İletişim Uzmanı, Gazeteci ve Köşe Yazarı, Konya Basın camiasının önemli isimlerinden Ahmet ÜNVER kapılarını Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü Son sınıf öğrencilerine kapılarını açtı. Tecrübe ve Reklam sektöre dair düşüncelerini paylaştı.
İletişim Uzmanı, Gazeteci ve Köşe yazarı Ahmet ÜNVER kimdir?
1969 yılında Konya’nın Akören ilçesinde doğdum. İlkokul ve ortaokulu burada tamamladım. Konya Anadolu Ticaret Lisesinden mezun olduktan sonra Çukurova Üniversitesi Ceyhan Meslek Yüksek Okulu Pazarlama Programını kazandım. Dönem 3. sü olarak buradaki eğitimimi tamamladım. İş hayatına 1990 yılında atıldım. Gıda Toptancıları Çarşısında bir firmada muhasebeci olarak işe başladım. Daha sonra aynı firmada satış ve pazarlama müdürlüğü yaptım. İş hayatı ile birlikte Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümüne dikey geçiş yaptım. 2011 yılında aynı bölümde ‘Pazarlama İletişim Açısından Blog Yönetimi’ konusu ile yüksek lisansımı tamamladım.
Sizin için başarılı iş nedir?
Reklamcı; sahanın tozunu yutan kişidir! Reklamcı ve İletişimci sahanın tozunu yutmuş olmalı, dedik! Bunu anlayan müşterilerden teşekkür maksatlı geri dönüşler aldığınız zaman yaptığınız için ne kadar faydalı olduğuna ve işinize daha sıkı sıkıya bağlı kalıyorsunuz. Müşterinin memnuniyeti sektörde çalışanları ziyadesi ile mutlu ediyor ve işine daha bir coşkulu sarılıyor!.
Reklamcılık sektöründe ve bu sektöre girecekler arkadaşlar için neler söylersiniz?
Önce işinizi sevmek zorundasınız!. İnsanları spor, siyaset, din, dil, ırk gibi kategorilere ayırarak farklı gözlerle bakarsanız iletişimci ve reklamcı olamazsınız. Reklam; ticari bir iletişim ve sanat kokan bir ikna aracıdır. Reklamcı ise imaj dünyasının sözcüsüdür. Günümüz toplumlarının oluşumuna, azımsanmayacak katkılar sunan reklam ve iletişim sektörü tüketim toplumunun çok etkin bir gücü ve aracı olmaktadır. Onu yönetmekte, yönlendirmekte ve yeniden yapılandırmaktadır. Daha ayrıntılı söylemek gerekirse reklamcı, insanların ihtiyaçlarını karşılamakta ve ihtiyaçlarını ortaya çıkmasına vesile olmakta, gelecek ile ilgili, kurguya şekil vermektedir. Sahanın içinde bulunmanız, sektördeki oyucuları ve rakiplerinizi çok iyi tanımanız gerekir. Sahayı her an koklamalısınız! Sahadan sürekli bilgi almak ve her daim yenilikçi olmalısınız! Dengeyi iyi gözlemlemelisiniz çünkü bu sektörde bıçak sırtınızda yürürsünüz! Siz talep eden konumunda olduğunuz için müşteriye kendinizi kabul ettirmek zorundasınız!. Kimse sizin kapınızda reklam vereyim diye beklemez! Ya da al şu benim reklamımı yayınla da şu kadar ücret ödeyeyim demez!. . Tüm bunlar puzzle parçaları gibi düşünebiliriz!. Bu işin içindeyseniz kendiniz ile barışık olmalı ve kendinize güvenmelisiniz!. Bir diğer önemli parça ise; insanları sevmek! İşimiz bire bir insanlar ile iletişim olduğu için ilişki yönetimi çok önemlidir!. Son olarak birçok marka ve firma ile birlikte çalışma sürecinde küsmek darılmak ve kaçmak gibi eylemler bu sektöre uzaktır!. Moral bozan durumlar ile her an karşı kaşıya kalabilir ve her an psikolojiniz bozulabilir! Fakat bunlar sizi yıldırmamalı ve hedefinizden alıkoymamalıdır!.
Reklamcılığın toplumdaki genel algısı nedir?
Mesleki hayatında, işin eğitimini almış ve almamış birçok profesyonelin başarıları vardır. Ama her şeyin başı eğitim! Ama nasıl bir eğitim… Günümüzün gelişen ihtiyaçları, insan profili ve sektör gereksinimleri doğrultusunda buralara öğrenci yetiştiren tüm kurumlar ne kadar yeterli! Üniversitelerimizin önemli bir kısmının araçlara sahip olsalar bile, saha ile yani üniversite sanayi işbirliği noktasında hocaların ve özellikle de akademik dünyanın eksik olduklarını ve öğrencilerin teorik bilgi yanında sektörde yetişmeleri tecrübe edinmeleri konusunda önem vermediklerini biliyor, görüyor ve şahit oluyorum! Çünkü bir tıp doktoru nasıl tecrübe elde etmesi için ameliyatlara girmesi gerekiyorsa, bir iletişim öğrencisinin ve özellikle de reklamcının sürekli olarak saha da olması müşteri ile temas halinde olması gerektiğini düşüyorum! Sahadaki duayen reklam ve iletişimciler ile sohbet etmelidir!. Bunu da tabii ki üniversite yönetimi, fakülte yönetimi ve konunun uzmanı iletişim hocası ve akademisyenlerin başka memleketlerden diğer şehirlere gelen öğrencilere öncülük etmesi ve mentorlük yapmaları gerektiğini düşünüyorum!, Akademisyenlik sadece kitabi ve teorik bilgi değildir!. Bu bilgilerin bazen piyasa ile hiçbir alakası da olmuyor!. Bu meslek bir de sürekli saha içinde, müşteri ve insan ile her an diyalog halinde olması gereken meslek İletişim ve Reklamcılık ise!. Ne var ki, işin profesyonelleri olarak sahadaki bunu biliyor, yaşıyor ve yaşanan sıkıntıları da dile getirmeye ve ifade etmeye çalışıyoruz! Birilerinin bizlere kızması, alınması ve küsmesine rağmen! Peki, çözüm nedir?!. Bu çerçevede ve mantıkla tabii ki çözüm yolu görünmüyor!. İletişim fakültelerinde ki hocaların iletişim öğrencilerini tabiri caiz ise elinden tutup sektörün içine atması gerekir! Akademik dünyanın böyle kaygıları olmaz ise tabii ki İletişim, Reklamcılık ve hiçbir sektör gelişmez! Üniversite yönetimi ve İletişim Fakültelerinin sektörü konuşturması, sektör ile sürekli temas halinde olmaları, sektörün gelişimi noktasında bir nevi moderatör olması, iletişim öğrencilerini, meslek hayatında geliştirecek faaliyetlere yönlendirmesi ve donatması gerekir! Bu işin içindeyseniz veya girmeyi düşünüyorsanız sahaya inmeniz şarttır! Yani reklamcıyı her yerde görebilmeliyiz!. Saf BAL üreten Arı gibi her çiçekten polen almasını bilmelidir! Aksi halde iletişimci dediğimiz kişiler, insan insanın zehrini alır durumundan zehir saçan bir konuma dönüşebilir!. Reklamcı çok iyi iletişim kurabilmeli yoksa sahaya atılması mümkün değildir!. İş hayatında ayağını kaydırmak isteyenler olacaktır ve bu durumlarda asla pes etmemelidir!