Siyaset ve İletişim, tamamen algılar üzerine çalışır. İletişim ve Algı yönetiminde bazı kurallarının olduğunu… Bir önceki yazımızda ‘’ Algılama Yönetimi ‘’ kurallarından bahsetmeye çalıştım. Bugünkü yazımızda Algılama Yönetimi kurallarının diğer maddelerini anlatmaya çalışacağım. Konya özelinde herhangi bir seçim havası veya Genel seçim havasını hissetmek hiç mümkün değil. Sokaklarda seçimin verdiği ne bir bayram havası ne de seçim heyecanı mevcut.. Çünkü seçime girecek olan kimse konuşmuyor. Seksen öncesinde olduğu gibi toplum depolitize oluyor sanki… Çünkü Partiler iletişim yapmıyor… Çünkü bu şehirde seçim yok… Sokağa çıktığınızda kiminle konuşursanız konuşun bu şehirde gerçekten seçim yok… Muhalefet partileri bu şehirde maça çıkmadan sonuca şimdiden razı gibiler… Nerdeyse sonuca hükmen rıza gösterecekler… Yüksek seçim kurulu Konya genelinde geçen dönemdeki seçim sonuçlarını muhalefet partilerine deklare etse, nerdeyse seçim olmadan hepsi sanki rıza gösterecekler. Fakat bu işe İktidar partisi olan AK parti itiraz edecek gibi… Çünkü Başbakanın Konyalı olmasının verdiği güçle, heyecanla 14 /14 vekil istiyor. Bütün bunların yanında Başbakanın şehrinde AK Parti Konya teşkilatları da İletişim yapmıyor. Bunu da anlamak mümkün değil… AK Parti Konya İl teşkilatı önceki seçimlerdeki başarıların vermiş olduğu bir rehavete bürünmüş gibiler… Konya genelinde seçime girecek olan parti teşkilatlarındaki ve özellikle de AK Parti teşkilatlarındaki Dostlar Siyasetin temeli iletişimdir. Hedef kitlenizle sürekli ve tekraren, açık, şeffaf, doğru ve gerçeklere dayalı bir şekilde iletişim halinde olmanız gerekir. Hedef kitlede oluşabilecek herhangi bir müphemiyet hiç tahmin etmediğimiz sonuçlara sebebiyet verebilir. İletişimin olmadığı yerde dedikodu mekanizması devreye girer. İletişimin en büyük özelliği bu dedikoduya malzeme ve meydan vermemesidir. Partilerin özelliklede İktidar partisinin bu konuda hiçbir mazereti ve savunması olamaz… Seçime gireceğiniz bölgede Yerel dinamiklerle ve Yerel medya vasıtası ile sürekli olarak İletişim halinde olmanız gerekir. Algı yönetimi kurallarının diğer prensipleri:
7-Gerçeklere Dayanmalısın: Algılamayı doğru yönetebilmek için gerçeklere dayanmak gerektiğini ve söylediğimiz her sözün, iletişim yaptığımız her durumun yalnızca gerçekleri, gerçeğin tamamını yansıtması ve gerçekten başka hiçbir şeyin iletişiminin yapılmaması türünden bir söylemi, içinde yaşadığımız sistem gereği uygun bulmadığımızı söyleyeyim. Eğer tersi söz konusu olsaydı, kişilerin ve kurumların güçlü yanları kadar zayıf yanları konusunda da iletişim yapması gerekirdi ki, böyle bir şey makul olmaz. Söylediğin her şey doğru olsun, ama her doğruyu söyleme…
8-Tekrar Etmelisin: Algılamayı derinleştirmek için tekrarın şart olduğunu biliyoruz. Ama neyi, kaç kere, nasıl tekrarlamalı? Bu soruların yanıtlarını net bir şekilde vermek zordur. En azından benim taradığım literatürde bu soruların yanıtlarının birer reçete ile verildiğine tanık olmadım. Çünkü konuya, hedef kitleye, kanala, mesaja, mesajı taşıyan iletişim aracının ne denli buluşçu olduğuna göre veriler değişebiliyor.
9- Farklılaşmaları yönetebilmelisin: Bir markanın, ürünün, hizmetin kendisini nasıl konumlandırdığı, marka ruhunun, rasyonelden çok duygusal boyutta ne vaat ettiği, bu vaadini gerçekleştirmek üzere hangi ipuçlarını sunduğu, hiç kuşkusuz o ürün veya hizmetle ilgili satın alma davranışını birinci dereceden etkileyen bir algılama öğesi haline geldi. Algılama yönetiminde farklılaşma için yapılacak en önemli saptama, bu konuda ortaya konacak innovasyonun, tartıştığımız diğer 10 kuralla uyum içinde olup olmadığıdır; yoksa ne sosyal paydaşlar satın alır o farklılaşmayı, ne de hedef kitl.
10-Görselliği doğru yönetmelisin: Görsel algılamayı yönetmek, genel algılama yönetiminin kritik başarı faktörlerinden biridir. İnsanın bir bilboard’a, gazetedeki bir ilana ya da habere yalnızca 2-3 saniye ayırabildiği düşünülecek olursa, görsel algılamanın önemi de daha iyi kavranabilir. ‘Görsel algılamayı yöneteyim’ derken imaj yönetiminin tuzağına düşmek de her an mümkündür.
11-Düşüncelerden çok duygulara hitap etmelisin: Alfred Adler’in deyişiyle, ‘İnsan sevmeyi öğrenebiliyorsa, pekâlâ duygulara hitap etmeyi de öğrenebilir’; yeter ki o ‘koku’yu ve ‘doku’yu iyi okuyabilsin. Her evin, her şirketin, hatta her ülkenin bir kokusu, bir dokusu vardır. Bu koku ve duyguyu doğru okuyup buna göre tüm iletişiminizi yönetebilirseniz, hedef kitlenizle buluşamamak gibi bir sorununuz olmaz.