İmamı Azam Ebu Hanife; Paranın nereden geldiğini öğrenmek isteyen, paranın nereye gittiğine ve nereye harcandığına baksın, buyurur!. Peki, ne demektir, paranın nereden geldiği ve nereye gittiği?! Birey ve Kul olarak tabii ki kazanç ve gelirlerimizin kaynağı, helal ve haramlık boyutunu sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek için kazanç ve gelirlerimiz olan paranın da nereye harcandığını sorgulamak gerekir? Bireysel huzur ve arınma için insanın bu sorgulama ve muhasebeyi yapması çok önemlidir! Peki, yapmadığımız takdirde neler olur? Tabii ki hiçbir şey olmaz! Bir hesap gününün olduğuna inanıyorsak!
Günümüzdeki insanlar, çok para kazanması ve çok da harcama yapmasına rağmen acaba neden mutsuz ve huzur, sükuna erişemiyor? Bugünün insanı, ya kendisi ile ya da çevresi ile sürekli olarak bir çatışma ve kavga halindedir! Neden acaba?! Kendisi ile barışık olmayan birey tabii ki çevresi ile de kavgalı olacaktır! Yani çok para kazanmak ve çok para harcamak ile huzur satın alınabilir mi? ! Veya şöyle sorabiliriz! A.V.M.lerde çok para ile huzur ve sükunet satılır mı?! Neden olmasın?! Belki bir tarihte o günleri de görebiliriz!
Peki, para ne demektir? Tarihçesi nedir? Parayı ilk kimler bulmuş ve kullanmıştır?! Milattan önce yedinci yüzyıla kadar insanlar ticarette değiş tokuş yaparlar ve değiş tokuş yaptıkları şeylerin arasında sığır, taş gibi taşınması zor olan şeyler de bulunuyordu! Lidyalılar milattan önce yedinci yüzyılda ticarette kullanılacak ve kolay taşınabilir bir değiş tokuş aracı olan parayı bulmuşlardır!
O zamanki paralara sikke adı verilmiştir. Para kelimesi, Türkçeye “parça, gümüş parçası” anlamındaki Farsça “pare”den geçmiştir. Bir toplumda değişim ve ödeme aracı olarak kullanılan, genel kabul gören, kendi dışındaki tüm ekonomik varlıkların değerini ölçmeye yarayan, devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı olan kağıttan veya metalden ödeme aracına para denir. Para, statik değil, dinamik bir yapıya sahiptir. Para ile isteklerimizi gerçekleştirebilir ve ihtiyaçlarımızı da giderebiliriz!
Paranın bir değişim aracı olmasının yanında bazı para sahipleri ve devletler paranın bir başka yönünü daha sonraları keşfettiler! Peki, nedir? Para tarihin ilk başlarında bir değişim aracı olarak görülüyorken daha sonra bazı devletler ve küresel finans güçleri için, para aslında başkaca bir güç demektir! Çünkü para ile sadece ihtiyaç ve istekleri değil, insanları da satın alabilir, insanları köleleştirerek daha güçlü ve dünyaya korku veren devletler olabilirsiniz! Böylece para, güce ve iktidara erişmek ve ulaşmak için kullanılan bir araca dönüşmüştür!
Türkiye’de 1946 tarihindeki genel seçimler ile başlayan ekonomik kriz ve iktidar değişimleri de tamamen ekonomi ve paranın gücü ve manipülasyonu ile olmuştur! Dünyadaki kavganın sebebi de para ve paranın sağladığı hegemonya güç savaşı değil midir?! Bugün küresel güçler ve içerideki işbirlikçiler para ile üzerimize neden gelmektedir?! Dertleri ve hedefleri nedir?!
İmam Gazali asırlar önce kaleme aldığı şu satırlar çok dikkate değerdir! Paradan Para kazanmanın haram olmasının sebebi, onun insanları kazanç yollarından alıkoymasıdır. Parası olan şahıs sanayicilik, ticaret ve diğer para kazanma yollarının zorluğuna katlanmaya hiç yanaşmaz. Para sahipleri fabrika kurmaz ve ticaret yapmazsa işsizlik had safhaya ulaşır; insanların menfaatleri kesintiye uğrar.
Çünkü insanların yaşamlarının sorunsuz devamı için mesleklere, ticarete, sanayiye ve imara ihtiyaç vardır. Ne var ki sermaye ve paranın gücü bu uyarıları ciddiyetle ele alınmasına engel olmaktadır. Paranın bir mübadele aracı olarak kabul edilmesine rağmen paradan para kazanmanın daha çok itibar edilmesi 2007-2008 yılındaki ekonomik krize yol açmıştır!
Konunun uzmanları da her daim; “Ekonomi güvenliği, Ulusal güvenliktir” şeklinde vurgu ve açıklamalarda bulunmaktadır! Türkiye’nin ilk 500 Büyük Sanayi Kuruluşu sonuçları her yıl açıklandığında listedeki firmaların reel üretim dışı gelir dediğimiz FAİZ gelirleri yani paradan para kazanılması her daim ön sıralardadır! Acaba neden?!
Paranın bireysel ve kul olarak kaynağı ve nerelere harcandığı boyutunu kabaca değerlendirdikten sonra, bir de sanayici ve iş adamlarımız zaviyesinden bakmak gerektiğini düşünüyorum!
AK Parti iktidarları döneminde servetlerine pardon paralarına daha çok para ekleyenler bugün neler yapmaktadır? Ya da sorumuzu şu şekilde soralım! Türkiye ekonomisi ve paraya yön veren küresel sermayenin temsilcisi TÜSİAD ve onun da Anadolu’daki bayisi konumunda olan TOBB neler yapmaktadır? Her gün TÜSİAD ve TOBB üyesi devasa büyüklükteki bir iş adamının fabrikasını kapattığını ve paraları ile birlikte vatandaşlık aldığı bir başka ülkeye sığındığını pardon gittiğini duymaktayız!
Arkadaşlar! Sizler o götürmekte olduğunuz paraları nerede, nasıl ve ne zaman kazandınız? Bu ülkede ve bu ülke insanından kazandığınıza göre! Neden bu ülkeye yatırım yapmıyor, bu ülkenin kalkınması için risk almıyor ve bir başka ülkeye bu paralarınızı kaçırıyor pardon götürüyorsunuz?! Neden acaba?!
Peki, sorumuzu yeniden bir kez daha şöyle soralım! Gemiyi önce FARELER terk mi ediyor?! Farelerin terk ettiği gemiler batar mı?! Onlar geminin en küçük noktasına kadar her yerini bilir! Gemi neye dayanır? Onlar bilir! Delik nerede açıldı? Onlar bilir!. Kaç kuvvette rüzgâra kirişler dayanır? Onlar bilir!. Dalgaların şiddetine gemi dayanır mı? Onlar bilir!. Kaptan bu durumu kurtarabilir mi? Onlar bilir!. Gemide stres ne zaman yükselir? Onlar bilir!. Gemideki her şeyi ilk önce onlar duyar! Peki, birlikte yola çıktığı, birlikte yol aldığı ve birlikte de çok paralar kazandığı kişinin zor duruma düşeceğini anladığı anda onun yanından ilk önce hayırsız, satılık, işbirlikçi, kaypak ve nankör olanlar mı uzaklaşmaktadır?! Bugünleri ifade eder gibi! Ne buyurdunuz?!
Peki, tüm bunlar oluyorken, Türk Devleti ve Türk Milleti adına olumsuz olarak gördüğümüz ve değerlendirdiğimiz tüm bu gelişmelere yönelik olarak, Kadim Türk Devlet Aklı neler yapmaktadır? Gemiyi fareler terk edebilir! Normaldir! Adı üstünde Fare! Fareler Gemi hakkında her şeyi de bilebilir! Fakat Kaptan ve Gemi sahiplerinin neler düşündüğünü de herhalde bilebilmesi mümkün değildir! Zaten, Geminin asıl ve asil sahipleri olan Türk Milleti buradadır! Hiçbir yere ve hiçbir zaman da gitmedi!
Kadim Türk Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet Gelenek, Kültür ve Hafızası Anadolu’da bin yıldır canlı, onurlu ve dik bir şekilde ayaktadır! Yüz yıl önce aynı sorun ve sıkıntılar ile bu asil millet boğuşurken, Kurtuluş ve Bağımsızlık mücadelesi fitilini yakmak için Bandırma Vapuru ile Atatürk’ü Samsun’a çıkaran Kadim Türk Devlet Aklı, elbette ki bugün için de yeni bir çözüm, yeni bir taktik, yeni bir strateji üretmekte ve ya yeni bir yol bulacak, ya da yeni bir yol mutlaka açacaktır, şeklinde düşünüyorum!. Aksi halde Ya Beka, ya da BELA!. Ya Olacağız, Ya da Öleceğiz!.