Dost sohbetlerinin genel konusu ve sosyal, ekonomik, iletişim ve teknolojideki gelişmeler karşısında, insan denilen varlığın nasıl bir değişim ve dönüşüm geçirmekte olduğuna şahitlik ediyoruz!. Yani dün birlikte olduğumuz ve bazı değerleri paylaştığımız insanı tanıyamaz hale geliyoruz!. Neden acaba?! İnsan denilen varlık, çeşitli sebeplerle gerçek karakter ve kişisel özelliklerini belirli süre saklamayı ve gizlemeyi başarabilir!. Fakat sebepler ortadan kalktığında ya da uygun bir ortam oluştuğunda, kişinin gerçek karakteri, cibilliyeti ve asli özellikleri mutlaka ortaya çıkacaktır!.
Devrin birinde, bir padişah, taht varisi olsun diye, bir erkek çocuk istiyormuş!. Bir gün, sultan yine hamile kalmış! Padişaha bildirmişler; Padişah, divan toplantısını bırakmış ve doğru sultanın yanına gitmiş!. Önce sevindiğini söylemiş, ardından; Eğer bu da kız olursa, kızınla birlikte seni surlardan denize atarım, demiş!.
Aradan aylar geçmiş! Padişah sefere çıkmış! Bu arada sultan hastalanmış ve ay parçası gibi bir kız evlat dünyaya getirmiş! Cariyeleri bir telaştır almış, hiç biri sultanın kız doğurduğunu söylemeye cesaret edemiyormuş!. O esnada sarayın yakınından geçen bir Çingen kafilesinin beyi saraya uğramış, fakat telaştan kimse onunla ilgilenmek istememiş!. Telaşı fark eden Çingen beyi, bir cariyeye yaklaşıp, neler olduğunu sormuş!. Cariye kızcağız da anlatıvermiş, olup biteni!. Çingen beyinin gönlü, sarayın cömert sultanının kızıyla birlikte surlardan atılacak olmasına razı olmamış ve cariyeye demiş ki: Beni sultana çıkar, sorunu çözeyim!
Cariye, Çingen beyini sultana çıkarmış!. Çingen beyi odadan herkes çıkarsa sorunu nasıl çözeceğini sultana anlatacağını söylemiş!. Sultanı kurtarmaya kararlı Çingen beyi, herkes çıkınca sultana demiş ki; Bizim yeni bir oğlumuz oldu, kervanda hanımın kucağındadır! Dilerseniz kimseye söylemeden çocukları değiştirelim!. Bu fikir sultanın canını yaksa da, bilhassa bebeğinin canını kurtarmak için kabul etmiş ve çocuklar değiştirilmiş!. Ardından padişaha ulak gönderilmiş ve bir erkek çocuğunun olduğu haber verilmiş! Padişah, sevinçten seferi yarıda bırakıp geri dönmüş! Sarayda kırk bir gün kutlamalar yapılmış!.
Gel zaman git zaman çocuk biraz büyüğünce, ülkenin en iyi müderris ve lalalarından eğitim almaya başlamış!. Ne de olsa geleceğin padişahı, herkes üstüne titriyormuş!. Çocuk yedi sekiz yaşlarında, ava çıkarılmaya başlanmış!. Bir gün padişah ava giderken oğlunu da almış yanına fakat onu lalaya teslim etmiş!. Dalmışlar ormana!. Çalılık bir yerden geçiyorlarmış; çocuk, şehzade lalaya demiş ki; Lalam, şu çalılardan ne güzel süpürge yapılır! Lala, içinden; sarayda büyüyen çocuk, çalıdan süpürge yapıldığını nerden öğrendi acaba, diye düşünüp, Hasbunallah çekmiş!.
Biraz daha gitmişler, otlakta serbest kalmış eşeklerin yanından geçiyorlarmış!. Çocuk şehzade lalaya; Lalam, şu eşeklerin kuyruklarındaki kıllardan ne güzel elek yapılır, demiş! Lala iyice şaşırmış, ama sarayda büyüyen bir çocuğun bunları nerden öğrendiğine dair bir açıklama bulamamış!. Bir süre sonra çok güzel ince fidanlı servilikten geçiyorlarmış!. Çocuk, lalaya demiş ki; Lalam, şu ince servi çubuklarından ne güzel sepet örülür! Lala iyice afallayıp kalmış fakat kimseye de bahsedememiş, zira çocuk küçüklüğünden beri onun yanında eğitim görüyormuş!. Hiç bu tür deneyimler yaşamamış bir çocuğun bunları söylemesi onu ürpertmiş!.
Akşama doğru herkeste bir yorgunluk olmuş, padişah uygun bir yerde dinlenmek istediğini söylemiş!. Vezir ileride bir Çingen otağı olduğunu ve orada güvenli şekilde dinlenebileceklerini söylemiş!. Padişah da uygun görmüş ve Çingen otağına varmışlar!. Padişahı, oğlunu ve önemli adamlarını otağın en güzel çadırına almışlar!. Padişah, su istemiş, otağın Çingen beyinden!. O da hemen getirilmesini istemiş!. Suyu bir kız çocuğu getirmiş; endamlı güzel ve zarif bir kızmış!. Suyu padişaha uzatmış; Padişah yorgunluk ve susuzluktan tam suyu kafaya dikecekmiş, bir de ne görsün; Kasedeki suyun içinde bir saman parçası!. Çok öfkelenmiş içinden fakat misafirlikte olduğu için belli de edememiş! Saman çöpü boğazına gitmesin diye suyu yavaş yavaş içmiş!. Misafir, neticede padişah, dayanamamış ve suyu getiren kıza bakarak: Evladım, her halinden belli ki, çok akıllı, çok zarif ve temiz bir kızsın! Bardak temiz, su da temiz!. Her şey güzel fakat bu kadar güzelliği bir saman çöpüyle yok ettin, kasenin içindeki saman çöpünü nasıl göremezsin!
Kız, sakin şekilde padişahı dinledikten sonra demiş ki; Haşmetli padişahım, siz buraya gelirken gördüm ki; avdan geliyordunuz ve çok yorgundunuz!. Bizim de suyumuz soğuktur!. Yorgun iken soğuk suyu hızlıca içerseniz, ciğerlerinize zarar verir!. Bundan dolayı bir saman çöpünü yıkadım ve kasenin içine attım ki, yavaş yavaş içesiniz!. Padişah, duydukları karşısında hayrete düşmüş ve kendini tutamayıp padişahlık kibriyle şöyle demiş: Bir Çingen çadırında bu kadar akıllı bir kız nasıl olur, bu ancak padişah kızlarında olacak bir akıldır! Çingen beyi ve kızı bu aşağılamayı çaresiz boyun büküp sineye çekmişler!.
Derken lala söze girmiş; Padişahım, bu gün ben de şehzademizden ona yakışmayacak davranışlar gördüm, demiş! Padişah da neler olduğunu anlatmasını istemiş! Lala, şehzadenin yolda çalılar, eşekler ve servi çubuklarını gördüğünde söylediklerini anlatmış ve eklemiş; Sarayda büyüyen şehzademiz, Çingen işlerini nerden öğrenmiş hayret ettim!.
Herkes şaşırıp kalmış! Çingen beyi de dayanamayıp; padişahım bir hayretlik olay da ben anlatayım, diye söz istemiş, destur almış ve başlar anlatmaya! Yıllar önce bir sarayın önünden geçiyorduk, sarayda bir telaş olduğunu gördük! … O gün sultanın bize verdiği kız çocuğu size su getiren o akıllı kızdır ve sizin kızınızdır, sizin şehzade de bizim o gün sultana bıraktığımız oğlumuzdur!
Şaşkınlıktan yüzler kızarır, padişah ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırır! Ortamın gerildiğini gören tecrübeli veziriazam, sözlerle yumuşatmaya çalışır: Efendim ben huylunun huyundan vazgeçmeyeceği anlamına gelen; her şey aslına döner, demiş ve devam etmiş veziriazam! Gördüğünüz gibi ey insanlar, padişahımızın kızı Çingen çadırında büyüse de aklı ve huyunu, zarafet ve hikmetle kullanıyor! Çingen beyinin oğlu da, saraydaki muhteşem eğitimlerden geçse de aklı ve huyunu süpürge, elek ve sepetle meşgul ediyor!
Eskiler ne güzel ifade buyurmuş! Asıl azmaz bal kokmaz, kokarsa yağ kokar çünkü aslı ayrandır!. Kişinin dostu; aklının kılavuzudur!. Herkes, kendi ayarı ve aklına göre dost edinir!. Kendi cinsinden olmayanla sohbet etmek, adeta mezara girmektir! Temizler, temizler içindir, ayeti kerimesinde olduğu gibi Alemde her şey, bir şeyi cezp eder!. Cehennem ehli olanlar, cehennem ehli olanları, nura mensup olanlar da ancak nura mensup olanları cezp eder!
Hz. Mevlana; Her kuş kendi cinsiyle uçar, buyurmaktadır! Kumruyla karga beraber uçmaz!. Güvercinle kumru beraber uçmaz!. Serçe bıldırcınla beraber uçmaz!. Hepsi kendi cinsiyle uçar!. Bazı kuşları da görürsün farklı cinstir fakat bir arada dururlar!. Onlar da sakat kuşlardır!. Kiminin kanadı kırık, kiminin gözü kör, sakat oldukları için bir arada duruyorlar!.