Türk’ün Evladı! UNUTMA!.

Hz. Mevlana’nın ifade buyurduğu gibi, testinin içinde ne varsa dışına o sızar!

Tarih ve medeniyet dedikleri; sadece yakmak, yıkmak, yer altı ve yer üstü kaynakları sömürmek, yok etmek ve insan öldürmek olan bir devlet ve bir toplumdan, dünya insanlığının BARIŞ ve HUZURU adına, ne bekleyebilirsiniz?

Yok etmek, imha etmek ve insan öldürmek ile ancak var olabilirler! İnsanlık adına başkaca bildikleri bir şey yoktur! Var olmaları için insan öldürmeleri, yok etmeleri ve kaynakları da sömürmeleri gerekir!

Yakın tarihte bölgemizde sadece özgürlük adına yaşattıkları ve yaşanılanlar bu işin sadece birer göstergesi ve şahitleridir!

Bugün Gazze’de yaşananlara neler demeli? Dün doğan her çocuğu öldürenlerin nesli, Gazze’de Çocuk öldürme yarışına girmektedir! Neden Acaba?

İnsanı yaşatmak ve ihya etmek, dünyaya insanlık adına nizam vermek, dünya üzerinde sadece Türk Milletine has bir nişane ve meziyettir! Türk, insanı yaşat ki devlet yaşasın ülküsü ile insana ve cihana her daim nizam vermiştir!

Türk ibaresi, ırki bir yaklaşım asla değildir!. Türk; Adalet dağıtan, Hakikat temsilcisi, mazlum milletler ve insanlığın her daim hamisi demektir! Türk; insanlık adına, ihya ve dirilişin öncüsü ve temsilcisidir!

Kadim Türk Devlet Aklı, tüm küresel sinsi, kirli oyun ve hesapları bir bir bozmaktadır! Yüz yıl önce zorla koparılan bölgelere barış ve huzur hiçbir zaman gelmemiştir!

Kültür, tarih, coğrafya, sosyal ve gönül bağlarının olduğu tüm bölgelerde, yeniden dirilişin ve şahlanışın tam vaktidir! Tarih, kültür, coğrafya, sosyal ve Kadim Türk Devlet Aklının sorumluluğu da böyle davranmayı gerektirir!

Hayrın içindeki şer ve şerrin içindeki hayrı aramak ve bulmak! Dünya insanlığı dün olduğu gibi, virüs ile, Türk’ün insani duruş ve medeniyet mefkuresini de arar bir duruma gelmiştir!

Aksi halde dünya insanlığına barış ve huzur asla gelmeyecektir! Dünya insanlığı, bugün barış ve huzur için Türk’ün beş bin yıllık kadim insani değerler manzumesi ve kadim medeniyetine muhtaç bir durum ve konumdadır!

Bosna Hersek kurucu devlet ve rahmetli Cumhurbaşkanı Aliya İzzet Begoviç; medeni Avrupa’nın göbeğinde, Bosna savaşında ve Sırp zulmünde yaşadıkları ve sonrasında ki tecrübeleri ışığında, Asil Türk Milletine hitaben yazmış oldukları uzunca bir mektuptan bir pasajı sizlerle paylaşmayı, tefekkür ve tezekkür etmeyi, anlamayı ve anlamlandırmayı, yorumlamayı ve idrak edebilmeyi, bugünlere yönelik dersler çıkarabilmeyi, Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah’tan niyaz ederim!

Ben Aliye, Aliye İzzet ( RAHMETLE ) Begoviç! Unutma, Türk’ün evladı! Sömürgeciler, bütün ilkeleri kendi menfaatleri için koyuyor ve kendi çıkarlarını korumak için denklem kuruyor!

Onların demokrasi dedikleri, hürriyet dedikleri, aidiyet dedikleri, barış ve hoş görü dedikleri ilkeler; Saray Bosna’da, Srebrenitsa’da, Mostar’da toprağın altına gömüldü! Hem de çok acı hatıralarla!

Biz, kendi çocuklarımız en azından tebessüm edebilsinler diye yaşadıklarımızı yeni nesillere anlatmıyoruz ve anlatmayacağız! Ama sen bizim yaşadıklarımızı sakin unutma!

Biz, senin kardeşin olduğumuz için öldürüldük, boğazlandık ve tecavüze uğradık! Senin hafızana sahip olduğumuz için toplu mezarlara gömüldük ve yok edildik!

Batı, Haçlı Seferlerini düzenlerken Araplara Arap demiyordu, Türk diyordu! Çanakkale’de Kürtleri boğazlarken onlara Kürt demiyordu, Türk diyordu!

Ne zaman ki onların çıkarı için yeni devletlere ihtiyaç duydu, Araba Arab demeye başladı! Seni ondan, onu senden ayırdı! Bugün de Kürt’ü senden, seni Kürt’ten ayırmak için gece ve gündüz çalışıyor!

Türk’ün Evladı! Biz Boşnak’ız ama Türk’üz de! Sen de kalbinde taşıdığım acıyı taşıdığın kadar Boşnak’sın! Utanacak tarihimiz ve saklayacak hafızamız yok!

Sırp’a karşı sorumlu olduğumuz için değil, yasayla zorunlu kılındığı için değil, kimimiz dinimiz, kimimiz milletimiz, kimimiz kitabimiz, kimimiz ahlakımız sebebiyle vicdan sahibi olduk!

Birileri öyle istediği için değil, vicdan bunu tarif ettiği için hiçbir milletin diline, dinine, mezhebine karışmadık! Mezarlarını çiğnemedik, ibadethanelerini yıkmadık ve kadınlarına tecavüz etmedik, bebeklerini de boğazlamadık!

Türk’ün Evladı! Bizim korumaya çalıştığımız sancak; Yemen’de, Çanakkale’de, Filistin’de, Kırım’da, Açe’de, Türkistan’da korunmak istenen sancaktı! O, ne bir dinin, ne bir irkin, ne bir dilin, ne bir mezhebin sancağıdır!

İnsanlığın, tek başına insan olmanın temsilidir! Sömürgecilerin karşısında sakın yere düşme! Biz, Çanakkale’den sonra direnişi devam ettiren nesiliz!

Sen, direnişin değil, dirilişin nesli olacaksın! Korumak için değil, düzen kurmak için çalışacaksın!. Sen varsan, biz var olacağız! Sen ayaktaysan, biz yaşayacağız!

Ama unutma! Sömürgeciler, seni tamamen Asya’ya sürmek için planlarını adım adım işletecekler!

Bir gün sıra sana da gelecek! Seni yok etmek için bin yıldır hazırlananlar, bir gün bile durmadan çalışıyorlar!

Sen Türk’sün; Bir ırk, bir din, bir mezhep değilsin ve olamazsın! Sen var olmak zorundasın! Bu yüzden bir ve beraber olmak zorundasın!. Sömürgecilerin tezgahı ile saflara ayrışmamalısın! Türk’ün Evladı; Bizi, onların bize yaptıklarını ve sorumluluğunu sakın unutma!

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir