri bir sistem kurulmaya çalışılmaktadır!

Dünya’da yeni bir düzen ve sistem kurulmaya çalışılırken, 14 Mayıs 2023 tarihinde Türkiye’de yapılacak olan, Cumhurbaşkanlığı ve 28. dönem TBMM seçimlerine, mezkur çerçevede değerlendirmek gerekir!

Türk Devleti olmadan yeni sistem kurulamayacağına göre! Türk Devletini yanlarına alabilmek için her yolu deneyecekler! Peki hangi konumda olmalıyız?

Türk Devleti, dünyada ki yeni sistemin sadece bir figüranı mı olacaktır? Yoksa sistemin başat aktörü mü? 14 Mayıs 2023 seçimleri bunu da belirleyicisi olacaktır!

14 Mayıs 2023 Seçimleri ve AK Parti ( Muhtemel ) Konya Aday Listesi!.


Siyaset, dünya genelinde, konjonktür ile gelen konjonktür partileri, kendilerini getiren sosyal ve ekonomik şartlar ortadan kalkınca ya da yeni bir konjonktür meydana gelince, gitme vakti saati gelmiş demektir!

Siyasetin genel geçer kuralı, budur! Birileri kabul etmese de! Sistemden beslenenler tabii ki bu durumu zor kabul edecektir!

14 Mayıs 2023 tarihinde, 28. dönem TBMM Millet Vekili seçim tarihinin açıklanması akabinde aday adayları er meydanına çıktı! Er Meydanına çıkan tüm aday adaylarına başarılar dilerim!

Geçtiğimiz günlerde, AK Parti, tüm illerde dijital ortamda temayül yoklaması yaptı! AK Parti, Konya, bir önceki genel seçimlere kıyasla ilgi eksikliği ve aday adayı müracaatında düşüş olduğunu da, bir kenara not edelim!

28 Mart itibari ile Genel merkez düzeyinde, aday adaylarının mülakat sürecinin başladığını da ifade etmeliyim!

Konya genelinde, bazı aday adaylarının çıkması ile tepkiler geldiğini de hatırlatmadan geçmeyelim! Şu şu isimler listede olursa oy vermem diyenleri mi ararsınız!

Siyaset ve siyasetçi de, toplumda bir karşılık aranmadığını ve sadece yukarılarda, ahbap – çavuş – lobi ve kulis çalışmaları çerçevesinde yürümekte olduğunu da not edelim! Ne kadar lobi ve kulis, o kadar başarı! Ya da listeye girebilmek! Gerisi hikaye! Adaylarda, başarı veya ehliyet ve liyakat aranmadığı kamuoyunun malumu!

AK Parti, Konya, muhtemel Millet Vekili listelerinin derin kulislerde havada uçuşmakta ve konuşulmakta olduğunu! Kulis bilgileri çerçevesinde, listelerdeki isimlere kabaca bakalım!

AK Partinin halen Konya’da 10 Millet Vekili bulunmaktadır! Aktif Millet Vekillerinden; Orhan Erdem, Ahmet Sorgun ve Abdullah Ağralı aday adayı olarak müracaat etmediklerini!

Halen aktif millet vekillerinden, Tahir Akyürek, Selman Özboyacı ve Ziya Altunyaldız, ismi listelerde yer bulmaktadır!

Aday adaylarından teşkilatta uzun dönemdir hizmeti bulunan Selçuklu İlçe eski Başkanı; Mustafa Hakan Özer, İl eski başkan yardımcısı; Ali Dığrak ve İl eski Kadın Kolları başkanı; Esra Candan Doğan, isimleri listelerde yer bulmaktadır!

Konya Büyük Şehir belediyesinde, KOSKİ genel müdürlüğü ve son dönemde, genel sekreter olarak görev yapan ve aday adaylık için istifa eden, Ercan Uslu.

Konya Mimarlar Odası Konya Şube başkanlığından aday adaylığı için istifa eden, Armağan GÜLEÇ KORUMAZ.

Bürokrasinin her kademesinde çalışan ve son olarak da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Bakan yardımcısı, Faruk Özçelik.

Bürokrasinin çeşitli kademelerinde ve akademisyen olarak hizmeti bulunan, Kudret Bülbül.

AK Parti Genel başkan yardımcısı Leyla Şahin Usta, Konya listelerinde yer bulamaz iken, derin ağabeyler, İstanbul adresini işaret etmekteler!

Başka başka der gibisiniz! Derin ağabeyler, derin kulislerde zikredilen isimler bu kadar!

Son bir not! Orhan Erdem ve AK Parti Konya İl başkanı Hasan Angı; derleyen ve toparlayan olmak üzere, ağabey formatında, liste başında olabileceği de, ihtimaller arasında konuşulmaktadır!

Derin ağabeyler, derin kulislerde, bir önceki seçimlerde olduğu gibi ON Milletvekili çıkabileceğini iddia etmekte ve buna göre liste hazırlanmaktadır!

Peki, ekonomik şartlar, market ve pazar filesi, vatandaşın oy verme davranışlarına etkisi nasıl olacaktır? Pazar veya market siyasetçilerin umurunda değil!

Vatandaş evine katıktan vaz geçti ekmeği zor götürebilmektedir! Bir önceki ay aldığını bir sonraki ay, aynı fiyata alamamaktadır!

Geçtiğimiz ramazan ayında, 2 tl olan pidenin, bu ramazan ayında 10 tl olduğunu!

Geçtiğimiz ramazan ayında 60 tl olan bir kg. tereyağı, bu ramazan ayında, 200 – 250 tl arasındadır! Enflasyon kaç demiştiniz! Enflasyon kime ve neye göre!

İki yıl önce, 300 bin tl olan 3+1 normal bir daire, bugün 2 – 2,5 milyon tl arasındadır! İnşaat malzemelerine gelen zamlar yüzde 300 olarak baz alsak yine bu rakamlara erişilemiyor! Peki, bu uçuş nedir? Kim dur diyecek? Çözümü nedir?

Velev ki bu fiyatlardan bir konut almaya kalktığınızda, müteahhit 750-800 bin tl fatura kesebileceğini ifade etmektedir! Bunları nasıl izah edebileceksiniz? Ya da Devlet nerede? Ya da devletin denetim mekanizması konumunda görevlendirilen memurları!

Tüm bunlara rağmen, 2018 seçimlerinde güçlü olduğu dönemde, AK Parti Konya’da, aynı oy oranlarına veya daha fazlasına ulaşabileceklerini iddia edilmektedir! Sokak tam tersini ifade etmektedir!

Hep birlikte yaşayıp göreceğiz! Sadece bir resim çektik! Herkes kendi zaviyesinden okuma – yorum ve değerlendirme yapabilir!