Tarihi sadece liderler yazar ve değiştirebilir. Çok iddialı bir cümle olmakla beraber, içeriğinin de doldurulması gerektiği kanaatindeyim. Yakın tarihimizdeki liderlere baktığımızda; 1071 Anadolu’nun kapılarını açan Alpaslan, 1092 Kudüs’ü fetheden Selahattin Eyyubi, Osmanlı imparatorluğunun kurucusu Osman Gazi, İstanbul fatihi Fatih Sultan Mehmet, Mısır’ı fetheden Yıldırım Beyazıt han gibi. Dünyadaki son yıllarda yaşadıklarımız, bir lidere ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu bariz olarak göstermektedir. Dünyanın her bir bölgesinde akan kan ve sömürüde, her bir birey olarak sorumluluklarımız vardır. Bizler millet olarak inancımız ve insanlık adına mesuliyetlerimiz, dünyadaki meydana gelen her bir olaya karşı kayıtsız kalamayacağımızı da ifade eder. Tarih yazabilmek ve tarihin akışına yön verebilmek için mensubu bulunulan milletin de bir medeniyet, devlet ve liderlik kültürünün de olması gerekir. Türkler, tarihte, devleti ve milleti ile dünyaya hükmetmiş, medeniyeti uygulamalı olarak göstermiş, insanlık ve devletler tarihine de örnek teşkil etmiş asil bir millettir. Bizler böyle bir millete ve devlete, medeniyet gelenek ve tarihine mensubiyetimizden dolayı ne kadar gurur duysak azdır.
Anadolu, tarihi İpekyolu’nun tam merkezi bir konumdadır. Anadolu, Maveraünnehirin tam odak noktasındadır. Anadolu, Dünyanın kalp gâhi olarak tanımlanan ‘ Avrasya ‘ kıtasının da anahtarı ve kilidi bir durumdadır. Anadolu, dünyanın enerji, petrol, doğalgaz kaynaklarına ulaşabilmenin, dağıtım merkezi ve denetimlerinin en kolay olduğu bir bölgedir. Anadolu kara parçası, dünya kıtasının ana rahmi konumundadır. Dünyadaki her bir küresel ve bölgesel güçlü devletin bu bölge üzerinde hesabı ve planları vardır. Çünkü Anadolu kara parçasına hükmetmenin, dünya hegemonyalarının devamı noktasında çok önemli olduğunu, büyük devletlerin stratejistleri sürekli olarak ifade etmişlerdir. Bu bölgeyi kontrol ve denetimleri altına alabilmek adına girişemeyecekleri açık veya gizli operasyon ve savaş türü yoktur. Bölgemizdeki vekâlet ve vesayet savaşları bunun en açık göstergeleridir.
Anadolu kara parçasında, yaşamanın elbette ki zorlukları vardır. Anadolu kara parçasında hiçbir zaman rahat yoktur. Ne zamana kadar diye bir soru da hemen ekleyebiliriz. Bölge ulus devletçikleri ve bölge halkları ‘ Bir ve Beraber ‘ oldukları gün ve bölge halklarının kukla yönetimlerden kurtuldukları ana kadar… Bu bölgede yaşayan halklar olarak bunun da bilincinde olmamız gerektiğini düşünüyorum. Anadolu kara parçasının bir İsveç, bir Finlandiya olmadığını sürekli olarak vurgulamaya çalışıyoruz. İddiası olan bir bölgede yaşamanın çok çetin günleri elbette ki olacaktır. İnsanlık ve medeniyet tarihi bu bölgede yazılmaya başlanmıştır. Günümüzün büyük ve güçlü devletleri her ne kadar bu tarihi izleri silmek için her türlü operasyon, vekâlet ve vesayet saldırılarına devam etseler de… İnsanlık ve medeniyet tarihinin beşiği ve merkezi Anadolu topraklarıdır.
Anadolu topraklarında yaşamanın zorluklarından, sıkıntılarından ve rahat bir bölge olmadığından bahsetmiştik. Ne zamana kadar? Bu sıkıntı ve zahmetin bir sonu var mıdır? Hiç bitmeyecek midir? Kara günler hep bu şekilde devam mı edecektir? Bölge halkları ‘ Huzur, Barış ve Kardeşlik’ halinde yaşamaya ne zaman kavuşacaktır? Kara bulutlar hep bu bölgede mi görünmeye devam edecektir? Bölge halkları ve liderleri olarak böyle gelmiş böyle gider aymazlığına mı düşmeliyiz? Bölge halkları ve liderlerini, insanlık ve inancımızdan kaynaklı, tüm insanlık adına bizlere yüklemiş olduğu mesuliyetlerimiz bizleri, harekete geçirmeli midir?
Türkiye, milleti ve devleti, 100 yılardır ilk defa, insanlık ve Anadolu kara parçası adına sorumluluklarımızın farkına varmaya başladık. Dünya emperyalist devletleri ve bölgesel birlikleri elbette ki rahatsızlık duyacaktır. Son günlerde yaşadıklarımız bunun en güzel göstergeleridir. Dünya tarihi yeniden yazılmaktadır. Dünya tarihi yeniden Anadolu topraklarında yazılmaktadır. Anadolu topraklarından, tarihin, kültürün, inancının mesuliyetlerinin bilincinde ve farkında bir liderin varlığı, tüm dünya devletlerine sıkıntılar vermektedir. Dünyanın tüm emperyalist ve bölgesel güçlü devletleri, varlıklarının devamı için Türkiye’yi yanlarına çekmek noktasında her türlü saldırıya geçmişlerdir. Türkiye, tarihin ve konumunun değerleri ile artık Dünyanın ‘Denge’ gücü bir ülkesidir. Dünya üzerindeki tüm birliklerin vazgeçilemez tek ülkesi ve lideri Türkiye’dir. Türkiye’nin bu konumu elbette ki rahatsızlık verecektir. Vermesi kadar doğal bir şey yoktur. Tarihi, övgüler ve medeniyetlerle dolu bir millet artık ayağa kalkmaya, silkelenmeye başlamıştır. Türkiye olarak, bunu da ancak güçlü, öngörüsü ve vizyonu olan, Anadolu medeniyeti mesuliyet ve mensubiyetinin bilincinde, bir Liderin öncülüğü ve önderliğinde başaracaktır.
Bilmeyen ve bilmediğini bilen çocuktur, ona öğretin;
Bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır, onu uyandırın;
Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen aptaldır, ondan sakının;
Bilen ve bildiğini bilen liderdir, onu takip edin.” Çin atasözü