Dünya tarihini kabaca incelediğimizde, yüz yıllık dönem ve ara dönemlerde mutlaka yeni bir siteme geçiş veya yeni bir düzen kurulmakta olduğuna şahit olmaktayız. Yüz yıl önce 1. Dünya savaşı ile Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması sonrası kaotik bir ara dönem ve 2. dünya savaşının çıkmasına sebebiyet vermiştir. 2. Dünya Savaşının akabinde ise dünya sistematiği iki kutuplu bir düzene evirilmiştir. Sovyetler Birliğinin dağılma sürecine girmesi ile birlikte dünya hegemonya sistematiği karşımıza ABD hâkimiyetinde tek kutuplu bir sistemi çıkarmıştır. Tek kutuplu bu sistem ABD’nin hırçın ve savaşçı politikaları nedeniyle ancak yirmi beş yıl kadar devam edebilmiştir. Peki, bugün dünya sistemi için yeni bir düzen ve sistematiğe ihtiyacı var mıdır? Türk Devletinin bu yeni düzen ve sistemdeki etkinliği ve fonksiyonları neler olacaktır? Türk devleti olmadan çok kutuplu bu yeni düzen kurulabilir mi? Atlantik Avrupa devletlerinin karşısında bugün için çok etkin ve güçlü Avrasya güçlerini görmekteyiz. Avrasya güçleri, dünya ekonomik, parasal güç sistemi ve rekabette daha etkin bir konuma yükselmiştir. Türk devleti yeni kurulmakta olan bu yeni sistem ve düzendeki bloklar arasındaki etkinliği ve konumu ne olacaktır? Dünyada bir başka güç veya devlet bu dengeyi sağlayabilir mi? Tabii ki hayır! Türk devleti, stratejik, politik, kültürel, ekonomik, coğrafi, askeri ve iki bin yıllık kadim medeniyet kodları gereği, dünya sistematiğinde kurulmakta olan yeni düzen, çoklu denge ve yapıyı kuracak, sağlama alacak ve geliştirebilecek güçte tek ülkedir, diyebiliriz!
Dünya sistematiği 1991’li yıllara kadar iki kutuplu bir denge unsuru olarak gelmiştir. İki kutuplu denge nedir? İki kutuplu sistem ne zaman ve nasıl ortaya çıkmıştır? İki kutuplu sistem ne zaman yıkılmış ve dünyamız nelerle karşı karşıya kalmıştır, kısaca değerlendirmeye çalışalım. 2. Dünya savaşı sonrasında uluslararası sistem iki kutuplu bir yapıya dönmüş, bir tarafta ABD ve diğer bir tarafta Sovyetler Birliği yer almıştır. Uluslararası sistemdeki diğer devletlerin büyük çoğunluğu bu devletlerin etrafında kümelenmiştir. Bu tercih ve kümelenme, bir bakıma dönemin şartlarındaki zorunluluktan kaynaklanmıştır! Soğuk savaşın bitimiyle birlikte, ABD uluslararası sistemde tek süper güç olarak kalmış ve tek kutuplu yapıyı zaman geçtikçe diğer devletlere dayatmaya çalışmıştır. ABD’nin saldırgan politikaları nedeniyle, dünya devletleri artık ABD’ye bakış açısını değiştirmekte ve kendilerine yeni bir kurtarıcı güç veya blok aramaya başlamıştır! Bu kurtarıcı veya güç dengesine ekonomik açıdan istikrarlı bir biçimde ilerleyen Avrasya bölgesi ön plana çıkmaktadır. Yeni oluşmakta olan yenidünya düzeni yapısalcılık bağlamında değerlendiğimizde uluslararası sistem çoklu bir denge veya yapıya doğru gitmektedir, şeklinde ifade edebiliriz.
ABD yenidünya düzeninin kurulabilmesi, çoklu uluslararası denge ve yapı sistemine geçişin daha kolay olabilmesi için bazı anlaşmalardan çekilmektedir? Neden? Dünya hegemonya sistematiği artık tek ve iki kutuplu bir yapı ile yönetilmesi imkânsız bir konuma gelmiştir! ABD çoklu uluslararası sistem ve dengenin kurulabilmesi için tabii ki bazı talep, istek ve dayatmalarından vazgeçmektedir? ABD’nin bugün için anlaşmalarını ertelediği ve çekilmekte olduğu sözleşmeler nedir şeklinde bir soruya verebileceğimiz cevaplar şu şekilde olacaktır! NAFTA Antlaşması; ABD, Kanada ve Meksika devlet başkanları Bush, Mulroney ve Salinas tarafından 12 Ağustos 1992’de Washington’da imzalanmıştır. Paris İklim Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi çerçevesinde sera gazları salınımını azaltmaya yönelik önlemlerini içermektedir. İran Nükleer Anlaşması, 14 Temmuz 2018 tarihinde Viyana’da P5+1 ile İran arasında imzalandı ve 2016 yılı başında yürürlüğe girdi. Dünyanın en önemli ticari anlaşması, Trans – Pasifik Ortaklığı; ABD, Japonya ve 10 Pasifik Bölgesi ülkesi 5 Ekim 2015 tarihinde son yirmi yılda imzalanan en önemli ticaret anlaşması üzerinde uzlaşmaya vardıklarını açıkladılar. ABD ile Rusya arasında nükleer silahları sınırlandırmak için başlatılan Stratejik Silahların İndirimi Antlaşması! ABD sayabildiğimiz bu ve daha başka bazı uluslararası anlaşma ve sözleşmelerden çekilmektedir!
Geçtiğimiz hafta sonu, Türk Devleti ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğindeki Suriye konulu zirve, Almanya, Rusya ve Fransa devlet başkanlarının katılımları ile gerçekleştirildi. Zirvenin ardından liderler yayınladıkları ortak bildiride; Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli taahhütlerini teyit ettiler. Süre giden ihtilafa askeri çözüm getirilemeyeceği ve ihtilafın yalnızca BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu olarak müzakere edilmiş bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair güçlü inançlarının altını da çizdiler. BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, NUSRA Cephesi ile El Kaide veya DEAŞ ile bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler, oluşumlar ve terörist grupların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla terörle mücadelede kararlılıklarını da teyit ettiler. Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu tarafından 17 Eylül 2018 tarihinde Soçi’de imzalanan İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin Muhtıra taraflarca memnuniyetle karşılanmıştır. Suriye’de barış ile istikrar için gerekli koşulların tesisi, siyasi bir çözümün teşviki ve bu bağlamda uluslararası oylaşmanın güçlendirilmesi, birlikte çalışma taahhütleri de ifade ettiler! Fransa Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanları ile Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi, İstanbul’daki Suriye konulu dörtlü zirve’ye ev sahipliği yapmasından ötürü Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a içten teşekkürlerini de sundular.