Dünya ölçeğinde, Devletlerin büyüklük sıralamasında ki değerlemelere baktığımızda ‘ekonomik, askeri, teknoloji ve kültür’ çok önemli bir yere sahiptir. Küresel Devlet ve küresel güç olabilmenin ilk şartlarından bir tanesi de ekonomik güç ve ekonomik büyüklük çok önemlidir. Son yıllarda ülkemizde; askeri, kültürel ve teknolojik alanda çok önemli yatırımlar ve projeler desteklenmektedir. Özellikle Bilişim Bakanlığı, bilişim yazılımı ve ticaretine, çok büyük bir miktar ve oranda bütçeler tahsis edilmektedir. Dünyadaki devletlere kabaca bir baktığımızda, özellikle yer altı ve yerüstü kaynaklarının idaresi, Devlet Varlık Fon yönetimi sistemi ile yönetilmektedir. Özellikle de ‘ Enerji, Petrol ve Gaz’ yatırımları, ihracı ve satışı bu fon yönetimleri tarafından yürütülmektedir. Ülkemizde de son yıllarda bu konuda çok önemli adımlar atılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu tarihten itibaren, Lozan antlaşmaları veya kamuoyu tarafından çok detaylarına vukuf olamadığımız sözleşmeler çerçevesinde, iktidara gelen siyasilerce, yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı çıkarmak ve satışımız noktasında sorunlar, sıkıntılar olabileceği sürekli olarak ifade edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu devletin ve milletin 90 yıllık parlamenter yönetim tarihinde, ilk defa 2023, 2053 ve 2071 gibi hedeflerden bahsetmektedir. Peki, nedir bu hedefler? Bu hedeflerin içeriği nedir? Bu hedefler doğrultusunda, devlet ve millet olarak atılması gereken, siyasi, idari ve ekonomik adımlar nelerdir? Küresel sistem ile olan kavgalarımızın yegâne sebebi de bu atılması planlanan adımlar değil midir?100 yıllardır, tarihi ve kültürü unutturulan, uyuşturulan bu asil millet; tarihi, kültürü ve medeniyet bağlarını hatırlamak ve bu bölgelerle siyasi, ticari ve kültürel yatırımlar yapmakla ilk adımlarını atmış oldu. Siyasi adımlar çerçevesinde, Güçlü bir Yürütme ve Cumhur Başkanlığı sistemi için Anayasa değişiklik teklifi TBMM’den geçti ve Nisan ayının son günlerinde vatandaşlarımızın destekleri için referanduma gidilecektir.
Güçlü Türkiye ve Güçlü Ekonomi için 26 Ağustos 2016 tarihinde Türkiye Varlık Fonu Yönetimi AŞ. Kuruldu. Peki, nedir bu Varlık fon yönetimi? Devletimiz neden böyle bir Varlık fonuna ihtiyaç duydu? Devlet, bu Varlık yönetim Fonu ile bir şeyleri mi saklıyor? Bu Fon yönetim şekli ile Ekonomide Denetimsiz bir dönemi mi giriyoruz? Bu kurumlar da daha önceki milli değerlerimiz gibi özelleştirilecek mi? Kamuoyunda, Varlık Fon yönetimi hakkında, Daha nice sorular, sorular ve cevaplar… Türkiye Varlık Fonu A.Ş. kuruluş yasası çerçevesinde; Stratejik yatırım planında belirtilen hedeflerle likidite, yatırım, kıymetli madenler, kira ve gayrimenkul sertifikalarının, özel tasarlanmış yabancı yatırım araçlarının ve diğer araçların alım satımını gerçekleştirilecek. Şirket ayrıca her türlü proje geliştirme, projeye dayalı kaynak yaratma, dış proje kredisi sağlama ve diğer yöntemlerle kaynak temini işlemlerini, ulusal ve uluslararası birincil ve ikincil piyasalarda gerçekleştirecek.
Cari artısı olan tüm devletler, Dünya üzerindeki güvenli fonlarda, fazla miktarı yatırım olarak değerlendirirler. Özellikle; Japonya, Güney Kore, Çin ve Arap sermayesi, ABD ve Avrupa’daki fonlara bu cari fazlalarını yatırırlar. Güçlü bir Türkiye ancak Arap sermayesindeki cari fazlasını sağlam ve güvenli fonlarda değerlendirebilir; Ancak bu fonlarla, Yeni dev yatırımlar yapabilir, Yeni dev projeleri destekleyebilir. Dünyanın birçok ülkesinde Fon yönetim sistemi vardır. Dünyanın en büyük 15 varlık fonu toplamda 12 trilyon dolar değerinde bir büyüklük bulunmaktadır. Türkiye Varlık Fonu AŞ’nin en kısa zamanda 300 – 400 milyar dolar bir büyüklüğe ulaşabileceği tahmin edilmektedir. Türkiye Varlık Fonu AŞ’nin bu rakam ile Dünyadaki Devlet fonları büyüklüğünde ilk 20’ye girmesi de hedeflenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dünya klasmanında ve bölgesinde güçlü bir Devlet olmak zorundadır. Başkaca bir tercihi olamaz; Dünya, tüm birlikler ve bölgemiz yeniden şekillenirken, haritalar yeniden çizilirken… Bölgemiz ve ülkemiz, küresel oyuncuların kurmuş oldukları terör örgütleri üzerinden vekâlet ve vesayet savaşlarına sürekli olarak sahne olmaktadır. Terör üzerinden hizaya getiremedikleri, 15 Temmuz tarihinde teslim alamadıkları ülkemizi de son yıllarda ekonomik kriz çıkarmak için ve döviz kurları üzerinden neden gelmekteler acaba? Siyaseten ve ekonomik olarak güçlü bir Türkiye bölgesindeki bu vb. sorunların üstesinden ancak gelebilir. Zayıf, kontrol edilebilir ve yönetilebilir bir Türkiye hayal eden tüm küresel oyuncular ve işbirlikçileri, elbette ki Güçlü bir Türkiye’den rahatsız olacaktır. Devletimiz, güçlü bir yürütme ve güçlü Cumhur Başkanlığı sistemi için siyasi ve idari adımlar atmıştır. Yine Devletimiz Dünya ölçeğinde ve bölgesinde önemli yatırımlara finans desteği, projelerin hayata geçirilmesi noktasında yaşanan kaynak ve finans sorunları bertaraf edebilmek adına Varlık Fon yönetimini kurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 2015 ve 2016 yıllarında 750 milyar dolar olarak gerçekleşen yıllık GSMH rakamlarını dikkate aldığımızda, yeni kurulan ve Başbakanlığa bağlı kuruluşların devri ve en kısa zamanda ulaşmayı hedeflediği 300 -400 milyar dolar büyüklüğü de buradan kıyaslamayı tavsiye ederim. Neredeyse tüm Türkiye’nin GSMH’ne eşdeğer bir büyüklük… Güçlü Türkiye ve Güçlü Ekonomi için atılan tüm siyasi, idari ve ekonomik adımların hayırlara vesile olmasını dilerim.