Yeni bir MİLAT ve Yeni bir DÖNEM!

Sözün tamamı ya da lafın fazlası, aptala söylenirmiş! Neden Acaba?

Olay ve olgulara, başka bir açıdan ve özellikle de, alışkanlıkları değiştirmek suretiyle bakabilmeyi öğrenmek gerekir!

Aksi halde gelişemeyiz! Yerimizde saymaya devam ederiz! Değişimin altında kalırız!

  • Albert Einstein; Aynı şeyi tekrar tekrar yapmak ve farklı sonuçlar beklemek deliliktir, diyor!
  • Hz. Mevlana; Her gün bir yerden göçmek ne iyi, Her gün bir yere konmak ne güzel. Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş! Dünle beraber gitti cancağzım, Ne kadar söz varsa düne ait, Şimdi yeni şeyler söylemek lazım, buyurmaktadır!

Peki, Dünle beraber giden siyasette; yeni şeyler söylemenin ve yapmanın vakti ve saati gelmiş olabilir mi?

Peki, Siyasette ve siyasi kurguda aynı şekilde düşünmek – farklı bir bakış açıcı geliştirmemek, ne gibi sonuçlara sebebiyet vermektedir?

Hayatta her şey olabilir! Olmaz denilen şeylere hazır olmak gerekir! Hayat durağan değildir! Atom parçalanır ve algılar da parçalanır ve değişebilir!

Hayata, dünyaya, olay ve olgulara, farklı yaklaşımlar geliştirmek, bakış açısı ve alışkanlıkları değiştirmek suretiyle, neler neler elde edilebilir?

Hayatın statik olmadığı ve her an her şey olabileceği! Değişim ve Dönüşüm! Değişim ve Dönüşüm; Milat ve Yeni bir Dönem!

Hayatın statik olduğu bakış açısı ve düşünce şekli, yaratılışa aykırı! Her şey; hem zıtlar ve hem de değişim üzerine bina edilmiştir!

Hayatın genel akışında, zıtlar ya da karşıt kutupların birbirleriyle etkileşimine sürekli olarak tanık oluruz!

Zıtlar ve karşıt kutuplar; kararlı, kararsız ya da güçlü veya zayıf hallerde olabilir!

Hayata dair hiçbir şey zıt ya da karşıt kutbu olmadan var olamayacağına göre!

Zıtlar ve karşıtların dengesi ve birlikteliğini idrak edemeyenler sadece zıtlar ve karşıtlar arasında ki KAVGAYA odaklanır!

Zıtlar ve karşıtlar üzerinden kurulan Sistem ve DENGEYİ göremeyenler ile yeni bir YOL yürünemez!

1 -) 28 Nisan 2024 tarihli Köşe Yazım; Devlet İhmal Etmez! Sadece Mühlet Verir!

  • Hz. Mevlana; Fikir ona derler ki, bir yol açsın, yol ona der­ler ki, bir gerçeğe ulaşsın, buyurmaktadır!

Peki, yeni bir yol ve yeni bir gerçeğe erişebilmek adına; farklı yaklaşımlar geliştirmeye, alışkanlıklar ve bakış açısını değiştirmeye ihtiyaç var mıdır!

İnsanoğlu yıllardır yaşamakta ve yapmakta olduğu şeyleri bir anda terk edemiyor!İnsan için yeni bilgiyi ve yeni olguyu kabul etmek çok zor bir durumdur!

Hz. Adem ile birlikte başlayan insanlık tarihi, her yeni gelen peygamberin getirmiş olduğu yeni bilgi ve olguyu sürekli olarak reddetmiştir!

Yeni gelen bilgi, güç ve iktidar sahiplerinin itibar ve saygınlıklarını, sarsılması ve yok olması demektir!

İnsan ve nefis için itibar ve saygınlık çok önemlidir! İtiraz yeni gelen bilgiye değildir! İtiraz ve reddetmek; itibar, saygınlık, konum ve güçlerinin yok olmasına karşıdır!

Hz. Muhammed ( s.a.s ) efendimize dönemin para – güç ve iktidar sahipleri; Para istersen para, makam istersen makam ve kadın istersen kadın verelim! Fakat bizim şu anki itibar, iktidar, konum ve gücümüzü sallamakta olan bu yeni bilgileri yaymaktan vazgeç, dediler!

Peki, Yeni bir Milat ve Dönem ile kimlerin makam – mevki – iktidar ve güç konumları sallanmaktadır?

Siyasi olarak bir devir ve dönem kapanacak ve yeni bir dönem – devir ve milat başlayacaktır! Siyasetçiler de, bu yeni dönem ve devire matuf olarak konum almaya çalışmaktadır!

Siyasetçiler doğaları gereği kaybeden tarafta olmak istemez! Tünelin ucundaki ışık bazı siyasetçiler adına karanlık görünmektedir!

Bir siyasi parti; gündem belirleme kavramı çerçevesinde; birincil önceliği, kamuoyunun önem ya da öncelik verdiği sorunları ve konuları, kamunun zihninde önemli ya da öncelikli konular haline getirilmesini sağlamaktır!

Kamuoyunun zihninde yer alamayan bir siyasi parti, zamanla silinecektir! Eskilerin ifadesi ile gözden ırak olan elbette ki gönüllerden de uzak olacaktır!

Değişimine direnen yapılar; menfaat ve çıkarları, güç ve iktidarları uğruna, bir millet ve toplumun geleceğini tehlikeye atmakta hiçbir kaygı taşımaz!

İnsanoğlu, varoluşun başından itibaren, yaşadığı her bir gelişme, sonsuza kadar sürecekmiş ve yenisi de gelmeyecek zannetmektedir!

İnsanoğlu elle tutamadığı ve gözle göremediğini, hem kabul etmekte ve hem de tahayyülde zorlanmaktadır!

Yeni bilgi ve değişimi kabul etmeyen, değişime direnen ve değişime ayak uyduramayanları; yeni bilgi ve teknoloji ekosisteminden dışlamaktadır!

Tercih ve Seçim; akıl, basiret, feraset nimeti ve iman şerefi ile donatılmış insanoğluna kalmaktadır! Nuh (as)’in getirmiş olduğu yeni bilgiyi kabul eden ve gemisine de binip kurtulan insanlar gibi!

Musa (a.s)’in getirmiş olduğu yeni bilgiyi kabul edenlerin Kızıl denizi geçip yeni bilgi ile hayata yeniden başladıkları ve kabul etmeyenlerin de suda boğulup helak oldukları gibi!

  • Her yeni gelen BİLGİYE direnenler HELAK olur gider!

İnsanlık adına, en son ve en yeni bilgiyi getiren, Hz. Muhammed (as)’ın yaşadıkları, yeni bilgiyi kabul edenlerin durumu, insani dereceleri ve kabul etmeyen inkârcıların düşmüş olduğu durum bizlere bugün için ne gibi ibret ve dersler aktarmaktadır!

Bilgi çok ağırdır, yeni bilgiyi kabullenmek ise çok zordur! Yeni bilgiyi kabul edenlere, başkaca yeni bilgiler aktarılmakta ve yeni yeni kapılar açılmaktadır!

Hayat seçimler – tercihler ve değişimler üzerine bina edilmiştir! Ya da Tabular üzerine! İnat eden ve Direnenler üzere! Atalarımızı bu yeni BİLGİ – DEĞİŞİM ve MİLAT üzere bulmadık, diyenler, her dönemde, HELAK olur gider!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; sonsuz ilmi ile insanlık için faydalı olacak yeni bilgi ve teknolojiyi yaratmış, insanoğlunun bunları keşfetmesini ve bulmasını arzu etmiştir!

Aklı olmayan, gözleri kör, kulakları sağır, dilleri lal olmuş ve gönlü de mühürlü olan insan; yeni bir MİLAT ve Bilgiyi kabul etmeyecektir!

Yeni Milat ve Döneme hazır olanlar ile birlikte başarılır! Hazır olmayanlar yolda kalır! Geçmiş toplumlar da olduğu gibi! Peki, Yeni bir Milat ve DÖNEME hazır mıyız?

Türk Devleti, Türk Devletleri Teşkilatının kurulması akabinde; Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde; Nizam-ı Alem hedeflerine matuf, YENİ bir MİLAT ve DÖNEME evirilmek üzeredir!

Peki, Kimler; yeni MİLAT ve yeni Döneme hazır! Kimler de, DİRENÇ göstermektedir? DİRENÇ gösterenler, tarihte olduğu gibi tarihin tozlu raflarında ya YOK ya da HELAK olur gider!

Türkiye; ” GRİ ” Listeden Çıkarıldı!

Türkiye, FATF ( Mali Eylem Görev Gücü ) toplantısında; GRİ Listeden çıkarıldı! Bu süreçte emeği geçen; Hazine ve Maliye, Adalet ve İç İşleri bakanları ve bakanlık ilgili personele teşekkür ederim!

GRİ LİSTE; FATF ( Mali Eylem Görev Gücü ) tarafından kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadelede yetersiz kalan ülkeleri belirlemek için oluşturulmaktadır!

FATF ( Mali Eylem Görev Gücü ) üye ülkelerle, kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla eksikliklerin giderilmesi yönelik, tavsiye mahiyetinde çalışmalar yapmaktadır!

23 – 28 Haziran tarihinde, Singapur’un üstlendiği dönem başkanlığında, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) bünyesinde faaliyet yürüten, FATF Genel Kurulu yapıldı!

Mali Eylem Görev Gücü (FATF) Dönem Başkanı T. Raja Kumar; FATF Genel Kurulu sonrası düzenlediği basın toplantısında: Türkiye’nin Ekim 2021 tarihinde, FATF’ın ” gri liste ” olarak tabir edilen ” artırılmış izleme sürecine ” eklendiğini!

FATF yetkililerinin mayısta Türkiye’yi ziyaret ettiğini! Türkiye kara para aklama ve terörizmin finansmanı ihlallerine ilişkin caydırıcı yaptırımlar uyguladığını ve ülkenin soruşturmalarla denetim konusunda eksiklikleri giderdiğini! Eylem planındaki tüm maddeleri ele aldığını, ifade etti!

Mali Eylem Görev Gücü (FATF) Dönem Başkanı T. Raja Kumar; Türkiye’nin stratejik kara para aklama ve terörün finansmanıyla mücadelede eksikliklerini giderdiğini!

Bir hafta süren FATF Genel Kurul toplantılarına, 200’ün üzerinde hükümet ve Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, INTERPOL ve Egmont Mali İstihbarat Birimleri de dahil olmak üzere gözlemci kuruluşları temsil eden delegeler katıldığını da, vurguladı!

  • Peki, Mali Eylem Görev Gücü ( FATF ) nedir, ne zaman, nerede ve nasıl kurulmuştur!

Mali Eylem Görev Gücü ( FATF ) çalışma konularında, ” politika belirleyici ” bir rol üstlenmektedir! Kuruluş, kara paranın aklanması, terörizmin finansmanı ve kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanı ile mücadelede, uluslararası standartları belirleyici bir kuruluş olarak faaliyet göstermektedir!

Mali Eylem Görev Gücü ( FATF ) 1989 yılında, G7 ülkeleri; ABD, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada, tarafından kara para aklamanın uluslararası alanda önlenmesi amacıyla OECD bünyesinde kurulmuştur!

Halen 37 ülke ve 2 bölgesel kuruluş olmak üzere toplam 39 üyesi bulunmaktadır! Türkiye, 24 Eylül 1991 tarihinde FATF’e üye olmuştur!

FATF üyeleri; ABD, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arjantin, Belçika, Birleşik Krallık, Brezilya, Çin, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Hindistan, Hollanda, Hong Kong, İtalya, İrlanda, İsrail, İspanya, İsveç, İsviçre, İzlanda, Kanada, Kore, Lüksemburg, Malezya, Meksika, Norveç, Yunanistan, Japonya, Yeni Zelanda, Portekiz, Rusya Federasyonu, Singapur, Suudi Arabistan, Türkiye, Avrupa Komisyonu ve Körfez İşbirliği Konseyi.

FATF; her yıl, Ekim, Şubat ve Haziran aylarında, üç Genel Kurul toplantısı gerçekleştirmektedir!

FATF; üye ülkeleri; kara para aklama ve terörün finansmanının önlenmesi konusunda gösterdiği gelişmeler bakımından periyodik olarak denetlemekte ve değerlendirmektedir!

  • Karşılıklı değerlendirme sürecinde; Hazine ve Maliye, Adalet ve İç İşleri bakanlıkları, Türkiye’nin FATF “gri listesinden” çıkmasına yönelik çok yoğun bir çalışma sergilemiştir! FATF, 40 tavsiyedeki hususları, birer birer yerine getirmiştir!

Türkiye’nin gri listeden çıkmasının finansal sisteme olan güveni daha da güçlendirmesi, bankacılıktan reel sektöre kadar pek çok alanda olumlu yansımalarının görülmesi beklenmektedir!

  • IMF ( International Monetary Fund Uluslararası Para Fonu ); GRİ LİSTEYE alınan ülkeler, yabancı yatırımcı çekmekte zorlanır, diyor!

Bankaların uluslararası finansal ilişkilerinin güçlenmesi ve kredi notlarının artması öngörülmektedir! Daha düşük maliyetle fonlama sağlayabileceği ve uluslararası piyasalardan daha fazla kaynak bulabileceği değerlendirilmektedir!

Enerjiden inşaat ve altyapıya, turizmden sanayi ve imalata, gayrimenkulden diğer sektörlere kadar kararın uluslararası alanda olumlu etkilerinin hissedilmesi beklenmektedir!

Türkiye’ye uluslararası kaynak girişini hızlandırıcı etkide bulunması ve borçlanma maliyetlerine pozitif etki yaratacağı tahmin edilmektedir! Türk lirası varlıklara ilginin artması da beklentiler arasında yer almaktadır!

Türkiye’nin finansal sistemine güvenin artmasına paralel olarak uygulanan ekonomik program hedeflerine ulaşılmasının kolaylaşması da, öngörülmektedir!

  • Türkiye Cumhuriyeti, Hazine ve Maliye Bakanlığı; terörizmin finansmanı ve kara paranın aklanması ile mücadelesini, bundan sonra da uluslararası standartlarla tam uyum içinde kararlılıkla yürütecektir!

Türkiye Cumhuriyeti, Hazine ve Maliye Bakanlığı; MASAK ( Mali Suçları Araştırma Kurulu ) ve diğer kurumların idari ve teknik kapasitesinin güçlendirileceği, gerektiğinde yasal ve idari düzenlemelerin hayata geçirileceği vurgulanmaktadır!

Türkiye’nin GRİ LİSTEYE alınması ve çıkarılması olgusuna; Küresel iki EKOL arasında, Türkiye gibi hedef ülkelerde ve her alandaki; GÜÇ – İKTİDAR ve HEGEMONYA savaşının yansımaları olarak okuma yapmak daha etkili ve sağlıklı olacaktır!

1 -) 28 Ocak 2024 tarihli Köşe Yazım; Dünyanın Çatısında; Küresel İki EKOL Savaşı! https://ahmetunver.com.tr/2024/01/28/dunyanin-catisinda-kuresel-iki-ekol-savasi/

2 -) 30 Mayıs 2024 tarihli Köşe Yazım; Küresel iki EKOL; DENGE ve HEGEMONYA Savaşı! https://ahmetunver.com.tr/2024/05/30/kuresel-iki-ekol-denge-ve-hegemonya-savasi/

KONYA ŞEKER; Konya Pancar Ekicileri Kooperatifinde Genel Kurul Heyecanı!

Konya merkezli, Anadolu Birlik Holding iştirakleri; Konya Şeker Fabrikası, Çumra Şeker Fabrikası, Soma Termik Santrali, Kangal Termik Santrali, Panagro, Torku Atıştırmalık Ürünler Fabrikası, Etanol Fabrikası, Yem Fabrikası, Un Fabrikası, Panplast Fabrikası, Altınekin Yağ Fabrikası ve Beta Tohum başta olmak üzere onlarca başkaca iştirakleri bulunmaktadır!

Konya Pancar Ekicileri Kooperatifine seçilen başkan, aynı zamanda, Anadolu birlik Holding bünyesindeki iştiraklerde de, tam yetkili konumda olmaktadır!

Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi genel kurul seçimleri için resmi olarak yaklaşık bir yıldan fazla bir zaman olmasına rağmen, yapılacak olan Mali Genel Kurulu, bir Seçimli Genel Kurula dönüşebileceği kulislerde konuşulmaktadır!

Konya Pancar Ekicileri ve Konya Şeker kulislerinde, şu anki yönetimin mevcut yapısını korumak için baskın bir Genel Kurul seçimine gidebileceği de, konuşulmaktadır!

Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi, Mali Genel Kurul ilanının yapılmadığı, Yönetim Kurulunun Seçimli Genel Kurulu, Mali Genel Kurula dönüştürme yetkisinin olduğu da, kulislerde ifade edilmektedir!

Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi, Genel Kurul için 18 adayın ismi kulislerde konuşulmaktadır!

  • On Sekiz aday, kim ya da kimlerin adamı ya da adayıdır? Kim ya da Kimler, kimleri desteklemektedir? Kim ya da Kimler, kimlerle, ZITLAR ve KARŞITLAR dengesi ve düzeni çerçevesinde, danışıklı ve anlaşmalı, yol yürümektedir?

Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi, Genel Kurulda başkan adaylığı için yola çıkan tüm adaylara başarılar dilerim!

  • Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Kur’an-ı Kerimde; “ Biz her şeyi çift yarattık ” ayeti ve “ Her şey zıddıyla bilinir ve kaimdir ” gerçeğini, ifade etmektedir.

Her şey zıddı ile kaim olduğuna göre! Her yerde ve kurumda, Zıtlar üzerinden bir DENGE kurulmaktadır!

Karşıt olan şeyler ya da ZITLAR, bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlar daha güzel bir uyum doğar! Düzen bir çatışma sonucunda meydana gelmektedir!

Zıtlar veya Karşıtlar üzerinden kurulan BARIŞI – DÜZENİ ve DENGEYİ göremeyenler, magazin boyutunda ömrünü tüketir!

Eskilerin ifadesinde olduğu gibi; Fikirlerin çatışmasından hakikat güneşi doğar, neyi ve neleri anlatmaktadır?

Yaratılış gereği, Zıtlar ve Karşıtların birlikteliğinden bir düzen ve denge meydana gelmektedir!

Yaratılıştaki bu güzelliği ve dengeyi göremeyen bir o kadar insan vardır! Mesele, Yaratılıştaki ZITLAR ve KARŞITLAR üzerinden kurulan Rahmani SİSTEMİ – DENGEYİ ve DÜZENİ görebilmek, Hayran olabilmektir! Aksi halde ömrümüz ve tüm mesaimiz ”gıylu gıyş” ile geçecektir!

Her sistem, kendi Zıtlarını ya da Karşıtlarını oluşturmak zorundadır! Aksi halde sistem yürümez! Aksi halde sistem ve düzene, EŞEK ARILARI müdahil olmaya başlayacaktır!

Sistemi kurgulayan AKIL, Eşek Arılarının sistemi müdahil olmasına ve sistemin de bozulmasına izin vermemek adına, kendi KARŞIT ve ZITLARINI çıkarmak zorundadır! Anlayana ve Görene! KÖRE ve SAĞIRA ne ola ki?

Zıtlar ve Zıtların birlikteliğinden doğan mükemmel düzeni; anlamayı, anlamlandırmayı, idrak edebilmeyi ve yorumlamayı dilerim!

Aksi halde sürekli olarak, KAVGA ve KAOS görmekten ya da TOZ ve DUMANDAN hiçbir şeyi göremez bir duruma düşeriz!

  • TOZ ve DUMANDAN kaynaklı ya da dünyalık ÇIKARLAR çerçevesinden, OLAY – OLGU ve GELİŞMELERİ okuyan ve değerlendirenlere hitaben; Kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar! Gözleri vardır ama onlarla göremezler! Kulakları vardır ama onlarla işitemezler! Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar! İşte asıl gafiller onlardır!

PANKOBİRLİK eski Genel Başkanı Recep Konuk; 2017 yılındaki PANKOBİRLİK genel kurul öncesi yapmış olduğu açıklamasında; Bizim kurumumuz, ülkedeki imkânların yok edilmesi anlamında görev ifa eden bir kurum değildir! Ülkeyi ve çiftçimizi büyüten, geliştiren bir kurumdur! Ülkemizin Dünya ölçeğindeki iddialarının yanında olan bir kurumdur! Bu ülke çok güçlü olmak zorundadır; Biz de bu gücün oluşmasına birey ve kurum olarak katkı vereceğiz!

PANKOBİRLİK eski Genel Başkanı Recep Konuk; 2021 yılında yapılan genel kurulda neden aday olmayacağını; Sağlığımda, bu kurumun kendi ayakları üstünde hedefine doğru hızından bir şey kaybetmeden yürümeye devam ettiğini görmek istiyorum! Bunu sağlığımda görmeliyim ki, rehberliğe ihtiyaç olursa yolu tarif edebileyim, yol – iz bulmada yardımcı olabileyim! Kurumlar da insanlar gibidir; Doğar, büyür ve yaşlanır! Kurumların gençlik iksiri yenilenmedir! Bu yenilenmeye sadece çağa ayak uydurma değil, insan kaynağını yenileme de dâhildir! 22 yıllık emeğin sonunda asla dayanamayacağım husus bu kurumun benimle birlikte yaşlanmasıdır! Benim neslim emanetçi olarak beni seçti, bu nesilde yeni emanetçisini bulmalı ki, büyüme devam etsin!

1 -) 17 Ekim 2021 tarihli KÖŞE Yazım; Konya Şeker ve Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Genel Kurulu! https://ahmetunver.com.tr/2021/10/17/pankobirlik-genel-kurulu-ve-recep-konuk/

Konya Pancar Ekicileri Kooperatifinin 2021 yılındaki genel kurul öncesi bir köşe yazımda; Her aday ve onları destekleyenlerin kendilerine göre hesap, plan, gerekçe, çıkar ve tabii ki kurum adına projeleri vardır! DEVLET, böyle devasa bir kurumu, hem de GIDA üreten ve Dünya da GIDA KRİZİ konuşulduğu bir dönemde; yereldeki siyasetin OYUN sahası olmasına asla müsaade etmeyeceğini de hatırlatmak isterim, şeklinde bir yazı kaleme almıştım!

  • Peki, Recep Konuk, tekrar aday olacak mı? Kulislerde aday olacağına matuf dedikodular dolaşmaktadır! Peki, Neden?

Konya Pancar Ekicileri Kooperatifinin 2021 yılındaki genel kurul öncesi bir köşe yazımda; Zarar eden bir firmayı, devasa bir kurum haline getirdiği yerden daha güçlü ve azimli bir şekilde; 2053 ve 2071 büyük Türkiye hedefleri çerçevesinde, Torku ve Konya Şeker’in büyümeye devam etmesi adına, Recep KONUK; ONURSAL BAŞKAN olarak kalmalı, şeklinde yazılar kaleme aldığımı da hatırlatmak isterim!

Bugüne geldiğimizde ise Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi genel kurul için Konya Şeker ve şehrin derin kulislerinde, ON SEKİZ aday olduğu ifade edilmektedir! Peki, Neden? Üç değil, Beş değil, Sekiz değil de, ON SEKİZ aday!

  • Bir İletişim Uzmanı ve Gazeteci olarak, Konya Pancar Ekicileri Kooperatifinin 2021 yılındaki genel kurul öncesi köşe yazımın son paragrafında vurguladığım KONUM ve DURUM da olduğumu ifade etmeliyim!

Konya Pancar Ekicileri Kooperatifinin 2021 yılındaki genel kurul öncesi bir köşe yazımda; Recep KONUK; Yıllardır birlikte büyüdükleri ve yol yürüdükleri, 22 yıl önceki başkan adaylık çalışma süreci ve sonrasında ki devir teslim tarihinden itibaren birlikte çalıştığı, kurumun bu günlere gelmesinde büyük emekleri olan, kurumun tüm birimlerinde yöneticilik, idarecilik, genel müdürlük yapmış ve halen aktif yönetim kurulu üyesi; güvendiği kadim dostu ve dava adamı, arkadaşı olan adaya görevi devir edecektir!

  • Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi ve Anadolu Birlik Holding; mevcut yönetim ile kaldıkları yerden, daha güçlü bir şekilde, istikrarlı ve emin adımlarla, yürümeye devam edeceğini düşünüyorum!

KUZULARIN Derilerini Yüzmektense KOÇLARIN Yünlerini Kırkmak daha iyidir!

Kamu kurumlarında, ‘tasarruf genelgesi’ çerçevesinde; taşıt edinimi ve kiralanması, bina yapımı, bakımı ve onarımı işleri, temsil ve tören, ağırlama ve tanıtım giderleri gibi alanlarda ‘kısıtlama’ vurgusu yapılmış ve konunun kamuoyundaki önemine binaen, köşe yazıları kaleme almıştım!

1 -) https://ahmetunver.com.tr/2024/05/09/kamu-kurumlarinda-tasarrufun-adi-var/

2 -) https://ahmetunver.com.tr/2023/07/23/kuzularin-derisini-yuzmekteler/

3 -) https://ahmetunver.com.tr/2023/08/21/kamuda-tasarruf-tedbirleri-mi-demistiniz/

4 -) https://ahmetunver.com.tr/2023/08/12/kamu-da-tasarruf-tedbirleri-ve-bankamatik-memurlari/

5 -) https://ahmetunver.com.tr/2023/08/05/tasarruf-tedbirleri-kime-ve-neye-karsi/

6 -) https://ahmetunver.com.tr/2023/07/18/tasarruf-tedbirleri/

Eskilerin ifadesi ile! Atı alan Üsküdar’ı geçmiş! Ya da Niğde’nin pazarı geçmiş, Bor’a çok yaklaşmışken! Nereden çıktı bu Tasarruf Tedbirleri!

Hem de; Kamu Kurumlarında, derebeyi gibi hareket eden, makamlar babalarından miras kalmış gibi davranan ve kendi mafya düzenini kurmuş memurların olduğu bir dönemde, Tasarruf Tedbirlerinden dem vurmak!

Yazımıza istinaden özelden mail atan ve yorum yapan dostlarımızı, öncelikle teşekkür ederim!

Kamu Kurumlarında Tasarruf Tedbirleri altında, Kuzuların Derisini Yüzmekteler, yazımıza istinaden bir dost, yazımızın kaynağını teşkil eden hikayeyi göndermiş! Bize de, karar merciinde bulunan sorumluluk ve vebal sahiplerine hitaben; yeniden düşünmek ve önlem alabilmek çerçevesinden, paylaşmak düşer!

  • Rivayete göre, Şam Valisi Esat Paşa, sıfırı tüketir ve hazine boşalır! Büyük sıkıntıya düşer!

Danışmanları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder! Bu tavsiye üzerine Esat Paşa danışmanlarına, böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz, diyor!

Danışmanlar; Elli veya atmış kese altın elde ederiz, derler!

Bunun üzerine, Esat Paşa; Bu insanlar zaten zar zor ayakta duruyor! Bu vergiyi nasıl ödeyecekler, diye sorar! Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar, Paşam: diye cevap verirler!

Esat Paşa: Ben bu meblağı daha güzel bir yöntemle elde etsem nasıl olur, diye sorar! Danışmanları sessizliğe bürünür! Ertesi gün, Paşa müftüye bir davet göndererek gece gizlice buluşalım der! Müftü gece paşanın yanına gelir!

Paşa; Müftü efendi! Bize ulaşan bilgilere göre özel hayatında şeriata aykırı davranıyor ve evinde gizlice içki içiyormuşsun! Bu durumu İstanbul’a bildirmem gerekir! Ancak önceden seni haberdar edeyim, diyor!

Bunu duyan müftü efendi, Paşaya yalvarmaya başlar!

Müftü; İstanbul’a haber vermemesi için Paşaya 1000 mecidiye vermeyi teklif eder! Paşa kabul etmez! Müftü iki katını teklif eder! Paşa yine kabul etmez! Sonunda 6 bin mecidiyede anlaşırlar!

Sonraki gün Esat Paşa, Kadı efendiyi davet eder!

Kadı efendi! Rüşvet aldığın ve makamını şahsi menfaatin için kullandığına dair güvenilir kaynaklardan elimize bilgi ulaştı, diyor!

Bu sefer, Kadı efendi paşaya yalvarmaya başlar! Aman efendim beni görevimden almayın, insanlara rezil olurum, diyerek müftü efendi gibi Esat Paşa ile pazarlığa başlar! Kadı ile de 6 bin mecidiyede anlaşır!

Paşa; Sonra sırasıyla defterdar, karakol komutanı, esnaf ağası ve büyük zenginleri tek tek davet eder! Bu operasyonun sonunda Esat paşa tam 200 kese mecidiye altını toplar!

Daha sonra, danışmanlarını çağırır! Şam halkına vergi koyduğumu falan duydunuz mu, diye sorar! Hayır paşam duymadık, derler! Bakın hiçbir vergi koymamama rağmen, 50 yerine 200 kese mecidiye altını topladım, diyor!

Danışmanlar; Bunu nasıl yaptınız, Paşam; diye sorduklarında; “ Kuzuların derilerini yüzmektense koçların yünlerini kırkmak daha iyidir, diyor!

  • Vatandaşların Derisini Yüzmek yerine; Devlet olmanın, Sosyal Adalet ve Toplumsal Barışın gereği olarak; Yolsuzluk yapan, Tüyü bitmemiş Yetim Hakkı VERGİ Kaçıranlar ve Hırsızların Yünlerinin Kırkılacağı, Günleri görebilmek Ümidi ile!
  • Şeyh Edebali, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beye nasihatlerinde şöyle ifade buyurmaktadır! Ey Oğul!   Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!
  • https://ahmetunver.com.tr/2021/05/21/insani-yasat-ki-devlet-yasasin-2/

DÜNYA; SAFLARA – BLOKLARA ve KUTUPLARA, Bölünürken!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Kur’an-ı Kerimde; “ Biz her şeyi çift yarattık ” ayeti ve “ Her şey zıddıyla bilinir ve kaimdir ” gerçeğini, ifade etmektedir.

Her şey zıddı ile kaim olduğuna göre! Dün olduğu gibi EKOL ve GÜÇLER arasında, Zıtlar üzerinden yeni bir DENGE mi kurulmaktadır?

Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlar daha güzel bir uyum doğar! Düzen bir çatışma sonucunda meydana gelmektedir!

Eskilerin ifadesinde olduğu gibi; Fikirlerin çatışmasından hakikat güneşi doğar, neyi ve neleri anlatmaktadır?

Yaratılış gereği, Zıtların birlikteliğinden bir düzen ve denge meydana gelmektedir!

Zıtlar ve Zıtların birlikteliğinden doğan mükemmel düzeni; anlamayı, anlamlandırmayı, idrak edebilmeyi ve yorumlamayı dilerim! Aksi halde sürekli olarak, KAVGA ve KAOS görmekten hiçbir şeyi göremez bir duruma düşeriz!

  1. Dünya Savaşı’nın mirası, Almanya ve Japonya’da; Rus ve Çin saldırganlığı karşısında, askerî gücü artırma ve ABD’ye bağımlılığı azaltma konusundaki sesler, artık daha yüksek çıkmaktadır! Neden acaba?

Almanya ve Japonya, II. Dünya Savaşı’nın ardından bir daha Savaşa başvurmama yaklaşımını benimsemiştir! Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve Çin’in tehditkâr tutumu bu konuda bir dönüşümü beraberinde getirmektedir!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; Rusya’nın Ukrayna’yı işgali bir dönüm noktasına işaret ediyor. Savaş sonrası düzenimizin tamamını tehdit ediyor, diyor!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; o anı ( Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ) ‘tarihi bir dönüm noktası’ ( Zeitenwende ) olarak nitelendirmektedir!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; Almanya’nın ihmal edilen askerî gücünü artırmak ve Almanya’nın askerî bütçesini NATO’nun gerekliliğine uygun olarak GSYİH’nın % 2’sinin üzerine çıkarmak için 100 milyar Euro’luk bir fon kullanacağı, taahhüdünde bulunmuştur!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; Foreign Affairs dergisi için kaleme aldığı ve KÜRESEL MİLAT temalı makalesinde; ülkesinin “Avrupa güvenliğinin garantörü” olmak için adımlar attığını ve yeni güvenlik stratejisinin ana hedeflerini ortaya koymuştur!

Dünyanın kutuplaşmasına ve bloklara ayrılmasına karşı olduğunu! Dünyada yeni ortaklıklar oluşturulması için gereken her türlü çabanın harcanmasını ve Batı’nın demokratik değerleri sonuna kadar savunması gerektiğini! Fakat bunu yaparken dünyayı yeniden bloklara bölme hevesinden kaçınılması gerektiğini, ifade etmektedir!

Peki, Dünyayı yeniden BLOKLARA bölme hevesinde olan kim ya da hangi güçler ve devletledir?

Japonya’da, Tamori adlı ünlü bir komedyen; ‘yeni savaş öncesi durum’ ifadesini kullanmaktadır! Peki, neden? Savaş tamtamları, kimler için ve neden çalmaktadır?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin her iki ülkeyi de ( Almanya ve Japonya ) kendi askerî hazır olma durumlarını daha ciddiye almaya zorladığını, vurgulamaktadır! Neden Acaba?

Japonya Başbakanı Fumio Kişida; Ukrayna’ya sürpriz bir ziyaret gerçekleştirmiş! II. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikalı hukukçular tarafından hazırlanan pasifist anayasa her ne kadar kısıtlıyor olsa da, önümüzdeki beş yıl içinde savunma harcamalarını % 50 artırmaya ve Japonya’ya saldırılması durumunda düşman hedeflerini vurabilecek füzeler edinme sözünü vermektedir! Peki, Neden ve Neler oluyor?

Bu tedbirler, iki eski Mihver güç ( Almanya, İtalya ve Japonya ) – Mihver Devletlerin 2. Dünya Savaşında Müttefik Devletler ( İngiltere – ABD ve Sovyetler Birliği ) bloğuna karşı; II. Dünya Savaşı’ndaki savaşçı yöntemlerine geri döndüğü anlamına mı gelmektedir? Peki, Dünya, bir üçüncü dünya savaşına mı hazırlanıyor? Ya da yeniden BLOKLARA mı bölünüyor?

  1. Dünya Savaşı öncesi ve akabinde ki; Mihver Devletler ve Müttefik Devletler, bugün, safları neden sıkılaştırmaktadır? Bir Üçüncü dünya savaşının ayak sesleri mi gelmektedir? Ya da Savaş gelmeden veya Savaşa girmeden, SOĞUK SAVAŞ benzeri, yeni bir DENGE mi kurulmaktadır?

Mihver ve Müttefik Devletler bloklarının safları netleşirken ve tüm dünya Devletlerine de, safların ve konumlarını belirlemeleri konusunda dolaylı olarak bir zorlama mı vardır?

  1. Dünya Savaşı’nda iki ana ittifak yer almıştır: Mihver kuvvetleri ve Müttefik kuvvetler!

Mihver ittifakı olarak adlandırılan ittifakın üç büyük ortağı; Almanya, İtalya ve Japonya! Bu ülkeler, Alman diktatör Adolf Hitler, İtalyan diktatör Benito Mussolini ve Japonya İmparatoru Hirohito tarafından yönetiliyordu. Eylül 1940’ta bu üç ülke, Üçlü Pakt ile ittifaklarını resmî hâle getirmiştir! Daha sonra beş ülke daha; Bulgaristan, Hırvatistan, Macaristan, Romanya ve Slovakya, Mihver kuvvetlerine katılmıştır! Almanya’nın Avrupa’daki Mihver kuvvetleri arasında yer alan altı müttefiki de Yahudileri katlederek ya da katledilmek üzere Nazilere teslim ederek Holokost’a katkıda bulunmuştur!

Müttefik Devletler; İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği’nden oluşuyor! Bu ülkeler; İngiltere Başbakanı Winston Churchill, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt ve Sovyetler Birliği Lideri Joseph Stalin tarafından yönetiliyor!. Bu ülkeler, 1 Ocak 1942’de Birleşmiş Milletler Bildirgesi’ni imzalayarak resmî bir ittifak kurmuştur! Aynı tarihte on beş bağımsız devlet daha söz konusu bildirgeyi imzalamıştır! Bildirge, o sırada Mihver kuvvetleri tarafından işgal altında olan sekiz devletin sürgündeki hükûmetleri tarafından imzalanmıştır! Mart 1945’te yirmi bir devlet daha Almanya’ya savaş açmış ve bildirgeyi imzalamıştır!

Müttefik kuvvetlerin aksine Mihver kuvvetleri, hiçbir zaman dış politikayı koordine etmeye ya da ortak askerî harekâtları yönetmeye yönelik kurumlar kurmamıştır!

  1. Dünya Savaşının akabinde, 2. Dünya Savaşının galipleri tarafından, Soğuk Savaş olarak ifade edilen bir DENGE çerçevesinde iki askeri blok kurulmuştur!
  • 1 -) Kuzey Atlantik Antlaşması; 4 Nisan 1949’da Washington’da imzalanan ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nü ( NATO ) kuran antlaşma.

Kuzey Atlantik Antlaşması; NATO’nun temel bir bileşeni olarak, II. Dünya Savaşı sonrası devletler arası gerilimli ilişkileri önlemek isteyen ABD’nin bir ürünü ve Avrupa’da çok taraflılığı sağlamıştır! Antlaşma, ABD’nin Avrupa güçleriyle olan kolektif savunma düzenlemesinin bir parçası, uzun ve düşünceli bir süreci takip eder. Antlaşma, Sovyetler Birliği’nin Batı Avrupa’ya saldırısıyla ilgili bir silahlı saldırısına karşı göz önünde bulundurularak oluşturulmuş olsa da, Soğuk Savaş sırasında karşılıklı savunma maddesi hiçbir zaman devreye sokulmamıştır.

Kuzey Atlantik Antlaşmasını; on iki devlet, antlaşmayı imzalayarak NATO’nun kurucu üyeleri haline gelmiştir! Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Birleşik Krallık ve ABD.

NATO; İttifakın özünü ortaya koyan 5. maddeye göre; taraflar, içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırıyı bütün üyelere yöneltilmiş olarak değerlendirecektir!

Üyeler bir saldırı durumunda BM şartında tanınan meşru müdafaa hakkını kullanarak, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere, saldırıya uğrayan taraflara yardım edeceklerini taahhüt etmiştir!

NATO antlaşmanın 5. maddesine göre; üyelerini dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı korumak iken, Soğuk Savaş sonrası dönemde özellikle insani krizlere müdahale ile başlayan alan dışı misyonlar NATO’nun geleneksel misyonunun neredeyse yerini almıştır! Söz konusu dönüşüm, ilk olarak 1999 Stratejik Konseptinde resmi olarak kabul edilmiş, 2010 Stratejik Konseptinde teyit edilmiştir!

  • 2 -) Varşova Paktı ya da resmi olarak Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Antlaşması, 14 Mayıs 1955 tarihinde Varşova’da, sekiz sosyalist ülkenin imzası ile kurulan askeri ve siyasal birlik!

Varşova Paktı Antlaşmayı; Arnavutluk, Bulgaristan, Çekoslovakya, Doğu Almanya, Macaristan, Polonya, Romanya ve SSCB imzalayan ülkeler! Anlaşma, daha önceleri SSCB ile Çekoslovakya (1943); Polonya (1945); Bulgaristan, Macaristan ve Romanya (1948) arasında imzalanan ikili anlaşmaları bütünlüyor! Pakt, Macaristan, Çekoslovakya ve Afganistan’ın işgalleri gibi önemli siyasal olaylarda askeri unsur olarak yer almıştır!

Sosyalist ülkeleri, karşılıklı bağlarını bir pakt içinde güçlendirmeye yönelten başlıca neden; sosyalist ülkelere ve sosyalizmin yayılmasına karşı 1949’da kurulan NATO’nun, askeri etkinliklerini artırması ve silahlanmaya hız vermesidir!

Birliğin kuruluşuna ilişkin ilk adım, 29 Kasım – 2 Aralık 1954 tarihleri arasında sekiz sosyalist ülkenin katılımıyla, ortak güvenliğin ve barışın korunması konusunda ve Moskova’da düzenlenen konferansta atılmıştır!

Varşova Paktı, Londra ve Paris Antlaşmaları ile Federal Almanya’nın NATO’ya girmesi ve NATO’ya bağlı olarak Batı Avrupa Birliği’nin kurulmasıyla Avrupa’da doğan ve giderek artan savaş tehlikesine karşı biçimlenmiştir!

Varşova Paktı kurucularına göre bu gelişmeler, barışsever devletlerin güvenliği bakımından bir tehdit oluşturuyor ve savunma sağlayıcı karşı önlemlerin alınmasını gerektiriyor!

1991 yılında SSCB’nin dağılması ve üye devletlerde sosyalist rejimden çok partili parlamenter sisteme geçilmesi, Avrupa’nın iki bloklu yapısını siyasal bakımdan ortadan kaldırmıştır!

Varşova Paktı, 1 Temmuz 1991’de dağıtıldı ve böylece savaş sonrası Avrupa’sının iki kutuplu yapısı askeri bakımdan da tarihe karışmış oldu!

Rusya Devlet Başkanı Putin’in Kuzey Kore ve Vietnam ziyaretlerini ve yapılan askeri anlaşmaları, bu çerçevede okumak ve değerlendirmek gerekir!

Dünya bir üçüncü Dünya Savaşına doğru evrilirken; Saflar – Bloklar ve Kutuplar netleşirken; Safları – Blokları – Tarafları ve Kutupları belli olan bir ülkeye yöneltilecek silahlı bir saldırı, bütün üyelere yöneltilmiş olarak değerlendirilecektir!

  • 3 -) Peki, 2. Dünya Savaşında olduğu gibi 3. Dünya Savaşının ayak sesleri gelirken, Mihver ve Müttefik Devlet Blokları netleşirken, Dünya insanlığının Vicdanı konumunda ki; Türkler – TÜRK BİRLEŞİK DEVLETLERİ, neler yapmakta neler ile meşgul olmaktadır?

Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve KIBRIS TÜRK DEVLETİ, ( 7 DEVLET – 1 MİLLET ) 21. Yüzyılın en güçlü EKSENİ ve BLOKU olarak karşımıza çıkmaktadır!

1 -) https://ahmetunver.com.tr/2021/04/22/turk-birlesik-devletler-orgutu/

2 -) https://ahmetunver.com.tr/2022/10/02/21-yuzyil-ve-turk-asri/

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; TÜRK BİRLEŞİK DEVLETLERİ oluşumu adına, jeo-politik ve jeo-stratejik hamleler yapmaktadır!

Türkiye ve Türk Birleşik Devletleri olmadan Dünya’da Barış ve Huzur tesis edilemez! Türk; Adalet Dağıtan, Hakikatin Temsilcisi ve Mazlum Halkların da hamisidir!

Türk; Turan – Kızıl Elma ülküsü ve Nizam-ı Alem hedefleri çerçevesinde, İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın medeniyet mefkûresi doğrultusunda, Dünya insanlığının Barış ve Huzuru adına hareket etmektedir!

İsviçre, Ukrayna – Rusya, BARIŞ Zirvesi!.

Daha önceki bir yazımda, küresel iki EKOL ve GÜÇ arasında, Soğuk Savaş benzeri yeni bir DENGE çerçevesinde, ikinci Dünya Savaşı devam ederken, kendi aralarında yapmış oldukları konferansları, gizli görüşmeleri ve anlaşmaları dikkatli okumak ve algılamak gerektiğini vurgulamış ve konferanslar hakkında kabaca bilgiler kaleme almıştım!

1 -) https://ahmetunver.com.tr/2024/05/30/kuresel-iki-ekol-denge-ve-hegemonya-savasi/

2 -) https://ahmetunver.com.tr/2024/01/28/dunyanin-catisinda-kuresel-iki-ekol-savasi/

16 Mayıs 1916 tarihinde, Britanya İmparatorluğu ve Fransa arasında yapılan, daha sonra Rusya’nın da katıldığı, Osmanlı İmparatorluğunun Orta Doğudaki topraklarının paylaşılmasını öngören, gizli, Sykes – Picot Antlaşmasını, hatırlatmak isterim!

Dünya, yeni bir değişim, denge ve yeni bir düzenin arifesindedir! Peki, DENGE; birinci ve ikinci dünya savaşlarında olduğu gibi KANLI ve SANCILI mı olacak?

Dünyada meydana gelen, tüm olay ve olguların arka planında, Küresel iki EKOL ve GÜÇ arasındaki, hegemonya, rekabet ve mücadelesini görmeden, ne olduğu ya da nereye varılmak istenildiği anlaşılmayacaktır!

Küresel iki EKOL ve GÜÇ, hegemonya ve nüfuz, ekonomik ve askeri olarak her alanda ve her bölgede, kıyasıya bir rekabet, mücadele ve bilek güreşi halindedir!

Küresel iki GÜÇ ve EKOL arasında ki mücadele ve bilek güreşi, birinci Dünya Savaşı galipleri ve ikinci Dünya Savaşının galipleri arasında geçmektedir!

Bugün de, Küresel iki EKOL ve GÜÇ arasında, Dünya Barışı ve Huzuru, SOĞUK SAVAŞ benzeri Yeni bir DENGE adına, yeniden; sınırlar – konferanslar ve anlaşmalar silsilesi kurulamaz ise dünya halklarını, zor günler beklemektedir!

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic; İsviçre’de yayımlanan haftalık Die Weltwoche Dergisine, 12 Haziran tarihinde verdiği röportajda; Üçüncü dünya savaşından söz edemem ama büyük bir çatışmadan söz ediyorum. Ne kadar uzaktayız? Bundan çok uzakta olmadığımıza inanıyorum. Üç ya da dört aydan fazla değil ve bunun daha önce gerçekleşme tehlikesi de var, diyor!

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic; Rusya ve Ukrayna arasındaki durumun her geçen gün daha da kötüye gittiğini! Ünlü tarihçi Alan JP Taylor; Tren istasyondan ayrıldı ve kimse onu durduramaz! Ve görünen de bu! Büyük güçler bir şey yapmazsa, Ukrayna’da olup bitenlerin acı sonunu göreceğiz! Kısa bir süre sonra eminim ki gerçek bir felaket göreceğiz, diyor!

13 – 14 Haziran tarihlerinde, İtalya’nın ev sahipliğinde; İtalya, ABD, Kanada, Almanya, Fransa, İngiltere ve Japonya’dan oluşan, G7 Grubu, Liderler Zirvesi yapılmıştır!

G7 Liderler Zirvesinde; Savaşın sürmesi için Ukrayna ile ABD arasında özel güvenlik anlaşması imzalandığı! Ukrayna’ya 50 milyar dolar ek kredi ve Rusya’ya yeni yaptırım kararları alındığı! Batı tarafından dondurulan Rus parasından elde edilen faizlerin Ukrayna’ya verilmesinin kararlaştırıldığı!

G7 Liderler Zirvesine katılan liderlerin çoğunluğu, İsviçre’deki; Ukrayna Barış Konferansına da, katılım sağlamıştır! G7 Liderler Zirvesinde; Ukrayna – Rusya savaşının bitirilmesinde dair hiçbir mesaj verilmedi!

İsviçre’nin Burgenstock tatil beldesinde, 15 – 16 Haziran tarihlerinde, İslam Dünyası Kurban Bayramını kutlarken, YÜZ ülkenin katılımı ile Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşı gündeme alan; Ukrayna Barış Zirvesi, tertip edilmiştir!

  • Ukrayna Barış Zirvesine katılan 80 ülke sonuç bildirisinde, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün herhangi bir barış anlaşmasının temeli olması gerektiğini onaylarken sekiz ülke bildiriyi imzalamadığı!
  • Endonezya, Libya, Suudi Arabistan, Irak, Ürdün, Tayland, Hindistan, Meksika, Güney Afrika, Brezilya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) de bulunduğu 16 ülke ve kuruluşun ortak bildiriyi kabul etmediği! Irak ve Ürdün, ortak bildiriyi önce imzaladığı fakat daha sonra imzalarını gerekçe sunmadan geri çektiği!
  • Ortak bildiride, Birleşmiş Milletler (BM) tüzüğünde yer alan, toprak bütünlüğü ve egemenliği saygının Ukrayna’da, kapsamlı, adil ve kalıcı bir barışın sağlanması için bir temel teşkil edeceği, vurgulanmaktadır!

İsviçre’nin Burgenstock tatil beldesinde iki gün süren konferansa davet edilmeyen ancak pek çok katılımcının barışa giden yol haritasına katılmasını umduğu Rusya’nın yokluğu dikkat çekilmiştir!

Analistler; iki gün süren konferansın savaşı sona erdirme konusunda çok az somut etkisi olacağını! Savaşı başlatan ve sürdüren Rusya’nın davet edilmediği! Toplantıya katılmayan kilit müttefiki Çin ve gözlemci olarak toplantıda hazır bulunan Brezilya, barışın sağlanması adına alternatif yolları birlikte hazırlamaya çalıştıklarını, ifade etmektedir!

İsviçre; Ukrayna – Rusya BARIŞ Zirvesinde ki; Ortak Bildiri de;

  • Zaporojye Nükleer Santrali de dahil olmak üzere nükleer enerji santralleri ve tesislerinin kontrolünün Ukrayna’ya iade edilmesi!
  • Karadeniz ve Azak Denizi’ndeki limanlara erişimin yanı sıra serbest, tam ve güvenli ticari seyrüseferin sağlanması!
  • Her iki taraftaki tüm savaş esirlerinin serbest bırakılması!
  • Sınır dışı edilen ve hukuka aykırı olarak yerlerinden edilen tüm Ukraynalı çocuklar ve gözaltına alınan diğer tüm Ukraynalı sivillerinin Ukrayna’ya iade edilmesi!

İsviçre’de düzenlenen Barış Zirvesini değerlendiren Rusya Devlet Başkanı Putin; bu etkinliğin bir müzakere değil, bir grup ülkenin kendi çizgilerini sürdürme ve Rusya’nın çıkar ve güvenliğini doğrudan etkileyen meseleleri kendi takdirlerine göre çözme arzusu olduğuna, dikkat çekmiştir!

Rus lider Putin; Rusya’nın katılımı olmadan ve bizimle dürüst ve sorumlu bir diyalog kurmadan Ukrayna ve genel olarak küresel Avrupa güvenliği konusunda barışçıl bir çözüme ulaşmak mümkün değildir! Avrupa için tehlikenin Rusya’dan gelmediğini, Avrupalılar için asıl tehdidin, ABD’ye olan kritik ve giderek artan bağımlılıklarının yattığını, vurgulamıştır!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan; İsviçre’deki Rusya – Ukrayna Barış Görüşmesinde; Önümüzde Ukrayna barış planı var. Rusya da kısa bir süre önce kendi şartlarını, kendi koşullarını paylaştı. İçeriği ve öne sürülen koşullardan bağımsız bir şekilde bunların önemli adımlar olduğunu ve umut ışığı olduğunu, düşünüyoruz!

Hakan Fidan; Ancak her iki taraf da, diğer tarafın attığı adımların daha geniş kapsamlı savaş çabalarının bir uzantısı olduğunu düşünüyor. Bu konferans, köprüden önceki son çıkış olabilir, diyor!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan, Bu konferans, köprüden önceki son çıkış olabilir, vurgusu; Barış Zirvesine katılan ve katılım sağlamayan, dünya liderlerine matuf, ne demek istiyor olabilir ki?

Hakan Fidan; Çatışmanın diğer tarafı olan Rusya’da salonda bulunsaydı, bu zirve daha sonuç odaklı olabilirdi! Diplomasi ve müzakerelere dayanan, kapsamlı ve kapsayıcı bir stratejiye giderek daha fazla ihtiyaç duyulduğunu, vurgulamıştır!

Hakan Fidan; Mart 2022’deki İstanbul görüşmeleri ve Karadeniz Tahıl Girişimi, diplomasi ve müzakerelerin ilerleme sağlayabileceğinin çok önemli işaretleridir! Türkiye her zaman olduğu gibi süreci kolaylaştırmaya hazırdır, diyor!

Hakan Fidan; Türkiye, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığına olan desteğini kararlılıkla sürdürmektedir! Barış vizyonumuz gerçekçi, kapsayıcı ve uygulamaya yöneliktir, pratiktir! Bu amaçla ileriye dönük bir yol haritası oluşturmaya kararlıyız, diyor!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; iki yıl önceki; Rusya – Ukrayna Müzakere Heyetleri Toplantısında; Adil bir barışın kaybedeni olmayacağına inanıyoruz! Çatışmanın uzaması hiç kimsenin yararına değildir, ifade ve vurgularının, İsviçre’deki Ukrayna – Rusya BARIŞ Zirvesi çerçevesinde, Dünya Barışı ve İnsanlığın Huzuru adına, manidar ve dikkate değer olduğunu, düşünüyorum!

Kurban; İhlas – Samimiyet – Teslimiyet ve Kurbiyet!.

Bugün ”Arife” ve yarın ‘Kurban Bayramına’ erişeceğiz! Arife günü, Kabir ziyaretleri ile başlar ve ahrete intikal eden; akraba- ü taallukata dualar edilir, ibret almaya çalışılır!

Dünya, iman ehli için sadece bir imtihan yeridir! Zevk – sefa ve ebediyen kalınacak bir yer yer asla değildir!

Bir Kurban Bayramına daha sağlık ve sıhhat içinde kavuşturan, Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah’a, ne kadar şükretsek azdır.

İnsan olmanın erdemi, bulunduğumuz duruma, şükretme idraki içinde olabilmektir. Allah bizlere, bu şuur ve idraki, ziyadeleştirdiği kullarından eylesin.

Biz aciz kullarına, bu günler hürmetine, idrakimizi – şuurumuzu artırmasını, akıl – feraset ve basiret vermesini dilerim! İnsan olmak; kendisine ikram edilen, akıl nimetinin kadrini bilebilmektir! Aksi halde, hayvandan ne farkımız kalır!

İnsan yaratılış gereği, bu aleme, ya KAMİL ve KEMALE ermek ve Cennet – Cemalullah ile müşerref olmak ya da esfel-i safilin derekesine ve Cehennemin gayya çukuruna düşmek; sınav ve imtihan için gönderilmiştir!

Kurban; kelime olarak ‘ kurbiyet – yaklaşmak’ ve isim olarak ‘kendisiyle yaklaşılan’ anlamına gelir. Terim manası; Allah’a yaklaşmak için kurban niyetiyle belirli vakitte kesilen özel hayvanın adıdır.

Kurban kesmeyi Allah’a teslimiyet ve saygının bir sembolü olarak anlamak ve Allah’a yaklaşmaya bir vesile olarak görmek gerekir!

Kurban; öncelikle, İhlas – Samimiyet – Teslimiyet – Takva ve akabinde de Kurbiyet demektir!

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah, Hac suresi 37. ayette; Onların etleri de kanları da Allah’a asla ulaşmaz; fakat sizin takvanız O’na ulaşır. Onları size bu şekilde boyun eğdirir ki, sizi hidayete erdirdiği için Allah’ı yücelterek anarsınız. Güzel düşünüp güzel davrananlara müjde ver, buyurmaktadır!

Ayette ki kesin ifadesi ile kesilen hayvanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz, Allah’a ulaşacak olan kullarının sadece takvaları ve samimiyetidir!

Günümüz insanı, nelere yaklaştığını, nereye doğru yol aldığını her an sorgulaması gerekir! Hayat her daim bireyin kendini muhasebe etmesini emrediyor! Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmemizi!

İyiliğe, güzelliğe, doğruluğa ve temiz olan her şeye bizleri yaklaştırmadıktan sonra, istediğimiz kadar hayvanı kurban edelim; Kime ve kimlere ne faydası olacaktır?

İki günü birbirine eşit olan ziyanda, diyor, Rahmet Peygamberi efendimiz! İnsan olarak her gün diğer günümüzden farklı, güzel işler yapacak ve kendimizi geliştireceğiz! Üç günlük Dünya malı – menfaati, makam – mevki için girmediğimiz kılık ve atmadığımız taklalar kalmıyor!

  • Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; Kurban vesilesi ile İhlas – Samimiyet – Teslimiyet – Takvası Allah’a erişen kullarından olmayı nasip eylesin!
  • Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; İman ve Mümin olmanın gereği, kesilen Kurbanları dergâhında Makbul eylesin!
  • Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; Hz. Âdem’in iki oğlu; ‘Habil ve Kabil‘ kıssasındaki Kurbanı anlayabilenlerden olabilmeyi nasip eylesin!
  • Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; Hz. Peygamber efendimizin ‘Ben, iki Kurbanlığın oğluyum’ buyurduğu kıssayı içselleştirebilenlerden olabilmeyi nasip eylesin!
  • Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; Kendi rızası adına kesilen Kurbanlar hürmetine, ‘İç Huzuru yakalamış ve Kendini Aşma’ noktasına erebilenlerden olabilmeyi nasip eylesin!
  • Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; Kendi rızasına muvafık olarak kesilen Kurban ve akan kanlar hürmetine, bölgemizde ve ülkemizde ki; akan kanı ve terörün durmasına vesile olmasını!
  • Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; Kendisine kurbiyet – yaklaşmak adına kesilen Kurbanlar hürmetine, birliğimizi, beraberliğimizi ve Çanakkale ruhunda tecelli eden; ‘toplu vurdukça sineler, onu top bile sindiremez‘ mesabesine ulaştırmasını!
  • Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; Rızasına muvafık kesilmiş olan tüm Kurbanlar hürmetine, Mazlum milletlere ‘Umut’ olma idealindeki; Asil Milletin idarecileri ve tüm bireylerine; ‘Feraset ve Basiret ‘ vermesini, dilerim!

HAYIRLI BAYRAMLAR! KURBAN BAYRAMINIZI TEBRİK ederim! Daha nice Bayramlara, Sağlık – Sıhhat ve Afiyet içinde erişebilmeyi niyaz ederim!

Taşra İlçe Organize Sanayi Bölgeleri Neden Açılmaz?

Geçtiğimiz günlerde, Konya’da ilk defa düzenlenen Ekonomi Forumunda; ekonomiye ve şehrin sanayi geleceğine dair gelişmeler konuşuldu.

Konya’nın yeni sanayi stratejisinin “ ilçelerle birlikte üretim odaklı topyekûn kalkınma ” olduğu vurgulandı!

Konya Sanayi Odası Başkanı Mustafa Büyükeğen; Konya’nın 50 yıldır önemli bir sanayileşme mücadelesi vererek, Türkiye’nin öncü sanayi şehirlerinden biri haline geldiğini!

Orta Anadolu’da, Konya merkezli yeni bir sanayi aksı oluşturularak, Marmara havzasındaki yatırımlar planlı bir şekilde bu akslara kaydırılmalı! Konya’nın sanayi odaklı yeni kalkınma stratejisinde ilçelerimizin rolü geliştirilmeli! Şehrimizin yetenek havuzunu mutlaka ama mutlaka genişletmek zorundadır!

Konya’nın yeni bir sıçrama tahtasında olduğuna ve buradan daha yukarıya gidebilmek için yeni ve sürdürülebilir bir kalkınma stratejisine ihtiyaç olduğunu! Yeni dönemde ilçelerdeki organize sanayi bölgelerini de kapsayan bir sanayileşme modeli ortaya koymak istediklerini, vurguladı!

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay; Belediye olarak ekonominin gelişmesi ve istihdamın artmasının en önemli gündem maddeleri olduğunu! Artık Konya merkezde yeni sanayi alanları oluşturmak yerine, mevcutların ekonomik katma değerlerini yükseltmek, nitelikli insanların çalışacağı alana çevirmek ve ilçelerde istihdamın olduğu yerde yeni sanayi alanları açmak şehrimizin en önemli menfaatlerinden birisi olacaktır, vurguladı!

Konya Valisi Vahdettin Özkan; Ülkelerin ve insanların ihtiyacı nedir, bunların sağlıklı bir şekilde analizlerinin yapılarak, stratejiler belirlemek ve daha sonra bu stratejileri ve faaliyetleri yapacak birimlerin etkileşimi, iletişimi olması çok önemli, olduğunu ifade etti!

Konya Ekonomi Forumunda; Artık Konya merkezde yeni sanayi alanları oluşturmak yerine, nitelikli insanların çalışacağı alana çevirmek ve ilçelerde istihdamın olduğu yerde yeni sanayi alanları açmak şehrimizin en önemli menfaatlerinden birisi olacağı, vurgulanmıştır!

  • Peki, Organize Sanayi bölgesi ilan edilen, 100. km. çapındaki; TAŞRA ilçelerden Konya Organize Sanayine, personel taşınmaya neden devam edilir?
  • Organize Sanayi bölgesi ilan edilen, 100. km. çapındaki; TAŞRA ilçelerde, babasından veya dedesinden kalan evde oturmak suretiyle, hem kira ödemekten kurtulacak ve hem de babadan – dededen kalan tarlalar ekilip dikilecektir!
  • Organize Sanayi bölgesi ilan edilen, 100. km. çapındaki; TAŞRA ilçeler harekete geçmek suretiyle, şehir merkezinde, hem konut ve hem de şehir trafiği rahatlayacaktır!
  • Organize Sanayi ilan edilen, 100. km. çapındaki; TAŞRA ilçeler, harekete geçmek suretiyle, Ekilmeyen tarlalar ekilecek ve Yerel Tarım gelişecek! Köyler, ekmek – yumurta vb. marketten almayı bırakacak, eskiden olduğu gibi bir evin ihtiyacı olan her şeyi üretmek suretiyle, Tüketici olmaktan Üretici konumuna yeniden evirilecektir!
  • Peki, Yıllar önceden, Organize Sanayi Bölgesi ilan edilen, 100 km. çapındaki TAŞRA ilçelerde, Büyükşehir belediyesi ve Taşra ilçe belediye başkanları, NEDEN hiçbir çalışma yapılmaz? Başkanlar; Başka bir ajanda olarak; Ne ve Neleri planlamaktadır?
  • 100 km. çapındaki Taşra İlçelerde, istihdamın olduğu yerde, yeni sanayi alanları açmak; şehrin en önemli menfaatlerinden birisi olacaktır! Peki, gereği neden ve niçin yapılmaz!
  • Taşra ilçelerdeki Organize Sanayi Bölgelerinin harekete geçmemesi adına, birilerinin RANT kazanmasının yolu mu açılmaktadır? Belediyeler, Arsa satmak suretiyle nereye kadar gidebilecektir?
  • Şehir merkezindeki Organize Sanayi bölgelerinde, arsa fiyatları birileri tarafından neden şişirilmekte ve balon fiyatları oluşmasına meydan bırakılmaktadır?
  • Şehir merkezinde, sabahın erken saatlerinde, Konya Organize Sanayi Bölgesine personel taşıyan binlerce servisten trafiği çekilmez bir halde olduğunu hatırlatmak isterim!
  • Peki, Kışın don ve sisten kaynaklı maddi hasarlı trafik kazalarına neler demeli? Bu kazalardaki CAN kayıplarına neler demeli? Etkili ve yetkili makamlarda bulunan beyler, kayıp ettiğimiz bu canların vebali ve hesabını verebilir mi?
  • Girişimci ve Yatırımcının finansmanı, şehir merkezindeki Organize sanayi bölgelerinde, arsa ve fabrikaya yatırmak suretiyle, girişimci bankalara yönlendirilmektedir! Akabinde, finansman krizi ve kapanmalar gelmektedir!

Konya Merkeze yakın bir mahalleden günde, 100 otobüs, yirmi dört saat RİNG yapmak suretiyle, Konya Organize sanayi bölgesine Personel taşındığını hatırlatmak isterim! Firmalar açısından hem maliyet! Çalışan personel açsından ise hem EZİYET ve hem de Zulümdür!.

Devletin Dini; ADALET – 3 –

Kadim Türk Devleti ve Türk Medeniyeti; Turan ve Kızıl Elma ülküsü, Nizam-ı Alem hedefleri çerçevesinde hareket eder!

Ehliyet, Liyakat, Adalet, Hakkaniyet ve Nizam, devletin temelidir! Bunlar olmadan devlet, varlığını belki bir dönem fakat ilelebet devam ettiremez!

Türk; Adalet dağıtan ve Hakikat ehli demektir! Adaletin olmadığı durumlarda zulüm var demektir! Zulüm ile ABAD olunamaz! Kısa bir süre için abad olduğunuzu zannedersiniz!

Adaletin olmadığı toplumlarda, sosyal kaos ve karmaşa hakim olur! Adaleti temsil eden devlet memurları, hem işlerinde vatandaşa ve hem de emrindeki çalışanlara karşı adaletle hükmetmelidir!

Toplumsal barış ve huzurun temini için kamu kurumlarına personel alımı; adalet, ehliyet ve liyakat ilkesi ve özellikle kamuda, toplum adına iş yapanların bu konularda daha dikkatli olması gerektiğine şahit oluyoruz! Neden acaba?

Ehliyet ve Liyakat, iş yapmaya uygunluk ve yararlılık durumudur! İş başına getirilen yönetici işi ile ilgili bilgi ve kabiliyete sahip olması gerekir!

Devlet kademesinde ki tüm atamalarda, ehliyetsizlik ve liyakatsizlik, torpil ve nepotizm almış başını gitmektedir! Ya da böyle gelmiş ve böyle de devam edecek midir?

Yönetici ve idareciler için adalet, ehliyet, liyakat, kabiliyet, bilgi, dürüstlük ve özellikle güvenirlilik ve hesap verebilirlik, olmazsa olmazlar arasındadır!

Bir siyasinin akrabası, yakını ve torpili olması, kamu kurumunda hem iş bulmak ve hem de idareci olmak için yeterli olmamalıdır!

Emanet ve Adalet! Emanet ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe toplumda huzur ve barış sağlanmış, ihanet ve haksızlıklar ise huzursuzlukların, kavgaların, servet ve neslin helâk olmasının baş sebepleri arasında yer almıştır!

Adalet, eşitlik ve dengeyi sağlamak demektir! Tabii ki akabinde de toplumsal huzur ve barış!

İnsanların haklarını yiyenler, kendilerini karşıdakilerden üstün, seçkin ve güçlü görerek yapar!

Denge, hakkaniyet ve adaletin olmadığı toplumlarda, elbette ki sosyal barış ve huzur ortamı olmaz, sosyal karmaşa – kargaşa ve kaos hakim olacaktır!

Peki, böyle bir duruma sebebiyet veren ve Müslüman olduğunu da iddia edenler, Devlet nizamına, Allah ve Resulüne, ihanet etmiş olur mu?

  • Ehliyet – Liyakat ve Adalet üzere bina edilecek Yeni bir Dönemin gelmekte olduğunu ve bu dönemin de, Kadim Türk Devlet Aklı kontrolünde olduğunu göremeyen aklı evvel, çıkarcı ve eyyamcı tipler, tele -vole ve magazin boyutu ile günlerini gün eder!

Ebu Hureyre (r.a), İş ehil olmayana verildiğinde kıyameti bekle, diyor! Her kim adaylar arasında, bilgisi ve hizmeti ile ehil bir kişi varken onu değil de, güç ve iktidar sahiplerine yakın, bilgi ve tecrübe olarak daha aşağı seviyede ve ehil olmayanı göreve getirecek olursa; Allah’a, Peygamberine ve Müminlere ihanet etmiş olur!

Hz. Ömer (r.a), bir vali, bir yönetici ya da bir bürokrat atayacağı zaman, ilk önce o kişinin göreve gelmeden önceki tüm malını saydırır ve kayıt altına aldırır! Görevden sonra da mallarını tekrar gözden geçirir, aşırı bir servet birikimi ya da şüpheli bir durum varsa, bürokratın mallarına el koydurup hazineye aktarırmış!

Hz. Öme (r.a), bir gün vali ya da bürokrat olmayan Ebu Bekre’nin bir kısım mallarına el koydurmuş ve hazineye aktarmıştır! Ebu Bekre bu durumu öğrenince itiraz etmiş ve ben vali ya da bürokrat değilim! Benim mallarıma neden el koydun ey Ömer, diyor!

Hz. Ömer (r.a), Evet sen bürokrat değilsin fakat senin kardeşin beytülmalden sorumlu bürokrat! O, sana borç para veriyor ve sen de bununla ticaret yapıp servet biriktiriyorsun! Eğer kardeşin bu görevde olmasaydı, sen bu serveti nasıl biriktirecektin! Senin mallarına da bu yüzden el koydum, demiştir!

Hz. Ömer (r.a), kamuda akraba kayırmacılığı bir yöneticinin yapabileceği en büyük ihanet ve hainlik olarak görmüştür! Küfe Valiliği için istişare ederken yanındakilerden birisi, bu makama Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ı teklif eder! Hz. Ömer (r.a) adama dönüp, Allah senin canını alsın! Bilmiyor musun ki, kim daha layık biri olduğu halde bir işe akrabasını ve yakınını tayin ederse; Allah’a, Resulüne ve bütün Müslümanlara ihanet etmiş olur, dedi!

Hz. Ömer (r.a), atadığı yöneticilerin halka tepeden bakması ve onlara zulmetmesine asla müsamaha göstermez! Ben yöneticileri, halka zulmetsinler, malını gasp etsinler ve namusuna göz diksinler, diye yollamıyorum! Kimin başına böyle bir şey gelirse muhakkak bana müracaat etsin! Eğer bir yanlış görür de uyarmazsanız vallahi siz de hayır yoktur! Yok, siz uyarır ve ben sizi dinlemezsem vallahi o zaman ben de hayır yoktur!

Hz. Peygamber (s.a.v.), Ebu Zer (ra) ilgili, şu gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebu Zer’den daha doğru sözlü kimse yoktur, buyurmuştur!

Ancak; Hz. Peygamber (sav)’den idarecilik görevi isteyen Ebû Zer el-Gıfari’ye; Sen güçsüzsün; bu iş / idarecilik emanettir! Emanet / idarecilik, üstesinden gelemeyen kimse için kıyamet gününde zillet ve perişanlık doğurur, buyurmuş ve yönetici olmak isteğini kabul etmemiştir!

  • Turan ve Kzıl Elma ülküsü, Nizam-ı Alem hedefleri çerçevesinde, Devlet ve Bürokrasinin tüm kademelerinde; Adalet ve Hakkaniyet üzerine bina edilmiş, Ehliyet ve Liyakatin öncelik olarak kabul edileceği, Kuvay-i Milliye Ruhu; yeni bir MİLAT ve DÖNEMİN eşiğindeyiz!

Sonsuz Hikmet sahibi Yüce Allah, Nisa suresi 58. ayetinde; Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder! Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir, buyurmaktadır!

Devletin Dini Adalet – 2 –

Selçuklu Sultanı Ahmet Sencer’e sorulmuş:

  • Devletin neden çöktü?
  • Büyük işleri küçük adamlara,
    Küçük işleri büyük adamlara verdiğimi geç anladım..!
  • Küçük adamlar büyük işleri yapamadılar!
    Büyük adamlar küçük işleri yapmaya tenezzül etmediler! Böylece devlet düzeni bozuldu…!

Ehliyet ve Liyakat, bir kişinin, kendisine iş verilmeye uygunluk durumu, olarak tanımlanıyor! Yeterlilik ilkesi olarak da adlandırabileceğimiz ehliyet ve liyakat, verilen görevi başarı ile yapabilme yetisi şeklinde, ifade edilmektedir!

Ehliyet ve Liyakat, toplumda hak edenlerin devlet kademesinde yer bulması, hem kamu ve hem özel sektörde idare erkinin, kayırma olmadan, bilgi, başarı, ehliyet ve yetenek kıstaslarına göre şekillenmesine olanak tanımaktadır!

Ehliyet ve Liyakat ilkesinin tesisi, şeffaflık sisteminin sağlıklı işleyişi için atılması gereken adımların başında gelmektedir!

Ehliyet ve Liyakat ölçütleri sağlandığı sürece yolsuzluk, usulsüzlük ve kayırmacılık gibi suçlarla baş edebilmek mümkündür!

Ehliyet ve Liyakat sahibi kişiler, devletin çeşitli kademelerinde yer almasının sağlanması adına, ilk işe alımlarda, ehliyet ve liyakat dışı uygulamaların önünün kesilmesi gerekir!

Devlet ve Toplum hayatında, olmaz ise olmaz, adalet, kavramıdır! Adalet, toplumda; güveni, sosyal barışı ve huzuru da beraberinde getirecektir! Aksi halde, sosyal adalet ve toplumsal barış temin edilemez!

Toplumsal Barışın olmadığı toplumlarda, kaos hakim olacağına göre! Doğa, boşluğu, kabul etmeyeceğine göre!

Ehliyetsiz ve Liyakatsiz kayırmalı ya da ayrıcalıklı kadrolar ve özellikle de belediyelerdeki nama yazılı personel alımı ve ihalelere, son verilmeli!

İnsanların, toplum içinde birlik ve beraberlik içinde yaşaması, barış ve huzurun sağlanması, birbirlerine olan sevgi ve saygısı, hoşgörü ve adalet ilkesi, merhamet, ifade özgürlüğü ve hürriyet telakkisi ile sağlanır!

Devlet, her vatandaşına, geçim güvencesi, sağlık, eğitim, güvenlik, ehliyet ve liyakate uygun iş ve meslek, makam ve mevki gibi temel hak ve ihtiyaçlarını sağlamakla yükümlüdür!

Toplumsal barış; toplumu bir arada tutan yapı taşlarının arasındaki manevi harçlarla sımsıkı birbirine tutulur! Bu da toplumda, ahlaki ve hukuki değerlerin yaşatılması, insani değerlerin yüceltilmesi ile sağlanır!

Toplumsal barış kültürünün varlığı, toplumsal yapıların içinde var olan farklı grupların, ihtiyaç ve beklentilerinin, tüm ilişkiler üzerinden karşılanıyor olması anlamına gelmektedir!

Toplumsal barış için sosyal adaletin inşa edilmesi gerekir! Toplumun her üyesinin aynı temel haklara ve korumaya, fırsata, yükümlülüklere ve sosyal olanaklara sahip olduğu koşullara işaret eden bir adalet türüdür!

Sosyal adalet; toplum içinde yaşayan tüm fertlerin, insan olmak sıfatıyla sahip bulundukları her türlü sosyal ve ekonomik, siyasi hak ve özgürlüklerin eşitliğini temin ve emniyetini sağlamaktır!

Adalet, mülkün temelidir! Adalet güneşi batarsa, insanlar için yeryüzünde yaşamanın anlamı kalmayacaktır!

Ehliyet, Liyakat ve Adalet, birbiri ile bağlantılıdır! Ehliyet, Liyakat ve Adalet; toplumsal güven, sosyal barış ve toplumsal huzuru da beraberinde getirecektir!

İş; ehline verilecek! İş, ehline verilmediği dönemlerde, kıyameti bekleyeceğiz! Peki, bu kıyamet, kim ya da kimlerin kıyameti olmalı!

  • Yeni Dönem; Ehliyetsiz – Liyakatsiz ve Kifayetsiz Muhteris ZÜBÜK tiplerin, tüm kurumlarda ki; TASFİYESİ akabinde, RESTORASYON süreci ile gelecektir!
  • Yeni Dönem; Adalet ve Hakikatin temsilcisi, Mazlum halkların da hamisi Türk Milletinin yeniden Adalet ve Hakikat üzere bina edilen, nizam-ı alem medeniyet yürüyüşü ile başlayacaktır!

Hz. Mevlana; toplumda sosyal barışın, adaletin, huzurun sağlanması ancak ehliyet ve liyakate önem verilmesi, ehliyet ve liyakat sahibi insanların iş başına getirilmesiyle mümkün olabilecektir! Ehliyet ve liyakate bakılmaksızın işlerin yürütülmeye çalışılması halinde ise toplumsal düzenin işleyişinde aksaklıklar ortaya çıkacak ve sosyal düzen bozulacak, kaosa ve karmaşaya zemin hazırlayacaktır, buyurmaktadır!