Bölgemizi Balkanlaştırma Referandumu!

Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Barzani, bölge devletleri ve komşularının da yapılmaması yönünde ki tüm uyarı ve ikazlarına rağmen,  25 Eylül tarihinde Bağımsızlık referandumu gerçekleştirdi. Barzani bu girişimi ile neyin fitili ve ateşini yakmıştır? Küresel güçler,  Barzani’ye bölgeyi balkanlaştırma görevini mi vermiştir? Yakmış olduğu bu ateşte Barzani de yanacak mıdır? Yoksa Barzani gerçekten de çocukluk hayali olan bağımsız bir Kürdistan devletini kurabilecek midir? Velev ki kurduğunu farz edelim! Küresel güçler bu devletin yönetimini de bu aileye bırakacak mıdır? Kukla bir devlet olmaktan kurtulması mümkün müdür? Yakmış olduğu bu fitne ateşinin devamı gelecek midir?  Yoksa Barzani’ye sadece bu fitne ateşini yak gerisini biz hallederiz mi, dediler! Daha nice sorular ve sorular! Neden soruyoruz tüm bu soruları ki! Daha dün Yugoslavya da olduğu gibi!    İlkokul – ortaokul ve lise yıllarımız da tarih, coğrafya ve dünya tarihi ders kitaplarında okurken var olan bir devletin bu gün gözlerimizin önünde silindiğini, nasıl parçalandığını unutmamak ve dersler alabilmek adına, soruyoruz!

Barzani referandumu ile yüz yılardır barış ve huzur içinde, tüm farklılıkları ile mutlu ve mesut bir şekilde yaşayan Yugoslavya Cumhuriyeti ve vatandaşlarının durumunu hatırlattı! Yugoslavya Cumhuriyetinin uzun yılar devlet başkanlığını yürüten Tito, kendi döneminde tek partili yönetim altında “Yugoslav” üst kimliği ile bir bütünlük ve birlik sağlamaya çalışmıştır. Tito’nun; ‘Yugoslavya altı cumhuriyet, beş ulus, dört dil, üç din, iki alfabe, bir siyasal parti ve bir Yugoslav’dan ibarettir’  vurgularının da çok manidar olduğunu düşünüyorum. 1980 yılında Tito’nun ölüm tarihine kadar, bu ülkede 2. Dünya Savaşından beri istedikleri etnik ve dini temelli kaos hedeflerine de ulaşamayan tüm küresel güçler ve içerideki işbirlikçileri, bu cumhuriyetin bileşenleri olan, altı cumhuriyet ve beş ulus için emperyal hedefleri doğrultusunda her türlü fitne ve fesat tohumlarını ekmeye ve harekete geçirmeye başladılar. Meydan boş kalmış ve küresel güçlerin ajanları bu ülkenin her bir bölgesinde cirit atmaya başlamışlardı. Bu fitne ve fesat tohumları ilk meyvelerini 1989 yıllarında vermeye başladı. İlk bağımsızlık referandumunu da öncelikle Hırvatlar başlatmıştır. Hırvat lidere daha sonra ki yıllarda ‘neden böyle bir bağımsızlık referandumunu başlattınız’  şeklinde bir soru yöneltildiğinde, küresel güçler ve onların bölgemizdeki ajan stratejistleri tarafından bana verilen görevimi tam manası ile yerine getirdim ve Yugoslavya cumhuriyetinin de parçalanmasını sağladım, diyecektir.

Yugoslavya bölgesinde başlayan bağımsızlık referandum hareketlenmeleri daha sonra diğer etnik grupların da devreye girmesi ile yediye tamamlanmış oldu. Tabii ki bu bağımsızlık referandum hareketlenmelerini ateşleyen küresel güçler ve işbirlikçilerine de bir ‘Suçlu’ aranması ve tüm bölgede yaşanan gelişmeler de bu kişiye yüklenilmesi gerekiyordu.  Bağımsızlık referandum hareketine en son başlayan Müslümanların yaşadığı ‘Bosna – Hersek’ bölgesindeki yer altı kaynakları bahane edilerek, Sırp ve Hırvat çeteler bu bölgeye saldırmışlar, toplamda Yugoslavya’da en az 300 bin insan ölümleri ile sonuçlanan bir parçalanma süreci yaşanmıştır.   Dedik ya bu bağımsızlık hareketlerine bir suçlu devlet ve bir de deli birey aranması gerekiyordu, küresel güçler ve işbirlikçilerine.  Yugoslavya Savaşı nedeniyle kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yargılanan Bosnalı Sırp lider Radovan Karaciç, kendisine yöneltilen bir soruya vermiş olduğu cevap çok ilginç ve kulaklarımıza da bugün için küpe olacak niteliktedir. Karaciç, Yugoslavya iç savaşının, bazı ülkelerin, emperyalist çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla, küçük bir ulusu kendi çıkarları için kullanmasının bir örneği olduğunu, Yugoslavya’nın parçalanması ve Bosna savaşı ‘büyük güçler’ tarafından ben siyasi yaşama girmeden çok önce öngörülmüştür. O zaman istihbarat ve askeri servislerini kullanarak bu olayları başlattılar. Karaciç,  Artık, “Dünyanın bu gerçekleri öğrenmeye ve uluslararası toplumun da kendi hesapları için neler yaptıklarını görmeye hakkı var”  şeklindeki ifadelerinin de bölgemizde ki tüm gelişmeler, adı her ne olursa olsun, referandum veya başkaca bir şey, olayları bir kez daha değerlendirebilmemiz, dersler ve tedbirler alabilmemiz gerektiğini de düşünüyorum.

Dünyamız, Küresel güçlerin emperyalist durumlarının devamı ve hegemonyaları için her yüz yılda veya ara dönemlerde yeniden bir bölme, bir parçalama, haritalanma ve dizayn girişimlerine sahne olmaktadır. Dünyanın küresel güçler açısından yönetilebilir bir durumda olması için sadece devletçiklerin bulunması da yeterlidir. Büyük devletlerin var olması kendi hedefleri için çok da uygun değildir. Bölgemiz açısından, yine hegemonyalarının devam edebilmesi için bölgede ki hiçbir devletin TÜRKİYE ile yan ayan gelmemesi de gerekmektir. Bunun için de bölgemizde Afganistan, Irak, Mısır, Suriye ve Libya vb. ülkelere ‘Özgürlük’ adı altındaki saldırılar da bunun birer yansımalarıdır. Türkiye bölgesinde herhangi bir ülke ile birlikte, bölgenin huzuru –selameti ve kalkınması adına harekete etmeye başladığı anda,  yüz yıllardır devam eden, bölgedeki hegemonyamız ve sömürülerimiz de tehlikeye girer, ifadelerinin de çok dikkati calip, olduğunu düşünüyorum. Küresel güçler, Yugoslavya parçalanırken – balkanlaştırılırken, Hırvat lidere vermiş oldukları bu görevi,  bu gün de bizim bölgemiz de Barzani ailesine vermişlerdir. Küresel güçler bölgemizde ki parçalama ve balkanlaştırma girişimlerine devam edeceklerdir. Bu parçalama ve planlarından asla vazgeçmeyeceklerdir. Sadece biraz öteleyebilirler, geciktirebilirler! Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve bölge halkları olarak, tüm etnik ve dini farklılıklarımızı bir zenginlik kabul eder ve sadece ‘BİR – BERABER – İRİ – DİRİ ve KARDEŞ’ olabilirsek, istedikleri plan ve hesapları yapsınlar,  bölgemizden elleri bom boş olarak dönmeye mahkûm olacaklardır. Tüm hesapları, planları ve balkanlaştırma girişimleri de AKAMETE uğrayacaktır.

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir