Akademisyenlerin ya da EĞİTİMCİNİN Eğitimi – 2 –

Bir önceki yazımızda, eğitim sistemimiz özellikle de üniversitelerdeki eğitim sistemi;  üniversite nedir, akademisyen – hoca iletişimi ve akademisyenlerin kendilerini hem bilimsel,  hem de insani noktada geliştirmeleri vb. hakkında kalemimizin yettiği kadar bir şeyler paylaşmıştım.

Bugünkü yazımızda konunun diğer bir boyutu olan,  İnsan ilişkileri, öğrenci – hoca iletişimleri, iletişim krizleri ve çözüm yolları hakkında bir İletişim Uzmanı olarak bir şeyler karalamaya çalışacağım.

Üniversite ve Akademi;  bilimler evi, araştırma ve geliştirmenin  yeri, hakikatin sınırsızca araştırıldığı  – özgür beyinlerin yetiştiği yer ve kurumlar olarak bilinir!

İletişim uzmanları; İletişimi  ‘iki birim arasında bir biriyle ilişkili mesaj alışverişi’ şeklinde açıklamıştır. Üniversite Öğretim görevlisi de öğrenci ile iletişime açık olmalıdır.  Öğrencinin gelişimi açısından çok önemlidir. Öğrenci, herhangi bir sorunu veya ders – konu – gündemle alakalı her şey için hocası ile mobil telefonla, yüz yüze veya sosyal medya üzerinden iletişim kurabilmelidir.

Bir akademisyen, öğrencisine; Beni telefonla arayamazsın, sen benim kim olduğumu biliyor musun, sen kiminle konuştuğunun farkında mısın, edasında iletişim şeklinde olamaz, olmamalı, odama gel odamda konuşalım vb. bir iletişim şekli veya üslubu da çok yanlıştır!

İşte tam bu noktada taraflar açısından iletişim kazası geliyorum demeye başlar! Tarik kazaları genelde cahillikten ve kurallara uymamaktan olur. Cahil cesareti denilebilecek kendine aşırı güvenden, alkollü araç kullanmaktan meydana gelir.

Akademisyen öğrenci İletişim kazaları da aynı trafik kazaları gibi kontrolsüz, plansız iletişim kurmaktan, bulunulan konumun vermiş olduğu ego şişkinliğinden ve sindirilemeyip sahip olunan akademik unvandan meydana gelir!

Sen benim kim olduğumu biliyor musun, sen kiminle konuştuğunun farkında mısın,  dört beş tane daha dersine giriyorum, bu okul sana bitmez, telefonu öğrencisinin suratına kapatmak, öğrenciye ben hocanım bana telefonda soru soramazsın, haddini bil vb. üst perdeden yapılan  ve hakarete varan aşağılayıcı ve ego tatmini konuşmalar!

İletişim kazalarını engellemek için seçilmiş davranış ve sözler sergilemek gerekir. Herhangi bir şey söylemeden önce, yerini, zamanını, ne söyleyeceğini ve nasıl söyleyeceğimizi seçmek gerekir. İletişimde kazaların olmaması için ne söylediğimizden çok nasıl söylediğimiz de çok önemlidir.

İnsanın olduğu her yerde, okulda, işyerinde, evde, üniversite ortamında ve insan ilişkilerinde iletişim kazaları, kırılmalar, kavgalar, hatalar olur ve olması en doğal halidir. Sorunun olmadığı yerlerde çok büyük boyutta Sümen altı edilen başka bir şeyler var demektir.

Kurumlar açısından, şikâyet veya kriz, bir sorunun veya ileride patlak verecek daha büyük bir olayın habercisi veya işaret fişeği olarak değerlendirilmelidir. Önemli olan bu krizlere yaklaşım ve çözüm yollarını aramasını bilmek gerekir.

İletişim krizlerini kurumlar, akademik veya mesleki taassupla ne kadar süre görmezden edebiliriz ki? Kurumlar açısından iletişim kazasına sebebiyet veren taraflar, seçilen bir kurul tarafından, tarafsız bir şekilde dinlenir ve tarafların hataları, insan onuruna yaraşır bir şekilde ve bireyin saygınlığına zarar vermeyecek şekilde kendilerine ifade edilir.

Krizler insanları ve kurumları geliştirir, ufkunu açar. Önemli olan iletişim kazalarını taraflara çok büyük hasar vermeden, İnsan onuruna yakışır bir şekilde çözüme ulaştırabilmektir.

Çin atasözünde olduğu gibi  ‘Krizler bir Fırsat’ olarak değerlendirilmelidir. Özellikle de günümüzde kurumların ve bireyin gelişimi, saygının tezahürü açısından İletişim kazaları çok önemli bir fırsattır. Kurumlar açısından işaret fişeklerini değerlendirebilmek ümidiyle!

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi