Zarar-ı amm’ı def için zarar-ı has ihtiyar olunur!.

Son günlerde, dünyada ve ülkemizde yaşanan bir  virüs sebebi ile devlet tarafından  alınan önlem ve tedbirler hakkında bazı aklı evveller ileri geri konuşmaya başladı!. Dedik ya aklı evvel!. Olayların arka planını okumaktan ve anlamaktan  aciz, sadece görünen ve  gördüğüne göre de karar veren, verdiği kararı da yine kendisi gibi aklı evvel çevrede etki meydana getirmeye  çalışan,  avam konumunda  kişiler!. Neymiş efendim! Virüs önce ekonomiyi vurabilirmiş!. Küçük ve orta kesim esnaf çökmeye başlamış! Kiradaki işletmeci piyasalar durduğu gün dükkanı kapatacak ve yanında çalışanları çıkartacakmış!. İşsiz işçi ne yapacakmış! Dükkan sahibi işsiz kalacakmış! O zaman işletmeci ne yapacakmış!  Dükkan sahibi dükkandan kirayı alamayınca, ne yapacakmış! Bu iş zincirleme gidermişmiş!  Daha neler neler!  Beyler; Kamu menfaati için yani devletin ve milletin topyekun zarar görmemesi adına, tabii ki bir kişinin, birkaç işletmenin, bir ilçe, bir şehir  veya  bir bölgenin zararı tercih edilecektir!.  Peki, ne yapalım, siz söyleyin?!

Dünya, 1. ve 2. dünya savaşları akabinde olduğu gibi  bugün de  sosyal, kültürel ve ekonomik bir değişimin eşiğinde, yeni bir düzen ve sistematik kurulmak üzeredir!. Türk Devleti  yeni  kurulma aşamasındaki değişim, düzen ve sistematiğin masasında olduğuna göre!.  Tüm plan ve hesaplarını da bu değişim ve sistematiğe de  uygun bir şekilde yaptığına göre!. Bugün için virüse yönelik devlet tarafından alınan kararlar akabinde üç beş kuruş zarar ettiğini veya edeceğini düşünen arkadaşlara, tavsiyemiz! 2002 yılından bu günlere kadar kat kat  kazandıklarınızdan bir kaçını satıverin!.  Devlet olmaz ise ne yapacaksın malı, mülkü ve kat kat evleri?!  Ne kaybedersiniz!  Devlet bugün için kamunun menfaati adına sosyal, kültürel ve ekonomik yönden çok ciddi kararlar almaktadır! Peki, ekonomik olarak, devletin  işverenler için almış olduğu  karar ve uygulamalara ne diyeceksiniz?! Bizlere düşen, devletin almış olduğu kararlara  elbette ki harfiyen uymaktır!. Asil millet, tarihin hiçbir döneminde devletine karşı isyan etmemiştir!.

Mecellede, kamu ve özel  zarar ile ilgili bazı kural ve kaideleri incelemeye çalışalım!. Zarar-ı âmm’ı def’ için zarar-ı has ihtiyar olunur!. Zarar-ı âm, genelle alâkalı, yani bir ülke, bir devlet, bir şehir, bir köy, bir kasaba, bir mahalle veya bir sokak halkını içine alan bir zarar!. Zarar-ı hâs ise, bir veya birkaç şahsa ait olan bir zarardır!. Toplum hayatında insanların hak ve özgürlüklerinin sınırlanması, bu maddeye göre gerçekleştirilir!. Her insanın konuşma, seyahat etme, fikir ve ifade hürriyeti, çalışma gibi bütün hak ve hürriyetleri toplumun geneline zarar vermemesi maksadı ile sınırlandırılabilir!. Bu sınırlama hak sahibine zarar verse de, diğer insanlara zarar vermemesi için böyle bir sınırlamaya gitmek mecburidir!.

Diğer bir madde, Zarar-ı eşed zarar-ı ehafla izale olunur, kuralıdır!. Ehveni’ş-şerreyn ihtiyar olunur,  kuralı da aynı manaya gelmektedir!. Yani iki şerden daha az zararlı olanı tercih edilir!. Cerrah hastanın ölmemesi için, kangren olmuş bacağını kesme hakkına sahiptir!. Def-i mefâsıd celb-i menâfîden evlâdır! Kötülüğü defetmek iyiliği yaymaktan evladır!. Bunun anlamı, günahtan sakınmak, sevap işlemekten evladır! Farzlar eda edilmek gerekirken, müstehab ile meşgul olunamaz! Zekât varken, sadaka vermek, mekruh işlenirken, sünneti eda ile uğraşmak kabul edilmemiştir!

Hz. Musa ve Hızır (as) yolculuğunda yaşananları, duymayan ve bilmeyenimiz yoktur!. Yolculuğun detaylarına girmeden, arka plandaki verilmesi gereken mesajı, anlamaya, anlamlandırmaya ve bugün için, ne gibi dersler ve ibretler  çıkarmamız gerektiğini de sorgulamaya çalışalım!. Hızır (as): Ya Musa! Allah bana bir ilim vermiştir, o sende yoktur. Sana da bir ilim vermiştir, o da bende yoktur,  dedi! Hz. Musa, Hızır’dan (as) bu ilmi telakki etme arzusunu bildirdi!. Zahiren akılla anlaşılması mümkün olmayan, kendisine acayip ve garaib görülen bazı hakikatlerin hikmetini,  Hızır’dan öğrenecekti!. Hz. Musa, O’na: Allah’ın sana öğrettiği ilim ve hikmetten bana da öğretmen için sana tabi olabilir miyim,  dedi. Hızır (as): Doğrusu sen, benimle beraberliğe sabredemezsin. İç yüzünü kavrayamadığın, bir bilgiye nasıl sabredersin, dedi.  Hz. Musa,  İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem,  dedi. Hızır (as): Eğer bana uyacaksan, ben sana sırrımı açmadıkça, hiç bir şey hakkında bana sual sorma! Yani tartışma şöyle dursun; anlamak için bile sorma, dedi. Ve o meşhur yolculuğa çıktılar!. 

Yolculukta yaşananlar akabinde, Hz. Musa (as) çok soru sorması ve sorgulaması üzerine,  Hızır (as), Hz. Musa’ya;  İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim, dedi! Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu hâle getirmek istedim. Çünkü onların arkasında, her sağlam gemiyi gasp etmekte olan bir kral vardı. Erkek çocuğa gelince, onun ebeveyni mümin kimselerdi. Bunun için çocuğun onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk. Böylece istedik ki, Allah, onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin!  Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise, Salih bir kimse idi. Allah istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Allah’tan bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur, dedi!

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Türk milleti ve bütün insanlık tehdit saçan küresel bir salgınla karşı karşıya olduğu, zor günlerin içinden geçiliyor! Türkiye, virüse karşı teyakkuza geçtiği ve peş peşe isabetli tedbirleri alarak zamanlama zafiyetine düşmemiştir!  Geçmişte daha müşkül anlarda bile yeise ve yılgınlığa kapılmayan Türk milletinin bu virüs kuşatmasını da yaracağına inanıyorum!. Bu süreçte karamsarlık aşılayanlara, kötümserlik yayanlara, provokasyonlara yeltenenlere, fırsatçılık, stokçuluk ve karaborsacılık yapanlara azami derecede dikkat ve uyanıklık mühim bir sorumluluktur!. Telaşa ve  korkuya lüzum yoktur!. Hayrın da şerrin de Allah’tan geldiğine inanan bir milletin virüse boyun eğmesi ve paniğe kapılması, akla ve tarihi gerçeklere tamamıyla aykırıdır!. Bilinmelidir ki, karşımızdaki zorluğu ele ele verip güç birliği yaparak, kucaklaşma ve kaynaşma haysiyetiyle Allah’ın izniyle atlatacağız, ifade ve vurgularının,  küresel sistemin, dünyamızı, bir virüs ile sosyal, kültürel ve ekonomik bir değişim eşiğinde, yeni dünya düzeni ve sistematiği yönündeki sinsi ve kirli plan, hesap ve adımlarına karşılık,  Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kadim Türk Devlet Aklı ile birlikte, Türk Devleti ebed müddet devam ilkesi,  Devletin bekası ve Milletin birliği adına, almış olduğu tüm karar, tedbir ve önlemler, bir kararlılık ve  bir duruş, yeni dönemin işaretlerinin, Devlet Aklı hesabı  ve planı ile hazırlanmakta  olduğunu  bizlere göstermektedir, şeklinde düşünüyorum!.

Allah’ım! Bana Değiştirebileceklerim için güç, Değiştiremeyeceklerim için sabır ve İkisini ayırt edebilmek için de AKIL, BASİRET, FERASET ve FEHİM ver! Amin!..

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir