Devlet ve Milletlerin tarihinde milat, yol ayrımı ve makas değiştirme dönemleri vardır. Türk milletinin iki bin yıllık tarihinde bunun çok örnekleri vardır. Türk milleti on altı devlet kurup bir yenisini de böyle zor ve sıkıntılı dönemlerden geçerek kurmuştur. Artık bir daha yeni bir devlet kurmayacağız! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk milletinin tarihinden gelen kadim medeniyet ülküsü ‘Devlet-i ebed – müddet’ payidar olması için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Ya var olunacaktır, ya yok olacağız, ya da öleceğiz! Başka çaremiz yoktur! Başka çıkışımız, tercihimiz ve seçimimiz de yoktur! Bundan taviz ve dönüş kesinlikle yoktur! Küresel güçler ve işbirlikçiler, bölgemizdeki yüz yıllık hesap ve oyunları zaviyesinden bu durumu anlamakta zorlanmaktadır! Yüz yıllardır bu asil milleti uyutup ve uyuşturduklarını zannedenler, 15 Temmuz hain darbe işgal ve teslim kalkışmasında bu asil milletin küllerinden yeniden doğuşunu ve uyutulan devin uyanışı ile yüz yüze gelmişlerdir. Hesap ve planlarında olmayan bir durum! Son dönemlerde yaşadıklarımız tüm bunların artçı saldırılarıdır! Gelecekler! Gelmeye de devam edecekler! Ellerinde ne kadar enstrümanları varsa, teslim alabilmek veya olmadı denetim altına alabilmek için gelecekler! Dünya hegemonyal konumları için yine gelecekler! Teslim olmayacağız, yüz yıl önce olduğu gibi!
Küresel ve büyük güçler, ikinci dünya savaşı döneminde dünya ticareti ve para konusunda bir anlaşmaya vardılar. Artık para ve ticareti de kontrol altına almak istiyorlardı. Onlara danışmadan ve sormadan uluslar arası ticareti de yapamazdınız! Para ve ekonomik çıkarları üzerinden yeni bir dünya savaşının çıkmaması için ne gerekiyorsa bu anlaşmaya yazdılar. Çıkarların uyumu çerçevesinde burada bir anlaşma sağlanmıştı. Küresel güçler ve bu anlaşmaya imza atan devletlerin çıkarları her şeyin üzerindeydi! Diğer dünya devletleri mi? Bizimle beraber çalışmak zorundadır! Çıkarlar tersine döndüğü zaman ne olacaktı? Demek ki Savaş kaçınılmazdı! Dünya halkları Savaşı beklemek zorunda ve savaş kapılarında! Dünya halkları da böyle bir durum ve felaket ile korkutuluyordu! Neredeyse bir asır önce anlaşmaya vardıklarında 44 ülke ile yola çıkanlar, yeni bir güç ve devlet ortaya çıkınca ne olacaktı? Bize sormadan danışmadan hiçbir devlet dünya ölçeğinde ve bölgesinde güç olamazdı? Bizim kurmuş olduğumuz sistemin dışında nasıl güç olabilirdiniz? Yani Dünya 5’’ten küçüktü! Öyle değil mi? Bir tarafta dünyanın 190 ülkesi diğer tarafta ise beş küresel devlet! Dengeye bakar mısınız? Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, tüm bu yaşananlara karşılık ‘Dünya Beş’ten Büyüktür’ şeklinde bu beşlinin yüzlerine karşı neden söylemektedir?! 190 dünya devleti, beş küresel büyük devlet edemiyordu! Düzen bu, yerseniz! Kabul ederseniz! Aksi halde silahlarımızla veya ekonomik saldırılarla tepenize bineriz mi demek istiyorlardı! Başka ne diyebilirler! Çünkü çıkarlarına aykırı olarak hareket edenler bulunuyordu!
Küresel güçlerin ikinci dünya savaşı döneminde kendi aralarında varmış oldukları ekonomik ve para anlaşmasına kabaca bir bakalım. İkinci Dünya Savaşı sonralarına doğru müttefik ülkelerin ABD’nin Bretton Woods kasabasında toplanarak kararlaştırdıkları uluslararası ticaret ve finans düzenine Bretton Woods sistemi denir. Burada ilk defa bu kadar geniş kapsamlı bir ekonomik ve siyasi bir işbirliğinin temellerinin atılmıştır. Bu bağlamda Amerika’nın en büyük isteği ülkeler arasındaki ticari sınırlamaların azaltılması, gümrük bariyerlerinin kaldırılması ve cari işlemler dengelerinde sorun yaşayan ülkelere parasal fon sağlayacak uluslararası kuruluşlar, IMF ve Dünya Bankası kurulması!. Bretton Woods düzenin en önemli kaygısı tekrar Birinci ve İkinci Dünya savaşları gibi felaketlere tanık olmamak üzerine kuruluydu; ABD ve müttefik devletlere göre bu sorunun çözümü Liberal bir ticaret politikasına dayanıyordu. Çıkarların Uyumu (Harmony of Interest) tezine göre eğer devletler ortak ekonomik çıkarlar ile birbirlerine adapte olurlarsa bu durum, Dünya savaşı çıkma olasılığını düşürecekti.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli 27. Dönem Milletvekili Aday tanıtım toplantısında yapmış oldukları konuşmalarında; Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerinin normal tarihi 3 Kasım 2019 olarak açıklanmıştı. Ancak, Türkiye çok tehlikeli bir sürece girmiştir. Küresel ve bölgesel ayak oyunları fazlalaşmıştır. 3 Kasım 2019 yüksek bir belirsizliğin markajında bulunuyordu. 16 Nisan referandumunda milletimiz tarafından tescil edilmiş Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminin bir an önce uygulamaya geçilmesi elzemdi. İşte görüyorsunuz, son günlerde döviz üzerinde çok ciddi ve fahiş bir oyun vardır. Spekülatörler, ederi ve gideri bir dolar olan namussuzlar döviz kurunu suni şekilde yükselterek 24 Haziran üzerine ambargo koymaya çalışıyorlar. Üstelik dövizin inmesini OHAL’in kalkmasına bağlayan şuursuzlar, Türkiye karşıtlarına el sallayan çapulcular türemiştir. Bu karanlık senaryolar hep aynı mahfillerin işidir. Tezgah bildik, figüranlar tanıdık, iç ve dış düşmanlar karşımızdadır. Ekonomik çöküntüden, döviz kurunun tırmanmasından memnuniyet duyup bunu siyasi ranta çevirme hazırlığı içinde olan kim varsa, buradan açık olarak söylüyorum, alayı vatan hainidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti dövizle kurulmadı, dövizle yıkılmaz ve yıkmaya da kimsenin gücü yetmez. Türk milleti, inen çıkan dolarla var olmadı, onsuz da bir şey kaybetmez. Türk milleti, 24 Haziran tarihinde oyunları boşa çıkaracak, bunların heveslerini kursaklarında bırakacaktır, şeklinde yapmış oldukları vurgu ve sözlerinin, devlet ve millet olarak son yıllarda ve özellikle de son günlerde yaşamakta olduğumuz ekonomik saldırıların da normal, sıradan, hayatın ve ekonominin kendi seyrinde olmadığı zaviyesinden çok manidar olduğunu düşünüyorum.