Üçüncü Dünya Savaşı Başladı – 2 –

Dünya; Küresel ve emperyalist güçlerin, yüz yıl önce olduğu gibi yeniden bir Dünya savaşına sahne olmaktadır! Peki, Teknolojinin ve Teknolojik Silahların geliştiği bir dönemde, bir Dünya Savaşını çıkarırlar mı?

Sömürü – Çıkarlar ve dünya hegemonya sistemi adına yapamayacakları olmadığını da hatırlatmak isterim!

Tarihteki büyük savaşlarının tamamına yakını, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki ZENGİNLİKLER için cereyan etmiştir!

Küresel ve emperyalist güçlerin, kendi aralarında çıkan savaşlar tamamen din ve mezhep savaşlarıdır!

Küresel ve emperyalist güçler, Dünya savaşlarını neden çıkarmaktadır? Küresel güçler, savaşlardan ne çıkarlar elde etmektedir? Dünyamızı yönettiğini zanneden devlet başkanlarını da yöneten, bbaşka bir güç var mıdır ve bu güçler kimlerdir?

Peki, tarihte ve bugün, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki savaşlar neden olmaktadır? Dünyayı yönettiğini iddia eden küresel ve emperyalist güçler, neyi ve neleri paylaşamaz, neden ve nasıl anlaşamaz?

Yüz yıl önce, Dünya, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki paylaşım savaşlarına yeniden sahne olmuştur!

Sanayi devriminden sonraki süreçte hammadde sıkıntısı çekmeye başlayan küresel sermaye, hammadde kaynaklarının bol olduğu Anadolu ve Mezopotamya bölgesine gözlerini dikmiştir!

Küresel ve emperyalist güçler, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki hammadde kaynaklarının kolay ve ucuz bir yoldan kendi ülkelerine taşınması gerekmektedir! Başka türlü yapamazlar!

Küresel ve emperyalist güçler, Suriye sınırları içinde ve özellikle Doğu Akdeniz’de rezerve olarak tespit edilen doğal gaz ve enerjiye mutlaka erişmeleri ya da kontrol etmeleri gerekmektedir!

Küresel ve emperyalist güçler, tarihi İpek yolu ve Bir Kuşak – bir Yol projesinin denizlere açılan kapısını kontrol edebilmek adına, vekalet terör orduları üzerinden Anadolu ve Mezopotamya bölgesinde her yolu denemektedir!

Son günlerde, küresel ve emperyalist güçler arasındaki, vekalet terörü üzerinden yürüttükleri paylaşım savaşları, yüz yıl önceki paylaşım ve planın göstergesidir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bölgemizdeki yüz yıllık küresel kirli plan çerçevesinde tamamen teslim alınmak istenmektedir!

Küresel ve emperyalist güçler, sinsi ve kirli planın kolay bir şekilde yürüyebilmesi ve paylaşım noktasında Türkiye’nin saf dışı bırakılması hedeflenmektedir!

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde, Ankara Vizyonu ve Ankara kriterleri çerçevesinde, Anadolu’daki bekası uğruna, tüm küresel ve emperyalist güçlerin, tüm sinsi ve kirli planları çöpe atmaktadır!

Küresel ve emperyalist güçler, çıkarları uğruna ya da hegemonya varlıkları adına, Anadolu ve Mezapotamya bölgesini kan gölüne çevirebilmek için her yolu denemektedir!

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretindeki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, küresel ve emperyalist güçlerin bölgemizdeki çıkarları adına girişecekleri paylaşım savaşında, ne masada ne de sahada olması isteniyor!

Türk Devleti, Anadolu ve Mezopotamya bölgesindeki varlığı adına, hem sahada ve hem de masada aktif olarak var olmak zorundadır! Beka adına; başkaca bir tercihi veya seçimi olamaz!

Uyuyan ve Uyuttuklarını zan ettikleri Dev, bölgenin BARIŞ ve HUZURU adına, yüz yıllık uykusundan uyanmıştır! Korku ve Paniklemelerinin sebebi hikmeti budur!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Tarihi TÜRK devlet kodlarına dönmekte ve yirmi dört milyon kilometrekarelik tarihi gönül bağları ile; Turan – Kızıl Elma ve Nizam-ı Alem ülküsü hedeflerine, salimen yürümektedir!

Başaramayacaklar! Türk Devleti olmadan bölgemizde OPERASYON yapamayacaklar! BARIŞ ve HUZURU getiremeyecekler! Sadece geciktirebilirler!

Üçüncü Dünya Savaşı Başladı!

Dünya Savaşlar tarihini incelediğimizde, bir kıvılcım ya da bir bahane ile çıkarıldığına şahit olmaktayız! Peki, Neden?

Dünya savaşlarında, ne kadar insanın öldüğü, yaralandığı veya kayıp olduğu, savaşı planlayan küresel ve emperyalist güçlerin umurunda değildir!

Küresel ve emperyalist güçlerin, nsanlık adına tek bir hedefleri vardır! Güncel çıkarlar ve hegemonya sistemlerinin devamlılığı ve sürdürülebilir olmasıdır!

Birinci Dünya Savaşına; Avusturya Macaristan İmparatoruna bir Sırp öğrencisinin silahlı ateş etmesi bahane veya sebep olarak gösterilir!

Peki, gerçekte birinci dünya savaşının arkasındaki sebep bu suikast midir? Arka planda daha önceden olgunlaşan görüşmeler, anlaşmalar, paylaşım kavgaları veya daha başkaca sinsi planlar ve kirli hesaplar var mıdır?

İkinci Dünya savaşı da aynı gerekçelerle, dünya hegemonya sisteminin yeniden planlanması, aktörlerin yer değiştirmesi ve dünya düzeninin küresel ve emperyalist güçler arasında yeniden paylaşılması gibi kirli oyunlar ve gerekçeler karşımıza çıkmaktadır!

Peki, 3. Dünya savaşı için kurup besledikleri vekalet terör örgütleri üzerinden bir saldırı bahane olabilir mi?! Neden olmasın!

Körün istediği bir göz, küresel ve emperyalist güçlerin de bir dünya savaşı için istedikleri bahane ve ortam, bir şekilde kurgulanacaktır!

Küresel ve emperyalist güçlerin dünya ve insanlık adına hedefleri; Güncel çıkarları ve Hegemonyanın devamlılığıdır!

Dünya hegemonya sistemi, ikili düzen ve güç dengelerinin de devamlılığı adına, yeniden dizayn edilmeye çalışıldığını, sürekli olarak yazılarımızda vurgulamaya çalıyoruz!

Küresel ve emperyaslit güçler arasındaki bir uyumsuzluk ve kavga, dünyanın neresinde krizlere ve savaşlara sebebiyet vereceği tahmin dahi edilemez! Bugün olduğu gibi!

Hibrit veya vekalet terör örgütünün operasyonu ile üçüncü dümya savaşı da başlayıvermiş! Orta Doğu bölgesinde, her an kullanıma hazır, yüzlerce vekalet ve hibrit terör örgütü bu günler için beslenmekte, olduğunu da unutmayalım!

Dünya; eski hegemonya sistemi ve ikili soğuk savaş benzeri güç dengeleri ile yoluna devam edemeyecektir!

Dünyada yeniden sağlıklı bir sistem ve yeni düzenin kurulması için çoklu bir güç dengesine geçilmesi, ihtiyaç olduğunu görülrmektedir! Günümüzde yaşadığımız kaos ve sıkıntıların sebebi hikmeti de buradan kaynaklanmaktadır!

Tarihi ipek yolu ve bir kuşak – bir yol projesi; katılımcı üye ülkelerin birlikte kalkınması ve kazan kazan ilkesi çerçevesinde kurgulanmıştır!

Tarihi İpek yolu bir kuşak – bir yol projesi; birlikte büyüme, birlikte kalkınma ve birlikte gelişme üzerine planlanmış ve programlanmıştır!

Son dönemde dünya ölçeğindeki büyük olaylar, patlamalar, savaşlar ve saldırılar, projeye üye ülkelerin birlikte kalkınma hamlesi, tarihi İpek yolu ve bir kuşak – bir yol projesine kim ya da kimlerin hâkimiyet kuracağının savaşı veya kavgasıdır! Peki, kim ya da kimler bu projeyi kontrol edecek ve yönetecektir?

Peki, küresel ve emperyalist güçlerin hegemonya kavgası, neden Türk Devletinin hinterlandında olmaktadır?

Dünya üzerinde kavga edilecek bakaca bir yer yok mudur? Bu bölgede, filler tepişirken neden çimler ezilmektedir?

Türk Devleti, Dünyanın çekim merkezi ve sıklet noktası, Adalet ve Hakkaniyet ilkesi ile tüm insanlığına örnek olmuş ve tüm mazlum milletlere hamilik etmiş asil bir medeniyete sahiptir!

Küresel ve emperyalist güçler, beş bin yıllık tarihi ve kadim bir medeniyetin temsilcisi Türk Devleti ve yirmi dört milyon kilometre karelik hinterlantındaki Türk milletinin gönül bağları olmadan bu bölgelerde, hiç bir şey yapamayacaktır!

Türk Devleti ve Türk Milleti olmadan dünyanın çekim merkezi, enerji ve ekonomik sıklet noktasında, küresel ve emperyalist güçler, hareket dahi edemez!

Küresel ve emperyalist güçler, sadece yakar, yıkar ve öldürür! Sömürü başka bir şey! Öldürmek – yakmak – yıkmak başka bir şey! Medeniyet, inşa ve ihya ise başkaca bir şeydir!

Türk Devleti, Türk Devlet Aklı ve ve Kadim bir medeniyet! Küresel ve emperyalist güçler, bu bölgelere, sadece sömürmek, yok etmek ve tüketmek için gelmektedir!

Türk Devleti, inşa ve ihya, insanı yaşatmak, paylaşmak ve medeniyet götürmek için gitmektedir!

Ne kadar yok etmeye ve silmeye çalışsalar da; Beş bin yıllık Kadim Türk Devletinin tarihi bunların emareleri ve örnek eserleri ile doludur!

Dünyanın Çatısında; Küresel İki EKOL Savaşı!

İnsan olarak, güncel haberler ve olaylar arasındaki toz dumandan kaynaklı, gelişmelerin arka planındaki küresel kirli kurguyu, anlamakta ve yorumlamakta, sebepler ve sonuçlar arasında bağlantılar kurmakta zorlanıyoruz!

Dünya ve bölgemiz üzerindeki küresel ve emperyalist güçlerin, kısa, orta ve uzun vadeli hesapları ve çıkarları çerçevesinde, aksiyon geliştirmekte, ya geç kalıyoruz, ya da karar verirken hatalar yapabiliyoruz.

İnsan beyni olaylar zinciri ve gelişmeler hakkında, bir kere karar verdiğinde, tekrardan düşünme melekesini kaybetmektedir!

Dünya ve bölgemiz üzerinde oynanan yüz yıllık küresel kirli oyuna matuf gelişmeler hakkında karar vermeden, araştırma yapmalı ve birden fazla düşünmek zorundayız!

Aksi halde bölge halkları olarak bir yüz yılı daha kaybedebiliriz! Bölge halkları, aziz vatan uğruna düşen şehitlerimizin hatırası hürmetine, yeniden bir hata daha yapma lüksümüz olamaz ve olmamalıdır! Başkaca bir seçeneğimiz ve tercihimiz de yoktur, olamaz!

Yüz yıl önce, Osmanlı İmparatorluğunun hakim olduğu bölgelerdeki zenginlikleri, sanayi devriminden kaynaklı eksiklikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda, küresel ve emperyalist güçler, kirli bir oyun ve sinsi plan yapmışlar!

Sykes – Picot; Osmanlı Devletinin parçalanması sürecinde, Birleşik Krallık, Fransa ve Rusya arasında imzalanan Küçük Asya Anlaşması olarak bilinir.

16 Mayıs 1916 tarihinde, İngiltere ve Fransa arasında yapılan, daha sonradan Rusya’nın devreden çıkarıldığı, Türkiye’nin Orta Doğu topraklarının paylaşılmasını öngören gizli bir paylaşım antlaşmasıdır.

1915’te Arabistan Yarımadasını ele geçiren İngiltere, Türkiye’ye karşı ayaklanan Mekkeli Şerif Hüseyin’i destekleyerek, Irak ve Filistin toprakları üzerinde kendisine bağımlı, uydu ve kontrol altında Arap devletçikleri kurmayı planlamıştır!

Osmanlı kara parçasındaki zenginlikleri, kendi aralarında yapmış oldukları anlaşmaya rağmen, bir başka güç ile paylaşmayı dahi sindiremeyen dönemin küresel ve emperyalist güçleri, anlaşmanın diğer üyesi Rusya’da devrim için ayrıca bir plan ve hesap içindedir!

Birinci Dünya savaşı dönemine baktığımızda, dünyayı paylaşım noktasında bu defa karşımıza başka küresel ve emperyalist güçler çıkmaktadır!

İkinci Dünya savaşında paylaşım konumunda İngiltere ve Fransa, 2. Dünya savaşında ise ABD ve Rusya’yı görüyoruz!

İkinci Dünya savaşında, Nazi Almanya’sına karşı birleşen ABD ve Rusya, Avrupa ve Almanya’yı ikiye bölerek, hem kontrol altına almış ve hem de parsellemiştir!

Dünya, 1945 – 1989 arasında yaşanan SOĞUK SAVAŞ dönemlerinde olduğu gibi bugün de, liberal dünya ve komünizmi temsil edecek şekilde yeniden bölünüyor, parselleniyor ve şekil alıyor!

Bugüne baktığımızda aslında çok bir farkı yoktur! Dünyamızı parselleyen ve paylaşan küresel ve emperyalist güçler, karşılarında ve paylaşım masasında bir başka küresel ve bölgesel gücü istemiyor!

Paylaşım masasında olmak için bağımsız politikalar geliştirmeye çalışan devletler de vekalet orduları üzerinden asimetrik savaş teknikleri ile engellenmeye, bertaraf edilmeye, yıpratılmaya veya zarar verilmeye çalışılmaktadır!

İçeride devlet, millet ve tüm farklılıklarımızla birlikte devletimizin bekası ve milletimizin birliği adına, bir ve beraber olduğumuz müddetçe, küresel ve emperyalist güçler, bölgemizdeki kirli oyun ve sinsi planlarına erişemeyecekler!

Dün paylaşımda anlaşan küresel ve emperyalist güçler, bugün kavga etmektedir! Neden Acaba?
Bugün yaşamakta olduğumuz, fillerin tepişmesinden kaynaklı ve çimlerin de ezilmesinin sebebi, küresel iki ekolün, paylaşım ve hegemonya konusundaki paya razı olmamasıdır!

Küresel iki EKOL arasında ki HEGEMONYA kavga ve savaşı, hem bölgeyi ve hem de dünyayı şekillendirecektir!

Küresel iki EKOL arasında ki HEGEMONYA kavga ve savaşı, bir 3. Dünya Savaşına sebebiyet verecektir!

Deprem Gerçeği ile Yaşamayı Öğrenmek!

6 Şubat 2023 tarihindeki Kahraman Maraş depreminden sonra; Konya Büyük Şehir Belediyesi öncülüğünde, Konya İnşaat Mühendisleri Odası ve Üniversitelerde, ilgili ve yetkili akademisyenler; Konya’daki KAMU binaları; OKUL ve HASTANE vb. Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği çerçevesinde; DEPREM TESTİ; Bina Dayanıklılık Raporu – Depreme Dayanıklılık Raporu – Deprem Raporu ve Performans Analizi, konularında bir çalışma yürütmüştür!

Konya’daki Kamu Binalarının DEPREM Testi; Bina Dayanıklılık Raporu – Depreme Dayanıklılık Raporu – Deprem Raporu ve Performans Analizi raporunun sonuçları, ehline ve ilgili taraflarca malumdur!

Peki, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği çerçevesinde; Deprem Testi ve Depreme Dayanıklılık Raporu olmayan ya da uygunluk raporu alamayan binalar ve özellikle de, KAMU KURUM BİNALARI ile ilgili neler yapılmıştır?

  • Konya’daki Kamu Kurum binalarındaki; Deprem Testi sonuçları; Saldım çayıra Mevla kayura mı denilmiştir?
  • Yoksa Deprem Testi uygun olmayan binalarla ilgili DAYANIKLILIK ve PERFORMANS ANALİZ raporları, tozlu raflara mı kaldırılmıştır?
  • Ya da DAYANIKLILIK ve PERFORMANS ANALİZ raporu, uygun olmayan KAMU binaları ile ilgili, yasalar ve yönetmeliklerin gereği yapılmakta mıdır?

İnsan olarak başımıza gelebilecek semavi ve arazı afetlere karşı dikkatli olmak, önlem ve tedbir almak, imanın gereği, tevekkül dediğimiz böyle bir şeydir!

Tedbir almadan, tevekkül olmaz! Tevekkül, tüm insanı önlem ve tedbirleri aldıktan sonra, imanın gereği, daha sonra da yüce makama teslim olmaktır!

Tevekkül, önlem almaya asla mani değildir! Bize akıl veren, aklımızı kullanmadan ve üzerimize düşeni yapmadan, her şeyi Allah’a ısmarlamak, tevekkül değil, kuru bir ahmaklıktır!

Tevekkül, insan olarak üzerimize düşeni yaptıktan sonra, gerisini Allah’a havale etmek ve sonucun iyi olmasını, Yüce Allah’tan ümit etmektir!

Deprem öldürmez, ihmal ve bina öldürür gerçeği, yaşadığımız her depremde, karşımıza çıkmaktadır!

  • Peki, deprem ya da fay nedir? Fay kırılması ne demektir?

Yerkabuğundaki çeşitli ölçekteki kayma yüzeyleri, üzerinde deprem olan ve hareket eden iki levha ya da levhacık arasındaki ara yüzey FAY olarak adlandırılır!

Tarihsel dönemde deprem oluşturmuş olan tüm faylar diri fay olarak isimlendirilir!

  • Depremin zararlarını en aza indirebilmek için insani olarak alabileceğimiz bazı tedbir ve önlemleri, şu şekilde sıralayabiliriz!

Yerleşim alanlarını, kırıklar ve fay hattından uzak ve sağlam zeminler üzerinde kurmalı!

Alüvyal dolgulu ve gevşek yapılı zeminlere yerleşim yapılmamalı!

Depremi önceden haber verebilen sistem ve yöntemler geliştirilmeli!

Binaların yapı malzemesi ve yapı tekniği depreme dayanıklı olmalı!

Vatandaşlar deprem konusunda duyarlı hale gelmeli ve eğitilmeli!

Ülkemiz bir deprem kuşağında bulunmakta olduğunu unutmamalı!

Ülke olarak, Deprem gerçeğine göre yaşamak ve yapılar üretmek zorunda olduğumuzu her daim hatırlatmak gerekir!

Depreme karşı önceden önlem ve tedbir almak adına, dere yatağı ve zemin etüdü sağlam olmayan yumuşak toprak yerlere bina yapılmamalı!

Binalar depreme dayanıklı ve malzemeleri de deprem yönetmeliğine uygun ve kaliteli olmalı!

İskan noktasından sıkıntılı olan binalara yandaş mantığı ile oturma izni belediyeler tarafından verilmemeli!

Yasa, kanun ve yönetmeliklere uygun olmayan binalar acilen hem boşaltılmalı ve hem de yıkılmalı!

Belediyeler ve yapı denetim firmalarında; yasa, kanun ve yönetmeliklere aykırı davranan ve bunları görmezden gelmek sureti ile, can ve mal kaybına sebebiyet veren, sorunlu binalara iskan veren firmalar, kişiler ve memurlar hakkında adli işlem başlatılmalıdır!

İnsan hayatı, bu kadar ucuz olmamalıdır!

Şehir Hastanelerinde NELER olmaktadır?

Son günlerde, ŞEHİR HASTANELERİNİN, Danimarka ve Katar’a satılacağı, ya da satıldığına dair haberleri, sıkça duymaya başladık! Neden Acaba? Peki, Şehir Hastanelerinde, Neler olmaktadır?

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi; otoyoldan sağlığa kadar uzanan ve KAMU ÖZEL SEKTÖR ORTAKLIĞI olarak adlandırılan projelerde, anlaşmaların mümkün olduğu ( SATIŞI KONUSUNDA ) ve görüşmelerin devam ettiği ile ilgili açıklama yaptığını da, bir kenara not edelim!

Rönesans İşletme Hizmetleri şirketi; Adana, Bursa, Elazığ, Yozgat ve İstanbul Başakşehir Şehir Hastanelerinin işletmesini, Danimarkalı ISS şirketine sattığı!

Devir işlemini Rekabet Kurumu onaylarken, şirket neden bu yönde bir karar aldığına dair kamuoyuna bir açıklama yayınlamadığı, ifade edilmektedir!

  • Şehir Hastanelerinin Sağlık Bakanlığı ve Hazineye, 2024 yılında günlük maliyetinin 230 milyon TL olacağı, konuşulmaktadır!
  • Şehir Hastaneleri için, son beş yılda, Hazineden 185 milyar TL. ödeme yapıldığı ve sadece 2024 yılı içinde, 85 milyar TL. Hazineye maliyetinin olacağı ifade edilmektedir!
  • Şehir hastaneleri, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan hastanelerdir!
  • Şehir Hastaneleri, Devlet Hastanesi ve Eğitim ve Araştırma Hastanesinden farklı olarak bölgesel büyük sağlık kompleksleri olarak yapılandırılmıştır!
  • Şehir Hastaneleri, bünyesinde her çeşit sağlık birimini bulundurarak bulunduğu bölgedeki insanların her türlü sağlık ihtiyacını en ileri teknolojik ve tıbbi imkanlarla karşılamaktır.
  • Şehir Hastaneleri, YAP – İŞLET ve DEVRET modeli ile yapılmakta ve Sağlık Bakanlığı kiracı konumundadır!

Şehir Hastanelerinde, Mülkün sahibi olan şirketlere, Sağlık Bakanlığı en az 25 yıl boyunca kira ve bina bakım parası ödemektedir!

  • Şehir hastanelerinin YÖNETİM şekline bakalım!

Şehir Hastaneleri; devlet hastanesi değildir! Bedelsiz olarak şirketlere tahsis edilen Hazine arazileri üzerine şirketler tarafından yapılmaktadır!

Şehir hastanelerinde, Sağlık Bakanlığı kiracıdır! Mülkün sahibi olan şirketlere, Sağlık Bakanlığı en az 25 yıl boyunca kira ve bina bakım parası ödemektedir!

Ticari alan ( market, pastane, otopark, kafe, lokanta, mağazalar, vs.) gelirleri mülk sahibi ya da KİRACI firmaya bırakılmaktadır!

Güvenlik, temizlik vb. gibi hizmet dışındaki laboratuvar ve görüntüleme hizmetleri ihaleyi alan firmalar tarafından yapılmaktadır!

Şehir hastanelerinin sözleşme taslağıında, “HASTANEYİ ŞİRKET TEMSİLCİSİ YÖNETİR” yazmaktadır! Şirketlere verilen tüm hizmetleri ve hastaneyi aslen asıl şirketler ve taşeronları idare etmektedir!

Şehir hastaneleri için Sağlık Bakanlığı ile şirketler arasında imzalanan sözleşme özel hukuka tabidir!

  • Şehir hastanelerinde ki ÇİFT BAŞLI YÖNETİM, kurucu Başhekimlik görevinde bulunan bir dost ağabey ile kendisinin yaşadığı sorunlar çerçevesinde, sohbet etmek imkânımız olmuştu!

Başhekim dostumuz; Hastane yönetiminde başhekim olarak, kurumda çalışan personel zaviyesinden, sağlık personeli haricinde bir sorumluluk ve yetkilerinin olmadığını!

Başhekim olarak, destek personeli ve diğerlerine bir söz söyleme yetkilerinin olmadığını!

Mezkûr personel, AMİR – MÜDÜR ve PATRON olarak, sadece yatırımcı firma ve temsilcisini kabul ettiklerini!

Binlerce personelin çalıştığı bir kurumda, ÇİFT BAŞLI yönetimden kaynaklı, ileride çok büyük sıkıntı ve sorunların olabileceğini, ifade etmiştir!

Hastane müdürü veya yatırımcı firma temsilcisinin BAŞHEKİM tarafından verilen TALİMAT veya RİCAYI yerine GETİRMEMELERİ gerektiği konusunda, çalışan personele, kesin bir EMRİ olduğunu da hatırlatmak isterim!

TÜRKİYE Olmadan ASLA!..

Dünya ve özellikle Orta Doğu; Küresel ve emperyalist güçler tarafından; varlık ve hegemonya konumlarının sürdürülebilirliği ve yeniden bir paylaşım adına; kirli ve sinsi planlara sahne olmaktadır!

Küresel ve emperyalist güçler; refah ve varlıklarını, ancak paylaşım ve sömürüye borçludur! Sömürü olmadan varlıklarını sürdüremezler!

Sömürü adına, önceden, kirli plan ve sinsi hesaplar, hedef ülkelere atadıkları, taşeron işbirlikçi idareciler maharetiyle, kolay bir şekilde yürütülüyordu!

Son dönemde, hedef ülkelerde, vekalet terör örgütleri üzerinden, iç savaş ve kaos çıkarılmakta, dış müdahaleye hazır bir konuma getirilmektedir!

Küresel ve emperyalist güçler, gerekmedikçe, kendileri savaş meydanlarına inmez! Besleyip büyüttükleri, vekalet terör orduları üzerinden yürümeyi tercih eder!

Bölgemizde, küresel ve emperyalist sistem, kurmuş oldukları vekâlet terör örgütleri üzerinden yürütülen asimetrik savaş, Hamas ve İsrail bahanesi ile fiili savaşa evirilmiştir!

Peki, Vekâlet Savaşlarını; insanlık ve medeniyet adına nereye koyabiliriz?

Küresel ve emperyalist sistem; varlığının devamı adına; milyonlarca insanın ölmesi ve göç etmesinin bir anlamı olmayacaktır! Var olmaları için sadece çıkarları önemlidir!

Rusya – Ukrayna savaşında şahit olduğumuz sabotajlara, bugün de, Hamas ve İsrail savaşında görmekteyiz! Başkaca vekalet terör örgütleri, bölgenin tamamın da, devreye alınmaktadır!

Bir kuşak ve bir yol projesinin yürütücülüğü, hayata geçmesi için yol güzergâhında büyük yatırımlar yapan; 127 ülkenin dışında ki; küresel ve emperyalist güçler; Kazan Kazan PROJEYİ; varlıkları adına, bir tehdit olarak algılamaktadır!

Peki, bir yol ve bir kuşak projesinin ana güzergâhındaki ülkelerde meydana gelen, darbe – dış müdahaleler ve planlı vekalet savaşını nasıl okumak gerekir?

Yoksa tüm operasyonlar, yüz yıllık kirli plan ve sinsi hesap; hegemonya varlıkları çerçevesinde yapılan girişimler olabilir mi?

Hegemonya ve Varlık savaşını net bir şekilde tanımlayabilmek; olay ve olguları, taraf ve gelişmeleri, sağlıklı bir şekilde okuma yapmamıza vesile olacaktır!

Tarihi İpek yolu ve bir yol – bir kuşak projesinin ana güzergâhındaki ülkeler; kazan – kazan ilkesi çerçevesinde, birlikte kalkınma projesinin tarafları; blok ve birlik oluşturma girişimlerine sahne almaktadır!

Peki, bir yol ve bir kuşak projesinin, ana güzergâhındaki; kilit ve merkez ülkesi Türkiye içinde ve çevresindeki ülkelerde neler yaşanmaktadır?

Dünya’nın anahtar ve sıklet ülkesi konumundaki Türkiye; tamamen KONTROL altına alınmaya çalışılıyor!

Ya da KONTROL edilemiyorsa, sadece verilenlerle yetinen ve SÖZ dinleyen bir konumda olması arzu edilmektedir!

Bu plan ve taktikleri tutmayınca, ülke ve bölge üzerinde kirli hesabı olan tüm küresel ve emperyalistler birbirlerine düşmektedir!

Türk Devletini, yeni dünya sistematiğinde, kendi tarafına çekmek isteyen küresel ve emperyalist güçler, vekalet terör örgütleri üzerinden her yolu denemektedir!

Dünyanın enerji deposu konumundaki Ortadoğu ve Avrasya’nın anahtar, köprü ve merkez ülkesi Türkiye’dir! Bölgedeki zenginliklere ulaşabilmenin tek yolu, Türkiye’den geçtiğini çok iyi bilinmektedir!

Türkiye ve bölge halkları, tarihin ve coğrafyanın yüklemiş olduğu sorumluk gereği, birlikte hareket edebilirse; küresel ve emperyalist güçler; bu bölgede ameliyat da operasyon da yapamaz! Çıkarları çerçevesinde ki; yeni bir sistemi, dengeyi, düzeni ve kukla devletçikleri kuramaz!

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde ve Ankara kriterleri çerçevesinde, Birleşik Türk Devletleri Teşkilatı ve TÜRK ASRININ başlangıç hareketi; Türk Diasporası ve Türkiye Yüzyılı belgesini, bu zaviyeden değerlendirmek sağlıklı olacaktır!

Dijital Cüzdan ve Dijital Kimlik Dönemi Başlıyor!

Dünya, 1980’li yıllarda kalite, 1990’lı yıllarda yeniden yapılanma, 2000’li yıllarda dijitalleşme ve 2010’lu yılların sonuna doğru dijital dönüşüm konularına odaklanmıştır!

Dijitalleşme olmadan dijital dönüşümden bahsetmek mümkün değildir! Kurum ve şirketler, yeniden yapılandırma çalışmalarının ardından iş süreçlerini, yazılım platformları aracılığı ile elektronik ortamlara taşıyarak dijitalleştirmektedir!

Yıllardır internet bankacılığı hizmeti verildiği halde, toplumun büyük bir bölümü hala bankaya giderek işlemlerini yapmaktadır! İnternet bankacılığını kullanmak, kullananlar için bankacılık sürecinde bir dijital devrim ve dönüşümdür!

Saatlik toplantılar için insanlar şehirlerarası veya ülkelerarası seyahat etmek zorunda iken, görsel ve sesli video konferansı ile hizmet veren çevrimiçi toplantılar düzenlemek daha verimli olmaktadır!

İnternet üzerinden yapılan market ve diğer alışverişlerde büyük bir artış gözlenmektedir! Dünyanın dört bir yanında, çalışanlar, evlerinde kalarak, işlerini de ofisteymiş gibi uzaktan yapabilmektedir!

Dünyanın eskisi gibi olmayacağını ve sosyal, siyasi, kültürel, ekonomik ve dijital değişimlerin olacağını, yazılarımızda her daim vurgulamaya çalışıyoruz! Peki, NELER olmaktadır?

Dijital cüzdan; Kredi ve banka kartlarının veya ön ödemeli kartların tek bir yere tanımlandığı elektronik bir sistemdir.

E-Cüzdan ile kart sahipleri kart bilgilerini güvenli bir şekilde ekleme, saklama, güncelleme ve iptal edebilmektedir. Bir bilgisayarla çevrimiçi satın alma veya bir mağazadan bir şey satın almak için bir akıllı telefon kullanma da olabilir.

Kart sahipleri ödeme sayfasında tanımlı kartlarını güvenli, kolay ve pratik bir ödeme deneyimini yaşar!

Dijital cüzdan; kart bilgilerini bulutta, kendi sistemlerinde saklayan ve genelde internet üzerinden alışverişlerde kart bilgisi girmeden ödeme yapılmasını sağlayan çözümlere verilen genel isimdir!

Bir kişinin banka hesabı dijital cüzdanla bağlantılı olabilir ve ayrıca sürücü belgesi, sağlık kartı, sadakat kartı ve diğer kimlik belgelerini telefonunda saklayabilir.

Bir dijital cüzdan hem bir yazılım hem de bilgi bileşenine sahiptir. Yazılım, kişisel bilgiler ve gerçek işlem için güvenlik ve şifreleme sağlar.

Bilgi bileşeni temel olarak kullanıcı girişi bilgilerinin bir veri tabanıdır. Bilgi, gönderim ve fatura adresi, ödeme yöntemleri ve kredi kartı numaraları, son kullanma tarihleri ve güvenlik numaraları gibi bilgileri içerir.

Çevrimiçi satın alınan mallar ve hizmet için ödemeler; bir istemci taraflı dijital cüzdan kurulum gerektirir ve kullanımı kolaydır. Yazılım yüklendikten sonra, kullanıcı tüm ilgili bilgileri girer ve dijital cüzdan kurulmuş olur!

Dijital cüzdan, kullanıcılara, bilgilerini güvenli ve doğru bir şekilde aktarma seçeneği sunar!. İşlemler, basitleştirilmiş yaklaşım, kullanılabilirlik ve müşteri için daha fazla fayda sağlar!

Dijital cüzdan genellikle ödeme kartının ayrıntılarını web sitesine geçirmediğinden, işlemlerin güvenliğini de artırabilir!

  • Peki, Yeni dönemde, insanlığı, nasıl bir dijital dünya düzeni beklemektedir?
  • Dijital takip sistemleri üzerinden her hareketi ve hatta her düşündüğü dahi bilinebilen, tespit ve kontrol edilebilen KÖLE bir insanlık mı hedeflenmektedir?
  • Yoksa, Şah damarından daha yakın olmaya ve yeryüzü Tanrılıklarını dijital olarak resmileştirmeye mi çalışmaktalar?
  • Son dönemde patlak veren küresel olay ve olguların arka planında, böyle bir hazırlığın işaret fişeklerini görür gibiyiz!

Peki, böyle bir durum ya da geleceğe doğru, iman ehli neler yapmaktadır? Dünyalık vehn peşinde midir? Dünyalık makam mevki para pul iktidar ve güç hırsı tüm manevi kanallarının kapanmasına mı vesile olmuştur?

Onlar; kulakları var, duymazlar! Gözleri var, görmezler! Kalpleri var, işitmezler, uyarı ve ikazları, bunu mu ifade etmektedir?

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde, Dijital LİRA – Dijital Cüzdan ve Kimlik vb. her türlü planlama ve hazırlıklarını, yeni döneme göre dizayn etmekte midir!

Türk Devleti; 2053 ve 2071 kızıl elma hedeflerine doğru adım adım ilerlemektedir!. İçerideki tüm küresel işbirlikçi ekol temsilcileri bir bir tasfiye edilecektir!

Devletin MALI DENİZ!. Yemeyen de…

Devlet ve KAMU Malı deniz, yemeyen ya Keriz ya da Domuz, ifadeleri ile bir nesil yetiştiriyorsak!

Kamu Malı ve Tüyü Bitmemiş Yetim ve Kul Hakkı Yemenin büyük bir VEBAL olduğu ilkesi ile bir nesil yetiştiremiyorsak!

Peki, hangi gruba giriyorsunuz? Devlet – Kamu Malının DENİZ ve el uzatmanın da VEBAL olduğu? Yoksa Yemeyenlerin Keriz veya Domuz olduğu mu? Hangisi?

Bir ülkede veya toplumda ve özellikle de Kamudaki; Hırsızlık – Yolsuzluk – Rüşvet ve Kamu Malına El uzatmak, sadece USULSÜZLÜK olarak ifade ediliyorsa!

Usulsüzlük kavramı yani Hırsızlık – Yolsuzluk ve Rüşvet tüm kamu çalışanları tarafından Sayıştay raporlarına geçmesine rağmen kanıksanır bir duruma gelmiş ise!

  • Kamu Görevlisi bir kişi ya da bir Kamu Kurumu il müdürü; alenen ve kayıtlara geçecek bir şekilde, Devletin Malını – Parasını Ben Yerim, diyorsa!
  • Bir başkası; Vakıflara yani DEVLETE – KAMUYA ait bir ARSANIN bir kişi ya da kişilere DEVRİ için ÜÇ – BEŞ bölge müdürünü görevden aldırıyorsa!
  • Bir başkası; Kamuya ait tarihi binanın sözleşmede ki; TADİLAT ve RESTORASYON kelime oyunları ile beş liraya yapılacak olan bir iş, Elli Liraya mal etmek suretiyle, Milyonları CEBİNE indiriyorsa!
  • Bir Üniversite Yönetimi, akademik atanma kriterlerini, kendi üniversitesindeki akademisyenler için iki DİL ve 80 puan olmak şartı koşuyorsa!
  • Aynı Üniversite Yönetimi; başka yerlerden birilerinin ehliyetsiz ve liyakatsiz oğlu ve kızını, akademisyen olarak üniversitesine almak için dil şartını sadece 55 puan olarak ilana çıkıyorsa!
  • Peki, Üniversitelerde, fakülteye gelmeyen ve derslere girmeyen fakat ballı akademisyen maaşlarını almaya devam eden akademisyenlere neler demeli?
  • Bir başkası; eşini – dostunu ve bunların ehliyetsiz ve liyakatsiz oğlunu kızını, kamu kurumları ve özellikle de bilim yuvası üniversitelere ve vatandaşa hizmet etmesi gereken belediyelere, etik kurallar, yasalar ve yönetmeliklere aykırı bir şekilde, dolduruyorsa!

Beyler! Kamu kaynaklarına bir kuruş adına dahi olsa el uzatmakla, AÇ ve Açıkta olanlar, Yatağa Aç giren çocuklar adına; öncelikle AHHH ve akabinde de VEBAL aldığınızı hatırlatmak isterim!

Beyler! Üç günlük dünya zevkleri için Almayın Mazlumun ve Gariplerin Ahını! Çıkar Aheste Aheste!.

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin, Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden; Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak! Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!

Bugün ki mideler sağlam, bugün ki çorbalar sıcak; Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

Yiyin, efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin; Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Kim emanete ( KAMU MALINA ) hıyanet ederse, kıyamet günü hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir! Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir ve onlara haksızlık edilmez, buyrulmaktadır! (Ali İmran – 161 )

Bölgemiz ve Sınırlarımızda; PUSLU ve SİSLİ bir HAVA var!

Savaş; teknolojinin gelişimi ile devam eden bir kavram olmuştur! Teknoloji alanındaki yenilikler her alanda olduğu gibi askeri alanı da etkilemiştir!

İnsanoğlu; ilk savaşını doğaya karşı vermiştir! Yerleşik hayata geçilmesi ile yaşam alanlarını korumaya geçerek klasik dönem savaşların temelini atmıştır!

Devletlerin ortaya çıkması ve tarihsel gelişime uygun olarak; ok, yay, piyade, süvari ve savaş arabaları şeklinde savaş silahları gelişmiştir!

Sanayi devrimi sonrasında modern dönem savaşlar; uzun menzilli füze, hava kuvvetleri ve tank birliklerinin dahil olduğu savaş uygulamalarına dönüşmüştür!

ABD’nin 1955 – 1975 yılları arasında, Vietnam Savaşında yaklaşık 5 milyon insan hayatını kaybetmiştir! Bu savaşta ABD’nin 58 bin askeri ölmüş, ölmeden ülkelerine dönen askerlerin bir çoğu ya intihar etmiş ya da psikolojik tedavi görmüştür!

11 Eylül saldırılarını bahane eden ABD öncülüğünde, müttefik devlet askerlerinden oluşan bir ordu, Afganistan ve Irak’ı, Özgürlük (!) getirmek adına, işgal etmiştir!

2001 yılından bu günlere, Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’ye, nasıl bir Özgürlük geldiği bölge halklarının malumudur!

Küresel ve emperyalist güçler kurmuş oldukları vekalet orduları, ulusal askeri kayıp vermemek adına, milyonlarla ifade edilen insani ölümlere sebebiyet vermiş ve bölgeyi tarumar etmiştir!

Terör örgütleri, mafya, gizli servisler, özel kuvvetlerin kullanıldığı ve yumuşak güç savaşlarını ihtiva eden gayri nizami savaşlar; post – modern savaş yöntemleri içinde yerini almaktadır!

Barış ve savaş algılamalarının muğlaklaştığı, savaşan aktörlerin tespitinin güçleştiği, devlet dışı aktörlerin kullanıldığı, devletler arasında ve devletler içindeki hassasiyetlerin istismar edildiği, Vekâlet Savaşları ön plana çıkmıştır!

Hibrit savaşlarının en belirgin özelliği Vekalet savaşlarıdır! Mağdur ülke belli fakat bu ülkeyi çökertmek isteyen güçlerin kimlikleri belli değildir!

Hibrit savaşında; terör örgütleri aracılığı ile hedef ülkede kaos oluşturulur! Halkı ve polisleri hedef alan, sinsi ve haince planlanmış terör olayları uygulanır!

Bölgemizde ve Akdeniz havzasında ki ulusal çıkarları adına, küresel ve emperyalist güçler tarafından kurulan ve desteklenen vekalet örgütlerinin her gün bir operasyonuna şahit olmaktayız! Neden acaba?

Peki, bu operasyonlar vekalet terör örgütlerinin işine yaramayacağına göre; Kimlerin işine yaramaktadır? Bu vekalet terör örgütleri hangi küresel ve emperyalist güçler tarafından gazlanmakta ve desteklenmektedir? Peki, Neden?

Türkiye; Kırk yıldan fazladır, küresel ve emperyalist güçlerin lojistik destek verdikleri; PKK – YPG – SDG vb. vekalet terörü ile mücadele etmektedir! Bu mücadelede, milyarlarca dolar milli sermaye harcanmış, yüzbinlerle ifade edilene evladını, bu vatan uğruna, şehit vermiştir!

Vekâlet Savaşları; küresel, emperyalist ve bölgesel güçlerin ulusal çıkarları ve nüfuz alanlarını genişletmek için, kendi askeri unsurlarını kullanmaktan ziyade, hedef ülkelerdeki parçalanmış yapıları ve yandaşlarını cepheye sürmek suretiyle gerçekleştirdikleri operasyonlar olarak ifade edilmektedir!

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde; Anadolu’daki varlığı ve bekası uğruna, sınırlarımız ve bölgemizde, küresel ve emperyalist güçler tarafından, varlığımıza yönelik tehdit kurulan tüm vekalet unsurlarına karşı çelikten bir duvar örmüştür! Tüm sinsi plan ve kirli hesaplar berhava edilmektedir!

Türk Devleti, verilenlerle yetinen ve söz dinleyen bir konumda olması, küresel ve emperyalist güçler tarafından beklenmektedir! Yenidünya düzeni, yüz yıl önce olduğu gibi yeniden bu bölgede kurulacaktır!

Yenidünya düzeni, hem sahada ve hem de masada aktif rol alan Türk Devleti olmadan kurulamayacaktır!

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde, bağımsız politikalar geliştirmesi, bölgemizde, vekalet terör örgütleri maharetiyle operasyon yapan güçlerin zoruna gitmektedir!

Türk Devleti, bölgemizde, vekalet terör örgütlerinin varlığına ve terör devleti veya devletçiklerinin kurulmasına asla izin vermeyecektir!

Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde; Anadolu’daki bekası ve yirmi dört milyon kilometrekarelik gönül coğrafyasında; BARIŞ ve HUZUR adına, teyakkuz halinde olmak zorundadır!

Yeni DÜZEN KANLI mı Olacak? Yoksa!..

İki testinin çarpışması sonucunda biri mutlaka kırılacaktır! Peki, sorun her ne ise testiler çarpışmadan bir çözüm yolu bulanabilir mi? Çözüm bulunabilirse nasıl olmalı?! Bulunamaz ise sonuçlar nereye ve nerelere kadar varacaktır?

İki testinin çarpışmasından sadece testinin biri mi kırılacaktır! Çevresinde neler olacaktır? İki testinin çevresinde bulunanlar ne kadar hasar alacaktır? Başkaca şeyler de kırılacak mıdır? Olaylar, sadece testiler çarpışması ile bitecek midir?

Küresel ve emperyalist güçlerin Arap Baharı ile bölgeyi yeniden dizayn projesi, Türk Devletini kuşatma ve çevreleme operasyonları, vekâlet ve vesayet savaşlarının başlamasına öncülük etmiştir!

Yeni dünya düzeni; ticaret, para ve enerji üzerine kurulacaktır! Kim ya da kimlerin kontrol edeceğine göre dizayn edilecektir! Aksi halde kan gövdeyi götürecektir!

Ticaret, para ve enerji olmadan hayat sürdürülemeyeceğine göre! Ticaretin – Paranın ve enerjinin sevkiyatı ve kontrolü çok önemlidir!

Yenidünya Düzeni; kara, hava, deniz ve demir tedarik yollarının kontrolü ile şekil alacaktır! Türkiye, bu yolların merkez üssüdür!

Peki, Tedarik yolları, deniz ve kara ticaret koridorlarını yenidünya düzeninde, kim veya kimler kontrol edecektir?

Bölgemizde, hegemonya ve koridor savaşları; lojistik ve tedarik zinciri üzerinde başladığına şahit olmaktayız!

Türkiye, küresel tedarik zinciri ve koridor meydan muharebesinin tam merkezindedir!

Tedarik yolları kapanır ya da durdurulursa neler olur? Ya da ürünlerin insanlara kadar maliyeti ne kadar olacaktır?

Bugün; Dünya savaşı, tedarik zinciri ve koridor üzerine kurgulanmış olabilir mi? Neden olmasın?!

Dünya, ortalamalar ve öngörülebilirlerle değil, bilinmeyenler ve öngörülemeyenlerle şekilleniyor!


Sıradan olanlar değil, büyük olaylar, keşifler ve olağanüstü olaylar, büyük sonuçlara yol açabilir!

Büyük değişimler, göstere göstere değil, öngörülemeyen patlamalar veya oluşumlarla ortaya çıkar!

Hiç akla gelmeyen ve beklenmeyen, benzeri duyulmamış olaylar, yepyeni fikir ve teknolojiler, dünyayı büyük çapta etkiler!

Dünya; bilmediklerimiz ve bildiklerimizden daha önemli, öngörülebilir ve öngörülemeyen nadir olaylar akabinde yeniden şekil almasına, yeni bir düzen ve sistematiğin kurulmasına sebebiyet vermektedir!

Pandemi süreci, Ukrayna – Rusya ve Hamas – Filistin Savaşı; Yeni bir DENGE – DÜZEN ve SİSTEMİN göstergeleri ve işaret fişekleri olarak karşımıza çıkmaktadır!

Dünya, yeni bir değişim ve yeni bir düzenin tam da arifesindedir! Peki, birinci ve ikinci dünya savaşlarında olduğu gibi KANLI ve SANCILI mı olacak?

Ya da, Yeni DENGE; İki testinin çarpışması akabinde mi, yoksa çarpışmaya gerek kalmadan mı kurulacaktır?

Son günlerde, bölgemizde ve dünya genelinde yaşanılanlar, yeni dengenin sadece iki testinin çarpışması ile değil, başkaca şeylerin de devreye gireceğine işaret etmektedir!