14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve 28. dönem TBMM Genel Seçimleri!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; 10 Mart 2023 tarihinde ve resmi gazetenin mükerrer sayısında yayımlanan, Anayasa’nın 116’ncı maddesine dayanarak, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Millet Vekili seçimlerinin yenilenmesi kararını, aldığını açıklamıştır!

Anayasanın 116. maddesi; Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.

Seçimlerinin birlikte yenilenmesine karar verilen Meclisin ve Cumhurbaşkanının yetki ve görevleri, yeni Meclisin ve Cumhurbaşkanının göreve başlamasına kadar devam eder.

Bu şekilde seçilen Meclis ve Cumhurbaşkanının görev süreleri de beş yıldır, diyor!

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM 28. dönem Millet Vekili seçimleri, ülkemiz ve tüm gönül coğrafyası için hayırlı olmasını dilerim!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 2023 – 2053 ve 2071 Nizamı Âlem ülküsü; Turan ve Kızıl Elma hedefleri çerçevesinde, yeni bir döneme adım atması ve tüm gönül coğrafyası ile kucaklaşma yapabilmesi için tek bir operasyona ihtiyaç olduğunu, 15 Temmuz 2016 hain darbe ve 24 Haziran 2018 genel seçimleri sonrasında ki tüm yazılarımda, vurgulamaya çalışıyorum!

Erken veya zamanında yapılacak bir genel seçim ve devlet yönetiminin Kurucu İrade temsilcilerine devir teslim süreci!

Yeni dönem; Selçuklu – Horasan, Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhu devlet kodlarının sisteme hâkim olduğu ve kadim devlet gelenek temsilcileri ile birlikte, TÜRK bir Lider ve kadro maharetiyle; RESTORASYON süreci akabinde; yeniden diriliş ve şahlanışın başlangıcı olacaktır!

Kuvay-i Milliye Ruhu; ihtiyaç olunduğunda, ülke olarak, tek bir yumruk olabileceği ve düşmanın kafasına yumruğu indirebileceği; her bir ferdin; vatanın bekası için elinden gelen her hizmeti verebileceğinin genlerimize işlenmiş halidir!

Yeniden Kuvay-i Milliye Ruhu – Kurucu İrade – DİRİLİŞ ve KURULUŞ KODLARINA dönmeliyiz!
Aksi halde BİRLİK ve BÜTÜNLÜĞÜ sağlayamayız! Birlik ve beraberlik olmadan, Anadolu’yu dar ederler!

Yeni dönemde; devlete çöreklenmiş LEGAL ve İLLEGAL ne kadar yapı ve kurum var ise TASFİYE olmak zorundadır!

Yeni dönem; Ehliyet ve Liyakat, Adalet ve Hakkaniyet temelleri üzerine bina edilecektir!

Yeni dönemin tüm göstergelerini, devlet yönetimi ve bürokrasinin en kılcalında hisseden; ehliyetsiz – liyakatsiz kifayetsiz muhteris ve çapsız ne kadar tip var ise sistemden tamamen ayıklanacaktır!

Ehliyetsiz – liyakatsiz – kifayetsiz muhteris ve çapsız tiplerin direnmeleri boşunadır! Direnmeleri sadece inkârlarını artıracak ve devletin CELAL yüzü ile karşı karşıya kalacaklar! Yapmış oldukları tüm haksız çöreklenmeler ve ihanetlerin hesabı tek tek sorulacaktır!

İşinde – gücünde ve aşında olan; Maddi ve Manevi olarak, TEMİZ kalanlara diyecek sözümüz olamaz!

İnsanlar kimlerle düşüp kalktıklarına dikkat etmelidir! Dedikodu, gıybet ve iftira eden, edepsizlik yapan, edepsizliği normalleştirecek davranışlarda bulunan kimseler kötülerdir; onlarla düşüp kalkanlar da giderek onlara benzer!

Kötü olanlar Kötülerle, Temiz olanlar da Temizler ile bir ve beraber olur! Anlayana! Anlamayana davul ve zurna az gelir!

Yeni dönemin tüm işaretleri ve PERDE ARKASINDA ki Devlet Aklının KURGUSUNU; okumayan, anlamayan ve göremeyenler; MAGAZİN boyutu ile gününü gün eder! Herkes aklının ve ruhunun çapı kadar bu alemde yer edinebilir!

Masa – Kasa ve Nisa ile meşgul olan tiplerin, Devlet Aklı ve Kurgusunu, anlamasını ve idrak etmesini zaten beklemiyoruz!

Türk Devleti, bir muz cumhuriyeti olmadığına göre! Türk Devleti, bir Norveç ve İsveç olmadığına göre!

Nizamı âlem ülküsü ve Turan – Kızıl Elma hedefleri çerçevesinde hareket eden, Türk Devleti ve Türk Milletinin, hem dünya ölçeğinde ve hem de bölgesinde, iddiaları olmak zorundadır!

Hedefleriniz ve iddialarınızdan vazgeçtiğiniz anda, sosyal ve ekonomik olarak çok rahat bir şekilde yaşamaya başlarsınız! Aynı İsveç gibi!

PARAYA ve RAHATA boğarlar! Tasma mı? Yoksa özgürlük mü?! Ya istiklal ya ölüm! Ya Yok olacağız ya da Öleceğiz! Ya da Türk Devleti ebed müddet devam edeceğiz! Hangisi!

Türkiye gibi kilit ülkelerde ki siyasette; Bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden Kadim bir AKIL tarafından kurgulandığı ve planlandığından emin olabiliriz!

Neymiş Efendim! Sözün tamamı veya fazlası, aptala söylenir!

İfade etmeye çalıştıklarımız, Ehlince ve Ehline malumdur! Malumu da İLAN etmeye de gerek yoktur!

Gelecekler! Hiç Gitmediler ki! Bu SON olacak!


Yaşadığınız kara parçası, dünyanın jeopolitik olarak merkezinde bulunuyorsa, uykusuz geceleriniz olmak zorundadır! Dünyanın ve medeniyetin merkezi, beşiği olan bir bölgede yaşamanın elbette ki; bazı zorluk ve sıkıntıları olacaktır! Coğrafya kaderdir!

Dünya üzerinde, her kara parçası aynı konum ve özellikte değildir! Ley Hatlarında olduğu gibi! Sonsuz Kudret sahibi yüce Allah, bazı bölgelere farklı farklı konum ve özellikler vermiştir! Dünya üzerinde, Anadolu başkaca bir yerdir! Bu bölgelerde yaşayan halk, bazı sıkıntıları çeker!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğu tarihten bu günlere kadar, işbirlikçiler maharetiyle, küresel ekol temsilcilerini yönetim kadrosunda görmekteyiz!

Her ne kadar bu durumu kabullenemesek de! Ne zaman ki; işbirlikçileri yönetim kademesinden çıkardık ve yerli – milli ve bağımsız politikalar geliştirmeye başladık; bam teli de burada kopmuştur!

Dünya emperyalistlerinin 1071’i unutmaları mümkün değildir! Eğitim sistemimizde okullarımızda bu ruhunu çocuklarımıza her ne kadar veremesek de! 1071, Anadolu kapıları ardına kadar bu topraklarda bir ve beraber yaşamış bütün etnik gruplara açılmıştır! Bu ruhun tekrar canlanmasından korkuyorlar!

1453 tarihi ise yeni bir çağın açıldığı dönemdir! Emperyalistlerin bu tarihi, unutmaları ve kendi halklarına unutturmaları kabil midir? 2053 tarihi, dünyaya 600 yıl hüküm sürmüş bir devletin ve milletin de, 600. Yıl dönümüdür!

2023 tarihi ise Türk Devleti ve Türk Milleti için yeni bir MİLAT olacaktır! 1071 ve 1453 tarihlerinde olduğu gibi!

Gelecekler ve gelmeye de devam edecekler! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve bölge üzerindeki hedeflerinden vazgeçinceye kadar! Her koldan ve her yönden gelmeye devam edecekler!

Dün yedi bölgede ve yedi düvel olarak geldikleri gibi! Bugün de işbirlikçi aparatlar ürerinden terör ve başkaca türden gelecekler!

Dünya üzerinde bazı kara parçaları üzerinde yaşamak gerçekten zor olduğundan bahsettik! Zor olan yerlerin en önemlisi Anadolu kara parçasıdır!

Anadolu; İnsanlık ve tüm eski medeniyetlerin neşv-ü nema bulduğu yerdir, burası! Anadolu, Avrasya’nın giriş kapısı ve anahtarı konumundadır!

Adamlar, her gün yeni yeni sinsi ve kirli planlar açıklıyor! Sinsi plan üstüne plan, strateji üstüne strateji geliştirirken, içimizde ki ahmak ve sefih tipler, ne işimiz var diyor! Avrasya kara parçasına, hâkim olan bir güç veya devlet; dünyanın süper gücü ve hâkimi olacağını iddia ediyorlar!

Anadolu kara parçası üzerinde yaşayan halklar; bir ve beraber olduğu müddetçe; Kurtuluş ve Çanakkale ruhu ile bezendiği takdirde, bu ülkeyi istedikleri gibi bölme ve parçalama operasyonlarına girişemeyecekler! Sadece ufak tefek zarar verebilirler!

Tek dertleri; bölge üzerinde yaşayan halkların bir ve beraber hareket etme ruhunu örselemek!

Deprem döneminde daha da perçinlendiğine şahit olduk! Bu örseleme girişimleri, içeriden ve kurmuş oldukları taşeron örgütler üzerinden devam edecektir!

Doğrudan gelemezler! Gelmeyecekler de! Taşeron ve işbirlikçileri üzerinden gelmeye devam edecekler! Gelecekleri varsa, tabii ki görecekleri de var! Bu defa geldiklerinde tek parça halinde göndermeyeceğiz! Böylece bilinmeli!

B u defa; Hem ağababalarını ve hem de içimizde ki işbirlikçilerini toptan göndereceğiz! Başlasın Türk ASRI!. Başlıyor TÜRK YÜZYILI!.

Gelecekler! Geldikleri gibi de Gidecekler!

Yaşadığınız kara parçası, jeo-politik ve jeo-stratejik olarak dünyanın merkezinde bulunuyorsa, uykusuz geceleriniz olmak zorundadır.

Dünyanın ve medeniyetin merkezi, beşiği bir bölgede yaşamanın elbette ki bazı sıkıntıları olacaktır.
Dünya üzerinde her kara parçası aynı konum ve özellikte değildir. Allah bazı bölgelere farklı farklı özellikler vermiştir.

Bölgede yaşayan halklar bazı sıkıntıları çeker ve sonunda refaha ulaşır. Ya da bölge üzerinde ve yaşadıkları kara parçası üzerinde hesabı olan büyük devletlere teslim olur. Zillet ve esaret içinde yaşar gider!

Türk milleti, bağımsızlık ve özgürlüğüne aşık olduğuna göre! Tercih bölge üzerinde yaşayan halkların seçimidir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde, devlet-i ebed müddet devam ülküsü; 2053 ve 2071 hedef ve vizyonu çerçevesindeki kutsal nizam-ı alem yolculuğuna devam etmektedir! Kolay bir yolculuk olmayacaktır! Her türlü engel ve başkaca saldırılar ile muhatap olacağız! Burası Anadolu! İnsanlık bu topraklarda neşv-ü nema bulmuş ve dünyaya dağılmıştır!

Küresel ve emperyalist güçlerin 1071’i unutmaları mümkün değildir. Eğitim sistemimizde, bunun ruhunu çocuklarımıza her ne kadar veremesek de!

1071 tarihi, Anadolu topraklarının kapıları ardına kadar bu topraklarda bir ve beraber yaşamış bütün etnik gruplara açılmıştır.

1453 tarihi ise orta çağın kapandığı ve yeni bir çağın başladığı bir dönemdir. Küresel ve Emperyalistlerin bu tarihi de unutmaları ve kendi halklarına unutturmaları kabil midir? 1453 tarihi dünyaya 600 yıl hüküm sürmüş bir devletin, 600. Yıl dönümüdür.

2023 tarihi ise Cumhuriyetin 100. kuruluşu ve yeni bir dönemin başlangıç tarihidir.
Tüm bu hedeflere güllük gülistanlık bir şekilde ve çiçeklerle gitmemize izin vereceklerini mi zan ediyoruz!

Dünya üzerinde bazı kara parçaları üzerinde yaşamak gerçekten zor olduğundan bahsettik. Dünya üzerinde, en zorlu olanı da Anadolu kara parçasıdır. Anadolu kara parçası, Avrasya zenginliklerin giriş kapısı ve anahtarı konumundadır. Avrasya kara parçasına hâkim olan bir güç, bir devlet dünyanın süper gücü ve hâkimi olacağının farkındalar.

Anadolu kara parçası üzerinde yaşayan halklar, bir ve beraber olduğu müddetçe, Kuvay-i Milliye ve Çanakkale ruhu ile bezendiği takdirde, bu ülkeyi istedikleri gibi bölme ve parçalama operasyonlarına girişemeyecekler.

Tek dertleri bölge üzerinde yaşayan halklar; bütün etnik grupların bir ve beraber hareket etme ruhunu örselemeye çalışmak. Bu örseleme girişimleri de içeriden ve kendi oluşturmuş oldukları taşeron örgütler üzerinden devam edecek.

Doğrudan gelemezler. Gelmeyecekler. Taşeronları ya da başkaca teknolojik saldırılar üzerinden gelmeye devam edecekler. Son çırpınış ve saldırıları! Bir daha gelmeye cüret dahi edemeyecekler!

Uyutulan ve uyuşturulan DEV uyanmış; Tarihi Kadim Devlet Kodlarına dönmüştür!

Bu asil milletin metanetini kırmaya ve manevi duyarlılığını test etmeye devam edecekler! Kıramayacaklar! Başaramayacaklar! Fakat çok CANIMIZ yanacak! Dün olduğu gibi çok CANLARIMIZ da gidecek!

Her geldiklerinde budadılar fakat her defasında daha GÜÇLÜ bir şekilde, Küllerimizden ve KÖKLERİMİZDEN YENİDEN Doğduk! Bu defa Daha güçlü bir şekilde Ayağa kalkacağız!

Deprem! Yalan – Dolan ve Dezenformasyon!

Küresel ve emperyalist güçler ya da küresel şeytani akıl denilince; sadece top – tüfek – tank – asker ve ordu geliyorsa, aklımıza ya da düşünce sistematiğimize, birileri format atmış demektir! Yanılıyoruz!

Küresel ve emperyalist güçler ya da şeytani akıl her ülkede; çıkarları çerçevesinde, hedeflerine hizmet eden; işbirlikçi ve taşeron; Dergisi, Gazetesi, Milletvekili, Yazarı, Ekonomisti, Bürokratı, Partisi, Hukukçusu, Mühendisi, Doktoru, İmamı, Fahişesi, Eğitimcisi, Sanatçısı, Tarikatı, Cemaati, Sağcısı, Solcusu, Askeri ve STK’sı varıdır! Biz bunları yıllarca tanıyamadık! Bilemedik! Ve sürekli kaybettik!

Küresel ve emperyalist güçler ya da şeytani akıl operasyon yapacağı bir ülkede, işbirlikçi ve taşeronların hepsini birden harekete geçirir. Sokaklar karışır. Ülkede kaos hakim olur. Sonunda ya hükümet devrilir, ya darbe olur, ya da çıkarları çerçevesinde ülkeye yeniden reset atılıp yön çizilmeye çalışılır! Ya da büyük tasfiyeler gerçekleşir!

Küresel ve emperyalist güçler ya da şeytani akıl, deprem bahanesi ile içeride yıllardır besledikleri; işbirlikçi ve taşeron Dergi, Gazete, Yazar, Çizer, Ekonomist, Bürokrat, Hukukçu, Mühendis, Doktor, İmam, Eğitimci, Sanatçı, Tarikat, Cemaat, Sağcı, Solcu ve STK’ları, harekete geçirmiş, olabilir mi? Neden olmasın! Küresel ve işbirlikçi ekol temsilcileri, içeride halen çok etkin bir durumdalar!

Deprem olduğu andan itibaren toplumsal birliği ve milletin metanetini bozmaya yönelik, küresel işbirlikçi ve taşeronların üretmiş oldukları; yalan – dolan – provokasyon ve dezenformasyon içeren haber ve yazılara kabaca bir bakalım!

Deprem bölgesinde arama kurtarma çalışmaları yapılmıyor!
Malatya’da Kızılay Bölge Kan Merkezi tamamen yıkıldı!
Adana Havalimanı ikinci bir karara kadar uçuşları kapatıldı!
AFAD, akşam 8.5 şiddetinde deprem beklendiğini açıkladı!
Deprem sonrası Uşak’ta 100 liralık battaniye 250 lira oldu!
Afet bölgesinde arama kurtarmada TSK devreye girmedi!
Depremde hasar gören Mersin Şehir Hastanesi boşaltılıyor!
Deprem sonrası Atatürk Barajı’nda çatlaklar oluştu!
Afet bölgesine giden iş makineleri engelleniyor!
Depremde nükleer santral patladı!
Depremzede çocuğa şiddet uygulandı!
Depremzedeler çıkartılırken başka bir ekip gelip çıkarma işlemini yaptı!
AFAD’a, kişinin yaşadığına dair ihbar gelmedikçe arama kurtarma çalışması yapılmıyor!
Antakya’da cenazeler, isim yerine numara verilerek gömülüyor!
Deprem mağdurlarına yardım yapılmadan GBT yapılıyor!
Hatay’da çadırlar dağıtılmadı!
Hatay Barajı patladı!
Kapılar açıldı, Suriye’den yüz binlerce sığınmacı getiriliyor!
Deliller toplanmadan enkazlar kaldırılıyor!
Hatay’da ATM’ler yağmalanıyor!
İspanya ordusu İskenderun’da devriye görevi yapıyor!
Afet bölgesinde bir tane Diyanet görevlisi yok!
Cenazeler kimsesizler mezarlığına gömülüyor!
Yardım TIR’ları engelleniyor!
Refakat’ siz çocuklar cemaatlere veriliyor!
Hatay’da yabancılara mülk satılıyor!
Hatay’da salgın hastalık başladı, şehrin boşaltılması gerekiyor!
Enkaz altında kalanların bilekleri kesilip takıları çalınıyor!
Elbistan Belediye binası hasarlı olduğu için yıkıldı, resmi evraklar enkaz altında.

Buraya yazamadığımız daha neler var neler! Bir insan olarak, yazılan ve sosyal medyada dolaşan ifadeleri gördükçe, olamaz diyoruz! Devlet ve millet olarak, yıkılan binalarda, bir CAN derdinde iken, birileri de, devleti ve milleti, neler neler ile meşgul etmektedir! Peki, neden?

Yalan – dolan haber ve dezenformasyondan geçilemez bir durumda! Devlet ve yetkililer, bu vb. haberlere cevap vermekten ya da doğruları açıklamaktan iş yapamaz bir durumdadır! Peki, neden?

Anladık mı şimdi neler olduğunu! Anladık mı şimdi hedef başkacadır! Asil milletin milli birlik ve beraberliği kırmadan bu topraklarda hiç bir şey yapamazlar! Tek dertleri, milli birlik ve beraberlik ruhunu kırmak! Başaramayacaklar!

Türkiye, Meydan Muharebesi!

Küresel ve emperyalist güçler; özellikle Anadolu ve Mezopotamya bölgesinde, sinsi ve kirli bir hesabı bulunmaktadır! Bu bölgeyi denetim ve kontrolüne alan bir küresel güç, Dünyadaki hegemonya konumunu devam ettirebilir! Aksi halde küresel varlık noktasından geriye düşmek ve yok olmak durumunda kalacaktır!

Dünyanın enerji üssü ve enerji hatlarının da geçiş ve koridor merkezi bu bölgelerdir! Dönemin küresel ve emperyalist güçleri, İki yüz yıl önce, Osmanlı imparatorluğunu parça parça edebilmek için her türlü girişimde bulunmuştur!

İçerideki işbirlikçi ve taşeronlar maharetiyle, yüz yıl önce hedeflerine erişmiş, koca bir imparatorluk lime lime edilmiş, her lime de bir küresel gücün güncel konumuna göre sömürüsü ve denetimine verilmiştir! Milyonlarca İnsanın ölüm ve kanları üzerinden bir paylaşım ve bir sömürü düzeni!

Peki, günümüze geldiğimizde, farklı gelişmeler olmakta mıdır! Yüz yıl önceki küresel ve emperyalist güçler, çıkarları ve hegemonya varlıklarını koruyabilmek için bölgemize, özellikle de Doğu Akdeniz’e inmiştir!

On bin kilometre ötelerden buralara kadar bir küresel güç neden gelir? Bölgemizin refahı ve huzuru için değil tabii ki! Tek hedefleri; bölgenin ve bölge halklarının doğal hakkı yer altı ve yer üstü zenginlikleri, paylaşabilmek! Yüz yıl önce, işbirlikçiler üzerinden, geldiklerinde anlayamamış ve okuyamamıştık!

Türkler tarihte birçok devlet kurmuş asil bir millettir! Türklerin tarihi büyük ve kalıcı savaşlarla doludur! Dünya tarihinden Türkleri çıkardığınız vakit geriye hiçbir şey kalmayacaktır!

Malazgirt Meydan muharebesi; horasan erleri üzerinden Anadolu’ya keşif akınları düzenleyen Türklerin kalıcı olarak Anadolu’ya giriş yaptıkları ve yurt edindikleri bir savaştır!

Ankara Savaşı; İki büyük Türk beyinin karşı karşıya geldiği ve Beyazıt’ın Timur karşısındaki mağlubiyeti ile sona ermiştir!

Böylelikle, Anadolu’daki Osmanlı hakimiyeti on yıl kadar bozulmuş, Türk birliği gecikmiş, kişisel kompleksler, iki büyük Türk devletinin de büyük yanlışlar yapmasına sebep olmuştur.

İstanbul’un fethi, şüphesiz ki tüm dünya tarihini etkilemiş bir olaydır. Bir Çağı kapatmakla kalmayıp, bin yıllık Doğu Roma’yı tarihe gömen büyük bir savaştır.

Çanakkale ve Kurtuluş savaşları; asil millete asla esaret ve boyunduruk vurulamayacağını tescillemiştir! Asil millet, istikbal ve istiklaline aşkı ile dönemin yedi düveli ve paralı askerlerine karşılık BAĞIMSIZLIK ve KURTULUŞ mücadelesini vermiştir!

Küresel ve emperyalist güçler, Anadolu’yu Türklere yurt eden 1071 Malazgirt meydan muharebesi ve bir çağın kapandığı yeni bir çağın başladığı, Bizans – Roma İmparatorluğunun yıkıldığı, 1453 İstanbul’un fethini unutmaları ve halklarına da unutturmalarını beklemek, safdillik olacaktır!

Bugün; Bölgemiz ve sınırlarımızda, bir meydan savaşı verilmektedir. Türkiye, küresel güçlerin savaş meydanı konumundadır! Küresel ve emperyalist güçlerin Türkiye meydan muharebesi, on bir eylül tarihindeki simgesel ikiz kule saldırıları akabinde başlamıştır!

Türkiye meydan muharebesi, 15 Temmuz tarihindeki hain darbe ve işgal kalkışması ile devlet ve milleti, tamamen teslim almak suretiyle, bu dosya kapatılmak istenmiştir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milleti, tarihinden gelen kadim medeniyet, yirmi dört milyon kilometrekarelik gönül bağları ve mazlum milletlere karşı, adalet ve hakkaniyet ölçüsü olmadan, bir küresel güç bu bölgede kalıcı olarak barınamaz!

Sadece; tüm bölgeyi, yakar – yıkar – parçalar – sömürür ve insanlarını da öldürebilirler!

Türkiye, dünya küresel güç ve hegemonya tahterevallisinin dengesi, enerji rezervleri ve hatlarının geçiş noktası, merkezi bir konumdadır!

Türkiye tarafını belirlediği anda, hangi küresel gücün kazanacağı, diğerinin ise hegemonya konumunu da kaybedeceği bir meydan savaşı!

İçeride, işbirlikçiler ve etki ajanları maharetiyle, önceden olduğu gibi günlük, siyasi ve yerel magazinsel kısır çekişmelerle yormak ve boğmak istemekteler! Uyanık olalım! Bir ve Beraber olalım!

TÜRKİYE ve TÜRKLER olmadan, dünyada ve özellikle, bölgemizde, bir küresel güç, kesinlikle barınamaz, varlık gösteremez ve başarılı olamaz!

Anladık mı şimdi, küresel ve emperyalist güçlerin, Türkiye ya da Anadolu kara parçası üzerinden yürütülen, Dünya Meydan muharebesini!

Yeni Dünya Düzeni ya da DENGE çerçevesinde; Dünya küresel güç tahterevallisinin sıklet merkezi konumundaki Türkiye, safını ya da tarafını belirlediği anda, hangi küresel gücün kazanacağı, diğerinin ise hegemonya konumunu da kaybedeceği bir meydan savaşı icra edilmektedir!

Devlet ve Devlet Adamı!.

Şeyh Edebali, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey’e nasihatlerinde şöyle ifade buyurmaktadır! Ey Oğul! Şunu unutma! İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın! Zümrüt-ü Anka’nı iyi seç ki, Kaf Dağı sana yakın olsun!

Siyaset meydanlarda yapılır! Siyaset adamı ve özelliklede bir siyasi parti başkanı, karizmatik ve liderlik özellikleri olmalıdır!

Siyaset adamı, seçimi kazandıktan sonra siyasetçi kimliğini bir kenara bırakmalı ve devlet adamı olmalıdır! Aksi halde, bizim gibi ülkeler, yerinde saymaya ve patinaj yapmaya devam eder!

Devlet dediğimiz kurumda, birlik ve beraberlik adına, süreklilik esastır! Devletin bekası adına, değişmez kurallar bütünü vardır!

Her siyasi parti veya siyasetçiye göre, devletin değişmez kurallarında esneklik olamaz! Siyasetçi, devletin bekası ve milletin birliği adına bu kurallara uymak zorundadır!

Devlet ve millete hizmet etmesi için göreve başlayan, bu milletin vergileri ile maaş alan devletin tüm memurları; onun, bunun, şunun adamı veya şu siyasetçinin yakını ve kontrolünde gibi ifadelere şahit olmaktayız!

Devletin tüm memur kadrosu, birisi veya birilerinin yakını ve adamı, neden olmak zorundadır? Yoksa bu kişilerin maaşını ifade edildiği gibi adamı oldukları beyler mi ödemektedir?

Devletin memuru, kimsenin adamı olmak zorunda değildir! Devletin amiri de memuru da, devlet ve millet için çalışmak ve hizmet etmek zorundadır! Devletin memuru, kişi ya da belirli zümrelere hizmet etmesi için atanmamıştır!

Devlet memuru olup, aldığı maaşı beğenmeyen ve bu kadar maaşa ancak bu kadar çalışma zihniyetine de anlam veremiyorum! Aldığı maaşı beğenmiyor ve niteliklerine göre özel sektörde daha fazla maaş alabileceğine inanıyorsan, devleti neden meşgul edersiniz?

Devlet ve millete hizmet etmek için hem eğitim, hem ehliyet ve hem de liyakat sahibi gençler beklemektedir! Devleti ve milleti meşgul etmeyin! Boşaltın o makamları!

Devlet adamı; siyasetten geldiği gömleğini çıkaran ve devlet gömleğini giyen ve onun kurallarına uyandır!

Devlet adamı; görevine başlarken ettiği yemine sadık kalandır!

Devlet adamı; yasalara ve yargıya saygılı olandır!

Devlet adamı; yasal çerçevede uygun olan veya hak edilen fakat ahlaki ve insani olarak helal olmayan işlere de tevessül etmez!

Devlet adamı; her yasal hakkıl helal olmadığını da bilen kişidir!

Devlet adamı; devlet ve milleti yaşatmak için vardır!

Devlet adamı; devletten beslenen, semiren ve yaşayan değildir!

Devlet adamı; bir zümre veya gruba değil, sadece vatandaşa hizmet eder!

Devlet adamı; siyasi yandaş ve nepotizme hizmet etmez!

Devlet adamı; devletin memurunu sadece ehliyet ve liyakate göre atar, yandaş ve sadakate göre değil!

Devlet adamı; hak ve adalete dayanır, devletin tüm kanun ve kurallarına biat eder!

Devlet adamı; adaletin olmadığı yerde zulmün olacağını ve zulüm ile de abad olunmayacağını bilmelidir!

Devlet adamı; ilim, bilim, evrensel değerler ve devletin kuralları ile konuşur!

Devlet adamı; vicdana hitap eder, cüzdan ve dünyalık kişisel çıkarlar ile iştigal etmez!

Devlet adamı; kendini, devlet ve milletin hizmetine adar!

Devlet adamı;yaptığı işlerden kaynaklı, vatandaştan itaat ve minnet beklemez!

Devlet adamı; İnsanı Yaşat ki Devlet de Yaşasın ilke ve düsturu ile hareket eden bireydir!

Depremin Hatırlattıkları -2-


6 Şubat 2023 tarihinde, ülkemizde, On ilde depremi yaşayan tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimle! Depremde hayatını kaybedenlere, Allah rahmet eylesin! Depremde yaralı olarak kurtulanlara acil şifalar dilerim! Depremde yıkılan binalarda halen kurtulmayı bekleyen vatandaşlarımızın bir an önce sağlık ve sıhhat içinde sevdiklerine kavuşmalarını yüce Allah’tan dilerim!

Sonsuz Kudret Sahibi Allah, yar ve yardımcımız olsun! Akletmeyene, Allah ne yapabilir ki? Allah, kullarına, Akıl denen nimeti neden vermiştir! Aklı olan insan imtihan ve sorguya tabidir! Aklı olmayan insan, dünyada ve ahirette sorumlu değildir! Aklı olmayan insan ( meczup ) doğrudan cennete gidecektir! Aklını kullanmayan değil tabii ki! Bu durum ehlince malumdur! İnsan denen varlık, Akıl var ise her şeyden ama her fiil ve sözlerinden sorumludur!

Peki, Aklını kullanmayan ya da aklını sadece şer işlerde ve insanları kandırmak, kamu kaynaklarını çalmak ve dünyalık makam, mevki, kadın, para, güç, iktidar ve hırs peşinde koşanlara, neler demeli? Bundan dolayı bir sorumluluk var mıdır?! Yoksa herkesin yaptığı yanına kar kalacak mıdır? Dünya hayatı sadece bir imtihan yeri olduğuna göre! Burada ne yapıyorsak, hem dünyada ve hem de ahirette sadece bunların karşılığını bulacak! Allah, arızı ve semavi afetlerden muhafaza eylesin!

Sonsuz Kudret sahibi yüce Allah, Zilzal suresinde kabaca nelerden bahsediyor! Kıyamet kopması sırasındaki şiddetli yer sarsıntısının ardından yaşanacak olan sıkıntı ve dehşet verici haller anlatılmaktadır! Çünkü kıyamet sarsıntısı gerçekten çok büyük bir olaydır, ayetinde, yerin ağırlıklarını dışarı atması, ifadesi birkaç türlü yorumlanmıştır! a-) İçindeki hazineleri dışarı çıkarması! b-) Kabirlerdeki ölülerin dirilip dışarı çıkması! c-) Yer altındaki madenler, gazlar ve lavların dışarı çıkması! Yer kürede meydana gelen bu dehşet verici olayları gören insan; Ne oluyor, bu yere, diyerek korku ve şaşkınlığını ifade eder!

O gün yer, Rabbinin ona vahiy ettiği şekilde bütün haberlerini anlatır, mealindeki ayetler; Allah, yere bir çeşit konuşma ve anlatma yeteneği verir, o da üzerinde olup bitenleri ve kimin neler yaptığını açık açık anlatır! Önemli olan arzın gerçek anlamda konuşup konuşmaması değil, dünya hayatının bittiği ve herkesin neler yaptığını açık açık ortaya koyması ve artık bundan sonra hiçbir şeyin saklı ve gizli kalmayacak olmasıdır!

Yüce Allah, bu ayeti kerime de; İnsanların yapmış olduğu gizli ve saklı her şeyin bir gün açığa çıkacağını, gerçeklerin böyle bir özelliğinin olduğunu dikkate almak sureti ile sadece iyi insan olmak yolunda bir hayat yaşamaları tavsiye edilmektedir!

Zilzal Suresinin meali şöyledir! 1-) Yerin o zelzelesi. Yerin hareketi, dediğimiz zangır zangır sarsıntısıdır! 2-) Yerin ağırlıklarını çıkardığı zaman! 3-) O sarsıntı ve çıkarma olduğu ve insan, buna ne oluyor? Dediği zaman! Böyle denilmesi, korkunun büyüklüğünü tasvir içindir. Yani o zelzele ve çıkarmayı gören her insan, dehşetin büyüklüğünden şaşırarak, Bu yere ne oluyor? Nedir bu hal? diye şaşkınlık ve telaşa düştüğü o sıkıntılı zaman! 4 / 5-) Yani olaylar olduğu gün, yer bütün haberlerini bildirir ve havadislerini hal ile ve sözlü olarak haber verip anlatır! Çünkü Rabbin yere, vahiy etmiştir! Haber vermesini süratle emir ve telkin etmiştir, o da haberleri söyler ve anlatır! 6-) O gün insanlar bölük bölük, çeşitli durumda ortaya çıkacaklardır! Kimisi yüz aklığı ile ve kimisi yüz karasıyla, kimisi selametle, kimisi korkular ve dehşetler içinde, kimisi binitli ve kimisi yaya, kimisi serbest ve kimisi zincirlerle bağlı, hasılı kimisi mesut ve kimisi bedbaht bir şekilde! 7 / 8 -) Amelleri kendilerine gösterilmek için! Ki hayır veya şer her ne işlemişlerse ona göre cezasını almak üzere amellerini hakkı ile görsünler, defterleriyle, ölçüleriyle hesaplarına vakıf olsunlar!

Depremin Hatırlattıkları!.


6 Şubat 2023 tarihinde, Kahramanmaraş il merkezli ve civar illerde meydana gelen depremde, hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabrı cemil ve yaralılara da acil şifalar dilerim!

Deprem akabinde, Devlet olmanın gereği, tüm imkanlarını seferber etmiş, vatandaşların dertleri ile hem dert olmuş ve depremde zarar gören beldelere anında erişmiştir!

Eskiler ne güzel ifade buyurmuş! Üzüntü, Dert ve Keder, paylaştıkça azalır! Mutluluk, Sevgi ve Sevinçler ise paylaştıkça çoğalır! Tabii ki böyle bir doğal afetin olmasını kimse arzu etmez!

İnsanoğlu yaratılış gereği, başına gelebilecek, tüm semavi ve arazı afetlere karşı, iman ve aklın gereği olarak, dikkatli olmak ve tedbir almak zorundadır!

Peki, deprem ya da fay nedir? Fay kırılması ne demektir? Yerkabuğundaki çeşitli ölçekteki kayma yüzeyleri, üzerinde deprem olan ve hareket eden iki levha ya da levha’cık arasındaki ara yüzey FAY olarak adlandırılır!

Tarihsel dönemde deprem oluşturmuş, tüm faylar diri fay olarak isimlendirilir! 2 milyon yıldan daha yaşlı olmayan, kesen faylar, ötelenmiş genç akarsu yatakları, ötelenmiş akarsu ve deniz şekiller, basınç sırtı ya da çöküntü gölcükleri ve uzamış sırtlar gibi genç morfolojik şekiller oluşturmuş faylar, diri faylar, olarak ifade edilmektedir!

Türkiye’deki deprem kuşakları ve hangi ilerimizi kapsadığı ise şöyledir! Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı; Van Gölü’nün kuzeyinden itibaren Erzincan, Tokat, Amasya, Gerede, Bolu, Adapazarı, İzmit Körfezi ve Marmara Denizi’nden, Saroz Körfezi’ne kadar uzanır. Bu kuşağa Kuzey Anadolu Fay Hattı da denir! Ülkemizde depremlerin en çok görüldüğü kuşak burasıdır. İzmit, Adapazarı, Düzce, Bolu, Çankırı, Niksar, Erbaa, Erzincan, Erzurum, Pasinler bu kuşak üzerinde yer alır! Güney Doğu Anadolu Deprem Kuşağı; Van Gölü çevresinden başlayarak Güneydoğu Torosları takip eder ve İskenderun Körfezi’ne kadar uzanır. Muş, Varto, Elazığ, Malatya, Elbistan, Kahramanmaraş, Adana, İskenderun bu kuşak üzerinde yer alır! Batı Anadolu Deprem Kuşağı; Ege Bölgesi’nde yer alan çöküntü alanlarını kaplayan bu kuşak, Bakırçay, Gediz, Büyük Menderes ve Küçük Menderes ovaları ile Burdur, Uşak, Kütahya civarını içine alır. Deprem Riski Az Olan Bölgeler; Bu üç fay kuşağının dışında kalan Tuz Gölü ve Konya çevresi, Antalya – Mersin arası, Ergene Havzası, Ş.Urfa ve Mardin çevresi deprem tehlikelerinin az olduğu yerlerdir!

Afet ve acil durumlara müdahalede Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) dönemi; Ülkemizde yaşanabilecek her tür ve ölçekteki sıkıntılarda etkin müdahale için görev alacak, kamu kurumları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve gerçek kişileri kapsıyor! Entegre planlama yaklaşımı ve modüler yapısıyla afet sırasındaki operasyon risklerini en aza indirecek bir sistem! Bu sistemde, daha kısa zamanda, daha geniş alanda ve daha çok hayat kurtarılmasını! Kaynakların etkin kullanımı ile müdahale çalışmaları hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesini! Ekonomik ve sosyal kayıpların en aza indirilmesini! Kesintiye uğrayan yaşam faaliyetleri en kısa sürede normale dönecek hale gelmesi planlanmaktadır! Türkiye Afet Müdahale Planı ile Devletin çok kısa bir sürede organize olduğunu, bir kriz ve kaosa da sebebiyet vermeden çözüm yolunda hızlı bir şekilde adım attığına şahit olduk!

İnsan olarak başımıza gelebilecek semavi ve arazı afetlere karşı dikkatli olmak, önlem ve tedbir almak, tevekkül dediğimiz böyle bir şeydir! Tedbir almadan, tevekkül olmaz! Tevekkül, tüm insanı önlem ve tedbirleri aldıktan sonra, imanın gereği, daha sonra da yüce makama teslimiyettir!

Eskilerin ifadesi ile; Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra da Allaha teslim ol! Tevekkül, Allah’a teslim olmak ve güvenmektir! Tevekkül, önlem almaya asla mani değildir! Bize akıl veren, aklımızı kullanmadan ve üzerimize düşeni yapmadan, her şeyi Allah’a ısmarlamak, tevekkül değil, kuru bir ahmaklıktır! Gerçek tevekkül, insani olarak üzerimize düşeni yaptıktan sonra, gerisini Allah’a havale etmek ve sonucun iyi olmasını da Allah’tan ümit etmektir!

Depremin zararlarını en aza indirebilmek için insani olarak alabileceğimiz bazı tedbir ve önlemleri de şu şekilde sıralayabiliriz! Yerleşim alanlarını, kırıklar ve fay, hattından uzak ve sağlam zeminler üzerinde kurmalı! Alüvyal dolgulu ve gevşek yapılı zeminlere yerleşim yapılmamalı! Depremi önceden haber verebilen sistem ve yöntemler geliştirilmeli! Binaların yapı malzemesi ve yapı tekniği depreme dayanıklı olmalı! Vatandaşlar deprem konusunda duyarlı hale gelmeli ve eğitilmelidir!

Ülke olarak, Deprem gerçeğine göre yaşamak zorundayız! Yani depreme karşı önceden önlem ve tedbir almak adına, dere yatağına bina yapılmamalı! Binalar depreme dayanıklı ve malzemeleri de deprem yönetmeliğine uygun ve kaliteli olmalı! İskan noktasından sıkıntılı olan binalara yandaş mantığı ile oturma izni belediyeler tarafından verilmemeli! Yasa, kanun ve yönetmeliklere uygun olmayan binalar acilen yıkılmalı! Belediyeler ve yapı denetim firmalarında, yasa, kanun ve yönetmeliklere aykırı davranan ve bunları da görmezden gelmek sureti ile, can ve mal kaybına sebebiyet veren, böyle sorunlu binalara da iskan veren firma, kişi ve memur hakkında adli işlem başlatılmalı! İnsan hayatı, bu kadar ucuz olmamalı, diye düşünüyorum!

Toplumsal Dönüşüm ve Siyasi Değişim!.

İnsan; doğanın bir parçası; Ailenin, çevrenin, toplumun kurucu ve devam ettirici unsurudur! İnsan denilen varlık, tutum, davranış ve eylemlerinden oluşur!

Maddi ve manevi varlığı, çevre ve toplumsal ilişkileri, sürekli etkileşim ve iletişim ile insan bir bütündür!

Her şeyin kaynağı, insanın manevi varlığı ve zekâsıdır! İnsanın manevi varlığı, iman ve ilimle; zekâsı, bilgi ve deneyimle gelişir!

İnsanın çevre ve toplumsal ilişkileri, etkileşimleri, genellikle yaşadığı ortamın, tarihi ve kültürel değerleri, gelenek, örf ve adetler, iktisadi hayat ve hukuk düzeninin etkisi altındadır!
 
İnsanlar toplum halinde yaşar! Bu doğal ve zorunlu bir hayat biçimidir! Toplumlar varlıklarını koruyabilmek için siyasi, ekonomik, sosyal, iktisadi, kültürel ve teknolojik hayatlarını örgütlendirmek ihtiyacı hisseder!

Örgütlenme, toplum içinde çeşitli kuruluşları meydana getirir! İnsanoğlu, bu kuruluşlar içinde doğal olarak yer alır veya bu kuruluşlara katılır!
 

Toplumlar canlı birer organizma gibi sürekli dönüşür ve  değişir! Değişimin hızı, toplumdan topluma değişiklik gösterir! Geleneksel toplumlar daha yavaş, endüstriyel toplumlar    daha hızlı değişir!  

Değişmeyen hiçbir toplum yoktur! Değişim, toplumsal bazı sorunlara çözüm getirirken, beraberinde bazı sorunlar da getirebilir.
 
Bir toplumun kültürü; toplumun aynası olarak kabul edilir. Kültür zamanla değişim gösterir. Toplumdaki bireylerin tutum – davranış ve düşüncelerinde, meydana gelen farklılaşmalar, toplumsal değişime yol açar. Bu değişim; insan, toplum ve onun oluşturduğu kültüre yansır.

İnsanlar arasındaki ilişki biçimini belirleyen önemli faktörlerden birisi de ekonomidir. Gerek ülke içerisinde, gerekse de ülke dışında gelişen ekonomik değişim, bu değişimlerin etki ettiği toplumlardaki yapı ve kurumları da değiştirir.

Yerleşik insan ilişkileri ve davranış kalıpları arasında ki farklılaşmayı toplumsal değişim olarak açıklayabiliriz!

Toplumsal Değişim; fiziksel çevre, sosyal, ekonomik, kültürel, teknolojik, iletişim ve diğer faktörleri etkisi olduğunu sıralayabiliriz!

Toplumsal yapının unsurları ya da tümünün zaman sürecinde bir durumdan bir başka duruma geçişine, toplumsal değişim denir!

Toplumsal Değişim; bir toplumun, yapısal, kültürel, sosyal, ekonomik, kurumsal ve davranışsal farklılaşmasıdır!

Toplumsal değişimin sebebi, insanlığın bilgi ve deneyim birikiminin artması ve savaşlar veya doğal felaketlerden sonra yaşanan bir yıkım da olabilir!

Değişimin amacı ve yönünün bilinçli ve planlanarak gerçekleştirilmesi, müdahale yoluyla toplumsal değişim olarak açıklanır!

Değişim, halkın istek ve gereksinimlerine göre ikna ve siyaset yoluyla gerçekleşmesi, demokratik değişim olarak açıklanır!

Tam da bu nokta da, bizim gibi ülkelerde, Kadim Devlet Aklı devreye girer! Beş bin yıllık bir Devlet geleneğinde, Devlet Aklı, yok mu diyeceğiz?! Tüm olay – olgu, dönüşüm ve değişimin hem planlayıcısı ve hem de yürütücüsü olarak bizzat içindedir!

Aksi halde, başkalarının bizim için hazırlamış oldukları plan ve değişimin bir parçası oluruz! Ya da şöyle ifade edebiliriz! Küresel EKOL temsilcleri maharetiyle, yerlli ve milli müdahalenin olmadığı, küresel bir plan ve değişim!

Değişim, direnenlere karşı zor kullanılarak, yukarıdan aşağıya gerçekleşmesi, baskı yoluyla değişim olarak ifade edilmektedir!.

Değişim ve Gelişim, birbirini etkiler ve takip eder! Değişime direnmek, gelişim ve kalkınmayı etkiler!

Değişim; ancak iç dinamikler ile olduğu takdirde, Gelişme ve Kalkınma gerçekleşebilir! Başka türlü bir Kalkınma olamaz1 Sadece emek ve enerji israfı olur!

Panik ile Gelen ZOMBİ İnsanlık!

Korku ve panik karşısında, bir insani duygu da ümit etmek ve ümitli olmaktır! İman ehli insan, korku ile ümit arasında bulunur! Ümitsizlik ise imanı bir hastalıktır!

Havf, korku, reca ise ümit demektir! Kuranı Kerim ve Hadisi şeriflerde korku ve ümit arasında bulunmaya teşvik ve tavsiye eden, hükümler vardır!

Yeryüzünde TANRICILIK oynayanlar ve TANRI olabilmek adına, dünya insanlığını da ZOMBİ bir duruma düşürebilmek için virüs veya başkaca şeyler üretmekle KORKU salmak suretiyle her yolu denemektedir! Neden acaba?


Havf, korku, gelecekle ilgilidir! İnsan, başına ya hoşlanmadığı bir şeyin gelmesinden, ya da arzu ettiği bir şeyi elde edememekten korkar! Reca, ileride meydana gelmesi arzu edilen bir şeye kalbin duyduğu ilgidir!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Zümer suresi 53. Ayeti kerimede şöyle buyuruyor! De ki: Ey nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz! Şüphe yok ki, Allah, şirk hariç, bütün günahları bağışlar. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir!

Ey Yüce Peygamber! Mümin kullara de ki: Allah sizi müjdelemek istiyor! Ey nefisleri üzerine israfta ve zulümde bulunmuş, bir takım günahları işlemiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ve sizi mağfiretine kavuşturmasından ümitsizliğe düşmeyin ve asla ümidinizi kesmeyiniz! Çünkü Allah’ın rahmetinden ümitsizlik insanı imansızlığa sevk edebilir!

Şüphe yok ki, Yüce Allah, şirkten kaçınan kullarına, diğer günahlarını dilerse hepsini bağışlar, onları örter ve onlar ile hesaba çekmez! Kendi kusurunu bilip de tövbe eden ve af dileyen, Yüce zatına sığınan herhangi bir kulunu, dilerse af ve mağfiret eder!

Ve o müminler, öyle kimselerdir ki: Allah’a korku ve ümit ile dua ederler! Hem Yüce Allah’ın azabından korkarlar, hem de onun rahmetini ve şefkatini düşünerek ümitli bulunurlar! Ve kendilerini verdiğimiz şeylerden de, ihtiyaç sahiplerine, fakirlere ve zayıflara infakta bulunur!

İsraf ve cimrilikten de kaçınarak Allah rızası için mallarını güzelce harcarlar! Sonsuz Rezzak olan Allah’a itimat ederek mali ibadette, infakta bulunmaktan geri durmazlar!

Peygamber Efendimiz (s.a.s); Müminler, Allah’ın azabının miktarını bilselerdi, hiç biri Cennet`i ümit etmezdi! Kâfirler de Allah’ın rahmetinin ne kadar geniş ve çok olduğunu bilselerdi hiç biri Allah’ın rahmetinden ümit kesmez, buyurmaktadır!

İnsana yakışan, her daim, Sonsuz Kudret, Rahmet ve Hikmet Sahibi Yüce Allah’a sığınmalı, hayatının her bir anında da korku ve ümit halinde olmalıdır!

Peki, kim veya kimler, dünya insanlığını korku ve paniklemeye sevk etmektedir? Yeryüzünde tanrıcılık oynamaya kalkışanların, sinsi plan ve kirli hesapları nelerdir?

Yeni dönemde insanlığı, nasıl bir dünya düzeni beklemektedir?

Türk Devleti ve Kadim Türk Devlet Aklının insanlık adına, tüm bu küresel sinsi ve kirli planlara karşılık bir hesabı var mıdır? Ya da olmalı mıdır?

Dünya insanlığının vicdanı konumundaki, bir devlet ve milletin elbette ki karşı planları olacaktır!
Dünya insanlığı; Türk’ün insanı yaşat ki, devlet yaşasın felsefesi ve medeniyet değerlerine, muhtaç bir durumdadır!

Dünya insanlığının vicdanı konumunda ki; Türk Milletinin barış ve huzur adına; tarihi, kültürel, insani, coğrafi, sosyal, devlet aklı ve sorumlulukları vardır! Türk; Adalet ve Hakikat namına Seyfullah olduğuna göre!