CHP’nin 37. Olağan Büyük Kurultay sonrasında ki yaşanan gelişmeler, siyasetin yeniden ısınmaya başladığını işaret etmektedir!. CHP 37. Olağan genel kurulda mevcut genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına üç aday çıkmıştı!. CHP, 37. Olağan Büyük Kurultayda yeniden genel başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini, Türk Devletinin 2023 vizyon ve hedefleri çerçevesinde, tebrik eder ve başarılar dilerim.
Peki, CHP genel başkanlık yarışına dahi katılmayan Muharrem İnce, yeni bir parti kurmak için siyaset arenasına neden çıkar veya çıkarılır?! Ya da kim veya kimler, Muharrem İnce’yi neden köpürtmektedir?! Meşhur fıkrada olduğu gibi İnce’yi meydana veya siyaset arenasına, kim veya kimler ve neden itmektedir?!
Siyasetin yeniden dizaynı ve parti içinden çıkması muhtemel işbirlikçi ve ekol temsilcilerinin önünü kesmek adına, Muharrem İnce’ye yeni bir görev tanımını kim veya kimler yapmaktadır?! Muharrem İnce’de liderlik vasıfları var mıdır?! Muharrem İnce’de yığınları sürükleyebilecek karizmatik özellikler var mıdır?! Muharrem İnce’nin siyasi derinliği var mıdır?! Bilemiyorum!. Parti kurmak herhalde çocuk oyuncağı olmasa gerekir!. Siyasetin derin kulislerini okumaya, anlamaya, anlamlandırmaya ve yorumlamaya çalışalım!.
Muharrem İnce, çalışmalarına İstanbul’da başladığı ve daha önce siyaset yapmamış toplumun farklı kesimlerinden yazar, sanatçı, uzman ve yöneticilerden oluşan bazı kişilerle görüşmeler yaptığı kaydediliyormuş!. İnce’nin bu görüşmelerde CHP’de mi kalmak, yoksa yeni bir siyasi parti mi kurmanın gerekli olduğu sorusuna yanıt aradığı da ifade ediliyormuş!. Elbette ki; derin senaryoya uygun bir oyunun sergilenmesi gerekir!.
Daha öncede vurguladığımız gibi siyaset ısınmaya ve hatta kaynamaya başlamıştır!. Erken genel seçimim ayak sesleri olabilir mi?! Peki, siyaseti kaynama noktasına, kim veya kimler, neden getiriyor?! Ya da kendi kendine mi geliyor?! Yoksa, tüm bu gelişmeler, siyasetin yeniden yerli ve milli bir şekilde dizaynı için, Kadim Türk Devlet Aklının kontrol ve denetiminde seyir eden işler midir?! Avam penceresinden siyasette ki tüm gelişmelere baktığımızda tabi ki kendi halinde ve normal seyrinde olan işlerdir?! Acaba?!
Peki, Türk Devleti, dünya ve bölgesinde, kendi haline bırakılamayacak kadar önemli, stratejik ve kritik bir ülke olduğuna göre! Siyaseti ve siyasi aktörleri nereye koyacağız?! AK Partiden iki partinin çıkması ve hatta daha başka partilerin de sırada beklediği kulisleri çerçevesinde siyaset daha da ısınacaktır!. Peki, neden?! Ya da Kadim Türk Devlet Aklı tüm bu gelişmelere karşı, aman canım sendecilikle, fildişi kuleden sadece seyir etmekte ve armut toplamakta mıdır?!. Olamayacağına göre!. Türk Devletinin, devleti ebed müddet devam ülküsü çerçevesinde ki; İstiklal ve İstikbal, Varlık ve Bekası adına, olması da mümkün olmayacağına göre!.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte, Türk Devleti, sızıntı ve kalıntı işbirlikçi temsilciler üzerinden yüz yıllık netameli ve ekol kavgalı yönetimden vazgeçmiştir!. Türk Devleti, iki bin yıllık kadim yolculuğunda olduğu gibi, yerli ve milli, kendi öz evlatları, Horasan – Anadolu erenleri ve bugünün temsilcileri ile kadim medeniyet, kızıl elma ülküsü ve kutsal yolculuğuna devam edecektir!. Küresel ve emperyalist güçlerin içeride ki sızıntı ve işbirlikçi ekol temsilcilerinin sesi bundan kaynaklı çok çıkmaktadır!.
Türk Devlet yönetimi ve muhalefetin hiçbir evresinde, küresel ve emperyalist güçlerin, içeride ki işbirlikçi sızıntı ve kalıntı ekol temsilcilerine artık yer yoktur!. İşte, bam teli dediğimiz ve kavganın da çıktığı yer burasıdır! Küresel ve emperyalist güçler, içerideki işbirlikçiler mahareti ile bir üçüncü ittifak kurabilmek için her yol denenmektedir!. Kaostan ve kavgadan beslenenler için böyle bir ortam gerek şarttır! Türk Devleti ve Milleti bir ve beraber olduğu taktirde asla durdurulamayacaktır!.
Peki, Türk Devlet Aklı, tüm bu kirli ve sinsi hesap, oyun ve gelişmeler karşısında neler yapmaktadır?! Türk siyaseti artık iki partili sisteme tamamen geçmiştir!. Cumhur ve Millet ittifakı olarak şekil almıştır!. Her siyasi parti ve yeni kurulacak tüm partiler, bu iki bloktan veya ittifaktan birinde mutlaka yerini alacaktır!. Devlet ve sistemin devamlılığı ve sürdürülebilirliği adına, başkaca bir tercihleri de, kesinlikle yoktur!.
Türk Devleti ve muhalefetini kim veya kimler yönetecektir?! Ya da, kim veya kimler yönetmelidir?! Elbette ki yerli, milli ve kendi öz evlatları eli ile yönetilmelidir! Aksi halde, küresel ve emperyalist güçlerin denetim ve kontrolünde, hiçbir iddiası olmayan, kadük bir Türk devleti beklenmektedir!. Peki, bölgemizde ki barış, huzur ve istikrar nasıl ve ne zaman gelecektir?! Yüz yıldır gelmediği ve gelmeyeceğine göre!. Yerli, milli ve bağımsız politikalar sergileyen, kendisi ve tüm bölge halklarının hakları adına iddiası olan, stratejik ve taktik hamleler üreten, Kadim Trük Devlet Aklı ve Türk Devleti olmadan, bölgemizde ki kan ve göz yaşı, hiçbir zaman bitmeyecektir!.