15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrası, ülkemiz ve bölgemizde çok güzel gelişmeler yaşıyoruz. Darbenin akabinde TSK’de asker ve general kalmadı, hiçbir şey yapamaz diyenlere inat; Fırat Kalkanı harekâtını çok başarılı bir şekilde yürüttü. Bölgemizde Türkiye olarak biz de varız… Bölgemizde yapılacak olan herhangi bir olay veya operasyon, bizim bilgimiz ve onayımız olmadan, yürütülmesi ve sonuç alınması artık imkânsız gibi gözüküyor. Türkiye olarak artık zincirlerimizden kurtuluyoruz. Ayaklarımızdaki prangaları tek tek söküp atıyoruz. Ülke ve bölge olarak, yürümemize, koşmamıza engel olan sırtımızdaki kamburları bir bir atıyoruz. Yüklerimizden kurtulurken elbette ki yıllardır bu ülkenin sırtındakiler rahatsız olacak. Kendilerini bu ülke ve millet adına vazgeçilmez olarak addedenlere, hadlerini bildirmenin tam şimdi zamanıdır. Sızlanmalar elbette ki artacak. Elbette ki içeride ve dışarıda gürültüler koparacaklar… Boş durmalarını beklemek safdillik olur. Çünkü iktidarları ve Türkiye ellerinden kayıp gidiyor.
İkinci Dünya savaşı sonrası dünya iki küresel bloğa ayrılmıştır. NATO etrafında ve VARŞOVA paktı çerçevesinde kümelenen ulus devletçikler. Dünya ulus devletleri bu iki grup arasında sürekli olarak gidip gelmişlerdir. Tabii ki küresel oyuncuların verdikleri izin kadar… Bir tarafta ABD’nin liderliği ve diğer tarafta ise SSCB’nin iktidarı şeklinde… Amerika, kendine küresel bir rakip çıkmaması adına, tüm Avrupa’yı da kontrolü altına almaya çalışmış ve Avrupa Birliğinin kurulmasına, hatta gelişmesine ve büyümesine izin vermiştir. AB birliği üyelerinden küresel güç olma ihtimali olan Fransa; içerideki patlamalar ve terör operasyonları ile yola getirilmeye çalışılmıştır. Dünya küresel güç dengesindeki iddialarından vazgeçinceye kadar, içeride sürekli olarak terör vb. meşgul edilmiştir. Bu küresel Dünya küresel güç dengesi, 1990 yılında iki Almanya’nın birleşmesi ve 1991 yılında da Sovyetler birliğinin dağılması ile Dünya süper küresel güç dengesi tamamen ABD lehine doğru kaymıştır. Dünya ulus devletleri, özellikle de Asya bölgesinin ekonomik liderleri konumundaki bölgesel güçleri, bu gidişe bir dur demek adına, yeni ticari bloklar ve ekonomik birlikler kurmak için çalışmalara başlamışlardır. Dünyanın siyasi ve ekonomik hegemonyasının tek süper küresel güç ile devam etmesi mümkün değildir. Asya bölgesinin ekonomik ve enerji gücü bölgesel devletleri tarafından, önce Şanghay beşlisi olarak daha sonra da ‘Şanghay İşbirliği Örgütü ve Avrasya Ekonomik Birliği’ bu çerçevede kurulan ekonomik ve ticari güç birlikleridir. Öncü olan, risk alan ve destek olan tüm devletleri, vizyon ve öngörüsü olan tüm liderlerini tebrik ederim.
ABD Stratejistleri ve öngörü uzmanları 1990’lı yıllarda dünyamızda meydana gelen gelişmeler çerçevesinde ABD’nin dünya küresel güç dengesi, hegemonyasının sürekliliği ve devamlılığını sağlamak adına bazı stratejiler, taktikler ve önerilerde bulunmuşlardır. Bunlardan en önemlisi ve en dikkat çekeni de ‘Büyük Satranç Tahtası; Avrasya’ bölgesini kontrol ve denetimleri altına almak şeklinde. ABD’nin Afganistan’ı ve Irak’ı çeşitli bahanelerle işgal etmesine bu pencere ve zaviyeden baktığımızda, Avrasya bölgesine yönelik hegemonya çerçevesindeki gelişmeleri anlamak daha net olacaktır. Avrasya bölgesi dünyanın ekonomik ve enerji merkez üssü olmaya namzettir. ABD ve Avrupa’nın yıllık enerji ihtiyacının %50’si bu bölgeden karşılanmaktadır. Avrasya bölgesini de Büyük Satranç tahtası olarak tanımlamışlardır. Satranç tahtasında her bir bölgesel güçlü devleti tamamen ‘piyon’ formatına çekme çalışmalarını gözlemliyoruz. Bu oyunda; ne bir atın, ne bir filin, ne bir kalenin ve ne de bir vezirin varlığına ve gelişmesine tahammülleri vardır. Onun için de bölgesel güç ve ileride güçlü devlet olabilecek konumdaki; atlar, filler, kaleler ve vezirler parçalanmalı, bölünmeli, kontrol edilebilir, yönetilebilir ve yenilebilir, satrançta olduğu gibi ‘piyon’ formatına acilen getirilmelidir. Ülkemiz ve bölgemizdeki; bütün çabalar, çatışmalar, vekâlet ve vesayet savaşları bu hedefe matuftur.
Fırat Kalkanı operasyonu, tartışmakta olduğumuz Musul harekâtı ve daha başka gelişmeler, 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminde başarılı olamayan emperyalist güçler ve içerideki taşeronlarını, çok sıkıntıya sokmakta ve rahatsız etmektedir. Rusya ve Asya bölgesinin ekonomik bölgesel güçleri ile olan yakınlaşmalar ve ekonomik anlaşmalar, sınırlarımızda kanton devlet kurma peşinde olan emperyalist güçlere çok büyük sıkıntılar yaşatmaktadır. 26 yıl sonra ülkemizde, Cumhurbaşkanlığı himayesinde gerçekleştirilen, 23. Dünya Enerji zirvesinde, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ülkemizi, bölgemizi ve dünyanın enerji üssü konumundaki Avrasya kara parçasını ‘büyük satranç tahtası’ olarak gören tüm liderlere, tüm küresel ve bölgesel oyunculara ve tüm stratejistlere ‘ Şah ‘ mı çekmiştir, yoksa ‘Rok’ mu yapmıştır. Türkiye ve bölge halkları olarak, bölge dışı güçler tarafından bölgemizde sergilenen oyunu izlemeye, sonradan oyuna dâhil olan, seyirci ve figüran konumundan, oyunun en büyük başrol oyuncusu formatına oturan Türkiye ve Liderinden Gurur duymaya devam edelim.