İslam alemi, Hz. Hüseyin efendimiz ve yetmiş arkadaşının şehit edilmesi ile birlikte günümüze kadar birlik, beraberlik ve barış olmamıştır!. Peki, neden?
İslam dünyası neden bir araya gelemiyor? İslam dünyası liderleri ne zaman bir araya gelecektir? İslam alemi neyi paylaşamıyor? İslam dünyası ülke liderleri, ülkelerinin bağımsızlık ve vatandaşlarının huzuru adına, ellerini taşın altına, ne zaman koyacaktır?
Allah’ın emrettiği mübarek gün ve geceler sadece anmak ve kutlamak için midir? Bugünler sadece oruç tutmak ve sadece ibadet etmek için midir? Bugün ve gecelerden ne zaman ders ve ibretler çıkaracağız? Bugünlerde meydana gelen olaylardan ne zaman dersler çıkaracağız?
İslam âlemi ne zamana kadar dağınık ve parça parça bir durumda kalacaktır? Bir olabilmek ve BİR olanın şanı hürmetine, harekete geçmenin zamanı bugün değil de ne zamandır?!
Hicret; sözlükte terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek, anlamına gelir! Hicretin başladığı tarih, Muharrem Ayının ilk günüdür! Hicret; yanlış ve zulümden, iyiliğe, doğruluğa, Adalet ve hakikate göç etmek demektir!
Kavram olarak, Dini sebeplerle bir yerden diğer bir yere göç etme ve özellikle Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye göç etmesi anlatılmaktadır!
Hicret, sadece peygamberimizin hayatında vuku bulan bir olay değildir! Kuran-ı Kerim, önceki peygamberlerin ve onlara inananların da, hicret etmeye zorlandıklarını bildirir!
Kuran-ı Kerimde, Hz. İbrahim; Doğrusu ben Rabbimin emrettiği yere hicret ediyorum, ifadesiyle hicret ettiği, bildirilmektedir!
Hz. Lut, Hz. Şuayb, Hz. Musa ve daha birçok peygamberin de hicret ettiği, bildirilmektedir!
Hz. Peygamber efendimiz, Risalet’ten önce ve Medine’ye hicretinden sonra bu günde bir kaç defa oruç tutmuş, Müslümanlara da tutmalarını emretmiş ve Ramazan orucunun farz kılınması ile birlikte bu orucu isteğe bırakmıştır. Muharrem ayının onuncu günü “ aşure ” olarak adlandır ve kabul edilir!
Aşure gününün hikmeti, Cenabı-ı Hak on peygamberine, on değişik ikram ve ihsanda bulunduğu için iman ehli zaviyesinden bugün çok önemlidir!
Hz. Musa’ya (a.s.) aşure gününde bir mucize ihsan etmiş denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür!
Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cudi Dağı’nın üzerine aşure gününde demirlemiştir.
Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından aşure günü kurtulmuştur.
Hz. Âdem’in (a.s.) tövbesi aşure günü kabul edilmiştir.
Hz. Yusuf (as) kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan aşure günü çıkarılmıştır.
Hz. İsa (as) o gün dünyaya gelmiş ve o gün Sema’ya yükseltilmiştir.
Hz. Davut (a.s) tövbesi o gün kabul edilmiştir.
Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail (as) doğmuştur.
Hz. Yakup (a.s.) oğlu Hz. Yusuf’un (as) hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
Hz. Eyyüp (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.
Nuh Aleyhi selamın gemisi karaya çıktığı gün, gemideki uzun yolculuktan sonra geride kalan çeşitli tahılları bir araya getirip pişirdiği ve günümüzde de halen şükür manasındaki yemek veya tatlıya verilen isim aşuredir!
Aşure; bir araya gelmez ve olmaz denilen tahıllar, öyle bir karışır ve kaynaşır ki çok enfes bir tatlı oluşur! İman ettiğini iddia eden fakat ayrılık ve düşmanlık için bahaneler arayan İslam dünyası ne zaman aşure gibi olacaktır?
Bir buçuk milyar İslam âlemi, Ne zaman ve Nasıl, aşure gibi olabilecektir?
Birbirleri ile Ne zaman ve Nasıl, hem hal olacak, karışacak ve kaynaşabilecektir?
Bireysel çıkar ve egolarından, Ne zaman ve Nasıl, sıyrılabilecektir?
Irk ve mezhep ayrılıklarından, Ne zaman ve Nasıl, vazgeçebilecektir?
Mademki, hayat ve dünya, zıddı ile kaimdir! Bir şey zıddı olmadan var olamaz ve değeri de anlaşılamaz!
Gece ve gündüz gibi! İyilik ve kötülük gibi! İnsan denen varlık, hem de iman ettiğini de iddia eden bir Müslüman, kendisi gibi olmayan ve düşünmeyeni neden yok etmeye çalışır?
Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; insan ve dünya hayatı için zıtların birlikteliği ve gücünden kaynaklı bir nizam ve düzen kurmuştur!
Peki, İnsan denen aciz ve zavallı varlık, bu nizamı neden bozmaya ve ifsat etmeye çalışır?
Yeryüzünün TANRISI olmak için olabilir mi? Ya da yeni NEMRUT ve FİRAVUN olmak için olabilir mi?