Adına, Abbas Hoca veya Abbas Molla denilen; Azerbaycan, İran, Hindistan, Arabistan, Mısır ve Kafkaslarda dolaşan gezginci bir halk şairi varmış!. Hoşsohbet ve çok bilgili bir kişilikmiş!. Her gittiği yerde yaptığı sohbetlerine doyum olmaz, onun sohbetlerinden insanlar ayrılmak istemezlermiş!.
Abbas, sohbet bitip de; Eh artık yolcu yolunda gerek, deyip kalkmak isteyince, insanlar; sohbete devam edelim, biraz daha biraz daha, diye ısrar edince, gayet olgun ve kararlı bir şekilde; ISRAR ETMEYİN, KALAMAM, YOLCUDUR ABBAS, BAĞLASAN DURMAZ, DEYİP YOLUNA DEVAM EDERMİŞ!. Abbas yolcu deyimi bu hikâyeden gelmektedir!.
Abbas yolcu; İstesem de kalamam, gitmek zorundayım, manasında kullanılır!. Halk arasında; Yolcudur Abbas, kimseye bakmaz, şeklinde de söylenir! Yola çıkmaya kararlı veya ölmek üzere olan, insan!. İNSAN VE KURUMLAR; YORULUR, YIPRANIR VE YAŞLANIR!. HER GELEN GİDİCİDİR; DÜN GELEN BUGÜN YOKTUR VE BUGÜN OLAN DA YARIN OLMAYACAKTIR!.
İnsan, niçin yola çıkmaya karar verir? Bir amaca ulaşmak, umutlarını gerçekleştirmek ve mutlu olmak için!. Bu yol elbette dikensiz, taşsız ve engelsiz değildir!. Bu yoldaki dikenleri ve taşları temizlemek ve engelleri kaldırmak gerek; Gayret, azim, kararlılık ve sabırla!.
Cahit Sıtkı Tarancı, askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğine gider!. O yıllarda yedek subay sayısı az olduğundan her yedek subaya emir eri verilmektedir!. Birliğine gittiğinde, bölük yazıcısından künye defterini ister! Sırayla isimlere bakar ve bir isim dikkatini çeker; Abbas oğlu Abbas! Sakat çolak eli yüzünden ÇÜRÜĞE ayrılmış biridir; Abbas!.
Talim bitiminde, askerin yanına gönderilmesini ister!. Öğle saatlerinde kapı çalınır!. Karşısında civan, mert, yiğit biri selam çakıp; Abbas oğlu Abbas, emret komutan, der!. Gel bakalım evlat;
Nerelisin?
Memleket Mardin, kaza Midyat komutan!.
Sen benim emir erim olur musun?
Sen bilir komutan!
Askerden eşyalarını toplamasını ve kendi evinin altındaki boş yere taşınmasını ister!. Zamanla askerin zekiliği ve sıcakkanlılığından etkilenir!. Abbas, her sabah erkenden kalkar, Cahit Sıtkı’ya kahvaltısını ve öğle yemeğini de sormadan hazırlar!. Tüm ihtiyaçları, karşıdan bir istek gelmeden düşünüp yerine getirir!. Erkenden kalkıp, Cahit Sıtkı’nın kıyafetlerini ütüler, hazırlar ve evin temizliğini yapar!.
Akşam olunca, Cahit Sıtkı’nın sevdiği yemeği hazırlar!. Zamanla aralarında komutan asker ilişkisinden daha güçlü bir dostluk bağı oluşur!. Bu saf ve temiz Anadolu çocuğundaki sadakat ve temiz yürekten etkilenmiştir, Cahit Sıtkı!
Zaman zaman karşısına alıp dertleşir ve Anadolu çocuğunun ruhunda gizli şeyleri keşfeder! Akşamları yemek sofrası kurar ve en güzel kızartma hazırlar, Abbas!. Aralarındaki duygu bağları güçlenir!. Böyle bir keyif gecesi akşamında; Cahit Sıtkı:
Sen İstanbul’u bilir misin Abbas?
Bilir komutan.
Orda bir Beşiktaş var bilir misin?
Bilir komutan!
Ben orda acemi birlikteydim!.
Orda benim bir sevgilim var!. Sen bana kaçırıp onu getirir misin?
Elbet komutan!
Sabah olur Cahit Sıtkı bakar ki!.
Abbas yeni asker kıyafetleri giymiş, tıraş olmuş ve hazırlanmış!.
Cahit Sıtkı sorar; Hayırdır, Abbas neden böyle hazırlık yaptın?
Ben İstanbul’a gidecek komutan!
Ne yapacaksın sen İstanbul’da?
Sen söyledi bana!. Ben gidecek sana sevgiliyi getirecek!
Gözlerindeki hüznü ve gözyaşlarını gizlemek istercesine arkasını dönüp kapıyı çarpar ve çıkıp gider Cahit Sıtkı! Fakat bu mert asker ve yüreği sevgi dolu Anadolu çocuğunun samimiyeti ve sıcaklığından duygulanır! Akşam olur; Ağaç altında bir sofra kurdurur ve Abbas’ı karşısına oturtur. Birlikte yer içerler ve Cahit Sıtkı o meşhur şiirini kaleme döker!
HAYDİ, ABBAS, VAKİT TAMAM;
Akşam diyordun, işte oldu akşam!.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık, bu kalp ağrısı!.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun!
Ay’a haber sal, çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce!.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye!
Ve zamana!.
Katıp tozu dumana!
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
YAŞAMAK İSTİYORUM; GENÇLİĞİMİ YENİ BAŞTAN!..