Kadim Türk Devlet Aklı ve Yumuşak Güç!

Dış politikada, ülkeler için var olmak, ulusal ve ekonomi güvenliği, ulusal çıkarlarını koruyabilmek için gereken şey, güçtür!

Güç; kapasite, etki, amaç ve amaca ulaşmada ki bir araçtır! Güç caydırıcılık veya bağ oluşturma gibi amaçlar doğrultusunda kullanılabilir! Kullanım şekli ne olursa olsun; karşı ülke yönetimi ve halkının davranışlarında istenilen yönde değişiklik yapmaktır!

Askeri güç kullanmak ve ekonomik yaptırımlarda bulunmak gibi! Dış politikada etkin olarak kullanılan gücü, kullanım şekline göre; yumuşak güç – soft power, sert güç – hard power ve akıllı güç – smart power, olarak sınıflandırabiliriz!

Devletler yumuşak güç uygulamasında; Dış Yardım, Kültürel ve Kamu Diplomasisi gibi yöntemlere başvurur!. Dış Yardım, bir ülke veya uluslararası kuruluşun, bir başka ülkeye hibe veya tavizli kredi şeklinde aktardığı kaynaklar, olarak tanımlanabilir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; TİKA, KIZILAY, AFAD ve YTB (Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı) vb. kurum ve kuruluşlar ile kamu diplomasi faaliyetlerini yürütmektedir! Emeği geçen her bireyi tebrik ederiz!

Türk Devletinin dış politikasında önemli bir konuma sahip olan yumuşak güç – soft power; daha dünya kamuoyunun dikkatini çekmektedir! Medeni olduğunu iddia eden güçler gibi TÜRK; tarihin hiç bir döneminde zulum yapmamıştır!

Kadim Türk Devlet Aklı; Türk Devleti ve Türk Milletinin, tarihten gelen Adalet, Hakkaniyet ve Mazlum milletlerin hamisi ve medeniyet mefkuresi ışığında, 2023 – 2053 ve 2071 vizyon ve ülküsü; Turan ve Kızıl Elma hedeflerine ulaşmak için hem sert ve hem de yumuşak güç ile harmanlanan bir strateji ve taktik uygulamaktadır! Tabii ki; içeride ve dışarıda rahatsız olanlar olacaktır!

Suriye’de, Libya’da, Akdeniz, Doğu Akdeniz’de yaşananlar, tüm savunma ve ekonomi kaynaklı hamleler, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde ki; stratejik ve taktik, tedbir, önlem ve öngörüsünün en bariz örnekleridir!

Türk Devlet Aklı nezaretinde; Türk Devletinin nüfuzunu yaymak, Anadolu’daki bekası ve tüm gönül coğrafyasında ki; tarih ve kültür aklı bölgelere; barış, huzur ve istikrarın gelmesi adına, tüm kurum ve kuruluşlara büyük yatırımlar yapan bir yaklaşımdır!

Kadim Türk Devlet Aklı, iki bin üç yüz yıllık devlet geleneği ve devlet kademesinde hiçbir beklentisi olmayan ve varlığını da; devletin BEKASI çerçevesinde sürdüren, stratejik bir üst akıldır!

Birileri şeytani akla hizmetçi ve uşak olmaya devam etsin! Türk, Dünya insanlığının vicdanıdır!

Kadim Türk Devlet Aklı için asıl ve kutsal olan, Devlet ve Devletin varlığı ve bekasıdır! Devlet Aklında duygusallığa kesinlikle yer yoktur!

Coğrafya, kader olduğuna göre! Türk Devlet Aklı; coğrafya, tarih, kültür ve medeniyet aklı ile birlikte, akıllı ve yumuşak güç stratejisini dengeli bir şekilde yürütmektedir!

Siyaset Nereye Evriliyor?


Siyaset, insanların yaşamlarını düzene sokan, bununla ilgili genel kuralları koyan ve bu kuralları hem koruyan hem de yeri geldiğinde değiştiren faaliyetlerin tümü olarak ifade edilmektedir!


Siyaset, devlet çatısı etrafında toplanan sosyal bir örgütlenme biçimi olarak bakanlar kurulu, devlet daireleri, meclis ve pek çok devlet organı tarafından şekillenmektedir!

Devlet çatısı dışında, toplumda var olan siyasal partiler ve siyasal aktörler tarafından da gerçekleştirilen iktidara yönelik faaliyetlerin bütünüdür!

Siyaset kavramının temellerini iktidara yönelik faaliyetler oluşturmaktadır! İktidar kavramının olduğu her yerde siyasetten söz edilebilir!

Siyasi iktidarın odak noktasında bir tarafta toplumu yöneten hükümet varken, diğer tarafta siyasal aktörler tarafından yürütülen siyasi faaliyetler ve halk bulunmaktadır! Bu iki taraf sürekli olarak birbiriyle siyasi anlamda iletişim halindedir!

Siyaset, toplumu yönetme sanatı olarak da iade edilebilir! Siyaset farklı çıkar gruplarını uzlaştırarak gelirleri ve serveti hakkaniyet ölçüleri içinde paylaşmak olarak görülür!

Siyaseti aynı toplum içinde yaşayan insanların iktidarı ele geçirmek için mücadele etme yöntemi olarak da ifade edebiliriz!

Siyaset; bir toplumda siyasi aktörlerin kendi aralarında yürüttükleri bir iktidar mücadelesidir!

Siyasal iletişim kavramı, “siyasal süreçler ile iletişim süreçleri arasındaki ilişkileri ele alan araştırmalardan oluşan, disiplinler arası bir akademik alan” olarak tanımlamaktadır!

Siyasal iletişim; “siyasal aktörlerin belli ideolojik amaçlarını, belli gruplara, kitlelere, ülkeye ya da bloklara kabul ettirmek ve gerektiğinde eyleme dönüştürmek, uygulamaya koymak üzere çeşitli iletişim tekniklerini kullanmaları” olarak da tanımlamaktadır!

Burada, önemli olan siyasal iletişimin nasıl yapılacağı, hangi teknik ve yöntemlerin kullanılacağı ve hedef kitlelere nasıl ulaşılacağıdır!

İletişimin temeli; ne söylediğiniz veya ne yaptığınızdan daha çok, nasıl yaptığınız ve nasıl iletişim kurduğunuz çok önemlidir!

Siyasal iletişim; insanların birbirini anlama ve anlatma biçimi olarak gören düşünce ile asıl amacının iktidarı ele geçirmek ve devlet olanaklarından yararlanmak olarak gören düşünce, birbirine zıt iki düşünce olarak ortaya çıkmaktadır!

Siyasal iletişim; toplumsal hayatın her alanını kapsayan bir eylem biçimi olarak gören düşüncelere de rastlanmaktadır!

İnsanların birbirini anlama biçimi açısından bakıldığında siyasal iletişim, siyasette tarafların birbirini anlama çabası olarak görülmektedir!

Siyasal iletişim, iktidarı ele geçirme mücadelesi ve bu kapsamda her türlü reklam ve halkla ilişkiler faaliyetlerinin yürütülmesi, olarak da ifade edilmektedir!

Siyasal iletişim, sadece belirli bir zaman ya da toplum parçası değil, sürekli bir faaliyet olarak ele alınmaktadır!

Mezkur ifadeler ve açıklamalar çerçevesinde, genel bir seçim arifesinde, siyasi parti başkan ve üyelerinin toplumu kucaklayıcı mı yoksa ayrıştırıcı bir siyasi iletişim kampanyası mı yürütmekte olduğunu takdirlerinize bırakıyorum!

Bu millet; ayrıştırıcı söz ve ifadelerden çok çekmiştir! Artık yeter! Türk Devletleri Teşkilatı ile birlikte; dünyanın her bir bölgesinde ki; TÜRKLER bir ve beraber olmak zorundadır! TÜRK, dünya insanlığının vicdanıdır!

Türk medeniyet asrının başlamak üzere olduğu bir zamanın ruhunda; ayrıştırıcı bir siyasi iletişim kampanyası yürütmekte olan siyasi parti lider ve üyeleri; farkında olmadan veya bilinçli olarak, yeni dünya sistematiği çerçevesinde, yeni döneme matuf, iç siyasette; KONSOLİDE işlemi ve görevini mi yapaktadır?! Ehline malumdur!

Zamanın RUHU, TÜRK için İşliyor!

Zamanın ruhu, mevsimi geldiğinde bir toplumda işlemeye başlayan soyut dinamikler ya da toplumsal yaşamı yönlendiren iklim, olarak ifade edilmektedir!

Peki, bir toplumu yönlendiren iklim nedir? Sosyal – kültürel ve ekonomik iklim! Ya da toplumda ki soyut dinamikler, neler olabilir?

Liderleri lider yapan, zamanın ruhunu yakalamak ve toplumda işleyen soyut dinamiklerin ve toplumsal yaşamı yönlendiren iklimin lehine olan gelişmelere ön ayak olmaktır!

Topluma öncülük etmek ve iklimi de okuyabilmek adına; Lider olmak ve liderlik vasıfları taşımanın da, bir bedeli var!

Almanca zeit ve geist sözcüklerinden türetilen zeitgeist;, Batı dillerinden Türkçeye “zamanın ruhu” ( aklın fikri, ortak eğilimi, sesi soluğu ) olarak aktarılmıştır!

Hz. Mevlana, değişim ya da zamanın ruhuna yönelik, sekiz asır önce ne güzel ifade buyurmuş!

Her gün bir yerden göçmek ne iyi! Her gün bir yere konmak ne güzel!Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş! Dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!

İnsan denilen varlığın hayatı noktalardan oluşur! İlk nokta doğum, son nokta ise ölümdür! İki nokta arasında; iş sahibi olmak, evlenmek, boşanmak, çocuk sahibi olmak, iş değiştirmek, bir kentten ve bir ülkeden ayrılıp bir başka kente veya ülkeye yerleşmek gibi hayata dair, noktalar vardır! Noktalar birbirini takip ederek hayatı şekillendirir! Noktalar arasında şekillenen hayat, düz bir çizgide ilerlemez!

Hayatı DÜZ olanların, DEVLET ve MİLLET adına bir derdi ve gündemi de olamaz!

Zaman olur, kişiyi yukarılara, bulutların üzerine taşır! Vay ben neymişim be abi, der! Zaman olur, aşağılara çeker; mahvoldum – bittim, der! Hayatta ki noktaların birleşmesiyle ortaya çıkan resim; bazen bir kuş olur uçar, bazen bir kedi olur miyavlar ve bazen bir horoz olur zamanlı zamansız öter!

Hazreti Süleyman; Her şeyin bir zamanı, gökler altında her işin bir zamanı var! Doğmanın bir zamanı var, ölmenin bir zamanı var! Dikmenin zamanı var, sökmenin zamanı var! Yıkmanın zamanı var, yapmanın zamanı var! Ağlamanın zamanı var, gülmenin zamanı var! Yas tutmanın zamanı var, oynamanın zamanı var! Taş atmanın zamanı var, taş toplamanın zamanı var! Aramanın zamanı var, vazgeçmenin zamanı var! Susmanın zamanı var, konuşmanın zamanı var! Sevmenin zamanı var, nefret etmenin zamanı var! Savaşın zamanı var, barışın zamanı var, diyor!

Zamanı olmayan ya da zamanı gelmeyen hiçbir şey olmuyor! Çiçek dahi zamanı gelmeden açmıyor!

Victor Hugo, Vakti gelmiş bir düşüncenin önünde hiçbir şey duramaz, diyor!

Değişimin külfetine katlanamıyorsan, değişememenin bedelini ödersin, Cancağızım!

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde ve Türk Devletleri Teşkilatının kurulması akabinde, Türk Medeniyeti ve Türk Asrının TÜRK bir Lider önderliğinde, başlamakta olduğunu zamanın ruhu işaret etmektedir!

TÜRK ırkı bir yaklaşım asla değildir! TÜRK; Adalet dağıtan ve adaletin temsilcisi, Hakikat ehli ve mazlumların hamisi demektir!

DATA Yönetimi ve KÖLE bir İnsanlık!

İletişim ve bulut teknolojisinin gelişmesi ile dünyada geçerli olan şey, data ve veri olmuştur! Data ve verinin üretilmesi, yönetilmesi ve kontrol edilmesi, toplum ve insanlık adına alınacak kararlar sürecine girmiş bulunuyoruz!

Daha önceden, tarım toplumunda,  arazi ve tarlası çok fazla olan daha değerli ve toplum tarafından sözü dinlenir ve itibarlı bir durumda bulunuyordu!

Sanayi devrimi ile birlikte, makineler ve bu makinelerin bulunduğu devasa fabrikalar değerli ve itibarlı olmuştur! Bu toplumda, tabii ki sanayicinin sözü dinlenir ve sözleri geçerlidir!

Data ve veriyi elinde bulunduran kişi veya güç, dünyanın ve insanlığın hâkimi, yöneteni, kontrol edeni ve hegemonya gücü haline gelecektir! Yeni dönemde insanlığı bekleyen en büyük tehlike burası gibi görünüyor! 

Teknolojinin dünyayı küresel bir köy haline mi yoksa küresel köy dediğimiz şeyin temelinde yatan asıl niyetin, Kölesel Köy haline getirmek olduğunu,  düşünmek ve tartışmanın daha doğru ve faydalı olacaktır!

Teknoloji, uzak mesafeleri yakınlaştırırken, beyin ve bilincimizin damarlarını da kısaltan ve işleyişini bozan ve yönetmeyi kestirme yoldan halleden, bir döneme evirilmesin?  

Teknoloji esiri olurken farkında olmadan dijital köleler haline gelmeyelim?

Teknoloji ve patronları,  sözcüleri ve yaygınlaştırıcıları, insanlığı data veçhesinden sömürmeye niyet ettiklerinden artık kuşku yoktur!

Teknoloji üreten güç ve akıl, insanlığı, alışveriş ve ekran mahkûmu, telefon ve bilgisayar tuşlarının kullanıcısı dijital kullanışlı kölelere dönüştürmeyi hedeflemektedir!

Adalet dağıtan, hakkaniyet ve hakikat temsilcisi, mazlum milletlerin hamisi aziz Türk Devleti ve asil Türk Milleti,  Kadim Türk Devlet ve Anadolu kodlarına dönüşü ile yeni dönemde, dünya insanlığı adına, yeni sistem ve düzen için karşıt bir insani ve ahlaki medeniyet paradigması ve planı vardır!

Dünya insanlığının ümidi ve kurtuluşu, vicdanı konumunda ki asil Türk Milletin omuzlarındadır!

İnsanlığı modern teknolojik köleler haline getirmek isteyen ve yer kürenin de adeta tanrısı olmayı planlayan küresel güçlere matuf; Allah’ın halifesi ve eşrefi mahlûkat insan ve insanlık adına,  Kadim Türk Devlet Aklı, gerekeni gerektiği kadar yapacaktır!

Hud suresi 5. Ayetinde, Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Dikkat edin! Görmüyor musunuz, onlar düşmanlıklarını gizlemek için göğüslerini çeviriyorlar. İyi bilin ki, onlar örtülerine bürünürken; neyi gizleyip ve neyi açığa vurduklarını Allah biliyor. Muhakkak ki Allah, gönülde gizlenenleri de bilir, buyurmaktadır!

Mülk suresi 13 ve 14. Ayetlerinde, Sonsuz Hikmet ve Kudret Sahibi Yüce Allah;  Sözünüzü ister gizleyin, isterse açığa vurun! Unutmayın ki Allah; kalplerin içindekini bilmektedir! Yaratan bilmez olur mu? Allah, bütün inceliklerin farkındadır ve her şeyden haberdardır, buyurmaktadır! 

Mezkûr ayetlerde;  Dünyada günah işleyenler, ya kendilerini görüp gözeten Allah’ın varlığına inanmıyor veya inanmakla birlikte dünyevi hırs ve menfaatleri, ya da yeryüzünde TANRICILIK oynamak istemeleri ve nefsani arzuları yüzünden gaflete dalıp sorumluluklarını unutuyor!

İnkârcı ve gafillere Allah’ın gizlisi ve açığı ile her şeyi kuşatan ilmi hatırlatılmakta, kendilerinden hayatlarını buna göre tanzim ve düzenlemeleri istenmektedir!  Aksi halde HELAK yakındır!

Dünya Ekonomisi Resesyona mı Giriyor?!

Pandemi süreci ve daha sonrasında yaşanan tedarik zinciri sorunları,  Rusya – Ukrayna savaşını akabinde enerji fiyatlarında beklenmeyen artışlar ve enerji fiyatlarının düşüşe geçmesi, dünya ekonomisi zaviyesinden çok sıkıntılı bir dönemin yaklaşmakta olduğuna işaret etmektedir! Peki, neler olmaktadır?

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu;  geçtiğimiz günlerde, faiz indirimi sonrası yapmış olduğu açıklamasında; Enflasyonda gözlenen yükselişte; jeopolitik gelişmelerin yol açtığı enerji maliyeti artışlarının gecikmeli ve dolaylı etkileri, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının etkileri! Küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şokları etkili olmaya devam etmektedir!

Sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın güçlendirilmesi için atılan ve kararlılıkla uygulanan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle, dezenflasyonist sürecin başlayacağı, ifade edilmektedir!  

Peki, Enflasyon nedir? Ekonomide, enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi büyümüyor ise enflasyon içinde durgunluk hali var demektir! Ekonomik krizlerin başa çıkılması zor olan alanlardan birisi budur!

Enflasyon aynı zamanda malzeme, işçilik, enerji ve ulaşım gibi temel üretim girdilerindeki maliyetleri artırarak, ürünlerin üretimini, depolanmasını ve nakliyesini daha maliyetli hâle getirir!

Hiperenflasyon,  tüketiciler için, fiyatların sürekli artarak alım gücünün günden güne düştüğü bir konjonktüre işaret eder! Çalışan kesim için oldukça yıkıcı olabilirve sabit gelirler enflasyonla aynı oranda artmayabilir! Tüketiciler açısından dezenflasyonist ortam, oldukça rahatlatıcı bir etkiye sahiptir!

Peki, Dezenflasyon ne demektir? Fiyatlar genel seviyesinde yaşanan artış hızının yavaşlaması ve böylelikle enflasyon oranlarındaki artış trendin tersine dönerek alçalmaya başlamasıdır!

Mal ve hizmet fiyatlarının genel seviyesindeki sürekli düşüşü ifade eden deflasyon ile karıştırılmamalıdır!

Dezenflasyon sürecinde enflasyon pozitif kalmaya devam edebilir! Önceki dönemlere göre fiyat artış oranı artık daha düşük seviyelerde gerçekleşir! Yıllık enflasyonun aylar itibariyle % 10’dan, önce % 9’a, ardından da % 8’e gerilemesi tipik bir dezenflasyon sürecidir!

Enflasyonun optimum seviyeden ( gelişmiş ülkeler için % 2 civarı ) yüksek olduğu dönemlerde düşüşe geçmesi yatırımcılar için iyi bir haber olabilir! Böyle bir durumda, enflasyonla mücadele eden politika yapıcılar,  faiz oranlarını artırmayı bırakması ya da artış oranını yavaşlatması beklentisi doğar.

Hükümetlerin kemer sıkma adımları ya da merkez bankalarının şahin politikaları dezenflasyonu teşvik edebilir!

Enerji ve petrol fiyatları, tüm mal ve hizmetlerin üretim ve nakliye maliyetlerini etkilediği için enflasyonun temel belirleyicilerinden biridir!  Enerji fiyatlarında yaşanan bir düşüş veya en azından bir duraklama, ürün ve hizmet fiyatlarının artış hızının da yavaşlamasını sağlar!

Daha düşük bir enflasyon oranı, geleceğe dair daha az belirsizlik demektir! Enflasyonun giderek düştüğü dezenflasyonist bir ortama girilmesi ilk bakışta herkes için olumlu gibi görünebilir!

Sıfıra çok yakın ya da negatif enflasyon ( deflasyon ) koşulunda, tüketicilerin yeni şeyler satın almaya, eşyalarını yenilemeye yönelik fazla bir telaşı yoktur! Fiyatların daha da düşeceğini bekleyerek satın alma kararlarını erteleyebilir! Bu durum ilk başta kulağa hoş gelse de, bunun makroekonomik sonucu resesyona girmek olacaktır! Bu yüzden enflasyon düşük seyrederken devam eden dezenflasyon olgusu fazlasıyla can sıkıcı olabilir!

Ekonomideki durgunluk hali, resesyon olarak ifade edilir!  Ekonomik durgunluğa bağlı olarak firmalar işçi çıkarmaya başlar ve işsizlik oranı artar!

Yüksek enflasyon kaçınılmaz olarak stagflasyon durumu ortaya çıkmaktadır! Enflasyon + Resesyon + İşsizlik = Stagflasyon.

Bir ekonomideki makroekonomik amaç; ekonomik istikrarın sağlanması ve sürdürülmesidir!

Ekonomik istikrar, tam istihdam ve fiyat istikrarının sağlanması ile mümkün olmaktadır!

Ekonomik istikrar ve ekonomi güvenliği, bir ülke için çok önemlidir! Ekonomi güvenliği, aynı zamanda ulusal güvenlik demektir! Devletler açısından; Ekonomik güvenliği temin etmeden ulusal güvenlik boyutuna geçmek zor olacaktır!

G20 – 2022 Bildirgesinde Öne Çıkanlar!

Endonezya’nın Bali Adası’ndaki; G20 – 2022 Zirvesi’ne katılan liderler, Sonuç Bildirgesinde;  Nükleer silahların kullanılması veya buna yönelik tehditlerin, kabul edilemeyeceğine dair bir anlaşmayı imzalamıştır!

Zirvede alınan bazı kararlara,  gelecek günlerde dünya ve dünya insanlığının başına küresel çapta neler gelebileceği, neler ve nelerin planlandığı konusunda, kabaca bakmakta fayda olacaktır!

Çatışmaların barışçıl yollarla ve insan hakları hukukuna bağlı kalınarak çözülmesi gerektiği ve bugünün savaş çağı olmaması gerektiği!

Uluslararası hukuk, barış ve istikrarı koruyan çok taraflı sistemi desteklemenin esas olduğu!

G20 üyelerinin birçoğu, Ukrayna’daki savaşı kınadığı, savaşın insani acılara ve küresel ekonomideki mevcut kırılganlıkların derinleşmesine yol açtığı!

Savaş, büyümeyi kısıtladığı,  enflasyonu artırdığı,  tedarik zincirlerini aksattığı, enerji ve gıda güvensizliğini tırmandırırken, finansal istikrar risklerini artırdığı!

G20’nin güvenlik sorunlarını çözecek bir forum olmadığını belirtmekle birlikte, güvenlik sorunlarının küresel ekonomi üzerinde önemli sonuçları olabileceği!

Özellikle en az gelişmiş ve küçük ada ülkeleri dâhil olmak üzere gelişmekte olan ülkeleri küresel zorluklara karşı desteklemeye devam edileceği!

Bu amaç kapsamında bütüncül ve güçlü bir toparlanmayı, istihdam artışını ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacak şekilde beş adımda aksiyon alınacağı!

Mevcut çatışma ve tansiyonların küresel gıda güvenliğindeki zorlukları derinleştirmesinden derin endişe duyulduğu!

Gelişmekte olan ülkelerdeki kırılgan toplulukları merkeze alacak şekilde hayatları kurtarmak, açlığı ve besin yetersizliğini önlemek için acil adımlar atmayı!

Sürdürülebilir, dirençli tarım ve gıda sistemlerinin sağlanması için çağrıda bulunuyor; Türkiye ve BM’nin aracılık ettiği İstanbul Anlaşması’ndan memnuniyet duyduğunu!

G20 merkez bankalarının amaçlarına uygun şekilde fiyat istikrarını sağlamada kararlılığa sahip olduğu ve enflasyon beklentileri üzerindeki fiyat baskılarını yakından izlediği!

Jeopolitik, enerji ve enflasyon krizlerinin yanı sıra tüm dünyayı etkileyen iklim krizine de dikkat çekildiği!

Gelişmiş ülkeleri, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak üzere 2020’den itibaren sağlamayı taahhüt ettiği yıllık 100 milyar dolar finansmanı harekete geçirmeyi!

Silahlı çatışmalarda sivillerin ve altyapının korunması da dâhil olmak üzere, Birleşmiş Milletler tüzüğündeki prensiplere ve uluslararası insan hakları hukukuna bağlı kalınması!

Tüm ilgili tarafların, G20 – 2022 ‘deki anlaşmayı;  tam, zamanında ve devam edecek şekilde uygulamasının önemini vurguladığı da, ifade edilmiştir! Neden acaba?

G20 -2022 Liderler Zirvesinde alınan kararların ana temasını sadece GÜVENLİK şeklinde okuyabiliriz! Sosyal – Ekonomik – Siyasi –  Gıda – Tedarik ve Ulusal Güvenlik gibi! Güvenlik olmadan barış – huzur ve ticaret, olamaz!

Ülkeler; Ekonomi güvenliğini tesis etmeden, ulusal güvenliği de tesis edemeyecektir! Ekonomi güvenliği sıkıntıya giren ülkelerde, karşılaşacağımız birincil sorun;  sosyal kaos ve toplumsal patlamadır!

Yeni  bir Dünya Düzeni ya da Dengesi!

Yeni bir dünya düzeni veya dengenin kurulması zaviyesinden çok sıkıntılı bir dönemden geçmekteyiz!  İkinci dünya savaşı akabinde, çift kutuplu kurulan ve yarım yüz yıl devam eden Soğuk Savaş dönemi, 1990’lı yılların başında, Sovyetler Birliğinin dağılması ve Berlin Duvarının yıkılması ile geride bıraktık!

Tek kutuplu bir ara dönem ve akabinde, yeniden kurulmaya çalışılan çok kutuplu yeni bir dünya düzeni veya sistematiği; elbette ki kolay olmayacaktır! Tabii ki çok sıkıntılar yaşanacaktır!

Tek kutuplu dünya düzenine matuf, 11 Eylül saldırılarından sonra, ABD öncülüğünde Irak ve Afganistan’ın işgaline, bölgenin de vekâlet orduları ile yakılıp – yıkılmasına ve kaosa sürüklenmesine şahit olduk! Bölge üzerinde hesabı olan her küresel gücün kullandığı bir vekâlet ordusu bulunmaktadır!

2010 yılından itibaren Tunus’ta başlayan Arap Baharı ile bölgemizde kaotik çok sıkıntılı bir dönemi yaşadık ve halen yaşamaya devam ediyoruz! Emperyalist Güçler anlaşamıyor! Çıkarlar çatışıyor!

Küresel ve emperyalist güçler, Arap Baharı ile bölgeyi yeniden dizayn projesi, Suriye’de tıkanmıştır! Suriye’de tıkanan kirli hesaplar, Türk Devletini kuşatma ve çevreleme operasyonları, küresel ve emperyalist güçler destekli, vekâlet ve vesayet savaşlarının başlamasına öncülük etmiştir

Yeni bir dünya düzeni veya sistematiği; ticaret, para ve enerji üzerine kurulacağına göre! Ticaret, para ve enerji olmadan hayat sürdürülemeyeceğine göre! Ya da dünya hegemonya sisteminin mezkûr üçlüsü olmadan küresel ve emperyalist güçler zaviyesinden bir anlam ifade etmeyeceğine göre!

İkinci Dünya Savaşı akabinde kurulan Dünya Bankası, IMF ve diğer küresel örgütler bu sistemin taşıyıcı dinamikleri ve kurumsal yapılarıdır! Para, ticaret, finans ve ekonomi dünyasını derinden etkileme potansiyeline sahip, öngörülmesi güç ve nadir olaylara vurgu yapmak için kullanmaktadır!

Dünya; ikinci dünya savaşından sonraki süreçte, Asya güçlerinin yeniden ekonomik, askeri, para, finans, nüfus, teknoloji ve askeri güç olarak ortaya çıkması ile birlikte Atlantik ve Avrasya güçleri olarak iki bloğa ayrılmıştır!

Türk Devleti,  hegemonya güçleri arasında, denge ve sıklet merkezi konumunda olduğunu da sürekli vurguluyoruz! Dünyanın ekonomik güç dengesi, Asya bölgesine doğru kaydığını ifade etmiştik!

Dünya, ortalamalar ve öngörülebilirlerle değil, bilinmeyenler ve öngörülemeyenlerle şekilleniyor! Sıradan olanlar değil, büyük olaylar, keşifler ve olağanüstü olaylar, büyük sonuçlara yol açabilir!

Büyük değişimler, göstere göstere değil, öngörülemeyen patlamalar veya oluşumlarla ortaya çıkar! Hiç akla gelmeyen ve beklenmeyen, benzeri duyulmamış olaylar, yepyeni fikir ve teknolojiler, dünyayı büyük çapta etkiler! 

Dünya; bilmediklerimiz ve bildiklerimizden daha önemli, öngörülebilir ve öngörülemeyen nadir olaylar akabinde yeniden şekil almasına, yeni bir düzen ve sistematiğin kurulmasına sebebiyet vermektedir! Bugün tam da bu DENGENİN göstergeleri ve işaret fişekleri yaşanmaktadır!

Birinci ve İkinci dünya savaşlarından sonra ki yaşananlar gibi! 1990 yılında Sovyetler Birliğinin dağılması ve Berlin Duvarının yıkılması gibi! 11 Eylül saldırıları ile yeni bir dönem ve sürece girilmesi gibi! Bugün de, Ukrayna – Rusya savaşı gibi!

Arap baharı ile başlayan ve yirmi iki ülkenin rejim, toprak ve liderlerinin değişmesi ve atmış adet yeni devletçiklerin ortaya çıkacak olması gibi! Bir yol ve kuşak projesi ile 65 ülkenin birbirine bağlanması, birlikte kalkınma ve kazan kazan hamlesi gibi!

Peki, emperyalist ve küresel güçler,  böyle bir plan eşiğinde bulunurken; Türk Devleti neler yapmaktadır?  Eli kolu bağlı sadece beklemekte ve başına geleceklere de razı bir şekilde midir? 

İki bin yıllık bir devlet geleneği olan Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde kurulan Türk Birleşik Devletleri, Türk Devleti ebed müddet devam ilkesi ve 2023 – 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda;  Anadolu’da binlerce yıllık varlık ve bekası uğruna, yeni bir dünya dengesine matuf, tüm küresel projelere hazır, stratejik ve taktik planlarının var olduğunu düşünüyorum!

Aksi halde Anadolu’yu DAR ederler! Aksi halde Anadolu’da VAR olamayız! Hem Coğrafya Kader diyeceksiniz ve hem de Coğrafyanın gereklerini yapmadan böyle bir Coğrafya da yaşamaya devam edeceksiniz, öyle mi?

Eşek Arısı Terör Örgütleri!

Dünya üzerinde;  Küresel sistem, emperyalist varlığını devam ettirilebilmek adına, sürekli olarak terör örgütlerini kurmuş ve kurulmasına, vesile olmuştur! Çıkarları bunu gerektirdiğinden kaynaklı!

Ülkemizde,30 yıldan fazladır PKK olarak bildiğimiz terör örgütünün temelleri ‘ Hoy bun çetesi veya Hoy bun dernekleri’ olarak kurulmak suretiyle, ülkemizdeki kaosun, temelleri atılmıştır!

Sosyal bilimciler ve toplum mühendisleri, başka bölgelerde kurulan, geliştirilen ve yerleştirildikleri bölgelerde fitne, fesat ve karışıklık meydana getirmesi hedeflenen mezkûr örgütleri;  ‘eşek arısı stratejisi’ olarak isimlendirmektedir!  

İşçi balarısı hayatlarının son dönemlerindeki görevleri besin toplamaktır! Arılar kışın besin bulamayacakları için kovanlarına bal depo ederler!

Arılar çiçeklerden topladıkları poleni doğrudan kullanmaz; “arı poleni” veya “arı ekmeği” adı verilen bir maddeye dönüştürür! Bu dönüşüm çiçeklerden toplanan polenlere nektarla birlikte bazı enzimlerin eklenmesiyle sağlanır!

Polen ve nektar toplama görevi 21 günlük işçi arılara düşmektedir! Aynı zamanda arılar, kovan ve yiyecek kaynağı arasında sürekli uçuş halinde oldukları için de bu görev oldukça yorucudur!

Eşek arıları ağızlarındaki dişleriyle ısırır ve zorda kaldığı vakit zehirli iğnesini batırır! Sokması çok ağrı veren eşek arısının zehri, insanda ağır alerji tepkilerine yol açabilir! Eşek arıları bal yapamaz!

Yağma için bir kovana saldıran 30 eşek arısı, üç saat içinde tam 30.000 balarısını öldürebilir!

Bir eşek arısı, yeni bir arı kolonisi keşfettiğinde, bunu hemcinslerine duyurmak için özel bir koku salgılar! Kokuyu balarıları da algıladığından, kovanı savunmak üzere hemen girişe toplanmaya başlar!

Bir eşek arısı yaklaştığında 500 balarısı havalanıp hemen eşek arısının etrafını sarar! Bedenlerini hızla titreştirmeye başlar!

Bu hareket arıların vücut ısılarının artmasına neden olur! Bu esnada eşek arısı adeta bir fırında pişiriyormuşçasına ısınır ve sonunda kavrularak ölür! Bal arılarının dayanabildiği bu sıcaklık eşek arıları için ölüm demektir!

Dünya üzerindeki terör örgütlerini incelediğimizde eşek arılarından bir farkları yoktur!

Küresel sistem; Eşek arıları olarak adlandırılan terör örgütleri yerleştirildikleri bölgelerde, ülkenin ve toplumun huzuru bozmakla görevlendirilir!

Eşek arıları yerleştirildikleri bölgeleri, dış müdahaleye müsait hale getirmeye çalışır!

Toplumlar; birlik ve beraberlik halinde ancak eşek arıları ile baş edebilir!  Var olabilmek için başkaca bir seçimleri yoktur!

Ülkemizdeki terör olayları ve sınırlarımızdaki terör örgütlerine, eşek arısı stratejisi zaviyesinden bakabilmeyi; BİR, BEBAER ve hep birlikte TÜRKİYE olduğumuz takdirde, EŞEK ARILARI ve bunların sahipleri, hiçbir zaman sonuç alamaz!

Coğrafya kader olduğuna göre, coğrafyanın gereklerini coğrafya da yaşayanlar,  yapmak zorundadır! Aksi halde her gün canımızı yakarlar! Aksi halde Anadolu’da var olmak çok zordur!

Yeni Bilgi ve Yeni Bir DÖNEM!

İnsanoğlu, varoluşun başından itibaren, yaşadığı her bir gelişme, sonsuza kadar sürecekmiş ve yenisi de gelmeyecek zannetmektedir!

İnsanlık; yoğun teknoloji ve bilim üreten bir mekanizmanın varlığını,  bazen kabul etmekte zorlandığı dönemler olmuştur!

Hayat ve dünya durağan değildir! Sürekli bir hareket, devinim ve değişim halindedir! Hayatın kendisi bir enerjidir! Dünya hareket halindeyken enerji üretmektedir!

İnsan denilen varlığın da, kendine ait bir enerjisi vardır! Pozitif veya negatif yönde! Peki, senin enerjin hangi yöndedir! Pozitif mi yoksa negatif mi? Yeni bilgiye hazır mıyız?

İnsanoğlu elle tutamadığı ve gözle göremediğini, hem kabul etmekte ve hem de tahayyülde zorlanmaktadır!  

İnsanlık, Endüstri 4,0’ın hayatına neler getirdiğinden haberdar bir durumdadır! Kişi hayatının her bir safhasında; yeni bilgi ve teknolojiyi bir şekilde kullanmaktadır! Teknolojinin olmadığı bir hayat düşünülememektedir!

Yeni bilgi ve değişimi kabul etmeyen, değişime direnen ve değişime ayak uyduramayanları; yeni bilgi ve teknoloji ekosisteminden ya dışlıyor ya da yok ediyor!

Tercih ve Seçim;  akıl, basiret, feraset nimeti ve iman şerefi ile donatılmış insanoğluna kalmaktadır! Nuh (as)’in getirmiş olduğu yeni bilgiyi kabul eden ve gemisine de binip kurtulan insanlar gibi!

Musa (as)’in getirmiş olduğu yeni bilgiyi kabul edenlerin Kızıl denizi geçip yeni bilgi ile hayata yeniden başladıkları ve kabul etmeyenlerin de suda boğulup helak oldukları gibi!

İnsanlık adına, en son ve en yeni bilgiyi getiren, Hz. Muhammed (as)’ın yaşadıkları, yeni bilgiyi kabul edenlerin durumu, insani dereceleri ve kabul etmeyen inkârcıların düşmüş olduğu durum bizlere bugün için ne gibi ibret ve dersler aktarmaktadır!

Bilgi çok ağırdır, yeni bilgiyi kabullenmek ise çok zordur! Yeni bilgiyi kabul edenlere, başkaca yeni bilgiler aktarılmakta ve yeni yeni kapılar açılmaktadır!

Hayat seçimler üzerine bina edilmiştir! Neyi seçiyor ve nelerden vaz geçiyoruz?

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; sonsuz ilmi ile insanlık için faydalı olacak yeni bilgi ve teknolojiyi yaratmış, insanoğlunun bunları keşfetmesini ve bulmasını arzu etmiştir!

Aklı olmayan, gözleri kör, kulakları sağır, dilleri lal olmuş ve gönlü de mühürlü olan insan; yeni bilgiyi kabul etmeyecektir!

Yeni bilgi veya dönem; hazır olanlar ile birlikte başarılır! Hazır olmayanlar yolda kalır! Geçmiş toplumlar da olduğu gibi! Peki, Yeni BİLGİYE ve DÖNEME hazır mıyız?

Türk Devleti, Türk Devletleri Teşkilatının kurulması akabinde; Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde; YENİ bir DÖNEME evirilmek üzeredir!

Peki, Kimler bu yeni bilgi ve döneme hazır! Kimler de, DİRENÇ göstermektedir? DİRENÇ gösterenler, tarihte olduğu gibi YOK olur!

Her Daim Gelmeye Devam Edecekler!

Yaşadığınız kara parçası, dünyanın jeopolitik olarak merkezinde bulunuyorsa, uykusuz geceleriniz olmak zorundadır! Dünyanın ve medeniyetin merkezi, beşiği olan bir bölgede yaşamanın elbette ki; bazı zorluk ve sıkıntıları olacaktır! Coğrafya kaderdir! 

Dünya üzerinde, her kara parçası aynı konum ve özellikte değildir! Ley Hatlarında olduğu gibi! Allah bazı bölgelere farklı farklı konum ve özellikler vermiştir! Dünya üzerinde, Anadolu başkaca bir yerdir! Bu bölgelerde yaşayan halklar bazı sıkıntıları çeker ve sonunda refaha ulaşır!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğu tarihten bu günlere kadar, büyük devletlere doğrudan olmasa bile, içimizde ki işbirlikçiler maharetiyle, dolaylı teslim olmuş bir görünüm arz etmektedir!

Her ne kadar bu durumu kabullenemesek de! Ne zaman ki; işbirlikçileri yönetim kademesinden çıkardık ve yerli –  milli ve bağımsız politikalar üretmeye ve geliştirmeye başladık; bam teli de burada kopmuştur!

Dünya emperyalistlerinin 1071’i unutmaları mümkün değildir! Eğitim sistemimizde okullarımızda bu ruhunu çocuklarımıza her ne kadar veremesek de!  1071 ile Anadolu kapıları ardına kadar bu topraklarda bir ve beraber yaşamış bütün etnik gruplara açılmıştır! Bu ruhun tekrar canlanmasından korkuyorlar!

1453 tarihi ise yeni bir çağın açıldığı dönemdir!  Emperyalistlerin bu tarihi, unutmaları ve kendi halklarına unutturmaları kabil midir? 2053 tarihi, dünyaya 600 yıl hüküm sürmüş bir devletin ve milletin de, 600. Yıl dönümüdür!  

2023 tarihi ise 100 yıl önce, verilmiş olan tüm vaat ve sözleşmelerin bitiş tarihidir!  Bu sözleşmenin bitmesi birilerinin bu bölgeden ardına bakmadan gitmeleri demektir! Birileri de sözleşmeleri yenilemek veya süresini uzatmak için başkaca yollara sapmaktadır! Boşuna bir uğraşı!

Gelecekler ve gelmeye de devam edecekler! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve bölge üzerindeki hedeflerinden vazgeçinceye kadar!  Her koldan ve her yönden gelmeye devam edecekler! Dün yedi bölgede ve yedi düvel olarak geldikleri gibi! Bugün de işbirlikçi aparatlar ürerinden terör ve başkaca türden gelecekler!

Dünya üzerinde bazı kara parçaları üzerinde yaşamak gerçekten zor olduğundan bahsettik!  Zor olan yerlerin en önemlisi Anadolu kara parçasıdır! İnsanlığın ve tüm eski medeniyetlerin neşv-ü nema bulduğu yerdir, burası! Anadolu, Avrasya’nın giriş kapısı ve anahtarı konumundadır!

Adamlar, her gün yeni yeni sinsi ve kirli planlar açıklıyor! Sinsi plan üstüne plan, strateji üstüne strateji geliştirirken, içimizde ki hamak ve sefih tipler,  ne işimiz var diyor! Avrasya kara parçasına, hâkim olan bir güç veya devlet; dünyanın süper gücü ve hâkimi olacağını iddia ediyorlar!

Anadolu kara parçası üzerinde yaşayan halklar; bir ve beraber olduğu müddetçe; Kurtuluş ve Çanakkale ruhu ile bezendiği takdirde,  bu ülkeyi istedikleri gibi bölme ve parçalama operasyonlarına girişemeyecekler! Sadece ufak tefek zarar verebilirler!  

Tek dertleri; bölge üzerinde yaşayan halkların bir ve beraber hareket etme ruhunu örselemeye çalışmak!  Bu örseleme girişimleri de içeriden ve kendi oluşturmuş oldukları taşeron örgütler üzerinden devam edecektir!

Doğrudan gelemezler! Ve gelmeyecekler de! Taşeron ve işbirlikçileri üzerinden gelmeye devam edecekler! Gelecekleri varsa görecekleri de vardır! Bu defa geldiklerinde tek parça halinde göndermeyeceğiz! Böylece bilinmeli!