Türkiye gibi ülkelerde siyaset kurumu, iktidara taşınan siyasal parti ve lider, iktidara gelirken dünyanın ve özellikle de ülkenin içinde bulunduğu sosyal, siyasal ve ekonomik konjonktürel süreç çok önemlidir! Her konjonktür kendi siyasal düşünceyi ve partiyi iktidara taşımaktadır!
Aksi halde şu anda ülkemizdeki aktif halde bulunan yüze yakın siyasal partinden her birinin iktidar olması ya da iktidara alternatif olması beklenirdi! Türkiye’deki irili ufaklı bir o kadar
siyasal parti ve siyasetçi, sistem gereği sadece tanımlı görevlerini yapmaktadır! Yani devletine ve milletine dolaylı olarak hizmet etmektedir! Bazen bilinçli olarak bazen de farkında olmadan!
Kadim Türk Devlet Aklı ve Türk Devlet yönetim geleneği, dünyanın ve ülkenin içinde bulunduğu ve geçmekte olan çok ağır şartları da dikkate almak sureti ile Devletin bekası ve Milletin birliği, Türk Devleti ebed müddet devam ilke ve ülküsü çerçevesindeki bir siyasal partiyi, bir lideri ve siyasal kadroyu iktidara taşımaktadır, şeklinde düşünüyorum! Yani bu ülkedeki tüm siyasal süreç ve gelişmeler öylesine, sıradan ve spontane değildir! Arkasında çok büyük bir Kadim Türk Devlet Aklı, geleneği ve hafızası vardır!
Çok derinlemesine girmeden, siyasal hayatımıza kabaca bir bakalım! 1946 yılında çok partili hayata geçilmesi ile birlikte, CHP içinden yeni bir siyasal kadro çıkarılmakta, iktidara taşınmakta ve on yıl gibi bir süre bu ülkeye hizmet etmektedir! Akabinde 1960 askeri darbesi ile inkıtaa uğratılması ise bu ülkenin dünya sahnesine lider olarak bir daha çıkmaması için küresel ve emperyalist güçler tarafından duraklatma operasyonu! 1960 ve 1970 yılları arasındaki kaotik döneme hiç girmiyorum!
Türk Devleti, 1970 yılında on yıl önceki darbenin yaralarını daha sarmadan bir başka askeri muhtıra ile karşı karşıya kalmıştır! Neden ve neler oluyordu? 1970 ve 1980 arasındaki siyasi, ekonomik ve sosyal kaotik dönemi hatırlamak dahi istemiyorum! 1980’lerin sonlarına doğru yeni bir askeri darbe daha! 1960 ve 1980 arasında siyaset kurumuna üç askeri darbe! Ne ala memleket! İkinci Dünya savaşına katılmamış bir ülke, ikinci dünya savaşında neredeyse yerle yeksan olmuş ülkelerden ekonomik ve kalkınma olarak çok daha gerilere düşmüştür! Neden? 1983 ve 1993 arasında yeniden bir kalkınma ve şahlanış dönemi!
Akabinde ise 2002 yılına kadar yeniden siyasi, sosyal, ekonomik kriz ve kaotik dönem! Aman Allah’ım neydi o günler; Her gün yeni bir faili meçhul ile uyanıyorduk! 2002 yılında AK Parti iktidarları ile sosyal, ekonomik ve siyasal olarak istikrarlı yeni bir dönem başlamıştır! Ülkede
olmaz ve yapılamaz denilen işler başarılmıştır! Bugün yeni bir siyasal ve ekonomik kriz yani yeni bir konjonktürel durum ile karşı karşıya bulunuyoruz! Yani siyasal olarak yeni bir dönemi ve yeni bir siyasal değişimi işaret eder gibi!
- Peki, şimdi bunları neden yazıyorsun? Bu durumu nasıl okumalıyız? Bu durum bizlere ve ülkeye neleri öngörmektedir? Peki, Durum nedir? Durumsal farkındalık nedir? Durumsal farkındalık, kişinin etrafındaki olayları, tehlikeli durumları ve potansiyel tehditlerin farkında olması ve bir yetenekten çok bir zihniyettir! Bir akıl yürütme süreci, bu sürecin ana unsurları, algılama, bilgi toplama ve sezgilerine güvenmektir! Türkiye gibi ülkelerde siyaset kurumundaki gelişmelere sürekli olarak şaşırıyor ve sürprizler yaşıyoruz! Pek, neden?!
Yaşadığımız hayatta çevrenizde olup bitenleri ve özellikle de siyaset kurumundaki değişim ve gelişmelerin ne kadar farkındayız? Vizyon, politika, strateji ve taktik geliştirebiliyor muyuz?
Bir bilinmezden diğerine doğru sürekli bir devinim içindeyiz! Neden? “Nasıl göremedim ve nasıl fark edemedim” diye sorguluyoruz kendimizi! Neden?
Oysa hayatımızda ve özellikle de siyaset kurumundaki her olay gelişini haber veriyor ve “Dikkat” sinyal ve işaretleri de yanıp sönüyor! Gören gözlerle bakabildiğimizde, önümüzdeki sahne netleşiyor ve anlama, anlamlandırma, yorumlama ve algılama süreçleri de artık başlamış oluyor! Fakat çoğunlukla çevremizdeki tüm gelişmeleri, olayları ve olguları göremiyor ve fark edemiyoruz! Eğer bunlardan habersiz bir konumda bulunuyorsak, hayatımız durgun bir sudaki saman çöpü gibi çevresel etkilere tabi ve sürüklenip gidiyoruz demektir!
Ramazan ayının son günlerine doğru, bu şehrin yetiştirmiş olduğu siyasi birey, şehrimizde kendisini seven bir dostluk grubu tarafından tertip edilen iftar programına katıldı! Programda eski siyasetçi ve iş dünyasından davetliler de bulunuyordu! Programa katılan siyasi birey, burada ve daha önceki konuşmalarında; ”Yeni bir Hal ve Yeni bir Vizyon ihtiyacı var” ifadeleri çerçevesinde, ülkemizde ve şehirde yeni bir siyasal parti mi kuruluyor iddiaları ve dedikodusu da yayılmaya başlamış oldu!
- 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından sonraki süreç ile başlayan Anayasa değişikliği ve Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemi ile birlikte böyle bir girişim ve çalışmaların akamete uğrayacağını düşünüyorum!
- Türk Devleti ve Kadim Türk Devlet Aklı, eski Türk Devleti değildir! Sistem kendisini tamamen korumaya almıştır! Sistem daha önceden kendisini güçler ayrılığının vermiş olduğu açıklardan kaynaklı olarak yeni bir siyasi açılım, girişim ve oluşumlara imkan verebiliyordu!
Fakat Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemi tamamen güçlerin birlikteliği ve iki partili bir siyasal sistemi ve daha güçlü bir hükumet etme modelini dayatmaktadır! Bu ve benzeri girişim ve çalışmalar, 2002 yılının son demlerinde DSP iktidarı koalisyon ortaklarını da erken seçim ile tarihe gömen, o dönemde kurulmaya çalışılan ve bir tanesi de hayata geçen siyasal parti gibi Türk Devlet Aklınca kendilerine tanımlanan görevlerini sadece yapar ve siyasal tarihimizin tozlu raflardaki yerini alacaktır, diyorum!
Kadim Türk Devlet Aklı ve Lideri, ” oyun kurucu, oyun ve tezgah bozucu ve aynı zamanda da dönüştürücü, yapıcı, onarıcı ve çözüm bulucu ” özellikleri ile Türk Devleti ebed müddet devam ilkesi çerçevesinde her daim canlı ve diri bir şekilde ayaktadır, şeklinde düşünüyorum!