Küresel Güçler; Osmanlı İmparatorluğunu parçalamayı ve Osmanlı bölgesinde ki topraklarda tespit edilen petrol ve yer altı kaynaklarını sömürmeyi çok uzun zamandan beridir planları arasında bulunuyordu. Ne yapmalı ve Osmanlı imparatorluğu parçalanmalı, yıkılmalı veya bölgesinde ki yer altı kaynaklarına ulaşmanın, sömürmenin ve ülkelerinde ki rahat bir şekilde yaşamalarının, önünde ki engel bir şekilde ortadan kaldırılması gerekiyordu. Küresel güçler bu süreci savaşlarla çözemeyeceklerini çok iyi biliyor ve anlamışlardı. Çanakkale ve Kurtuluş savaşları bunun çok iyi birer örnekleridir. Savaş ile bu devleti yıkmak, parçalamak ve sömürmek mümkün görünmüyordu. Ne yapılması gerekiyordu? İçeriden işbirlikçiler, taşeronlar ve hainler bulunması, üretilmesi kendileri için çalışması gerekiyordu. İçeriden aklımıza gelemeyecek tür ve meslekten olan insanlar bu parçalama ve yıkma sürecinin içinde bir şekilde yer almışlardır; Bilinçli olanlar olduğu gibi ne yaptığının farında olamayanlar, ileride bu yaptıklarından dolayı da pişmanlıklarından kendilerini dağlara verenler! Bu isimler arasında aslında hepsi çok dikkati caliptir. Bugün köşe yazımızda, sizlerle Şerif Hüseyin konusunu, bu devlete ve millete yapılan İhanetleri, karşılığında alınan ödülleri.. Son günlerde ki magazin dünyasında bilinçli ve bir o kadar da planlı bir şekilde bolca köpürtülen ‘Adriana Lima ve Metin Hara’ aşkı mıdır, yoksa bu aziz devlete ve bu asil millete karşı yapılan bir ihanetin ödülü müdür, kabaca sizlerle bu konuları paylaşmaya çalışacağım.
Şerif Hüseyin 1854’te İstanbul’da doğdu; Hz. Muhammed’in (sa.) soyundan geldiği kabul edilen Mekke şerifleri ailesindendir. 1908’de ikinci Meşrutiyet’in ilanından sonra Hicaz valisi ve Mekke şerifi olarak, tekrardan Arabistan’a gönderildi. Arapların Osmanlı Devleti’nden ayrılmaları yönünde çalışmalar ve ihanetler yapmaya başladı. Şerif Hüseyin, oğlu Abdullah aracılığı ile Mısır’da ki İngiliz yönetimi ile ilişki kurdu. 1915 – 1916 yıllarında Arapların Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ayaklanmaları durumunda İngilizlerin kendi Krallığını tanımasını istedi. Şerif Hüseyin krallığını ilan ederek, Haziran 1916’da Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandı. Arap birlikleri hicaz demiryoluna saldırılar düzenlemeye ve Osmanlı birliklerine kayıplar verdirmeye başladılar. Bir yandan İngilizlerle çarpışan Osmanlı ordusu, Hüseyin’in oğulları komutasındaki Arap birliklerine karşı da savaşmak zorunda kaldı. Birinci dünya Savaşı’nın bitiminden sonra itilaf kuvvetleri, Ürdün’de kendilerine bağlı bir yönetim kurdular. İngilizlerin Filistin’de bir İsrail devleti kurmaya çalışması Şerif Hüseyin’i kızdırdı. İngiltere’nin, 1921’de Abdullah’ı Ürdün emiri, diğer oğlu Faysal’ı da ırak kralı yapması Şerif Hüseyin’in Arap dünyasındaki otoritesi sarsıldı ve zor durumda kaldı. Şerif Hüseyin 1930 yılına kadar Kıbrıs’ta sürgün hayatı yaşadı. Bundan sonra Şerif Hüseyin, Ürdün emiri olan oğlu Abdullah’ın yanına gitti ve bir yıl sonra, 1931 yılında öldü.
Şerif Hüseyin’in ihtiraslar ve ihanetlerle hayatı, bu topraklarda bulunan her bir birey için aslında örnekliklerde doludur. Anadolu topraklarında ihanet ve hainler bitmeyecektir. Küresel güçlerin bu topraklar üzerinde, geldiğimiz günlerden itibaren hesapları bitmemiştir ve bitmeyecektir. Bin yıldan fazladır Yurt edindiğimiz bu toraklarda bizleri buradan göndermek için her dönemde hainleri çok kolay bir şekilde bulmuşlardır. Çünkü her ihanet ve hainliğin karşılığında küresel güçler tarafından çok büyük ödüllere boğulmuşlardır; bu hain ve ihanet çeteleri! Birey, millet ve devlet olarak çok dikkatli ve daha fazla da uyanık olmamız gereken bir dönemden daha geçiyoruz; 100 yıl önce olduğu gibi… Bölgemizdeki parçalanan devlet ve milletler de öyle sıradan bir şekilde parça parça edilmemiştir; İçeriden mutlaka bir hain ve ihanet çetesinin işbirlikçileri, destekleri olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.
Son günlerde magazin dünyasında dönen haberlere ne demelidir; Dünyanın en çok kazanan bir süper modeli Adriana Lima ve sıradan bir Türk yazar, Metin Hara aşkı! Aynen, eski Türk filmleri gibi, zengin kız, fakir oğlan aşkı mı ne dersiniz! Gerçekten de böyle midir? Medyadaki yansıyan haberlerde olduğu gibi çok masum bir aşk hikâyesi şeklinde midir? Bölge halkları olarak, olayların geri planını ve bize karşı yürütülmekte olan algı operasyonlarını hiçbir zaman anında çözümleyemedik ve tepkilerimizi de ortaya koyamadık. Sıradan bir yazar olan Metin Hara, Gezi kalkışması ve daha sonra ki süreçte, Devletimizin başkanı, seçilmiş Cumhurbaşkanımıza karşı olmadık ifadelerde bulunuyor, hainlik, ihanet ve hakaretleri saymakla bitiremiyoruz. Acaba neden? Şimdi olaylara bir de bu pencereden bakalım ve arka planında neler görebileceğiz. Bu topraklarda her bir hain ve ihanet küresel güçler tarafından ihanetin büyüklüğüne göre sürekli olarak ödüllendirilmiştir. Magazin dünyasında ki bu haberler de bir ÖDÜL operasyonu olmasın! Devletin başkanına çok güzel hakaret ediyorsun! Çok güzel küfürler saydırıyorsun! Bu topraklar üzerinde hesabı ve kitabı olan Küresel güçler tarafından elbette ki bir karşılığı, cevabı ve ödülü de olacaktır. Osmanlı İmparatorlu da böyle parça parça edilemedi mi! İçeride ki işbirlikçiler ve taşeronlara vaat edilen devlet başkanlıkları karşılığında… 15 Temmuz 2016 nedir o zaman? Aynı bir ihanet ve hainlik değil midir? Küresel güçlerin bu Anadolu topraklarında ki hesap, kitap ve planlarına göre değişik türde bir ihanet ve ödüller de olmaya da devam edecektir. Bizler sadece Uyanık olalım! Sadece Bir ve Beraber olalım! Sadece Türkiye olalım! Küresel güçler ve içimizde ki taşeron ve işbirlikçilerinin tüm hesapları, planları ve ödülleri de AKİM kalacaktır.