Siyasetçi ve DEVLET Adamı

SEÇİMLER ve PARLAMENTO, Bir Ülkede, Demokrasinin varlığına ve Demokrasi kültürünün hem yerleştiği ve içselleştirildiğinin göstergeleridir.

Bir ülkede, Seçimlerin vakti saati ya da erken bir tarihte yapılması ve Parlamentonun da işlevsel olması, demokrasi kültürünün varlığına işaret etmektedir.

Demokrasi, Seçimler ve Parlamentosu sağlıklı bir şekilde işlemeyen bir ülkeye Güvensizlikten kaynaklı DIŞ YATIRIM gelmez.

Bir ülkede; Demokrasi, Seçimler ve Parlamentonun sağlıklı bir şekilde işlemesi, ticaret ve yatırımların önünü açacaktır.

Devlet, başka bir şey! Devlet adamı, başkaca bir şeydir! Siyaset ve siyasetçi, başka bir şeydir!
Siyasi iktidarlar gelip geçicidir! Bir Devlet, Millet ve Ülkenin kaderi, bir siyasi partiye veya bir şahsa, asla bağlanamaz!

Olay, olgu ve gelişmelere, parti ve siyaset ya da RANT ve NEPOTİZM zaviyesinden bakanlar, DEVLETİ ve Devletin Kurgusunu göremez ve bilemez!

Devleti ve Devletin Kurgusunu göremeyenler, hata üstüne hata yapar! Siyasetçi, kutsal olamaz ve siyasetçi de asla devlet değildir!

Demokratik ülkelerde, siyaset adamı seçimle gelir, parti ve devlet politikaları çerçevesinde yapacaklarını yapar ve daha sonra da seçimle gider!

Hükümet ve Devlet, aynı şey değildir! Hükümet seçimlerle değişir fakat Devlet kalıcıdır! Türk kültüründe, Devlet-i ebed müddet devam ülküsü geçerlidir!

Siyasetçiye, devlet asla baki değildir! Siyasal partiler ve siyasetçiler asla kutsanamaz! Asıl olan ve baki kalacak ancak devlettir!

Siyaset, siyasetçi, politikacı ve devlet adamının ne ve nasıl olması gerektiği zaviyesinden sadece devlet adamını ifade etmeye çalışalım!

Devlet Adamı; siyasetten geldiği gömleğini çıkaran ve devlet gömleğini giyen ve onun kurallarına uyandır!

Devlet Adamı; görevine başlarken ettiği yemine sadık kalandır!

Devlet Adamı; yasalara ve yargıya saygılı olandır!

Devlet Adamı; yasal çerçevede uygun olan veya hak edilen fakat ahlaki ve insani olarak helal olmayan işlere de tevessül etmez!

Devlet Adamı; her yasal hakkın helal olmadığını da bilen kişidir!

Devlet Adamı; devlet ve milleti yaşatmak için vardır!

Devlet Adamı; devletten beslenen, semiren ve yaşayan değildir!

Devlet Adamı; bir zümre veya gruba değil, sadece vatandaşa hizmet eder!

Devlet Adamı; siyasi yandaş ve nepotizme hizmet etmez!

Devlet Adamı; devletin memurunu sadece ehliyet ve liyakate göre atar, yandaş ve sadakate göre değil!

Devlet Adamı; hak ve adalete dayanır, devletin tüm kanun ve kurallarına biat eder!

Devlet Adamı; adaletin olmadığı yerde zulmün olacağını ve zulüm ile de abad olunmayacağını bilmelidir!

Devlet Adamı; ilim, bilim, evrensel değerler ve devletin kuralları ile konuşur!

Devlet Adamı; vicdana hitap eder, cüzdan ve dünyalık kişisel çıkarlar ile iştigal etmez!

Devlet Adamı; kendini, devlet ve milletin hizmetine adar!

Devlet Adamı; yaptığı işlerden kaynaklı, vatandaştan itaat ve minnet beklemez!

Devlet Adamı; İnsanı Yaşat ki Devlet de Yaşasın ilke ve düsturu ile hareket eden bireydir!

Siyaset ve Siyasetçiler; Gündelik politikalar çerçevesinde, yeniden bir daha seçilebilmek adına; ehliyetsiz – liyakatsiz – çapsız ve kifayetsiz muhteris; OĞLUNU – KIZINI – GELİNİ – DAMADI ve YEĞENLERİNİ; KAMU Kurumları ve özellikle Belediyeler de; İŞ – AŞ – MAKAM – MEVKİ – İHALE ve RANT peşinde koşar.

Devlet Adamı; Türk Devlet-i ebed müddet devam ülküsü çerçevesinde, Devletin bekası için mücadele eder.

Devlet Adamının Aklı – fikri – düşüncesi ve tüm mesaisi; devletin kalkınması ve milletin refahı, kamunun tüm kademelerine; ehliyet – liyakat ve adaletin tesis edilmesi için mücadele eden, yandaş rantçılığı ve nepotizme aracılık etmeyen, nitelikli bireylerin bürokraside, yer alması için mücadele eder.

Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe

Peki, Ya devlet başa ya kuzgun leşe ne demektir?

Sonunda büyük bir başarıya ulaşmak için yok olma tehlikesini bile göze almak demektir.

Devletin düzen ve nizamına vurgu yapılmak istendiği dönemlerde, ya devlet başa ya kuzgun leşe tabiri kullanılır. Neden Acaba?

Peki, kendilerini DEVLET zan eden ve devlet gibi hareket etmeye başlayanlara yönelik, Devlet neler yapmalı?

Devlet, kendini devlet zan eden ve devlet gibi tutum sergileyenlere yönelik, CELAL yüzünü gösterecektir.

Aksi halde Devlet var olamaz. Aksi halde Devlet Beka sorunu ile karşı karşıya kalır.

Devlet yönetim sistematiğinin bir düzen çerçevesinde yürütülebilmesi için tüm kamu kurum ve kuruluşları, NİZAM ve KURALLAR manzumesi mutlaka olmalı.

Peki, Devletin memurlarının bir NİZAM ve KURALLAR manzumesi, kanun ve yasaya uygunluk olmalı mı? Yoksa makama gelen her kişi kendi Derebeyi Düzeni ya da Mafya kanunlarını mı koymalı?

Peki, Devlet olmanın manası nedir? Devlet; kurumlar, kanun, yasa, yönetmelik, nizam ve Adalet demektir.

Peki, Devlet yönetiminde çalışanlar için yasa, yönetmelik, nizam, kurallar ve tüzüğe uymamanın cezası, neler olmalı?

Devlet; kanun, yasa, düzen ve nizamın olmadığı durumlarda ise sisteme kaos – karmaşa ve kargaşa hakim olur.

Kaos, kargaşa ve kargaşa demektir! Türk Devlet Aklı, kaos – kargaşa ve karmaşaya izin vermeyecektir. Devlet, kimsenin babasının MALI ya da ÇİFTLİĞİ değildir.

Kadim Türk Devleti ve Türk Medeniyeti; Turan ve Kızıl Elma Ülküsü, Nizam-ı Alem hedefleri çerçevesinde hareket eder.

Yeryüzü ve Gökler, Adalet ve Hukuk sayesinde ayakta durur!

Adalet ve Nizam, Devletin temelidir. Adalet olmadan, bir Devlet varlığını devam ettiremez.

Kurumlar ancak Kurallar sayesinde ayakta kalır. Kuralların uygulanmadığı kurumlarda, Kaos vardır, Adalet ve hakkaniyetten dem vurulamaz.

Türk; Adalet dağıtan ve Hakikat ehli demektir! Adaletin olmadığı durum ve kurumlarda, zulüm var demektir. Zulüm ile ABAD olunamaz.

Adalet – Nizam ve Kuralların olmadığı kurumlarda; kaos – kargaşa ve karmaşa hakim olur.

Adalet – Nizam ve Kuralların olmadığı, kurum ve toplumlarda, sosyal barış temin edilemez.

Devletin dini adalet, adaleti olmayan devlet dinsiz demektir.

Devlet, yalnız adalet ile sonsuzlaşır ve adaletsizlikle yıkılır.

Yeni bir Dönem; Ehliyetsiz – Liyakatsiz ve Kifayetsiz Muhteris ZÜBÜK tiplerin, tüm kurumlarda ki; TASFİYESİ akabindeki RESTORASYON süreci ile gelecektir.

Yeni bir Dönem; Adalet ve Hakikatin temsilcisi, Mazlum halkların da hamisi Türk Milletinin yeniden Adalet ve Hakikat üzere bina edilen, medeniyet yürüyüşü ile başlayacaktır.

Turan ve Kızıl Elma Ülküsü, Nizam-ı Alem hedefleri çerçevesinde, Devlet ve Bürokrasinin tüm kademelerinde; Adalet ve Hakkaniyet üzerine bina edilmiş, Ehliyet ve Liyakatin öncelik olarak kabul edileceği, Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu İrade, Yeni bir DÖNEMİN eşiğindeyiz!

ABD Başkanı TRUMP ve Küreselcilerin NESARA SAVAŞI

Dört yılın ardından, ikinci defa seçilen ve 2025 yılı Ocak ayında, yemin ederek görevine başlayan ABD Başkanı Trump, dünya medyasında, dört gündür görünmüyor, öldü ya da öldürüldü vb. sansasyonel haber ve dedikodulara şahit olmaktayız.

Peki, NELER olmaktadır? Küreselciler ve ABD Başkanı arasında nasıl bir mücadele devam etmektedir? Bu mücadele sadece ABD sınırlarında mı kalacaktır? Dünyanın başka bölgelerine de yayılacak mıdır?

ABD Başkanı Trump’a bu dört günlük süre zarfında neler olmuştur? Dört günün ardından Küreselcilerin temsilcileri ile medyanın karşısına çıkmak ve bir basın toplantısı yapmak zorunda mı kalmıştır?

Peki, ABD ve Avrupa ülkelerinde, 2026 yılında Büyük bir Dünya Savaşı çıkacakmış gibi toplumun psikolojik olarak hazırlanması ve askeri hazırlıklara neler demeli?

Peki, Milli İstihbarat Teşkilatının hazırlamış olduğu rapor çerçevesinde, Türkiye genelinde yapılacak olan Sığınaklara neler demeli? Peki, NELER NELER olmaktadır?

Peki, bu mücadele ya da SAVAŞI kim kazanacak? Ulus Devletler mi yoksa Küreselciler mi?

Ya da Küreselciler, BAGAJI DOLU ABD Başkanı ve diğer ulus devlet başkanlarını paçasından tutmak suretiyle TESLİM alır ise sonuç nerelere varacaktır?

ABD Başkanlık seçimlerini 8 Kasım 2016 tarihinde kazanan ve 20 Ocak 2017 tarihinde yemin ederek birinci dönem görevine başlayan Trump, törende ki konuşmasında; Bugün sadece yönetim bir partiden diğerine geçmiyor; aynı zamanda gücü Washington’dan halkın kendisine geri veriyoruz. Washington gelişti, ancak halk bu zenginlikten nasiplenemedi. ABD yeniden kazanmaya başlayacak, daha önce hiç kazanmadığı şekilde. İki basit kuralı uygulayacağız. Amerikan malı al, Amerikalı işçi çalıştır, ifade ve vurgularının, kurulmakta olan yeni dünya düzeni ve üç yüz yıldır ulus devletlerin MERKEZ Bankaları ve PARA BASMA yetkileri üzerinden bir düzen kuran ve dünya halklarını para ile sömüren, para sihirbazlarına karşı bir mücadele olacağını işaret etmiştir.

ABD Başkanı Trump, 2016 seçim öncesi meydanlardaki bir konuşmasında; Biz Amerika seçimlerini kazandığımızda, Washington’a gideceğiz ve o bataklığı boşaltacağız, ifade ve vurgularının, Harvey Francis Barnard; Bataklığın Kurutulması veya Boşaltılması, Para ve Maliye Politikası Reformu yasa önerisi çerçevesinde, manidar ve dikkate değer olduğunu da eklemeliyim.

  • 1990′ lı yıllarda, Harvey Francis Barnard, dünyadaki paylaşım düzensizliğine karşı, GESARA ( Küresel Ekonomik Güvenlik ve Reform Yasası ) ve NESARA ( Ulusal Ekonomik Güvenlik ve Kurtarma Kanunu ) adı altında bir dizi ekonomik reformu kapsayan önerilerini kamuoyu ve karar vericilerle paylaşır.

Harvey Francis Barnard, Bataklığın Kurutulması veya Boşaltılması, Para ve Maliye Politikası Reformu başlıklı teklifini öncelikle Kongre üyelerine, bu yasaya hızla geçilmesine inandığı birer kopyasını gönderir. Bir gelişme ve ilerleme sağlanamayınca, 2000 yılında yasa teklifini kamu malı olarak internet üzerinden yayınlamaya karar verir.

NESARA yasa önerisi, Mart 2000 tarihinde Kongredeki gizli bir oturumdan geçmeden ve Başkan Bill Clinton tarafından imzalanmadan önce, Kongre’de durdurulur. 2001 yılında ki müzakerelerin ardından Yüksek Mahkeme, Kongre’ye NESARA’yı onaylayan kararı vermesini teklif eder. Bu teklif, NESARA’nın yasalaşmasından on sekiz ay sonra 9 Eylül 2001’de gerçekleştir.

NESARA yasa önerisi, 11 Eylül 2001 tarihinde yürürlüğe gireceği ve uygulanacağı saatte, New York’taki Dünya Ticaret Merkezi ikiz kulelerine terör saldırıları sırasında bilgisayarların ve yasa verilerinin yakıldığı ve Irak Savaşı’nı NESARA’nın dikkat dağıtıcı unsurları olarak düzenlediği iddia edilmektedir.

NESARA yasa önerisi; Yasa dışı bankacılık faaliyetleri nedeniyle tüm kredi kartı, ipotek ve diğer banka borçlarının sıfırlanması. Federal Rezervin en kötü kabusu, bir borç affı olması. Altın, gümüş ve platin değerli metallerle desteklenen yeni bir ABD Hazine para biriminin oluşturulması. Anayasa Hukukuna uygun olarak yeni ABD Hazine Bankası Sistemini başlatması! Federal Rezerv Sistemini ortadan kaldırması.

NESARA yasa önerisinin yasalaşması ile dünyadaki paranın asıl sahibi olan ulus devletler, para sihirbazı ve karşılıksız PARA BASMA yetkisini elinde bulunduran Küresel Finans Çevrelerinin oyuncağı olan milli paralarını kurtarmış olacaktır.

  • Dünya ülkelerinin reel gayri safi milli hasıla ile reel borçları arasındaki makas her yıl artarak devam etmektedir.
  • ABD’nin yıllık gayri safi milli hasılası YİRMİ TRİLYON DOLAR iken Küresel FİNANS çevrelerine borcu KIRK TRİLYON DOLARA yaklaşmış bulunmaktadır.

Peki, ABD ve dünya ülkeleri, Küresel FİNANS Çevrelerine olan borçlarını, nasıl ve ne şekilde ödeyecektir? Yoksa borçları ödememek adına SAVAŞ ya da başkaca yol ve yöntemlere mi başvurulacaktır?

Dünya devletlerinin Küresel FİNANS Çevrelerine borcunun ÜÇ YÜZ TRİLYON DOLAR olduğunu not edelim. Dünyada ki küresel kavga ya da savaş buradan kaynaklanmaktadır.

Ulus Devletler, Küresel Finans çevrelerine olan BORÇLARINI ya ödeyecek ya da bir şekilde sıfırlanacak.

Peki, Para sihirbazı ve karşılıksız PARA BASMA yetkisini elinde bulunduran Küresel FİNANS Çevreleri ile Ulus Devletler arasında SAVAŞ görünür hale yeni mi gelmektedir?

Savaş hangi bölge ve ülkeleri etkileyecektir? Bu savaşı kim ya da kimler kazanacaktır? Bu savaşta kim ya da kimler için THE END ve GAME OVER zili çalacaktır?

Yeryüzü TANRILIKLARI adına Küreselciler bu SAVAŞI kazanır ise Dünya İnsanlığı MODERN bir KÖLE haline mi gelecektir?

Peki, bu savaşı ULUS DEVLETLER kazanırsa dünya insanlığı adına sonuç nasıl olur?

Para sihirbazı ve karşılıksız PARA BASMA yetkisini elinde bulunduran Küresel FİNANS Çevreleri kazanırsa sonuç nasıl olıur?

Dünyada artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Uluslararası sistemin güç yapısı değişecek; değişimin hem küresel ve hem de yerel ölçekte; hem sosyal, hem kültürel, hem ekonomik, hem finansal, hem para ve hem de siyasi sonuçları olacaktır.

Kolay olmayacaktır!. Birinci ve İkinci dünya savaşların da olduğu gibi Çok CAN’LAR Yanacaktır!

Birileri YERYÜZÜ TANRILIKLARI adına tarihte olduğu gibi her yolu deneyecektir!

Ya Dünya İnsanlığının BARIŞ ve HUZURU adına, HAK – HAKİKAT ve ADALET Yeryüzüne hakim olacak!

Ya da tarihte olduğu gibi birileri, Yeryüzü TANRISI olabilmek için Dünya İnsanlığına yapmadıkları ZÜLÜM kalmayacak!

EĞİTİMCİLER Adına ” ACI bir ZİL” Çalarken!

Eğitim, bir millet ve devlet için olmazsa olmazlardandır. Türkiye gibi iddia ve hedefleri olan devletler için daha da elzemdir.

Eğitim konusuna önem vermeyen bir millet, orta ve uzun vadede, başka milletlerin esiri olmak durumunda kalacaktır.

Teknoloji ve bilim alanında geri kalan bir devlet ve millet, gelişmiş ve bilim noktasında zirveye ulaşmış bir devlet ve milletin esiri olmak zorundadır.

  • BİLİM ve TEKNOLOJİ üretmeyen ülkeler, ÜRETEN ülkelerin KÖLESİ olacaktır.

Teknoloji üretmeyen bir milletin sanayisi nasıl gelişecektir? Teknolojik olarak yatırım yapmayan bir millet neyi ve neleri, nasıl üretebilecektir?

Türk milleti ve devlet tarihine baktığımızda, dünyaya model olmuş bir eğitim ve eğitimci sistemi, sonucunda örnek bir toplum, gelişme ve devlet yönetim sistemi ile karşı karşıya kalıyoruz.

Peki, iki bin yıllık Türk devlet tarihinde, eğitim ve eğitimci konusuna bu kadar önem veren, bilim adamları ile dünyaya nam salmış asil Türk milletinin eğitim ve bilim, teknoloji – araştırma ve geliştirme noktasında yorum yapmayacağım.

F35 uçakları ve S-400 hava savunma sistemlerini Türk Devleti olarak başka ülkelerden parasını peşin ödediğimiz halde vermemek için üretilen bahanelere ve yaşadıklarımıza neler demeli?

Bu teknolojileri araştıran, geliştiren ve üreten insan değil midir? Bu insanlar okul ve üniversitelerde yetişmediler mi?

Bu insanları yetiştirenler, Eğitimci ve Akademisyen ise bizdekilere ne demeli?

Bilim sadece başka milletler için mi vardır? Bilim bizim insanımıza yabancı mıdır?

Son yıllarda, Türk bilim adamının ismini duyamaz olduk! Neden Acaba?

  • Eğitim ve Öğretim nedir kabaca incelemeye çalışalım, eğitim ve öğretimi sürekli olarak birbirleri ile karıştıran bir millet olduğumuza göre.

Eğitim, Bireyin toplum yaşamında yer edinmek için edinilen bilgi, beceri ve anlayışlara denir.

Eğitim, İnsan davranışlarında bilgi, beceri, anlayış, ilgi, tavır, karakter ve önemli sayılan kişilik nitelikleri yönünden belli değişmeler sağlamak amacıyla yürütülen düzenli bir etkileşimdir.

Eğitim kabaca bireyin kültürlenme sürecidir.

Eğitim birey doğduğu andan itibaren başlar, aile, okul ve çevre etkileşimiyle yaşam boyu devam eder.

Öğretim, eğitimin okullarda planlı programlı yapılan kısmıdır.

Öğretim, belirlenmiş olan müfredatı öğrenmek ve bu aşamadan sonra da uzmanlık kazanmak anlamında kullanılır.

Anaokulu – ilkokuldan başlayan öğretim süresi üniversiteye kadar devam eder ve bu aşamadan sonra kişi, istediği öğretimi alarak hayata atılıp öğrendiklerini işlerinde kullanır.

Eğitim, bireye yaşamış olduğu toplumda kişilik ve şahsiyet kazandırırken, öğretim ise kişinin yaşam boyu çalışacağı bir iş veya meslek edinme aşamasının uzmanlaşmaya kadar varma süreci olarak ifade edebilir.

3797 sayılı yasaya göre kurulmuş olan Millî Eğitim Bakanlığı ne iş yapar?

Milli Eğitim bakanlığının görev alanı ve sınırları nedir? Devlet ve millet hayrına nasıl bir birey ve vatandaş yetiştirmek için çalışmalar yürütür?

Eğitim sadece Milli Eğitim Bakanlığının görevi midir?

Millet olarak bizlerin sorumluluğu yok mudur? Eğitim konusu bakanlığın görevi deyip sorumluluğu üzerimizden atabilir miyiz?

Milli Eğitim sadece öğretim alanına yoğunluk vermekte midir? Ahlakı olmayan bir meslekte uzmanlaşmış kişilerle nereye varabiliriz?

Milli Eğitim Bakanlığı; Türk milletinin millî, ahlaki, manevi, tarihi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, devletini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan bireylerin yetişmesi için çalışmalar yürüten bir kurumdur.

İnsan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş bireyler ve vatandaşlar yetiştirmek.

Bakanlığa bağlı her kademedeki öğretim kurumlarının öğretmen ve öğrencilerine ait tüm eğitim ve öğretim hizmetlerini plânlamak, programlamak, yürütmek, izlemek ve denetim altında bulundurmak, şeklinde ifade edilmektedir.

  • Öğretmen atama – tayin – özellikle de mazerete dayalı yer değiştirme ve görevlendirme konusunda sınıfta kalmış bir kurum olduğunu, bir kenara not edelim.
  • Öğretmenlerin Mazerete dayalı yer değiştirme konusunda ki mağduriyetleri kaleme almak dahi istemem.
  • Konya gibi bir şehirde, RESEN atama maharetiyle, YÜZ – YÜZ ELLİ kilometre mesafede bir kuruma görevlendirilen bir öğretmen, KAR – KIŞ – KIYAMET nasıl gideceği ya da burada öğrencilerine nasıl faydalı bir EĞİTİM ve ÖĞRETİM yapacağını düşünen bir yönetici var mıdır?
  • Hem Gençlerin Neden Evlenmediği ya da Geç Evlendikleri – YUVA kurduklarından dem vuracağız.
  • Hem Türkiye nüfus artış oranlarının dünya ortalamasının altında kaldığından şikayetçi olacağız.
  • Hem AİLE YILI münasebeti ile AİLE BİRLİĞİ çerçevesinde, AİLEYE yönelik program ve seminerler yapacağız.
  • Hem AİLE YILI münasebeti ile MAZERETE Dayalı Yer değiştirmelerde kolaylıklar sağlandığından dem vuracağız.
  • Hem de NORM Fazlasından kaynaklı, yeni EVLİ Genç AİLELERİ, RESEN ATAMA marifetiyle tekrardan parçalayacak ve mağdur edeceğiz, öyle mi?
  • Yazımızın başlığında vurguladığım, Eğitim adına, eğitimciler zaviyesinden gerçekten ACI bir ZİL çalmaktadır. ACI ACI çalan ZİLİ karar vericilerin yönetici zaviyesinden değil İNSANİ ve VİCDANİ olarak duyması dileklerimle.

Okula başlayacak olan, tüm öğretmen, öğrenci, idareci ve velilere; hayırlı ve başarılı bir Eğitim – Öğretim yılı olmasını dilerim.

Yeni bir DÖNEM ve Yeni bir SİYASİ LİDER Arama Turları Başladı!

Son günlerde siyaset kurumunun ana gündem maddesi, ekonomi ya da vatandaşın yaşamış olduğu ekonomik ve sosyal sıkıntılar olmadığına şahit olmaktayız.

Siyasi gündem çok hararetli ve hararetinin de günden güne artacağına işaret etmektedir.

Yeni bir dönemin siyasi lideri ve kadrosu, kim ya da kimler olacağı ile ilgili tartışmalara şahit olmaktayız. Peki, Neler olmaktadır?

Yeni bir dönem ve yeni bir siyasi lider ve kadro değişimi, KADİM bir AKIL kontrolünde mi vuku bulacaktır? Yoksa küresel güçler maharetiyle mi?

HER ŞEY DEĞİŞİR! Değişmeyen tek şey Değişimin kendisidir.

Siyasette hiçbir şey tesadüfi değildir! Hem de Türk Devleti ve Kadim Anadolu topraklarında.

Peki, Siyasette, önümüzde ki elli yılı planlayacak ve toplumu kucaklayacak, devlet ve milleti yeniden barıştıracak, bir siyasi lider ya da kadro, kim ya da kimler olacaktır?

Türkiye gibi kilit ülkelerde, siyasette; Bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden Kadim bir AKIL tarafından kurgulandığı ya da planlandığından emin olabiliriz.

Hem beş bin yıllık Türk devlet geleneği ve hem de Kadim Türk Devlet Aklından dem vuracağız!

Hem de devletin başına gelmesi muhtemel yeni bir lider ve siyasi kadronun torba veya tombaladan çıkması bekleyeceğiz, öyle mi?

Peki, Türk Devleti ebed – müddet – devam ülküsü nasıl işleyecektir?

Yoksa önceki dönemlerde olduğu gibi küresel güçler destekli işbirlikçi ekol temsilcilerinin gelmesini mi bekliyoruz?

Algıları değiştirmek; atomu parçalamaktan daha zordur! Atom parçalandığı gibi siyasette ki tüm ALGILAR değişecektir.

Yoksa son dönemde tüm yaşadıklarımız öylesine sıradan olaylar ve olgular olduğunu mu düşünüyoruz?

Yeni bir dönem; hazır olanlar ile başarılır. Hazır olmayanlar yolda kalır! Geçmiş toplumlar da olduğu gibi!

Peki, Yeni bir DÖNEME, yeni bir LİDER ve Siyasi KADRO ile hazır mıyız?

Siyasal İslamcı EKOL temsilcilerinin tamamen tasfiye olacağı ve Kurucu İrade EKOL temsilcilerinin yönetime geleceği bir dönem başlamak üzere!

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde; Yeni Dünya Düzeni ve DENGESİ çerçevesinde; Büyük ve Güçlü Türkiye ve Türkiye Yüzyılı YENİ bir DÖNEME, yeni bir Siyasi LİDER ve KADRO ile evirilmek üzeredir.

Peki, Yeni bir Döneme matuf, yerli ve milli lider, kim veya kimler olacaktır?

Türk Devlet Aklı nezaretinde, yerli ve milli, Kurucu İrade – Kuvay-i Milliye ve Horasan geleneğinden gelen bir temsilci olacaktır.

Son dönemde; siyasete yaşadıklarımıza, bir de bu zaviyeden bakmak ve okumak, daha etkili olacağını düşünüyorum.

Siyasete Güven ve SOSYAL – EKONOMİK ve ULUSAL İstikrar!

Güven, bireysel ve toplumsal sürdürülebilir sağlıklı bir ilişkinin en önemli unsurudur.

Güvenin olmadığı her durumda; kaygı, tereddüt, kuşku ve şüphe var demektir.

Güven, yalnızca bir duygudan ibaret değildir.

Güven; dürüstlük, açıklık, şeffaflık, tutarlılık, sadakat, yakınlık, bağlılık ve tahmin edilebilirlik gibi kavramdan oluşan çok kapsamlı bir olgudur.

Güven duygusu, kendimiz, karşı taraf ve ilişkiler hakkında olumlu düşünce ve duyguların oluşmasını sağlar.

Güven, ilişkilerdeki sorun ve çatışmaların çözümünü kolaylaştırır.

Güven ile güvensizlik arasındaki ince çizgi, bir kere geçtikten sonra geri dönülemez.

Sosyal barış, huzur, istikrar ve adaletin tesisi için hem emin ve güvenilir olmaktan dem vuracağız, hem de rotasız ve belirsiz bir minvalde, emanet ve güveni zedeleyen sözler ve davranışlar sergileyeceğiz.

Peki, böyle bir durumda, sosyal barış, ekonomik ve ulusal güvenlik ne olacaktır?

Siyaset kurumu ve ekonomiye olan güven; Sosyal, siyasi ve ekonomik istikrarı, ulusal güvenliği de beraberinde getirecektir.

Peki, bugün siyaset kurumuna güven var mıdır?

Peki, Siyaset Kurumuna GÜVEN olmadığından ülke genelinde SOSYAL BARIŞ ve HUZUR ortamı var mıdır?

Peki, Siyaset Kurumuna GÜVEN olmadığından hem EKONOMİK İSTİKRAR ve hem de ULUSAL GÜVENLİK tehlike altıda mıdır?

Toplum genelinde GÜVEN bunalımı yaşayan ya da GÜVEN kavramını kaybeden Siyaset kurumunun böyle bir durumda neler yapması beklenir?

Siyaset kurumuna güveni tazelemenin demokrasilerdeki yolu ve yöntemi, normal sürecinde ya da erken bir genel seçimdir.

Günümüzde, Ekonomi istikrar ve ulusal güvenlik tartışmaların temel konularından biri haline gelmiştir. Ekonomik istikrar ve güvenlik aynı zamanda ulusal güvenlik demektir.

Ulusal güvenlik; Ekonomik, askeri, politik, sosyal ve teknolojik unsurların tamamını kapsamaktadır.

Ekonomik istikrar ve güvenliği tesis edemeyen ülkeler, ulusal güvenliğini de tesis edemez.

Güvenliğin askeri yönü, ulusal güvenliğin tek unsuru olmamakla, önemli bir bileşenidir.

Ekonomik güvenlik; Bir ülkenin refahı ve ekonomik sisteminin işleyişini tehlikeye atabilecek potansiyele sahip, ekonomisine yönelmiş tehditlerle ilgilidir.

Peki, Ülkemizde, Ekonomi ve Ulusal Güvenlik sorunu var mıdır?

Günümüz dünyasında tehdidin nereden geldiği ve düşmanın kim olduğunun net olmaması, güvenlik tanımının muğlaklaşması, ekonomik güvenlik alanında da hissedilmektedir.

Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez! Güven, tek kullanımlıktır.

Hiçbir şey güvenden daha önemli değildir! Güven duygusu bir kere kaybedilir ve sonrası hep şüphedir.

Ekonomik güvensizlik, insanları; işleri ve gelecek konusunda, endişeli, gergin ve kaygılı hale getirmektedir.

Endişeli, Gergin ve Kaygılı bir toplumda, her alanda; KAOS – KARMAŞA ve KARGAŞA var demektir.

KAOS – KARMAŞA ve KARGAŞANIN hakim olduğu toplumlarda, SOSYAL BARIŞ – HUZUR, EKONOMİK İSTİKRAR ve ULUSAL GÜVENLİK tesis edilemez.

DEVLETE Rağmen Devletçilik Oynayanlar ile Hesaplaşma Başlıyor!

Devletin Makamları, Kurumları ve tüm Kaynakları; GANİMET kafası ile asla yönetilemez!
Devletin Makamlar ve Kurumları; kimseye babasından MİRAS kalmadığı gibi kimse de bu makam ve kurumlarda BAKİ değildir!

Devletin Kurumları; magazinsel ve sansasyonel olaylar, ehliyetsiz ve liyakatsiz tiplere istihdam sağlama yerleri, değildir!

Devletin Makamları; birilerine RANT ve İHALE sağlama, KAMU kaynaklarından ZENGİN etmek ve PARA aktarma yerleri, değildir!

Devletin Makam ve Kurumlarında; ATANMIŞLAR ve DADANMIŞLAR arasında çetin bir Mücadele yaşanmaktadır!

Devletin Makam ve Kurumlarındaki BÖREKÇİ – ÇÖREKÇİ ve DADANMIŞLARI, DEVLET AKLI, bir bir Tespit etmekte ve görevden EL Çektirmektedir!

Devletin Makamları; yasalar çerçevesinde, hayırlı işlere imza atmak ve GÖK KUBBEDE HOŞ bir SEDA bırakabilmek yerleri olmalı!

Devlet yönetim sistematiği; işlerin bir nizam ve düzen çerçevesinde yürütülebilmesi için tüm kamu kurum ve kuruluşlarında; yasalar, kurallar ve hiyerarşi mutlaka olmalıdır!

Devlet olmanın manası; kurumlar, kurallar, kanun, yasa, yönetmelik ve adalet demektir!

Peki, Devlet yönetiminde; kurallar, yasa, yönetmelik ve tüzüğe uymamanın cezası, neler olmalı?

Ya da Devlet yönetiminde, yasa – kural ve yönetmeliklere uymayanlara yönelik bir ARINMA olacak mıdır?

Devletin tüm işlerinde; kanun ve kurallara kesinlikle uymalı. Devlette, kanun, yasa, düzen ve nizamın olmadığı durumlarda ise sisteme kaos hakim olur.

Kaos, karmaşa ve kargaşa demektir! Türk Devlet Aklı, kaosa, karmaşa ve kargaşaya izin vermeyecektir! Devlet, kimsenin babasının MALI ya da ÇİFTLİĞİ değildir.

Devletin makam ve görevleri sadece asil millete hizmet etmek için vardır. Devletin makamları, fantezi üretme yerleri değildir.

Devlet; nasıl olsa görmüyor, duymuyor şeklinde kuruntulara kapılanlar olacaktır. Haramzade ve Dadanmışlar, farkında olmadan haddini aşacaktır. Devlet böyle bir durumda sadece UYUR ROLÜ yapar!

Türk Devleti, devlet ve millete yapılan hatayı ihmal etmez, sadece mühlet verir. Vakti zamanı geldiğinde cezasın keser. Devlet; kurallar, nizam, düzen, kanun ve adalet demektir.

Devlet, çok güzel ölü taklidi yapar. İhanet içinde olan Dadanmış tipler, zanneder ki; Devlet yok ve çöktü; şımardıkça şımarır. Sonra üzerine bir ağırlık çöker! Ve sonrası mı, sonrası mezkur kişiler için, yoktur!

Devlet; kurallar, adalet, yasa ve töre ile ayakta kalır.

Devlet, acele etmez. Devlet, devlet ve millete karşı yapılan tüm ihmal ve hataları yarına bırakır fakat kimsenin yanına bırakmaz. Dadanmış haramzade tipler ile hesaplaşma mutlaka olacaktır!

Kadim Türk Devlet Aklı; Kimsenin yaptığı hata ve ihaneti, yanına ve yarına bırakmayacaktır.

Devlet; devlet ve milletin malına, özellikle de tüyü bitmemiş yetim hakkına tecavüz eden ve göz diken, yolsuzluk yapan, haramzade dadanmış tiplerden, bir gün hesabını sorar ve cezasını keser!

Devlet ihmal etmez sadece tehir eder! Her seçim bir vazgeçiş olduğuna göre!

HARAM ve İHANET dolu İblis ve İblis çocuklarının yolunu mu? Yoksa ADALET – HAKKANİYET ve HELAL – Rahmani olan TEMİZLERİN yolunu mu?

Her Seçiş bir vazgeçiştir! Neleri seçiyor ve nelerden vazgeçiyoruz? Her seçişin tabii ki bir BEDELİ – HESABI ve CEZASI, mutlaka olacaktır!

Devlete Rağmen Devletçilik Oynayanlar TASFİYE Ediliyor!.

İnsan; duygu, düşünce ve eylemlerinden sorumludur. İnsan, aklının çapı ve idrakinin boyutları oranında, yaptığı şeylerin sonuçlarından da sorumludur. Her durumda ve her fiilinde sorumlu bir varlıktır, insan!

  • Sonsuz Hikmet ve Kudret Sahibi Yüce Allah; İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır, buyurmaktadır.

Türkiye’de devlet memurları ve milletin vergilerinden maaşı alanlar, daha büyük bir sorumluluk altındadır. Bulundukları konum, birikim, makam ve mevkileri, üstün bir sorumluluk yüklüyor. Asil millete, ihanetin bedeli hem bu dünyada hem de diğer tarafta çok ağırdır.

Eskilerin ifadesi ile tarih tekerrürden mi ibaret? Peki, bugün yaşanan tüm olay ve olgular, tarihte yaşanmışlıklar çerçevesinde, bir izdüşümü ya da yansıması var mıdır?

  • Kadim Türk Devlet Aklı, üç koyunu gütmekten aciz ve üç koyunu versen kaybedecek siyasetçi ve kendi ikballerinin devamlılığını adına siyasi yapıya çöreklenmeye çalışan tiplere, asla izin vermeyecektir.
  • Devlet kademesinde, vatan – millet sevdalıları ile börekçi – çörekçiler arsında çetin bir mücadeleye şahit olmaktayız!

Devlet, mezkur yapıyı yok eder ve miras yedi ekollere devleti asla teslim etmez.

Devlet, Kadim Devlet Aklının bağımsız politika yolculuğuna, kurucu irade lider ve kadrolar ile devam edecektir. Birileri güç ve iktidarlarının devamlılığı adına itiraz etmektedir.

  • Son günlerde yaşanmakta olan, ATANMIŞLAR ve DADANMIŞLAR, BÖREKÇİ ve ÇÖREKÇİLER arasındaki GÜÇ ve İKTİDAR kavgasını iyi okumak gerekir.
  • Yenidünya düzeninde ki Türk Devlet sistematiğine hangi ekol temsilcileri hâkim olacaktır? Kavga, buradan kaynaklanmaktadır. Elbette ki kurucu irade ve kuvay-i milliye ruhu yerli ve milli vatan evlatları!

İnsanlık tarihi ve devletlerin mazisi, ihanetler ve hatalar silsilesi ile doludur. Dünya insanlık tarihinde bu kadar devlet ve imparatorluk neden yıkılmış ve tarihin tozlu raflarında yerini neden almıştır?

Allah, kimseyi, bu asil millete düşman etmesin! Allah, kimseyi, bu asil millete, ihanet konumuna da düşürmesin!

  • İnsan denen varlık, yaratılış gereği zayıf ve acizdir. İnsan denen varlık, hatalar ile mücehhezdir.

İnsan denilen varlık; dünyalık, makam – mevki, para – pul ve kadına zafiyetinden kaynaklı her an hataya düşebilir ve yamulabilir.

Türk Devlet Aklı, devlet ve milletine karşı yamulan, gaflete düşen ve ihanet eden, sıfatı ve unvanı ne olursa olsun, siyasetçi ya da başkaca kimlik altındaki kişilerle, bir gün hesaplaşır.

  • Son günlerde yaşadıklarımız çerçevesinde, hesaplaşma yakın gibi görünmektedir!

Devlet Aklı, sadece mühlet verir fakat ihmal etmez. Devlet Aklı, devlet ve millete karşı gaflet ve ihaneti asla unutmaz. Devlet Aklı, milletin malına göz diken gözleri bir gün oyar.

Devlet Aklı, milletin malına el uzatan elleri bir gün kırar. Mezkur kişileri, zamanı geldiğinde, kodese gönderir ve haksız elde ettikleri tüm mal varlıklarına el koyar.

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla! Hiç kuşku yok, Lütfü bol olan yalnız sensin, buyurmaktadır.

  • Kadim Türk Devlet Aklı denetimindeki Büyük ve Güçlü Türk Devletinin 2053 ve 2071 hedeflerine, kurucu irade kadrolar ile salimen devam etmesi, devletin varlığı ve milletin birliği, istikbal, istikrar ve beka yolculuğunun inkıtaa uğramadan devamlılığı adına, içeride arıza çıkaracak Devlet ve Milletin MALINA DADANMIŞ, BÖREKÇİ ve ÇÖREKÇİLERİ tasfiye etmek zorundadır.
  • Türk Devlet Aklının belirlemiş olduğu bağımsız ve istiklal planına aykırı iş yapan veya yapma ihtimali olan DADANMIŞ; BÖREKÇİ ve ÇÖREKÇİ tipler, bu kutsal yolculukta geride kalacaktır.
  • Kadim Türk Devlet Aklı, Türkiye Yüzyılı çerçevesinde, Kızılelma ve Turan yolculuğunda sorun çıkaracak DADANMIŞ; BÖREKÇİ ve ÇÖREKÇİ tipler ile yollarını ayırmak zorundadır.
  • Kadim Türk Devlet Aklı, Türkiye Yüzyılı çerçevesinde, Kızılelma ve Turan yolculuğunda, ATANMIŞLAR ve Devlet – Milletin MALINA DADANMIŞ; BÖREKÇİ ve ÇÖREKÇİLER arasında İFŞA sürecinin başladığını da not edelim!

Aksi halde, yolda kalırız.

Aksi halde, yolu ve hedeflerimizi kaybederiz.

Aksi halde, tarih oluruz.

Aksi halde, yenidünya sistematiğinde sadece bir figüran olarak yer alırız.

Başkaca bir Türk Devleti kurulmayacağına göre!

MERAM / GÖKYURT; Gilistra – Kilistra – Lystra, Tarihi ANTİK KENTİ; YOK Oluyor!

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; Konya’nın 45 kilometre güney batısında, Meram ilçesine bağlı Hatunsaray ( Lystra ) Beldesi Gökyurt Köyü içerisindedir.

Helenistik ve Roma dönemlerinde yoğun yerleşime sahne olan ve erken Hristiyanlık Döneminde hızla büyüyen Gilistra – Kilistra – Lystra, ( MS VI.-XIII. yüzyıl ) zamanla Kapadokya benzeri bir mimarî dokuya kavuşmuştur.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; tarihî Kral Yolu ( Via Sebaste ) üzerinde yer almaktadır.

Stratejik öneme sahip olan Gilistra – Kilistra – Lystra, Roma İmparatorluğunun güney uçlarında İmparator Augustus tarafından askerî koloni yapılan beş merkezden biridir.

Aynı dönemde Anadolu’yu gezen ( MS 49-56 ) Aziz Paulus ve Barnabas’ın yeni vaz’ettikleri dine Gilistra – Kilistra – Lystra halkının çoğunluğu katılmıştır.

Haberci Paulus’un Barnabas ile geldiği ilk gezisinde, Konya’da yaptığı ilk vaazında konuşma yaptığı sinegogun karşısındaki evin penceresinde kendisini dinleyen güzel Theakla; kutsal yola kendisini adaması, bu uğurda Romalılardan işkence görmesi, ölüme mahkûm edilmesi nedeniyle kutsanmış ve Azize makamına erişmiştir.

Azîze Theakla’nın yanı sıra Gilistra – Kilistra – Lystra’da ( Hatunsaray ) hayatını kurtaran, onu tedavi eden Musevî ailenin çocuğu Timoteos, Paulus’un en seçkin yardımcıları arasına katılmıştır. Efes Piskoposu da seçilen Timoteus; Paulus gönderdiği mektuplarda “çömezim” diye hitap ettiği ifade edilmektedir.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; Aziz Paulus’un yaşamında önemli bir yer olması ve mimari açıdan kiliseler, şapeller, manastırlar, gözcü kuleleri, sığınaklar, antik yollar, mahalleler, seramik atölyeleri gibi değerli örnekleriyle ön plana çıkmaktadır.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; Bölge de fazlaca kilise varlığı söz konusudur. O dönemden kalma mimari yapıların birçoğu kaya oyma yapılardır. Bu yapıların içerisinde kiliseler, şapeller, yaşam alanları mevcut ve tarih anlamında da oldukça önemli olarak gördüğümüz bir noktadır. İnanç turizmi anlamında önemli bir destinasyon merkezidir.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; Konya çevresinde günümüzden yaklaşık 11 ile 3 milyon yıl arasında olmuşmuş volkanik kayaların olduğu bölgedir.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; ana kilisenin olduğu bölgedeki kayalar volkanik özelliktedir. Patladıktan sonra kaynaklanmış olan tüfler. Bunlar kolayca oyulabildikleri, işlenebildikleri için bölge seçilmiştir. Kapadokya bölgesinde ki Peribacalarına benzetilmektedir.

Kapadokya bölgesi, özellikle de, Yer Altı şehirleri ve aynı oluşumda meydana gelen Ihlara Vadisi, yerli ve yabancı turizm ya da İnanç turizmi alanında gözde destinasyon merkezleri arasındadır! Yerli ve yabancı, binlerce ziyaretçi gelmektedir.

Peki, aynı oluşuma benzer bir konumda bulunan Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; şehrin ileri gelenleri tarafından nenden yok sayılmakta ya da görmezden gelinmektedir?

Bölge neredeyse harabe bir konumdadır. Tarih, Yerel halkın umurunda değildir. Bölge koruma altına alınmalı. Bölgeye girişler, Kapadokya bölgesinde ki destinasyon merkezlerinde olduğu gibi ücretli olabilir. Tanıtım bilgileri asılabilir.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; tamamen HARABE bir duruma gelmeden veya YOK olmadan, Şehrin ileri gelen; ETKİLİ ve YETKİLİLER ya da Konya PROTOKOLÜ tarafından, turizme kazandırabilmek ve İBRET alabilmek adına, İLGİ beklemektedir.

  • Konya merkeze 45 km uzaklıkta, Meram ilçesine bağlı, Gilistra – Kilistra – Lystra, Tarihi ANTİK KENTİ bölgesinde, İlyas Baba mahallesine ismini veren İlyas Baba; Horasan erenlerinden ve Hoca Ahmet Yesevi dervişlerinden, İslamiyet’i yaymak amacıyla Anadolu’ya gelen velilerden bir tanesidir.

İlyas Baba’nın türbesi köyün girişinde, köy mezarlığındadır. Eski zamanlarda, Konyalıların kuduz köpek tarafından ısırılan yakınlarını, İlyas Baba Türbesi’ne getirerek şifa bulduklarına dair hikayeler nakledilmektedir.

  • Konya merkeze 45 km uzaklıkta, Meram ilçesine bağlı, Gilistra – Kilistra – Lystra, Tarihi ANTİK KENTİ bölgesinde, Evliya Tekke mahallesinde; Horasan erenlerinden İslamiyet’i yaymak için gelen Hoca Ahmet Yesevi dervişlerinden olduğu ifade edilen, Kutbul Akdab Muhammet Arif Hazretlerinin günümüze ulaşan türbesi, köy mezarlığı içinde bulunmaktadır.

Tasavvufta, ‘kutup’ zamanın en büyük velisi anlamına gelmektedir. Kutbun yönetimi altında veli gruplarının her birinin başına da kutup denilmektedir. Muhammed Arif Hazretleri, Kutupların Kutubu makamında bir velidir.

Niğde / Ulukışla; Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; YATIRIMCILARINI bekliyor!

Geçtiğimiz günlerde, Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi, 17 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle resmen ilan edilmiş ve 4737 sayılı Endüstri Bölgesi Kanununun 4/Ç maddesi uyarınca hayata geçirildiği hakkında bir yazı kaleme almıştım.

  • Peki, Özel Endüstri Bölgesi nedir, Yatırımcılar ve ülke ekonomisine ne gibi avantajlar sağlamaktadır?

Ülke ekonomisini uluslararası rekabet edebilir bir yapıya kavuşturmak, teknoloji transferini sağlamak, üretim ve istihdamı artırmak, yabancı sermaye girişini hızlandırmak ve özellikle üretim maliyetleri açısından büyük ölçekli yatırımlar için uygun sanayi alanları oluşturmak üzere hazırlanan, 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu 19.01.2002 tarihli ve 24645 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

01.07.2017 tarihli ve 30111 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile endüstri bölgelerine yönetici şirket modeli, özel endüstri bölgeleri gibi yeni uygulamalar getirilmiştir.

20.10.2022 tarihinde yasalaşarak 27.10.2022 tarihli ve 31996 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kanun Değişikliği ile de büyük ölçekli ve entegre yatırımlar için uygun bir yatırım ortamı sağlayan endüstri bölgeleri yatırımcılar ve bölge yönetimleri için daha cazip hale getirilmiştir.
Kanunun 4/Ç Maddesine göre, Cumhurbaşkanınca özel endüstri bölgesi olarak ilan edilir, hükmüyle özel endüstri bölgeleri için tanımlama yapılarak bölgenin belirlenmesinde Cumhurbaşkanı yetkili kılınmıştır.

Projesine göre bölgenin yatırımlara hazır hale gelmesi için gereken altyapıya ilişkin masraflar, bakanlık tarafından karşılanabilir.

Bakanlık tarafından özel mülkiyete konu alanlar kamulaştırılabilir. Projesine göre kamulaştırmaya ilişkin masraflar da bakanlık tarafından karşılanabilir.

Harita, etüt raporu, imar planları, alt ve üst yapı projeleri bakanlık tarafından onaylanır. Bu işlemler için bedel alınmaz. Yapı ruhsatı, yapı kullanma izni, iş yeri açma çalıştırma ruhsatı bakanlık tarafından verilir ve söz konusu ruhsatlar için harç alınmaz.

Cumhurbaşkanı; Özel endüstri bölgelerine ilişkin ek teşvikler belirleyebilir.

  • Dünya’da örnekleri; ABD, KANADA, HOLLANDA ve SUUDİ ARABİSTAN da bulunan Endüstri Şehirleri arasına, Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi ile Türkiye’de yerini alacaktır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; 400 Fabrika kurulması ve 60 Bin İstihdam hedeflenmektedir.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; bir Üniversite ve 60 bin konutu olan AKILLI bir ŞEHİR hedeflenmektedir.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; sıradan bir endüstri bölgesi olmaktan öteye geçerek; Lojmanlar, Merkezi Yönetim Alanı, Ar-Ge Merkezi, Tır Parkı, Konaklama Merkezi ve Fuar Alanı gibi modern donatılarla tasarlanmış bir yapı sunmaktadır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; Türkiye’nin gelecekteki endüstri ve kalkınma stratejilerinde öncü bir rol oynamaya adaydır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; Yatırımcılara, altıncı bölge yatırım teşviki kullanabilme, AR – GE imkânları, vergi indirimleri, KDV İstisnası, gümrük vergisi muafiyeti, faiz desteği, gelir vergisi stopajı gibi birçok avantajdan faydalanabilme, en yüksek teşvik oranları ile hedeflerine çok daha hızlı ulaşabilme ve avantajlı yatırım fırsatlarından yararlanma fırsatı sunmaktadır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; konumu itibari ile 4 farklı ulaşım imkanına da, rahatlıkla erişebilen stratejik bir kavşak noktasıdır. Ulaşım olanaklarındaki varyasyon, Endüstri bölgesi için ekonomik, sosyal ve çevresel olarak önemli katkılar sağlamaktadır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; Mersin ve İskenderun Limanlarının İç Anadolu ile olan bağlantısı arasında yer alacağı özel lokasyon, Tarihi İPEK ve BAHARAT YOLU üzerinde bulunmaktadır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; Yapı Malzemeleri, Ambalajlı Tüketici Ürünleri, Ambalaj ve Kağıt Üretilmesi, Organik Besin İşlenmesi, İklimlendirme ve Medikal Cihazların İmalatı ve Parça üretimi, Bilişim Teknolojileri ürünleri, Yarı iletkenler, elektronik alet ve parça imalatı ve Savunma ve Havacılık Sanayisine ait sektörler, sorunsuzca yatırım yapabilir ve yer alabilir.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; BÜYÜK ve GÜÇLÜ TÜRKİYE hedefleri ve TÜRKİYE YÜZYILI Vizyonu çerçevesinde; Türk sanayisini dünya çapında geliştirmeyi, ülke sanayisinin sürdürülebilir rekabet gücü ve yetkinliklerini artırmak adına, YATIRIMCILARINI beklemektedir.