PART TIME / Yarı Zamanlı, Rektörlük yapılan bir Üniversite’de, NELER OLUR?

Kafir – Küffar; kavram olarak, Hakikat ve Gerçekler, ortaya çıkmasın ve başkaları da duymasın diye üzerini örten kişi, demektir!

HAKİKAT ve GERÇEKLERİN bir gün ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır! Ne zamana ve nereye kadar, Hakikat ve Gerçeklerin üzerini öretebilir ya da SAKLAYABİLİRSİNİZ?

Mutlaka ama mutlaka bir gün, GERÇEKLER ve HAKİKAT, kendisini haykıracaktır! Hem de; Saklamaya, örtmeye, kapatmaya ve gizlemeye çalışanlara rağmen!

Geçtiğimiz günlerde, Konya’daki bir Devlet Üniversitesinde, hem de bir yüksek öğretim kurumunda, istenmeyen bir olaya şahit olduk! Ümit ederiz ki; böyle olaylar bir daha yaşanmasın!

Peki, yaşanmış bir olayı, birileri, neden basite indirgemeye çalışıyor? Hem de sıradan bir AŞK ya da PLATONİK AŞIK hikayesi gibi! Hadi Oradan! Birileri, Aklımız ile Alay eder gibi!

Peki, Üniversite’de, bu vb. başkaca olaylar olmakta mıdır? Başkaca olaylar, Üniversite ve Fakülte yönetimleri tarafından, saklanmış, gizlenmiş ya da üzeri örtülmüş olabilir mi?!

  • 2024 yılı Aralık Ayının son günlerinde; Konya’daki bir Devlet Üniversitesinde, bir Araştırma Görevlisi, genç akademisyenin vefatı, üniversite camiasını yasa boğmuştur! Allah Rahmet eylesin!
  • Üniversite Yönetimi; resmi sosyal medya hesabından yayımladığı taziye mesajında; Üniversitemiz, Araştırma Görevlisi … vefat etmiştir! Merhumeye Allah’tan rahmet; kederli ailesine, mesai arkadaşlarına ve yakınlarına baş sağlığı dileriz!

Peki, Araştırma Görevlisi, neden ve nasıl vefat etmiştir? Kayıtlara, eski sevgili bilmem neyi olarak mı geçirilmiştir?!

Araştırma Görevlisine, Fakülte yönetimi tarafından, mobbing ya da başkaca insan ONUR ve HAYSİYETİNE yakışmayacak, tutum ve tavır sergileyen olmuş mudur?

Peki, hayatının baharında bir araştırma görevlisine, İnsan, ONUR ve HAYSİYETİNİ kırıcı ve rencide edici bir şekilde, hayata küsecek boyutta, MOBBİNG uygulanmış olabilir mi?!

  • Üniversitelerde isimlerinin başında kocaman kocaman unvan yazan beyler, araştırma görevlilerine, bir ERGEN edası ile efelenmekte midir?
  • Peki, ERGEN edasında ki ZALİMLERDEN, yasa ve yönetmeliklerin geçersiz olduğu kurumlarda, ezilmekten – aşağılanmaktan, yok sayılmaktan, insan onur ve haysiyetine, hakarete maruz kalmaktan kim ya da kimler koruyacaktır?
  • Yoksa üniversitelerde ki; tüm KUZULAR, KURTLARA mı teslim edilmiştir? KURT, KUZULARI yemek için mutlaka bir bahane üretecektir!

Üniversite Yönetimi gereğini neden yapmamıştır? Konuyu neden soruşturmaya gerek görmeden, üzerini örtmüş ya da kapatmıştır?

  • Burada da, eski sevgili hikaye ve uydurmacası ile dosya tozlu raflarda yerini mi almıştır? Peki, üzeri örtülen, kapatılan ya da tozlu raflara kaldırılan başkaca sansasyonel olaylar var mıdır?

Hayatının baharında bir genç, kayıtlara geçecek boyutta sağlık ve psikolojik sorunu olmamasına rağmen, neden, kutsal cana … ?

  • Üniversite bünyesinde, ETİK Değerler ve Ahlaka mugayir, vuku bulan ve kamuoyuna yansımayan – yansıtılmayan ve yönetim tarafından üzeri örtülen, hayata küstürülen – mağdur edilen öğrenci ve araştırma görevlileri, var mıdır?
  • Üniversite bünyesinde, ETİK Değerler ve Ahlaka mugayir vuku bulan ve kamuoyuna yansımayan – yansıtılmayan ve yönetim tarafından üzeri örtülen, daha başkaca sansasyonel olaylar, var mıdır? Peki, NEDEN?

Mesela, Yüksek Lisans TEZ çalışması, çalınan ve başka bir isim ile YÖK sisteme yüklenen ve mağdur edilen öğrenciler, var mıdır?

  • Ne zamana ve nereye kadar, ZULUM ve pislikleri örtmeye, kapatmaya ve gizlemeye devam edeceksiniz?
  • BEYLER! Zulüm ile ABAD olamazsınız! KAFİR olmak ile de bir yere varamazsınız!

PART TİME / Yarı Zamanlı, REKTÖRLÜK yapılan bir Üniversite de; SORUNLAR – PİSLİKLER – ZULÜMLER; HALININ altına süpürülmeye devam edecektir!

PART TİME / Yarı Zamanlı, REKTÖRLÜK yapılan bir Üniversite de; Yönetim; Fakültelerde, NELER olduğu ya da NELER döndüğünden HABERDAR olabilir mi?

PART TİME / Yarı Zamanlı, REKTÖRLÜK yapılan bir Üniversite de; Fakülte yönetimleri, kafasına göre, DÖNER SERMAYE alabilmek için BÖLÜM veya BİRİM kuracaktır!

PART TİME / Yarı Zamanlı, REKTÖRLÜK yapılan bir Üniversite de; Fakülte yönetimleri, kafasına göre, DÖNER SERMAYE alabilmek için UZMANLIK ALANI olmamasına rağmen, DANIŞMANLIK veya PSİKOTERAPİ nam altında her şeyi yapacaktır!

PART TİME / Yarı Zamanlı, REKTÖRLÜK yapılan bir Üniversite de; Fakülte yönetimleri; babasının ÇİFTLİĞİ ya da babalarından MİRAS gibi yönetmeye devam edecektir!

PART TİME / Yarı Zamanlı, REKTÖRLÜK yapılan bir Üniversite de; Fakülte Yönetimleri, kurumda bir MAFYA düzeni kuracak, öğrenci ve diğer çalışanlara da, DEREBEYİ gibi davranacaktır!

PART TİME / Yarı Zamanlı, REKTÖRLÜK yapılan bir Üniversite de; Yönetim ÜÇ MAYMUNU oynamak suretiyle; isminin başında kocaman kocaman unvan bulunan, ehliyetsiz – liyakatsiz ve kifayetsiz muhteris; ERGEN tavırlar sergileyen beylerin Zulüm ve Pisliklerinden bihaber bir durumda olacaktır!

1 -) 20 Şubat 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Platonik AŞK mı?! Gerçeklerin Üstünü SONSUZA Kadar Kapatamazsınız!

https://ahmetunver.com.tr/2025/02/20/gerceklerin-ustunu-sonsuza-kadar-kapatamazsiniz/

2 -) 1 Ağustos 2024 tarihli KÖŞE YAZIM; Bir Üniversiteye REKTÖR Olmak!

https://ahmetunver.com.tr/2024/08/01/bir-universiteye-rektor-olmak/

3 -) 25 Ağustos 2024 tarihli KÖŞE YAZIM; Bir Üniversiteye, Nasıl bir Kişi REKTÖR Olarak Atanmamalı?

https://ahmetunver.com.tr/2024/08/25/bir-universiteye-nasil-bir-kisi-rektor-olarak-atanmamali/

Platonik AŞK mı?! Gerçeklerin Üstünü SONSUZA Kadar Kapatamazsınız!

Geçtiğimiz günlerde, Konya’daki bir Devlet Üniversitesinde, hem de bir eğitim yuvasında, istenmeyen bir olaya şahit olduk! Allah korusun! Böyle olaylar bir daha yaşanmasın!

Böyle olaylar bir daha yaşanmasın derken, insan denilen varlığa verilen AKIL ve VİCDANI, HAYR yolunda kullanabilirse! ŞER için, KÖTÜLÜK için, HARAM DÜNYALIKLAR peşinde koşmakla kullanırsa, her şey olabilir!

Devletini, Milletini ve Devletin Kurumlarını seven, Devlet ve Millet için çalışan herkesi takdir eden; duyarlı bir vatandaş, İletişim Uzmanı ve Gazeteci olarak, aşağıdaki sorularımıza, KAMUOYU adına, etkili ve yetkili makamlardan cevap isteme hakkımız olduğunu, düşünüyorum!

Konya’daki Üniversiteler; Ulusal bazda, ya Cinayet ya da AŞK Haberleri ile GÜNDEM olmaktadır! NEDEN?

Konya’daki Üniversitelerin, Ulusal bazda; Araştırma – Geliştirme ve BİLİME katkılarından dolayı bir HABERİ duyan, var mıdır?

Akademisyen olmanın gereğini yapan, Devlet ve Millet adına; araştırma – geliştirme ve bilime katkısı veren, her bireyi takdir ederiz!

Konya’daki Üniversiteler; Ulusal da, CİNAYET ile gündeme gelmesinden kaynaklı, Üniversitenin MARKA DEĞERİ ve MARKA İTİBARI nerelerdedir?!

Üniversite Yönetimlerinin bu konuda bir derdi ve kaygısı var mıdır? Yoksa FİL DİŞİ KULELERDE, günlerini gün etmek, daha ÇOK PARA Kazanmak, DÖNER SERMAYE almak ve dedikodu üretmek peşindeler mi?

PART TİME / YARI ZAMANLI REKTÖRLÜK yapılan bir Üniversite de; SORUNLAR, HALININ altına ne zamana kadar süpürülebilir?

PART TİME / YARI ZAMANLI bir REKTÖRLÜK yapılan bir Üniversite de; Yönetim; Fakültelerde, NELER olduğu ya da NELER döndürüldüğünden HABERDAR olabilir mi?

PART TİME / YARI ZAMANLI REKTÖRÜLÜK yapılan bir Üniversite de; FAKÜLTE Yönetimleri, babalarının Çiftliği gibi bir MAFYA düzeni kuracak ve DEREBEYİ gibi davranacaktır!

PART TİME / YARI ZAMANLI bir Üniversite Rektörü; Fakülte Dekan ve Birim Müdürleri ile hangi konuları ve ne kadar sıklıkla istişare edebilir?

Peki, Üniversite Yönetimi ile İstişare edilmeyen ve konuşulmayan sorunlar, YIĞILMAK ya da HALININ altına süpürülmek suretiyle ne hale gelecektir?

PART TİME / YARI ZAMANLI bir Üniversite Rektörü ile Fakülte Dekan ve Birim Müdürleri, kurumsal ya da kişisel konuları GÖRÜŞMEYE Vakit bulabilir mi?

PART TİME/ YARI ZAMANLI bir Üniversite Rektörü; Cumhurbaşkanı ve YÖK onayı olmadan DEKANLIK kurabilir mi? Kurabilirse, Fakülte Yönetimleri de, DÖNER SERMAYE alabilmek için BÖLÜM ya da BİRİM kuracaktır!

DÖNER SERMAYE alabilmek için izinsiz BÖLÜM kurmayı talep eden Fakülte Yönetimi, eski yönetim tarafından RED cevabı almasına rağmen, yeni yönetim, bu konuları NEDEN görmezden gelmiştir?

Peki, Kurumlar; kurumların başına atanmış; MÜDÜR – DEKAN ya da REKTÖR’ÜN babasının ÇİFTLİĞİ ya da babalarından MİRAS gibi yönetirse, kurumda NELER olur?

YÖNETİCİ; Kurum içinde, bir OLAY olmadan, iç istihbarı Bilgi ve Öngörü ile ÖNLEM ve TEDBİR alan kişi demektir! Önlem ve TEDBİR alınmaz ise doğal olarak, kişisel ya da başkaca PATLAMA olacaktır!

Basiretli bir YÖNETİCİ ve LİDER; kurumda büyük bir OLAY olduktan sonra olay mahalline koşan kişi değildir! Olaylar, çözülemez bir raddeye gelmeden önce, Önlem ve Tedbir alan birey demektir!

Bugün öğrenci akademisyen arasında! Yarın da, dün olduğu gibi Akademisyen ve Akademisyen arasında böyle olaylar vuku bulabilir mi? Sadece soruyorum!

Peki, Üniversiteler de; Akademisyenler; Ülke ve Şehirlerin kalkınması adına; Araştırma – Geliştirme ve BİLİM üretmeye zaman bulamayınca, RAYTİNG bol FİLM mi üretiyor?

Bir Üniversite REKTÖRÜ; istenmeyen ve yaşanmış bir OLAY ile ilgili olarak; HAKİKAT – GERÇEKLER ortaya çıkmasın ve yazılmasın diye, BASIN – MEDYA kurumlarını neden arar?

  • HAKİKAT ve GERÇEKLERİN bir Gün ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır! Ne zamana kadar Gerçeklerin üzerini öretebilir ya da SAKLAYABİLİRSİNİZ?

Peki, yaşanmış olan bir olayı, birileri, neden basite indirgemeye çalışıyor? Neymiş Efendim! Sıradan bir AŞK ya da PLATONİK AŞIK hikayesiymiş! Hadi Oradan!

Neymiş Efendim! Sıradan bir AŞK ve Platonik AŞK hikayesiymiş! Hem de karşılığı olmayan, olma ihtimali dahi sıfırın altında, Akademisyen ve Öğrenci arasında, öyle mi?!

  • Peki, sıradan bir AŞK ya da PLATONİK bir AŞK hikayesinden dem vuruluyorsa; MAŞUK, yıllarca, AŞIKINA, Uzmanlık alanı olmamasına rağmen; RUHSATSIZ ve YETKİSİZ bir şekilde; DEKAN bilgisi dahilinde, hem PARA karşılığı ve hem de devletin vermiş olduğu MAKAM Odasında; NEDEN, PSİKO TERAPİ yapmıştır!
  • MAŞUK, Fakülte Yönetiminim izni ve bilgisi çerçevesinde; AŞIKINI, kurtarmaya mı çalışmıştır? Yoksa PARASNI söğüşlemeye mi çalışmıştır? Hangisi?
  • Bir İnsan, bir akademisyen ve bir yönetici olarak, yıllarca PARA karşılığında, DEKAN Bilgisi dahilinde, PSİKO TERAPİ yapılmasına, olaydan bir kaç gün önce; AŞIK MAŞUKUNA psikolojik olarak ZOR durumda olduğu ve yalvarmasına rağmen, NEDEN duymazdan gelinmiş ve muhatap alınmamıştır?
  • Bir İnsan ve bir öğrenciye, yıllarca PARA Karşılığında PSİKO TERAPİ yapılmasına rağmen; son dönemde, Fakülte Yönetimi tarafından; YOK SAYILMAYA, GÖRMEZDEN Gelinmeye, Aşağılanmaya ve Ötelenmeye, NEDEN çalışılmıştır?
  • Peki, MAŞUK, DEKAN bilgisi dahilinde, PARA Karşılığında, PsikoTerapi nam altında, kendisine PLATONİK AŞIK ettiği, başkaca öğrenciler ya da kurbanlar da, var mıdır?

Olay gümbür gümbür üzerlerine doğru gelmekte olduğunu fark eden Fakülte Yönetimi, Dekanlık odasına NEDEN saklanmış ve kapıları da kilitlemiştir? Orada bulunan diğer çalışma arkadaşlarını neden ateşin ortasında bırakmıştır?

  • Peki, PART TİME / YARI ZAMANLI bir Üniversite Rektörü ve Yönetimi olarak, herkesi ve BASINI susturduğunu, etkilediğinizi ve YALAN – YANLIŞ ve YANLI bilgi ile de yönlendirdiğinizi kabul edelim!
  • Maşeri Vicdanı da susturabilecek misiniz? ANNE, Vicdanını ne yapacaksınız?! ONU da susturacak ya da SATIN alabilecek misiniz?

1 -) 4 Ağustos 2024 tarihli KÖŞE YAZIM; Bir Üniversiteye REKTÖR Olmak!

Münih Güvenlik Konferansı!.

Münih Güvenlik Konferansı; 1963’ten beri, her yıl Şubat ayında, Almanya’nın Bavyera eyaletindeki Münih’te, uluslararası güvenlik politikaları üzerine, düzenlenmektedir!

Eski adıyla Münih Güvenlik Politikaları Konferansı olarak adlandırılan bu konferansın sloganı: Diyalog Yolu ile Barış!

  • Peki, bugün gelinen noktada, Dünya Halklarına; Diyalog Yolu ile Barış ve Huzur gelecek midir?!

Münih Güvenlik Konferansı, uluslararası güvenlik politikası karar alıcılarının görüş alışverişinde bulunmaları için en önemli bağımsız tartışma alanı FORUM hâline gelmiştir.

Her yıl, dünya çapında 70’den fazla ülkeden yaklaşık 350 üst düzey lider ve yönetici, mevcut ve gelecekteki güvenlik sorunları üzerine yoğun bir tartışmaya katılmak üzere bir araya gelmektedir!

Katılımcılar arasında devlet ve hükûmet başkanları, uluslararası kuruluşların liderleri, bakanlar, milletvekilleri, silahlı kuvvetlerin üst düzey temsilcileri, bilim insanları, sivil toplum üyeleri ve iş dünyası ve medyanın üst düzey temsilcileri yer almaktadır.

ABD Başkan Yardımcısı Vance: Münih Güvenlik Konferansı kürsüsünü Avrupalı müttefiklerine “demokrasi dersi” vermek için kullandığı! Konuşması dinleyiciler tarafından “sıra dışı” olarak nitelendirildiği! Kürsüde bulunduğu yaklaşık 20 dakika boyunca Avrupa demokrasisini eleştirdiği! Washington – Kiev – Moskova hattında son dönemde hızlanan barış müzakerelerine ise değinmediği!

ABD Başkan Yardımcısı Vance: Rusya veya Çin olmadığını ve Tehdit içeriden geliyor! Romanya’da seçimlerin iptal edilmesini gösterdiği! Romanya’da mahkeme, Rusya’nın seçimlere müdahale ettiği şüphesiyle cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunu iptal ettiği!

ABD Başkan Yardımcısı Vance: Eğer kendi seçmeninizden korkuyorsanız, Amerika’nın sizin için yapabileceği bir şey olmadığı! Washington’da artık yeni bir ‘şerif var” ifadelerini kullandığı! Avrupa’nın kendi güvenliğine daha fazla yatırım yapması gerektiği! Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) ve populist sol Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) partilerinin etkinliğe katılımlarının yasaklanmasını; Görüşlerine katılmasanız da en azından fikirlerini duymalısınız, diyerek eleştirdiği!

  • Peki, ABD Başkan Yardımcısı Vance’in Münih Güvenlik Konferansında ki mezkur konuşması ile Avrupa’yı Avrupa Birliğini; BÖLMEYE – PARÇALAMAYA ve DAĞITMAYA yönelik bir hamle olarak okumak, doğru olabilir mi?!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; ABD Başkan Yardımcısı Vance’in 61. Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmaya tepki gösterdiği! Vance’in iki gün önce Münih yakınlarındaki nasyonal sosyalizm dönemindeki Dachau toplama kampını ziyaret ettiği! Münih Güvenlik Konferansı’nda Avrupa ile ABD arasında gerilim devam ettiği, Demokrasimizin nasıl devam edeceğine kendimiz karar veririz, diyor!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; Rusya – Ukrayna savaşının hızlı bir şekilde sona ermesi gerektiğini! Sınırları zorla değiştirmek isteyen herkes barış düzenimize balta vurduğunu! Sınırlar güç kullanılarak kaydırılmaması gerektiği! Bu ilke herkes için her zaman her yerde geçerli olması gerektiği! Rusya’nın zaferi ya da Ukrayna’nın çöküşü barış getirmeyecek, aksine Avrupa’da barışı ve istikrarı daha da tehlikeye atacaktır, diyor!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; dikte edilmiş bir barışı hiçbir zaman desteklemeyeceklerini, Avrupa ve ABD’nin güvenliğinin birbirinden ayrılmasına yol açacak herhangi bir çözümü de kabul etmeyeceklerini, ifade etti!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; Avrupa’nın gelecekte barış içinde yaşayabilmesi için savunma harcamalarını artırması gerektiği, NATO’nun mevcut yüzde 2’lik hedefinin üzerindeki tüm savunma yatırımları için Avrupa Birliği (AB) İstikrar Mekanizmasında bir istisna getirilmesini önerdiği! Avrupa’da barış ve güvenliğin risk altında olduğu için Almanya’nın bunu yapmaya hazır olduğunu, sözlerine eklemiştir!

Fransa Dışişleri Bakanı Jean – Noel Barrot; Münih’teki konferansta 3 prensibi bir kez daha dile getireceğini; 1-) ifade özgürlüğü Avrupa’da güvence altında. 2 -) kendinden ve değerlerinden emin olan, eleştiri nedeniyle kendisini tehdit altında hissetmez. 3 -) kimse bizim modelimizi benimsemek zorunda değil ancak kimse bize kendi modelini dayatamaz, diyor!

Fransa Dışişleri Bakanı Jean – Noel Barrot; Avrupa hükümetlerini, göç konusunda seçmenlerin endişelerini görmezden gelmek, ifade özgürlüğü ve siyasi muhaliflere yönelik sansürleri, nedeniyle eleştirmiştir! Avrupalıları demokrasiye yönelik tehdit konusunda alışılmadık sertlikte uyaran Vance, Almanya’da siyasilerin Almanya için Alternatif Partisi (AfD) ile aralarına mesafe koyma tartışmalarına dolaylı atıfta bulunarak, “Güvenlik duvarlarına yer yok, ifadesini kullanmıştır!

Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen; Avrupa ile ABD arasındaki büyüyen uçuruma işaret ederek: Ortak değer temelimizin artık o kadar da ortak olmadığı konusunda korkmalıyız! Bu durum; Vance’in konuşması ve Atlantik ötesi ortak değerler sistemimizin sonu hakkında konuşurken yıkılıyor; Amerika’yla kopuş Avrupa elitleri için travmatik, yorumlarına sebep olduğu, ifade edilmektedir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan; Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen 61. Münih Güvenlik Konferansı; Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından bölge ülkeleriyle bir araya gelip, Şam’daki yeni yönetimden beklentilerini görüştüklerini belirterek 10 yıldan fazla süredir bölgede istikrarsızlığa sebep olan Suriye konusunda yıllar sonra sorunları çözme fırsatı yakalandığını söyledi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan; Komşu ülkelere yönelik tehdit görmek istemiyoruz. Terörizmin gelişmesini ve kendine zemin bulmasını istemiyoruz. Azınlıkların kötü muamele görmesini istemiyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve siyasi egemenliğinin sağlanmasını istiyoruz. Kapsayıcı bir yönetim görmek istiyoruz, vurgusunda bulunmuştur!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan; Suriye’yi Türkiye’ye kaptırmak istemiyoruz, diyen Suudi uzmana; Artık Orta Doğu’da nüfuz mücadelesini geride bırakmak, işbirliği dönemini başlatmak istedikleri, vurgulamıştır!

Münih Güvenlik Konferansı, ABD ve Avrupa – Avrupa Birliği arasında, Ortak değerler çerçevesinden; Diyalog Yolu ile Barışın gelmeyeceği; ENDİŞE ve BELİRSİZLİKLERİ de beraberinde getirmektedir!

Münih Güvenlik Konferansında, Diyalog Yolu ile Barış gelmeyeceği Endişe ve Belirsizlikleri akabinde; Paris – Ankara ve Suudi Arabistan da, mini zirveler mini konferanslar, tertip edilmeye başlanmıştır!

  • Peki, Dünya; ABD – AB – Rusya – İngiltere – Çin ve özellikle de Yeni Dünya Düzeninin Sıklet Bölgesi Orta Doğu Nereye gidiyor?

1 -) 17 Şubat 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; DÜNYA; NADİR ”TOPRAK” Element, SAVAŞI!

DÜNYA; NADİR ”TOPRAK” Element, SAVAŞI!

Küresel Emperyalist Güçler ve Büyük Devletler; günümüz teknolojisinin vazgeçilmezi, Nadir Toprak Elementlerine hakim olmak konusunda, görünmez bir şekilde, Dünya Savaşı vermektedir!


Nadir Toprak Elementine kendi topraklarında sahip olmayan ya da erişemeyen devletler, dünya meydan muharebesi ya da hegemonyal konumlarını kaybetmek zorunda kalacaktır!

Nadir Toprak Elementi; Silah sanayiinden, uzay sanayiine, elektrikli otomobillerden, rüzgar santrallerine, çiplere, cebimizdeki telefonlardan, lazere, füzelere, savaş uçaklarına, elektrikli aletlere, cam sanayiinden nükleer teknolojiye kadar her alanda olmazsa olmaz noktasında hayati önem taşımaktadır!

F-35’leri kaldırabilmek için nadir toprak elementine ihtiyaç vardır! Uzaya gönderilen binlerce uydu, “Nadir TOPRAK Elementi” olmadan atmosfer aşılamadığını da ifade etmek gerekir!

Nadir TOPRAK Elementi; Aşırı sıcaklığa, aşınmaya ve korozyona karşı dayanıklı parçaların üretiminde ana malzemelerden biridir!

  • ABD başkanı Trump; Dünya da; Nadir Toprak Element Savaşını başlattı! Nadir Toprak Elementi alanında, sayılı ülkelerden Danimarka’nın Grönland Adası ve Kanada’yı ABD’ye bağlanmasını talep etmektedir! Peki, Neden?
  • ABD Başkanı Trump; Grönland’daki Nadir Toprak elementlerine ortak olan şirketin sahibini Ticaret Bakanı yaptığını da not edelim! Neden acaba?

Dünya halkları da, ABD Başkanı Trump, ne yapacak Adayı der gibi film izlemektedir!

  • Kanada; hem Nadir Toprak elementi rezervleri ve hem de dünyadaki en gelişmiş araştırma projelerine ev sahipliği yapmaktadır!
  • ABD Başkanı Trump; ABD’nin Ukrayna’nın “Nadir toprak element içeren toprakları” karşılığında, Rusya’ya karşı askeri yardım sağlayabileceğini de açıklamıştır!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Milli Enerji ve Maden Politikaları çerçevesinde; Yerli enerji üretiminin artırılması ile enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve enerji arz güvenliğinin sağlanması; kaliteli ve kesintisiz enerji temini gerçekleştirilerek ve ülkenin refah seviyesinin yükseltilmesini hedeflemektedir!

Yıllardan beri, ülkenin kronik bir sorunu haline gelen, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ile arz güvenliğine bağlı risklerin minimize edilmesi öngörülmekte, olduğuna yönelik, Nadir Toprak Element alanında, yatırım ve projelere imza atmaktadır!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Türkiye’nin nadir element sahalarından Eskişehir Beylikova’nın dünyanın Çin’den sonra ikinci büyük rezerv alanı olduğunu! Burada, yıllık 1200 ton cevher işleyecek üretim tesisi kurulduğunu da hatırlatmadan geçmeyelim!

Nadir Toprak elementleri; lantanitlerle birlikte itriyum ve skandiyum elementlerinin oluşturduğu bir grubu kapsamaktadır!

Lantanitler atom numaraları 57 den 71’e kadar olan ve kimyasal olarak benzer elementlerin oluşturduğu bir gruptur!

Atom numarası 39 olan itriyum ve atom numarası 21 olan skandiyum da lantanitlerle benzer kimyasal özellikleri nadir toprak elementlerinin içine dâhil edilmiştir! Yerkabuğunda diğer minerallere oranla daha fazla bulunmadıklarından dolayı bu ismi almıştır!

Küresel ve Emperyalist güçler, dünya da; Çin’den sonra Nadir Toprak Element rezervleri alanında ikinci ülke olan, Türkiye’nin de kapısını çalacaklar!

Son günlerde yaşadığımız, sosyal – siyasi – ekonomik ve jeolojik olağanüstü olay ve olguları, bir de bu zaviyeden okumak daha sağlıklı olacaktır!

Türkiye kendi haline bırakılamayacak kadar ÇOK DEĞERLİ bir ülkedir!

URAP / 2024 – 2025; Türkiye’nin En İYİ Üniversiteleri ve Konya Üniversiteleri!.

ODTÜ ( Orta Doğu Teknik Üniversitesi ) Enformatik Enstitüsü’ne bağlı, University Ranking by Academic Performance (URAP) Araştırma Laboratuvarı, Türkiye’nin 2024 – 2025 dönemi, en iyi üniversite sıralamasını açıklamıştır!

URAP, üniversiteleri öğretim üyesi başına düşen makale sayısı, uluslararası ve yurt içi ortak yayınlar, TÜBİTAK destekli proje sayıları gibi toplamda 15 akademik göstergeye göre değerlendirmektedir!

  • Kâr amacı gütmeyen bir kurum olan URAP, her yıl Türkiye ve Dünya Üniversite sıralamalarını toplumsal bir hizmet olarak yapmaktadır!
  • URAP, sıralama sisteminin hedefi, Türkiye’deki üniversitelerin akademik performanslarını diğer üniversitelerle karşılaştırabilmelerine yardımcı olmaktır!

Türkiye’deki Üniversiteler ve Üniversite Yönetimleri; URAP Türkiye, URAP Dünya ve URAP bilim alanı sıralamalarını inceleyerek ülke içindeki ve dışındaki üniversitelere göre kendi konumlarını belirleyebilmektedir!

Üniversitelerin akademik performansını özetleyen URAP / 2024 – 2025 Türkiye sıralamasında, Clarivate Analytics/InCites ile YÖK’ün yayımladığı veriler kullanılmaktadır!

  • URAP; Türkiye ve Dünya Üniversitelerini akademik performanslarına göre sıralamak için bilimsel üretkenliğin sayı ve kalitesini belirleyen göstergeler olan makale ve atıflara dayalı bir sistem kullanmaktadır.
  • Bazı sıralama kurumları, anketler ve üniversitelerden toplanan verileri kullanmaktadır. Bu tür sıralamalarda, bazı üniversitelerin kısa sürede üst sıralara yükselip bir iki yıl sonra yüzlerce sıra geriye düştüğü de gözlenmektedir!
  • Türkiye Geneli ve özellikle de Konya’daki bazı üniversitelerin, bazı sıralama kurumları maharetiyle; birinci, beşinci, onuncu olduklarını içeren paylaşımları da hatırlatmak isterim!
  • URAP, sadece güvenilir kaynaklardan elde edilen ve herkesin erişebileceği verilerle sıralama yapmaktadır!

2024 – 2025 URAP Türkiye sıralamasında kullanılan göstergeler!

1 -) Makale Sayısı: 2023 yılına ait SCI, SSCI ve AHCI taramalarına giren ve etkinlik çarpanı bakımından ilk % 75’lik dilimde (Q1, Q2, Q3 dilimlerinde) yer alan dergilerde basılan ve en fazla 1000 yazarlı makale sayısı.

2 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Makale Sayısı: 2023 yılına ait SCI, SSCI ve AHCI taramalarına giren ve etkinlik çarpanı bakımından ilk % 75’lik dilimde yer alan dergilerde basılan ve en fazla 1000 yazarlı makale sayısı / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı

3 -) Atıf Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında en fazla 1000 yazarlı makalelerin ve toplam bilimsel dokümanların aldığı atıf sayısı (emerging science citation index’teki yayınların aldığı atıflar dahil).

4 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Atıf Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında alınan en fazla 1000 yazarlı makalelerin ve toplam bilimsel dokümanların aldığı atıf sayısı (emerging science citation index’teki yayınların aldığı atıflar dahil) / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı.

5 -) Toplam Bilimsel Doküman Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında yapılan toplam yayın, tebliğ vb. sayısı.

6 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Toplam Bilimsel Doküman Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında yapılan toplam yayın, tebliğ vb. sayısı / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı.

7 -) Doktora Mezun Sayısı: 2022 – 2023 öğretim yılı doktora mezun sayısı.

8 -) Doktora Öğrenci Oranı: 2022 – 2024 öğretim yılı doktora öğrenci sayısı / aynı dönemdeki toplam öğrenci sayısı.

9 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Öğrenci Sayısı: 2023 – 2024 öğretim yılı toplam öğrenci sayısı / 2022-2023 yılı öğretim üyesi sayısı.

10 -) Uluslararası Ortak Makale Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında diğer ülkelerin üniversiteleriyle yapılan en fazla 1000 yazarlı toplam makale sayısı (emerging science citation index’teki makaleler dahil).

11 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Uluslararası Ortak Makale Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında diğer ülkelerin üniversiteleriyle yapılan en fazla 1000 yazarlı toplam makale sayısı / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı.

12 -) Yurt içi Ortak Makale Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında yurt içindeki üniversiteler ile yapılan en fazla 1000 yazarlı toplam makale sayısı (emerging science citation index’teki makaleler dahil).

13 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Yurt içi Ortak Makale Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında yurt içindeki üniversiteler ile yapılan en fazla 1000 yazarlı toplam makale sayısı / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı.

14 -) TÜBİTAK’tan alınan proje sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında TÜBİTAK’tan alınan proje sayısı.

15 -) Öğretim üyesi başına düşen TÜBİTAK’tan alınan proje sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında TÜBİTAK’tan alınan proje sayısı / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı.

URAP’ın yaptığı analizler; Türkiye’deki üniversitelerin dünyanın önde gelen üniversiteleri arasına girebilmek için yayın ve atıf sayılarını çok daha hızlı bir şekilde artırmaları gerektiğini göstermektedir!

  • Türkiye’deki Üniversitelerin Genel durumu – sıralaması şu şekildedir!

Tıp Fakültesi Olan Üniversiteler; Tıp fakültesi olan üniversiteler arasında birinciliği Koç Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ikinci, Ankara Üniversitesi ise üçüncü sırada yer almaktadır!

Tıp Fakültesi Olmayan Üniversiteler; Tıp fakültesi bulunmayan üniversitelerde ise ODTÜ, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Sabancı Üniversitesi takip etmektedir!

Türkiye Genel Sıralaması; Tüm üniversitelerin değerlendirildiği Türkiye genel sıralamasında; Koç Üniversitesi genel listede de birinci sıraya yerleşerek akademik başarısını sürdürmüştür! Hacettepe Üniversitesi ikinci, ODTÜ ise üçüncü sırada yer almaktadır!

Türkiye’nin En İyi 20 Üniversitesi; Koç Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Ankara Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Sabancı Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi yer almaktadır!

  • Selçuk Üniversitesi; URAP 2024 – 2025 Türkiye sıralamasında, bir önceki yıl 22. sırada iken, bu yıl yapılan değerlendirmelerde 16. sıraya yükselmiştir!
  • URAP 2024 – 2025 Türkiye sıralamasında; Konya Selçuk Üniversitesi 16., Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi 39. ve Konya Teknik Üniversitesi de 50. sırada yer almıştır!

URAP 2024 – 2025 Dünyanın en iyi ÜÇ BİN üniversitesi sıralamasında; ilk 1000’e Türkiye’den 11 üniversite girmiştir! Sıralamada, 11 üniversite, 501 – 1000 aralığında yer almaktadır!


URAP 2024 – 2025 Dünyanın en iyi ÜÇ BİN üniversitesi sıralamasında; Türkiye’den, 1001 – 1500 bandında 18, 1501 – 2000 bandında 26, 2001 – 2500 bandında 37 ve 2501 – 3000 bandında ise 34 üniversite yer almaktadır!

URAP 2024 – 2025 Dünyanın en iyi ÜÇ BİN üniversitesi sıralamasında; 573. sırada Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi 712, Ankara Üniversitesi 760ı, İstanbul Üniversitesi 813, Koç Üniversitesi 862, ODTÜ 881, Gazi Üniversitesi 886, Ege Üniversitesi 903, Atatürk Üniversitesi 921, Yakın Doğu Üniversitesi 977 ve İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa 985. sırada yer almaktadır!

  • Selçuk Üniversitesi, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi ve Konya Teknik Üniversite; Değerlendirmeye tabi ÜÇ bin Üniversite arasında ki; Dünya sıralamasında, 1000 – 2000 sıralama arasında olduğunu da ifade etmeliyim!

Tıp Fakültesi Olmayan En İyi 10 Üniversite; Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Sabancı Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Çankaya Üniversitesi ve Eskişehir Teknik Üniversitesi yer almaktadır!

Tıp Fakültesi Olan En İyi 10 Üniversite; Koç Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Ege Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Erciyes Üniversitesi yer almaktadır!

Türkiye Genelinde, TIP Fakültesi olan EN İYİ ON ÜNİVERSİTE sıralamasında, Konya’daki Selçuk Üniversitesi ve Konya Necmettin Erbakan Üniversitesinin sıralamada olmadığını ve sıralamaya NEDEN giremediğini de, Üniversite Yönetimlerine, Kamuoyu adına sormak gerekir!

1 -) 25 Ağustos 2024 tarihli KÖŞE YAZIM; Bir Üniversiteye, Nasıl bir Kişi REKTÖR Olarak Atanmamalı?

Siyaset Kurumuna GÜVEN ve Siyasi DEĞİŞİM!


Dünya ölçeğinde ve ülkemizde yaşamakta olduğumuz siyasi ve özellikle de ekonomik kriz ya da ekonomik konjonktür, bir şeylerin gelmekte olduğunun göstergesi ya da işaret fişeği konumundadır!


Beklenilmeyeni beklemek durumundayız gibi!

Sosyal, siyasi ve ekonomideki yangını, AK Saçlı İhtiyar dostum; 2000’li yıllarda yaşanılan siyaset ve iktidar değişimin temeli, sermaye ve medyanın dizayn edilmesi, sermaye ve medyanın el değiştirmesi, sivil toplum örgütleri vasıtası ile başlatıldığını, vurguladı!

Peki, bugün yaşamakta olduğumuz siyasi ve ekonomik KRİZ bahane edilerek, SERMAYE el mi değiştirmektedir? Ya da SERMAYE bir yere mi Konsolide edilmektedir?

Her siyasi iktidar kendi sermayesini oluşturacağına göre! Ya da her siyasi iktidar kendi sermayesi ile birlikte geleceğine göre!

AK Saçlı İhtiyar dostum; 2000’li yılların başında, Siyasal İslam’ın temsilcisi partideki çatırdama ve partiden ayrılmalar suretiyle yeni bir Siyasal İslamcı partinin kurulduğu günleri, bir film şeridi gibi gözlerimin önüne serdi!

AK Saçlı İhtiyar dostum; daha sonra günümüze kadar geldi! Peki, 2000’li yılların başında ülkemizde yaşanılan sosyal, siyasi ve ekonomik kriz aynen devam ediyor mu, diye sordu? Cevap veremedim! Daha fazlası var, çünkü!

Ulusal güvenlik; Ekonomik, askeri, politik, sosyal ve teknolojik unsurların tamamını kapsamaktadır!
Geleneksel güvenlik anlayışına göre ulusal güvenlik; bir devletin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını korumak olarak tanımlanmaktadır!

Toprak bütünlüğü ve bağımsızlık kadar, ekonomik istikrar ve ekonomik bağımsızlık da önemlidir!

Ekonomik istikrar ve güvenliği tesis edemeyen ülkeler, ulusal güvenliğini de tesis edemez!

Devletler her türlü tehdide karşı, toprak bütünlüğü ve ulusal güvenliğini korumak için strateji ve taktik geliştirmek zorundadır!

Ulusal güvenlik, bir devlet ve millet için olmaz ise olmazlar arasındadır! Aksi halde, devlet ve millet varlığını sürdüremez!

Güvenliğin askeri yönü, ulusal güvenliğin tek unsuru olmamakla, önemli bir bileşenidir!

Güvenliğin askeri yönünün yanı sıra, diplomasi yönü ile toplum ve çevre, enerji ve doğal kaynaklar, ekonomi ve siber yönleri de bulunmaktadır!

Ekonomik güvenlik; Bir ülkenin refahı ve ekonomik sisteminin işleyişini tehlikeye atabilecek potansiyele sahip, ekonomisine yönelmiş tehditlerle ilgilidir!

  • Peki, Ülkemizde, Ekonomi güvenliği sorunu var mıdır?

Siyaset ve ekonominin gündemi, çok yoğun! Peki, Siyaset kurumu nereye evirilmektedir? Ya da, dün olduğu gibi ekonomik kriz maharetiyle, siyasi olarak yeni bir MİLAT ve dönemin eşiğinde miyiz?

Siyaset kurumuna güven kalmadığından kaynaklı, siyasi ve ekonomik istikrar yok hükmündedir!
Siyaset kurumu ve ekonomiye olan güven; Sosyal, siyasi ve ekonomik istikrarı, ulusal güvenliği de beraberinde getirecektir!

  • Peki, bugün siyaset kurumuna ve siyaset adamlarına güven var mıdır?

Toplumun GÜVENİNİ kaybeden bir Siyaset kurumunun böyle bir durumda neler yapması beklenir?

Bugün, ülkemizde yaşamakta olduğumuz sosyal ve ekonomik konjonktür, 2002 yılında yaşanılan ve Kasım genel seçimleri öncesinden bir farkı var mıdır?

Siyasi ve ekonomik istikrar; ekonomi güvenliğini ve ulusal güvenliği de beraberinde getirecektir!

Ya da siyasete olan güven ve siyasette ki istikrar, aynısı ile ekonomiye ve ulusal güvenliğe de yansıyacaktır!

  • Çünkü Ekonomi güvenliği aynı zamanda ulusal güvenlik demektir!

Siyasi İstikrar; Ehliyet – liyakat ve adaletin devletin her kademesinde içselleştiği, döviz kurları ve mutfaktaki ateşin söndüğü, bir dönemi de beraberinde getirecektir!

  • Ya da Siyasette, Güvene dayalı yeni siyasi bir değişim ile yeni bir MİLAT ve DÖNEM başlayacaktır!

Yerelde DEVLET’E AYAR Vermek!

Devlet yönetiminde tüm erk ve paydaşlar, devletin işleyişi ve vatandaşa hizmet açısından, birbirine karşı kanunlar ve kurallar çerçevesinde saygılı olmalı ve her bir paydaşı temsil eden kişiler haddini bilmeli! Aksi halde, devlet yönetiminde, kaos ve karmaşa çıkar!

Her bir kurum ve kurum yöneticisinin görev alanları yasalar ve yönetmelikler çerçevesinde belirlenmiştir! Her kurum yöneticisi haddini ve hududunu bilmeli!

Daha önceki dönemlerde; birbirine haddini bildirmeye kalkan erk ve kurum yöneticilerini, hatırlamayan çoktur! Aman Allah’ım, ne günlerdi! Allah o günleri bir daha bu asil millete yaşatmasın!

Eskiden, hangi kurum amiri, başka bir kurum yöneticisi ile kavga edecek veya hangi kurum yöneticisi arıza çıkaracak diye kara kara bekleşiyorduk! Kime ve hangi kuruma faydası oldu ki, bu kavga ve gürültülerin! EGO ve KİBİR tatmininden başkaca!

Devlet ve millete, zaman ve enerji kaybından başkaca hiç bir faydası olmamıştır, devlet yönetiminde ki erkler arasında ki, EGO ve KİBİR savaşlarının!

Küresel Emperyalist güçler ve içeride ki taşeronların işini kolaylaştırmaktan başkaca bir işe yaramıyor!

Bu topraklarda, Küresel Emperyalist güçler ve içeride ki taşeronların ekmeğine yağ süren ve işlerini kolaylaştıran tipler her dönemde olacaktır!

  • Devlet denilen kurumun yerelde ki üst düzey temsil ( VALİ – VALİLİK ) makamına, yerel siyasi ve yerel dinamikler ya da yerel siyasi çeteler ve mafyalar; balans ayarı vermeye ve hizaya getirmeye mi çalışmaktadır? Neden acaba?
  • Siyaset başka bir şey! Devlet ve devlet yönetimi başkaca bir şeydir! Siyaset seçimle iktidara gelir, vatandaşa meydanlarda verdiği vaatleri yerine getirmeye çalışır! Devlet Yönetimi; Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik demektir!
  • Siyaset ve siyasetçi, meydanlarda vatandaşa vermiş olduğu vaatleri yerine getirirken, bazen YAN YOLLARA sapabilmektedir!
  • Siyasiler, tekrardan seçilebilmek adına, yasa ve hukuk dışına çıktığı dönemler olmaktadır! Devlet, bunları KAYIT altına alır ve günü geldiğinde de gereğini yapar!

İmparatorluk geleneği olan Kadim Türk Devleti, her gün 18 yaşındadır! Bu yaşından ne ileriye bir gün alır, ne de geriye bir gün sayar!

  • Beyler! Devlet, çok iyi kayıt tutar! Vakti saati gelince de gereğini yapar! Anlayana! Görene! Köre ve Sağıra ne ola ki!
  • Peki, yerelde, Devleti temsil eden en yüksek ( VALİ – VALİLİK ) makama, yerel siyasiler ve yerel dinamikler ya da yerel siyasi çeteler ve mafyalar; balans ayarı verilebilir mi? Rest çekilebilir mi? Protokol kurallarını çiğneyebilir mi?!
  • Ya da yerelde Devleti temsil eden en yüksek ( VALİ – VALİLİK ) makama kim veya kimler neden saldırıya geçer? Kim veya kimler neden balans ayarı vermeye çalışır!
  • Peki, böyle bir özgüven veya şımarıklık ya da aymazlık nasıl izah edilebilir? Ya da tam bir hadsizlik olarak mı ifade etmeli!

Burası; Kadim Başkent! Burası Kadim Rum diyarı! Bu şehirdeki denge ve güç merkezleri her daim, diri ve canlıdır! Her dönemde, güçleri, etkileri ve varlıklarından bir şey kaybetmediler! Vatandaş, bunları, ne görebilir, ne bilebilir ve ne de tanıyabilir!

Dünya ve bölgemiz; Küresel Emperyalist Güçler ve onların hizmetçileri konumunda ki taşeron ve işbirlikçileri maharetiyle yeniden bir dizayn, bölüşüm ve paylaşım savaşlarına şahit olmaktadır! Bölge halkları olarak halen bu savaşları anlamaktan çok uzak bir durumdayız!

İçeride birbirimiz ile uğraşırken, enerjimizi birbirimize karşı tüketmekle meşgul iken, küresel emperyalist güçler ve işbirlikçileri maharetiyle kocaman bir imparatorluğun parçalanmasına sadece seyirci kalabildik!

Peki, bu gün faklı bir durumda mıyız? Bugün dünden dersler çıkarabildik mi? Bu gün neler yapmalıyız ki, Kadim Türk Devleti ve asil millet bir daha parçalanmasın!

Halen birbirimizle uğraşmaya, bu ülke ve bölge üzerinde hesabı olanların sadece işini kolaylaştırmaya çalışmaktan başkaca neler yapılmaktadır?

Küresel emperyalist güçler, içimizde ki taşeron ve işbirlikçileri maharetiyle, bölgemizde yeniden bir paylaşım savaşının eşiğinde bulundukları bir dönemde, içeride bir ve beraber olması gereken devletin tüm kurum ve kurum yöneticilerine neler olmaktadır?

Küresel emperyalist güçler ve taşeronları; Parça parça olmamızı, kurumlar arasında birbirleri ile didişmesini ve çok kolay bir lokma olmayı ve yutabilmeyi bekleşirken!

Yoksa bölgemiz ve sınırlarımızda ki küresel emperyalist savaşları ve paylaşım operasyonlarını, birileri, bilgisayar oyunu mu zannediyor?

1 -) 14 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Konya Valilik Hükümet Konağı; Nereye ve Ne Zaman Taşınacak?


https://ahmetunver.com.tr/2025/01/14/konya-valilik-hukumet-konagi-nereye-ve-ne-zaman-tasinacak/

Ehliyet – Liyakat – ADALET ve Siyasi YOL ARKADAŞLIĞI — 2 —

Ehliyet, Liyakat, Adalet, Hakkaniyet ve Nizam, devletin temelidir! Bunlar olmadan devlet, varlığını belki bir dönem fakat ilelebet devam ettiremez!


Adaletin olmadığı toplumlarda, sosyal kaos ve karmaşa hakim olur! Adaleti temsil eden devlet memurları, hem işlerinde vatandaşa ve hem de emrindeki çalışanlara karşı adaletle hükmetmelidir!


Devletin dini adalet, adaleti olmayan devlet dinsizdir! Din adına ve hem de Müslim olduğunu iddia edenler; EHLİYET – LİYAKAT – ADALET ve HAKİKATE mugayir işler ve davranışlar sergileyecek! Peki, bu Zulüm olarak kabul edilebilir mi?

  • Peki, Nepotizm nedir?! Nepotizm; Kamu Kurumlarına; akraba ve yakınların işe alınması! Ayrımcılık ve Kayırmacılık içeren işe alımlar! Bir kişinin ehliyet, liyakat, beceri, kabiliyet veya eğitim düzeyine bakılmaksızın istihdam edilmesi!
  • Nepotizm; Kamu Kurumlarına işe alımlarda, bilinçli bir şeklide yapıldığından toplumda mağdurlar oluşmaktadır! Ya da şöyle ifade edelim! VEBAL oluşmakta ve birileri de VEBAL almaktadır!
  • Toplumda, ehliyetli ve liyakatli bir o kadar genç, bilinçli bir şekilde mağdur edilmektedir! Hayata, devletine ve milletine küsmektedir! Peki, buna hakkınız var mıdır?
  • VEBAL; Mağduriyete sebebiyet veren etkili ve yetkili makamlarda bulunanları yaktığı gibi nepotizm dolayısı ile işe aldıkları kişileri de bir gün yakacaktır!

NizamülMülk; İşinin ehli ve gayretkeş, liyakatli ve takdire şayan, tecrübeli nice kişi atıl bırakılarak bir köşeye atılmıştır! Ne idüğü belirsiz, usul erkân bilmez, kör cahiller nice vazifeyi uhdesine almıştır!. İşinin erbabı, soylu soplu, eline beline diline sahip, özellikle devlete makbul hizmetleri geçmiş, yararlıklar göstermiş ve dirayetli kimselerin bir kenarda işsiz güçsüz durması akla ziyandır, diyor!

Nizamülmülk; Din ve dünya işlerinin uyumlu yürümesi için herkesi liyakatlerince istihdam etmeleri, herkese yeterliliği ölçüşünce iş buyurmaları gerektiğini ortaya koymuştur! Devlette, liyakat ilkesinin varlığı yalnızca padişahın bu ilke çerçevesinde görevlendirme yapmasına bağlı değildir! Aynı zamanda bu görevlendirmelerin takibe alınması da büyük önem taşımaktadır! Çünkü Padişahın ve memleketin esenlik, barış ve huzuru yahut kaos ve kargaşası onlara bağlıdır, diyor!

NizamülMülk; İşinin ehli kişi, şayet işi tevdi ettiğim görevi almakta tereddüt ya da reddederse, cebren bu vazifeyi ona yüklerdim! Böylece hem mala ziyan gelmemiş hem reayanın huzuru muhafaza edilmiş olur, diyor!

Hadis-i şeriflerde; İşinin ehli olmayana, layık olmayana, İş ve görev tevdi edildiği, verildiği zaman, kıyameti bekleyiniz! Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin, buyrulur!

Ya Resul Allah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur, denince; Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin, buyurmuştur!

Emanete riayet edilmezse, zekât zorla verilirse, ilim, dine hizmet için değil de, para ve makam için öğrenilirse!. Fasık ve ehil olmayanlar işbaşına getirilirse! Kötülüğünden korkup zalime hürmet edilirse, o zaman çeşitli belaya maruz kalırlar!

Hz. Mevlana; Adalet, bir şeyi yerli yerine koymaktır! Adalet, ağaçlara su vermektir!. Adalet, bir nimeti yerine koymaktır! Yani hakkı hak sahibine vermektir!. Adaletsizlik ve Zulüm, dikene su vermektir! Adaletsizlik ve Zulüm, Bir şeyi layık olmayana vermek ve bir şeyi konmaması gereken yere koymaktır! Adalet ve Zulüm, hakkı hak sahibine vermemektir! Bu hal de sadece belaya ve felakete kaynak olur, buyurmaktadır!

Mekke’nin Fethinden önce Mekke’nin anahtarı Osman Bin Talha’dadır! Kendisi Kâbe’nin temizliğini ve bakımını yapar! Bu esnada Osman Bin Talha Müslüman değildir! Peygamberimiz (asm) içeri girmek istediğinde; Hz. Ali anahtarı ondan alır ve içeri girerler! Peygamberimizin (asm) amcası Hz. Abbas Kâbe’nin anahtarının kendisine verilmesini rica eder!

Peygamberimiz (sav) anahtarı amcasına verir!. O esnada bir ayet iner! Ayette şöyle buyrulur! Allah; size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar ( bizden mi diye sormadan) arasında hükmettiğiniz vakit ADALET ile hükmetmenizi emreder! (Nisa – 58)

  • Hem YENİ bir YOLA çıktığınızdan dem vuracaksınız! Hem herkesi ve her kesimi KUCAKLAMAKTAN dem vuracaksınız!
  • Hem de, ESKİ ve EKSİ kişileri, DEFOLU ve BAGAJI DOLU, KRİPTO tipleri, kendinize – DANIŞMAN – REHBER ve KLAVUZ olarak seçeceksiniz, öyle mi?!
  • ESKİ ve EKSİ, DEFOLU ve BAGAJI DOLU, KRİPTO KARGA tipleri; DANIŞMAN – REHBER ve KLAVUZ olarak seçerseniz, burnunuz BOKTAN kurtulmaz!
  • KONYALIYI; DANIŞMAN – REHBER ve KLAVUZ olarak seçtiğiniz, ESKİ ve EKSİ, DEFOLU ve BAGAJI DOLU, Kripto KARGA tipler ile mi KUCAKLAYACAKSINIZ! Bir ve Beraber olacaksınız?

Peki, bir davaya İNANMIŞ ve ADANMIŞLAR ile değil de, dünyalık ÇIKAR – MENFAAT ve RANT uğruna, ALDANMIŞ ve TESLİM ALINMIŞLAR ile YOLA Çıkan ya da YOL ARKADAŞI olarak seçenlere, neler demeli?!

Peygamberimiz (sas); Ey Osman! İşte Kabe’nin anahtarı! Bu gün iyilik ve vefa günüdür!. Sen cahiliye zamanında bu vazifeyi layıkıyla yaptın, inanıyorum ki şimdi daha güzel şekilde yaparsın, buyurdular ve anahtarı herkesin huzurunda ona teslim etmiştir!

Hz. Peygamber (sav) efendimizin bu büyüklüğünü, EHLİYET – LİYAKAT ve ADALET – HAKKANİYET ilkesine bağlılığını gören, Osman Bin Talha, hemen Müslüman olur!


Peki, bugünün Müslümanlarını, görüp de, Müslüman olan bir kişi var mıdır, acaba?

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!

https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

2 -) 1 Şubat 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Ehliyet – Liyakat ve YOL ARKADAŞLIĞI!.

3 -) 26 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Siyaset – Değişim ve Yol Arkadaşlığı!

Ehliyet – Liyakat ve Siyasi YOL ARKADAŞLIĞI!.

Toplumsal barış ve huzurun temini için kamu kurumlarına personel alımı; adalet, ehliyet ve liyakat ilkesi ve kamuda, toplum adına iş yapanların bu konularda daha dikkatli olması gerektiğine şahit oluyoruz! Neden acaba?

Ehliyet ve Liyakat, iş yapmaya uygunluk ve yararlılık durumudur! İş başına getirilen yönetici işi ile ilgili bilgi ve kabiliyete sahip olması gerekir!

Peki, Devlet kademesinde ki tüm atamalarda, kutlu bir yolculukta ki yol arkadaşları; ehliyetsizlik ve liyakatsizlik, torpil ve nepotizm almış başını gitmekte midir!

  • Ebu Hureyre (ra), İş ehil olmayana verildiğinde kıyameti bekle, diyor!
  • Peki, İŞ EHİL olmayana verildiğinde KIYAMETİ bekleyeceğiz! Ehliyetsiz – Liyakatsiz – kifayetsiz muhteris ve ÇIKARCI – MENFAATÇİ kripto tipler, YOL ARKADAŞI olarak seçilirse, daha neyi ve neleri beklemeliyiz?

Her kim adaylar arasında, bilgisi ve hizmeti ile ehil bir kişi varken onu değil de, güç ve iktidar sahiplerine yakın, bilgi ve tecrübe olarak daha aşağı seviyede ve ehil olmayanı göreve getirecek olursa; Allah’a, Peygamberine ve Müminlere ihanet etmiş olur, buyurmaktadır!

Hz. Ömer (ra), kamuda akraba kayırmacılığı bir yöneticinin yapabileceği en büyük ihanet ve hainlik olarak görmüştür!

Küfe Valiliği için istişare ederken yanındakilerden birisi, bu makama Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ı teklif eder! Hz. Ömer (ra) adama dönüp, Allah senin canını alsın! Bilmiyor musun ki, kim daha layık biri olduğu halde bir işe akrabasını ve yakınını tayin ederse; Allah’a, Resulüne ve bütün Müslümanlara ihanet etmiş olur, diyor!

Hz. Ömer (ra), atadığı yöneticilerin halka tepeden bakması ve onlara zulmetmesine asla müsamaha göstermez! Ben yöneticileri, halka zulmetsinler, malını gasp etsinler ve namusuna göz diksinler, diye yollamıyorum! Kimin başına böyle bir şey gelirse muhakkak bana müracaat etsin! Eğer bir yanlış görür de uyarmazsanız vallahi siz de hayır yoktur! Yok, siz uyarır ve ben sizi dinlemezsem vallahi o zaman ben de hayır yoktur, buyurmaktadır!

Yönetici ve idareciler için adalet, ehliyet, liyakat, kabiliyet, bilgi, dürüstlük ve özellikle güvenirlilik ve hesap verebilirlik, olmazsa olmazlar arasındadır!

Bir siyasinin akrabası, yakını ve torpili olması, kamu kurumunda hem iş bulmak ve hem de idareci olmak için yeterli olmamalı!

Emanet ve Adalet! Emanet ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe toplumda huzur ve barış sağlanmış, ihanet ve haksızlıklar ise huzursuzlukların, kavgaların, servet ve neslin helâk olmasının baş sebepleri arasında yer almıştır!

Adalet, eşitlik ve dengeyi sağlamak demektir! Tabii ki akabinde de toplumsal huzur ve barış!

İnsanların haklarını yiyenler, kendilerini karşıdakilerden üstün, seçkin ve güçlü görerek yapar!

Hakkaniyet ve adaletin olmadığı toplumlarda, sosyal barış ve huzur ortamı olmaz, sosyal karmaşa – kargaşa ve kaos hakim olacaktır!

  • Peki, böyle bir duruma sebebiyet veren ve Müslüman olduğunu da iddia edenler, Devlet nizamı, Allah ve Resulüne, ihanet etmiş olur mu?
  • Kamu kurumları ve bir siyasi harekette YOL ARKADAŞI olarak; ehliyetsiz – liyakatsiz – kifayetsiz muhterisleri seçen ve tercih edenler de, İHANET etmiş olur mu?!
  • Hayat, SEÇİM ve TERCİHLER üzerine bina edilmiştir! Neyi seçtiğiniz ve neleri tercih ettiğiniz, SONUÇ ya da BAŞARIYA da etki edecektir!
  • Ehliyet ve Liyakate dikkate almadan, bize yakın ve bizim çocuklar şeklinde; Çoluk Çocuk ile YOL YÜRÜMEYİ ve Çoluk Çocuğu YOL ARKADAŞI olarak seçenler; çoluk ve çocuğu küstürebileceklerini de hesap etmeli!

Hz. Peygamber (sav), Ebu Zer (ra) ilgili, şu gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebu Zer’den daha doğru sözlü kimse yoktur, buyurmuştur!

Ancak; Hz. Peygamber (sav)’den idarecilik görevi isteyen Ebû Zer el-Gıfari’ye; Sen güçsüzsün; bu iş / idarecilik emanettir! Emanet / idarecilik, üstesinden gelemeyen kimse için kıyamet gününde zillet ve perişanlık doğurur, buyurmuş ve yönetici olma isteğini kabul etmemiştir!

Hz. Peygamber (sav) ve Hz. Ebû Bekir (ra), Medine’ye kadar kendilerine kılavuzluk etmek üzere, henüz müşrik, fakat güvenilir, sözünde durmasıyla tanınmış bir kişi olan Abdullah bin Ureykit’le anlaştılar!

Sonsuz Hikmet sahibi Yüce Allah, Nisa suresi 58. ayetinde; Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder! Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir, buyurmaktadır!

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!


https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

Siyaset – Değişim ve Siyasi Yol Arkadaşlığı!

Bir yola çıkmadan önce, bazı hazırlıkların olması gerekir! YOL ve Yolculuk; Özelikle ve öncelikle de bir dava, bir hareket, bir siyasi birliktelik ise çalışmalara başlamadan yol arkadaşlarını iyi seçmek durumundasınız!

Aksi halde ÇIKARCI ve MENFAATÇİ, KRİPTO çeteler tarafından farkında olmadan ya da bilinçli bir şekilde kuşatılırsınız!

ÇIKARCI ve MENFAATÇİ; Sap ile Samanı, Şap ile Şekeri ve Hızır ile Hınzırı ayırt edemeyecek durumdaki; mercimek beyinli sefih tipler; Yol Arkadaşı olamaz!

  • ÇIKARCI ve MEVFAATÇİ, Kripto tipler tarafından kuşatılan bir yol – bir sitem ya da bir siyasi yapı; zaten ÖMRÜNÜ tamamlamış demektir!
  • ÇIKARCI ve MEVFAATÇİ, Kripto tipler tarafından kuşatılan bir yol – bir sistem ya da bir siyasi yapı, kendi kendini FESİH etmeye ve DÜKKANI Kapatmaya gelmiş demektir!

Yol arkadaşlığı, ‘dünyalık menfaat ve çıkar‘ üzerine tesis edilmez! Güven ve Vefa olmadan, dostluk ve yol arkadaşlığını anlamak, anlatabilmek, anlamlandırmak ve yorumlayabilmenin kadim kültürümüzde bir manası da yoktur!

Kadim kültürümüzden gelen dostluk, güven ve vefayı görebiliyor muyuz? Yoksa vefa, İstanbul ilimizde bir semt adı olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini mi almaktadır?

Peki, Dünyalık elde edebilecek menfaat ve çıkarlar uğruna, tüm kadim değerleri ayaklar altına almaya; Değer mi!

Yol Arkadaşlığı, dünyalık bir şeyler umduğumuz, beklediğimiz için mi yapıyoruz? Yoksa Korktuğumuz için mi yol arkadaşlığı yapmaya devam ediyoruz?

Yol arkadaşları, karşılıklı ne bir beklenti içinde ve ne de bir korku haleti ruhiye içine bürünür! Yola olan güven ve inançlar, onları burada ki birlikteliğe, yol arkadaşlığına vesile kılan!

Peki, birlikte yola çıkan, tüm zahmet ve sıkıntılara katlanan dostlarınıza, makam, mevki ve güç elde edince neler yapıyoruz? Onları yolda bulduklarımıza mı tercih ediyoruz?

Kadim kültürümüzde, Yol arkadaşlığının ayrı bir yeri ve önemi vardır! Arkadaş önümüzü görmek ve yolumuza da sağlam ve sağlıklı bir şekilde devam etmemiz için arkamızı sağlamlayan, sağlama aldığımız kişi, manalarına da gelmektedir!

Arkadaşlığın anlamı ve asaletini oluşturan şey, yol olduğudur! Asıl olan yolun güvenilirliği ve yolda sağlam duruştur! Yolcunun vefasızlığı karşısında yolu satanlar, yolun anlamını bilemeyenler!

  • Peki, yolun değeri ve önemini bilmeyenler tarafından YOL ve YOLCULUK kuşatılırsa!
  • Peki, vatandaşa hizmet uğruna mesai harcayanlar ve halis niyetler ile çıkılan yol; ÇIKAR ve MENFAAT çeteleri tarafından kuşatılır ya da dönüştürülürse!

Böyle bir durumda; ne YOL ve ne de YOL Arkadaşlığından dem vurabiliriz! Ticarethaneye dönüşmüş bir şirket ortaklığı, sadece MENFAAT ve ÇIKARLARIN ön planda olduğu bir durum söz konusu demektir!

  • Şirket ortaklığında, ÇIKAR ve MENFAATLER; azalmaya, bitmeye ve tükenmeye başladığına göre, şirketin FESİH edilme vakti saati gelmiş demektir! FESİH ile ilgili, Resmi işlemlere başlayabilirsiniz!
  • Bir sistem ya da siyasi yapı, yapının içindekiler açısından, sadece Kazan Kazan ( Win – Win ) şeklinde organize edilirse, yine de FESİH edilmesi gerekiyor, demektir!
  • Bir sistem ya da siyasi yapı, içeridekilerin Kazan – Kazan ( Win – Win ) olduğu fakat toplum ve ŞEHRİN kaybettiği bir durumda, yine de FESİH edilmesi gerekiyor, demektir!
  • Şehir ve Toplumun kaybettiği, yapının içindeki; bir kaç klik ya da zümrenin KAZANDIĞI bir sistem, sürdürülebilir olamaz!

Ebu Müslim Horasanı; YOL ve YOL Arkadaşlığı üzerine; Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak içinde düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de yıkılmaları mukadder oldu, buyurmaktadır!

Siyaset başka bir şeydir! Seçimle iktidara gelen hükümet başkaca bir şey!

Kadim Türk Devlet Aklı, Devlet ve Devlet yönetim sistematiği ise bambaşka bir şeydir!

Siyasi partiler; seçimle iktidara gelir, meydanlarda vatandaşa verdiği vaatleri, devletin imkânları çerçevesinde yerine getirebilir ya da getiremez!

Bir sonraki seçimde, vatandaş tercihini başka bir siyasi parti ve liderden yana kullanabilir! Demokrasi dediğimiz kurum ve olgunun güzelliği de buradan kaynaklanmaktadır!

Peki, Siyasi değişim nasıl olacaktır? Ya da siyasi değişimin vakti gelmiş olabilir mi?

Neymiş Efendim! Sözün tamamı ya da lafın fazlası, aptala söylenirmiş!

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!

https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/