İnsanı ve Toplumu Tahrip eden;  ALKOL!.

Geçtiğimiz günlerde, kamu kurumlarında çalışan ve sabit bir gelire sahip bulunan; alkollü bir eğlence mekânında, alkollü oldukları da her halinden ayan beyan belli olan üç kişinin; müzisyen bir kişiden istedikleri şarkıyı çalmadığı veya düzgün söylemediği gerekçelerle, müzisyenin canına kast etmeleri, içki ve alkol türevlerinin; insan ve toplum hayatında, ne gibi sıkıntı ve sonuçlara sebebiyet verdiğine şahit olduk!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Maide Suresi, 90 – 91. Ayetlerde;  Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları şeytan işi iğrenç şeylerden ibarettir!  Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz!   Şüphesiz; şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister! Artık vazgeçtiniz değil mi, buyrulmaktadır!

Hz. Peygamber (sav);  İçki bütün kötülüklerin anasıdır! Sarhoşluk veren içkinin azı da, çoğu da haramdır, buyurmaktadır!

Ayrıca Hz. Ali (k.v);  Haram ayeti nazil olduktan sonra, İçki küpüne parmağım batsa, o parmağı keser atarım, buyurmuştur!

Mezkûr ayette; İslâm’da yükümlülüklerin tebliği ve insanın eğitimi konularında,  adım adım ilerleme yöntemi önemli bir yere sahiptir! Toplumda kökleşmiş alışkanlık ve uygulamaların bir anda sökülüp atılmasının meydana getireceği sarsıntı dikkate alınarak, bazı emir ve yasaklar, aşama aşama bildirilmiş, bunların amaçlarının kavranmasına imkân tanınmıştır!

Bu inanç temeli oluşturulup fikrî hazırlık tamamlandıktan sonra bu ayetlerle içki ve kumar kesin bir biçimde yasaklanmış ve yasak etrafında, toplumda kolektif şuur oluşturma açısından insanlık tarihinde emsali görülmeyen başarılı bir sonuç elde edilmiştir!

Burada içki ve kumar kesin bir şekilde yasaklandıktan sonra; Şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister,  buyurularak bunların yol açtığı, sosyal, bireysel, ahlâkî ve dinî konulardaki zararlar hatırlatılmış!

Mezkûr ayette; şeytan işi iğrenç şeyler, olarak nitelenen içki ve kumar; insanın ruh ve beden sağlığı üzerindeki olumsuz etkiler ifade edilmiştir!  Bu sebepledir ki;  ayette bunların daha çok sosyal ve bireysel hayatta açtığı yaralara ve dinî hayata vurduğu darbeye değinilmiştir!

İçki ve Alkol kullanan, ruh ve beden sağlığı tahrip olan, sağlıklı düşünemeyen kişilerde; Nice yuvaların yıkılmasına! Dostlukları çökertilip yerine düşmanlıkları yerleşmesine! Olmayan düşmanlıkları ortaya çıkarması ve mevcut husumetleri körüklemesi, gibi kötülükleri, kabaca sıralayabiliriz!

Peki, Alkol ve içkinin, birey ve toplum hayatında ki bu kadar etkilerine rağmen, ayan beyan tüm mecralarda reklamlarının yapılmasına ve gençliğe de özendirilmesine neler demeli?

Amerika’da 1929 yılında, devlet imkânlarıyla yürütülen yani bir nevi kanun zoruyla, içki ve alkol yasağı girişimi, çok büyük maddî harcamalar yapılmasına ve çok ağır cezalar uygulanmasına rağmen, bir inanç temeli bulunmadığından kaynaklı, başarısızlıkla sonuçlanmıştır!

Dünya Sağlık Örgütü’nün aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 30 ülkede yaptığı araştırmaya göre; cinayetlerin %85’i, tecavüzlerin %50’si, şiddet olaylarının %50’si, trafik kazalarının %60’nın, kadına şiddet olaylarının %70’nin nedeni, alkol – içki olduğu iddia edilmektedir!  Ve bu iddia, 2015 yılında Yeşilay tarafından yayınlanmıştır! 

Dünya, Yeniden  Dizayn Edilirken!

Dünya; her 100 yılda, küresel hegemonya hedefleri çerçevesinde, büyük savaşlar ile karşı karşıya kalmaktadır!  Acaba neden? Dünya halkları, bu durumu hiçbir zaman çözümleyemedi?

Dünya hakları; sömürü, paylaşım ve bölüşüm savaşlarının arka planını, anlaması ve anlamlandırması, küresel sistemin, işine gelmez! 

Dünya halklarının uyanması ve dünyada dönen kirli planları kavraması, küresel sistemin sömürü adına hayat damarlarının kesilmesi demektir!

Küresel sistem, mezkûr durumu çok iyi bildiğinden,  dünya yığınlarını, her dönemde, etki ajanları ve algı yönetimleri ile uyutmaya ve uyuşturmaya devam etmektedir!

Dünyada son 200 yılda ki;  bölüşüm ve paylaşım savaşları, coğrafyamızda cereyan etmektedir!  Tüm bunlar, neden ve nasıl oluyor? Tesadüfî olabilir mi?

Başkaca bir üst akıl tüm bunları planlamakta ve bölge halkları da oyunculuk yapmaya ve figüran olmaya devam edecek midir?

Bölgemizde, kirli oyun ve sinsi planlar hazırlanmakta ve sergilenmektedir!  Peki, ne zamana kadar?  Bu gidişe ne zaman dur diyeceğiz?

Tüm küresel kirli oyunları, seyretmeye ve senaryoda verilen görevi, oynatmaya devam etmelerine izin mi vereceğiz?

Dünyanın enerji deposu Avrasya bölgesi ve bu bölgenin anahtarı durumundaki Türkiye; dünya yeniden dizayn edilirken,  tüm küresel emperyalistlere karşı, Devlet Aklı nezaretinde ki devlet yönetimi; Ankara vizyonu çerçevesinde, bir ön alma ve bir öngörü hazırlığı yapmaktadır?

Akdeniz havzası ve çevresinde, rezervi tespit edilmiş şu kadar trilyon dolarlık petrol ve enerjinin paylaşımı için bölgede bekleşmekte olan yüzlerce savaş gemisi, bölge halklarının menfaati için mi durmaktadır?   Yoksa ulusal çıkarları adına mı?

Bölge halkları birbirleri ile uğraşırken, küresel oyuncular bölgemizde; bölge halkların anasının ak sütü,  helal olan; yer altı ve yerüstü kaynaklarını hiç etmenin derdindedir!   

Bu kısır çekişmeler ve kavgaların kime faydası olacaktır! Bölge halkları, 100 yıllardır enerjilerini sürekli olarak içeride tüketiyor!  Bu durumda birilerinin işine yaramaktadır!

Hala mı akıllanmayacağız? Hala mı oyuna gelmeye devam edeceğiz?  Hala mı makam – mevki – para,  kadın, iktidar ve güç peşinde koşmaya devam edeceğiz?

Artık kavga zamanı değildir! Millet ve bölge halkları olarak, bir ve beraber olmanın tam vaktidir!  100 yıl önce olduğu gibi parça parça etmek için kapımızda bekleşmekte olan küresel emperyalistler ve onların uşakları; vesayet  – vekâlet savaşçılarına fırsat vermemelidir!

Asil millet önderliğinde, bölge halklarının ayağa kalkma zamanıdır!  Ayağa kalk; Sakarya! Yüz üstü çok süründün! Türkiye ayağa kalktığı zaman,  bölge şahlanacaktır! Bölge halkları, Türk Devletine bakmaktadır!

TÜRK; tarihin ve coğrafyanın yüklemiş olduğu sorumluluk ve tarih – kültür – coğrafya aklının gereği;  yirmi dört milyon kilometrekarelik gönül coğrafyası ve mazlum halkların olduğu tüm bölgelerde, barış ve huzurun temsilcisi olarak görülmektedir!

21. Yüzyıl ve TÜRK  ASRI!.

Emperyalist devletler ve küresel güçler;  200 yıl önce, Avrasya bölgesinde ki; yer altı ve yerüstü kaynaklarını; kendi ülke halklarının refahı ve gelişmesi,  zenginliklerine de zenginlik katmak adına; kirli bir plan ve sinsi ir boyun hazırlamıştır!   

Kendi Ulusal çıkarları adına; Dünya üzerinde güç olabilecek ve dünya siyasetinde söz sahibi olması muhtemel bir devlet kalmaması gerekmektedir! Aksi halde VAR olamazlar!

Dünya üzerinde sahnelenen kirli oyunun birinci perdesi,  2. Dünya savaşı dönemine kadar devam etmiştir!

Emperyalist devletler ve küresel güçler, dünya üzerindeki sömürülerinin devam etmesi için sahnelemekte oldukları büyük oyunun ikinci perdesini,  ikinci dünya savaşının hemen akabinde sahneye koymaya başladı!

Dün ya Halkları; Küresel güçler ve küresel sermayenin, dünya üzerindeki kirli plan ve sinsi oyunları çerçevesinde; sadece izlemekle ve sahnelenen oyunda bir figüran olmaya devam edecek midir? Yoksa Uyanmanın tam vakti midir? Küresel kirli oyunlar sahne alamayacaktır!

Dünya emperyalistleri ve küresel sermayenin, dünya halklarının geleceğini karartmak ve sömürülerinin devamı noktasında, hegemonyalarının inkıtaa uğramaksızın sürdürülmesi gerekir!  Aksi halde YOK olacaklarını biliyor ve SÖMÜRÜ olmadan VAR olmazlar!

Günümüzde; Kirli plan çerçevesinde, Ortadoğu ve Avrasya kıtasında, vesayet ve vekâlet savaşları ile 200 yıllık bir planın devamı, sinsi oyunun son perdesi;  ‘büyük oyun-3’ sergilenmekte ve sahneye konulmaktadır!

Dünya kara parçasının en büyüğü,  dünya nüfus oranının 3/1’nin yaşadığı, dünya enerji, petrol ve ticaretinin çok büyük bir oranının gerçekleşmekte olduğu ‘ Avrasya ‘ bölgesinde büyük oyunu gerçekleştirmeye çalışıyorlar! Fakat nafile!

Dünya emperyalistleri ve küresel sermayenin, refah ve hayatiyetlerinin sürekliliği için ihtiyaç duydukları enerji ve petrol, Avrasya bölgesinde bulunmaktadır!

Bölgemizdeki vekâlet savaşları ve kan, çıkarlar için akmaktadır! Bölgemizde devam eden vekâlet ve vesayet savaşları, hegemonyaya hizmet etmektedir! Avrasya enerji havzasının kontrolü, denetimi ve hegemonya çerçevedeki; kirli plan ve sinsi oyunun ayak sesleri!

Kontrol edilebilir ve yönetilebilir bir Türkiye karşılarında bekleşmekteler!

Dünya tarihi yeniden bölgemizde yazılmaktadır! Türk Devleti;  yazılmakta olan yeni tarihte; sıklet ve denge unsurudur!

Türkiye’nin olmadığı bir plan; bölgemizde ve dünyada, yok hükmündedir! Tarih, yeniden, bölgemizde ve TÜRKİYE olmadan yazılamayacaktır! Türkiye’nin içinde olmadığı bir plan; Orta Doğu, Afrika ve Avrasya kıtasında sahnelenemeyecektir! 

Türk; Adalet ehli ve Adaleti dağıtandır! Türk; Hakikat ehli ve Hakikatin temsilcisidir! Türk; mazlum halkların hamisi, demektir! Türk; İhya ve inşa demektir!

Türklerin tarihinde, SÖMÜRÜ ve ZULUM asla yoktur! 21. Yüzyıl, tarihte olduğu gibi mazlumların BARIŞ ve HUZUR içinde yaşadığı, yeni bir TÜRK ASRI olacaktır!

Şehirde; Latin külahı görmektense, Türk sarığını yeğlerim, dönemi de, başlamak üzeredir!

Yazılarımda sürekli olarak vurguladığım; Selçuklu – Horasan geleneğinden gelen; TÜRK bir LİDER önderliğinde; Ehliyet ve Liyakat temelli, Adalet ve Hakkaniyet üzere bina edilmiş;  yeni bir devir ve dönem başlıyor!

SÜT Üreticisi Mağdur Edilmektedir! Peki, NEDEN?!.

Ülkemizde çiğ süt fiyatı, Ulusal Süt Konseyi tarafından belirlenmektedir! Ulusal Süt Konsey yönetimi; süt sanayicisi, yetiştirici örgüt temsilcileri ve akademisyenlerden oluşmaktadır! 

Konya’da Süt ürünleri yatımları olan bir ismin, Ulusal Süt Konsey başkanı olduğunu da hatırlatmak isterim!

Hayvansal üretimin telafisi kısa vadede mümkün olmayan bir gıda ürünüdür! Yani tarım ürünleri gibi bugün tohum atıldıktan sonra 3-5 ayda sonuç elde edebilecek bir ürün değildir! Bu nedenle, alınan kararlarda,  çok iyi düşünülmesi, tarafların ve sahanın gerçeklerine göre hareket edilmesi gerekmektedir!

Ülkemizde son bir yılda, resmi rakamlara göre % 30 oranında çiğ süt üretimi düşmüştür! Bunun en önemli nedeni de, artan maliyetler karşısında çiğ süt üreticisi varlığını sürdürememesidir!

Süt üretimi, her geçen gün azalmaktadır! Böyle bir ortamda, ulusal süt konseyi, referans fiyatını güncellemek yerine, anlamsız bir açıklama yapmayı tercih etmektedir! Peki, neden? Bu durumun sektöre darbe vuracağı çok açık ve nettir!

Çiğ süt üreticisi ayakta kalmak, ülkenin hayvansal gıda ihtiyacını karşılamak için varlık mücadelesi verirken, Konya’da, sektörde büyük bir süt ürünleri üretici firma, üreticilere süt ödemesini yapmamak suretiyle,  zor durumda bırakmaktadır! Acaba neden?

Konyalı süt üreticisi çiftçilerden almış olduğum bilgilere göre,  zararına süt satmaması için fiyat artışı talep ettiğinde, süt ürünleri üretici firma, üreticiye ödeme yapmayacaklarını ve süt üretici çiftçileri de,  tehdit etmek suretiyle,  sektörün kabadayısı gibi hareket ediyormuş!

Çilekeş süt üreticisi çiftçiler, sabahın erken saatlerinde,  tüm aile fertleriyle birlikte, ülke ekonomisi için üretim yapmaya ve artan tüm maliyetlere rağmen ayakta kalmaya çalışırken; Konyalı süt ürünleri üretici firmanın böyle bir davranış sergilemesi, kabul edilebilir bir durum değildir!

Süt üreticisi çiftçilerin emekleriyle üretmiş olduğu sütleri işleyerek, süt mamulü haline çevirip, yeni yeni fabrikalar kurmakta olan bir sanayici firma; Konyalı üreticilere vefa borcu bulunması gerekirken, zamanında borcunu ödemeyerek, köstek olmayı mı, tercih etmektedir? Neden?

Peki, bir gazeteci olarak soralım! Konyalı süt üreticisi çiftçiler olmasa, süt ürünleri üreten sanayiciler, fabrikalarında, ne işleyecektir? Acaba sanayici, böyle yapmakla, neyi amaçlamaktadır? Süt üreticisi çiftçilere zulüm ettiğinde fabrikalarında işleyecek sütü nereden bulacaktır? Konyalı süt üreticisi çiftçilere;  borcunu ödemeyen süt ürünleri üreten firma, yoksa finansal sorun yaşadığı için mi ödeme yapmıyor? Ya da üreticilere zulüm yapmak yolunu mu tercih etmektedir?  Sadece soruyorum!

Süt üreticileri çiftçilerden aldığım bilgiler çerçevesinde,  zor şartlar altında süt üretimi yapan süt üreticisi çiftçilerin yaşamış oldukları sıkıntılı durumu kamuoyu ile paylaşmak, ülke ve üretime olan aşklarının daha da artması adına,  mezkûr yazıyı kaleme almak, kamu adına, boynumuzun borcu olmuştur!

Süt üreticisi çiftçiler,  süt ürünleri üreten firmanın önünde, yasal hakları olan protesto ve basın açıklaması yapmak istemelerine rağmen,  süt ürünleri üreten sanayici firma ve şehrimizin marka değerine bir zarar gelmemesi adına, böyle bir yazıyı kalem almamak, kamu adına, başkaca bir borcumuz olduğunu düşünüyorum!

Konu ile ilgili gelişmeleri; kamuoyunun bilgilenmesi ve süt üreticisi çiftçilerin mağduriyetlerinin de giderilmesi adına, yakın takipçisi olacağımızı da hatırlatmak isterim!

FİLLER Tepişirken!

Orta Doğu, Asya ve Kuzey Afrika bölgesinde, 100 yıl önce küresel güçler tarafından başlatılan paylaşım;  bugün de,  emperyalist ve hegemonyal varlıkları noktasında, kavgaya sebebiyet vermektedir! Neden acaba? Sömürü olmadan yaşayamazlar!

Bölüşüm, paylaşım ve sömürü adına kavgaya tutuştular! Bölgedeki sömürülerinin devam edebilmesi için tüm etnik ve dini dinamikleri harekete geçirmeleri gerekmektedir!

Bölgede hizmetçileri binlerce taşeron ve işbirlikçi çok kolay bir şekilde bulunabildiği ve var olabilmeleri için mezkûr etnik ve dini parçalanmışlık yetip artmaktadır!

Küresel güçler; 100 yıl önce, Osmanlı İmparatorluğunun nüfuz ve etki alanı 24 milyon kilometrekarelik,  gönül coğrafyası kara parçasında ki;  yer altı ve yer üstü kaynakları,  nasıl paylaşılacağı ile kendi aralarında karar kılmışlar!

Çarlık Sovyetler Birliği dağılması akabinde,  paylaşım anlaşmasından dünya halkları ancak haberdar olmuştur!

Osmanlı imparatorluğu parçalanmadan,  kendi aralarında anlaşan güçler; hangi bölgelere kimin egemen olacağı ve nasıl paylaşılacağını da anlaşma maddelerinde bulunmaktadır!

Parçalanan koca imparatorluğun her bir parçasına kondurdukları devletçiklerin başına,  bir sömürge valisi olabilmek için yapılıyor, tüm hainlik ve işbirlikçileri!

Peki, günümüze geldiğimizde, dünyanın zengin yer altı ve üstü kaynaklarına sahip bölgemizde; paylaşım, parçalama ve yeniden dizayn noktasında neler yaşanmaktadır? 

Bölgemizde; yüz yıl sonra yeniden, vekâlet üzerinden bölüşüm ve paylaşım savaşı, devam etmektedir!  Küresel güçler veya fillerin her birinin trilyon dolarlarla ifade edilen mali açıkları bulunmaktadır! Üretim ile bu açıkları kapatmaları mümkün görünmemektedir! Mutlaka SÖMÜRÜ olması gerekir!

Küresel güçler, varlıklarının devamı için bölgemizde olmak ve bölgenin zengin yer altı kaynaklarını,  işbirlikçi taşeronlar maharetiyle, ülkelerine taşımaları gerekmektedir!

Bölgemizde filler tepişirken, tüm bölge halkları ölmekte, yok olmakta ve ezilmektedir! Kimin umurunda;  Filler tepiniyor ve tepişiyor! Ezilen çimler kimin umurundadır!

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük stratejistleri; Türkiye,  bölgesinde   ( Irak, İran, Suriye, Mısır veya Rusya ) herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde bir araya gelmemeli ve bölgenin gelişimi adına da birlikte politika üretmemeli, diyor! Neden acaba? Mezkûr ülkelerden Rusya haricindekilerinin durumu malumdur!

Söz dinleyen, kontrol edilebilir ve yönetilebilir bir devletçik durumuna getirebilmek için, yapacaklar tüm saldırılarını! Yedi bölgeden gelecekler! Gelecekler ve geldikleri gibi de arkalarına dahi bakmadan gidecekler!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Ankara vizyonu ve kriterleri çerçevesinde;  milli ve bağımsız politikalar izlemeye ve strateji geliştirmeye; komşu ülkelerle,  bölgenin barışı – huzuru ve selameti adına bir araya gelmektedir! Çünkü tarihin yüklediği sorumluluk ve coğrafya aklı, bunu gerektirmektedir!  

Bölgemizde; tepişen – tepinen filler zaviyesinden, dananın kuyruğunun koptuğu yer burasıdır! 

Bölgemizde; fillerin tepişmesi;  çıkarlar uğruna; füze değil,  nükleer bomba ve atom bombası dahi fırlatırlar!  Peki,  Filler bölgemizde neden tepişiyor? Ne zamana kadar tepişecekler?

Çıkarları uğruna; BÖLME, PARÇALAMA, YÖNETME, SÖMÜRÜ, PAYLAŞIM ve YUTMA noktasında anlaşamadıkları için olabilir mi?

100 yıllardır olduğu gibi Hala Oyun ve Oynaştasın! FATİH’İN İstanbul’u FETHETTİĞİ;  YAŞ, AKIL FERASET, BASİRET, İDRAK ve ŞUURDA olman gerektiğini,  unuttun ve unutturdular! UYAN artık! Ayağa KALK artık!

Sıklet – Merkez ve Denge Ülke; Türkiye!

Dünyanın 200 yıllık; Siyasi ve Ekonomik Güç dengesinde; Avrupa – Atlantik bölgesi, başta gelmektedir!  Ara dönemlerde diğer bölgelere kaydığına şahit oluyoruz!

Dünyanın Güç dengesi, dün olduğu gibi bugün de, Avrasya –  Asya bölgesine kaymaktadır!   2. Dünya Savaşının akabinde, Savaşın galibi Güçler, emperyalist sürecin devamı adına kurmuş oldukları; Birleşmiş Milletler, IMF, Dünya Bankası ve NATO vb. örgütler ile hegemonya güçlerine güç katmıştır!  

Geldiğimiz noktada; Avrupa ülkeleri, artık Dünyayı istedikleri gibi sömüremeyeceklerini anlamıştır!  Dünya artık eski Dünya değil. Avrupa da artık eski Avrupa değil!  Asya ve Afrika bölge halkları artık uyanmıştır! 

Asya bölgesi; Dünyanın ekonomik, siyasi ve enerji üs merkezi olduğunun idrakine varmıştır!  Avrupa – Atlantik güçleri, bu uyanışın önüne geçebilmek ve karşılarında bir Güç olmasını engelleyebilmek adına, operasyon ve girişimlerde bulunmaktadır! Nafile bir çaba!

Dünyanın ekonomik güç merkezinin Atlantik’ten Avrasya bölgesine kaydığı ve adı konmamış bir küresel, asimetrik savaşın yaşandığı zaman diliminde,  ateş çemberiyle örülen Avrasya ve Ortadoğu’nun gözde ülkesi Türkiye; tarihi liderliğini, yeniden pekiştirmektedir!  Tarihin ve coğrafyanın yüklemiş olduğu sorumluluk, bunu emreder!

Dünyada, Büyük bir Güç olmaya karar vermiş, bir Türk Devleti var!  500 milyonluk Türk nüfusu ile Türk medeniyetini ve 1,5 milyarlık Müslüman ile de İslam âlemini canlandırmaya, uyandırmaya ve birlik olmaya karar vermiş, bir Türk Devleti var!   Gelmeye – çevrelemeye ve kuşatmaya çalışacaklar! Ne yapsalar boş!

Yeni bir Dünya düzeni kurulur ve haritalar çizilirken; küresel ve emperyalist güçler;  paylaşım ve bölüşüm savaşında, mazlum halklar üzerindeki etkilerini eskisi gibi devam ettiremeyeceklerini,  anladıkları için çözüm yolları aranmaktadır! 

Bu coğrafyada yaşayan tüm halkların kaderi ve kederi ortaktır! Bu toprakların mazisi ve istikbali müşterektir!

Suriye, Irak ve Libya’da yaşayan halkların başına gelenler, yarın başka bölgelerde ki halkların, başına gelmeyeceğinin bir garantisi yoktur!  

Daha sonra değil,  hemen acilen harekete geçmek ve bölge halkları olarak birlik olmak vaktidir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti,  kurulduğu tarihten itibaren, yönetim kademesindeki; erk ve ekoller arasındaki çatışmalardan kurtulmak zorundadır!

Aksi halde, Türkiye ve bölge halkları olarak, kaybederiz! Aksi halde, Türkiye ve bölge halkları olarak, Varlık ve Beka sorunu ile karşı karşıya kalırız!

Horasan Erlerinin Türk ve İslam yurdu kıldığı; Anadolu’yu DAR ederler! Bekleştikleri şekilde, Orta Asya’ya göndermeleri için fırsat vermiş oluruz!

Dünya ve bölgemizde ki paylaşım ve bölüşüm savaşlarına, Büyük ve Güçlü bir Türkiye ancak karşılık verebilir!

Bölge halkları ve Türkiye;  bölgenin barış – huzur ve selameti adına; birlik ve beraberlik halinde olmaktan başkaca bir seçimi yoktur! 

SOĞUK SAVAŞ benzeri,  yeni bir DENGE – SİSTEM ve DÜZEN kurma  aramalarının sürdüğü dönemde;  Şanghay İşbirliği Örgütü’nün devlet başkanları zirve toplantısına, Avrasya’nın yeniden ayağa kalkması çerçevesinde,  okuma yapmak, daha sağlıklı olacaktır!

Büyük Satranç Tahtası; Avrasya!

Türk Devleti, zincirlerden kurtuluyor! Ayaklarında ki, prangaları söküp atıyor! Ülke ve bölge olarak; koşmak ve gönül bağları ile köprüler kurmamıza engel olan, kamburları atıyor;  İçeride ve dışarıda, birileri memnun olmasa da!

Türk Devleti; yüklerinden kurtulurken, yıllardır ülkenin sırtındakiler, doğal olarak rahatsız olacaktır!  Kendilerini, bu ülke ve millet adına vazgeçilmez kabul edenlere, hadlerini bildirmenin tam zamanıdır! Sızlanmalar tabii ki artacak! İçeride ve dışarıda gürültü koparacaklar! Fakat nafile!

İkinci Dünya savaşı sonrası, dünya iki küresel bloğa ayrışmıştır! Dünya ulus devletleri, bu iki grup arasında gidip gelmiştir! Tabii ki küresel oyuncuların verdikleri izin kadar!

Bir tarafta ABD’nin liderliği ve diğer tarafta ise SSCB’nin iktidarı şeklinde! Amerika; kendine küresel bir rakip çıkmaması adına; tüm Avrupa’yı askeri ve ekonomik kontrol altına almaya ve Avrupa Birliğinin kurulmasına,  gelişmesine ve büyümesine izin vermiştir!

İkinci Dünya savaşı akabinde, tamamen KONTROL altına alınan Almanya ve Avrupa;  bugün de, ENERJİ ile DENETİM altına alınacaktır! Küresel bir GÜÇ olmasına asla izin verilmeyecektir! İzin verildiği kadarı ile yetinmek zorunda kalacaktır!

İki Almanya’nın birleşmesi ve Sovyetler Birliğinin dağılması akabinde; Asya bölgesinin ekonomik lideri konumundaki güçler; ekonomik birlik kurmak için çalışmalara başlamıştır! Dünyanın siyasi ve ekonomik hegemonyasının tek kutuplu devam etmesi mümkün değildir! 

Asya bölgesinin ekonomik ve enerji gücü bölgesel devletleri;  önce Şanghay beşlisi olarak daha sonra da ‘Şanghay İşbirliği Örgütü ve Avrasya Ekonomik Birliği’ bu çerçevede kurulan ekonomik ve ticari güç birlikler olarak karşımıza çıkmaktadır!  

ABD’li Stratejistler;  1990’lı yıllarda, dünyada meydana gelen gelişmeler çerçevesinde, ABD’nin küresel hegemonyasının sürekliliği ve devamlılığını sağlamak adına; taktik ve önerilerde bulunmuştur!  

Bunlardan en önemlisi ve en dikkat çekeni; Büyük Satranç Tahtası; Avrasya, bölgesini kontrol ve denetimleri altına almak şeklindedir!

ABD’nin Afganistan ve Irak’ı çeşitli bahanelerle işgal etmesine baktığımızda, Avrasya bölgesine yönelik hegemonya çerçevesindeki gelişmeleri anlamak daha net olacaktır!

Avrupa’nın yıllık enerji ihtiyacının % 50’si Avrasya bölgesinden karşılanmaktadır!  Avrasya bölgesi, Büyük Satranç tahtasında ki; bölgenin potansiyel devletlerini,  her dönemde,  ‘piyon’ formatına çekme çalışmalarını gözlemliyoruz! Neden acaba?

Ülkemiz ve bölgemizdeki; tüm çatışmalar, vekâlet ve vesayet savaşları bu hedefe matuftur!

Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde; tarihin yüklemiş olduğu sorumluluk gereği; Avrasya kara parçasını ‘büyük satranç tahtası’ olarak kabul eden; tüm küresel – oyuncu ve stratejistlere;  ‘Şah‘ çekmektedir!  

Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki; Türkiye; bölge dışı güçler tarafından  sergilenen, tüm emperyalist sinsi oyun ve kirli tuzakları; bozmakta ve küresel oyuncu konumuna oturmaktadır!

Anladık mı şimdi, sınırlar ve bölgemizde meydana gelen tüm terör ve şiddet olaylarının arka planını ve sebeb-i hikmetini!

OYUNCU mu,  Yoksa, FİGÜRAN Mı?!

Dünyayı yöneten, küresel ve emperyalist güçler ve finansörleri konumunda ki küresel sitem; Türkiye’yi Avrasya’nın anahtarı olarak tanımlamaktadır!  

Avrasya bölgesi;  Ortadoğu’dan başlayan,  Asya ve Orta Asya; Dünyanın en büyük enerji deposu,  en büyük kara ve nüfus parçası,  dünyanın güç savaşında satranç tahtası olarak ifade etmekteler!

Satranç tahtasına hâkim olan devlet veya sistem, dünyanın hegemonyal olarak,  üstünlüğünü sürdürmeye devam edecektir! 

Afganistan ve Irak işgalleri; bölgemizde devam etmekte olan vesayet ve vekâlet savaşları, satranç tahtasına hâkimiyet kurma girişimlerinin sergilenmesinden başkaca bir şey değildir!

Dünyadaki tüm olaylar, beş yüz yıl boyunca, bölgesel egemenlik için birbirleriyle savaşan, küresel iktidar peşindeki Avrasyalı güçler ve halklar tarafından belirlenmiştir!

Hem ekonomik girişimler ve hem de yeraltı zenginlikleri bakımından dünyanın fiziksel zenginliklerinin de büyük bir oranı, Avrasya bölgesindedir! 

Avrasya, dünya GSMH ’sının  % 60’ına ve bilinen enerji kaynaklarının dörtte üçüne sahiptir!

Avrasya’nın gücü ABD’yi gölgede bırakmasına rağmen, Avrasya’da siyasi bütünlük oluşturulamaması nedeniyle, Amerika bu boşluktan doğal olarak yararlanmaktadır!

Avrasya aynı zamanda dünyanın siyasal olarak en iddialı ve dinamik devletlerinin bulunduğu yerdir! Amerika Birleşik Devletlerinden sonra dünyanın en büyük altı ekonomisi ve en büyük altı silah alıcısı da Avrasya’da bulunmaktadır!

Dünyanın biri hariç resmi olarak bilinen tüm nükleer güçleri ve de gizli nükleer güçlerinin tümü Avrasya’da bulunmaktadır! Bölgesel hegemonya ve küresel etki heveslisi olan, dünyanın en kalabalık nüfuslu iki devleti de Avrasyalıdır!

Amerikan önceliğinin bütün potansiyel siyasi ve ekonomik meydan okuyucuları Avrasyalıdır! Avrasya üzerinde birden fazla oyuncunun hâkimiyet kurmasından kaynaklı ‘Büyük Satranç Tahtasına’ benzetilmiştir! Fransa, Almanya, Rusya, Çin ve Hindistan büyük ve etkin oyunculardır!

Avrasya bölgesini Büyük Satranç tahtası olarak tanımlayan, dünyanın küresel oyuncu devletleri ve küresel emperyalist sistem, Türk Devletini bu oyunda,  şöyle veya böyle etkin olabilecek bir devlet ve millet olarak yer vermişler!

Ne zaman ki Devlet olarak Avrasya satranç tahtasında yenilebilecek bir taş değil,  bir oyuncu olarak kendimizi konumlandırmaya başladık; Başımıza gelmedik bela ve musibetler kalmadı!  

Türkiye Devleti; Kadim Medeniyet ve Devlet geleneği ile Orta doğu ve satranç tahtası Avrasya bölgesinde; coğrafi, tarihi, kültürel, gönül ve dini bağları;  söz dinleyen ve kontrol altında tutulabilecek bir ülkesi değil; küresel kirli ve sinsi tuzakları bozan, küresel ve bölgesel bir OYUNCU ve OYUN KURUCU olarak karşımıza çıkmaktadır!

Dünya da; SOĞUK SAVAŞ benzeri,  yeni bir DENGE ve SİTEM aramalarının sürdüğü bir dönemde; geçtiğimiz günlerde sona eren, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün iki gün süren devlet başkanları zirve toplantısına, bu çerçevede bakmak ve okuma yapmanın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum!

Yeni Dönemde TÜRKİYE’Yİ Neler Bekliyor?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; yönetim sistematiğine; Tarihi Türk Devlet Kodları ve Kadim Türk Devlet Aklı, tamamen hâkim bir durumdadır!

Devlet Aklı yönetim sistematiğinde; siyasi parti ve lidere göre, başlatılmış proje veya yatırımlar ve dış politikada bir değişim olacağını, artık düşünmüyorum!

Eskilerin ifadesi ile KIRMIZI KAPLI DEFTER devrededir!  Beş bin yıllık Kadim TÜRK DEVLET geleneği olan millet ve devlet nizamında, böyle bir gelişmeyi yok sayacağız ya da görmezden geleceğiz,  öyle mi?

Türk Devleti, bir MUZ Cumhuriyeti olmadığına göre! Türkiye,  dünyada bir iddiası ve KIZILELMA ülküsü olmayan; bir İsveç veya Norveç olmadığına göre!

Devlet Aklı kontrol ve denetiminde ki; tüm proje ve yatırımlar, parti veya hükümet odaklı olmaksızın; tamamen kaldığı yerden harfiyen devam edecektir! Devlet Aklı, her duruma hâkimdir! Devlet; kişi ve siyasilere baki değildir!

Devlet Aklı;  Devlet yönetim sistematiğinde; EKOL ve İŞBİRLİKÇİ kavgalarına artık asla izin vermeyecektir! Aksi halde bir yüz yılı daha kaybederiz!

Bir siyasi ve idari değişim olursa, devletin yarım kalan veya devam etmekte olan tüm proje ve yatırımları, ne olacak diye soran dostlara, cevaben!

Yeni dönem;  Anadolu, Selçuklu ve Kuvay-i Milliye ruhu devlet kodlarının devlet sistematiğine tamamen hâkim olduğu,  bürokraside ki; Ehliyet ve Liyakat temeli üzerine bina edişmiş  RESTORASYON akabinde; yeniden bir diriliş ve şahlanış; kurucu irade temsilcileri ile yeni bir başlangıç olacaktır!

Yeni Dönem; Devlete hortum dayamış, LEGAL ve İLLEGAL ne kadar kişi, yapı ve kurum var ise TASFİYE olmak zorundadır!

Yeni DÖNEM; Ehliyet, Liyakat ve Kifayet, ADALET ve Hakkaniyet üzerine BİNA edilecektir!

Yeni Dönemin tüm göstergeleri ayan beyan her yerde, her kurumda ve her alanda görülmektedir! Tabii ki görene! KÖRE ne!

Yeni Dönem; Anadolu diyarı ve tüm İslam beldelerinin,  Türk ve İslam olarak mayalanmasında emeği geçen,  Hanefi – Ye’sevi ve Maturidi İslam geleneği yeniden bu topraklarda şahlanacaktır!

Yeni Dönem; Türk milletinin İslam, Kuran ve Hadisler; rehber, önder ve ışığında; insanlığın hayrına medeniyet eserleri, icatları, buluşları, ürettikleri kültürel eserler ve keşifleri ile yeniden kucaklaşacaktır!

Kadim Türk Devlet Aklının varlığını, devlet yönetim sisteminde ki nüfuzunu görmek ve anlamak istemeyen gafillere diyecek bir sözümüz, olmayacaktır!  Neymiş efendim! Lafın fazlası APTALA söylenirmiş!

Peki, Türklerin beş bin yıllık kadim devlet tarihinde, resmi kayıtlardaki on altı TÜRK devleti öylesine ve sıradan bir gelişme olarak mı kurulmuştur!

Hem 2023’den sonra; GÜÇLÜ ve BÜYÜK TÜRK Devletini inşa edeceğiz, diyeceğiz! Hem de ESKİ ve EKSİ kişi ve kurallar ile yürümeye devam edeceğiz, öyle mi? ESKİ ve EKSİ kişi ve kurallar ile YENİ bir DÖNEM ve DÜZEN kurulamaz!

Devlet Adamı Kimdir?

Şeyh Edebali; Altı Yüz yıl, İnsanı Yaşat ki, Devlet Yaşasın, ilkeleri çerçevesinde ki; Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beye, nasihatlerinde şöyle ifade buyurmaktadır!

Ey Oğul!   Şunu da unutma! İNSANI YAŞAT ki; DEVLET YAŞASIN!  Zümrüt-ü Anka’nı iyi seç ki, Kaf Dağı sana yakın olsun! Peki, Zümrüd-ü Anka ve Kaf Dağı, neresidir?

Siyaset meydanlarda yapılır! Siyaset adamı ve özelliklede siyasi parti başkanı,  karizmatik ve liderlik özellikleri olmalıdır! Siyaset adamı, seçimi kazandıktan sonra siyasetçi kimliğini bir kenara bırakmalı ve artık devlet adamı olmalıdır!

Devlet dediğimiz kurumda, birlik ve beraberlik adına,  süreklilik esastır! Devletin bekası adına, değişmez kurallar bütünü vardır! Her siyasi parti veya siyasetçiye göre, devletin değişmez ve değiştirilemez politika ve kurallarında, esneklik olamaz!

Siyasetçi, devletin bekası ve milletin birliği adına, belirli politika ve kurallara uymak zorundadır! Uymadığı durumlarda, neler olduğunu tarihin tozlu raflarından okuyabiliriz!

Devlet ve millete hizmet etmesi için göreve başlayan; amir, müdür ve daha sayamadığımız devletin tüm memurları;  onun, bunun, şunun adamı veya şu siyasetçinin yakını ve kontrolünde gibi ifadelere şahit olmaktayız! Neden acaba?

Devletin amiri veya müdürü, savcısı ve hâkimi,  neden birisi veya birilerinin yakını veya adamı olmak zorundadır? Yoksa bu kişilerin maaşını ifade edildiği gibi adamı oldukları beyler mi ödemektedir?

Devletin memuru, kimsenin adamı olmak zorunda değildir! Devletin amiri de memuru da devlet ve millet için çalışmak ve hizmet etmek zorundadır! Devletin memuru, kişi ya da belirli zümrelere hizmet etmesi için atanmamıştır! Devletin amiri de memuru da; Milletin ödediği vergiler ile maaşını aldığını unutmamalıdır!

Son dönemde, medyaya yansıyan haber ve olgular çerçevesinde, devlet kademesi ve bürokraside en büyük eksiklik; DEVLET ADAMI kıtlığı olduğu ayan beyan görülmektedir!

Kaht-ı rical; ehliyet ve liyakat sahibi,  yetişmiş ve eğitimli insan kıtlığı, demektir! Ancak deyimin birebir Türkçe karşılığı böyle olsa da, devlet yönetiminde; ehliyet ve liyakat isteyen alanlarda; kültür, bilgi ve birikimiyle yetişmiş, kalifiye insanın bulunamaması, durumunu anlatır!

Peki, DEVLET ADAMI veya KAHT-I RİCAL kimdir, neleri yapar ve neleri de yapmamalıdır? Devlet Adamını, neredeyse mumla arar olduk!

Devlet Adamı; siyasetten geldiği gömleğini çıkaran, devlet gömleğini giyen ve onun kurallarına uyandır!

Devlet Adamı; görevine başlarken ettiği yemine sadık kalandır!

Devlet Adamı; yasalara ve yargıya saygılı olandır!

Devlet Adamı; devlet ve milleti yaşatmak için vardır!

Devlet Adamı; devletten beslenen, semiren ve yaşayan değildir!

Devlet Adamı; bir zümre veya gruba değil, sadece vatandaşa hizmet eder!

Devlet Adamı; siyasi yandaş ve nepotizme hizmet etmez!

Devlet Adamı; devletin memurunu sadece ehliyet ve liyakate göre atar, yandaş ve sadakate göre değil!

Devlet Adamı; hak ve adalete dayanır,  devletin tüm kanun ve kurallarına biat eder!

Devlet Adamı; adaletin olmadığı yerde zulmün olacağını ve zulüm ile de abad olunmayacağını bilmelidir!

Devlet Adamı; ilim, bilim, evrensel değerler ve devletin kuralları ile konuşur!

Devlet Adamı; vicdana hitap eder, cüzdan ve dünyalık kişisel çıkarlar ile iştigal etmez!

Devlet Adamı; kendini,  devlet ve milletin hizmetine adar!

Devlet Adamı; yaptığı işlerden kaynaklı,  vatandaştan itaat ve minnet beklemez!