Eğitim için ZİL Çalarken!

Eğitim bir millet ve devlet için olmazsa olmazlardandır. Eğitim konusuna önem vermeyen bir millet, orta ve uzun vadede, başka milletlerin esiri olmak zorunda kalacaktır. Buradaki esaret sadece silahlı veya yönetim manasında olmadığını da ifade etmek isterim. Teknoloji ve bilim alanında geri kalan bir devlet ve millet, mutlaka gelişmiş ve bilim noktasında zirveye ulaşmış bir devlet ve milletin elbette ki esiri olmak zorundadır! Teknoloji üretmeyen bir milletin sanayisi nasıl gelişebilecektir? Veya teknolojik olarak yatırım yapmayan bir millet neyi ve neleri, nasıl üretebilecektir? Bunları hiç düşünüyor muyuz? Türk milleti ve devlet tarihine kabaca baktığımızda tüm dünyaya model olmuş bir eğitim ve eğitimci  sistemi,  bunun sonucunda da örnek bir toplum, gelişme ve devlet yönetim sistemi ile karşı karşıya kalıyoruz. Peki, iki bin yıllık Türk devlet tarihinde eğitim ve eğitimci konusuna bu kadar önem veren, bilim adamları ile dünyaya nam salmış asil Türk milletinin bakiyesi olan, yüz yıllık Cumhuriyetin yetiştirmiş olduğu neslin eğitim ve bilim, teknoloji araştırma ve geliştirme noktasında nerelerde olduğuna bir bakalım! Yerlerde sürünüyoruz desem birileri mutlaka alınacak ve bizlere de kızacaktır! Beyler, hadi biraz abarttığımızı düşünelim de, son günlerdeki sadece F35 uçaklarının ve S-400 hava savunma sistemlerini Türk Devleti olarak başka ülkelerden parasını peşin ödediğimiz halde vermemek için üretilen bahanelere ve yaşadıklarımıza neler demeli? Nasıl izah etmeli? Bilmiyorum ki! Bu teknolojileri araştıran, geliştiren ve üreten insan değil midir? Bu insanlar okullarda ve üniversitelerde yetişmediler mi? Bu insanları yetiştirenler  de bir Eğitimci ve Akademisyen ise bizdekilere ne demeli?! Bilim sadece başka milletler için mi vardır? Bilim bizim insanımıza yabancı mıdır? Son yıllarda neden bir Türk bilim adamının ismini duyamaz olduk? Neden? Artık bu ve benzeri soruları daha fazla bir şekilde sormamızın ve Türk milleti olarak da kendimizi sorgulamanın zamanı geldi ve geçmektedir, diye düşünüyorum!

Peki, Eğitim ve Öğretim nedir kabaca incelemeye çalışalım, eğitim ve öğretimi sürekli olarak birbirleri ile karıştıran bir millet olduğumuza göre! Eğitim, Bireyin toplum yaşamında yer edinmek için edinilen bilgi, beceri ve anlayışlara denir. Eğitim, İnsan davranışlarında bilgi, beceri, anlayış, ilgi, tavır, karakter ve önemli sayılan kişilik nitelikleri yönünden belli değişmeler sağlamak amacıyla yürütülen düzenli bir etkileşimdir. Yani eğitim kabaca bireyin kültürlenme sürecidir. Eğitim birey doğduğu andan itibaren başlar, aile, okul ve çevre etkileşimiyle yaşam boyu devam eder. Öğretim ise eğitimin okullarda planlı programlı yapılan kısmıdır. Öğretim, belirlenmiş olan müfredatı öğrenmek ve bu aşamadan sonra da uzmanlık kazanmak anlamında kullanılır. Anaokulu ya da ilkokuldan başlayan öğretim süresi üniversiteye kadar devam eder ve bu aşamadan sonra da kişiler istedikleri öğretimi alarak hayata atılıp öğrendikleri bu öğretimleri işlerinde kullanırlar. Eğitim, bireye yaşamış olduğu toplumda kişilik ve şahsiyet kazandırırken, öğretim ise kişinin yaşam boyu çalışacağı bir iş veya meslek edinme aşamasının uzmanlaşmaya kadar varma süreci olarak da ifade edebiliriz.

3797 sayılı yasaya göre kurulmuş olan Millî Eğitim Bakanlığı ne iş yapar? Milli Eğitim bakanlığının görev alanı ve sınırları nedir? Devlet ve millet hayrına nasıl bir birey ve vatandaş yetiştirmek için çalışmalar yürütür? Eğitim sadece Milli Eğitim Bakanlığın işi midir? Millet olarak bizlerin de sorumluluğu yok mudur? Eğitim konusu bakanlığın görevi deyip insani  sorumluluğu üzerimizden atabilir miyiz? Günümüzde Milli eğitim sadece öğretim alanına yoğunluk vermekte midir? Ahlakı olmayan bir meslekte uzmanlaşmış kişilerle nereye varabilirsiniz? Milli Eğitim Bakanlığı; Türk milletinin millî, ahlakî, manevî, tarihi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, devletini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan bireylerin yetişmesi için çalışmalar yürüten bir kurumdur. Tüm bunlara ilaveten, İnsan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş bireyler ve vatandaşlar yetiştirmek.. Bakanlığa bağlı her kademedeki öğretim kurumlarının öğretmen ve öğrencilerine ait tüm eğitim ve öğretim hizmetlerini plânlamak, programlamak, yürütmek, izlemek ve denetim altında bulundurmak, şeklindeki görevlerini kabaca ifade edebiliriz. Yazımızın başlığında vurguladığımız gibi Eğitim için yarın  hakikaten zil çalmaktadır!  Yarın okula başlayacak olan, tüm öğretmen, öğrenci, idareci ve velilerimize de hayırlı ve başarılı bir Eğitim – Öğretim yılı olmasını dilerim.

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, sonsuz ilmi ile her şeyi kuşatmış ve her şeyi de yaratmıştır. Sonsuz ilmi ile kuşattığı ve yaratmış olduğu bilimin kulları tarafından bulunmasını ve keşfedilmesini de murat etmiştir. Müslüman olduğunu iddia eden İslam âleminin bilim ve teknolojide geldiği yere bir bakar mısınız? Bilim ve teknoloji sadece Avrupalı, Amerikalı ve İman ehli olmayan kişiler tarafından araştırılmak, bulunmak, keşfedilmek ve insanlığın da hizmetine sunulmaktadır! Peki, Neden? Son yüz yılda bilim alanında bir icat  geliştiren ve bir  keşif yapan İslam dünyasından bir bireyi gösterebilir misiniz? Tabii ki hayır! Okullarımızda asil Türk milletinin evlatları, bu topraklar, bu millet ve bu devlet için hiçbir ideali ve hedefi olmayan akademisyen,  eğitimci ve öğretmenler elinde beyinleri ve  ruhları köreltilmekte ve karartılmaktadır! Acaba neden? Peki, üniversitelerde araştırma ve geliştirmeye önem vermesi gereken akademisyen dünyada yaşananlara neler demeli? Akademisyen dediklerimiz, devletin parası ile,  akademik gezi veya konferans adı altında, orası senin burası benim dünya turundalar! Daha ne olsun ki! Adamlar koca koca profesör olmuş, araştırma ve geliştirme de neymiş! Bir dost meclisinde, adının başında kocaman titri olan bir  akademisyen profesörün ismi zikredilince, çalışmakta olduğu alanda yaptığı veya yapacağı çalışmalar değil, ismi geçen eğitimci  ve akademisyenin bilmem şu kadar ayakkabısı, saati, elbisesi ve şunları bunları bulunmaktadır, şeklindeki sohbet uzayınca, Türk  devleti, Türk  milleti, Türk eğitim sistemi  ve  Türk gençliği  adına içimiz sızlamıştı! Neymiş efendim! Bilmem dünyanın şu üniversitesinde şöyle bir sunum yaptı ve çalışmakta olduğu alandaki literatüre de katkı sağladığını konuşmuyoruz! Ya neyi konuşuyormuşuz, eğitimci ve akademisyen dost meclislerinde, profesör veya akademisyen  devletten aldığı  maaşı ile aldığı veya alacağı  tüm dünyalıkları! Afiyet olsun da! Bunların da bir hesabı olacak ve  birgün mutlaka sorulacaktır; tabii ki İnsan olana! Bu topraklarda elbette ki Bilim gelişmez ve BİLİM adamı da yetişmez! Asil Türk milletinin evlatları imam ve hoca dediklerimiz elinde, İmanın değil, abdestin detaylarında bilinçli olarak neden oyalanmakta, uyutulmakta  ve boğulmaktadır! Bunları yapanlar kimlerdir? Bunların nesebi ve cibilliyetleri nedir? Bu tipler nereden gelmişlerdir? Müslüman görünümlü Yahudi, Hıristiyan ve Sebatayist olabilirler mi? Bilemiyorum! Bireyde, İman varsa Bilim ve İnsanlık  için İmkân vardır! İman varsa gelişme ve keşifler vardır! İman varsa İnsanlığa da mutlaka hizmet vardır! İki bin yıllık, Asil Türk Milleti ve Türk  Devletinin tarihi bunların canlı örnekleri ile doludur! Yüz yıllardır asil Türk milletini neden uyuttuklarını ve uyuşturduklarını zannediyordun! Bugün, Türk Devleti ve asil Türk Milleti her alanda,  iki bin yıllık tarihsel Devlet ve kadim medeniyet KODLARINA dönmektedir! Başkaca bir çaremiz, seçimimiz ve çıkışımız da yoktur!

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir