17 Aralık tarihinde, Devlet erkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımları ile Hz. Mevlana’nın Sonsuz Yaratıcıya kavuşması ve Şeb-i Arus’un 745. Selam Vakti temalı, Vuslat yıl dönümü etkinliği çok büyük bir coşku ile anıldı.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu geceki hitaplarında; Bize düşen görev, medeniyetimizin Üç tasavvuru; kalbi selimi, zevki selimi ve aklı selimi, kendi tarihimizde ve kendi geçmişimizde aramak, bulmak, yeniden yorumlamak ve geleceğe taşımaktır, ifadelerinin de çok manidar olduğunu düşünüyorum!
Yüce Allah, 745. Selam Vakti temalı programdaki tüm katılımcı ve izleyicilere Hz. Mevlanayı sadece anmakla değil, onun felsefesini anlamak ve anlamlandırmayı, hayatımızın her bir safhasına da uygulamayı nasip etmesini niyaz ederim. Hz. Mevlana sadece anılmakla anlaşılmaz! Hz. Mevlana’nın felsefesi duru bir idrak, irfan ve yaşamakla ancak anlaşılabilir! Alemlere Rahmet, Hz. Peygamber efendimizin yaşayan bir Kuran olduğu gibi!
Hz. Mevlanayı anma etkinlik ve program haftası her yıl olduğu gibi bu yıl da bilet yok, yer yok ve etkinliklerde salon boş şeklinde sohbet ve serzenişlerle şahit olmaktayız! Neden?
Hz. Mevlanayı anma etkinliklerinde üstün bir çalışma, gayret ve başarı sergileyen İl Kültür müdürü ve personeline de teşekkürlerimi sunarım. Peki, 17 Aralık gecesi yaşanan bilet yokluğu ve salonun hali pür melaline ne demeli? Salonu doldurmak için sonradan yapılan atraksiyonlara ne demeli?!
Ak saçlı ihtiyar dostum, anma etkinliklerinin ruhuna uygun bir şekilde törenlerin her gün olduğu gibi son gün de Mevlana Kültür merkezinde yapılması daha uygun olacaktır, dedi!
17 Aralık tarihinde tüm devlet erkanı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Konya’daki ziyaretleri hakkında, Ak saçlı ihtiyar dost ile sohbetimiz, Konya’da artık siyaseten bazı şeyler eskisi gibi olmayacak
! Medyada ve meydanlarda siyaseten görmekte olduğumuz bazı aktörler oyuncu olmaktan çıkabilir, oyun dışına ve özellikle de figüran konumuna geçebilir! Teknik direktör veya oyun kurucu konumundaki devlet aklı, yeni aktörleri oyuna dahil edebilir ve yereldeki oyunda başrol aktör ve yan aktör konumdakiler de tamamen değişebilir, şeklinde bazı yorum ve tespitlerde bulundu.
Ak saçlı ihtiyar dostuma, nereden çıktı şimdi bunlar, hem de mahalli seçimler öncesi ve ne alakası var dediğimde, bir sade kahve söyle, sakin bir şekilde anlatayım, dedi!
Ak saçlı ihtiyar dostum, mademki, Hz. Mevlana’nın 745. Vuslat yıl dönümündeyiz! Hz. Mevlana, 1200’lü yıllardaki yaşanmışlıkları çerçevesinde ve böyle bir durumda ne gibi ifadeler, öneriler ve tespitlerde bulunmuş, kabaca inceleyelim, dedi!
Hz. Mevlana; Sen Hazret-i İsa’yı bırakmışsın da, onun bindiği eşeği beslemişsin, onu geliştirmişsin. Ey eşek huylu gafil! Bil ki irfan, Hz. İsa’nın nasibidir. Eşeğin, yani bedenin nasibi değildir. Eşeğin iniltisini duyarsın da, ona acırsın; bilmezsin ki, o eşek sana eşeklik ediyor! Sakın ha, eşeği kendi keyfine bırakma, yularını elinden salıverme. Çünkü o, yola değil, çayır tarafına gitmek ister. Sen bir an gaflete düşer de, nefis eşeğinin yularını bırakacak olursan, o çayırlığa yol alır gider. Eşek, hakikat yolunun düşmanıdır. Nefsani arzular çayırının sarhoşudur. O ne kadar çok sürücülerini, üstüne binenleri yere vurmuştur, öldürmüştür, diyor!
Ak saçlı ihtiyar dostum, Hz. Mevlana’nın Hz. İsa (as) ve eşek hikayenin devamında, Devlet aklını anlamayan, bilemeyen, okuyamayan ve devlet aklının iletişim mekanizmalarının da nasıl işlediğinden bihaber, yereldeki tüm aktör ve oyuncular mutlaka oyun dışı kalmak zorunda kalacaktır, dedi.
Devlet aklının ne olduğu ve nasıl işlediği, iletişim sistematiği de zaten ehlince malumdur! Yani Ehline açıktır! Yığınların devlet aklı ile ilgili bir hesabı, ilgisi ve bilgisi olamaz!
Devlet aklının işleyişi ve sistematiğinin de yığınlarla bir işi olmaz! Adı üstünde ya yığındır, ya da sürü! Yığınlar ve sürü sadece bir çoban ile yönetilir ve güdülür! Ak saçlı ihtiyar dostumun son sözü kahvenin telvesi gibi dibe çökmüştü; Artık; SELÇUKLU KADİM BAŞKENTİ KONYA; Uğur İbrahim Altay’a, Uğur İbrahim ise KONYA’ya EMANETTİR!..
Hazreti Mevlana buyuruyor ki; Her gün bir yerden göçmek ne iyi, Her gün bir yere konmak ne güzel! Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoş! Dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait, Şimdi yeni ŞEYLER söylemek lazım!..