Yeni Zelanda, Türkler ve Yeni Dünya Düzeni!.

Yeni Zelanda’daki cami saldırganı silahının üzerine yazdıkları ve aracında dinlediği Sırpça marşlar, Bosna’daki Boşnak katliamları ve Türklere yönelik nefret sözcükleri! Ayasofya’nın  minarelerini yıkmak, İstanbul’u kurtarıp tekrar Konstantinopolis yapmak ve Beşiktaş’a  Beyoğlu’na gelmeyin öldürürüm zırvaları! Endülüs ve 2. Viyana Kuşatmasından söz etmesi,  hem de bu vahşetin 15 Mart tarihinde gerçekleşmesi ve Haçlı Seferleri hatırlatması! Hepsi sıradan, öylesine ve tesadüfü mesajlar mıdır?! Ya da deli saçması deyip geçmeli miyiz?! Saldırıda ölenlere Allah’tan rahmet ve yaralılara da acil şifalar dilerim! Bu ifadelerin tamamı Osmanlı, İslam ve özellikle de Türkler ve Türkiye’ye yönelik ideolojik ve küresel bir hedeftir! Bu operasyonun arkasında ne kadar büyük bir akıl, plan ve hesabın olduğu da aşikardır!  Adamlar bizim tarihimizi, tarihçi geçinenler akademisyenlerimizden daha iyi biliyor, desek yanlış olmaz! Hem de birileri bu topraklardaki gerçekleri ve asil tarihimizi de unutturmaya çalışmasına rağmen!  Yeni Zelanda nere; Türkiye nere! Yeni Zelanda halkının Türk milleti ile ne sorunu olabilir ki?! Yüz yıl önce Çanakkale’ye Anzak olarak neden ve niçin geldiklerini dahi bilmiyorlardı! Mesele Yeni Zelanda ve Türkiye arasındaki uzaklık ya da yakınlık değildir!  Tüm mesele, Küresel ve emperyalist güçlerin denetim ve kontrolünden çıkmakta olan muhataplarına, yani buradaki asıl hedef Türk Devleti ve Türk Milletine, karşı doğrudan veremedikleri mesajlarını uşaklar, piyonlar ve kuklalar üzerinden vermeleridir! Peki Türk devleti ve Türk milleti olarak mesajı aldık mı?! Cevabımız olacak mıdır? Eski Türk devletini karşılarında bekleşenler, Yeni Türk devleti olarak mesajlar alınmış ve günü geldiğinde cevapları da anladıkları dilden, Adalet, Hakkaniyet ve kadim medeniyet ideal ve ülkümüz çerçevesinde verilecektir, diye düşünüyorum!

18 Mart Çanakkale zaferlerinin yıl dönümü öncesi  Yeni Zelanda canisinin yayınladığı yazının To Turks, dikkat edelim To Muslims değil,  yani Türkler diye başlıyor! Acaba neden? Türkler ile böyle bir caninin ne gibi derdi olabilir ki?! Yoksa cani ve arkasındaki küresel güçler tarafından, Müslümanların güçlü ve kontrol edilemeyen tek temsilcisinin Türk Devleti ve Türk Milleti olduğunun da alenen kabulü müdür!  Bu saldırı, Çanakkale’nin kinidir ve tek dertleri bin yıldır vatan edindiğimiz Anadolu’dan Türk Milletini atmak olduğunun da işaret ve göstergeleridir!  Peki, buna güçleri yetebilir mi? Başarabilirler mi? Elbette hayır! İçeride yüz yıl önceki küresel oyun ve büyük hesaplara bugün de alet olmadığımız takdirde! İçeride tüm farklılıklarımızla birlikle bir, beraber, iri, diri ve hep birlikte Türkiye olduğumuz şuuruna erebilirsek; tabii ki!. 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması akabinde,  devlet ve millet olarak Yeni Kapı ruhu ile ortaya çıkan ve şahlanan, daha sonraki süreçte de Cumhur İttifakı olarak vücut bulan,  parçalamaya ve koparmaya da güçlerinin yetmediği, birlikteliği de her daim koruyabilirsek, kesinlikle başaramazlar!

Yeni Zelanda’daki saldırının mesajları ve sloganları İslam Dünyasından ziyade Türk Devleti ve Türkiye’nin kadim medeniyet ülküsü ve ideallerinin hedef alındığını, ifade etmiştik! Peki, nedir bu kadim medeniyet ideal ve ülküsü?  Yirmi dört milyon kilometrekarelik bölgeye sadece bir Selam ün Aleyküm ile kurulmakta olan bağlar ve tüm gönül coğrafyamızı da yeniden hatırlamaktır! Peki, uluslararası güçlerin derdi nedir?  Bugün, yeni kurulmakta olan yenidünya düzeni Türk Devleti olmadan kesinlikle kurulamaz! Ya da, yeni kurulmakta olan yenidünya düzeni, Türk Devletinin bulunduğu taraf kesinlikle bu savaşın doğal  galibi sayılacağı için olabilir mi?! Neden olmasın? Terörist öyle pervasız ki; mesajını Facebook ve diğer sosyal medya ağları üzerinden hem de 70 sayfalık bir bildiri ile önceden duyuruyor! Tabii dünyayı her an gözetleyen ve dinleyen tüm küresel istihbarat örgütlerinin de haberi olmuyor! İnandınız mı?! Peki,  bu saldırıyı planlayan üst aklın başkaca hedefleri nedir, diye baktığımızda! Müslümanlarla Hristiyanları, Avrupalılar ile Türk ve Batı Asyalıları, Rusya’daki  Müslümanlar ile Ortodoksları, Çin’deki Uygurlarla yönetimi ve Türkiye’deki dindarlar ile laikleri karşı karşıya getirmeyi hedeflemektedir! Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir! Tam da istedikleri ortam oluşacağı için! Peki, bu oyuna gelecek miyiz?! Feraset ve Basiret sahibi mümin bu tuzağa düşecek midir?! Türk Devletinin bölgesinde bağımsız politikalar izlemesi ve yürütmesi, Türkiye’nin kararlı ve güçlü duruşu, kontrol ve denetimlerinden çıkmakta olması, küresel ve emperyalist güçler ve kuklalarını da sadece kudurtmaktadır!  

Peki,  bu saldırı ile birlikte, dünya milletlerine tüm insani değerler, medeniyet rehberi ve önderi bir devlet ve millet olarak yapmamız gerekenler nedir diye kabaca baktığımızda, karşımıza çıkan tablo şöyledir! Dünya çapında Türk algısına karşı açılan topyekun ideolojik saldırılara karşı ideolojik bir savunma ve kadim medeniyet tezleri acilen ortaya konmalıdır!.  İdeolojik, psikolojik ve algı savaşlarını kazanmadan,  ne ekonomik, ne siyasi ve ne de askeri bir zafer kazanmak mümkündür! İslam Dünyası ve özellikle de yüzyıllardır İslam’ın temsilcisi konumundaki Türk Milleti açık saldırı altındadır ve buna karşı nasıl bir duruş ve mukabele etmek lazımdır!  Tarihte, Batıya ve Doğuya, mazlum milletler ve insanlığa sadece huzur, umut,  adalet, hakkaniyet temsilcisi ve güvenlik sağlamış, bugün de bunları başarabilecek tek millet ve tek devlet, dünyaya yeniden insani ve adil bir düzen getirebilecek, kadim medeniyet düşüncesini de yeniden Türk Devleti ve Türk milleti olarak ortaya koymadan barış ve huzur   gelmeyecektir, diye düşünüyorum! Milli şairimiz  Mehmet Akif Çanakkale Şehitleri şiirinde şöyle diyor;   

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?  En kesif orduların yükleniyor dördü beşi!
…   
                                    
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer! 
….
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk; Sade bir hadise var ortada: VAHŞETLER DENK!  
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer; 

Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,  Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!     
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!  Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi… Bedrin aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?  “Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.

Sen ki, son ehli salibin kırarak savletini,  Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran… Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;  Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; 
Sen ki, asara gömülsen taşacaksın… Heyhat, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat…  
Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, Sana agu-şunu açmış duruyor Peygamber!.

 

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir