Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve milletimizi, 15 Temmuz tarihinde, hain darbe, işgal girişimi ile küresel sisteme tamamen teslim etmeye çalışan taşeronlar ve işbirlikçilerine şahit olduk. Anadolu toprakları, vatanperver ve vatan hainlerine de daima şahitlik etmiştir. Tarih vatan hainlerini de vatanperver evlatlarını da sürekli yazmaya devam edecektir. 15 Temmuz, hain darbe ve işgal girişiminde devlet ve millet olarak toptan kaybetmek üzere olan bizler şimdi neler yapmalıyız? 15 Temmuz, hain darbe ve işgal girişimi akabinde küresel sistemin planlarına karşılık şimdi neler üretmemiz gerekmektedir? 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrası ekonomik ve sosyal olarak kriz üretmek isteyen tüm dâhili ve harici güçlere karşılık şimdi neden çok çalışmamız gerekmektedir? 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimini yaşamış bir millet olarak şimdi neden yeni şeyler söylemek ve yeni eylemlerde bulunmamız gerekmektedir? Daha nice zorular ve sorular…
15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasında başarılı olamayan küresel sistem ve işbirlikçileri, akabinde güzel Anadolu diyarı ülkemizde iç savaş çığırtkanlıkları ve fitne çıkarmak için her türlü girişimlerde bulundular. Devlet, millet ve birey olarak tüm bu fitne ve operasyonlara karşı daha fazla bir, beraber ve iri olmamız gerektiğini de sürekli olarak vurgulamaya çalışıyoruz. Konuşmalarımıza ve faaliyetlerimize de çok dikkat etmemiz gereken bir süreçten geçmekteyiz. Bu ülkede kimse etnik kimlikler ve dini hassasiyetlerimiz üzerinden bizim üzerimizde operasyon yapamayacağını anlamadır. Böyle bir girişim de dahi bulunamamalıdır.
15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminde başarılı olamayan tüm küresel sistem ve işbirlikçileri, son günlerde ekonomik saldırıya geçtiler. Döviz kurları üzerinden gelmeye başladılar. Bu ülkede yılalardır kazanan iş adamlarımız 15 Temmuz gecesi toptan kaybetmenin eşiğinden döndüğümüzün idrakinde olarak, ekonomik saldırılar ile bazı kazanımları kaybetmeyi de göze alabilmeliler. Küçük küçük kaybetmeye başladıkları anda hemen batıyoruz vb. nidalarına başladılar. Durun arkadaşlar! Dün tamamen batacaktık! Dün ülke olarak tamamen kaybedecektik! Bazı kazanımlarımızı küçük küçük kaybetmeyi göze alamaz isek yarın bu savaşı, bu saldırıları toptan millet olarak kaybedebiliriz. İş dünyası olarak daha Çok çalışacağız, daha Çok üreteceğiz, daha Çok ihracat yapacağız; Fakat yine de bu devlete, bu ülkeye ve millete küsmeyeceğiz.
Anadolu diyarında güzel ülkemizin 1952 tarihinde NATO’ya girişi ile birlikte, küresel sistem bu ülkeyi çok kolay bir şekilde yönetebilmek ve kontrol edebilmek adına, içimizdeki taşeronları ve işbirlikçileri vasıtası ile her on yılda bir askeri ve siyasi operasyonlar yapmıştır. ABD’nin 300 yıllık siyasi tarihinde 45. Başkanı yeni seçilirken, 90 yıllık Türkiye Cumhuriyeti 65. Başbakan ile karşı karşıyadır. Neredeyse 1,5 yıla bir Başbakan, siyasi yönetim ve seçim düşmektedir. Böyle bir siyaset ve yönetim şekli ile kalkınma olabilir mi? Dünya ile rekabet mümkün müdür? Şimdi bu ülke, birlik, beraberlik, güçlü bir Türkiye ve dünya ile rekabet edebilir bir devlet olabilmek adına yeni bir kavşakta, yeni bir dönemeçte bulunmaktadır. TBMM’deki Anayasa değişiklik teklifi görüşmeleri akabinde Nisan ayı içinde Güçlü bir Yürütme ve Cumhur Başkanlığı sistemi için bir referandum ile karşı karşıyayız. Referandum sürecinin ve sonuçlarının, ülkemiz, bölgemiz ve mazlum milletlerin umudu olan bu asil millet için Hayırlara vesile olması dilerim.
Hz. Mevlana ne güzel buyurmuş;
Her gün bir yerden göçmek ne iyi, Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş, Dünle beraber gitti cancağazım;
Ne kadar söz ve fiil varsa düne ait, Şimdi YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK ve YENİ ŞEYLER YAPMAK LAZIM.