İstanbul’un fethinin 563. Yılını kutladığımız şu günlerde, Fethin, fetih bilincinin, milli bilinç ve şuurun oluşması ve içselleştirilmesi adına hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu vb. günleri hatırlayan, hatırlatan ve bizlerin de uyanması adına emeği geçen bütün idarecilerimize teşekkür ederim. Geçtiğimiz günlerde de Kut’ül Amare zaferinin 101. Yılını idrak etmiştik. Kut’ül Amare ne ola ki? Neden bu millete unutturulması için o kadar gayret sarf ettiler ki? Hem de içeride taşeronları vasıtası ile… Bu asil millette milli bilinç ve şuur oluşmaması adına bu kadar gayretin sebebi ne olabilir ki? Milli bilinç ve şuurun oluşması demek, bölgenin tamamen kendi ayakları üzerinde durması demektir. Bölgeye karşı dışarıdan gelebilecek he türlü müdahalelere geçit vermemesi demektir.
Bu ülke ve vatandaşlarına 100 yılardır bilinçli ve kasıtlı olarak, bu kutlu ve milli bilince katkı sağlaması gereken gün ve geceler, hep unutturulmaya çalışıldı. Acaba neden? Bir milletin geçmişinde yaşanmış milli zaferler ve kutlu günler neden unutturulmaya ve tarih sayfalarından silinmeye çalışılır ki? Anlayan varsa beri gelsin… Aslında tarihimizi bilmediğimiz ve tarih kitaplarımızı biz ve bizden olanlar ‘ milli şuura ermiş’ tarihçilerimiz tarafından yazılmadığı için olabilir mi? Çanakkale zaferlerinde, arka planda, zafere ulaşılmaması için her türlü yol ve yönteme başvuran komutanlar Alman generalleri değil miydi? Bunları hangimiz hatırlayabiliriz ki? Okutmadılar ki? Sarıkamış destanı diye bizlere yutturulmaya çalışılan ve 100 binlerce askerimizin şehit düştüğü olayların arka planındaki emir komuta zincirinde bulunan ve talimatları veren Alman generalleri neden bizlere anlatılmaz ki? Birileri buradan vatandaştan neyi gizlemeye çalışırlar ki? Bu ülke Kurtuluş savaşlarını verdiği günlerden itibaren ve Cumhuriyetin ilanı ile iç işlerimize yerleşen ve yerleştirilen yabancı idareciler neden açıklanamaz ki? Aynı sistemin yani, 100 yıllardır devam eden ve sadece yabancılara çalışan sistemin devamı için her yol denenmektedir. Bizlerin uyuması ve uyanmaması adına her yol mubah görülmektedir. Cumhuriyetin ilanı ile devlet kademesine yerleşen yabancı kadrolar veya sadece yabancılara çalışan bizden görünen yabancı içimizdeki taşeronlar… Merkez bankamız daha yeni yeni milli olmaya başlamadı mı? Ekonomik sistemimiz, bütün devlet ihaleleri bu adamlar vasıtası ile dışarıdaki ağababalarına yönlendirilmedi mi? Cumhuriyetin kurulmasından bu güne, içerideki taşeronları vasıtası ile bu asil milletin cebinden trilyonlarca doları faiz vb. adı altında götürmediler mi? Bu kolay kazançları kesilenler içerideki taşeronları vasıtası ile tekrar kaos çıkartmak için her türlü yola başvurmaktadır. Ekonomik, siyasi ve terör adı altında olmak üzere…
Bizler olan bitenleri sadece iç siyaset malzemesi ve kavgası olarak addetmeye devam etmekteyiz. 100 yıllardır böyle olduğu gibi… 17 – 25 Aralık, Gezi kalkışmaları, 7 Haziran seçim sonucunda biraz daha gayret diye bir araya gelmeleri ve 1 Kasım seçim sonucu ile sukutu hayale uğramaları… Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu üzerinden ülke içinde kaos meydana getirmeye çalışanların, heveslerinin kursaklarında kalması gibi… Herkesin bir hesabı elbette ki vardır. En büyük hesabı ve planı olan Hz. Allah bu asil millet ile beraberdir. İçerideki siyasi ve ekonomik kavgaların arkasındaki dış güçleri ve içerideki taşeronları bizler hiçbir zaman göremedik ve görünmezler. Gördüğümüz an zaten bu ülke ve bölgesi adına tarih yeniden yazılmaya başlayacak demektir. Gördüğümüz ve uyandığımız an bölgede biz ve bizden olanlardan başka hiç kimse kalmayacaktır. Bütün kavgaların, kaosların sebebi hikmeti.. Bizler anlayamasak da… Ülke ve bölge halkları olarak uyanık olmanın şimdi tam zamanı… Ülke ve bölge halkları olarak bölgeyi yüz yıllardır karıştıranlara ve emperyalistlere karşı dik durmanın şimdi tam zamanı… Ülke ve bölge halkları olarak bölgemize dışarıdan müdahalelere karşı bir ve beraber olmanın şimdi tam zamanıdır. Bu olayların bir tekrarı olmayacak. Ya şimdi, ya da tarih sahnesinden tamamen silinmek demektir.