Ey Oğul! İNSANI Yaşat ki, DEVLET Yaşasın!

Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam ilahiyatçısı – din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi’nin kayınpederi ve hocası, Orhan Gazi’nin dedesi bir anlamda da sonradan imparatorluk olacak Osmanlı Devleti’nin fikir babası olan Şeyh Edebali’nin Osmanlı devletinin idareci noktasında bulunanlara ve bugün bizlere yönelik olan ikazları ve nasihatlerine bir göz atalım.

Devlet idaresinde bulunan idarecilerimize, bulundukları koltukların hizmet makamı olduğunu unutmamalarını, sürekli olarak hatırlamalarını;  ‘ Benlik – Ego- Kibir’ noktasında nelere dikkat etmemiz gerektiğini, bu kötü hasletlerden nasıl soyutlanmamız ve korunmamız gerektiğini!

Özellikle de devlet idaresindeki müşavere – danışmanlık müessesinin önemine binaen,  günümüzde yaşamakta olduğumuz süreçler doğrultusunda,  geçmişte yaşanan tecrübeler ışığında, bu nasihatleri, uyarılarını bir kez daha anlamayı ve anlamlandırmayı ümit ederek Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah’tan bu manada tefekkür deryasına dalabilenlerden eylemesini dilerim.

Ey Oğul! Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül alma sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kem göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana.

Ey Oğul! Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.

Ey Oğul! İnsanlar vardır şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler. Unutma ki, dünya sandığın kadar büyük değildir. Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür. Bu yolda nazarımızı sonsuzluğa dikip; büyük yürümek ve büyük ölmek gerek. Bu yolda hırs, diken; benlik ve kibir, engeldir oğul.

Sakın ha kendine takılmayasın ve kendinde boğulmayasın. Teklik sadece Allah’a mahsustur, tek başına karara durup hoyrat dünyanın dayanılmaz ağırlığını kaldırmayasın. İşlerini ehil kişilerle, ehil kişilere danışarak tutasın. Danışırsan yol alırsın, danışmazsan yolda takılıp kalırsın oğul.

Oğul! Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin; ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen, sabah rüzgârında savrulup gidersin. Bir dem gelir bir tekmeyle dünyaları yıkacak olursun. Bir dem gelir yerdeki karıncaya mağlup olursun.  Güç hayvanda bile mevcut. Akıl sadece anahtar. Anahtara takılmayasın. Asıl olan anahtarın açacağı kapılardır. Kapıların ardında hazineler, kapıların ardında sır vardır. Sırlar ki, ebedî muştuları koynunda barındırır; sonsuza kavuşturur. Aklını kullanıp dünyadayken Cennet’in kapılarını aralayasın oğul.  Öfken ve benliğin bir olup aklını yener!  Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Azminden dönmeyesin. Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil. Her işin gereğini vaktinde yap. Öfke ateş, öfke afet, öfke şeytandır oğul. İnsanoğlu dağları devirir; ama öfkesine mağlup olabilir. Öfkeyle savaşı daima taze tutmak gerekir. Sabırsız olmaz oğul. Sabırsız menzile varılmaz. Kaf Dağı’na sabırsız ulaşılmaz. Vazifen çetin, yükün ağırdır oğul. Hizmette önde, ücrette geride olasın. Vazifenin en ağırına talip olmaktan kaçınmayasın. Vazifenin ağırlığı Yaradan’ın kullarına ihsanıdır.

Oğul, açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma, gördüğünü söyleme, bildiğini bilme, sözünü unutma, sözü söz olsun diye söyleme. Bizler nefreti eritmek için, muhabbetin asaletini dünyaya yeniden hâkim kılmak için çıktık yola. Bu yolda utanacak bir şeyimiz yoktur. Muhabbet yolunun gizlisi saklısı yoktur oğul. Ama altının değerini sarraf bilir; sözünü muhatabına göre ayarlayasın. Cahilin karşısında altınlarını çamura atmayasın.

Yiğit olan kördür, kötülüğü görmez. Sağırdır, kem sözü işitmez. Dilsizdir, her ağzına geleni demez. Bildiğini de her yerde ayaklar altına sermez. Yunus gibidir o; yüreği muhabbete, gönül ibresi hakikate ayarlıdır. O bir defa söz verdi mi, onu namusu bilir.  Sevildiğin yere sıkça gidip gelme, muhabbetin kalkar, itibarın kalmaz. Düşmanını çoğaltma, haklı olduğunda kavgadan korkma! Bilesin ki; atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler! Her şeyin ortası makbuldür, sevginin de. Sevdiğini gereğinden fazla sevmeyesin. Sevgini de, sadece yüreğinin eline vermeyesin. En çetin imtihan sevgiyle olanıdır. “Kişi ne kadar bahadır olsa da, muhabbete tuş olur” diyen atanın sözünü aklından çıkarmayasın. Böyle imtihan olmamak, istikbalde neslinden utanmamak için gecelerin bağrında, seherlerin aydınlığında duaya durasın. Senin ideallerin ve geleceğe dair hedeflerin var oğul! Gönül adamı ömrünü boşa harcamaz, yüreğini ucuza satmaz, edep tacını başından almaz. Gönül erinin her zaman yüzü yerde, gönlü göktedir. Haklı olduğunda kavga vermesini bilir. Kavgayı sadece bileğiyle değil, ilmiyle ve yüreğiyle yapmasını bilir. İyiliğe kötülük, şer kişinin kârı, İyiliğe iyilik her kişinin kârı, Kötülüğe iyilik, er kişinin kârıymış oğul.

Ey Oğul! Üç kişiye acı: Cahillerin içindeki âlime… Zengin iken fakir düşene… Hatırlı iken itibarını kaybedene… Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın. Osman! Sen bizim rüyamız, sen bizim devamız, sen bizim duamızsın oğul. Daima başın dik, alnın ak, gönlün pak olsun. Ey Oğul! Zümrüt-ü Anka’nı iyi seç ki, Kaf Dağı sana yakın olsun. Yolun ebediyete kadar açık olsun. Ey Oğul! Yolun uzun, işin çetin, yükün ağır. Allah-û Teâlâ (cc) yardımcın olsun.

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir