Siyaset – Değişim ve Yol Arkadaşlığı!

Bir yola çıkmadan önce, bazı hazırlıkların olması gerekir! YOL ve Yolculuk; Özelikle ve öncelikle de bir dava, bir hareket, bir siyasi birliktelik ise çalışmalara başlamadan yol arkadaşlarını iyi seçmek durumundasınız!

Aksi halde ÇIKARCI ve MENFAATÇİ, KRİPTO çeteler tarafından farkında olmadan ya da bilinçli bir şekilde kuşatılırsınız!

ÇIKARCI ve MENFAATÇİ; Sap ile Samanı, Şap ile Şekeri ve Hızır ile Hınzırı ayırt edemeyecek durumdaki; mercimek beyinli sefih tipler; Yol Arkadaşı olamaz!

  • ÇIKARCI ve MEVFAATÇİ, Kripto tipler tarafından kuşatılan bir yol – bir sitem ya da bir siyasi yapı; zaten ÖMRÜNÜ tamamlamış demektir!
  • ÇIKARCI ve MEVFAATÇİ, Kripto tipler tarafından kuşatılan bir yol – bir sistem ya da bir siyasi yapı, kendi kendini FESİH etmeye ve DÜKKANI Kapatmaya gelmiş demektir!

Yol arkadaşlığı, ‘dünyalık menfaat ve çıkar‘ üzerine tesis edilmez! Güven ve Vefa olmadan, dostluk ve yol arkadaşlığını anlamak, anlatabilmek, anlamlandırmak ve yorumlayabilmenin kadim kültürümüzde bir manası da yoktur!

Kadim kültürümüzden gelen dostluk, güven ve vefayı görebiliyor muyuz? Yoksa vefa, İstanbul ilimizde bir semt adı olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini mi almaktadır?

Peki, Dünyalık elde edebilecek menfaat ve çıkarlar uğruna, tüm kadim değerleri ayaklar altına almaya; Değer mi!

Yol Arkadaşlığı, dünyalık bir şeyler umduğumuz, beklediğimiz için mi yapıyoruz? Yoksa Korktuğumuz için mi yol arkadaşlığı yapmaya devam ediyoruz?

Yol arkadaşları, karşılıklı ne bir beklenti içinde ve ne de bir korku haleti ruhiye içine bürünür! Yola olan güven ve inançlar, onları burada ki birlikteliğe, yol arkadaşlığına vesile kılan!

Peki, birlikte yola çıkan, tüm zahmet ve sıkıntılara katlanan dostlarınıza, makam, mevki ve güç elde edince neler yapıyoruz? Onları yolda bulduklarımıza mı tercih ediyoruz?

Kadim kültürümüzde, Yol arkadaşlığının ayrı bir yeri ve önemi vardır! Arkadaş önümüzü görmek ve yolumuza da sağlam ve sağlıklı bir şekilde devam etmemiz için arkamızı sağlamlayan, sağlama aldığımız kişi, manalarına da gelmektedir!

Arkadaşlığın anlamı ve asaletini oluşturan şey, yol olduğudur! Asıl olan yolun güvenilirliği ve yolda sağlam duruştur! Yolcunun vefasızlığı karşısında yolu satanlar, yolun anlamını bilemeyenler!

  • Peki, yolun değeri ve önemini bilmeyenler tarafından YOL ve YOLCULUK kuşatılırsa!
  • Peki, vatandaşa hizmet uğruna mesai harcayanlar ve halis niyetler ile çıkılan yol; ÇIKAR ve MENFAAT çeteleri tarafından kuşatılır ya da dönüştürülürse!

Böyle bir durumda; ne YOL ve ne de YOL Arkadaşlığından dem vurabiliriz! Ticarethaneye dönüşmüş bir şirket ortaklığı, sadece MENFAAT ve ÇIKARLARIN ön planda olduğu bir durum söz konusu demektir!

  • Şirket ortaklığında, ÇIKAR ve MENFAATLER; azalmaya, bitmeye ve tükenmeye başladığına göre, şirketin FESİH edilme vakti saati gelmiş demektir! FESİH ile ilgili, Resmi işlemlere başlayabilirsiniz!
  • Bir sistem ya da siyasi yapı, yapının içindekiler açısından, sadece Kazan Kazan ( Win – Win ) şeklinde organize edilirse, yine de FESİH edilmesi gerekiyor, demektir!
  • Bir sistem ya da siyasi yapı, içeridekilerin Kazan – Kazan ( Win – Win ) olduğu fakat toplum ve ŞEHRİN kaybettiği bir durumda, yine de FESİH edilmesi gerekiyor, demektir!
  • Şehir ve Toplumun kaybettiği, yapının içindeki; bir kaç klik ya da zümrenin KAZANDIĞI bir sistem, sürdürülebilir olamaz!

Ebu Müslim Horasanı; YOL ve YOL Arkadaşlığı üzerine; Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak içinde düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de yıkılmaları mukadder oldu, buyurmaktadır!

Siyaset başka bir şeydir! Seçimle iktidara gelen hükümet başkaca bir şey!

Kadim Türk Devlet Aklı, Devlet ve Devlet yönetim sistematiği ise bambaşka bir şeydir!

Siyasi partiler; seçimle iktidara gelir, meydanlarda vatandaşa verdiği vaatleri, devletin imkânları çerçevesinde yerine getirebilir ya da getiremez!

Bir sonraki seçimde, vatandaş tercihini başka bir siyasi parti ve liderden yana kullanabilir! Demokrasi dediğimiz kurum ve olgunun güzelliği de buradan kaynaklanmaktadır!

Peki, Siyasi değişim nasıl olacaktır? Ya da siyasi değişimin vakti gelmiş olabilir mi?

Neymiş Efendim! Sözün tamamı ya da lafın fazlası, aptala söylenirmiş!

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!

https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

İnsani – SİYASİ İLİŞKİLER ve İLETİŞİM de; GÜVEN ve VEFA…

İnsani ilişkiler ve özellikle de siyasette,  çıkarlar üzerine bina edilmiş ilişkilerden kaynaklı, GÜVEN ve VEFA kavramlarının örselenmeye başladığına şahit olmaktayız!

Toplumsal olarak herkes işi düşene ve sadece işi bitene kadar yol arkadaşlığına var! Peki, işiniz bittikten sonra, VEFA kavramını yok ettiğiniz dost – siyasi ya da bir kişi bir daha lazım olursa, ne yapacaksınız?

Siyasi ilişkilerde GÜVEN ve VEFA kavramlarının olmadığından sürekli olarak serzenişlerde bulunuruz!

Battık – Bittik dediğiniz bir anda,  HIZIR gibi yetişen,  tüm sıkıntılarınızdan kurtulmanıza vesile olan kişi ya da siyasileri nasıl yok sayabilirsiniz? Ya da altını oyabilirsiniz? Karşısına rakip olarak nasıl çıkabilirsiniz? Ya da bulunduğu makama nasıl göz dikebilirsiniz?

Dedik ya, insani ilişkilerde VEFA kavramı halen bir semt adı olarak yaşamaya devam edecek gibi!

İnsani ve Siyasi ilişki ve iletişimde, üç kuruşluk DÜNYALIKLAR – MAKAM – MEVKİ – GÜÇ ve İKTİDAR uğruna,  size BÜLBÜL olan kişi ya da kişileri öldürmemek dileklerimle!

Peki, Size,  BÜLBÜL olan kişiyi öldürdükten sonra nasıl VAR olabileceksiniz ki?

İnsani ve Siyasi ilişkiler ve İletişimde, GÜVEN ve VEFA kavramlarının iç içe geçtiği ve ne kadar önemli olduğu bir hikâyeyi, okumaya ve anlamlandırmaya, dersler ve ibretler çıkarmaya çalışalım! Tabii ki; Anlayana! Anlamak istemeyen ya da yanlış anlayanlar ile işimiz olamaz!

Genç adam, iyi bir terziymiş! Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış! Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış! Çok soğuk bir kış gecesi dükkânı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş! Artık ne bir işi varmış ne de parası!

Günler boyu iş aramış ama bulamamış! Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış! Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini!

Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş! Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında! Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma! Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam; “Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer” diye söylenmiş!

Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş! Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle! Birden siniri geçiveren ihtiyar;  “Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba” diye düşünmeye başlamış!

Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş; O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş!

Yaşlı işadamı, terzinin yanına yaklaşıp: “Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim” deyince: “Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum!  Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş” diye yanıt vermiş terzi!

Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış! Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş! “Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun” diye soran yaşlı adam: “Ben terziyim” yanıtını alınca! “Benimle gel, hayat hikâyeni yolda anlatırsın” diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi!

Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş! Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkân açmasına yetecek kadar para vermiş! Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş!

Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış! Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş! Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış!

Terzi artık “ünlü işadamı” diye anılır olmuş! Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş! Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış! Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş! Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmasını sağlamış!

Yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş! Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş! Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş!

Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş! Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış! Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkân kalmış! Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için!

Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama kendi anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş!

Ve başlamış anlatmaya: “Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış! Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış! Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş! O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş!

Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş! Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona “Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın” demiş!

Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış! Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş! Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler!

Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş, oduncu!  Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş! Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan! Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış!

Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış! İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış! Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de, o yüzden bozuldu!  Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın!

Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş, terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş! 

Dostluk  – GÜVEN ve VEFA   bağlarını koparmamak dileğiyle!.

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!


https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!

2002 yılında AK Parti Konya kurucu İL başkanı, iki dönem AK Parti Konya Millet Vekili ve 2017 yılından bu günlere , AK Parti Konya İL Başkanlığı görevini deruhte eden, Hasan ANGI, 17 Ocak 2025 tarihinde, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımları ile gerçekleşen, AK Parti Konya İL Kongresinde, görevini, yeni İL Başkamı olarak seçilen Fatih Özgökçen bey’ e devir etti!.

Hasan Angı başkana ve yol arkadaşlarına, bu günlere kadar yapmış olduğu hizmetlerden dolayı teşekkürlerimi sunarım! Ümit ederiz ki, GÖK KUBBEDE HOŞ bir SEDA bırakabilmişlerdir!

17 Ocak 2025 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımları ile icra edilen AK Parti Konya İL Kongresinde Başkanlığı devir alan, Fatih ÖZGÖKÇEN ve yol arkadaşlarına, Hayırlı olmasını ve Başarı dileklerimi iletirim!

Makamlar herkes için gelip geçicidir! Kimler Gelir ve Kimler Geçer gider! Mesele, makamda bulunurken, hem Gök Kubbede ve hem de, Gönüllerde bir İZ ve bir SEDA bırakabilmektir! Gerisi, Laf-ü güzaftır!

AK Parti Konya yeni İL Başkanı, Fatih ÖZGÖKÇEN; Konya’nın ALTIN bir KÂSE ve bu kâsenin içinin de, AKREPLER ile dolu olduğunu! Akreplere dikkat etmesini, Akrepler tarafından kuşatılmamasını ve algı operasyonlarına da gelmemesini, âcizane ve dostane tavsiye ederim!

Mesele, Akrepleri yok etmek değil! BİN yıllardır burada olduklarını ve kendilerini de bildiğinizi, hile – desise ve tuzaklarını da, gördüğünüzü ve ona göre de, önlem ve tedbirleri aldığınızı, bilmeleri yeterli olacaktır!

AK Parti Konya yeni İL Başkanı, Fatih ÖZGÖKÇEN, tüm karalama ve ALGI Operasyonlarına rağmen, şehirdeki tüm dinamikleri kucaklamaya, bir ve beraber olmaya, Kadim Başkent Konya’ya hizmet yolunda taş üstüne taş koymaya devam ederse, yolunun açık olduğunu da, hatırlatmak isterim!

Burası, Belde-i Muhayyere! Burası, Kadim Başkent! Kadim Başkentte ENTRİKA da bitmeyeceğine göre! Burası Kadim Selçuklu Türk şehri!

Kadim Başkent Konya; dönemin sultanı tarafından, sarayı ve şehri kuşatmış, altın kâsedeki akrepler ve fitne – fesatçılara karşı, Belh’den Hz. Mevlana ve İspanya, Endülüs’ün de zirvede olduğu bir dönemde, Muhittin-i Arabî hazretlerinin davet edildiği, Rum diyarıdır!

  • Peki, Yol ve Yol Arkadaşlığı ne demektir?

Bir yola çıkmadan önce bazı hazırlıkların olması gerekir! Yolculuk; Özelikle ve öncelikle de bir dava, bir hareket, bir siyasi birliktelik ise çalışmalara başlamadan yol arkadaşlarını iyi seçmek durumundasınız!

  • Aksi halde ÇIKARCI ve MENFAAT çeteleri tarafından farkında olmadan ya da bilinçli bir şekilde kuşatılırsınız!

Yol arkadaşlığı, ‘dünyalık menfaat ve çıkar‘ üzerine tesis edilmez, sadece ve sadece ‘güven ve vefa‘ üzerine tesis edilir! Güven ve Vefa olmadan, dostluk ve yol arkadaşlığını anlamak, anlatabilmek, anlamlandırmak ve yorumlayabilmenin kadim kültürümüzde bir manası da yoktur!

Peki, günümüzde, yol arkadaşlıklarına baktığımızda nelerle karşılaşıyoruz? Kadim kültürümüzden gelen dostluk, güven ve vefayı görebiliyor muyuz? Yoksa vefa, İstanbul ilimizde bir semt adı olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini mi almaktadır?

Peki, yol arkadaşlığı, vefa kavram ve uygulamaları, böyle gelmiş böyle devam etmeli mi? Yarın bu ülkede, asil millet ve vatan için dava – yol arkadaşlığı ve vefa adına, farkında olmadan yapılan hatalardan kaynaklı, dava ve bir yol arkadaşı bulamayacak noktaya gelebilir miyiz? Bunun vebalini taşıyabilecek misiniz?

  • Peki, Dünyalık elde edebilecek menfaat ve çıkarlar uğruna, tüm kadim değerleri ayaklar altına almaya; Değer mi!

Yol arkadaşlığı, üç şekilde değerlendirilebilir; Umarak dost olmak, Korkarak dost olmak ve Severek ve de gönülden inanarak dost olmak!

  • Peki, yol arkadaşlarınızı seçerken ya da bunlar gelirken, hangi kriterler çerçevesinde gelmiş ya da kimler neden göndermiştir?!

Yol Arkadaşlığı, dünyalık bir şeyler umduğumuz, beklediğimiz için mi yapıyoruz? Yoksa Korktuğumuz için mi yol arkadaşlığı yapmaya devam ediyoruz?

Yol arkadaşları, karşılıklı ne bir beklenti içinde ve ne de bir korku haleti ruhiye içine bürünür! Sadece ve sadece yola, yola olan güven ve inançlar, onları burada ki birlikteliğe, yol arkadaşlığına vesile kılan!

Peki, birlikte yola çıkan, tüm zahmet ve sıkıntılara katlanan dostlarınıza, makam, mevki ve güç elde edince neler yapıyoruz? Onları yolda bulduklarımıza mı tercih ediyoruz? Yoksa yola ve yolculuğa, ilk baştaki duygu ve düşüncelerle, aynı samimiyet ve ihlasla devam edebiliyor muyuz? Aksi halde, kaybedenlerden olabiliriz!

Kadim kültürümüzde, Yol arkadaşlığının ayrı bir yeri ve önemi vardır! Arkadaş önümüzü görmek ve yolumuza da sağlam ve sağlıklı bir şekilde devam etmemiz için arkamızı sağlamlayan, sağlama aldığımız kişi, manalarına da gelmektedir!

Arkadaşlığın anlamı ve asaletini oluşturan şey, yol olduğudur! Asıl olan yolun güvenilirliği ve yolda sağlam duruştur! Yolcunun vefasızlığı karşısında yolu satanlar, yolun anlamını bilemeyenler!

Yolcunun cömertliği ile yola ihanet edenler yolun anlamını bilemeyenler! Yolcunun yol bilmezliği ile yolu sürekli eleştirenler yolun anlamını bilemeyenler! Yolcu yoldan çıkınca yolsuzdur! Yoldan çıkan kendi adına yoldan çıkmıştır! Önemli olan çıkılan yolda sürekli olarak yolun değeri ve önemini bilmektir!

  • Peki, yolun değeri ve önemini bilmeyenler tarafından YOL ve YOLCULUK kuşatılırsa!

Yol ve yolculuk, yol arkadaşlığında, zaman içinde, menfaat ve çıkar kaynaklı, çözülme ve güven bunalımları meydana gelmektedir! Eskilerin ifadesi ile çok halis niyetlerle yola beraber çıkan dostlar, yolda bulduğumuz yeni arkadaşlar ile değişirsek, hem yolu ve hem de ilk yola çıktığımız arkadaşları kaybetmeye başlarız!

Peki, vatandaşa hizmet uğruna mesai harcayanlar ve halis niyetler ile çıkılan yol; ÇIKAR ve MENFAAT çeteleri tarafından kuşatılır ya da dönüştürülürse!

Böyle bir durumda; ne YOL ve ne de YOL Arkadaşlığından dem vurabiliriz! Ticarethane dönüşmüş bir şirket ortaklığı, sadece MENFAAT ve ÇIKARLARIN ön planda olduğu bir durum söz konusu demektir!

Ebu Müslim Horasanı; YOL ve YOL Arkadaşlığı üzerine; Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak içinde düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de yıkılmaları mukadder oldu, buyurmaktadır!

1 -) 16 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Sayın Cumhurbaşkanım;  Kadim Başkent Konya’ya HOŞ Geldiniz!

Ehliyetsiz – Liyakatsiz ve Kifayetsiz Muhterisler Ordusu!.

Kamuoyu; Bürokraside ki, tüm atamalarda; çok daha hassas davranılmasını! Bürokrasinin üstünden astına kadar ehliyet ve liyakat gözetilmesini! Kifayetsiz muhterislere fırsat tanınmamasını! Kerameti kendinden menkul isimlere makam teslim edilmemesini ve birtakım ailelerin kadrolaşmasına göz yumulmamasını, beklemektedir!

Peki, bazı ailelerin çevresinde dönmekte olan bir siyasi yapıdan toplum adına ne bekleyebiliriz ki? Bazıları bu işleri, Oyun zan ediyor gibi! Aile ismini kaldırdığımız vakit hiç bir başarısı olmayan kişiler ile nereye kadar gidebilirsiniz ki? Ya da nasıl bir başarı bekliyoruz?


Kamuoyu; Bürokraside ki, usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının ciddiye alınmasını, iddia ve iftiralarla yıpranmış isimlerin dinlendirilmesini, beklemektedir!

Devlet ve Toplum hayatında, olmaz ise olmaz, adalet, kavramıdır! Adalet, toplumda; güveni, sosyal barışı ve huzuru da beraberinde getirecektir! Aksi halde, sosyal adalet ve toplumsal barış temin edilemez!

Toplumsal Barışın olmadığı toplumlarda, kargaşa – karmaşa ve kaos hakim olacağına göre! Doğa, boşluğu da kabul etmeyeceğine göre!

Ehliyetsiz ve Liyakatsiz kayırmalı ya da ayrıcalıklı kadrolar ve özellikle de belediyelerdeki nama yazılı ihalelere,  son verilmeli!

İnsanların, toplum içinde birlik ve beraberlik içinde yaşaması, barış ve huzurun sağlanması, birbirlerine olan sevgi ve saygısı, hoşgörü ve adalet ilkesi, merhamet, ifade özgürlüğü ve hürriyet telakkisi ile sağlanır!

Devlet, her vatandaşına, geçim güvencesi, sağlık, eğitim, güvenlik, ehliyet ve liyakate uygun iş ve meslek, makam ve mevki gibi temel hak ve ihtiyaçlarını sağlamakla yükümlüdür!

Toplumsal barış; toplumu bir arada tutan yapı taşlarının arasındaki manevi harçlarla sımsıkı birbirine tutulur! Bu da toplumda, ahlaki ve hukuki değerlerin yaşatılması, insani değerlerin yüceltilmesi ile sağlanır!

Toplumsal barış kültürünün varlığı, toplumsal yapıların içinde var olan farklı grupların, ihtiyaç ve beklentilerinin, tüm ilişkiler üzerinden karşılanıyor olması anlamına gelmektedir!

Toplumsal barış için sosyal adaletin inşa edilmesi gerekir! Toplumun her üyesinin aynı temel haklara ve korumaya, fırsata, yükümlülüklere ve sosyal olanaklara sahip olduğu koşullara işaret eden bir adalet türüdür!

Sosyal adalet; toplum içinde yaşayan tüm fertlerin, insan olmak sıfatıyla sahip bulundukları her türlü sosyal ve ekonomik, siyasi hak ve özgürlüklerin eşitliğini temin ve emniyetini sağlamaktır!

Adalet, mülkün temelidir! Adalet güneşi batarsa, insanlar için yeryüzünde yaşamın anlamı kalmayacaktır!

Devlet, adalet ile yönetilir!  Devlet, yalnız adalet ile sonsuzlaşır ve adaletsizlikle yıkılır! Neymiş efendim! Fakire ekmek yoksa zengine huzur yoktur!

Ehliyet, Liyakat ve Adalet, birbiri ile bağlantılıdır! Ehliyet, Liyakat ve Adalet; toplumsal güven, sosyal barış ve toplumsal huzuru da beraberinde getirecektir!

Peki, bize yakın olsun mantığında ve sadece sadakatin arandığı;   ehliyetsiz – liyakatsiz ve kifayetsiz muhterisler ordusunun üst düzey makamlara atamaları ya da parti yönetimlerine alınmasına, ne zaman son verilecek?

Sonra da neden başarısız oluyoruz diye soruyorlar! Peki, Başarı ya da sonuç beklemeye hakkınız var mıdır? Ne yaptınız ya da ne ektiniz de ne bekliyorsunuz?

Beyler! Toplumu tanımayan ve topluma tepeden, yoğurdu dahi yumruğu ile yiyen, bakan çoluk çocuk ile bu işle kotarılamaz!

Sayın Cumhurbaşkanım;  Kadim Başkent Konya’ya HOŞ Geldiniz!

Sayın Cumhurbaşkanımıza;  dünya, bölgemiz ve ülkemizdeki bu kadar  sorun, baskı ve yoğun programları arasında şehrimize yapmış oldukları, AK Parti Konya İL Başkanlığı Kongresi ve hasret giderme temalı ziyaret için çok teşekkür ederim!

Sayın Cumhurbaşkanım! Türkiye’de, Seksen bir ilde, Valilik Hükümet Konağı ve Otuz Büyük Şehir Belediyesinden Başkanlık Makamı ve Hizmet binası olmayan Büyük Şehir var mıdır? 

Sayın Cumhurbaşkanım! Konyalı vatandaşlar olarak; Konya Valiliği Hükümet Konağı ve Konya Büyük Şehir Belediyesi Merkez hizmet binalarının Kadim Başkent Konya’nın medeniyet ruhuna yakışır bir şekilde, acil ve ivedi olarak yapılması, konusunu da,  buradan hatırlatmak istedim!

1 -) 15 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM;  Konya Valilik Hükümet Konağı ve Konya Büyük Şehir Belediyesi MERKEZ BİNA; Nereye ve Ne Zaman Taşınacak?

https://ahmetunver.com.tr/2025/01/14/konya-valilik-hukumet-konagi-nereye-ve-ne-zaman-tasinacak/

2 -) 6 Temmuz 2024 tarihli KÖŞE YAZIM; Konya Teknik Üniversitesi, KAMPÜS İnşaatı NE Durumda?

2017 yılından bu günlere kadar,  AK Parti Konya İL Başkanlığı görevini deruhte eden,  Hasan ANGI Bey’e teşekkürlerimi sunarım!

17 Ocak 2025 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımları ile icra edilecek AK Parti Konya İL Başkanlığını devir alacak,  Fatih ÖZGÖKÇEN Bey’e de, Hayırlı olmasını ve Başarı dileklerimi iletirim!

Konya’nın ALTIN bir KÂSE ve bu kâsenin içinin de, AKREPLER ile dolu olduğunu!

AK Parti Konya yeni İL Başkanı, Fatih ÖZGÖKÇEN, Akreplere daha dikkat etmesini, Akrepler tarafından kuşatılmamasını ve algı operasyonlarına da gelmemesini, âcizane ve dostane tavsiye ederim!

Mesele, Akrepleri yok etmek değil! BİN yıllardır burada olduklarını ve kendilerini de bildiğinizi, hile – desise ve tuzaklarını da, gördüğünüzü ve ona göre de önlem ve tedbirleri aldığınızı, bilmeleri yeterli olacaktır!

AK Parti Konya yeni İL Başkanı, Fatih ÖZGÖKÇEN, tüm karalama ve ALGI Operasyonlarına rağmen, şehirdeki tüm dinamikleri kucaklamaya, bir ve beraber olmaya, Kadim Başkent Konya’ya hizmet yolunda taş üstüne taş koymaya devam ederse, yolunun açık olduğunu da, buradan hatırlatmak isterim!

Sayın Cumhurbaşkanım! AK Parti Konya İL Başkanlığının değişeceği konusu gündeme geldiği günden itibaren, hoşgörü, huzur ve sükun şehri Mevlana diyarındaki; Yerel Siyasi Güç, Denge, Çıkar ve Paylaşım gruplarının, şehirdeki rant ve iktidar konumlarının devamlılığı adına,  benim adamım ve benim kontrol – denetimindeki kişi il başkanı olsun şeklinde, büyük bir tazyik, entrika, ayak oyunu ve baskılarına maruz kaldınız!

Sayın Cumhurbaşkanım!  Türkiye’nin 81 vilayeti ve ilçelerinde bu kadar zorlandığınızı ve sıkıntıya girdiğinizi düşünmüyorum!

Burası, Belde-i Muhayyere! Burası, Kadim Başkent! Kadim Başkentte ENTRİKA da bitmeyeceğine göre! Burası Kadim Selçuklu Türk şehri! Burası, dönemin sultanı tarafından, sarayı ve şehri kuşatmış, altın kâsedeki akrepler ve fitne – fesatçılara karşı, Belh’den Hz. Mevlana ve İspanya, Endülüs’ün de zirvede olduğu bir dönemde, Muhittin-i Arabî hazretlerinin davet edildiği bir Rum diyarıdır!

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Konya programının kesinleşmesi ile kendisi ve kurumunu ön plana çıkarmaya, yani pazarlamaya algı operasyonları yapmaya çalışanların medya ve meydanlarda boy gösterdiklerine de şahit oluyoruz! Peki, neden?

İnsan denen varlık görünmeden yapamaz! İnsan denen varlık önemsenmeden duramaz! Bu kişi hangi makam ya da mevkide olur ise olsun!  Bu kişi hangi ekonomik seviyede olursa olsun! Hiç fark etmez! Hele bir de bu kişi ya da kişilerin ticari ve gelecek ile ilgili siyasi kaygı ve hesapları da var ise! Medya ve meydan onların!

Şehir ve vatandaşlar ne olacak? Konya’ya yapılması gereken hizmet ve yatırımlar ne olacak, dediğinizi de duyar gibiyim!

Şehirler de neymiş? Vatandaş da kimmiş? Dostlar, Medya ve meydanlarda gördüğümüz eni sonu bin kadar kişinin egosu tatmin ve RANT şiştikten sonra zaten bu şehre hizmet de gelmiş sayılacaktır! Ne buyurdunuz?

Sayın Cumhurbaşkanımızın çevresi mezkûr tipler ile kuşatıldığı için sıradan bir vatandaş, Cumhurbaşkanımıza, bir derdini ya da selam ve kelamını dahi eriştiremeyen mutlaka olacaktır! Vatandaş da neymiş canım! Vatandaşın Cumhurbaşkanı ile ne işi olabilir?

Vatandaş dediğin vergisini öder,  çağrılınca askere gider ve meydanlara da gel denince, şehirdeki BİN kadar EKÂBİR mahcup olmasın diye,  meydanları sadece doldurur! Cumhurbaşkanın sadece ve sadece EKÂBİR takım ve ekip ile işi olabilir! Öyle değil mi?

Sayın Cumhurbaşkanım! Muhafazakâr düşünce ve duruşun kalesi konumunda ve hinterlandında en az kırk şehrimizdeki vatandaşların buradan beslendiği, buraya baktığı kadim şehir Konya ve Konyalı sizleri hassaten çok seviyor!

Küresel ve emperyalist güçler, içerideki işbirlikçiler, ülkemiz ve bölgemizdeki kirli hesaplarının devamı ve bölgedeki çıkar ve varlığını korumak adına, her türlü sinsi operasyon ve oyunlarına devam etmektedir!

Türk Devleti, Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemi ile içeride ve bölgemizde ki;  tüm küresel oyun ve tuzaklara karşı teyakkuz halinde ve daha güçlüdür!

Türk Devleti, Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemi ile tüm küresel oyun ve tuzakları bozucu ve Ankara kriterleri çerçevesinde, KIZILELMA hedefleri çerçevesinde,  kendi OYUNUNU kurmaktadır!

Konya Valilik Hükümet Konağı; Nereye ve Ne Zaman Taşınacak?

Geçtiğimiz günlerde, ülkemizde SEKSEN BİR Vilayet, her vilayetin bir Valisi ve Valilik Makamının bulunduğu Hükümet Konağı olduğunu, ifade eden bir yazı kale almıştım!

Peki, Türkiye’de, Seksen bir Vilayet olmasına rağmen Valilik Hükümet Konağı olmayan İl var mıdır?

Peki, Türkiye’de, Seksen bir ilde, Valilik Hükümet Konağı ve Otuz Büyük Şehir Belediyesinden Başkanlık Makamı ve Hizmet binası olmayan Büyük Şehir var mıdır? Böyle bir soru mu olur dediğinizi de, duyar gibiyim!

Konya Valilik Hükümet Konağının bir yıl kadar önce, ihalesi yapılmak suretiyle,  TADİLAT işleri başlamıştır! Daha sonra TADİLAT, Tarihi binanın RESTORASYONU olarak değiştirilmiş ve süreç biraz daha uzamıştır!

Mevlana Haftası münasebeti ile Çadır etkinliklerinde,  Konya Valisi Sayın İbrahim Akın ile bir sohbetimiz olmuştur! Valilik hizmet birimlerinin farklı yerde olmasından kaynaklı; Konya Valilik Hükümet Konağında ki Restorasyon işlerinin 2025 yılının Ağustos ayı sonuna kadar süreceği bilgisini aldıklarını fakat 2025 yılı Nisan Ayının sonuna yetiştirilmesi konusunda, yakından takip edeceklerini ifade etmiştir!

Peki, geldiğimiz noktada, bugün itibari ile Konya Valilik Hükümet Konağında ki; Tarihi binanın Restorasyon süreci ve Valilik Hizmet birimlerinin taşınma süreci, ne durumdadır?

Almış olduğumuz kulis çerçevesinde, Konya Valilik Hükümet Konağının Yerel Yönetimlere devir edildiği ve KENT MÜZESİ olması konusunda çalışmalar yürütülmekte olduğu bilgisine ulaştık!

Konya Valilik Hizmet birimlerinde çalışanlar ise İller Bankasının eski binasında çalışmalarına devam ettiklerini fakat binanın depreme dayanıklılık raporu olmadığından kaynaklı,  tedirgin oldukları da, ifade edilmektedir!

Konya Valilik birimlerindeki tüm çalışanlar, Tarihi Hükümet Konağındaki Restorasyon sürecinin bitmesi akabinde, hizmetlerin aksamadan devam edebilmesi adına, binaya taşınacakları günü dört gözle bekledikleri de, ifade edilmektedir!

Tarihi Konya Valilik Hükümet Konağında ki Restorasyon akabinde, Kent Müzesi olması konusundaki çalışmalar ve Konya Valilik Hükümet Konağının nereye ve ne zaman yapılacağı ve taşınacağı da, kulislerde konuşulmaktadır!

Almış olduğumuz kulis bilgilerine göre; Eski Sanayi esnafının Aslım caddesine taşınması akabinde, arsa sahipleri ile yapılacak görüşmeler ve anlaşma çerçevesinde, Konya Valilik Hükümet Konağının dört veya beş yıl içinde, bu bölgeye, yerel yönetim tarafından,  yapılabileceği de, ifade edilmektedir! Tabii ki Tasarruf Tedbirlerine takılmaz ise!

Peki, Konya Valilik Hükümet Konağının mevcut durumu böyle iken, Konya Büyük Şehir Belediyesinin merkez hizmet binası ne konumdadır!

Konya Büyük Şehir Belediyesi de, SGK eski binasında hizmetlerine davam etmektedir! Fakat bu binanın da, Deprem Raporu konusundan kaynaklı, çalışanların tedirgin bir durumda olduğu da,  ifade edilmektedir!

Peki,  Konyalı vatandaşların hizmet görmesi için şu anda acil ve ivedi olarak, bir KENT MÜZESİNE mi ihtiyacı vardır?

Yoksa Konya Valilik Hükümet Konağı ve Konya Büyük Şehir Belediyesi tüm hizmet birimlerinin bir arada bulunduğu, Merkez bir BİNAYA mı ihtiyacı vardır?

Konya Valilik Hükümet Konağı ve Konya Büyük Şehir Beleyesi Merkez hizmet binalarının, Kadim Başkent Konya’nın Ruhuna yakışır; Osmanlı ve Selçuklu medeniyetini temsil eden bir bina olması ve en kısa zamanda, Konyalıların hizmetine açılması dileklerimizle!

SGK ve BAĞKUR Emeklileri;  YAŞAMASIN!

4 Mart 2017 tarihinde, Emeklilikte Yaşa Takılanlar; Yaşamasın, temalı bir köşe yazısı kaleme almıştım!

1 -)  https://ahmetunver.com.tr/2017/03/04/emeklilikte-yasa-takilanlar-yasamasin/

Peki, 2024 yılının EMEKLİLER YILI olarak ilan edilmesinden kaynaklı, emekli vatandaşlarımızın gelirleri, hayat standartları ve geleceğe matuf, hayata bakışlarında olumlu bir gelişmeye şahit olan var mıdır?

TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarına istinaden Emeklilere yapılan zam oranları,  Emekliler HİÇ Yaşamasın, diyesi geliyor! Sanki bu ülkede, özellikle de, 55 yaşın üzerindeki SSK ve BAĞKUR Emeklilerinin emekli maaşları ile insanca yaşamaya hakkı yokmuş gibi bir durum sezilmektedir! Neden acaba?

Ülkemizde, şu anda en büyük sorun nedir sorusuna verilecek cevap! TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarına göre, EMEKLİ ve ÇALIŞANLARA yapılan zam oranlarının belirlenmesi akabinde, maaş zamları bahane açgözlülük şahane şeklinde her şeye ve özellikle de GIDA ürünlerine YAĞMUR gibi ZAM gelmesidir!

Ülke, bir an önce ZAM sarmalından kurtulmalı! Fiyatlar sabitlenmeli! Özellikle de GIDA ve BARINMA KRİZİNE bir çözüm üretilmeli! Aksi halde gidişat çok da iyi değildir!

Mademki SGK ve BAĞKUR emeklilerine, insanca yaşamak için yeterli bir maaş bağlanamayacağına göre, ya emeklilik sistemi iyileştirilmeli ya da tamamen kapatılmalı!

Bundan 3 -5 sene öncesine kadar, asgari ücretin yarısı ile kirada oturabilen bir vatandaş artık asgari ücret kadar bir fiyata dahi kiralık ev bulamamaktadır!

Peki, evi olmayan ve kirada oturmakta olan emekli bir vatandaşın durumunu – yaşadıklarını ve duygularını,  ballı maaş alan arkadaşlar EMPATİ yapabilir mi?

Peki, Emeklileri; Açlık ve Yoksulluk ile baş başa bırakanlara neler demeli? Emeklilerin haysiyeti ile oynanmasına neler demeli?

Her çalışan bireyin umudu erken denecek bir yaşta emekli olmaktır! Erken derken, Kamu kurumlarında, 65 – 72 yaş aralığından dem vurmadığımı da, ifade etmek isterim!

Bazı Kamu kurumlarında emeklilik yaşı neden 72 olarak kabul edilmektedir? Peki, 65 yaşına kadar bekleyenlere neler demeli? Çalıştığı kurumda bilgisayarın ENTER tuşuna dahi basamayanlar sadece emeklilik için 65 yaşını doldurmayı beklemek suretiyle BALLI MAAŞ almaya devam etmektedir? Neden acaba?

Mademki ülkenin mali bütçesi erken emekliler konusunda açık veriyor,  neden bir sınırlama getirilmedi?

Emeklilik konusunda, 50 – 55 yaşını bekleyen vatandaşlara rağmen erken emeklilik uygulaması ile 40 yaşında emekliliği dolan Üç milyona yakın bir kitleye neden bir sınırlama getirilmedi?

Üç Milyona yakın Erken Emekli olan vatandaşlara ödenecek maaşlar, bir sınırlama getirilmiş olsa,  gününde  emekli olan vatandaşlarımızın emekli maaşları yaşam standartlarına bir iyileşme sağlanabilirdi!

Peki, iki yıl milletvekili olmak suretiyle emeklilik hakkı kazanan süper emeklilik ile ballı maaş alan ve bir eli yağda bir eli balda yaşayan kitleye neler demeli?

Hem milletvekili ve hem de emekli milletvekili, hem bakan ve hem de milletvekili emekli maaşı ödemesi olan vatandaşın hali pür melalinden bihaber kitleye neler demeli?

Peki, Ballı maaş ve ayrıcalıklı emekli maaş uygulamalarının olduğu bir başka ülke var mıdır?

Nomenklatura: Sovyetlerde ayrıcaklı zümreye verilen bir isim!  

Peki,  ülkemizde, BALLI MAAŞ alan ayrıcalıklı zümreye ne gibi bir kavram geliştirmeli?  Vatandaş, ekmek bulamaz ve barınma sorunları yaşarken, bu tiplere neler neler demeli?

2025 yılı da, Cumhurbaşkanlığı Bakanlar Kurulu tarafından AİLE YILI ilan edilmiştir!

BASIN  (Başın) ÖNE Eğilmesin! 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü!

Belediyeler, Gazeteciler Cemiyeti ve Siyasî partiler farklı etkinlikler ile 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününü kutlamaktadır!   

Çalışan, çalışmayan, çalışamayan, çalıştırılmayan, çalışsa da mesleğini yapamayan, yazı dahi yazdırılmayan, özgürce yazı yazabilen, oto sansüre mahkûm olan, patron baskısı gören, üç kuruşa evine HELAL ekmek götürmeye çalışan gazeteci dostlar, sizin de, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününüz kutlu olsun!

Gazetecilik, bu devirde gerçekten çok zor bir meslek! Teknik olarak kolaylıklarına rağmen HAK – HAKİKAT – ADALET ve DOĞRULARIN peşinde koşmak ve sadece Doğruları kaleme almak çok zordur! 

Peki, Devlet – Millet adına, HAK – HAKİKAT – ADALET ve Doğruların peşinde koşarken ve kaleme alırken, doğal olarak birilerinin de kuyruğuna basacaksınız! HAK – HAKİKAT – ADALET ve Doğruları yazarken kuyruğuna bastığınız kişi ya da kişilerin doğal olarak ağzından SES gelecektir!

Devlet ve Millet adına, HAK – HAKİKAT – ADALET ve Doğruların peşinde koşarken de yazarken de,  muhalif olarak ifade edilecek ve birileri tarafından sevilmeyeceksiniz!  

Gazeteci; hiçbir zaman kalemini bir silah gibi kullanmayan ve kalemi de kendisi de satın alınamayan bir değeri olmalı!

  • Peki, Gazetecilik mesleğine, geçiyordum şeklinde hasbelkader giren ve meslek nam altında; ŞANTAJ, TEHDİT ve her türlü PİSLİĞİ yapanlar, kamu mesleği olan gazeteciliği,  dürüst bir şekilde icra eden, onurlu kişilere çamur atmak veya sektörde yok saymak için her yolu denemektedir? Neden acaba?

Cibilliyeti bozuk sanrılı tipler, gazetecilik mesleğini, yasal çerçevede ve onuru ile yapan bireylerden,  hem rahatsız olmakta ve hem de kendileri,  alan daralması yaşadıkları için cibilliyetlerinin gereği olarak, insanlık dışı her yolu denemektedir! Acaba neden?

Gazeteci, kamu kurumlarına kamuoyu adına soru sorandır!  Gazeteci, soruların yanıtını bulandır! Gazeteci, merak uyandırandır! Gazeteci, aktardığı bilgilerle kamuoyu oluşturandır! Olanı yazan, gerisine karışmayandır!

Gazeteci, araç değil, aracıdır! Gazeteci, taraf tutmayandır! Gazeteci, halktan ve hakikatten yana taraf olandır! Toplumsal ve siyasal sorumluk gereği, hakikatleri ortaya çıkarandır! Gazeteci, vatanına, milletine, devletine, bayrağına bağlı olandır! 

Gazeteci; vatanı ve devletine bağlı, hak ve hakikat aşığı,  gazetecilik nam altında başkaca işler çevirmeyen,  bir başka ülke veya ülkelerin istihbarat örgütlerine HİZMETÇİ  – UŞAK ve ülkesini de, ÜÇ KURUŞA ya da bir AFERİNE  SATAN kişi değildir!

Peki, geçiyordum veya hasbelkader gazeteci olduğunu ve sektöre kendilerince yön verdiğini zanneden, kerameti kendilerinden menkul sanrılı ve sancılı tiplere sormak gerekir? Barmenden gazeteci olur mu? Pavyoncudan gazeteci olur mu?  Şantajcıdan gazeteci olur mu? Tehditkârdan gazeteci olur mu? Taklacı ve Torbacıdan gazeteci olur mu?

Ya da ülkesini, yabancı istihbarat örgütlerine gammazlayan, satan ve UŞAKLIK edenlerden gazeteci olur mu? Meslek kimliği altında yasal olmayan tehdit, şantaj ve her türlü pisliği yapan sanrılı tiplerden gazeteci olur mu? 

  • Bir Gazeteci – Köşe Yazarı ve İletişim Fakültesi Mezunu olarak, sadece soruyorum!

Gazetecilik gibi bir kamu mesleğini; yasal ve etik ilkeler çerçevesinde ve kimseden talimat almayan, mektepli ve alaylı ayrımı yapmadan,  ruhunu ve kalemini satmayan,  yan yollara sapmayan, hak ve hakikat aşığı, bir yerlere de uşaklık yapmayan ve sadece gazetecilik maaşı ile geçinen,  sektörde ki tüm kahramanları, takdir ve tebrik ederim!

Küresel iki EKOL ve Yeni bir DENGE Arayışı – 3 –

Yeni bir dünya düzeni veya dengenin kurulması zaviyesinden çok sıkıntılı bir dönemden geçmekteyiz!  İkinci dünya savaşı akabinde, çift kutuplu kurulan ve yarım yüz yıl devam eden Soğuk Savaş dönemi, 1990’lı yılların başında, Sovyetler Birliğinin dağılması ve Berlin Duvarının yıkılması ile geride bıraktık!

Tek kutuplu bir ara dönem ve akabinde, yeniden kurulmaya çalışılan çok kutuplu yeni bir dünya düzeni veya sistematiği; elbette ki kolay olmayacaktır! Tabii ki çok sıkıntılar yaşanacaktır!

Tek kutuplu dünya düzenine matuf, 11 Eylül saldırılarından sonra, ABD öncülüğünde Irak ve Afganistan’ın işgaline, bölgenin de vekâlet orduları ile yakılıp – yıkılmasına ve kaosa sürüklenmesine şahit olduk! Bölge üzerinde hesabı olan her küresel gücün kullandığı bir vekâlet ordusu bulunmaktadır!

2010 yılından itibaren Tunus’ta başlayan Arap Baharı ile bölgemizde kaotik çok sıkıntılı bir dönemi yaşadık ve halen yaşamaya devam ediyoruz! Emperyalist Güçler anlaşamıyor! Çıkarlar çatışıyor!

Küresel ve emperyalist güçler, Arap Baharı ile bölgeyi yeniden dizayn projesi, Suriye’de tıkanmıştır!

Suriye’de tıkanan kirli hesaplar, Türk Devletini kuşatma ve çevreleme operasyonları, küresel ve emperyalist güçler destekli, vekâlet ve vesayet savaşlarının başlamasına öncülük etmiştir!

Suriye’de tıkanan yeni dünya düzeni ya da dengesi, yeni bir sürece evirilmiştir!

Yeni bir dünya düzeni veya sistematiği; ticaret, para ve enerji üzerine kurulduğuna göre! Ticaret, para ve enerji olmadan hayat sürdürülemeyecek ne göre! Ya da dünya hegemonya sisteminin mezkûr üçlüsü olmadan küresel ve emperyalist güçler zaviyesinden bir anlam ifade etmeyeceğine göre!

İkinci Dünya Savaşı akabinde kurulan Dünya Bankası, IMF ve diğer küresel örgütler bu sistemin taşıyıcı dinamikleri ve kurumsal yapılarıdır! Para, ticaret, finans ve ekonomi dünyasını derinden etkileme potansiyeline sahip, öngörülmesi güç ve nadir olaylara vurgu yapmak için kullanmaktadır!

Dünya; ikinci dünya savaşından sonraki süreçte, Asya güçlerinin yeniden ekonomik, askeri, para, finans, nüfus, teknoloji ve askeri güç olarak ortaya çıkması ile birlikte Atlantik ve Avrasya güçleri olarak iki bloğa ayrılmıştır!

Türk Devleti,  hegemonya güçleri arasında, denge ve sıklet merkezi konumunda olduğunu sürekli vurguluyoruz!

Dünya, ortalamalar ve öngörülebilirlerle değil, bilinmeyenler ve öngörülemeyenlerle şekilleniyor!

Sıradan olanlar değil, büyük olaylar, keşifler ve olağanüstü olaylar, büyük sonuçlara yol açabilir!

Büyük değişimler, göstere göstere değil, öngörülemeyen patlamalar veya oluşumlarla ortaya çıkar! Hiç akla gelmeyen ve beklenmeyen, benzeri duyulmamış olaylar, yepyeni fikir ve teknolojiler, dünyayı büyük çapta etkiler!

Dünya; bilmediklerimiz ve bildiklerimizden daha önemli, öngörülebilir ve öngörülemeyen nadir olaylar akabinde yeniden şekil almasına, yeni bir düzen ve sistematiğin kurulmasına sebebiyet vermektedir!

Bugün Suriye’de yaşadıklarımız, tam da yeni bir dünya düzeni ya da DENGENİN göstergeleri ve işaret fişekleri olarak okumak gerekmektedir!

Birinci ve İkinci dünya savaşlarından sonra ki yaşananlar gibi! 1990 yılında Sovyetler Birliğinin dağılması ve Berlin Duvarının yıkılması gibi! 11 Eylül saldırıları ile yeni bir dönem ve sürece girilmesi gibi!

Peki, emperyalist ve küresel güçler,  böyle bir plan eşiğinde bulunurken; Türk Devleti neler yapmaktadır?  Eli kolu bağlı sadece beklemekte ve başına geleceklere de razı bir şekilde midir?

İki bin yıllık bir devlet geleneği olan Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde kurulan Türk Birleşik Devletleri, Türk Devleti ebed müddet devam ilkesi, 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda;  Anadolu’da binlerce yıllık varlık ve bekası uğruna, yeni bir dünya dengesine matuf, tüm küresel projelere hazır, stratejik ve taktik planlarının var olduğunu düşünüyorum!

Aksi halde Anadolu’yu DAR ederler! Aksi halde Anadolu’da VAR olamayız! Hem Coğrafya Kader diyeceksiniz ve hem de Coğrafyanın gereklerini yapmadan böyle bir Coğrafya da yaşamaya devam edeceksiniz, öyle mi?

Meram Fen Lisesi; Adından Söz ettirmeye devam ediyor!

21 Mart 2017 tarihinde, MERAM FEN LİSESİ, YETKİLİLERDEN, İLGİ BEKLİYOR, başlıklı bir yazı kaleme almıştım!

1 -)  https://ahmetunver.com.tr/2017/03/21/meram-fen-lisesi-yetkililerden-ilgi-bekliyor/

Geçtiğimiz günlerde, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Hasan Mandal, Meram Fen Lisesini ziyaret ederek, 2024 YSK’de 13 öğrencinin İTÜ’yü tercih etmesi nedeniyle, İTÜ’ye en fazla öğrenci kazandıran lise olması münasebetiyle, Meram Fen Lisesi öğrencileri ile buluştu! 

İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Mandal, Konya Meram Fen Lisesi,  ” Türkiye’nin en önemli BEŞ lisesinden biri olduğunu,  okul yönetimi ve öğrencilerinin de İTÜ’ye ilgisine teşekkür etti!

Meram Fen Lisesi, yalnızca akademik başarıları ile değil, bilim ve teknolojiye olan katkıları ile de Türkiye’nin sayılı okullarından biridir!  TÜBİTAK projelerinden uluslararası olimpiyatlara, ülkemizin en köklü üniversitelerine kadar her alanda öne çıkmaktadır!  

Prof. Dr. Hasan Mandal, sadece bir İTÜ Rektörü değil; aynı zamanda TÜBİTAK eski Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Teknoloji Politikaları Kurulu üyesi ve YÖK üyesi olarak ülkemizin bilim ve teknoloji alanındaki en etkili isimlerinden bir kişi, olduğunu da not edelim!  

  • Peki, Konya’daki Üniversite Rektörleri; FİL DİŞİ KULE Makam odalarından çıkmak suretiyle, herhangi bir lise ziyareti ya da mezun oldukları liseyi dahi ziyaret etmişliği, öğrenciler ile sohbet etmişliğini duyan  var mıdır?!
  • Ya da Konya’daki Üniversite Rektörleri;  FİLDİŞİ KULE Makam odalarından çıkmak suretiyle, Kampüs dâhilinde bulunan Fakülte veya Meslek Yüksekokulunu ziyaret ettiğini, yönetim ve öğrenciler ile sohbet ettiğini duyan var mıdır?!  

Meram Fen Lisesi mezunları; Meram Fen Lisesi’nin yalnızca öğrenciler ve mezunlar arasında değil, tüm Konya halkı tarafından bir gurur kaynağı olarak görülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu okul, Konya’nın eğitimdeki marka değeri, geleceğe açılan kapısıdır.

Meram Fen Lisesi mezunları; okulumuzun kıymetinin bilinmesi ve hak ettiği değeri görmesi için daha fazla çaba sarf edeceklerini! Meram Fen Lisesi yalnızca bir okul değil; bir eğitim mirası, bir vizyon yuvası, olduğunu ifade etmektedir!

Meram Fen Lisesi mezunları; Meram Fen Lisesi mezunlarının YKS Başarıları ve mezun öğrencilerinin ülkemizin kalkınmasına yönelik çalışmalarının, yeterince sahiplenilmediği ve geniş kitlelere duyurulmadığından dolayı da, haklı bir sitem ve serzenişlerde bulunmaktadır!

Meram Fen Lisesi, 1989–1990 eğitim öğretim yılında açılmış, aynı zamanda Türkiye’de 5. olarak açılan Fen Liseleri arasında yerini almaktadır. Açıldığı tarihlerde 120 öğrencisi ile birlikte tamamen yatılı olarak eğitim ve öğretimine devam etmiştir!

Meram Fen Lisesi, daha sonra artan talep ve değişen şartlar çerçevesinde, çevre illerden gelen ve yatılı olarak kalan 160 ve diğer öğrencilerle birlikte toplam da 400 öğrencisi bulunmaktadır!

Konya Valiliğinin 23.03.1989 tarihli yazısı ile de ismi Konya Meram Fen Lisesi olarak değiştirilmiştir!  Konya Meram Fen Lisesi açıldığı tarihten itibaren,  önceden ÖSS ve ÖYS olan, daha sonraları da YGS ve LYS olarak ismi değişen üniversite sınavlarında Türkiye dereceleri olan bir eğitim kurumdur! 

Konya Meram Fen Lisesi,  yapmış olduğu derecelerle Türkiye’deki Fen Liseleri arasında marka değeri ve şehrimize de değer katan bir eğitim kurumudur!

Konya Meram Fen Lisesi, aynı zamanda Devlet Fen Liseleri arasında üniversite yerleştirmedeki başarı ve okul giriş puan ortalaması olarak da Türkiye sıralamasında ilk BEŞ içinde olan bir eğitim kurumudur!