Dünya tarihi her yüz yılda büyük bir değişim ve dönüşüm ile karşı karşıya kaldığını yazılarımızda sürekli olarak vurgulamaya ve hatırlatmaya çalışıyoruz. Bu değişim ve dönüşümün nasıl olması gerektiğine ise dönemin güçlü emperyalist – hegemonya devletleri ve küresel güçler karar vermektedir! Yani bir nevi değişim altındaki bu paylaşım ve dizayn için mezkûr güçlerin küçücük dahi olsa anlaşmaları gerekmektedir! Anlaşma ve uzlaşmanın olmadığı dönemler, dünya ve insanlık tarihi için çok büyük acılar, yıkımlar ve sancılarla doludur!
Birinci dünya savaşı öncesi dönemin güçlü devletleri, İngiltere, Fransa ve daha sonradan Çarlık Rusya’nın dağılması ile ikilinin birlikteliğinde Osmanlı İmparatorluğunun hâkim olduğu bölgelerin nasıl pay edileceğinin karara bağlanmış olması gibi! Çarlık Rusya’nın dağılması ile paylaşım anlaşması Sykes- Picot’u dünya halkları ancak öğrenebilmiştir!
Dünyamız, Osmanlı İmparatorluğunun hakim olduğu yirmi dört milyon kilometre karelik topraklar ve özellikle de Akdeniz havzası bugün yeniden bir paylaşım ve dizayn ile karşı karşıya kalmıştır; yüz yıl öncesinde olduğu gibi! Paylaşım noktasında günümüzün hegemonya devletleri ve küresel güçler arasında anlaşma sağlanamadığı için dünya hakları ve özellikle de Akdeniz havzası türbülans yaşamaktadır! Bu türbülans ne zamana kadar devam edecektir? Türbülans dönemlerinde dünya halkları çok büyük zarar görmeden nasıl kurtulabilecektir? Yaşanan türbülans tek boyutlu mu, yoksa çoklu mu olmaktadır? Yani, bu güçler; sosyal, ekonomik, şantaj, tehdit, adam öldürme, patlamalar, sabotaj, siyasi, mali, psikolojik olarak paylaşım zaviyesinden anlaşamadıkları bölgede, devlet, millet ve toplum hayatına dokunan tüm çevreleme ve türbülans tekniklerini kullanılmaktalar!
Peki, türbülans kelime olarak ne demektir? Dünya ve Akdeniz havzasında yaşanan türbülans kalıcı ve süreklilik arz edecek midir? Yoksa yaşamakta olduğumuz türbülans arızı mıdır? Hegemonya devletler ve küresel güçler arasındaki bilek güreşi veya türbülans ne zamana kadar devam edecektir? Dünya ve bölge insanlığı adına, yaşanan bu türbülanstan kurtulabilmek için bir önder veya denge gücü ortaya çıkacak mıdır? Türbülans kelime anlamı, çalkantı sözcüğü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilim alanında akış rejimi olarak gösterilen, sıvı ve ya gaz halindeki maddelerin hareket eğilimi, içlerindeki düzensizliğe türbülans denilmektedir. Türbülansın oluş sürecinde olaya birçok etken dâhil olmaktadır. Bunlar; hız olasılıkları, basınç, yüksek moment konveksiyonu ve de moment difüzyonu adı verilen etkenlerdir. Tüm bunların yanında, türbülans, daha çok uçak yolculuklarında duyulan bir kavram olarak karşımıza çıkar. Uçakla seyahat edenlerin korkulu rüyası türbülans, sıcak ve soğuk havanın yer değiştirmesi, ya da rüzgarın etkisiyle bulutlarda hareketlilik meydana gelmesinden oluşmaktadır. Türbülans sırasında uçak sallanır, yüksek ses çıkarır ve bu durum özellikle uçaktan korkanları zor durumda bırakabilir. Kuvvetli türbülansa girildiğinde uçak yüzlerce metre irtifa kaybedebilir, bazen çok şiddetli sarsıntılar olabilir, yolcular yerinden fırlayabilir, kafasını ya da vücudunun başka organlarını çarpan olduğu gibi yaralananlar dahi olmaktadır!
MHP Lideri Devlet Bahçeli, bölgemiz ve Akdeniz havzasında yürütülmekte olan yeniden paylaşım hesap ve planlarına yönelik ortaya çıkan kaos ve türbülans için; Türkiye terörle mücadele halindeyken Doğu Akdeniz’de sabır ve sinirlerimizi zorlayan gelişmeler yaşanmaktadır. Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların üzerine KKTC ve Türkiye’yi yok sayarak çöreklenmek isteyen zalimler koalisyonu, egemenlik haklarımızla oynamanın ağır bedelleri olacağını çok iyi bilmelidirler! Oldubittiye getirilip hukuki ve tarihi haklarımızdan ödün vermemizi bekleyenler yanıldıklarını, yanlışa düştüklerini er ya da geç anlayacaklardır! Türkiye’yi dışlayarak Ege ve Akdeniz’de asla hâkimiyet kurulamaz, buna ne tarih ne de Türk milleti müsaade etmez, etmeyecektir! Doğu Akdeniz’deki provokasyonlar Türkiye’yi pes ettiremez, aba altından sopa gösterilmesi, tehditvari bir dile tevessül edilmesi meşru haklarımızı kesinlikle gölgeleyemez! Akdeniz bir zamanlar Türk gölüydü; Biz bunu unutmadık, sabrımızı yanlışa yormasınlar, olgun tavrımızı ürkeklik görmesinler, gelişmeleri soğukkanlılıkla izlememizi pısırıklık sanmasınlar! Türk milleti yeni Barbaros Hayrettin Paşaları sinesinden çıkaracak, korsanların başını ezecek kutlu ve muhkem iradeye çok şükür hala sahiptir! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe ne ilimizi, ne de töremizi hiç kimse, hiçbir mihrak bozamayacaktır! Türkiye’nin önünü kesmek, büyümesine, gelişmesine ve yükselmesine mani olmak için küresel ve bölgesel ayak oyunları uzun süredir devrededir! Bu sinsi ve alçak oyunların milli birlik ve dayanışma ruhuyla aşılacağına inancımız tamdır! Türk’ün öz yurdu Kıbrıs’ta yeni ve tehlikeli müzakere taktikleri dolaşımdadır! Küresel baskılar ve Rum tezleri, Türksüz bir Kıbrıs için oldukça faaldir! Türk milletinin mücavir bölgelerdeki tarihsel bağlantıları koparılmak istenmekte, derin izlerinin ve eserlerinin bulunduğu coğrafyalar üzerinde kâbus bulutları dolaşmaktadır, şeklindeki vurgu ve ifadelerinin, dünyamız ve insanlık adına Akdeniz havzasına kara bulut gibi çöken kaos ve türbülanstan, hegemonya devletler ve küresel güçler, Türk devleti ve Türk milleti olmadan, Osmanlı bakiyesi yirmi dört milyon kilometrekarelik gönül coğrafya bölgemiz ve Akdeniz havzasında, barış ve huzuru getiremeyecekler, yeniden bir dizayn ve paylaşım hesaplarını da asla temin edemeyecek ve kesinlikle başaramayacaklar!