İnsanlık tarihini kabaca incelediğimizde, ilk insanın yaratılması, çocuklarının doğumu ve büyümeye başlaması ile birlikte bir güç, iktidar ve paylaşım savaşı karşımıza çıkmaktadır! Peki neden? İnsan, dünyada neyi paylaşamıyor veya neleri bölüşemiyor? Dünyada kalma süresi insan için dün, bugün ve yarın olduğu gerçeğine rağmen! Yoksa bazı insanlar için dünya ve dünyadaki makam, mevki, güç ve iktidar, ebedi olarak kalma yeri midir? Bilemiyoruz! Böyle bir bilgi ve belgeye sahip olan var mıdır? Hem de Nemrut ve Firavun gerçeği karşımızda ders ve ibret alabilmek için dururken! Bu kadar dünyalık talep, güç ve iktidar savaşlarına rağmen başkaca bir soru aklımıza gelmiyor! Dünyalık makam, mevki, para, kadın, güç ve iktidar olabilmek için milyonlarca insanın ölmesine ve sakat kamasına sebebiyet verecek hesap ve oyun içinde olmaya değer midir? Ya da dünyalık makam, mevki, para, kadın, güç ve iktidar için küresel güçler ile birlikte hareket etmeye, bölgesini ve ülkesinin de talan edilmesini, yağmalanmasına ve sömürülmesine sebebiyet verecek bir durumda işbirlikçi olmaya değecek midir? Demek ki bazıları için değiyordur! Ne diyorsunuz?!
İlk insan ve çocukları ile birlikte dünyada iyilik ve kötülük, güzellik ve çirkinlik, yaşatma ve yok etmek savaşını görmekteyiz!
Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, yeryüzünde bir insan yaratacağım dediği zaman! Hem de, meleklerin yeryüzünde kan akıtacak bir mahlûk mu yaratacaksın gerçeğine rağmen! Habil, iyiliğin, güzelliğin, doğrunun ve özgürlüğün simgesiyken, Kabil, kötülüğün, çirkinliğin ve dayatmacılığın temsilcisidir! Bütün dayatmacılar için şiddette sınır yoktur! Amaçlarına ulaşmak için tıpkı Kabil gibi, kardeşlerini bile öldürebilir.
Habil ve Kabil insanlar arasındaki evrensel olan zihniyet çatışmasının, ilk insan topluluklarından başlayıp, kıyamete kadar devam edeceğini gösterir. Aslında bu çatışma, iktidar ve güç sahibi olma, iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, yok etme ile yaşatmanın, özgürlükçü ile dayatmacının savaşıdır. Amaç sadece iktidarı ele geçirmek ve güç sahibi olmaktır!.
Değerlere bağlı Habil ve değersizliği savunan Kabil tarafından öldürülür. Kabilin yolundan gidenler şiddete sırtını dayar; İyilik ve güzelliklere karşı da aklını, gönlünü ve yüzünü kapatır! Çünkü Kabil soyundan gelenler, şiddetin dozunu arttırdıkça güçlerini de büyüteceklerine inanır. İnsan için Allah’ın emrine muhalif, Kabilce çözümler yerine, Habil’ce duruş ve davranış sergilemek esas olmalıdır!
Yakın tarihimiz ve günümüzde Kabil soyundan gelenler bugün karşımıza KABALA kültürü olarak çıkmaktadır! Kelime ve kavram olarak Kabala ve Kabil aynı kökten gelmektedir!! Konuyu uzmanı olan dil bilimcilere bırakmak en doğrusu olacaktır! Eski Mısır’dan Yahudiliğe devrolunan öğreti, Kabala’dır. Kabala, aynı Mısır rahiplerinin sistemi gibi, ezoterik, gizemli, bir öğreti olarak yayılmış ve yine Mısır rahipleri gibi temelde büyü ile ilgilenmiştir.
Ünlü Yahudi araştırmacı Shimon Halevi, Gizli İlmin Geleneği adlı kitabında Kabalayı şöyle tanımlar. Pratikte Kabala, kötülüklerle ilgilenmenin yolu, semboller yoluyla psikolojik dünya üzerinde güç kazanmanın tehlikeli bir sanatı ve büyüye dayalı bir formudur.
Kabalayı tanıtan en tanınmış kitaplardan biri Die Kabalada, Kabala büyü ilişkisini şöyle vurgular. Kabala, büyünün genel teorisine bağlanır. Kabala, bilgiye bağlı bir öğreti olmadığı gibi Yahudi Kanununun mantıklı bir açıklaması da değildir. Kabala, bazen karanlıklara dalarak, bazen de aydınlığa çıkarak, Kabilce yıkım ve çözüm için beş bin yıl boyunca yayılmıştır.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli; Türk milliyetçileri, zulme, çileye, haksızlığa, iş birlikçilere karşı sabır, akıl, iman ve azimle meydan okumanın bir kudreti, her zaman ve her seviyede milli birlik ve kardeşlikten yanadır. Yanlışa yanlış demek, hıyanet ve karanlığın karşısında milli ve ahlaki tavır göstermek hem vakarımızın gereği, hem de üstlendiğimiz milli görevin gayesidir. Türk milletine tuzak kuranlardan hesap sormak, Türkiye’ye parmak sallayanlara haddini bildirmek tarihi bir sorumluluğumuzdur. Küresel tehditlerin, bölgesel tehlikelerin ve emperyalist kuşatmaların tesirsiz hale getirilip püskürtülmesi hususunda dün olduğu gibi bugün de kararımız kesin ve duruşumuz katidir. Elbette bir olacağız, sağlam birlikteliğimizle, ülkemizin ve milletimizin bekasını mutlaka koruyacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi kaderine kendisi yön verecek, Cumhur İttifakı da istikbalin mimarı ve istiklalin muhafızı olacaktır. Türkiye’nin varoluş mücadelesinde, Türk milletinin beka ve payidar davasında sorumluluk alan, samimiyetle elinden gelen çabayı gösterecektir. Unutulmasın ki, Türk milleti sevdasını yüreğinde taşıyan, fazilet ve fedakarlık burcu evlatları sayesinde, adından ilelebet söz ettirecek, anılarından ve kutlu varlığından her daim bahsettirecektir, şeklindeki konuşmaları ve vurgularının, günümüz dünyasındaki para, iktidar ve güç savaşında kabil ve kabala zihniyetindeki tüm küresel emperyalist güçler ve de yerel işbirlikçilere karşı çok manidar olduğunu düşünüyorum!
Bugün Ramazan ayının ilk Günü! Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Rahmet, Mağfiret ve Cehennemden azad olunacak zaman dilimlerini içinde barındıran Mübarek Ramazan ayının tüm iman ehline, sağlık, sıhhat ve afiyet içerisinde, emrettiği üzere ve rızasına uygun bir Ramazanı şerif geçirmeyi nasip eylemesini dilerim. Tüm İman ehli Müminlerin de İslam dinine yaraşır bir şekilde birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde maddi, manevi feyiz ve bereket iklimine erişmesini, tüm insanlığın kurtuluşuna ve tüm mazlum milletlerin de barış ve huzura kavuşmasına vesile olmasını Yüce Allah’tan dilerim.