Dünya, Korona virüs ile tamamen kilitlenmiş ve kapanmış bir durumdadır!. Yedi milyar insan evlerine hapsedilmiş ve dünya ekonomisi de durma noktasına gelmiştir!. Kim veya kimler bu durumdan beslenmektedir?! Ya da böyle bir durum kim veya kimlerin işine gelmektedir?! Kızılderili ata sözünde olduğu gibi; Sular yükselince balıklar, karıncaları yer! Sular çekilince de karıncalar, balıkları yer! Kimin kimi yiyeceğine ise suyun akışı karar verir! Virüs ile kim, kimleri yiyecektir!. Günümüzde ki, su, karınca ve balık kimlerdir?! Peki, böyle bir durumda ne yapmalıyız?! Ah vah edip başımıza geleceklere razı mı olmalıyız?! Öldük, yandık ve bittik mi demeliyiz?! Ya da artık dünyanın sonu ve kıyamet geldi mi diyeceğiz?! Yani birilerinin kirli planlarına teslim mi olmalıyız?! Tabii ki hayır!
Kıyametin kopacağını bilseniz dahi, elinizdeki fidanı dikiniz, hadisi mucibince, imanın gereği olarak, aksiyoner ve pro-aktif bir konumda her şeye hazırlıklı olmalıyız! Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahrete çalış, hadisi ne demektir?! Ya da virüs sonrasında kurulacak yeni dünya düzeni ve sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi değişim ve yerel ölçekteki yansımalarına hazır olmalı mıyız?! Birileri tabii ki, insanlığa zarar vermek, modern köle yapmak veya yok etmek boyutunda kirli hesap ve sinsi plan peşinde olacaktır! Asil Türk Milleti ve Devleti, büyük hesap ve planın sahibine tabidir!. Fakat Akıl, İzan, Basiret ve Ferasetin gereğini de yapacaktır!. Hesap, hile ve plan yapanların en hayırlısı elbette ki Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allahtır!.
Akıl ve Basiret sahibi birey, özellikle de imanın gereği olarak, hayrın içindeki şerri ve şerrin içindeki hayrı aramak, bulmak ve idrak etmek zorundadır! Hayrın içindeki şer ve şerrin içindeki hayır!. Aksi halde duyguları ile hata yapar! 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından sonraki süreçte, kadim devlet aklı, devlet kademesi ve karar verme konumundaki tüm küresel işbirlikçileri bir bir temizlerken, devlet idaresi tamamen yerli ve milli bir kimliğe ve tarihi Türk Devlet ve Anadolu kodlarına bürünmektedir!. Kadim Türk Devlet Aklı ve Türk Devleti, küresel kirli ve sinsi plan için elbette ki her türlü karşı planları hazırdır!. Hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde de hayır vardır, fakat siz bilemezsiniz hükmünde olduğu gibi!. Virüs ile evlerine kapanan dünya insanlığı ve kilitlenen dünya ekonomisine rağmen, dünya üzerinde ki Türkçe konuşan devletler, Kadim Türk Devlet Aklının denetimi ve Türk Devletinin moderatörlüğünde, virüs sonrasında ki kurulacak yeni dünya düzenine matuf, birbirleri ile ticareti ve dostluğu geliştirme zaviyesinden, önceki yıllarda başlatılmış adımları pekiştirmeye başlamıştır!.
Geçtiğimiz günlerde, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin korona virüs salgını ile mücadelede işbirliği ve dayanışma konulu olağanüstü video konferans toplantısı tertip edildi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan video konferans şeklindeki toplantıda; Türk Konseyi olağanüstü zirvesinin korona virüs salgınıyla mücadelede ülkeler arasındaki dayanışmayı perçinleyecektir!. Allah’ın izniyle korona virüs ile savaşı elbette kazanacağız!. Ardından da yeni bir dünya gerçeğiyle karşı karşıya kalacağız!. Bu nedenle mücadelemizi sürdürürken diğer taraftan da salgın sonrası dönem için hazırlık yapmalıyız!. Sağlık alanındaki iş birliğinden ticarete, ekonomiden toplumsal psikolojiye, gelişmelere bütüncül şekilde yaklaşmalı, iş birliği alanlarını tespit ederek gerekli adımları sür’atle atmalıyız!. Bu minvalde salgınla ilgili sorunlara çözüm üretmek, bilgi, tecrübe paylaşımında bulunmak, ayrıca salgın sonrası döneme dair stratejiler üretmek amacıyla ulusal kriz merkezlerimiz arasında bir eş güdüm ve iş birliği mekanizmasının ihdasını öneriyorum!. Bu şekilde bir hareket tarzı benimsenmesi konseyimizin uluslararası görünürlüğünü pekiştirecek, bölgesel ve hatta küresel çapta ağırlığını arttıracaktır!. Kutadgu Bilig’deki şu kutlu tavsiyeyi şahsımla beraber tüm arkadaşlarıma hatırlatmak istiyorum; İnen yükselir, yükselen iner, parlayan söner ve yükselen durur!. Yusuf Has Hacib’in dediği gibi, İçinden geçtiğimiz bu sıkıntılı dönemler de inşallah kısa sürede bitecek, çok daha aydınlık ve huzurlu günler bizleri kucaklayacaktır, ifade ve vurgularının, virüs ve virüs sonrasında kurulma aşamasında olan yeni dünya düzeni ve sistematiği, dünya geneli ve yerel ölçekte ki sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi değişimlere hazır olunmasını, gelecekteki güç ve hegemonya dengesinin de Avrasya bölgesine ve özellikle de Türk Dünyası ve Türkçe Konuşan Ülkelere kayacak olması çerçevesinden dikkate değer ve manidar olduğunu da düşünüyorum!.
Peki, Türk dünyası veya Türkçe konuşan ülkeler işbirliği zirvesi nedir ve ne zaman kurulmuştur, kabaca incelemeye çalışalım!. Türk Dünyası, 20. yüzyılın sonlarında tüm Türk halkları için kullanılan coğrafi ve kültürel bir kavramdır!. Oldukça geniş bir coğrafya ve kültürel alanı kapsayan Türk dünyası, batıda Kosova ve Karadağ, en doğuda Moğolistan yer alır!. Türk dünyası, Orta Asya’ya ek olarak Türkiye, Avrupa, Kafkasya, Çin ve Rusya içindeki Türk bölgeleri ile Türk diasporasını kapsar!. Türk dünyası kavramının ifade ettiği alan, tüm bağımsız Türk Cumhuriyetleri, Özerk Türk Cumhuriyetleri ve Türk Topluluklarını kapsamaktadır! Türk dünyası ile eş anlamlı olan Türkeli kavramı, 19. ve 20. yüzyılın başlarında tüm Türk halkları için kullanılmış, coğrafi ve kültürel bir kavram olarak yer almakta ve Türklerin çoğunlukta yaşamış olduğu bölgeler için kullanılmaktadır!.
Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi, Türk dili ve lehçelerini konuşan altı Türk ülkesi devlet başkanları ve üst düzey yetkililerinin katıldığı bir konferanstır!. Bir diğerinin egemen eşitliğine karşılıklı saygı temeline dayanan zirve, ortak tarih ve kültürel yapıya sahip ülke Cumhur Başkanlarını bir araya getirmektedir!. 1992 yılından itibaren belirli aralıklarla gerçekleştirilen zirvede Türk Dünyasının sorunları gündeme gelmektedir!. 3 Ekim 2009 tarihinde NahÇıvan Anlaşması ile Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi, kurumsallaşarak Türk Keneşine dönüşmüştür! İsmail Gaspıralı’nın; Türk Dili Konuşan Ülkeler, Türk Birliği veya Türk Diasporasına yönelik; Dilde, işte, fikirde birlik sözleri, bugün de Türk dünyasının yolunu aydınlatıyor!. Ve Türk dünyası içindeki ilişkilerin temel yapısı için yol gösterici bir düstur olarak kabul ediliyor!
Bunun yanı sıra, Orta Asya ile Türkiye arasında ki güçlü bir ilişki ve işbirliğinin 21. Yüzyıldaki tüm siyasi ve güç dengelerini değiştirebileceği ve etkileyeceği de aşikârdır!. Hafızasız tarih olmaz ve tarih olmadan gelenek olmaz! Geleneksiz medeniyet olmaz ve medeniyetsiz eğitim olmaz! Eğitim olmadan birey olmaz ve birey olmadan ulus olmaz, ifadeleri de, Türkçe Konuşan Ülkelerin birbirleri ile olan işbirliği, güç birliği ve uluslararası görünürlük noktasından çok manidardır!.
Bakara suresi 216. Ayeti; Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz! Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz!. Sizin Hayır bildiklerinizde şer, Şer bildiklerinizde ise hayır vardır!. Yalnız Allah bilir, siz ise bilemezsiniz!. Bu ayeti kerimede; Savaş insanlara zor ve ağır gelir, çünkü insanların hayatları tehlikeye atılmakta, yurt ve yuvalarından uzak düşmekte, birtakım eziyetlere katlanmakta ve dünya zevklerinden mahrum bırakmaktadır! Sonsuz Kudret Sahibi Allah’ın hükümleri, insanların arzu, istek ve meyillerine göre değil yükümlülükten hasıl olacak sonucun iyi veya kötü, hayır veya şer, faydalı veya zararlı olmasına dayanmaktadır!. İnsan var oluş amacı itibariyle kendisine faydalı olan şeyleri istemekte, zararlı olanları ise şiddetle isteyebilmekte ve engellenmeye karşı direnebilmektedir!.
Hak şerleri hay reyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Arif anı seyreyler,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
Deme şu niçin şöyle,
Yerincedir o öyle,
Bak sonunu seyreyle,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
( Erzurumlu İbrahim Hakkı hz. )