Devletin Dini; ADALET – 3 –

Kadim Türk Devleti ve Türk Medeniyeti; Turan ve Kızıl Elma ülküsü, Nizam-ı Alem hedefleri çerçevesinde hareket eder!

Ehliyet, Liyakat, Adalet, Hakkaniyet ve Nizam, devletin temelidir! Bunlar olmadan devlet, varlığını belki bir dönem fakat ilelebet devam ettiremez!

Türk; Adalet dağıtan ve Hakikat ehli demektir! Adaletin olmadığı durumlarda zulüm var demektir! Zulüm ile ABAD olunamaz! Kısa bir süre için abad olduğunuzu zannedersiniz!

Adaletin olmadığı toplumlarda, sosyal kaos ve karmaşa hakim olur! Adaleti temsil eden devlet memurları, hem işlerinde vatandaşa ve hem de emrindeki çalışanlara karşı adaletle hükmetmelidir!

Toplumsal barış ve huzurun temini için kamu kurumlarına personel alımı; adalet, ehliyet ve liyakat ilkesi ve özellikle kamuda, toplum adına iş yapanların bu konularda daha dikkatli olması gerektiğine şahit oluyoruz! Neden acaba?

Ehliyet ve Liyakat, iş yapmaya uygunluk ve yararlılık durumudur! İş başına getirilen yönetici işi ile ilgili bilgi ve kabiliyete sahip olması gerekir!

Devlet kademesinde ki tüm atamalarda, ehliyetsizlik ve liyakatsizlik, torpil ve nepotizm almış başını gitmektedir! Ya da böyle gelmiş ve böyle de devam edecek midir?

Yönetici ve idareciler için adalet, ehliyet, liyakat, kabiliyet, bilgi, dürüstlük ve özellikle güvenirlilik ve hesap verebilirlik, olmazsa olmazlar arasındadır!

Bir siyasinin akrabası, yakını ve torpili olması, kamu kurumunda hem iş bulmak ve hem de idareci olmak için yeterli olmamalıdır!

Emanet ve Adalet! Emanet ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe toplumda huzur ve barış sağlanmış, ihanet ve haksızlıklar ise huzursuzlukların, kavgaların, servet ve neslin helâk olmasının baş sebepleri arasında yer almıştır!

Adalet, eşitlik ve dengeyi sağlamak demektir! Tabii ki akabinde de toplumsal huzur ve barış!

İnsanların haklarını yiyenler, kendilerini karşıdakilerden üstün, seçkin ve güçlü görerek yapar!

Denge, hakkaniyet ve adaletin olmadığı toplumlarda, elbette ki sosyal barış ve huzur ortamı olmaz, sosyal karmaşa – kargaşa ve kaos hakim olacaktır!

Peki, böyle bir duruma sebebiyet veren ve Müslüman olduğunu da iddia edenler, Devlet nizamına, Allah ve Resulüne, ihanet etmiş olur mu?

  • Ehliyet – Liyakat ve Adalet üzere bina edilecek Yeni bir Dönemin gelmekte olduğunu ve bu dönemin de, Kadim Türk Devlet Aklı kontrolünde olduğunu göremeyen aklı evvel, çıkarcı ve eyyamcı tipler, tele -vole ve magazin boyutu ile günlerini gün eder!

Ebu Hureyre (r.a), İş ehil olmayana verildiğinde kıyameti bekle, diyor! Her kim adaylar arasında, bilgisi ve hizmeti ile ehil bir kişi varken onu değil de, güç ve iktidar sahiplerine yakın, bilgi ve tecrübe olarak daha aşağı seviyede ve ehil olmayanı göreve getirecek olursa; Allah’a, Peygamberine ve Müminlere ihanet etmiş olur!

Hz. Ömer (r.a), bir vali, bir yönetici ya da bir bürokrat atayacağı zaman, ilk önce o kişinin göreve gelmeden önceki tüm malını saydırır ve kayıt altına aldırır! Görevden sonra da mallarını tekrar gözden geçirir, aşırı bir servet birikimi ya da şüpheli bir durum varsa, bürokratın mallarına el koydurup hazineye aktarırmış!

Hz. Öme (r.a), bir gün vali ya da bürokrat olmayan Ebu Bekre’nin bir kısım mallarına el koydurmuş ve hazineye aktarmıştır! Ebu Bekre bu durumu öğrenince itiraz etmiş ve ben vali ya da bürokrat değilim! Benim mallarıma neden el koydun ey Ömer, diyor!

Hz. Ömer (r.a), Evet sen bürokrat değilsin fakat senin kardeşin beytülmalden sorumlu bürokrat! O, sana borç para veriyor ve sen de bununla ticaret yapıp servet biriktiriyorsun! Eğer kardeşin bu görevde olmasaydı, sen bu serveti nasıl biriktirecektin! Senin mallarına da bu yüzden el koydum, demiştir!

Hz. Ömer (r.a), kamuda akraba kayırmacılığı bir yöneticinin yapabileceği en büyük ihanet ve hainlik olarak görmüştür! Küfe Valiliği için istişare ederken yanındakilerden birisi, bu makama Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ı teklif eder! Hz. Ömer (r.a) adama dönüp, Allah senin canını alsın! Bilmiyor musun ki, kim daha layık biri olduğu halde bir işe akrabasını ve yakınını tayin ederse; Allah’a, Resulüne ve bütün Müslümanlara ihanet etmiş olur, dedi!

Hz. Ömer (r.a), atadığı yöneticilerin halka tepeden bakması ve onlara zulmetmesine asla müsamaha göstermez! Ben yöneticileri, halka zulmetsinler, malını gasp etsinler ve namusuna göz diksinler, diye yollamıyorum! Kimin başına böyle bir şey gelirse muhakkak bana müracaat etsin! Eğer bir yanlış görür de uyarmazsanız vallahi siz de hayır yoktur! Yok, siz uyarır ve ben sizi dinlemezsem vallahi o zaman ben de hayır yoktur!

Hz. Peygamber (s.a.v.), Ebu Zer (ra) ilgili, şu gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebu Zer’den daha doğru sözlü kimse yoktur, buyurmuştur!

Ancak; Hz. Peygamber (sav)’den idarecilik görevi isteyen Ebû Zer el-Gıfari’ye; Sen güçsüzsün; bu iş / idarecilik emanettir! Emanet / idarecilik, üstesinden gelemeyen kimse için kıyamet gününde zillet ve perişanlık doğurur, buyurmuş ve yönetici olmak isteğini kabul etmemiştir!

  • Turan ve Kzıl Elma ülküsü, Nizam-ı Alem hedefleri çerçevesinde, Devlet ve Bürokrasinin tüm kademelerinde; Adalet ve Hakkaniyet üzerine bina edilmiş, Ehliyet ve Liyakatin öncelik olarak kabul edileceği, Kuvay-i Milliye Ruhu; yeni bir MİLAT ve DÖNEMİN eşiğindeyiz!

Sonsuz Hikmet sahibi Yüce Allah, Nisa suresi 58. ayetinde; Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder! Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir, buyurmaktadır!

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir