Büyük ve Güçlü TÜRK Dünyası!

Kıyametin kopacağını bilseniz dahi, elinizdeki fidanı dikiniz, hadisi mucibince, imanın gereği, aksiyoner ve pro-aktif bir konumda her şeye hazırlıklı olmalıyız!

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahrete çalış, hadisi ne demektir?!
Kurulacak yeni dünya düzeni; sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi değişim ve yansımalarına hazır olmalıyız!

Birileri; yaratılışları gereği; insanlığa zarar vermek, modern köle yapmak veya yok etmek için kirli hesap ve sinsi plan peşinde olacaktır!

Aksi halde Türklere Anadolu’yu dar ederler! Orta Asya bozkırlarına göndermek için bekleşenlere fırsat vermiş oluruz!

Türk Milleti ve Devleti, büyük hesap ve planın sahibine tabidir! Akıl, İzan, Basiret ve Ferasetin gereğini de yapacaktır! Hesap ve plan yapanların en hayırlısı elbette ki Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah’tır!

Akıl ve Basiret sahibi birey, imanın gereği, hayrın içindeki şerri ve şerrin içindeki hayrı aramak, bulmak ve idrak etmek zorundadır! Hayrın içindeki şer ve şerrin içindeki hayır!

Kadim Türk Devlet Aklı ve Türk Devleti, küresel kirli ve sinsi plan için her türlü karşı planları hazırdır! Hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde de hayır vardır, fakat siz bilemezsiniz hükmünde olduğu gibi!

Dünya üzerinde ki Türkçe konuşan devletler, Kadim Türk Devlet Aklının denetimi ve Türk Devletinin moderatörlüğünde, ticareti ve dostluğu geliştirme adımları pekiştirmeye başlamıştır!

Türk Dünyası, 20. yüzyılın sonlarında, Türk halkları için kullanılan coğrafi ve kültürel bir kavramdır! Oldukça geniş bir coğrafya ve kültürel alanı kapsayan Türk dünyası, batıda Kosova ve Karadağ, en doğuda Moğolistan yer alır!

Türk Dünyası, Orta Asya’ya ek olarak Türkiye, Avrupa, Kafkasya, Çin ve Rusya içindeki Türk bölgeleri ile Türk diasporasını kapsar!

Türk Dünyası kavramı; bağımsız Türk Cumhuriyetleri, Özerk Türk Cumhuriyetleri ve Türk Topluluklarını kapsamaktadır!

Türk Dünyası ile eş anlamlı Türkeli kavramı, 19. ve 20. yüzyılın başlarında tüm Türk halkları için kullanılmış, coğrafi ve kültürel bir kavram olarak yer almakta ve Türklerin çoğunlukta yaşamış olduğu bölgeler için kullanılmaktadır!

Türk Dünyası içindeki ilişkilerin temel yapısı için yol gösterici bir düstur olarak kabul ediliyor!

Orta Asya ile Türkiye arasında ki güçlü bir ilişki ve işbirliğinin 21. Yüzyıldaki siyasi ve güç dengelerini değiştirebileceği ve etkileyeceği aşikârdır!

Hafızasız tarih olmaz ve tarih olmadan gelenek olmaz! Geleneksiz medeniyet olmaz ve medeniyetsiz eğitim olmaz!

Eğitim olmadan birey olmaz ve birey olmadan ulus olmaz; Türkçe Konuşan Ülkelerin birbirleri ile işbirliği, güç birliği ve uluslararası görünürlük noktasından çok manidar!

Hollanda ve Avrupa’da TÜRK Diasporası!

Diaspora kelimesinin sözlük anlamı, kelimenin kavramsal olarak tanımındaki değişikliği de ortaya koymaktadır!

Türk Dil Kurumu sözlüğünde; Herhangi bir ulusun veya inanç mensup­larının ana yurtları dışında azınlık olarak yaşadıkları yer! Herhangi bir ulusun yurdundan ayrılmış kolu, olarak ifade edilmektedir!

Konuyla ilgili literatür, Bir ulusun yurdundan ayrılmış, uzaklaşmış kolu, cümlesiyle ifade ederek formüle etse de yine aynı literatür, kavramsal olarak diasporanın tanımındaki değişiklikleri de zik­retmektedir.

Önceleri zorunlu sürgün sonucu yurdundan ayrılmış topluluklar için kullanılan diaspora kavramı, artık, göçmenler, mülteciler için de kullanılmaya başlandığı görülmek­tedir!

Dünyada, yeni bir düzen kurulmakta olduğunu ve yeni düzenin tek kutuplu veya soğuk savaş döneminde olduğu gibi iki kutuplu olması, bugün için sürdürülebilir değildir! Dünya, eski dünya değildir! Yeni kurulacak sistem ve düzen, çok kutuplu olmak zorundadır!

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı ile birlikte, yeni kurulacak düzenin başat aktörü ve kutup başı olacaktır! Su, yolunu bulmuştur!. Su, kendi dere yatağında akmaya devam edecektir!

Beş bin yıllık kadim devlet geleneği olan Türkler, altı yüz yıl, yirmi dört milyon kilometre karelik gönül coğrafyasında, barış ve huzuru temin ederken, bulunduğu her bölgeye; Adalet dağıtan, Hakikat temsilcisi ve mazlum milletlerin de, hamisi ve hadimi olmuştur!

Neymiş efendim! Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Somali’de, Suriye’de, Libya’da, Kıbrıs’ta ve daha adını sayamadığımız, tarih, sosyal, medeniyet, kültür aklı ve tüm mazlum coğrafyalarda ne işi varmış?

Azerbaycan İstiklal şairi Ahmed Cevad Ahundzade; Çırpınırdı Karadeniz şiirinde; Bakıp Türk’ün bayrağına, Selâm Türk’ün bayrağına, Hayran Türk’ün bayrağına, VEFALI TÜRK geldi yine, Kurban Türk’ün bayrağına ve Yol ver Türk’ün bayrağına, diyor!

Türk Devletini; Tarih, kültür, coğrafya ve gönül aklı olan tüm bölgelerde ki mazlum milletler, Türk ve Türk’ün Bayrağını saygı ve hürmetle beklemektedir! Duymamak, görmemek ve gitmemek, insani ve tarihi büyük bir sorumluluk ve vebaldir!

Türk Dünyası, 20. yüzyılın sonlarında tüm Türk halkları için kullanılan coğrafi ve kültürel bir kavramdır!. Oldukça geniş bir coğrafya ve kültürel alanı kapsayan Türk dünyası, batıda Kosova ve Karadağ, en doğuda Moğolistan yer alır!

Türk Dünyası, Orta Asya’ya ek olarak Türkiye, Avrupa, Kafkasya, Çin ve Rusya içindeki Türk bölgeleri ile Türk diasporasını kapsar!

Türk Dünyası kavramının ifade ettiği alan, tüm bağımsız Türk Cumhuriyetleri, Özerk Türk Cumhuriyetleri ve Türk Topluluklarını kapsamaktadır!

Türk Dünyası ile eş anlamlı olan Türkeli kavramı, 19. ve 20. yüzyılın başlarında tüm Türk halkları için kullanılmış, coğrafi ve kültürel bir kavram olarak yer almakta ve Türklerin çoğunlukta yaşamış olduğu bölgeler için kullanılmaktadır!

Büyük ve Güçlü Türkiye, Türkiye Yüzyılı ve Türk Dış Politikası çerçevesinde; Avrupa ve Hollanda bölgesinde; Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanlığı; Türkevi Topluluğu, Türkevi Araştırmalar Merkezi, Avrasya Sivil Toplum Forumu, Amsterdam Tartışmaları, Türkevi Yayınları ve Mesnevi Okumaları gibi alt birimlerden oluşan çalışmaları ile Türk Diasporasının öncü ismi; Veyis Güngör ve çalışma arkadaşlarını tebrik eder, başarılar dilerim!

Zorluklar, başarılar, kavgalar, mücadeleler, kayıplar, acı tatlı anılar, hatalar, değişim ve gelişmelere şahit, ortak bir tarihsel tecrübeyle dolu; Türk İş Göçünün Almanya’ya 64. ve Hollanda’ya 60. yıl dönümünü tebrik eder, nice yıllara diyorum!

Yaşadıklarımız; bir RESET Süreci midir?

Dünyada her şey değişecektir! Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır! Değişimin nasıl olacağını idrak edemeyen izan yoksunlarına bu durumu nasıl izah edebilirsiniz?

Dünyada; Sosyal, kültürel, ekonomik, teknolojik, siyasi ve özellikle de İNSANLIK olarak büyük değişimlere şahit olacağız!

Peki, küresel ve emperyalist güçler, planladıkları yöndeki değişim ve dönüşüm adına her şeyi yaparken, insanlığın vicdanı konumunda olanlar neler yapıyor? Eli kolu bağlı bekliyor mu? Ya da makam – mevki – ihale – rant – güç ve iktidar peşinde mi?

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonraki süreçte olduğu gibi! Bu defa tamamen DİJİTAL bir dünya ve Dijital Köle bir İnsanlık!

Gelecek adına planı olmayan toplumlar, planı olan ülke ve küresel güçlerin KÖLESİ olmak durumundadır!

Tarihsel süreçte, her değişim zor ve zorlu olmuştur! Milyonlarca insan ölmüş, bir o kadarı yaralanmış, şehirler ve ülkeler tarumar edilmiştir!

Bu defa insanın kendisi YOK edilmek üzeredir! Eşrefi mahlukat olarak yaratılan insanı, fıtrata aykırı bir şekilde insanlığından çıkaracaklar!

Başaramayacaklar! Ne yapsalar boş! İnsanlığı YOK etmek veya KÖLELEŞTİRMEK adına yaptıkları milyar dolar harcamayı, insanlığın hayrına yapabilseler, dünya ve dünya insanlığı, daha farklı bir durumda olurdu!

Dünya ve yerelde ki değişim ve dönüşüm nasıl olacaktır? Değişim ve dönüşümde kimler saf dışı kalacaktır? Kim veya kimler yeni sisteme dahil olacaktır? Yeni sistemde, aktör ve figüranlar ehline malumdur!

Küresel ve emperyalist güçler, nasıl bir dönüşüm veya değişim planlamaktadır? İnsanlığın hayrına mı? Yoksa İnsanlığın tamamen KÖLE olması yönünde mi?

Birileri yer yüzü Tanrılıkları adına her yolu deneyecektir! Şah damarına yakın olmak, ne düşündüğü ve neler hissettiğini dahi bilmek istiyor!

Küresel ölçekteki şeytani kurgunun doğal olarak yerel yansımaları da olacaktır!

Türkiye’de; Küresel ve emperyalist güçler, işbirlikçi ekol temsilcileri reset sürecinde yeni sistemde olmayacaktır!

Türk Devleti, yerli ve milli oyuncular ile devleti ebed müddet ülküsü yolculuğuna devam edecektir!
Kadim Türk Devlet kodları, Maturidi İslam geleneğinin temsilcileri, Anadolu diriliş ve direniş erleri yeni sistemde aktif rol alacaktır!

Dünyada yeni oyun, sistem ve düzen kurulurken, reset işlemi devreye alınırken, Türk Devleti ve Türk Milleti olmadan yürürlüğü konulamaz ve başarılı olunamaz!

Küresel iki EKOL ve iki GÜÇ, yeni bir DENGE adına, tüm güçleri ile sahadadır! Ya benimsin ya da Kara toprağın!

Birilerinin SİLAH üzerinden yapmaya çalıştığı düzeni, bir başkası da DİJİTAL ve SOSYAL MEDYA üzerinden kurgulamaya çalışmaktadır!

Madem ki Türkleri tarihten çıkarırsanız, insanlık tarihi adına hiçbir şey kalmayacaktır! Türk, Adalet dağıtan, hakikatin temsilcisi ve mazlum milletlerin de hem hamisi ve hem de hadimidir!

Sosyal, kültürel, tarih, coğrafya ve gönül aklı tüm bölgelerde, Kadim Türk Devlet Aklının kontrolünde, Türk Devleti ve Türk Milleti olmadan barış ve huzur tesis edilemez! Yüz yıldır bu bölgelere kan ve gözyaşı hakimdir!

Barış ve huzurun olmadığı toplumlarda, sosyal, siyasi ve ekonomik düzen ve güven temin edemez, gelişim ve kalkınma hamleleri sağlanamaz!

Düzen, güven, gelişim ve kalkınmanın olmadığı toplumlarda, kaos sisteme hakim olur! Kaos ortamında, hem içeriden ve hem de dışarıdan birileri tabii ki beslenecek, serpilecek ve gelişecektir!

Üçüncü Dünya Savaşı Başladı – 4 –

Dünya yeniden dizayn ediliyor! Peki, yeni sistem ve düzen nasıl kurulacaktır? Kanlı mı yoksa Kansız mı? Ya da bir dünya savaşı çıkarırlar mı?

Dünya ve bölgemiz, Orta Doğu, Afrika ve Asya, küresel ve emperyalist güçler maharetiyle yeniden bir paylaşıma tabi tutulmaktadır!

Küresel ve emperyalist güçler, paylaşım olmadan ayakta kalmaları, hegemonyal varlıklarını sürdürmeleri mümkün değildir!

Dünya, yüz yıllardır aynı şekilde yönetilmektedir! Küresel ve emperyalist güçler, son dönemde, vekalet terör orduları üzerinden yürüttükleri kayıkçı kavgası başka bir evreye geçmiştir!

Güncel Haberler arasındaki toz dumandan dünyadaki paylaşım adına yapılan gelişmeleri okuyamıyor ve perde arkasındaki sinsi oyun ve kirli hesap, çıkarlar ve planları da algılamakta zorlanıyoruz!

Dünya halklarının çok şey bilmesine gerek yoktur! Küresel ve emperyalist güçler, istedikleri kadarını, kontrolü altındaki basın yayın organları vasıtasıyla servis eder, dünya kamuoyu, bu haberlere göre yönlendirilir!

11 Eylül tarihinde neler olmuştu? Bu tarihten sonra bazı devlet ve milletler için kara bulutlar esmeye başlamıştı!

11 Eylül tarihindeki kirli oyun çerçevesinde, ABD dünya ticaret merkezindeki ikiz kuleler bombalanıyor! Toz duman arasında suçlular bulunuyor ve hangi devletlerin de bunları saklamak ve korumakta oldukları da resmileşiyordu!

Film, senaryoda yazıldığı şekilde ilerliyor, Irak ve Afganistan, bir bahane ile işgal ediliyor, milyonlarca insan canından oluyor!

Tarihi İpek yolunun ana güzergâh ülkeleri işgal ediliyor! Sinsi ve Kirli Oyunu bölge halkları ve dünya anlayamıyor, yorumlayamıyor ve algılayamıyorduk! Yüz yıllardır, göremediğimiz ve aksiyon geliştiremediğimiz gibi!

Dünyayı yüz yıllardır kayıkçı dövüşü ile yöneten küresel ve emperyalist güçler, milli kodları ve formatlarına uygun, bağımsız politikalar sergileyen bölge devletleri ile yüzleşmeye başladı!

Alışık olmadıkları bu durum canlarını sıkmaktadır! Yüz yıllardır eski düzende at koşturdukları bölgemizde istedikleri bölüşüm ve paylaşımlarını artık realize edemiyorlar!

Bölgenin kaosa sürüklenmesi, yönetim ve kontrolleri altında olacak şekilde kukla devletçikler kurmaları için eğitip – donattıkları ve sahaya sürdükleri, destek verdikleri vesayet ve vekalet terör örgütleri de, artık işe yaramıyor ve hedeflerine erişemiyorlar!

Kadim Türk Devlet Aklı denetimindeki Türk Devletinin bağımsız politikalar sergilemesi, küresel ve emperyalist güçleri, büyük bir kaygı ve endişeye sevk etmiştir!

Çünkü yönetim kademesindeki taşeron adamları, ya devlet kademesindeki görevlerinden el çektiriliyor, ya da içeriye atılıyordu! Kaygı ve endişelerinin kaynağını da anladık mı?

Anadolu topraklarında, beş bin yıllık Kadim Türk Devlet Aklı devreye girmiştir! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, beş bin yıllık tarihi Türk devlet kodlarına dönmektedir!

Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki; Türkiye Cumhuriyeti Devletinde seksen beş milyonun kalbi; Anadolu yurdunda, devletimizin bekası ve milletimizin birliği için çarpmaktadır!

Üçüncü Dünya Savaşı Başladı – 3 –

İnsan olarak, güncel olaylar arasındaki toz dumandan gelişmelerin arka planını anlamakta ve yorumlamakta, sebepler ve sonuçlar arasında bağlantılar kurmakta zorlanıyoruz!

Dünya ve bölgemiz üzerinde, küresel ve emperyalist güçlerin kısa, orta ve uzun vadeli sinsi hesapları ve çıkarlarına matuf, aksiyon geliştirmekte, ya geç kalıyoruz, ya da karar verirken hatalar yapıyoruz!

İnsan beyni, gelişmeler hakkında, bir kere karar verdiği an, tekrardan düşünme melekesini kaybetmektedir!

Dünya ve bölgemiz üzerinde oynanan yüz yıllık kirli oyuna mütevacih, gelişmeler hakkında karar vermeden, araştırmalar yapmalı ve düşünmek zorundayız!

Aksi halde bölge halkları olarak bir yüz yılı daha kaybedebilir veya heba edebiliriz!

Yüz yıl önce, Osmanlı İmparatorluğunun hakim olduğu bölgelerdeki zenginlikleri, ülkelerine taşımayı planlayan küresel ve emperyalist güçler, sinsi bir oyun ve kirli bir plan yapmıştır!

Sykes – Picot; Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması sürecinde, Birleşik Krallık, Fransa ve Rusya arasında imzalanan Küçük Asya Anlaşması olarak bilinmektedir!

Osmanlı kara parçasındaki zenginlikleri, kendi aralarında yapmış oldukları anlaşmaya rağmen, bir başka güç ile paylaşmayı dahi sindiremeyen dönemin küresel ve emperyalist güçleri, anlaşmanın diğer üyesi Rusya’da devrim için ayrıca bir plan ve hesap içindedir!

1917 yılında Rusya’da dışarıdan destekli olarak bir devrim olmuş ve iktidar el değiştirmiştir!

1917 devriminden sonra Rusya, Sykes – Picot anlaşmasındaki halklarından vazgeçmiş, Lenin gizli olan bu anlaşmayı Dünya kamuoyuna açıklamıştır!

Küresel ve emperyalist güçlerin bölgemizde, halkın bağımsızlığı, özgürlüğü ya da devletlerin güçlenmesi değil, kontrolündeki ülkelerde bulunan yer altı ve yer üstü kaynakları, rahat bir şekilde paylaşımı ve kendi ülkelerine de aktarılması olmuştur!

Birinci Dünya savaşında, paylaşım konumunda İngiltere ve Fransa, 2. Dünya savaşında ise ABD ve Rusyayı görüyoruz!

İkinci Dünya savaşında, Nazi Almanya’sına karşı birleşen ABD ve Rusya, Avrupayı ikiye bölerek dünyayı parsellenmiştir!

Bugün de, Küresel iki EKOL arasındaki; paylaşım ve hegemonya başka versiyonlarda devam etmektedir!

Dünyamızı parselleyen ve paylaşan küresel ve emperyalist güçler, karşılarında ve paylaşım masasında, başka bir güç istemiyor!

Paylaşım masasında olmak için bağımsız politikalar geliştiren devletler, vekalet terör orduları üzerinden asimetrik savaş teknikleri ile engellenmeye, bertaraf edilmeye, yıpratılmaya veya zarar verilmeye çalışılmaktadır!

Dün, paylaşımda anlaşan küresel ve emperyalist güçler, bugün kavga etmektedir!

Bugün yaşamakta olduğumuz, fillerin tepişmesinden kaynaklı çimlerin ezilmesinin sebebi, paylaşım konusunda, Küresel iki GÜÇ ve iki EKOL arasında ki hegemonya mücadelesidir!

Küresel ve emperyalist güçlerin dünya ve bölgemizdeki yüz yıllık hegemonya konumları ve tahtları sallanmaktadır!

Tüm yaşadıklarımız, İpek ve Baharat yoluna kim ya da kimlerin veya hangi küresel gücün HAKİM olacağı veya HEGEMONYA mücadelesi veya savaşıdır!

Üçüncü Dünya Savaşı Başladı – 2 –

Dünya; Küresel ve emperyalist güçlerin, yüz yıl önce olduğu gibi yeniden bir Dünya savaşına sahne olmaktadır! Peki, Teknolojinin ve Teknolojik Silahların geliştiği bir dönemde, bir Dünya Savaşını çıkarırlar mı?

Sömürü – Çıkarlar ve dünya hegemonya sistemi adına yapamayacakları olmadığını da hatırlatmak isterim!

Tarihteki büyük savaşlarının tamamına yakını, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki ZENGİNLİKLER için cereyan etmiştir!

Küresel ve emperyalist güçlerin, kendi aralarında çıkan savaşlar tamamen din ve mezhep savaşlarıdır!

Küresel ve emperyalist güçler, Dünya savaşlarını neden çıkarmaktadır? Küresel güçler, savaşlardan ne çıkarlar elde etmektedir? Dünyamızı yönettiğini zanneden devlet başkanlarını da yöneten, bbaşka bir güç var mıdır ve bu güçler kimlerdir?

Peki, tarihte ve bugün, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki savaşlar neden olmaktadır? Dünyayı yönettiğini iddia eden küresel ve emperyalist güçler, neyi ve neleri paylaşamaz, neden ve nasıl anlaşamaz?

Yüz yıl önce, Dünya, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki paylaşım savaşlarına yeniden sahne olmuştur!

Sanayi devriminden sonraki süreçte hammadde sıkıntısı çekmeye başlayan küresel sermaye, hammadde kaynaklarının bol olduğu Anadolu ve Mezopotamya bölgesine gözlerini dikmiştir!

Küresel ve emperyalist güçler, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki hammadde kaynaklarının kolay ve ucuz bir yoldan kendi ülkelerine taşınması gerekmektedir! Başka türlü yapamazlar!

Küresel ve emperyalist güçler, Suriye sınırları içinde ve özellikle Doğu Akdeniz’de rezerve olarak tespit edilen doğal gaz ve enerjiye mutlaka erişmeleri ya da kontrol etmeleri gerekmektedir!

Küresel ve emperyalist güçler, tarihi İpek yolu ve Bir Kuşak – bir Yol projesinin denizlere açılan kapısını kontrol edebilmek adına, vekalet terör orduları üzerinden Anadolu ve Mezopotamya bölgesinde her yolu denemektedir!

Son günlerde, küresel ve emperyalist güçler arasındaki, vekalet terörü üzerinden yürüttükleri paylaşım savaşları, yüz yıl önceki paylaşım ve planın göstergesidir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bölgemizdeki yüz yıllık küresel kirli plan çerçevesinde tamamen teslim alınmak istenmektedir!

Küresel ve emperyalist güçler, sinsi ve kirli planın kolay bir şekilde yürüyebilmesi ve paylaşım noktasında Türkiye’nin saf dışı bırakılması hedeflenmektedir!

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde, Ankara Vizyonu ve Ankara kriterleri çerçevesinde, Anadolu’daki bekası uğruna, tüm küresel ve emperyalist güçlerin, tüm sinsi ve kirli planları çöpe atmaktadır!

Küresel ve emperyalist güçler, çıkarları uğruna ya da hegemonya varlıkları adına, Anadolu ve Mezapotamya bölgesini kan gölüne çevirebilmek için her yolu denemektedir!

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretindeki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, küresel ve emperyalist güçlerin bölgemizdeki çıkarları adına girişecekleri paylaşım savaşında, ne masada ne de sahada olması isteniyor!

Türk Devleti, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki varlığı adına, hem sahada ve hem de masada aktif olarak var olmak zorundadır! Beka adına; başkaca bir tercihi veya seçimi olamaz!

Uyuyan ve Uyuttuklarını zan ettikleri Dev, bölgenin BARIŞ ve HUZURU adına, yüz yıllık uykusundan uyanmıştır! Korku ve Paniklemelerinin sebebi hikmeti budur!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Tarihi TÜRK devlet kodlarına dönmekte ve yirmi dört milyon kilometrekarelik tarihi gönül bağları ile; Turan – Kızıl Elma ve Nizam-ı Alem ülküsü hedeflerine, salimen yürümektedir!

Başaramayacaklar! Türk Devleti olmadan bölgemizde OPERASYON yapamayacaklar! BARIŞ ve HUZURU getiremeyecekler! Sadece geciktirebilirler!

Üçüncü Dünya Savaşı Başladı!

Dünya Savaşlar tarihini incelediğimizde, bir kıvılcım ya da bir bahane ile çıkarıldığına şahit olmaktayız! Peki, Neden?

Dünya savaşlarında, ne kadar insanın öldüğü, yaralandığı veya kayıp olduğu, savaşı planlayan küresel ve emperyalist güçlerin umurunda değildir!

Küresel ve emperyalist güçlerin, nsanlık adına tek bir hedefleri vardır! Güncel çıkarlar ve hegemonya sistemlerinin devamlılığı ve sürdürülebilir olmasıdır!

Birinci Dünya Savaşına; Avusturya Macaristan İmparatoruna bir Sırp öğrencisinin silahlı ateş etmesi bahane veya sebep olarak gösterilir!

Peki, gerçekte birinci dünya savaşının arkasındaki sebep bu suikast midir? Arka planda daha önceden olgunlaşan görüşmeler, anlaşmalar, paylaşım kavgaları veya daha başkaca sinsi planlar ve kirli hesaplar var mıdır?

İkinci Dünya savaşı da aynı gerekçelerle, dünya hegemonya sisteminin yeniden planlanması, aktörlerin yer değiştirmesi ve dünya düzeninin küresel ve emperyalist güçler arasında yeniden paylaşılması gibi kirli oyunlar ve gerekçeler karşımıza çıkmaktadır!

Peki, 3. Dünya savaşı için kurup besledikleri vekalet terör örgütleri üzerinden bir saldırı bahane olabilir mi?! Neden olmasın!

Körün istediği bir göz, küresel ve emperyalist güçlerin de bir dünya savaşı için istedikleri bahane ve ortam, bir şekilde kurgulanacaktır!

Küresel ve emperyalist güçlerin dünya ve insanlık adına hedefleri; Güncel çıkarları ve Hegemonyanın devamlılığıdır!

Dünya hegemonya sistemi, ikili düzen ve güç dengelerinin de devamlılığı adına, yeniden dizayn edilmeye çalışıldığını, sürekli olarak yazılarımızda vurgulamaya çalıyoruz!

Küresel ve emperyaslit güçler arasındaki bir uyumsuzluk ve kavga, dünyanın neresinde krizlere ve savaşlara sebebiyet vereceği tahmin dahi edilemez! Bugün olduğu gibi!

Hibrit veya vekalet terör örgütünün operasyonu ile üçüncü dümya savaşı da başlayıvermiş! Orta Doğu bölgesinde, her an kullanıma hazır, yüzlerce vekalet ve hibrit terör örgütü bu günler için beslenmekte, olduğunu da unutmayalım!

Dünya; eski hegemonya sistemi ve ikili soğuk savaş benzeri güç dengeleri ile yoluna devam edemeyecektir!

Dünyada yeniden sağlıklı bir sistem ve yeni düzenin kurulması için çoklu bir güç dengesine geçilmesi, ihtiyaç olduğunu görülrmektedir! Günümüzde yaşadığımız kaos ve sıkıntıların sebebi hikmeti de buradan kaynaklanmaktadır!

Tarihi ipek yolu ve bir kuşak – bir yol projesi; katılımcı üye ülkelerin birlikte kalkınması ve kazan kazan ilkesi çerçevesinde kurgulanmıştır!

Tarihi İpek yolu bir kuşak – bir yol projesi; birlikte büyüme, birlikte kalkınma ve birlikte gelişme üzerine planlanmış ve programlanmıştır!

Son dönemde dünya ölçeğindeki büyük olaylar, patlamalar, savaşlar ve saldırılar, projeye üye ülkelerin birlikte kalkınma hamlesi, tarihi İpek yolu ve bir kuşak – bir yol projesine kim ya da kimlerin hâkimiyet kuracağının savaşı veya kavgasıdır! Peki, kim ya da kimler bu projeyi kontrol edecek ve yönetecektir?

Peki, küresel ve emperyalist güçlerin hegemonya kavgası, neden Türk Devletinin hinterlandında olmaktadır?

Dünya üzerinde kavga edilecek bakaca bir yer yok mudur? Bu bölgede, filler tepişirken neden çimler ezilmektedir?

Türk Devleti, Dünyanın çekim merkezi ve sıklet noktası, Adalet ve Hakkaniyet ilkesi ile tüm insanlığına örnek olmuş ve tüm mazlum milletlere hamilik etmiş asil bir medeniyete sahiptir!

Küresel ve emperyalist güçler, beş bin yıllık tarihi ve kadim bir medeniyetin temsilcisi Türk Devleti ve yirmi dört milyon kilometre karelik hinterlantındaki Türk milletinin gönül bağları olmadan bu bölgelerde, hiç bir şey yapamayacaktır!

Türk Devleti ve Türk Milleti olmadan dünyanın çekim merkezi, enerji ve ekonomik sıklet noktasında, küresel ve emperyalist güçler, hareket dahi edemez!

Küresel ve emperyalist güçler, sadece yakar, yıkar ve öldürür! Sömürü başka bir şey! Öldürmek – yakmak – yıkmak başka bir şey! Medeniyet, inşa ve ihya ise başkaca bir şeydir!

Türk Devleti, Türk Devlet Aklı ve ve Kadim bir medeniyet! Küresel ve emperyalist güçler, bu bölgelere, sadece sömürmek, yok etmek ve tüketmek için gelmektedir!

Türk Devleti, inşa ve ihya, insanı yaşatmak, paylaşmak ve medeniyet götürmek için gitmektedir!

Ne kadar yok etmeye ve silmeye çalışsalar da; Beş bin yıllık Kadim Türk Devletinin tarihi bunların emareleri ve örnek eserleri ile doludur!

Dünyanın Çatısında; Küresel İki EKOL Savaşı!

İnsan olarak, güncel haberler ve olaylar arasındaki toz dumandan kaynaklı, gelişmelerin arka planındaki küresel kirli kurguyu, anlamakta ve yorumlamakta, sebepler ve sonuçlar arasında bağlantılar kurmakta zorlanıyoruz!

Dünya ve bölgemiz üzerindeki küresel ve emperyalist güçlerin, kısa, orta ve uzun vadeli hesapları ve çıkarları çerçevesinde, aksiyon geliştirmekte, ya geç kalıyoruz, ya da karar verirken hatalar yapabiliyoruz.

İnsan beyni olaylar zinciri ve gelişmeler hakkında, bir kere karar verdiğinde, tekrardan düşünme melekesini kaybetmektedir!

Dünya ve bölgemiz üzerinde oynanan yüz yıllık küresel kirli oyuna matuf gelişmeler hakkında karar vermeden, araştırma yapmalı ve birden fazla düşünmek zorundayız!

Aksi halde bölge halkları olarak bir yüz yılı daha kaybedebiliriz! Bölge halkları, aziz vatan uğruna düşen şehitlerimizin hatırası hürmetine, yeniden bir hata daha yapma lüksümüz olamaz ve olmamalıdır! Başkaca bir seçeneğimiz ve tercihimiz de yoktur, olamaz!

Yüz yıl önce, Osmanlı İmparatorluğunun hakim olduğu bölgelerdeki zenginlikleri, sanayi devriminden kaynaklı eksiklikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda, küresel ve emperyalist güçler, kirli bir oyun ve sinsi plan yapmışlar!

Sykes – Picot; Osmanlı Devletinin parçalanması sürecinde, Birleşik Krallık, Fransa ve Rusya arasında imzalanan Küçük Asya Anlaşması olarak bilinir.

16 Mayıs 1916 tarihinde, İngiltere ve Fransa arasında yapılan, daha sonradan Rusya’nın devreden çıkarıldığı, Türkiye’nin Orta Doğu topraklarının paylaşılmasını öngören gizli bir paylaşım antlaşmasıdır.

1915’te Arabistan Yarımadasını ele geçiren İngiltere, Türkiye’ye karşı ayaklanan Mekkeli Şerif Hüseyin’i destekleyerek, Irak ve Filistin toprakları üzerinde kendisine bağımlı, uydu ve kontrol altında Arap devletçikleri kurmayı planlamıştır!

Osmanlı kara parçasındaki zenginlikleri, kendi aralarında yapmış oldukları anlaşmaya rağmen, bir başka güç ile paylaşmayı dahi sindiremeyen dönemin küresel ve emperyalist güçleri, anlaşmanın diğer üyesi Rusya’da devrim için ayrıca bir plan ve hesap içindedir!

Birinci Dünya savaşı dönemine baktığımızda, dünyayı paylaşım noktasında bu defa karşımıza başka küresel ve emperyalist güçler çıkmaktadır!

İkinci Dünya savaşında paylaşım konumunda İngiltere ve Fransa, 2. Dünya savaşında ise ABD ve Rusya’yı görüyoruz!

İkinci Dünya savaşında, Nazi Almanya’sına karşı birleşen ABD ve Rusya, Avrupa ve Almanya’yı ikiye bölerek, hem kontrol altına almış ve hem de parsellemiştir!

Dünya, 1945 – 1989 arasında yaşanan SOĞUK SAVAŞ dönemlerinde olduğu gibi bugün de, liberal dünya ve komünizmi temsil edecek şekilde yeniden bölünüyor, parselleniyor ve şekil alıyor!

Bugüne baktığımızda aslında çok bir farkı yoktur! Dünyamızı parselleyen ve paylaşan küresel ve emperyalist güçler, karşılarında ve paylaşım masasında bir başka küresel ve bölgesel gücü istemiyor!

Paylaşım masasında olmak için bağımsız politikalar geliştirmeye çalışan devletler de vekalet orduları üzerinden asimetrik savaş teknikleri ile engellenmeye, bertaraf edilmeye, yıpratılmaya veya zarar verilmeye çalışılmaktadır!

İçeride devlet, millet ve tüm farklılıklarımızla birlikte devletimizin bekası ve milletimizin birliği adına, bir ve beraber olduğumuz müddetçe, küresel ve emperyalist güçler, bölgemizdeki kirli oyun ve sinsi planlarına erişemeyecekler!

Dün paylaşımda anlaşan küresel ve emperyalist güçler, bugün kavga etmektedir! Neden Acaba?
Bugün yaşamakta olduğumuz, fillerin tepişmesinden kaynaklı ve çimlerin de ezilmesinin sebebi, küresel iki ekolün, paylaşım ve hegemonya konusundaki paya razı olmamasıdır!

Küresel iki EKOL arasında ki HEGEMONYA kavga ve savaşı, hem bölgeyi ve hem de dünyayı şekillendirecektir!

Küresel iki EKOL arasında ki HEGEMONYA kavga ve savaşı, bir 3. Dünya Savaşına sebebiyet verecektir!

Deprem Gerçeği ile Yaşamayı Öğrenmek!

6 Şubat 2023 tarihindeki Kahraman Maraş depreminden sonra; Konya Büyük Şehir Belediyesi öncülüğünde, Konya İnşaat Mühendisleri Odası ve Üniversitelerde, ilgili ve yetkili akademisyenler; Konya’daki KAMU binaları; OKUL ve HASTANE vb. Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği çerçevesinde; DEPREM TESTİ; Bina Dayanıklılık Raporu – Depreme Dayanıklılık Raporu – Deprem Raporu ve Performans Analizi, konularında bir çalışma yürütmüştür!

Konya’daki Kamu Binalarının DEPREM Testi; Bina Dayanıklılık Raporu – Depreme Dayanıklılık Raporu – Deprem Raporu ve Performans Analizi raporunun sonuçları, ehline ve ilgili taraflarca malumdur!

Peki, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği çerçevesinde; Deprem Testi ve Depreme Dayanıklılık Raporu olmayan ya da uygunluk raporu alamayan binalar ve özellikle de, KAMU KURUM BİNALARI ile ilgili neler yapılmıştır?

  • Konya’daki Kamu Kurum binalarındaki; Deprem Testi sonuçları; Saldım çayıra Mevla kayura mı denilmiştir?
  • Yoksa Deprem Testi uygun olmayan binalarla ilgili DAYANIKLILIK ve PERFORMANS ANALİZ raporları, tozlu raflara mı kaldırılmıştır?
  • Ya da DAYANIKLILIK ve PERFORMANS ANALİZ raporu, uygun olmayan KAMU binaları ile ilgili, yasalar ve yönetmeliklerin gereği yapılmakta mıdır?

İnsan olarak başımıza gelebilecek semavi ve arazı afetlere karşı dikkatli olmak, önlem ve tedbir almak, imanın gereği, tevekkül dediğimiz böyle bir şeydir!

Tedbir almadan, tevekkül olmaz! Tevekkül, tüm insanı önlem ve tedbirleri aldıktan sonra, imanın gereği, daha sonra da yüce makama teslim olmaktır!

Tevekkül, önlem almaya asla mani değildir! Bize akıl veren, aklımızı kullanmadan ve üzerimize düşeni yapmadan, her şeyi Allah’a ısmarlamak, tevekkül değil, kuru bir ahmaklıktır!

Tevekkül, insan olarak üzerimize düşeni yaptıktan sonra, gerisini Allah’a havale etmek ve sonucun iyi olmasını, Yüce Allah’tan ümit etmektir!

Deprem öldürmez, ihmal ve bina öldürür gerçeği, yaşadığımız her depremde, karşımıza çıkmaktadır!

  • Peki, deprem ya da fay nedir? Fay kırılması ne demektir?

Yerkabuğundaki çeşitli ölçekteki kayma yüzeyleri, üzerinde deprem olan ve hareket eden iki levha ya da levhacık arasındaki ara yüzey FAY olarak adlandırılır!

Tarihsel dönemde deprem oluşturmuş olan tüm faylar diri fay olarak isimlendirilir!

  • Depremin zararlarını en aza indirebilmek için insani olarak alabileceğimiz bazı tedbir ve önlemleri, şu şekilde sıralayabiliriz!

Yerleşim alanlarını, kırıklar ve fay hattından uzak ve sağlam zeminler üzerinde kurmalı!

Alüvyal dolgulu ve gevşek yapılı zeminlere yerleşim yapılmamalı!

Depremi önceden haber verebilen sistem ve yöntemler geliştirilmeli!

Binaların yapı malzemesi ve yapı tekniği depreme dayanıklı olmalı!

Vatandaşlar deprem konusunda duyarlı hale gelmeli ve eğitilmeli!

Ülkemiz bir deprem kuşağında bulunmakta olduğunu unutmamalı!

Ülke olarak, Deprem gerçeğine göre yaşamak ve yapılar üretmek zorunda olduğumuzu her daim hatırlatmak gerekir!

Depreme karşı önceden önlem ve tedbir almak adına, dere yatağı ve zemin etüdü sağlam olmayan yumuşak toprak yerlere bina yapılmamalı!

Binalar depreme dayanıklı ve malzemeleri de deprem yönetmeliğine uygun ve kaliteli olmalı!

İskan noktasından sıkıntılı olan binalara yandaş mantığı ile oturma izni belediyeler tarafından verilmemeli!

Yasa, kanun ve yönetmeliklere uygun olmayan binalar acilen hem boşaltılmalı ve hem de yıkılmalı!

Belediyeler ve yapı denetim firmalarında; yasa, kanun ve yönetmeliklere aykırı davranan ve bunları görmezden gelmek sureti ile, can ve mal kaybına sebebiyet veren, sorunlu binalara iskan veren firmalar, kişiler ve memurlar hakkında adli işlem başlatılmalıdır!

İnsan hayatı, bu kadar ucuz olmamalıdır!

Şehir Hastanelerinde NELER olmaktadır?

Son günlerde, ŞEHİR HASTANELERİNİN, Danimarka ve Katar’a satılacağı, ya da satıldığına dair haberleri, sıkça duymaya başladık! Neden Acaba? Peki, Şehir Hastanelerinde, Neler olmaktadır?

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi; otoyoldan sağlığa kadar uzanan ve KAMU ÖZEL SEKTÖR ORTAKLIĞI olarak adlandırılan projelerde, anlaşmaların mümkün olduğu ( SATIŞI KONUSUNDA ) ve görüşmelerin devam ettiği ile ilgili açıklama yaptığını da, bir kenara not edelim!

Rönesans İşletme Hizmetleri şirketi; Adana, Bursa, Elazığ, Yozgat ve İstanbul Başakşehir Şehir Hastanelerinin işletmesini, Danimarkalı ISS şirketine sattığı!

Devir işlemini Rekabet Kurumu onaylarken, şirket neden bu yönde bir karar aldığına dair kamuoyuna bir açıklama yayınlamadığı, ifade edilmektedir!

  • Şehir Hastanelerinin Sağlık Bakanlığı ve Hazineye, 2024 yılında günlük maliyetinin 230 milyon TL olacağı, konuşulmaktadır!
  • Şehir Hastaneleri için, son beş yılda, Hazineden 185 milyar TL. ödeme yapıldığı ve sadece 2024 yılı içinde, 85 milyar TL. Hazineye maliyetinin olacağı ifade edilmektedir!
  • Şehir hastaneleri, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan hastanelerdir!
  • Şehir Hastaneleri, Devlet Hastanesi ve Eğitim ve Araştırma Hastanesinden farklı olarak bölgesel büyük sağlık kompleksleri olarak yapılandırılmıştır!
  • Şehir Hastaneleri, bünyesinde her çeşit sağlık birimini bulundurarak bulunduğu bölgedeki insanların her türlü sağlık ihtiyacını en ileri teknolojik ve tıbbi imkanlarla karşılamaktır.
  • Şehir Hastaneleri, YAP – İŞLET ve DEVRET modeli ile yapılmakta ve Sağlık Bakanlığı kiracı konumundadır!

Şehir Hastanelerinde, Mülkün sahibi olan şirketlere, Sağlık Bakanlığı en az 25 yıl boyunca kira ve bina bakım parası ödemektedir!

  • Şehir hastanelerinin YÖNETİM şekline bakalım!

Şehir Hastaneleri; devlet hastanesi değildir! Bedelsiz olarak şirketlere tahsis edilen Hazine arazileri üzerine şirketler tarafından yapılmaktadır!

Şehir hastanelerinde, Sağlık Bakanlığı kiracıdır! Mülkün sahibi olan şirketlere, Sağlık Bakanlığı en az 25 yıl boyunca kira ve bina bakım parası ödemektedir!

Ticari alan ( market, pastane, otopark, kafe, lokanta, mağazalar, vs.) gelirleri mülk sahibi ya da KİRACI firmaya bırakılmaktadır!

Güvenlik, temizlik vb. gibi hizmet dışındaki laboratuvar ve görüntüleme hizmetleri ihaleyi alan firmalar tarafından yapılmaktadır!

Şehir hastanelerinin sözleşme taslağıında, “HASTANEYİ ŞİRKET TEMSİLCİSİ YÖNETİR” yazmaktadır! Şirketlere verilen tüm hizmetleri ve hastaneyi aslen asıl şirketler ve taşeronları idare etmektedir!

Şehir hastaneleri için Sağlık Bakanlığı ile şirketler arasında imzalanan sözleşme özel hukuka tabidir!

  • Şehir hastanelerinde ki ÇİFT BAŞLI YÖNETİM, kurucu Başhekimlik görevinde bulunan bir dost ağabey ile kendisinin yaşadığı sorunlar çerçevesinde, sohbet etmek imkânımız olmuştu!

Başhekim dostumuz; Hastane yönetiminde başhekim olarak, kurumda çalışan personel zaviyesinden, sağlık personeli haricinde bir sorumluluk ve yetkilerinin olmadığını!

Başhekim olarak, destek personeli ve diğerlerine bir söz söyleme yetkilerinin olmadığını!

Mezkûr personel, AMİR – MÜDÜR ve PATRON olarak, sadece yatırımcı firma ve temsilcisini kabul ettiklerini!

Binlerce personelin çalıştığı bir kurumda, ÇİFT BAŞLI yönetimden kaynaklı, ileride çok büyük sıkıntı ve sorunların olabileceğini, ifade etmiştir!

Hastane müdürü veya yatırımcı firma temsilcisinin BAŞHEKİM tarafından verilen TALİMAT veya RİCAYI yerine GETİRMEMELERİ gerektiği konusunda, çalışan personele, kesin bir EMRİ olduğunu da hatırlatmak isterim!