Kudüs Rum Ortodoks Patriği Theofilos Giannopoulos, 14 Eylül 2025 tarihinde, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Hazreti Ömer ( ra ) Kudüs’ü fethinin ardından Bizans İmparatorluğu adına şehri yöneten Patrik Sophronios’a verdiği emannamenin ( güvence belgesi ) yazılı olduğu bir tabloyu takdim etmiştir.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 15 Eylül 2025 tarihinde yaptığı bir konuşmada, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ismini anarak; Burası bizim şehrimiz, sayın Erdoğan. Sizin değil, bizim şehrimiz. Her zaman bizim şehrimiz olacak. Bir daha bölünmeyecek, diyor.
Netanyahu’nun sözleri, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Ekim 2020 tarihinde, yaptığı bir konuşmadaki ifadelerine istinaden söylediği düşünülmektedir.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Ekim 2020 tarihinde, TBMM’de yaptığı konuşmada, Kudüs bizim şehrimizdir, bizden bir şehirdir, demiştir.
Tarih, Kudüs’ün Müslüman idaresinde, barış – huzur ve bir arada yaşama kültürünün en parlak dönemlerini yaşadığını gösterir.
Hz. Ömer ( ra ) 638 yılında ( Hicri 15 ) şehre girdiğinde kan dökülmesini red etmiş, bizzat Medine’den gelerek şehrin Hristiyan Patriği Sophronius’a adalet timsali bir metin – EMANNAME vermiştir.
Can ve Mal Güvenliği: Kudüs ahalisinin canları, malları, kiliseleri ve haçları güvence altına alınmıştır.
İnanç Özgürlüğü: Hiç kimse dinî inancından dolayı zorlanmayacak, kimseye zarar verilmeyecektir.
Mabetlerin Dokunulmazlığı: Kiliseler mesken yapılmayacak, yıkılmayacak ve içindeki kutsal eşyalara dokunulmayacaktır.
Dönemin savaş hukuku ve devlet anlayışı düşünüldüğünde, olağanüstü bir hoşgörü ve adalet örneği.
İslam, fethettiği şehirde, kendi inancından olmayanlara da, insani ve dinî hakları sağlamıştır.
Hz. Ömer’in 638 yılında ki; Kudüs Fethi akabinde vermiş olduğu Emannamenin metni şöyledir: Bismillahirrahmanirrahim.
Bu sözleşme; Allah’ın kulu, müminlerin emiri Ömer’in İliya halkına verdiği bir emandır. Onların canlarına, mallarına, kilise ve haçları konusunda; hastaları ve sağlıklı olanları ve diğer insanlarına verilen bir emandır. Buna göre onlar kilise inşa etmeyecekler fakat eski kiliselerine de dokunulmayacaktır. Kiliselerinin sayısı azaltılmayacak, sahalarına dokunulmayacak ve haçlarına karışılmayacaktır. Mallarına da dokunulmayacaktır. Dinleri konusunda zorlanmayacaklardır. Onlardan hiç birine zarar verilmeyecektir. İliya’da onlarla beraber hiçbir Yahudi oturmayacaktır. Diğer şehir halkları gibi İliya halkı da cizye verecektir. Bu şehirden Rumları ve hırsızları çıkaracaklardır. Buradan çıkanlar gittikleri yere ulaşıncaya dek malları ve canları konusunda güven içinde olacaklardır. Onlar da tıpkı İliya halkı gibi cizye vereceklerdir. İlya halkından kim ki Rumlar gibi mallarını alıp çıkıp gitmek ister, kilise ve haçlarını da terk ederse, onlar da yerlerine ulaşıncaya dek canları, kiliseleri ve haçları konusunda eman içinde olacaklardır. Buraya savaşmak için gelmiş olanlar isterlerse burada kalıp İliya halkının şartlarına tabi olurlar, isterlerse onlarla beraber çıkıp giderler. Halktan hasat zamanı gelinceye kadar bir şey alınmayacaktır. Bu anlaşmaya tabi olanlar, cizye verdikleri müddetçe Allah’ın, Rasulullah’ın, halifelerin ve müminlerin zimmetindedirler. Halid bin Velid, Amr bin As, Abdurrahman bin Avf ve Muaviye bin Ebu Süfyan şahittir.
Kudüs, bir İslam şehridir ve tüm inançlara saygı gösterecek İslam anlayışının izleri hala mevcuttur.
Kudüs’te buram buram İslam kokusu vardır. Kudüs’te, buram buram Hz. Peygamberin Miraç kokusu ve tüm Peygamberlerin ayak izleri vardır.