Güvenlik, insanın doğumundan itibaren geçirdiği, bireysel ve toplumsal evrede kullanılan bir terimdir!. Büyük ölçüde bir yaşamsal zorunluluk olarak değerlendirilmektedir!.
Canın güvenliği, çocuğun güvenliği, neslin güvenliği, namusun güvenliği, malın güvenliği, ailenin güvenliği, binanın güvenliği, şirketin güvenliği ve devletin güvenliği türünden ele alındığında, bireysel ve toplumsal yaşamın her alanında ciddi bir güvenlik ihtiyacı ve arayışı ortaya çıkmaktadır!.
Güvenlik ihtiyacı; İnsanoğlu için fiziksel ihtiyaçların hemen akabinde gelmektedir!.
Güvenlik ile ilgili, birey ve devletler için tam güvenlik, hiçbir tehdit veya tehlikenin olmaması durumuna işaret etse de pratikte böyle bir şey mümkün değildir!.
Zira tehdit ve tehlikelerle dolu, bireysel ve ulusal çıkarların çatıştığı bir dünyada, tam güvenlikten bahsetmek hayalci bir yaklaşımdır!. Bu nedenle güvenliğe ilişkin tanımlar tam ile hiç arasında yapılmaktadır!.
Uluslararası ilişkiler disiplini içinde önemli bir yere sahip olan ulusal güç, güvenlik anlayışının temeli sayılmaktadır!.
Güç ve güvenlik!. Güç ve tehditler! Güç ve kazanım veya kaybedişler!. Güç, güvenlik, varlık ve beka! Geleneksel güvenlik anlayışına göre ulusal güç ve ulusal güvenlik iç içe geçmiş, birbirinden ayrı düşünülemeyen kavramlardır!
Ulusal güvenlik; kabaca, devletlerin varlık ve bekasına yönelik tehditlerden uzak kalma olarak tanımlanmaktadır!.
Ulusal güvenlik, bir devlet için yarar sağlayan dâhili ve harici her unsur, devlet açısından iyi, güvenliğini de tehlike altına sokacak her türlü unsur ise kötü ve tehdit olarak nitelendirilmektedir!.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, beş bin yıllık devlet geleneği ve Anadolu’nun fethi ile birlikte, kuruluşundan bu günlere kadar, kaderi, bulunduğu coğrafya tarafından çizilmiştir!. Coğrafyanın bir kader olduğunu da her daim vurguluyoruz!. Neden acaba?!
Türkiye; Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan, boğazlara ve denizlere hâkim, çevresinde birçok medeniyeti barındıran, stratejik önemi yüksek fakat zor bir coğrafyanın getirdiği tehditler ve güçlükleri her daim yaşamış ve halen de yaşamaktadır!. Peki, neden?! Hiçbir dönem son yıllarda yaşadıklarımız kadar zor, çetin ve ağır olmamıştır! Neden acaba?!
Günümüzde, iç ve dış tehditlerin birlikte yükselişe geçtiği ve birçok yeni tehdit algısının zuhur ettiği bir süreci tekrar tekrar yaşamaktayız!. Dünyada yeniden bir düzen, sistematik ve yeni bir denge kurulmakta olduğu için olabilir mi?! Teslim mi olacağız!. Duracak mıyız?! Tabii ki hayır!. Turan ve Kızıl elma hedeflerine emin adımlarla yürümeye devam edeceğiz!.
Türk Devleti ve Türk milletinin iç ve dış tehditlerin birbirine geçtiği, yeni bir ulusal güvenlik stratejisinin uygulamaya geçilmesi gerektiği, Devlet Aklı denetiminde, 15 Temmuz hain darbe ve işgal gecesi ortaya konmuştur!
Devlet, Milleti ile yeniden, tarihte olduğu gibi et ve tırnak olmalı, barışmalı ve kucaklaşmalı, dahili ve harici tüm tehditler bir bir devlet ve sosyal sistemden ayıklanmalıdır!. Aksi halde kızıl elma yolculuğunu yapamazsınız!. Aksi halde hedeflerinize varamazsınız!.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin karar alıcı konumu ve devlet mekanizması, 15 Temmuz hain işgal gecesinden itibaren, yeniden inşa edilirken, ulusal güvenlik ve ulusal güvenlik örgütlenmesi de yeniden hem inşa ve hem de ihya edilmektedir!.
Türk devlet aklının neleri tehdit gördüğü ve bu tehditler ile mücadele konusunda alınacak önlemler, yeni kurulan ve halen kurulmakta olan teşkilatlar ile yeniden planlamaktadır!.