Küresel ve emparyalist güçler ve küresel finans çevreleri, hegemonya konumlarının devamlılığı adına, sinsi planlar, kirli hesaplar, stratejiler ve taktiksel oyunlar peşindedir! Bugün Hamas ve İsrail arasında zuhur ettirilen savaşta olduğu gibi!
Dünya halklarının bunları anlaması, okuması ve pro-aktif taktik geliştirmesi de imkânsız denecek bir durumdadır! Çünkü dünya halkları; dünyalık makam, mevki, rant, çıkar ve menfaat peşinde koşmaktan büyük işlerle meşgul olamıyor!
Beylerin dünyası, vizyonu, çapı ve ufku bu kadar! Beylerin dünya ve insanlık diye bir derdi yok! Varsa yoksa tek hedef, bugün sahip oldukları makamı ve gücü sonsuza kadar koruyabilmek! Kendi adamlarını da bir yerlere yerleştirmek!
Bu hedefler uğrunda her şeyi yapacaklar! Aklımızın ve havsalamızın alabileceği ve alamayacağı her şeyi! Peki, Ölmek diye bir şey var mıdır! Tanrıların ölmediğini biliyorduk! Çünkü beyler, ne de olsa bulundukları makam ve mevkilerin tanrısı! durumuna gelmiştir!
2003 yılında, ABD eski Dış İşleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından kaleme alınan bir makalede; Ortadoğu’da Türkiye dâhil, yirmi iki ülkenin sınırları değişecek, ifadesiyle başlayan analizlerine şahit olduk!
2010 yılına geldiğimizde; Küresel ve Emperyalist Güçler ve finans çevreleri, yirmi iki ülke için düğmeye bastı! 17 Aralık 2010 tarihinde Tunus’ta bir gencin kendini yakmasının ardından tüm Tunus halkının giriştiği eylemlerde, Arap dünyasındaki bunalım dönemini birileri tarafından Arap Baharı olarak isimlendirmiştir!
Ne Bahar! Kara Kıştan beter! O tarihten bu günlere; bölgede ki; İnsanları hem öldürüyor ve hem de donduruyor!
Baharın gelmesi için öncelikle şiddetli bir kışın yaşanması gerektiğini, doğal olarak düşünemedik! Yapılan protestolar sonucu birçok Arap ülkesi, Tunus’tan etkilenip özgürlük için savaşmış; Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün ve Yemen, Arap baharından etkilenen ülkeler olmuştur!
Peki, karşımızda Libya diye bir devlet var mıdır?! Irak’ı zaten konuşmaya gerek yoktur! Suriye ise her gün gözlerimizin önünde erimekte, lime lime edilmekte ve parçalanmanın eşiğindedir! Filistin ise İsrail’i kurulduğu günden bugünlere dövülmektedir!
ABD eski Dış İşleri Bakanının 2003 yılında yirmi iki ülkenin sınırları değişecek diye tanımladığı bölge; MENA, Middle East and North Africa, yani Orta Doğu ve Kuzey Afrika kelimelerinin baş harflerinin bir araya getirilerek, yapılan bir kısaltmadır!
MENA Bölgesi; İsrail Devleti hariç, büyük çoğunluğu Arap veya İslami vasıfları ile ön plana çıkan Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ülkeleri arasında; Mısır, Ürdün, Lübnan, Fas, Tunus, Cezayir, İran, Yemen, Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Katar, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Bahreyn ve Libya sayılmaktadır!
Peki, İsrail, Orta Doğu ülkesi olmasına rağmen, neden MENA bölgesi içinde zikredilmemektedir? Ya da İsrail’in güvenliği adına, MENA bölgesinde ki devletlerin parça parça edilmesi mi hedeflenmektedir?
Bugün Hamas ve İsrail arasında zuhur ettirilen savaş, MENA bölgesinde ki, Emperyalist ve Hegemonyal durumları adına, AMELİYAT ya da OPERASYONUN bir parçası mıdır?
Peki, böyle bir AMELİYETA bölge ülkeleri SEYİRCİ mi olacaktır? Ya da sıranın kendilerine geleceği GÜNÜ mü bekleşmekteler?!
Coğrafya bir Kader olduğuna göre! Tarihi, Kültürü, Gönül Coğrafyası ve Kadim Devlet tecrübesi ile bu Coğrafyanın Barış ve Huzura ermesi için mücadele edecek tek ülkesi Türkiye olduğunu hatırlatmak isterim!
MENA Bölgesi; (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) dünya petrol rezervinin % 70’ini, doğal gaz rezervinin % 46’sını, eski İpek yolu, yeni bir Yol ve Bir Kuşak, 65 ülkenin birlikte kalkınma projesinin ana güzergâhında bulunmaktadır!
MENA Bölgesi; Akdeniz ve Doğu Akdeniz’deki zenginliklerin bekçisi ve bir askeri üssü konumundadır!
ABD eski Dış İşleri Bakanı 2003 yılında ifade ettiği, MENA bölgesindeki YİRMİ İKİ Devleti parçalamak suretiyle, yeni KUKLA devletçiklerin zuhur ettirilmesi için HAMAS ve İsraill arasında ki savaş gerekçe mi olacaktır?