Yerelde DEVLET’E AYAR Vermek!

Devlet yönetiminde tüm erk ve paydaşlar, devletin işleyişi ve vatandaşa hizmet açısından, birbirine karşı kanunlar ve kurallar çerçevesinde saygılı olmalı ve her bir paydaşı temsil eden kişiler haddini bilmeli! Aksi halde, devlet yönetiminde, kaos ve karmaşa çıkar!

Her bir kurum ve kurum yöneticisinin görev alanları yasalar ve yönetmelikler çerçevesinde belirlenmiştir! Her kurum yöneticisi haddini ve hududunu bilmeli!

Daha önceki dönemlerde; birbirine haddini bildirmeye kalkan erk ve kurum yöneticilerini, hatırlamayan çoktur! Aman Allah’ım, ne günlerdi! Allah o günleri bir daha bu asil millete yaşatmasın!

Eskiden, hangi kurum amiri, başka bir kurum yöneticisi ile kavga edecek veya hangi kurum yöneticisi arıza çıkaracak diye kara kara bekleşiyorduk! Kime ve hangi kuruma faydası oldu ki, bu kavga ve gürültülerin! EGO ve KİBİR tatmininden başkaca!

Devlet ve millete, zaman ve enerji kaybından başkaca hiç bir faydası olmamıştır, devlet yönetiminde ki erkler arasında ki, EGO ve KİBİR savaşlarının!

Küresel Emperyalist güçler ve içeride ki taşeronların işini kolaylaştırmaktan başkaca bir işe yaramıyor!

Bu topraklarda, Küresel Emperyalist güçler ve içeride ki taşeronların ekmeğine yağ süren ve işlerini kolaylaştıran tipler her dönemde olacaktır!

  • Devlet denilen kurumun yerelde ki üst düzey temsil ( VALİ – VALİLİK ) makamına, yerel siyasi ve yerel dinamikler ya da yerel siyasi çeteler ve mafyalar; balans ayarı vermeye ve hizaya getirmeye mi çalışmaktadır? Neden acaba?
  • Siyaset başka bir şey! Devlet ve devlet yönetimi başkaca bir şeydir! Siyaset seçimle iktidara gelir, vatandaşa meydanlarda verdiği vaatleri yerine getirmeye çalışır! Devlet Yönetimi; Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik demektir!
  • Siyaset ve siyasetçi, meydanlarda vatandaşa vermiş olduğu vaatleri yerine getirirken, bazen YAN YOLLARA sapabilmektedir!
  • Siyasiler, tekrardan seçilebilmek adına, yasa ve hukuk dışına çıktığı dönemler olmaktadır! Devlet, bunları KAYIT altına alır ve günü geldiğinde de gereğini yapar!

İmparatorluk geleneği olan Kadim Türk Devleti, her gün 18 yaşındadır! Bu yaşından ne ileriye bir gün alır, ne de geriye bir gün sayar!

  • Beyler! Devlet, çok iyi kayıt tutar! Vakti saati gelince de gereğini yapar! Anlayana! Görene! Köre ve Sağıra ne ola ki!
  • Peki, yerelde, Devleti temsil eden en yüksek ( VALİ – VALİLİK ) makama, yerel siyasiler ve yerel dinamikler ya da yerel siyasi çeteler ve mafyalar; balans ayarı verilebilir mi? Rest çekilebilir mi? Protokol kurallarını çiğneyebilir mi?!
  • Ya da yerelde Devleti temsil eden en yüksek ( VALİ – VALİLİK ) makama kim veya kimler neden saldırıya geçer? Kim veya kimler neden balans ayarı vermeye çalışır!
  • Peki, böyle bir özgüven veya şımarıklık ya da aymazlık nasıl izah edilebilir? Ya da tam bir hadsizlik olarak mı ifade etmeli!

Burası; Kadim Başkent! Burası Kadim Rum diyarı! Bu şehirdeki denge ve güç merkezleri her daim, diri ve canlıdır! Her dönemde, güçleri, etkileri ve varlıklarından bir şey kaybetmediler! Vatandaş, bunları, ne görebilir, ne bilebilir ve ne de tanıyabilir!

Dünya ve bölgemiz; Küresel Emperyalist Güçler ve onların hizmetçileri konumunda ki taşeron ve işbirlikçileri maharetiyle yeniden bir dizayn, bölüşüm ve paylaşım savaşlarına şahit olmaktadır! Bölge halkları olarak halen bu savaşları anlamaktan çok uzak bir durumdayız!

İçeride birbirimiz ile uğraşırken, enerjimizi birbirimize karşı tüketmekle meşgul iken, küresel emperyalist güçler ve işbirlikçileri maharetiyle kocaman bir imparatorluğun parçalanmasına sadece seyirci kalabildik!

Peki, bu gün faklı bir durumda mıyız? Bugün dünden dersler çıkarabildik mi? Bu gün neler yapmalıyız ki, Kadim Türk Devleti ve asil millet bir daha parçalanmasın!

Halen birbirimizle uğraşmaya, bu ülke ve bölge üzerinde hesabı olanların sadece işini kolaylaştırmaya çalışmaktan başkaca neler yapılmaktadır?

Küresel emperyalist güçler, içimizde ki taşeron ve işbirlikçileri maharetiyle, bölgemizde yeniden bir paylaşım savaşının eşiğinde bulundukları bir dönemde, içeride bir ve beraber olması gereken devletin tüm kurum ve kurum yöneticilerine neler olmaktadır?

Küresel emperyalist güçler ve taşeronları; Parça parça olmamızı, kurumlar arasında birbirleri ile didişmesini ve çok kolay bir lokma olmayı ve yutabilmeyi bekleşirken!

Yoksa bölgemiz ve sınırlarımızda ki küresel emperyalist savaşları ve paylaşım operasyonlarını, birileri, bilgisayar oyunu mu zannediyor?

1 -) 14 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Konya Valilik Hükümet Konağı; Nereye ve Ne Zaman Taşınacak?


https://ahmetunver.com.tr/2025/01/14/konya-valilik-hukumet-konagi-nereye-ve-ne-zaman-tasinacak/

Ehliyet – Liyakat – ADALET ve YOL ARKADAŞLIĞI — 2 —

Ehliyet, Liyakat, Adalet, Hakkaniyet ve Nizam, devletin temelidir! Bunlar olmadan devlet, varlığını belki bir dönem fakat ilelebet devam ettiremez!


Adaletin olmadığı toplumlarda, sosyal kaos ve karmaşa hakim olur! Adaleti temsil eden devlet memurları, hem işlerinde vatandaşa ve hem de emrindeki çalışanlara karşı adaletle hükmetmelidir!


Devletin dini adalet, adaleti olmayan devlet dinsizdir! Din adına ve hem de Müslim olduğunu iddia edenler; EHLİYET – LİYAKAT – ADALET ve HAKİKATE mugayir işler ve davranışlar sergileyecek! Peki, bu Zulüm olarak kabul edilebilir mi?

  • Peki, Nepotizm nedir?! Nepotizm; Kamu Kurumlarına; akraba ve yakınların işe alınması! Ayrımcılık ve Kayırmacılık içeren işe alımlar! Bir kişinin ehliyet, liyakat, beceri, kabiliyet veya eğitim düzeyine bakılmaksızın istihdam edilmesi!
  • Nepotizm; Kamu Kurumlarına işe alımlarda, bilinçli bir şeklide yapıldığından toplumda mağdurlar oluşmaktadır! Ya da şöyle ifade edelim! VEBAL oluşmakta ve birileri de VEBAL almaktadır!
  • Toplumda, ehliyetli ve liyakatli bir o kadar genç, bilinçli bir şekilde mağdur edilmektedir! Hayata, devletine ve milletine küsmektedir! Peki, buna hakkınız var mıdır?
  • VEBAL; Mağduriyete sebebiyet veren etkili ve yetkili makamlarda bulunanları yaktığı gibi nepotizm dolayısı ile işe aldıkları kişileri de bir gün yakacaktır!

NizamülMülk; İşinin ehli ve gayretkeş, liyakatli ve takdire şayan, tecrübeli nice kişi atıl bırakılarak bir köşeye atılmıştır! Ne idüğü belirsiz, usul erkân bilmez, kör cahiller nice vazifeyi uhdesine almıştır!. İşinin erbabı, soylu soplu, eline beline diline sahip, özellikle devlete makbul hizmetleri geçmiş, yararlıklar göstermiş ve dirayetli kimselerin bir kenarda işsiz güçsüz durması akla ziyandır, diyor!

Nizamülmülk; Din ve dünya işlerinin uyumlu yürümesi için herkesi liyakatlerince istihdam etmeleri, herkese yeterliliği ölçüşünce iş buyurmaları gerektiğini ortaya koymuştur! Devlette, liyakat ilkesinin varlığı yalnızca padişahın bu ilke çerçevesinde görevlendirme yapmasına bağlı değildir! Aynı zamanda bu görevlendirmelerin takibe alınması da büyük önem taşımaktadır! Çünkü Padişahın ve memleketin esenlik, barış ve huzuru yahut kaos ve kargaşası onlara bağlıdır, diyor!

NizamülMülk; İşinin ehli kişi, şayet işi tevdi ettiğim görevi almakta tereddüt ya da reddederse, cebren bu vazifeyi ona yüklerdim! Böylece hem mala ziyan gelmemiş hem reayanın huzuru muhafaza edilmiş olur, diyor!

Hadis-i şeriflerde; İşinin ehli olmayana, layık olmayana, İş ve görev tevdi edildiği, verildiği zaman, kıyameti bekleyiniz! Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin, buyrulur!

Ya Resul Allah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur, denince; Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin, buyurmuştur!

Emanete riayet edilmezse, zekât zorla verilirse, ilim, dine hizmet için değil de, para ve makam için öğrenilirse!. Fasık ve ehil olmayanlar işbaşına getirilirse! Kötülüğünden korkup zalime hürmet edilirse, o zaman çeşitli belaya maruz kalırlar!

Hz. Mevlana; Adalet, bir şeyi yerli yerine koymaktır! Adalet, ağaçlara su vermektir!. Adalet, bir nimeti yerine koymaktır! Yani hakkı hak sahibine vermektir!. Adaletsizlik ve Zulüm, dikene su vermektir! Adaletsizlik ve Zulüm, Bir şeyi layık olmayana vermek ve bir şeyi konmaması gereken yere koymaktır! Adalet ve Zulüm, hakkı hak sahibine vermemektir! Bu hal de sadece belaya ve felakete kaynak olur, buyurmaktadır!

Mekke’nin Fethinden önce Mekke’nin anahtarı Osman Bin Talha’dadır! Kendisi Kâbe’nin temizliğini ve bakımını yapar! Bu esnada Osman Bin Talha Müslüman değildir! Peygamberimiz (asm) içeri girmek istediğinde; Hz. Ali anahtarı ondan alır ve içeri girerler! Peygamberimizin (asm) amcası Hz. Abbas Kâbe’nin anahtarının kendisine verilmesini rica eder!

Peygamberimiz (sav) anahtarı amcasına verir!. O esnada bir ayet iner! Ayette şöyle buyrulur! Allah; size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar ( bizden mi diye sormadan) arasında hükmettiğiniz vakit ADALET ile hükmetmenizi emreder! (Nisa – 58)

  • Hem YENİ bir YOLA çıktığınızdan dem vuracaksınız! Hem herkesi ve her kesimi KUCAKLAMAKTAN dem vuracaksınız!
  • Hem de, ESKİ ve EKSİ kişileri, DEFOLU ve BAGAJI DOLU, KRİPTO tipleri, kendinize – DANIŞMAN – REHBER ve KLAVUZ olarak seçeceksiniz, öyle mi?!
  • ESKİ ve EKSİ, DEFOLU ve BAGAJI DOLU, KRİPTO KARGA tipleri; DANIŞMAN – REHBER ve KLAVUZ olarak seçerseniz, burnunuz BOKTAN kurtulmaz!
  • KONYALIYI; DANIŞMAN – REHBER ve KLAVUZ olarak seçtiğiniz, ESKİ ve EKSİ, DEFOLU ve BAGAJI DOLU, Kripto KARGA tipler ile mi KUCAKLAYACAKSINIZ! Bir ve Beraber olacaksınız?

Peki, bir davaya İNANMIŞ ve ADANMIŞLAR ile değil de, dünyalık ÇIKAR – MENFAAT ve RANT uğruna, ALDANMIŞ ve TESLİM ALINMIŞLAR ile YOLA Çıkan ya da YOL ARKADAŞI olarak seçenlere, neler demeli?!

Peygamberimiz (sas); Ey Osman! İşte Kabe’nin anahtarı! Bu gün iyilik ve vefa günüdür!. Sen cahiliye zamanında bu vazifeyi layıkıyla yaptın, inanıyorum ki şimdi daha güzel şekilde yaparsın, buyurdular ve anahtarı herkesin huzurunda ona teslim etmiştir!

Hz. Peygamber (sav) efendimizin bu büyüklüğünü, EHLİYET – LİYAKAT ve ADALET – HAKKANİYET ilkesine bağlılığını gören, Osman Bin Talha, hemen Müslüman olur!


Peki, bugünün Müslümanlarını, görüp de, Müslüman olan bir kişi var mıdır, acaba?

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!

https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

2 -) 1 Şubat 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Ehliyet – Liyakat ve YOL ARKADAŞLIĞI!.

3 -) 26 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Siyaset – Değişim ve Yol Arkadaşlığı!

Ehliyet – Liyakat ve YOL ARKADAŞLIĞI!.

Toplumsal barış ve huzurun temini için kamu kurumlarına personel alımı; adalet, ehliyet ve liyakat ilkesi ve kamuda, toplum adına iş yapanların bu konularda daha dikkatli olması gerektiğine şahit oluyoruz! Neden acaba?

Ehliyet ve Liyakat, iş yapmaya uygunluk ve yararlılık durumudur! İş başına getirilen yönetici işi ile ilgili bilgi ve kabiliyete sahip olması gerekir!

Peki, Devlet kademesinde ki tüm atamalarda, kutlu bir yolculukta ki yol arkadaşları; ehliyetsizlik ve liyakatsizlik, torpil ve nepotizm almış başını gitmekte midir!

  • Ebu Hureyre (ra), İş ehil olmayana verildiğinde kıyameti bekle, diyor!
  • Peki, İŞ EHİL olmayana verildiğinde KIYAMETİ bekleyeceğiz! Ehliyetsiz – Liyakatsiz – kifayetsiz muhteris ve ÇIKARCI – MENFAATÇİ kripto tipler, YOL ARKADAŞI olarak seçilirse, daha neyi ve neleri beklemeliyiz?

Her kim adaylar arasında, bilgisi ve hizmeti ile ehil bir kişi varken onu değil de, güç ve iktidar sahiplerine yakın, bilgi ve tecrübe olarak daha aşağı seviyede ve ehil olmayanı göreve getirecek olursa; Allah’a, Peygamberine ve Müminlere ihanet etmiş olur, buyurmaktadır!

Hz. Ömer (ra), kamuda akraba kayırmacılığı bir yöneticinin yapabileceği en büyük ihanet ve hainlik olarak görmüştür!

Küfe Valiliği için istişare ederken yanındakilerden birisi, bu makama Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ı teklif eder! Hz. Ömer (ra) adama dönüp, Allah senin canını alsın! Bilmiyor musun ki, kim daha layık biri olduğu halde bir işe akrabasını ve yakınını tayin ederse; Allah’a, Resulüne ve bütün Müslümanlara ihanet etmiş olur, diyor!

Hz. Ömer (ra), atadığı yöneticilerin halka tepeden bakması ve onlara zulmetmesine asla müsamaha göstermez! Ben yöneticileri, halka zulmetsinler, malını gasp etsinler ve namusuna göz diksinler, diye yollamıyorum! Kimin başına böyle bir şey gelirse muhakkak bana müracaat etsin! Eğer bir yanlış görür de uyarmazsanız vallahi siz de hayır yoktur! Yok, siz uyarır ve ben sizi dinlemezsem vallahi o zaman ben de hayır yoktur, buyurmaktadır!

Yönetici ve idareciler için adalet, ehliyet, liyakat, kabiliyet, bilgi, dürüstlük ve özellikle güvenirlilik ve hesap verebilirlik, olmazsa olmazlar arasındadır!

Bir siyasinin akrabası, yakını ve torpili olması, kamu kurumunda hem iş bulmak ve hem de idareci olmak için yeterli olmamalı!

Emanet ve Adalet! Emanet ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe toplumda huzur ve barış sağlanmış, ihanet ve haksızlıklar ise huzursuzlukların, kavgaların, servet ve neslin helâk olmasının baş sebepleri arasında yer almıştır!

Adalet, eşitlik ve dengeyi sağlamak demektir! Tabii ki akabinde de toplumsal huzur ve barış!

İnsanların haklarını yiyenler, kendilerini karşıdakilerden üstün, seçkin ve güçlü görerek yapar!

Hakkaniyet ve adaletin olmadığı toplumlarda, sosyal barış ve huzur ortamı olmaz, sosyal karmaşa – kargaşa ve kaos hakim olacaktır!

  • Peki, böyle bir duruma sebebiyet veren ve Müslüman olduğunu da iddia edenler, Devlet nizamı, Allah ve Resulüne, ihanet etmiş olur mu?
  • Kamu kurumları ve bir siyasi harekette YOL ARKADAŞI olarak; ehliyetsiz – liyakatsiz – kifayetsiz muhterisleri seçen ve tercih edenler de, İHANET etmiş olur mu?!
  • Hayat, SEÇİM ve TERCİHLER üzerine bina edilmiştir! Neyi seçtiğiniz ve neleri tercih ettiğiniz, SONUÇ ya da BAŞARIYA da etki edecektir!
  • Ehliyet ve Liyakate dikkate almadan, bize yakın ve bizim çocuklar şeklinde; Çoluk Çocuk ile YOL YÜRÜMEYİ ve Çoluk Çocuğu YOL ARKADAŞI olarak seçenler; çoluk ve çocuğu küstürebileceklerini de hesap etmeli!

Hz. Peygamber (sav), Ebu Zer (ra) ilgili, şu gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebu Zer’den daha doğru sözlü kimse yoktur, buyurmuştur!

Ancak; Hz. Peygamber (sav)’den idarecilik görevi isteyen Ebû Zer el-Gıfari’ye; Sen güçsüzsün; bu iş / idarecilik emanettir! Emanet / idarecilik, üstesinden gelemeyen kimse için kıyamet gününde zillet ve perişanlık doğurur, buyurmuş ve yönetici olma isteğini kabul etmemiştir!

Hz. Peygamber (sav) ve Hz. Ebû Bekir (ra), Medine’ye kadar kendilerine kılavuzluk etmek üzere, henüz müşrik, fakat güvenilir, sözünde durmasıyla tanınmış bir kişi olan Abdullah bin Ureykit’le anlaştılar!

Sonsuz Hikmet sahibi Yüce Allah, Nisa suresi 58. ayetinde; Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder! Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir, buyurmaktadır!

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!


https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

Siyaset – Değişim ve Yol Arkadaşlığı!

Bir yola çıkmadan önce, bazı hazırlıkların olması gerekir! YOL ve Yolculuk; Özelikle ve öncelikle de bir dava, bir hareket, bir siyasi birliktelik ise çalışmalara başlamadan yol arkadaşlarını iyi seçmek durumundasınız!

Aksi halde ÇIKARCI ve MENFAATÇİ, KRİPTO çeteler tarafından farkında olmadan ya da bilinçli bir şekilde kuşatılırsınız!

ÇIKARCI ve MENFAATÇİ; Sap ile Samanı, Şap ile Şekeri ve Hızır ile Hınzırı ayırt edemeyecek durumdaki; mercimek beyinli sefih tipler; Yol Arkadaşı olamaz!

  • ÇIKARCI ve MEVFAATÇİ, Kripto tipler tarafından kuşatılan bir yol – bir sitem ya da bir siyasi yapı; zaten ÖMRÜNÜ tamamlamış demektir!
  • ÇIKARCI ve MEVFAATÇİ, Kripto tipler tarafından kuşatılan bir yol – bir sistem ya da bir siyasi yapı, kendi kendini FESİH etmeye ve DÜKKANI Kapatmaya gelmiş demektir!

Yol arkadaşlığı, ‘dünyalık menfaat ve çıkar‘ üzerine tesis edilmez! Güven ve Vefa olmadan, dostluk ve yol arkadaşlığını anlamak, anlatabilmek, anlamlandırmak ve yorumlayabilmenin kadim kültürümüzde bir manası da yoktur!

Kadim kültürümüzden gelen dostluk, güven ve vefayı görebiliyor muyuz? Yoksa vefa, İstanbul ilimizde bir semt adı olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini mi almaktadır?

Peki, Dünyalık elde edebilecek menfaat ve çıkarlar uğruna, tüm kadim değerleri ayaklar altına almaya; Değer mi!

Yol Arkadaşlığı, dünyalık bir şeyler umduğumuz, beklediğimiz için mi yapıyoruz? Yoksa Korktuğumuz için mi yol arkadaşlığı yapmaya devam ediyoruz?

Yol arkadaşları, karşılıklı ne bir beklenti içinde ve ne de bir korku haleti ruhiye içine bürünür! Yola olan güven ve inançlar, onları burada ki birlikteliğe, yol arkadaşlığına vesile kılan!

Peki, birlikte yola çıkan, tüm zahmet ve sıkıntılara katlanan dostlarınıza, makam, mevki ve güç elde edince neler yapıyoruz? Onları yolda bulduklarımıza mı tercih ediyoruz?

Kadim kültürümüzde, Yol arkadaşlığının ayrı bir yeri ve önemi vardır! Arkadaş önümüzü görmek ve yolumuza da sağlam ve sağlıklı bir şekilde devam etmemiz için arkamızı sağlamlayan, sağlama aldığımız kişi, manalarına da gelmektedir!

Arkadaşlığın anlamı ve asaletini oluşturan şey, yol olduğudur! Asıl olan yolun güvenilirliği ve yolda sağlam duruştur! Yolcunun vefasızlığı karşısında yolu satanlar, yolun anlamını bilemeyenler!

  • Peki, yolun değeri ve önemini bilmeyenler tarafından YOL ve YOLCULUK kuşatılırsa!
  • Peki, vatandaşa hizmet uğruna mesai harcayanlar ve halis niyetler ile çıkılan yol; ÇIKAR ve MENFAAT çeteleri tarafından kuşatılır ya da dönüştürülürse!

Böyle bir durumda; ne YOL ve ne de YOL Arkadaşlığından dem vurabiliriz! Ticarethaneye dönüşmüş bir şirket ortaklığı, sadece MENFAAT ve ÇIKARLARIN ön planda olduğu bir durum söz konusu demektir!

  • Şirket ortaklığında, ÇIKAR ve MENFAATLER; azalmaya, bitmeye ve tükenmeye başladığına göre, şirketin FESİH edilme vakti saati gelmiş demektir! FESİH ile ilgili, Resmi işlemlere başlayabilirsiniz!
  • Bir sistem ya da siyasi yapı, yapının içindekiler açısından, sadece Kazan Kazan ( Win – Win ) şeklinde organize edilirse, yine de FESİH edilmesi gerekiyor, demektir!
  • Bir sistem ya da siyasi yapı, içeridekilerin Kazan – Kazan ( Win – Win ) olduğu fakat toplum ve ŞEHRİN kaybettiği bir durumda, yine de FESİH edilmesi gerekiyor, demektir!
  • Şehir ve Toplumun kaybettiği, yapının içindeki; bir kaç klik ya da zümrenin KAZANDIĞI bir sistem, sürdürülebilir olamaz!

Ebu Müslim Horasanı; YOL ve YOL Arkadaşlığı üzerine; Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak içinde düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de yıkılmaları mukadder oldu, buyurmaktadır!

Siyaset başka bir şeydir! Seçimle iktidara gelen hükümet başkaca bir şey!

Kadim Türk Devlet Aklı, Devlet ve Devlet yönetim sistematiği ise bambaşka bir şeydir!

Siyasi partiler; seçimle iktidara gelir, meydanlarda vatandaşa verdiği vaatleri, devletin imkânları çerçevesinde yerine getirebilir ya da getiremez!

Bir sonraki seçimde, vatandaş tercihini başka bir siyasi parti ve liderden yana kullanabilir! Demokrasi dediğimiz kurum ve olgunun güzelliği de buradan kaynaklanmaktadır!

Peki, Siyasi değişim nasıl olacaktır? Ya da siyasi değişimin vakti gelmiş olabilir mi?

Neymiş Efendim! Sözün tamamı ya da lafın fazlası, aptala söylenirmiş!

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!

https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

İnsani – SİYASİ İLİŞKİLER ve İLETİŞİM de; GÜVEN ve VEFA…

İnsani ilişkiler ve özellikle de siyasette,  çıkarlar üzerine bina edilmiş ilişkilerden kaynaklı, GÜVEN ve VEFA kavramlarının örselenmeye başladığına şahit olmaktayız!

Toplumsal olarak herkes işi düşene ve sadece işi bitene kadar yol arkadaşlığına var! Peki, işiniz bittikten sonra, VEFA kavramını yok ettiğiniz dost – siyasi ya da bir kişi bir daha lazım olursa, ne yapacaksınız?

Siyasi ilişkilerde GÜVEN ve VEFA kavramlarının olmadığından sürekli olarak serzenişlerde bulunuruz!

Battık – Bittik dediğiniz bir anda,  HIZIR gibi yetişen,  tüm sıkıntılarınızdan kurtulmanıza vesile olan kişi ya da siyasileri nasıl yok sayabilirsiniz? Ya da altını oyabilirsiniz? Karşısına rakip olarak nasıl çıkabilirsiniz? Ya da bulunduğu makama nasıl göz dikebilirsiniz?

Dedik ya, insani ilişkilerde VEFA kavramı halen bir semt adı olarak yaşamaya devam edecek gibi!

İnsani ve Siyasi ilişki ve iletişimde, üç kuruşluk DÜNYALIKLAR – MAKAM – MEVKİ – GÜÇ ve İKTİDAR uğruna,  size BÜLBÜL olan kişi ya da kişileri öldürmemek dileklerimle!

Peki, Size,  BÜLBÜL olan kişiyi öldürdükten sonra nasıl VAR olabileceksiniz ki?

İnsani ve Siyasi ilişkiler ve İletişimde, GÜVEN ve VEFA kavramlarının iç içe geçtiği ve ne kadar önemli olduğu bir hikâyeyi, okumaya ve anlamlandırmaya, dersler ve ibretler çıkarmaya çalışalım! Tabii ki; Anlayana! Anlamak istemeyen ya da yanlış anlayanlar ile işimiz olamaz!

Genç adam, iyi bir terziymiş! Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış! Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış! Çok soğuk bir kış gecesi dükkânı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş! Artık ne bir işi varmış ne de parası!

Günler boyu iş aramış ama bulamamış! Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış! Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini!

Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş! Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında! Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma! Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam; “Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer” diye söylenmiş!

Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş! Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle! Birden siniri geçiveren ihtiyar;  “Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba” diye düşünmeye başlamış!

Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş; O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş!

Yaşlı işadamı, terzinin yanına yaklaşıp: “Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim” deyince: “Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum!  Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş” diye yanıt vermiş terzi!

Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış! Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş! “Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun” diye soran yaşlı adam: “Ben terziyim” yanıtını alınca! “Benimle gel, hayat hikâyeni yolda anlatırsın” diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi!

Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş! Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkân açmasına yetecek kadar para vermiş! Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş!

Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış! Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş! Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış!

Terzi artık “ünlü işadamı” diye anılır olmuş! Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş! Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış! Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş! Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmasını sağlamış!

Yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş! Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş! Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş!

Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş! Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış! Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkân kalmış! Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için!

Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama kendi anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş!

Ve başlamış anlatmaya: “Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış! Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış! Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş! O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş!

Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş! Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona “Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın” demiş!

Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış! Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş! Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler!

Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş, oduncu!  Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş! Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan! Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış!

Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış! İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış! Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de, o yüzden bozuldu!  Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın!

Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş, terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş! 

Dostluk  – GÜVEN ve VEFA   bağlarını koparmamak dileğiyle!.

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!


https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!

2002 yılında AK Parti Konya kurucu İL başkanı, iki dönem AK Parti Konya Millet Vekili ve 2017 yılından bu günlere , AK Parti Konya İL Başkanlığı görevini deruhte eden, Hasan ANGI, 17 Ocak 2025 tarihinde, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımları ile gerçekleşen, AK Parti Konya İL Kongresinde, görevini, yeni İL Başkamı olarak seçilen Fatih Özgökçen bey’ e devir etti!.

Hasan Angı başkana ve yol arkadaşlarına, bu günlere kadar yapmış olduğu hizmetlerden dolayı teşekkürlerimi sunarım! Ümit ederiz ki, GÖK KUBBEDE HOŞ bir SEDA bırakabilmişlerdir!

17 Ocak 2025 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımları ile icra edilen AK Parti Konya İL Kongresinde Başkanlığı devir alan, Fatih ÖZGÖKÇEN ve yol arkadaşlarına, Hayırlı olmasını ve Başarı dileklerimi iletirim!

Makamlar herkes için gelip geçicidir! Kimler Gelir ve Kimler Geçer gider! Mesele, makamda bulunurken, hem Gök Kubbede ve hem de, Gönüllerde bir İZ ve bir SEDA bırakabilmektir! Gerisi, Laf-ü güzaftır!

AK Parti Konya yeni İL Başkanı, Fatih ÖZGÖKÇEN; Konya’nın ALTIN bir KÂSE ve bu kâsenin içinin de, AKREPLER ile dolu olduğunu! Akreplere dikkat etmesini, Akrepler tarafından kuşatılmamasını ve algı operasyonlarına da gelmemesini, âcizane ve dostane tavsiye ederim!

Mesele, Akrepleri yok etmek değil! BİN yıllardır burada olduklarını ve kendilerini de bildiğinizi, hile – desise ve tuzaklarını da, gördüğünüzü ve ona göre de, önlem ve tedbirleri aldığınızı, bilmeleri yeterli olacaktır!

AK Parti Konya yeni İL Başkanı, Fatih ÖZGÖKÇEN, tüm karalama ve ALGI Operasyonlarına rağmen, şehirdeki tüm dinamikleri kucaklamaya, bir ve beraber olmaya, Kadim Başkent Konya’ya hizmet yolunda taş üstüne taş koymaya devam ederse, yolunun açık olduğunu da, hatırlatmak isterim!

Burası, Belde-i Muhayyere! Burası, Kadim Başkent! Kadim Başkentte ENTRİKA da bitmeyeceğine göre! Burası Kadim Selçuklu Türk şehri!

Kadim Başkent Konya; dönemin sultanı tarafından, sarayı ve şehri kuşatmış, altın kâsedeki akrepler ve fitne – fesatçılara karşı, Belh’den Hz. Mevlana ve İspanya, Endülüs’ün de zirvede olduğu bir dönemde, Muhittin-i Arabî hazretlerinin davet edildiği, Rum diyarıdır!

  • Peki, Yol ve Yol Arkadaşlığı ne demektir?

Bir yola çıkmadan önce bazı hazırlıkların olması gerekir! Yolculuk; Özelikle ve öncelikle de bir dava, bir hareket, bir siyasi birliktelik ise çalışmalara başlamadan yol arkadaşlarını iyi seçmek durumundasınız!

  • Aksi halde ÇIKARCI ve MENFAAT çeteleri tarafından farkında olmadan ya da bilinçli bir şekilde kuşatılırsınız!

Yol arkadaşlığı, ‘dünyalık menfaat ve çıkar‘ üzerine tesis edilmez, sadece ve sadece ‘güven ve vefa‘ üzerine tesis edilir! Güven ve Vefa olmadan, dostluk ve yol arkadaşlığını anlamak, anlatabilmek, anlamlandırmak ve yorumlayabilmenin kadim kültürümüzde bir manası da yoktur!

Peki, günümüzde, yol arkadaşlıklarına baktığımızda nelerle karşılaşıyoruz? Kadim kültürümüzden gelen dostluk, güven ve vefayı görebiliyor muyuz? Yoksa vefa, İstanbul ilimizde bir semt adı olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini mi almaktadır?

Peki, yol arkadaşlığı, vefa kavram ve uygulamaları, böyle gelmiş böyle devam etmeli mi? Yarın bu ülkede, asil millet ve vatan için dava – yol arkadaşlığı ve vefa adına, farkında olmadan yapılan hatalardan kaynaklı, dava ve bir yol arkadaşı bulamayacak noktaya gelebilir miyiz? Bunun vebalini taşıyabilecek misiniz?

  • Peki, Dünyalık elde edebilecek menfaat ve çıkarlar uğruna, tüm kadim değerleri ayaklar altına almaya; Değer mi!

Yol arkadaşlığı, üç şekilde değerlendirilebilir; Umarak dost olmak, Korkarak dost olmak ve Severek ve de gönülden inanarak dost olmak!

  • Peki, yol arkadaşlarınızı seçerken ya da bunlar gelirken, hangi kriterler çerçevesinde gelmiş ya da kimler neden göndermiştir?!

Yol Arkadaşlığı, dünyalık bir şeyler umduğumuz, beklediğimiz için mi yapıyoruz? Yoksa Korktuğumuz için mi yol arkadaşlığı yapmaya devam ediyoruz?

Yol arkadaşları, karşılıklı ne bir beklenti içinde ve ne de bir korku haleti ruhiye içine bürünür! Sadece ve sadece yola, yola olan güven ve inançlar, onları burada ki birlikteliğe, yol arkadaşlığına vesile kılan!

Peki, birlikte yola çıkan, tüm zahmet ve sıkıntılara katlanan dostlarınıza, makam, mevki ve güç elde edince neler yapıyoruz? Onları yolda bulduklarımıza mı tercih ediyoruz? Yoksa yola ve yolculuğa, ilk baştaki duygu ve düşüncelerle, aynı samimiyet ve ihlasla devam edebiliyor muyuz? Aksi halde, kaybedenlerden olabiliriz!

Kadim kültürümüzde, Yol arkadaşlığının ayrı bir yeri ve önemi vardır! Arkadaş önümüzü görmek ve yolumuza da sağlam ve sağlıklı bir şekilde devam etmemiz için arkamızı sağlamlayan, sağlama aldığımız kişi, manalarına da gelmektedir!

Arkadaşlığın anlamı ve asaletini oluşturan şey, yol olduğudur! Asıl olan yolun güvenilirliği ve yolda sağlam duruştur! Yolcunun vefasızlığı karşısında yolu satanlar, yolun anlamını bilemeyenler!

Yolcunun cömertliği ile yola ihanet edenler yolun anlamını bilemeyenler! Yolcunun yol bilmezliği ile yolu sürekli eleştirenler yolun anlamını bilemeyenler! Yolcu yoldan çıkınca yolsuzdur! Yoldan çıkan kendi adına yoldan çıkmıştır! Önemli olan çıkılan yolda sürekli olarak yolun değeri ve önemini bilmektir!

  • Peki, yolun değeri ve önemini bilmeyenler tarafından YOL ve YOLCULUK kuşatılırsa!

Yol ve yolculuk, yol arkadaşlığında, zaman içinde, menfaat ve çıkar kaynaklı, çözülme ve güven bunalımları meydana gelmektedir! Eskilerin ifadesi ile çok halis niyetlerle yola beraber çıkan dostlar, yolda bulduğumuz yeni arkadaşlar ile değişirsek, hem yolu ve hem de ilk yola çıktığımız arkadaşları kaybetmeye başlarız!

Peki, vatandaşa hizmet uğruna mesai harcayanlar ve halis niyetler ile çıkılan yol; ÇIKAR ve MENFAAT çeteleri tarafından kuşatılır ya da dönüştürülürse!

Böyle bir durumda; ne YOL ve ne de YOL Arkadaşlığından dem vurabiliriz! Ticarethane dönüşmüş bir şirket ortaklığı, sadece MENFAAT ve ÇIKARLARIN ön planda olduğu bir durum söz konusu demektir!

Ebu Müslim Horasanı; YOL ve YOL Arkadaşlığı üzerine; Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak içinde düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de yıkılmaları mukadder oldu, buyurmaktadır!

1 -) 16 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Sayın Cumhurbaşkanım;  Kadim Başkent Konya’ya HOŞ Geldiniz!

Ehliyetsiz – Liyakatsiz ve Kifayetsiz Muhterisler Ordusu!.

Kamuoyu; Bürokraside ki, tüm atamalarda; çok daha hassas davranılmasını! Bürokrasinin üstünden astına kadar ehliyet ve liyakat gözetilmesini! Kifayetsiz muhterislere fırsat tanınmamasını! Kerameti kendinden menkul isimlere makam teslim edilmemesini ve birtakım ailelerin kadrolaşmasına göz yumulmamasını, beklemektedir!

Peki, bazı ailelerin çevresinde dönmekte olan bir siyasi yapıdan toplum adına ne bekleyebiliriz ki? Bazıları bu işleri, Oyun zan ediyor gibi! Aile ismini kaldırdığımız vakit hiç bir başarısı olmayan kişiler ile nereye kadar gidebilirsiniz ki? Ya da nasıl bir başarı bekliyoruz?


Kamuoyu; Bürokraside ki, usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının ciddiye alınmasını, iddia ve iftiralarla yıpranmış isimlerin dinlendirilmesini, beklemektedir!

Devlet ve Toplum hayatında, olmaz ise olmaz, adalet, kavramıdır! Adalet, toplumda; güveni, sosyal barışı ve huzuru da beraberinde getirecektir! Aksi halde, sosyal adalet ve toplumsal barış temin edilemez!

Toplumsal Barışın olmadığı toplumlarda, kargaşa – karmaşa ve kaos hakim olacağına göre! Doğa, boşluğu da kabul etmeyeceğine göre!

Ehliyetsiz ve Liyakatsiz kayırmalı ya da ayrıcalıklı kadrolar ve özellikle de belediyelerdeki nama yazılı ihalelere,  son verilmeli!

İnsanların, toplum içinde birlik ve beraberlik içinde yaşaması, barış ve huzurun sağlanması, birbirlerine olan sevgi ve saygısı, hoşgörü ve adalet ilkesi, merhamet, ifade özgürlüğü ve hürriyet telakkisi ile sağlanır!

Devlet, her vatandaşına, geçim güvencesi, sağlık, eğitim, güvenlik, ehliyet ve liyakate uygun iş ve meslek, makam ve mevki gibi temel hak ve ihtiyaçlarını sağlamakla yükümlüdür!

Toplumsal barış; toplumu bir arada tutan yapı taşlarının arasındaki manevi harçlarla sımsıkı birbirine tutulur! Bu da toplumda, ahlaki ve hukuki değerlerin yaşatılması, insani değerlerin yüceltilmesi ile sağlanır!

Toplumsal barış kültürünün varlığı, toplumsal yapıların içinde var olan farklı grupların, ihtiyaç ve beklentilerinin, tüm ilişkiler üzerinden karşılanıyor olması anlamına gelmektedir!

Toplumsal barış için sosyal adaletin inşa edilmesi gerekir! Toplumun her üyesinin aynı temel haklara ve korumaya, fırsata, yükümlülüklere ve sosyal olanaklara sahip olduğu koşullara işaret eden bir adalet türüdür!

Sosyal adalet; toplum içinde yaşayan tüm fertlerin, insan olmak sıfatıyla sahip bulundukları her türlü sosyal ve ekonomik, siyasi hak ve özgürlüklerin eşitliğini temin ve emniyetini sağlamaktır!

Adalet, mülkün temelidir! Adalet güneşi batarsa, insanlar için yeryüzünde yaşamın anlamı kalmayacaktır!

Devlet, adalet ile yönetilir!  Devlet, yalnız adalet ile sonsuzlaşır ve adaletsizlikle yıkılır! Neymiş efendim! Fakire ekmek yoksa zengine huzur yoktur!

Ehliyet, Liyakat ve Adalet, birbiri ile bağlantılıdır! Ehliyet, Liyakat ve Adalet; toplumsal güven, sosyal barış ve toplumsal huzuru da beraberinde getirecektir!

Peki, bize yakın olsun mantığında ve sadece sadakatin arandığı;   ehliyetsiz – liyakatsiz ve kifayetsiz muhterisler ordusunun üst düzey makamlara atamaları ya da parti yönetimlerine alınmasına, ne zaman son verilecek?

Sonra da neden başarısız oluyoruz diye soruyorlar! Peki, Başarı ya da sonuç beklemeye hakkınız var mıdır? Ne yaptınız ya da ne ektiniz de ne bekliyorsunuz?

Beyler! Toplumu tanımayan ve topluma tepeden, yoğurdu dahi yumruğu ile yiyen, bakan çoluk çocuk ile bu işle kotarılamaz!

Sayın Cumhurbaşkanım;  Kadim Başkent Konya’ya HOŞ Geldiniz!

Sayın Cumhurbaşkanımıza;  dünya, bölgemiz ve ülkemizdeki bu kadar  sorun, baskı ve yoğun programları arasında şehrimize yapmış oldukları, AK Parti Konya İL Başkanlığı Kongresi ve hasret giderme temalı ziyaret için çok teşekkür ederim!

Sayın Cumhurbaşkanım! Türkiye’de, Seksen bir ilde, Valilik Hükümet Konağı ve Otuz Büyük Şehir Belediyesinden Başkanlık Makamı ve Hizmet binası olmayan Büyük Şehir var mıdır? 

Sayın Cumhurbaşkanım! Konyalı vatandaşlar olarak; Konya Valiliği Hükümet Konağı ve Konya Büyük Şehir Belediyesi Merkez hizmet binalarının Kadim Başkent Konya’nın medeniyet ruhuna yakışır bir şekilde, acil ve ivedi olarak yapılması, konusunu da,  buradan hatırlatmak istedim!

1 -) 15 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM;  Konya Valilik Hükümet Konağı ve Konya Büyük Şehir Belediyesi MERKEZ BİNA; Nereye ve Ne Zaman Taşınacak?

https://ahmetunver.com.tr/2025/01/14/konya-valilik-hukumet-konagi-nereye-ve-ne-zaman-tasinacak/

2 -) 6 Temmuz 2024 tarihli KÖŞE YAZIM; Konya Teknik Üniversitesi, KAMPÜS İnşaatı NE Durumda?

2017 yılından bu günlere kadar,  AK Parti Konya İL Başkanlığı görevini deruhte eden,  Hasan ANGI Bey’e teşekkürlerimi sunarım!

17 Ocak 2025 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımları ile icra edilecek AK Parti Konya İL Başkanlığını devir alacak,  Fatih ÖZGÖKÇEN Bey’e de, Hayırlı olmasını ve Başarı dileklerimi iletirim!

Konya’nın ALTIN bir KÂSE ve bu kâsenin içinin de, AKREPLER ile dolu olduğunu!

AK Parti Konya yeni İL Başkanı, Fatih ÖZGÖKÇEN, Akreplere daha dikkat etmesini, Akrepler tarafından kuşatılmamasını ve algı operasyonlarına da gelmemesini, âcizane ve dostane tavsiye ederim!

Mesele, Akrepleri yok etmek değil! BİN yıllardır burada olduklarını ve kendilerini de bildiğinizi, hile – desise ve tuzaklarını da, gördüğünüzü ve ona göre de önlem ve tedbirleri aldığınızı, bilmeleri yeterli olacaktır!

AK Parti Konya yeni İL Başkanı, Fatih ÖZGÖKÇEN, tüm karalama ve ALGI Operasyonlarına rağmen, şehirdeki tüm dinamikleri kucaklamaya, bir ve beraber olmaya, Kadim Başkent Konya’ya hizmet yolunda taş üstüne taş koymaya devam ederse, yolunun açık olduğunu da, buradan hatırlatmak isterim!

Sayın Cumhurbaşkanım! AK Parti Konya İL Başkanlığının değişeceği konusu gündeme geldiği günden itibaren, hoşgörü, huzur ve sükun şehri Mevlana diyarındaki; Yerel Siyasi Güç, Denge, Çıkar ve Paylaşım gruplarının, şehirdeki rant ve iktidar konumlarının devamlılığı adına,  benim adamım ve benim kontrol – denetimindeki kişi il başkanı olsun şeklinde, büyük bir tazyik, entrika, ayak oyunu ve baskılarına maruz kaldınız!

Sayın Cumhurbaşkanım!  Türkiye’nin 81 vilayeti ve ilçelerinde bu kadar zorlandığınızı ve sıkıntıya girdiğinizi düşünmüyorum!

Burası, Belde-i Muhayyere! Burası, Kadim Başkent! Kadim Başkentte ENTRİKA da bitmeyeceğine göre! Burası Kadim Selçuklu Türk şehri! Burası, dönemin sultanı tarafından, sarayı ve şehri kuşatmış, altın kâsedeki akrepler ve fitne – fesatçılara karşı, Belh’den Hz. Mevlana ve İspanya, Endülüs’ün de zirvede olduğu bir dönemde, Muhittin-i Arabî hazretlerinin davet edildiği bir Rum diyarıdır!

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Konya programının kesinleşmesi ile kendisi ve kurumunu ön plana çıkarmaya, yani pazarlamaya algı operasyonları yapmaya çalışanların medya ve meydanlarda boy gösterdiklerine de şahit oluyoruz! Peki, neden?

İnsan denen varlık görünmeden yapamaz! İnsan denen varlık önemsenmeden duramaz! Bu kişi hangi makam ya da mevkide olur ise olsun!  Bu kişi hangi ekonomik seviyede olursa olsun! Hiç fark etmez! Hele bir de bu kişi ya da kişilerin ticari ve gelecek ile ilgili siyasi kaygı ve hesapları da var ise! Medya ve meydan onların!

Şehir ve vatandaşlar ne olacak? Konya’ya yapılması gereken hizmet ve yatırımlar ne olacak, dediğinizi de duyar gibiyim!

Şehirler de neymiş? Vatandaş da kimmiş? Dostlar, Medya ve meydanlarda gördüğümüz eni sonu bin kadar kişinin egosu tatmin ve RANT şiştikten sonra zaten bu şehre hizmet de gelmiş sayılacaktır! Ne buyurdunuz?

Sayın Cumhurbaşkanımızın çevresi mezkûr tipler ile kuşatıldığı için sıradan bir vatandaş, Cumhurbaşkanımıza, bir derdini ya da selam ve kelamını dahi eriştiremeyen mutlaka olacaktır! Vatandaş da neymiş canım! Vatandaşın Cumhurbaşkanı ile ne işi olabilir?

Vatandaş dediğin vergisini öder,  çağrılınca askere gider ve meydanlara da gel denince, şehirdeki BİN kadar EKÂBİR mahcup olmasın diye,  meydanları sadece doldurur! Cumhurbaşkanın sadece ve sadece EKÂBİR takım ve ekip ile işi olabilir! Öyle değil mi?

Sayın Cumhurbaşkanım! Muhafazakâr düşünce ve duruşun kalesi konumunda ve hinterlandında en az kırk şehrimizdeki vatandaşların buradan beslendiği, buraya baktığı kadim şehir Konya ve Konyalı sizleri hassaten çok seviyor!

Küresel ve emperyalist güçler, içerideki işbirlikçiler, ülkemiz ve bölgemizdeki kirli hesaplarının devamı ve bölgedeki çıkar ve varlığını korumak adına, her türlü sinsi operasyon ve oyunlarına devam etmektedir!

Türk Devleti, Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemi ile içeride ve bölgemizde ki;  tüm küresel oyun ve tuzaklara karşı teyakkuz halinde ve daha güçlüdür!

Türk Devleti, Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemi ile tüm küresel oyun ve tuzakları bozucu ve Ankara kriterleri çerçevesinde, KIZILELMA hedefleri çerçevesinde,  kendi OYUNUNU kurmaktadır!

Konya Valilik Hükümet Konağı; Nereye ve Ne Zaman Taşınacak?

Geçtiğimiz günlerde, ülkemizde SEKSEN BİR Vilayet, her vilayetin bir Valisi ve Valilik Makamının bulunduğu Hükümet Konağı olduğunu, ifade eden bir yazı kale almıştım!

Peki, Türkiye’de, Seksen bir Vilayet olmasına rağmen Valilik Hükümet Konağı olmayan İl var mıdır?

Peki, Türkiye’de, Seksen bir ilde, Valilik Hükümet Konağı ve Otuz Büyük Şehir Belediyesinden Başkanlık Makamı ve Hizmet binası olmayan Büyük Şehir var mıdır? Böyle bir soru mu olur dediğinizi de, duyar gibiyim!

Konya Valilik Hükümet Konağının bir yıl kadar önce, ihalesi yapılmak suretiyle,  TADİLAT işleri başlamıştır! Daha sonra TADİLAT, Tarihi binanın RESTORASYONU olarak değiştirilmiş ve süreç biraz daha uzamıştır!

Mevlana Haftası münasebeti ile Çadır etkinliklerinde,  Konya Valisi Sayın İbrahim Akın ile bir sohbetimiz olmuştur! Valilik hizmet birimlerinin farklı yerde olmasından kaynaklı; Konya Valilik Hükümet Konağında ki Restorasyon işlerinin 2025 yılının Ağustos ayı sonuna kadar süreceği bilgisini aldıklarını fakat 2025 yılı Nisan Ayının sonuna yetiştirilmesi konusunda, yakından takip edeceklerini ifade etmiştir!

Peki, geldiğimiz noktada, bugün itibari ile Konya Valilik Hükümet Konağında ki; Tarihi binanın Restorasyon süreci ve Valilik Hizmet birimlerinin taşınma süreci, ne durumdadır?

Almış olduğumuz kulis çerçevesinde, Konya Valilik Hükümet Konağının Yerel Yönetimlere devir edildiği ve KENT MÜZESİ olması konusunda çalışmalar yürütülmekte olduğu bilgisine ulaştık!

Konya Valilik Hizmet birimlerinde çalışanlar ise İller Bankasının eski binasında çalışmalarına devam ettiklerini fakat binanın depreme dayanıklılık raporu olmadığından kaynaklı,  tedirgin oldukları da, ifade edilmektedir!

Konya Valilik birimlerindeki tüm çalışanlar, Tarihi Hükümet Konağındaki Restorasyon sürecinin bitmesi akabinde, hizmetlerin aksamadan devam edebilmesi adına, binaya taşınacakları günü dört gözle bekledikleri de, ifade edilmektedir!

Tarihi Konya Valilik Hükümet Konağında ki Restorasyon akabinde, Kent Müzesi olması konusundaki çalışmalar ve Konya Valilik Hükümet Konağının nereye ve ne zaman yapılacağı ve taşınacağı da, kulislerde konuşulmaktadır!

Almış olduğumuz kulis bilgilerine göre; Eski Sanayi esnafının Aslım caddesine taşınması akabinde, arsa sahipleri ile yapılacak görüşmeler ve anlaşma çerçevesinde, Konya Valilik Hükümet Konağının dört veya beş yıl içinde, bu bölgeye, yerel yönetim tarafından,  yapılabileceği de, ifade edilmektedir! Tabii ki Tasarruf Tedbirlerine takılmaz ise!

Peki, Konya Valilik Hükümet Konağının mevcut durumu böyle iken, Konya Büyük Şehir Belediyesinin merkez hizmet binası ne konumdadır!

Konya Büyük Şehir Belediyesi de, SGK eski binasında hizmetlerine davam etmektedir! Fakat bu binanın da, Deprem Raporu konusundan kaynaklı, çalışanların tedirgin bir durumda olduğu da,  ifade edilmektedir!

Peki,  Konyalı vatandaşların hizmet görmesi için şu anda acil ve ivedi olarak, bir KENT MÜZESİNE mi ihtiyacı vardır?

Yoksa Konya Valilik Hükümet Konağı ve Konya Büyük Şehir Belediyesi tüm hizmet birimlerinin bir arada bulunduğu, Merkez bir BİNAYA mı ihtiyacı vardır?

Konya Valilik Hükümet Konağı ve Konya Büyük Şehir Beleyesi Merkez hizmet binalarının, Kadim Başkent Konya’nın Ruhuna yakışır; Osmanlı ve Selçuklu medeniyetini temsil eden bir bina olması ve en kısa zamanda, Konyalıların hizmetine açılması dileklerimizle!

SGK ve BAĞKUR Emeklileri;  YAŞAMASIN!

4 Mart 2017 tarihinde, Emeklilikte Yaşa Takılanlar; Yaşamasın, temalı bir köşe yazısı kaleme almıştım!

1 -)  https://ahmetunver.com.tr/2017/03/04/emeklilikte-yasa-takilanlar-yasamasin/

Peki, 2024 yılının EMEKLİLER YILI olarak ilan edilmesinden kaynaklı, emekli vatandaşlarımızın gelirleri, hayat standartları ve geleceğe matuf, hayata bakışlarında olumlu bir gelişmeye şahit olan var mıdır?

TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarına istinaden Emeklilere yapılan zam oranları,  Emekliler HİÇ Yaşamasın, diyesi geliyor! Sanki bu ülkede, özellikle de, 55 yaşın üzerindeki SSK ve BAĞKUR Emeklilerinin emekli maaşları ile insanca yaşamaya hakkı yokmuş gibi bir durum sezilmektedir! Neden acaba?

Ülkemizde, şu anda en büyük sorun nedir sorusuna verilecek cevap! TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarına göre, EMEKLİ ve ÇALIŞANLARA yapılan zam oranlarının belirlenmesi akabinde, maaş zamları bahane açgözlülük şahane şeklinde her şeye ve özellikle de GIDA ürünlerine YAĞMUR gibi ZAM gelmesidir!

Ülke, bir an önce ZAM sarmalından kurtulmalı! Fiyatlar sabitlenmeli! Özellikle de GIDA ve BARINMA KRİZİNE bir çözüm üretilmeli! Aksi halde gidişat çok da iyi değildir!

Mademki SGK ve BAĞKUR emeklilerine, insanca yaşamak için yeterli bir maaş bağlanamayacağına göre, ya emeklilik sistemi iyileştirilmeli ya da tamamen kapatılmalı!

Bundan 3 -5 sene öncesine kadar, asgari ücretin yarısı ile kirada oturabilen bir vatandaş artık asgari ücret kadar bir fiyata dahi kiralık ev bulamamaktadır!

Peki, evi olmayan ve kirada oturmakta olan emekli bir vatandaşın durumunu – yaşadıklarını ve duygularını,  ballı maaş alan arkadaşlar EMPATİ yapabilir mi?

Peki, Emeklileri; Açlık ve Yoksulluk ile baş başa bırakanlara neler demeli? Emeklilerin haysiyeti ile oynanmasına neler demeli?

Her çalışan bireyin umudu erken denecek bir yaşta emekli olmaktır! Erken derken, Kamu kurumlarında, 65 – 72 yaş aralığından dem vurmadığımı da, ifade etmek isterim!

Bazı Kamu kurumlarında emeklilik yaşı neden 72 olarak kabul edilmektedir? Peki, 65 yaşına kadar bekleyenlere neler demeli? Çalıştığı kurumda bilgisayarın ENTER tuşuna dahi basamayanlar sadece emeklilik için 65 yaşını doldurmayı beklemek suretiyle BALLI MAAŞ almaya devam etmektedir? Neden acaba?

Mademki ülkenin mali bütçesi erken emekliler konusunda açık veriyor,  neden bir sınırlama getirilmedi?

Emeklilik konusunda, 50 – 55 yaşını bekleyen vatandaşlara rağmen erken emeklilik uygulaması ile 40 yaşında emekliliği dolan Üç milyona yakın bir kitleye neden bir sınırlama getirilmedi?

Üç Milyona yakın Erken Emekli olan vatandaşlara ödenecek maaşlar, bir sınırlama getirilmiş olsa,  gününde  emekli olan vatandaşlarımızın emekli maaşları yaşam standartlarına bir iyileşme sağlanabilirdi!

Peki, iki yıl milletvekili olmak suretiyle emeklilik hakkı kazanan süper emeklilik ile ballı maaş alan ve bir eli yağda bir eli balda yaşayan kitleye neler demeli?

Hem milletvekili ve hem de emekli milletvekili, hem bakan ve hem de milletvekili emekli maaşı ödemesi olan vatandaşın hali pür melalinden bihaber kitleye neler demeli?

Peki, Ballı maaş ve ayrıcalıklı emekli maaş uygulamalarının olduğu bir başka ülke var mıdır?

Nomenklatura: Sovyetlerde ayrıcaklı zümreye verilen bir isim!  

Peki,  ülkemizde, BALLI MAAŞ alan ayrıcalıklı zümreye ne gibi bir kavram geliştirmeli?  Vatandaş, ekmek bulamaz ve barınma sorunları yaşarken, bu tiplere neler neler demeli?

2025 yılı da, Cumhurbaşkanlığı Bakanlar Kurulu tarafından AİLE YILI ilan edilmiştir!