Tıkandı Baba!..

Anlayışlı, ferasetli, idrak ve iz’an sahibi kişi, konuşmanın başında ne söylenmek istediğini anlar, lafı ve sözü fazla uzattırmaz! Böyle kişilere uzun açıklama yapmak gereksizdir! Sözün tümü söylenmeden ne demek istendiğini anlamayan kişi, ya anlayışsız ya da ahmaktır! Tüm kelime ve cümleyi söylemeden ne anlama geldiğini anlamayan kişi, duyarsız veya aptaldır! Eskilerin ifadesi ile sözün fazlası, sadece,  ahmak ya da aptala söylenirmiş!

Hz. Mevlana; Bir cümle, yeter sözden anlayana, destan yazsan fark etmez, laftan ve sözden anlamayana, diyor! Hz. Ali (ra); Söz ilaç gibidir;  Azı yaşatır ve çoğu da öldürür, buyurmaktadır!

Şimdi bunları neden yazıyorsun! Bugün tüm yaşadıklarımız ve gündem ile ne alakası var, dediğinizi duyar gibiyim! Bu çerçeveden tarihte yaşanmış bir hikâyeyi okumayı, anlamayı, anlamlandırmayı, yorumlamayı ve günümüze matuf neler ifade ettiği ve ne gibi dersler çıkarılması gerektiğini, takdir ve yorumlarınıza bırakıyorum!

Sultan 2. Mahmut, bir gün kılık kıyafetini değiştirip çarşı pazar dolaşmaya başlar. Dolanırken bir kahvehaneye girmiş. Herkes bir şeyler istiyor, ” Tıkandı Baba çay getir ”, ” Tıkandı Baba oralet getir ” diye! Bu durum Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş, neden bu adama Tıkandı diyorlar, acaba diye düşünmeye başlamış!

Sultan Mahmut, bir çay istemiş,  Baba çayı getirmiş! Sultan, Baba, sana niye Tıkandı Baba derler, anlatır mısın, merak ettim, demiş! Tıkandı Baba, boş ver evlat, uzun mesele, demiş! Sultan ısrar etmiş, baba da oturmuş sandalyeye başlamış anlatmaya! Bir gece rüyamda bir sürü insan gördüm ve her birinin de bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu! Benimki de akıyordu ama az akıyordu! Benimki de onlarınki kadar aksın, diye içimden geçirdim! Bir çomak aldım ve oluğa çomağı sokup açmaya çalıştım! Ben uğraşırken çomak oluğun içinde kırıldı ve akan su damlamaya başladı!  Bu sefer içimden, Onların ki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın, dedim ve biraz daha uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı! Ben yine açmak için uğraşırken oradaki insanlar; Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım “Tıkandı Baba” ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam hep elimde kaldı, olmadı. Şimdide burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz!

Tıkandı Baba’nın anlattıklarına çok üzülmüş Sultan Mahmut; Çayını içmiş, kolay gelsin diye dışarıya çıkmış! Sultan Mahmut adamlarına; Her gün bu adama bir tepsi baklava getirin, her dilimin altına da bir tane altın koyun, diye emir vermiş! Padişahın adamları baş üstüne deyip hemen işe koyulmuşlar!

Ertesi gün baklavayı, tıkandı Baba’ya getirmişler! Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis! Uzun zamandır tatlı da yememiştik! Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim, diye içinden söylenmiş! Baklavayı almış evin yolunu tutmuş!  Yolda giderken, Ben en iyisi bu baklavayı satıp evin ihtiyaçlarını gidereyim, demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya;  ” Taze baklava, güzel baklava.. ”

Oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş! Biraz pazarlık yapıp üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Baba baklavayı satmış, elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış! Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş! Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş! Bir bakmış ki altın! Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın!

Ertesi akşam, Yahudi acaba yine gelir mi diye aynı yerde başlamış beklemeye! Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler! Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş! Yahudi hiçbir şey olmamış gibi; – Baba baklava güzeldi!  Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş!

Tıkandı baba da; – Peki, demiş ve anlaşmışlar! Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam tıkandı baba’dan baklavaları satın almış!

Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut;  ” bizim Tıkandı Baba’ya bir bakalım ”, deyip Baba’nın yanına gitmiş! Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş! Girmiş girmesine ama birde ne görsün, tıkandı baba eskisi gibi darmadağın! Sultan; Tıkandı Baba, sana baklavalar gelmedi mi, demiş!

– Geldi sultanım! – Peki, ne yaptın sen o kadar baklavayı?  – Sultanım baklavaları satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım!

– Sultan şöyle bir tebessüm etmiş! – Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş!

– Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş! Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek!

Sultan demiş; – Baba senin buradan da nasibin yok! Sen bizim şu askerlerle beraber git, onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış! Alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin! O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin,  demiş!  Padişahın adamları “peki” deyip babayı alıp Üsküdar’a götürmüşler!

– Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler! – Baba, niçin, demiş! – Askerler, Hele sen bir beğen bakalım demişler! Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline;  – Ne olacak şimdi, demiş!

– Baba, sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı demiş! Baba, taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş! Adamcağız oracıkta ölmüş!  Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler!

İşte o zaman;  Sultan Mahmut, o meşhur sözünü söylemiş;  Vermeyince Mabud, neylesin,  Sultan Mahmut!..

İnsanlığı; 2030’da Nasıl bir Dünya Bekliyor?

İnsanlığı ileriye taşıyan araçların tümü, teknoloji olarak tanımlanıyor! Teknolojinin gelişimi ile seyahat acente danışmanlığı, kasiyerlik, fastfood çalışanı, postacı ve banka çalışanı gibi meslekler yok olacaktır!

Yapay zekâ mühendisliği, robotik mühendislik, siber güvenlik uzmanlığı ve dijital pazarlama uzmanlığı gibi teknoloji tabanlı meslekler ise ön plana çıkmaktadır! Teknoloji her alanda kendini hissettirir ve değişimi de birlikte getirirken, 2030‘a doğru giderken, nasıl bir dünyada olabileceğimiz zaviyesinden bir projeksiyon geliştirelim!

Teknolojinin hayatımıza girmesi ile eğitim, sağlık, ekonomi, kültür ve sosyal hayat tabii ki değişime uğramaktadır!  Eğitim, sağlık, sosyal hayat, yemek kültürü, ekonomi, finans ve para olarak nasıl bir değişim dünya insanlığını beklemektedir?

Değişime hazır olan ve değişime yönelik öngörü, strateji ve taktik geliştiren toplumlar, teknolojinin getirdiği değişime,  daha kolay adapte olmaktadır! Değişime hazır olmayan toplumlar teknolojiyi üretenlerin kültürü ile baş başa kalacaktır! Bir nevi teknolojik köle olacaktır! Değişime direnen toplumlar ise kaybedenler kulübünde yer alacaktır!

Klasik anlamda okullar verimsiz olduğu için eğitim sistemi değişime uğrayacaktır! Öğrencilerin evde öğretmenin anlattığı video dersi izleyip,  okulda yapay zekâ destekli konuya çalıştığı bir okul düzeni geliyor! Okullar açılacak mı ya da kapanacak mı derken; klasik okul sistemi kalkacaktır! Yeni bir eğitim sistemi bizi bekliyor! Sanal gerçeklik teknolojisi kullanılarak, evden sanal olarak okula gidilen bir gelecek geliyor!

Yeni sistemde, öğretmen, devleti ve milleti adına yetenek avcısı olacaktır! Yetenekli öğrenciler keşfedilmeli ve devlet adamı olarak yetiştirilmelidir! Kalabalık sınıf ortamında kaybolan ve heder olan yetenekli öğrencilere artık izin verilmemelidir!  Öğrenci,  zorla veya mahalle baskısı ile okumak zorunda değildir! Yetenek ve kapasitesine göre, kısa yoldan meslek seçimini yapmalı ve devletine böylece hizmet etmelidir!

Günlük teknoloji kullanımının merkezinde yer alan cep telefonları ve dijital asistanlar büyük bir değişime uğrayacak!  Yapay zekâ, özelleştirilmiş bilgileri sunacak ve bizim yerimize karar verip, alışveriş yapacak! Toplantı ve telefon görüşmelerini derleyecek, programı ayarlayacak, kişiye özel yemek seçecek ve iş hayatında başarılı olunması için sürekli koçluk yapacaktır!

Yapay zekâ destekli daha karmaşık problemler üzerine çalışacak ve kendimizi tanımlarken dijital kimliğin ağırlığı artacaktır! Sanal gerçeklik teknolojisi ile özellikle iş hayatında bire bir görüşmek yerine sanal dünyada buluşur hale gelinecek! Dijital kimlik bilgileri ve bilgi güvenliğinin de önemini artıracak!  

Sağlık alanındaki en temel gelişmelerden biri CRISPR teknolojisidir!  CRISPR, vücudun savunma sisteminden faydalanarak DNA’daki gen dizilimini değiştirebilen bir teknolojidir!   Bu teknoloji ile birlikte, kanser veya doğuştan gelen hastalıkların tedavisinde iyileşmeler yaşanacaktır! Devletlerin yapacağı tüm çalışmalara rağmen elbette ki hazırlıksız kitleler olacaktır! Bu kitleler para kazanamayıp ve harcama yapamaz hale gelince, hem ekonomi ve hem de sosyal düzen bozulabilir! 

Etsiz et bir dünya bizi bekliyor! Bitki bazlı protein kullanılarak yapılan, et dokusu ve tadında yiyecekler geliyor! Etsiz Etin, Amerika’da Beyond Meat ve Impossible Burger, en popüler temsilcileridir! Deneyenler bu hamburgerleri gerçek hamburgerden ayıramıyormuş! Bu tip ürünler McDonalds ve Burger King gibi zincirlerde denenmeye başlanmış!

Önümüzdeki birkaç yılda Türkiye’de fastfood tüketen nüfusun yarısından fazlasının bu tip ürünleri deneyeceği düşünülüyor!  Akabinde, sofralarımıza laboratuvarda yetiştirilen et gelecektir!

Tarımda teknoloji kullanımı ve verimlilik artışı, artan dünya nüfusunu beslemek için yeterli değildir!  Verimliliğin artması için dikey yani topraksız tarım ile olacaktır!  Yapay zekâ sensörlerden gelen verilere göre hangi mahsulün hangi gün toplanacağına karar veriyor! Hollanda bu tarımın en iyi örneğidir!  

Konya’dan daha küçük bir alana sahip Hollanda, Türkiye’nin tam beş katı tarım ihracatı yapıyor ve Amerika’dan sonra dünyanın ikinci büyük tarım ihracatçısı konumundadır!

Bitcoin gibi blok zincir tabanlı paralar, bankaları aradan çıkaran,  gizli işlemlere izin veren yeni bir bankacılık düzeni gündeme geliyor! Blok zincir, paranın takip edilebilirliğini kaybetmek istemeyen devlet veya küresel güçler, kendi dijital para birimlerini geliştirmeye başlamıştır!  Çin bunların başında geliyor! New York şehrinde 25 doların üzerindeki tüm işlemlerin nakit kullanılmadan yapılması zorunlu hale gelmiştir! Danimarka’da dijital ödeme oranı %80’e ulaşmıştır! Hindistan, bir gecede kağıt paraların büyük bir kısmını tedavülden kaldırmıştır!

Türk Devleti, bu alanda ciddi araştırma ve yatırım yapmıştır! Türk Cumhuriyeti Devleti,  yerli ve milli, alternatif bitcoin ve blok zincir para sisteminin kullanıma hazır olduğunu düşünüyorum! Ticaretin dijitale kayması ve kredi kartlarının artması ile 2030’da fiziksel para ortadan kalkacaktır! 

İşletim Sistemi ve Yapay Zekâ!

Yapay zeka ve nesnelerin interneti hayatımıza girerken,   yapay zeka kaynaklı cinayet ve başkaca sosyal olayların konuşulmakta olduğu bir dönemde, hayatımızın her alanında kullandığımız teknolojik cihazlardaki işletim sistemi nedir, işletim sistem türleri ve kullanım alanlarına göre işletim sistemlerini incelemeye çalışalım!

Nesnelerin İnterneti ( IoT ) internete bağlı cihazların / nesnelerin kendi aralarında oluşturduğu, yaygın bir ağ ve bu ağdaki cihazların belirli bir protokol ile birbirleriyle iletişim içinde olmaları şeklinde tanımlanmaktadır!

Yapay zekâ ( AI )  destekli, nesnelerin interneti ( IoT ) akıllı ev cihazları, ev aletleri veya büyük ölçekli sanayi kullanımları ( tarım, satış ve bina işlemleri ) gibi araçlar şeklinde tanımlamaktadır!

İşletim Sistemi; Bilgisayarda çalışan tüm donanım birimleri ve uygulama yazılımlarının yönetim ve denetimini sağlamak, bilgisayarı daha kolay kullanmamızı sağlayan yazılım bütünüdür!

İşletim sistemleri, bilgisayar ve yazılıma bağlı olarak farklılık gösterir! Bunlar; Windows İşletim Sistemi, MacOS ( Apple OS X ) İşletim Sistemi, UNIX İşletim Sistemi, Linux İşletim Sistemi, Pardus İşletim Sistemi, Android İşletim Sistemi ve iOS İşletim Sistemi olarak sıralanabilir!

Windows İşletim Sistemi;  Microsoft firması tarafından ilk olarak MS-DOS adıyla piyasaya sürülen daha sonra Windows adını alan ve dünyada en çok kullanılan işletim sistemidir!

MacOS ( Apple OS X ) İşletim Sistemi;  Apple’ın üretmiş olduğu kişisel bilgisayarlar içerisinde kullanılmakta olan bir işletim sistemidir. İlk olarak Apple’ın kişisel bilgisayarı olan Macintosh ile birlikte 1984 yılında ortaya çıkmıştır!

UNIX İşletim Sistemi;  Brain Kernighan tarafından icat edilen ve MULTICS ekibinin üyeleri tarafından Bell Laboratuarlarında  geliştirilen bir işletim sistemidir!

Linux İşletim Sistemi;  Birçok açık kaynak kodlu işletim sisteminin temelini oluşturmakta olan Linux, virüs bulaşma ihtimali en düşük işletim sistemi olarak bilinmektedir!

Pardus İşletim Sistemi;  Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) bünyesinde Linux işletim sistemi temel alınarak geliştirilmiş ve hızlı kurulabilen, kolay kullanılabilen ve çoklu dil desteği sunan, yerli ve milli bir işletim sistemidir! Pardus’un bugüne kadar yayınlanmış beş ana sürümü ve dokuz ara sürümü, bunlara ek olarak iki kurumsal sürümü mevcuttur!

Android İşletim Sistemi;  Google şirketi gibi birçok büyük ve farklı geliştiricinin birlikte piyasaya sürdüğü Linux baz alınarak tasarlanan bir mobil işletim sistemidir! Açık kaynak kodlu, mobil cihaz ve cep telefonları için geliştirilen mobil bir yazılım çeşididir! Bu işletim sisteminin kullanıldığı en büyük mağaza ise Google Play Store’dur!

iOS İşletim Sistemi; Apple firmasının Mac OS İşletim Sistemini temel alarak tasarladığı ve kendi bünyesinde ürettiği akıllı cihazlarda kullandığı mobil işletim sitemidir! Günümüz teknolojisinin lüks ve geliştirilebilirliği üzerine takip edilmesi güç yenilikler ortaya çıkaran; birbiriyle yarışan teknolojik yazılımlar içinde baş başa giden iOS işletim sistemi Linux tabanlı bir işletim sistemidir! 

İşletim sistemleri kullanım alanları doğrultusunda özelleşmiş ve dokuz ayrı ana başlıkta incelemek mümkündür!

Ana Bilgisayar ( Mainframe ) İşletim Sistemleri; Aynı anda binlerce kullanıcıya hizmet verebilen ve çok sayıda işlemciye sahip büyük bilgisayarlardır! Güçlü bir donanıma sahip olan bilgisayarlar için geliştirilmiştir! Bu işletim sistemi birden fazla işi aynı anda yapabilir! Ayrıca yüksek sayıda girdi ve çıktı kapasitesi sayesinde devasa boyutlardaki verileri işleyebilir!

Sunucu ( Server ) İşletim Sistemleri; Sunucular üzerinde çalışır! Bilgisayar ağı üzerinden birden fazla kullanıcının hem yazılımları hem de donanımları kullanmalarına ve paylaşmalarına izin verir!

Çok İşlemcili ( Multiprocessor ) İşletim Sistemleri; İçerisinde birden fazla işlemci barındıran bilgisayarlarda kullanılır! Bu sistemi kullanan bilgisayarlar, nasıl bağlandıklarına ve paylaştıkları şeylere göre paralel bilgisayar ve çoklu bilgisayarlar olarak adlandırılır!

Kişisel Bilgisayar ( Personal Computer ) İşletim Sistemleri; Çoklu programlamayı ( multiprogramming ) destekler! Tek kullanıcı için tasarlanmışlardır!

El Bilgisayarı ( Handheld ) İşletim Sistemleri; Çalıştığı bilgisayarlar, “kişisel dijital asistan (PDA)” olarak bilinir! Bu küçük bilgisayarlar işlemleri yaparken bir yere bağlı bulunmak durumunda değildir! Günümüzde tablet ve akıllı telefonlar olarak adlandırılabilir!

Gömülü ( Embedded ) İşletim Sistemleri; Belirli işler yapan cihazları (fırın, buzdolabı vb.) kontrol eden bilgisayarlarda kullanılır! Bunlar, özelleşmiş bilgisayarlar olduğu için  içerisine program indirip çalıştırılmaz! İçerisinde kullanılan bütün yazılımlar ROM (Read Only Memory) adı verilen bir bellek bölgesinde cihazın yapım aşamasında yerleştirilmiştir!

Sensör-Düğüm ( Sensor-Node ) İşletim Sistemleri; Olay güdümlü, dışarıdaki olaylara cevap verebilen ve belirli periyotlarda, sensörler ile ölçüm yapabilen bir işletim sistemidir!  Bu işletim sistemi sensörlerden oluşan büyük ağlarda kullanılır!

Gerçek Zamanlı ( Real-Time ) İşletim Sistemleri; Bu sistemlerin kullanıldığı bilgisayarlarda, zaman hayati derecede önem taşır! Bu sistemler askeri alanda kullanılır! Kullanıcı kendiliğinden program indirip çalıştıramaz!

Akıllı Kart ( Smart Card  ) İşletim Sistemleri; En küçük işletim sistemleridir ve işlemciye sahip akıllı kartlar üzerinde çalışırlar! Örnek: Sim Kartları, Kredi Kartları vb.

Günümüzde, işletim sistemleri sadece bilgisayar, tablet veya akıllı telefonlarda değil, evlerimizde kullandığımız tüm eşyalar, araba ve hatta kol saatlerinde yüklü olmaktadır!  Hayatımızın her anı ve alanında, bilgisayar ve işletim sistemleri ile kuşatılmış bir haldeyiz!

Peki, teknoloji, bilgisayar, yazılım, işletim sistemi, nesnelerin interneti ve yapay zekâ mı insanlığı yönetecek? Ya da geliştirilen her teknolojik ürün, insanlığa fayda sağlamak ve hayatını kolaylaştırmak için mi, üretilmektedir? Yoksa işletim sistemleri ve yapay zekâ ile insanlık adına köle bir sistem mi kuruluyor?  Dünyayı daha kolay bir şekilde yönetebilmek adına, teknoloji üreten ve geliştirenler,  dijital köle bir insanlık mı talep ediyor?

Peki, İnsanlığın vicdanı konumundaki Türk Devleti ve Türk Milleti neler yapmaktadır? Savunma sanayi alanında geliştirilen teknolojik ürün ve işletim sistemleri,  hayatımıza giren diğer tüm ürünlerde var mıdır? Yoksa Türk Devleti de locadan seyirci konumunda mıdır? Olamayacağına göre! Elbette ki alternatif teknolojik tüm yapay zeka teknolojiler ve işletim sistemleri tasarlanmakta, üretilmekte ve geliştirilmektedir!

Siyaset, Etik ve Siyasal Etik!

Son günlerde yaşadığımız tüm olaylar, açıklamalar ve gelişmeler,  toplumdaki kurumlarda etik kuralların düzenlenmesi gerektiğini yeniden hatırlatmaktadır! Etik kurallar olmadığı durumlarda, toplum ile muhatap olan tüm kurumlara karmaşa ve kaos hakim olacaktır!  Doğa boşluğu kabul etmeyeceğine göre! Kaos hakim olduğu zamanlarda, insanlık adına yeni bir medeniyet kuramazsınız!

Etik kuralları olmayan bir sosyal kurum düşünülemez!  Etik kuralların en fazla dikkat edildiği yer siyaset kurumudur! Siyaset kurumu, toplumun vitrini konumundadır! Siyaset, vatandaş ile yapılır! Siyaset, vatandaşa rağmen yapılamayacaktır!  Siyaset, makam, mevki, kadın,  para ve güç demektir!  Dikkat edilmediği durumlarda, makam, mevki, para ve güç her türlü pisliği üzerine çekecektir!

Ahlak, etik, toplumsal normlar, siyaset, siyasi ahlak ve siyasal etik nedir, kalem ve kelam izin verdiği kadar izah etmeye çalışalım!

Ahlak;  Belli insan toplulukları tarafından belli bir dönem içerisinde benimsenmiş ve insanlara yol gösteren temel kurallar kümesi olarak tanımlanabilir!

Etik; İnsanların tutum ve davranışların iyi – doğru veya kötü – yanlış yönden değerlendirilmesi şeklinde tanımlanabilir!

Toplumsal normlar; Kişi ve grupların tavır ve davranışlarının nasıl olması gerektiğini belirleyen ve yaptırımlarla destekleyen ortak toplumsal kurallar bütünüdür!

İnsanın asıl görevi,  yaşamda karşılaşılan ve yadırganan, istenmeyen, sıkıntısı çekilen sorunların değişim ve çözümüne yardımcı olmaktır! Toplum dinamikleri ve milletin birliği adına, olan bitenlere seyirci kalmamak ve çözüm yollarını gösterip aydınlatmaktan geçmektedir!

Etik olmadan ahlâkîlikle ilgili değerlendirme yapmak temelsiz bir bina inşa etmek ya da köksüz bir ağaç dikmek anlamına gelecektir! Ahlâk olmadan yapılan etik tartışmalar meyvesiz bir ağaç veya yaşamak için elverişli olmayan bir binadan farkı kalmayacaktır!

Etik, insan ve topluma ilişkin bir kavram olduğundan, tüm sosyal kurumlarla yakın ilişki veya iletişim kurmak durumundadır. Gelişmiş toplumdaki en belirgin özelliklerinden biri etik uygulamalar ve bu alanda sergiledikleri çabalar, gelişmişlik ölçütü olarak kabul edilmektedir.

Etik ve ahlâk, hem bilgi birikimi gerektirmekte, hem de bilginin yaşama geçirilmesini istemektedir. Etik ve ahlâka ilişkin sorunları salt bir bilgi sorunu olarak görmek eksik bir değerlendirme olacaktır.

Siyaset kurumu, sivil toplum çalışmalarının en aktif ve etkin olanıdır! Devlet sistematiğinde, çoğu girişim ve çalışmalar sivil toplum mahareti ile yürütülmektedir! Devletin müdahil olamadığı durumlarda sivil toplum örgütleri devreye girmektedir! Siyaset kurumu, sivil toplumun ayrılmaz bir parçasıdır!

Siyasal ahlak, bir toplumdaki siyasal yapılar, kurumlar, roller, düşünceler ve eylemlerin ahenk ve düzen içerisinde bulunmasını sağlayan normlar bütününden meydana gelmektedir! 

Siyasal ahlak, toplum yönetiminde var olması ve uyulması gerekli kuralları ve kurumları ifade eder. Politikacılar dâhil olmak üzere toplumda ki tüm bireylerin, siyasi ahlakı oluşturan normlara göre davranmaları gerekmektedir.

Politikacı, meslek olarak siyaseti seçmesinden dolayı siyasal etiğe dayalı nitelik ve özellikleri üzerinde taşımalıdır!

Politikacı, politikayla uğraşması nedeniyle, hem ruhsal doyum sağlamalı ve hem de meslekten sağladığı kazançla geçimini yerine getirmelidir!

Weber; Politikacı, politikayı sadece iktisadi gayelerle üstlenmemelidir! Politikacı, ya politika için yaşamalı ya da politikanın sırtından yaşamalıdır, diyor! 

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli; Kirli bir denizin çevresinde sağlıklı bir hayat kurulamayacaktır! Günümüz dünyasında çevre sorunları ile insan sorunlarını birbirinden ayırmak neredeyse hayaldir! Çevre demek aynı zamanda vatan demektir!  Çevreye hürmet çağın şifrelerini çözmenin, huzurlu ve mutlu bir hayatın ilk şartıdır! Çevre etiği ne kadar önemliyse, siyasi etik kuralları da bir o kadar önemlidir ve ihlali düşünülemeyecektir! Siyasi etik yasasının daha fazla gecikmeden sür’atle ve mutabakatla çıkarılmalıdır! Siyaset kör bir cendereye sıkıştırmadan centilmenlik içinde yapılmalıdır! Dimyata pirince giden evdeki bulguru da hesaba katmalıdır! İşte bu siyasetin görevidir!  Söylenenin aksine su testisi su yolunda kırılmadan adresine ulaşabilmelidir! Siyaset bunun için vardır! Siyaset bunu öngörmekle mükelleftir! Siyaset bu akıl tutulmasının sebep olduğu düğümü çözmekle yükümlüdür, ifade ve vurgularının, yenidünya sistematiği çerçevesinde, 2023 – 2053 ve 2071 hedeflerindeki Büyük ve Güçlü Türk Devlet adına, devlet yönetimindeki tüm kurumların etik kurallar ile mücehhez,  devletin tüm memuru ve siyasetçilerin etik kurallar ile donanımlı olması, acil ve ivedi olarak siyasal etik yasasının çıkması gerektiği zaviyesinden, çok manidar ve dikkate değer olduğunu düşünüyorum!

Soykırım ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), geçtiğimiz günlerde, soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçları araştırmak üzere, “ Uluslararası Soykırım ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar Enstitüsü ” adıyla,  bir üniversite bünyesinde Enstitü kurulmasına yönelik bir çalışma başlatmıştır!

YÖK, bir üniversitede kurulmasını planladığı Enstitüde, sadece Ermenilerle ilgili asılsız soykırım iddialarına değil, aynı zamanda Amerika’dan Afrika’ya, Asya’dan Avrupa’ya kadar dünyanın her neresinde olursa olsun insanlığa karşı işlenen suçlara ilişkin araştırmaların gerçekleştirilmesi de hedefleniyor!

YÖK, emperyalist devletlerin tarihin çeşitli dönemlerinde, işgal ettikleri ve sömürdükleri topraklarda yaşayan halkların egemenlik haklarını yok sayma, onları katletme, sürgün etme, dillerini değiştirme, asimilasyona tabi tutma, dini yaşayışlarına müdahale etme ve onlara gaddarca davranma gibi pek çoğu insanlık suçu oluşturan politikalarına tanıklık edildiğine dikkat çekmektedir!

İnsanlığa karşı işlenen suçlar ve uluslar arası suçlar nelerdir, izah etmeye çalışalım! Uluslararası suçlar kavramı, uluslararası hukuka aykırı ve uluslararası sözleşmelerle kovuşturulması kabul edilen suçlar anlaşılmaktadır! Uluslararası suçlar; hukuk suçları ve diğer uluslararası suçlar şeklinde iki kategoriye ayrılmaktadır!

Literatürde uluslararası hukuk suçları olarak soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı savaşı suçu olarak dört grup suç kabul edilmektedir!   

İnsanlığa karşı suçlar kavramı, uluslararası metinlere, Nuremberg Mahkemesi Şartı ile girmiş, daha sonra Tokyo, Eski Yugoslavya ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi statülerinde yer almış ve son şeklini Roma Statüsünde almıştır!

İnsanlığa karşı suçlar ifadesi ve bu suç tipiyle ilgili olarak Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası sözleşme imzalanmıştır! Tüm bu çalışmaların sonucu olarak insanlığa karşı suçlar, Roma Statüsünde ayrıntılı şekilde yer almıştır!

Roma statüsü ile sürekli nitelikte bir uluslararası ceza mahkemesinin kurulması ve uluslararası nitelikte suçların tanımlanması,  suçların, cezaların ve yargılama usulünün belirli olması kişiler için büyük bir güvence niteliğindedir!

İnsanlığa karşı işlenen suçlar;  a) adam öldürme, b) toplu yok etme, c) köleleştirme, d) halkın sürülmesi veya zorla nakli uluslararası hukukun temel kurallarının ihlali sonucu hapsetme veya fiziksel özgürlüğün başka biçimlerde ciddi olarak kısıtlanması, e) işkence, f) ırza geçme, cinsel köleleştirme, fuhşa zorlama, hamileliğe zorlama, zorla kısırlaştırma veya benzer ağırlıkta diğer cinsel şiddet, g) politik, ırksal, ulusal, etnik, kültürel, dinsel veya cinsel nedenlerle uluslararası hukukta kabul edilemez olarak benimsenen evrensel ölçütlere bağlı, bu paragrafta ya da mahkemenin yetkisi içindeki herhangi bir suç ile ilgili olarak diğer eylemlerle ilgili esaslar çerçevesinde herhangi bir gruba veya herhangi bir belirlenebilir topluluğa zulmetme, h) şahısların zorla kaybettirilmesi, i) ırk ayrımcılığı, j) vücuda veya ruh ve beden sağlığına ciddi zarar vermeye bilinçli olarak neden olacak nitelikteki diğer benzeri insanlık dışı fiiller, şeklinde tasnif edilmektedir!

Kadim Türk Devlet Aklı denetimindeki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Yüksek Öğretim Kurulu,  Uluslararası Soykırım ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar Enstitüsünün tüm insanlığa hayırlı hizmetlerde bulunması dilerim! Böyle bir çalışmayı dünyada Türk milletinden başka başlatacak bir devlet ve millet yoktur!

Türkler haricinde ki bazı devletlerin geçmişi karanlıktır! Ulusal çıkar ve sömürge adına yapmadıkları zulüm ve insani katliam kalmamıştır! Medeni Avrupalı devletlerin zenginlik ve refahının arkasında sömürge adına çok büyük insanlık suçları bulunmaktadır!

Türk, insanlık tarihinin hiçbir evresinde zulüm yapmamıştır! İnsanlığa karşı, tarihin tüm evresinde, zulüm ve katliam yapanların artık bir bir ifşa olacağı yeni bir döneme eviriliyoruz! Sömürge adına, zulüm, katliam, soykırım ve insanlık suçu işleyen ülkelerin kurmuş olduğu tüm uluslararası kurum ve kuruluşlardan insanlık hayrına bir sonuç çıkmayacağına göre! Böyle bir çalışma, ancak ve ancak Türk Milleti ve Türk Devleti öncülüğünde olacaktır!

Gerçeklerin üzeri artık örtülemiyor! Ne kadar saklasalar ve ne kadar gizlemeye çalışsalar, dijital çağda; gerçeklerin, bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır! Çok medeni Avrupalı devletler, bu gerçekler ile eninde ve sonunda yüzleşmek zorundadır!

Türk Milleti, dünya insanlığının vicdanıdır! Türk Devleti, yeni dönemde küresel bir güç olarak tebarüz etmektedir! Türk Devleti, beş bin yıllık kadim tarihi ve yirmi dört milyon kilometrekarelik medeniyet, kültür ve gönül coğrafyasında, emperyalist devletlerin tüm insanlık suçlarını, mazlum coğrafyaların yeniden ayağa kalkması adına, araştırmak, belgelemek, gerçekleri ortaya çıkarmak ve dünya insanlığın hizmetine sunmakla mükelleftir!

Devlet Aklı ve Ankara Vizyonu!.

ABD Dış İşleri Bakanlığının iki numarası Wendy Sherman, geçtiğimiz günlerde, Ankara’da bir dizi ziyaret ve görüşmeden sonra yaptığı açıklamada; Türkiye ile ilişkilerimiz, ABD için kritik önemdedir! Türkiye, bir NATO ortağımız, stratejik müttefikimiz ve bir dünya gücüdür!  Türkiye, aynı zamanda çok önemli bir iş ve ticaret ortağımız! S-400’leri almak, NATO ittifakında sorun yaratıyor! Türkiye durumun farkında, atması gereken adımları biliyor! Bu adımların nasıl atılacağını da görüştük ve  bu Türkiye’nin kararı olacak, diyormuş!

ABD Dış İşleri bakan yardımcısının mezkûr ifadeleri, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin; Bize göre, S-400 konusunda başkalarının servis ettiği formüller değil, Ankara kriterleri geçerli olmalıdır, vurgusunu hatırlattı!

Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki Türk Devleti,  Corona sonrası kurulacak olan Yeni Dünya düzenine matuf, Ankara vizyonu ve Ankara kriterleri çerçevesindeki beka yolculuğuna, salimen devam etmektedir! Peki, Ankara kriterleri nelerdir? Ankara vizyonu nedir? Ankara kriterleri ve vizyonunun arkasındaki akıl nedir, diye bir soruya şöyle cevap verebiliriz!

Devlet Aklı; ulusun sevk ve idaresinin temel ilkesi, devletin ilk hareket yasası olarak tanımlanır!  Bazı ülkelerde halen kullanıldığı şekli ile kırmızı kapaklı kitap olarak da ifade edebiliriz! Beş bin yıllık Türk Devletinin bir Kırmızı kitabı yok mudur? Ya da olmalı mıdır?

Devlet Aklı, bir zihniyet, bir yaklaşım ve bir ruh olarak devletin tarihsel kökeni kadar kadimdir! Tarihi bir iki asır olan devletlerde Devlet Aklı olacak fakat beş bin yıllık Türk Devletinde, Devlet Aklı yoktur diyenlere duyurulur!

Devlet Aklı, devletin genel ve değişmeyen ruhu ve özüne sahip, zaman ve mekân bakımından evrensel bir doktrindir!

Devlet Aklı,  devleti, bizatihi amaç ve yüce değer olarak görmekte ve onun selameti ve muhafazasına mutlak öncelik tanımakta ve bu çerçevede siyasal eylem ve yöntemleri belirlemektedir!

Devlet Aklı, devletin bekası,  devletin varlığı ve devletin gücünü korumaya yönelik yapılması gerekenler ve bunun araçlarının bilgisine ilişkindir!

Devlet Aklı, devletin rasyonel yönetim sanatına ilişkili ve bunun araçlarının bilgisini elde etmenin ve geliştirmenin, gerekli ve yeterli derecede elde etmenin arayışına girmektedir!

Devlet Aklı, devletin muhafazası için tehlike arz eden unsurları bertaraf etme araçlarının bilinmesi ve yönetim sanatının doğru işlemesini temin edecek ve devletin bütünlüğü ve gücünü muhafaza edecektir!  

Devlet Aklı, devlet mezkûr araçların bilgisi ile düşman tehditlerinden emin olabilecektir! Bütün bunlar, devlet aklının bir parçası haline getirdiği bilgi ihtiyacı, yönetme sanatının bir tekniği olarak istihbarat sanatının ortaya çıkmasına ve şekillenmesine yol açmıştır!

Devlet Aklının ayrılmaz bir birimi haline gelen istihbarat,  bilgi veya haberden öte, devlet için tehlike ve tehdit unsurları önlemenin araç ve yöntemlerini ortaya çıkarmak ve kaotik bir ortamda yönetim sanatının doğru bir biçimde gerçekleşmesine ilişkindir! İstihbarat önemli bir bilgidir! Günümüz dünyasında BİLGİ çok büyük bir güçtür! Güç olmadan savaşamazsınız! Güç olmadan hiçbir  savaşı da kazanamazsınız!

Türk Devleti, MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı), KALE binasını neden yaptı diyen, ahmak, sefih, gafil ya da işbirlikçilere, duyurulur!  Ya da MİT yabancı ülkelerde neden operasyon yapıyor, diyenlere! Küresel ve emperyalist her devlet, istiklal ve bekası adına dünyanın her bir bölgesinde operasyon yapar ve yapmak zorundadır!

Devletin içinde, milli bilinç, milli ruh ve bağımsız politikalar üreten milli bir kanat var mıdır?  Bu damar ya da kanat, kim veya kimlerden oluşmaktadır? Devlet Aklı, Derin Devletin çok ötesinde,  Milli Stratejik bir Üst Akıldır! Türk Devleti ebed müddet devam ülkü ve ilkesi ile hareket eden, devletin varlığı ve bekası,  milletin birliği çerçevesinde hareket etmektedir!

Küresel ve emperyalist güçlerin Afrika ve Avrasya’daki çıkarları çerçevesinde, engel olarak görülen hedef Türk Devletidir!  Afrika, Avrasya ve Orta Doğu bölgesinde, kadim devlet geleneği, tüm gönül coğrafyasındaki bağları ile karşılarına çıkma potansiyeli geliştirebilecek Türk Devletinden başka bir güç yoktur! Türk Devleti, Devlet Aklı nezaretinde ki beka ve istiklal yolculuğuna, Ankara kriterleri ve Ankara vizyonu çerçevesinde devam edecektir!

Avrupa’dan Acı İtiraflar!..

Soykırım, genel olarak uluslararası hukuk ve özel olarak da uluslararası ceza hukuku alanına giren bir hukuk ihlalidir! Soykırıma dair ulusal hukuktaki düzenlemeler ve iki alandaki gelişmelerin sonucunda gerçekleşmektedir!

Soykırım (genocide), bütün bir insan topluluğunun var olma hakkının inkârıdır! Tıpkı cinayetin (homicide), kişilerin yaşam hakkının inkârı olduğu gibi var olma hakkının böylesi bir inkârı, insanlığın vicdanını sarsmakta, insanlık değerlerinin,  topluluklarca temsil edilen kültürel ve diğer katkıları açısından büyük kayıba yol açmakta ve soykırım doğal hukuka, BM’nin ruhuna ve amaçlarına aykırıdır!

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), geçtiğimiz günlerde, soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçları araştırmak üzere, “ Uluslararası Soykırım ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar Enstitüsü ” adıyla bir üniversite bünyesinde Enstitü kurulmasına yönelik çalışma başlattı!

YÖK, belirli kriterleri taşıdığı değerlendirdiği bir üniversitede kurulmasını planladığı Enstitüde, sadece Ermenilerle ilgili asılsız soykırım iddialarına ilişkin değil, aynı zamanda Amerika’dan Afrika’ya, Asya’dan Avrupa’ya kadar dünyanın her neresinde olursa olsun insanlığa karşı işlenen suçlara ilişkin araştırmaların da,  gerçekleştirilmesi hedefleniyor!

YÖK,  emperyalist devletlerin tarihin çeşitli dönemlerinde giriştikleri soykırım ya da insanlık suçu kavramı çerçevesinde değerlendirilebilecek uygulamaları, kimi coğrafyalarda halen devam ettiğine, işaret ediyor!

YÖK, insanlık tarihinin emperyalist ülkelerin işgal ettikleri ve sömürdükleri topraklarda yaşayan halkların egemenlik haklarını yok sayma, onları katletme, sürgün etme, dillerini değiştirme, asimilasyona tabi tutma, dini yaşayışlarına müdahale etme ve onlara gaddarca davranma gibi pek çoğu insanlık suçu oluşturan politikalarına tanıklık ettiğine, dikkat çekiyor! ​

YÖK, dünyanın neresinde olursa olsun emperyalist ülkelerin geçmişte ve/veya günümüzde işlediği suçlar, kurulacak olan bu Enstitü bünyesinde bilim ve hukuk düzleminde akademik bir üslupla ele alınarak, araştırmaların sonuçları ulusal ve uluslararası kamuoyu ile paylaşılmak üzere raporlanacak! ​

YÖK, uluslararası boyutta araştırmalara imza atması hedeflenen bu Enstitüde sadece Türk akademisyenler ve araştırmacılar değil, aynı zamanda yabancı bilim insanlarının da görev alması planlanıyor!. ​

YÖK, belirlenecek bir üniversite bünyesinde kurulacak bu Enstitü, insan kaynağı açısından YÖK tarafından desteklenecek, kapsamına denk çeşitlilikte bir akademik yapılanmaya kavuşturulacak! Doktora Projesindeki insan kaynağı da bu Enstitüye katkı sağlayacaktır!

Kadim Türk devlet Aklı denetiminde ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Yüksek Öğretim Kurumunun, Uluslararası Soykırım ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar Enstitüsü kurulmasına yönelik girişimi akabinde,  çok medeni iki Avrupa devletinden mezkûr konudaki hamle ve açıklamalarına şahit olduk! Neden acaba?

Fransa Devlet Başkanı Macron, Ruanda’yı ziyaretinde, soykırım anıtında yaptığı konuşmada, sorumluluğumuzu kabul etmeye geldim! Yüz binlerce kurbanı bu cehenneme terk ettik! Fransa suç ortağı değildi. Dökülen kan, Fransız askerlerinin eline bulaşmadı! Sorumluluğumuzu kabul etmek karşılıksız bir jesttir! Geçmişteki uzun sessizlikten sonra bunu kurbanlara borçluyuz! Bu kabullenme süreci, bize bu karanlıktan çıkıp yeniden birlikte yürümeyi umut ediyor! Bu karanlıktan geçenler belki bizi affedebilir, böylelikle kendimizi affetmemizi sağlayabilir, diyormuş!

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas yaptığı yazılı açıklamada; Biz artık, Namibya’da meydana gelen olayları, bugünün perspektifinden baktığımızdan soykırım olarak görüyoruz! Tarihi ve ahlaki sorumluluk anlayışıyla, Almanya’nın Namibya’dan ve öldürülenlerin akrabalarından özür dilediğini!  Kurbanların maruz kaldığı çok büyük eziyeti tanıma jesti olarak bu ülkenin kalkınmasını ve yeniden inşasını 1,1 milyar euro tutarındaki mali yardımla destekleyeceğiz, diyormuş!

Fransa ve Almanya panik halinde ki özür açıklamaları ve yaptıkları soykırımları kabul çırpınışları başlaması akabinde, soykırım yapmış olan medeni ülkelerin de sıraya girmesi beklenmektedir! Tamamı tarihlerinde ki insanlık suçları ve yaptıkları soykırımları bir bir itiraf edecek ve kabul edecekler! Soykırım yaptıkları halklar ve dünya insanlığından özür dileyecekler! Akabinde de tabii ki soykırım tazminat davaları gelecektir!

Türk milletinin tarihinde ve hiçbir evresinde, zulüm ve katliam yoktur! Saçma sapan belge ve bilgiler ile Türk milletine çamur atmaya çalışanlar, atmaya çalıştıkları çamurda bir bir boğulacaktır! Kendi tarihleri yalan, dolan, yıkım, kan ve katliam üzerine bina edilmiştir! Kan olmadan yaşayamazlar! Katliam olmadan yapamazlar! Yıkım olmadan duramazlar! Bugün gördüğümüz zenginlik ve rahatlıkları da,  kan ve gözyaşı üzerine bina edilmiştir!

Türk, ihya ve inşa demektir! Türk, yenidünya düzeninde, dünyanın her bir bölgesine, tarihte olduğu gibi, Adalet dağıtmak, hakikati yaymak, mazlum milletlere hami olmak, insanlığı ihya etmek, ülkeleri de yeniden mamur ve inşa etmek üzere, vicdan yolculuğunu başlatmıştır!

Türk, dünya insanlığının vicdanıdır! Dünyada yeni bir dönem başlamaktadır! Eski dünyanın uluslararası kurumları bir bir yıkılmaktadır! Dünya insanlığını bir yalan üzerine katleden ve sömüren devletler, tünelin ucunda ki YOK OLUŞLARININ ışığını gördükleri için ön almaya, şirin görünmeye ve şaklabanlıklar yapmaya başlamıştır! Devamı da gelecektir!

Siyaseti ve Gündemi Okumak!.

Malcolm X; Eğer dikkat etmezseniz medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri de sevmenize sebep olur, diyor! Neden acaba?

Bilgi çağı olarak nitelendirilen ve kişisel yeteneklerin ön plana çıktığı günümüzde, birey, yaşam alanı içerisinde, gereksinimlerini gidermek, duygu ve düşüncelerini başkaları ile paylaşmak, mesaj vermek, bilgi kazanmak ve dengeli biçimde yaşayabilmek için toplumdaki diğer bireylerle iletişim kurmak zorundadır!

İletişim hayatımızın önemli bir parçasıdır! Okumak ve okuryazarlık nedir, gündemi ve siyaseti okumak nedir, büyük resmi görmek nedir, medya okuryazarlığı ve dijital medya okuryazarlığı nedir, izah etmeye ve medya mesajlarına maruz kalan bireyin hata yapmamak, devlet ve milletine karşı gaflet ve ihanet konumuna düşmemek adına, nelere dikkat etmesi gerektiğini izah etmeye çalışalım!

Kişiler arası iletişimin en temel öğesi dilin etkin kullanımı, hem kişilerin toplum içinde diğer kişilerle iyi bir iletişim kurması ve hem de temel dil becerileri olarak kabul edilen okuma, yazma, dinleme, konuşma, anlama, yorumlama ve eyleme geçme becerilerinin gelişmesine olanak sağlar!

Okuduğunu ya da dinlediğini anlamayan, bilgi, düşünce ve duygularını sözlü veya yazılı olarak;  doğru, açık ve anlaşılır bir şekilde ifade edemeyen kişi, yanlış yorumlarda ve hatta yanlış eylemlerde bulunabilir!

Yanlış anlama ve yanlış anlaşılmadan kaynaklı iletişim kazalarına şahit olmaktayız! İletişim kazaları akabinde, gönlü kırılan kişiler ve bazı durumlarda muhataplar kendini tabii ki savcılıklarda bulacaktır!

Okuma ve okuduğunu aktif anlama becerileri; bir metne dökülmüş sözcük ve kavramları seslendirme, yineleme, ezberleme ya da belleme değildir!

Yazıya geçirilmiş veya sözcüklere dökülmüş, anlamlandırılmış ya da kodlanmış kelime, kavram, cümle, görsel gösterge, işaret, paragraf veya metinlere can verme,  bunları algısal birtakım işlemlerden geçirerek işlevselleştirme, belleğe yerleştirme, bilinçli olarak yeniden aktif olarak anlama, anlamlandırma, yorumlama ve eyleme geçme işlemidir!

Birey, okuma ve okuduğunu anlama sürecine tam anlamıyla bir işlerlik kazandırılabilmesi için, öncelikle, sözcükten başlayarak, görsel gösterge, işaret ve cümlelere kadar devam eden anlam bağıntılarının iyi bir şekilde özümsemesi, anlamlandırması, yorumlaması ve metinden bir sonuç çıkarması beklenir!

Medya okuryazarlığı; kamuoyunun, görsel, işitsel ve basılı medya mesajlarına erişebilme ve erişilen medyaları eleştirel bakış açısı ile çözümleyip anlama, yorumlama ve değerlendirebilme becerisidir! Medya alanında yapılan çalışmalar, medya okuryazarlığı eğitimi olarak adlandırılmaktadır!

Dijital okuryazarlık;  akıllı telefon, tablet, dizüstü bilgisayar, masaüstü bilgisayarlar ve ağ cihazlar aracılığı ile bilgiyi bulma, araştırma, anlama, analiz etme, üretme ve paylaşabilme becerilerini ifade eder!

Medya, toplum ve özellikle çocukların fiziksel, psikolojik, bilişsel ve sosyal gelişimleri üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olduğu iddia edilmektedir!

Normal bir vatandaş, günde ortalama üç ile beş bin arasında, görsel ve işitsel mesaja maruz kaldığını bir kenara not edelim!

Medyada bu kadar mesaja muhatap olan kişi; mesajlarda ki yalan, yanlı ve yönlendirme olup olmadığını nasıl ayıklayacaktır? 

Bu kadar mesaj arasında, mesajı verenin nasıl bir kodlama yaptığı ve görsel göstergeler ile hedefinin ne ve neler olduğunu, işinde ve aşında ki bir vatandaş nasıl çözümleyebilecek, anlayabilecek, anlamlandırabilecek ve yorumlayacaktır? Tabii ki işi çok zordur!

Medya iletilerinin kendine özgü yapısı, dili, şifresi, kodları, işaret, görsel gösterge ve eşik bekçilerinin de hangi küresel ve emperyalist güçlerin adamı olduğu ve kimler tarafından yönlendirildiği ve beslendiği ya da kullanıldığını da unutmamak gerekir!

Medyada ki mesajların hedefi nedir? Nereye varılmak istenmektedir? Kim veya kimler, medya üzerinden savaş vermektedir?

Aksi halde mesajları ve gündemi okuyamamaktan kaynaklı, hata yaparız! Aksi halde, devlet ve millete karşı yanlış yerde konum alabiliriz! Bilinçli olarak, devlete karşı yapılan hainlik ve ihanetin gereğini devlet yapacaktır? Peki,  farkında olmadan ve gaflet halindeki hainlik ve ihanete neler demeli?

Yüz yıl önce yalan, yanlı ve sahte haberler ile Osmanlı İmparatorluğunun nasıl parça parça edildiğini hatırlatmak isterim! Yakın tarihte bölgemizde Irak, Libya ve Suriye gibi ülkelerin sahte haberler ile nasıl karıştırıldığını, vatandaşın birbirine nasıl kırdırıldığını ve devlet otoritesi ortadan kalkınca, kaos ortamından kimlerin beslendiğini ya da ülkeye çökmeye çalıştığını da asla unutmayalım!

Medyadaki mesajlar üzerinden, beş bin yıllık Kadim Türk Devleti Aklı, hafızası, geleneği ve devlet sistematiğine zarar vermeye kalkışan küresel güçler ve içeride ki bizden görünümlü işbirlikçi ve işbirlikçi ekol temsilcilerine karşı, mesajlarını ve gündemi net okuyabilmek, yanlış yerde konum almamak adına,  her daim uyanık olmalıyız!  

Haber, yazı, metin veya başkaca iletişim mesajları, yeniden okumalı, yeniden anlamalı,  yeniden istişare etmeli, yeniden anlamlandırmayı ve yeniden bir daha bir daha yorumlamalıyız!

Devlete Rağmen Devletçilik Oynanmaz!.

İnsan; duygu, düşünce ve eylemlerinden sorumludur!  İnsan, aklının çapı ve idrakinin boyutları oranında,  yapıp ettiği şeylerin sonuçlarından da sorumludur!  Her durumda ve her fiilinde sorumlu bir varlıktır, insan! Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır, buyurmaktadır!

Türkiye’de devlet adamları daha büyük bir sorumluluk altındadır!  Bulundukları konum, birikim, makam ve mevkileri, onlara göstermeleri gereken üstün bir sorumluluk yüklüyor! Neden acaba?  Bu asil millete, ihanetin bedeli hem bu dünyada hem de diğer tarafta çok ağırdır!

Eskilerin ifadesi ile tarih tekerrürden ibarettir! Peki, bugün yaşanan tüm olay ve olgular, tarihte yaşanmışlıklar çerçevesinde, bir izdüşümü ya da yansıması var mıdır? Var ise tarih ibret alınmış olsa tekrardan ibaret midir?

15 Temmuz hain darbe kalkışmasından itibaren Devlet sistematiğine hâkim olan Devlet Aklı, üç koyunu gütmekten aciz ve üç koyun versen kaybedecek olan siyasetçi ve kendi ikballerinin devamlılığını adına siyasi yapıya çöreklenmeye çalışan miras yedilere, asla izin vermeyecektir! Devlet, mezkur yapıyı yok eder ve miras yedi ekollere asla teslim etmez! Devlet, Kadim Devlet Aklının bağımsız politika yolculuğuna, kurucu irade lider ve kadrolar ile devam edecektir! Birileri güç ve iktidarlarının devamlılığı adına dolaylı itiraz etmektedir!

Yeni kurulmakta olan yenidünya düzeninde ki Türk Devlet sistematiğine hangi ekol temsilcileri hâkim olacaktır? Kavga da buradan kaynaklanmaktadır! Elbette ki kurucu irade ve kuvay-i milliye ruhu yerli ve milli vatan evlatları! Başkaca bir tercihimiz yoktur!  Aksi halde, bir yüz yılı daha,  hem ülkemiz, hem milletimiz, hem bölgemiz ve hem de mazlum milletler adına,  kaybederiz! Böyle bir lüksümüz olamaz!

İnsanlık tarihi ve devletlerin mazisi, ihanetler ve hatalar silsilesi ile doludur!  Dünya insanlık tarihinde bu kadar devlet ve imparatorluk neden yıkılmış ve   tarihin tozlu raflarında yerini neden almıştır? Acaba neden?

Dünya insanlık tarihinde tespit edilen on altı Türk Devletinden dem vuruyoruz! Peki, bu kadar Türk Devleti neden yıkılmıştır? Dışarıdan gelen saldırı ve düşman etkilerini anladık, içerideki hainlik ve gafletleri nereye koyacağız?  Allah, kimseyi, bu asil millete düşman etmesin! Allah,  kimseyi, bu asil millete farkında olmadan ihanet konumuna da düşürmesin! Âmin!

İnsan denen varlık, yaratılış gereği zayıf ve acizdir! İnsan denen varlık, hatalar ile mücehhezdir! İnsan denen varlık, dünyalık, makam –  mevki, para –  pul ve kadına zafiyetinden kaynaklı her an hataya düşebilir ve yamulabilir!

Türk Devlet Aklı, devlet ve milletine karşı yamulan, gaflete düşen ve ihanet eden,  sıfatı ve unvanı ne olursa olsun, siyasetçi ya da gazeteci kimliği altındaki kişilerle,  bir gün hesaplaşır! Devlet Aklı, sadece mühlet verir fakat ihmal etmez! Devlet Aklı, devlet ve millete karşı gaflet ve ihaneti asla unutmaz! Devlet Aklı,  milletin malına göz diken gözleri bir gün oyar! Devlet Aklı,  milletin malına el uzatan elleri bir gün kırar! Mezkur kişileri, zamanı geldiğinde, kodese gönderir ve haksız elde ettikleri tüm mal varlıklarına el koyar! Bizden hatırlatması!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah;  Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla!  Hiç kuşku yok, lütfü bol olan yalnız sensin, buyurmaktadır!

Kadim Türk Devlet Aklı denetimindeki Büyük ve Güçlü Türk Devletinin 2023 – 2053 ve 2071 hedeflerine, kurucu irade kadrolar ile salimen devam etmesi, devletin varlığı ve   milletin birliği, istikbal, istikrar ve beka yolculuğunun inkıtaa uğramadan devamlılığı adına, içeride arıza çıkarma ihtimali kişi veya ekol temsilcilerini tasfiye etmek zorundadır!

Türk Devlet Aklının belirlemiş olduğu bağımsız ve istiklal planına aykırı iş yapan veya yapma ihtimali olan kişi ve ekol temsilleri, bu kutsal yolculukta geride kalacaktır! Kadim Türk Devlet Aklı, Kızılelma ve Turan yolculuğunda sorun çıkarma potansiyeli olan kişi ve ekoller ile yollarını ayırmak zorundadır!

Aksi halde, yolda kalırsınız! Aksi halde, yolunuzu ve hedeflerinizi kaybedersiniz! Aksi halde, tarih olursunuz! Aksi halde, yenidünya sistematiğinde sadece bir figüran olarak yer alırsınız! Başka bir Türk Devleti kurulmayacağına göre! 

İnsanı Yaşat ki, DEVLET Yaşasın -2-

Şeyh Edebali, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beye nasihatlerinde şöyle ifade buyurmaktadır! Ey Oğul!   Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!  Zümrüt-ü Anka’nı iyi seç ki, Kaf Dağı sana yakın olsun! Zümrüd-ü Anka ve Kaf Dağı!.

Kitleleri etkileme ve sürükleme kapasitesi olan, karizma ve vizyon sahibi liderin özellikleri ve devlet adamı kimdir, devlet adamı kime denir, her siyasetçiye devlet adamı diyebilir miyiz,  izah etmeye çalışalım!

Siyaset meydanlarda yapılır! Siyaset adamı ve özelliklede siyasi parti başkanı,  karizmatik ve liderlik özellikleri olmalıdır! Siyaset adamı, seçimi kazandıktan sonra siyasetçi kimliğini bir kenara bırakmalı ve artık devlet adamı olmalıdır! Aksi halde bizim gibi ülkeler yerinde saymaya ve patinaj yapmaya devam eder!

Devlet dediğimiz kurumda, birlik ve beraberlik adına,  süreklilik esastır! Devletin bekası adına, değişmez kurallar bütünü vardır ve olmalıdır! Her siyasi parti veya siyasetçiye göre, devletin değişmez kurallarında esneklik olamaz! Siyasetçi, devletin bekası ve milletin birliği adına bu kurallara uymak zorundadır! Uymadığı durumlarda neler olduğunu tarihin tozlu raflarından okuyabiliriz!

Devlet ve millete hizmet etmesi için göreve başlayan, amir, memur, müdür,  emniyet müdürü ve daha sayamadığımız devletin tüm memurları;  onun, bunun, şunun adamı veya şu siyasetçinin yakını ve kontrolünde gibi ifadelere şahit olmaktayız! Ne demekse?

Devletin amiri veya emniyet müdürü, savcısı ve hâkimi,  neden birisi veya birilerinin yakını ve adamı olmak zorundadır? Yoksa bu kişilerin maaşını ifade edildiği gibi adamı oldukları beyler mi ödemektedir? Devletin memuru, kimsenin adamı olmak zorunda değildir! Devletin amiri de memuru da devlet ve millet için çalışmak ve hizmet etmek zorundadır! Devletin memuru, kişi ya da belirli zümrelere hizmet etmesi için atanmamıştır!.

Devlet memuru olup, aldığı maaşı beğenmeyen ve bu kadar maaşa ancak bu kadar çalışma zihniyetine de anlam veremiyorum!  Aldığı maaşı beğenmiyor ve niteliklerine göre özel sektörde daha fazla maaş alabileceğine inanıyorsan, devleti neden meşgul edersiniz? Devlet ve millete hizmet etmek için hem eğitim,  hem ehliyet ve hem de liyakat sahibi gençler beklemektedir! Devleti ve milleti meşgul etmeyin! Boşaltın o makamları!

Dünya tamamen dijital bir sisteme dönerken, devletimiz de bu yönde adımlar atarken, devlet memuru fakat elli sekiz yaşın üzerinde bilgisayar klavyesinin ENTER tuşundan bihaber kişiler ile mi dünya ile rekabet edeceğiz? Bu kişileri, eski yasalarda olduğu gibi  altmış beş ya da altmış yedi yaşına kadar, bu  asil millet beslemek zorunda mıdır?!

Lider;  bulunduğu çevreye fayda sağlayan, süregelen gelenekte köklü değişiklikler yapan ve çevreyi yönetmek için sorumluluk, sezgi, zekâ ve bilgiye dayalı karar ve uygulamalar taşıyan kişiye denir!.

Lider; çevresinde bulunan bireyleri hitabet gücü, sahip olduğu bilgi ve vizyonu ile etkileyip, sürükleyen bir yapıya sahiptir!

Lider; güçlü sosyal değerler sayesinde çevresinde yarattığı karizma ve  sahip olduğu örnek kişilik ve tutarlı davranışla ile  etkin bir rol modeli olmasına yol açar!.

Devlet adamı, siyasetten geldiği gömleğini çıkaran ve devlet gömleğini giyen ve onun kurallarına uyandır!

Devlet adamı, görevine başlarken ettiği yemine sadık kalandır!

Devlet adamı, yasalara ve yargıya saygılı olandır!

Devlet adamı, devlet ve milleti yaşatmak için vardır!

Devlet adamı,  devletten beslenen, semiren ve yaşayan değildir!

Devlet adamı,  bir zümre veya gruba değil, sadece vatandaşa hizmet eder!

Devlet adamı, siyasi yandaş ve nepotizme hizmet etmez!

Devlet adamı,  devletin memurunu sadece ehliyet ve liyakate göre atar, yandaş ve sadakate göre değil!

Devlet adamı, hak ve adalete dayanır,  devletin tüm kanun ve kurallarına biat eder!

Devlet adamı, adaletin olmadığı yerde zulmün olacağını ve zulüm ile de abad olunmayacağını bilmelidir!

Devlet adamı, ilim, bilim, evrensel değerler ve devletin kuralları ile konuşur!

Devlet adamı, vicdana hitap eder, cüzdan ve dünyalık kişisel çıkarlar ile iştigal etmez!

Devlet adamı, kendini,  devlet ve milletin hizmetine adar!

Devlet adamı, yaptığı işlerden kaynaklı,  vatandaştan itaat ve minnet beklemez!