Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruduğu tarihten itibaren, küresel güçler ve içimizdeki işbirlikçiler maharetiyle, içeride birbirimizle uğraştırılmış, enerjimiz de içeride tüketilmeye çalışılmıştır. Tabii ki bunda da başarılı olmuşlardır. Aksi halde, küresel güçlerin bu ülkede ve bölgemizde operasyon yapmalarına imkân yoktur. Özellikle de yerel çerçevede tüm olaylar ve gelişmeleri değerlendirirken büyük resmi görmemiz her daim engellenmeye çalışılmaktadır. Büyük resmi görebilen, bölgemizde oynanmakta olan oyunları idrak edebilen ve öngörülerde bulunabilen bu asil milletin evlatlarına içeriden ve dışarıdan operasyon çekmeleri de tabii ki mümkün değildir. Bu bölgede, küresel güçler, Yeni bir Dünya düzenini kurabilmeleri için bizlerin içeride sürekli olarak birbirimizle uğraşmamız, birbirimizle didişmemiz talep edilmektedir. Bu oyuna bu topraklarda bilinçli olarak düşenlerimiz olduğu gibi saf bir şekilde atlayanlarımız da olmaktadır. Neden ve nasıl mı?! Dünyalık menfaatler ve çıkarlar çerçevesinde!
Eskilerin yaşamış olduğu tecrübeler ışığında ve çerçevesinde çok güzel ifadeleri bulunmaktadır. Okyanusları geçip derede boğulmak şeklinde! Büyüklerimiz tam yerinde bir kavram geliştirmişlerdir. Bu asil milletin evlatlarına operasyon çekmeleri için tabii ki küçük meselelerde boğuşturulması ve birbirini de kırması gerekmektedir; Dünyayı ve bölgesini okumaktan aciz kişiler olması için! Dünyadaki ve bölgesinde ki tüm oyunları ve gelişmeleri okuyabilen, idrak edebilen ve buna göre de öngörü ve pro-aktif bir durumda bekleyen bireylerle bu asil millet ancak bir yerlere gelebilecek, dünya ile rekabet edebilecek ve beka sorunu ile de karşılaşmayacaktır. Aksi halde dünyalık menfaat ve makam peşinde, sevdasında kaybolup gideceğiz! Tercih bizimdir! Karar da bizimdir! İçimizde tabii ki bu vasıflara sahip satılık ruhlar ve işbirlikçiler de mutlaka olacaktır. Olması kadar da doğal bir şey yoktur! İnsanın doğası bunlara da meyyaldir! Önemli olan yerli ve milli bir bilinç ve ruhtaki bireylerin sayısını arttırabilmek ve onlara da sahip çıkabilmektir, tüm mesele, bu topraklarda! Yılardır bu ülkede yaşanan en büyük sorun da bu değil midir? Yerli ve milli bir duruş sergileyenleri her zaman saf dışı bırakmadık mı? Neden? Devlete, millete ve yönetim sistemine de tam bir şekilde sahip olamadığımız içindir!
Müminlerin her zaman unutmadığı, hatırlaması gereken ve buradan da günümüze yönelik dersler alınması bizlere de hatırlatılan, Kur’ani bir hadiseyi hepimiz çok iyi biliyoruz; Talut ve Calut kıssasını! Nedir bu kıssanın özeti? Ne gibi mesajlar vermektedir? Bizlere bu günlere yönelik neler ifade etmektedir ki? Talut taraftarları Calut ordusu ile savaşması için bir yerden geçmesi gerekirken, yol güzergâhında bulunan bir dereden sadece ve sadece bir yudum su içmeleri emir ve talep edilmiştir. Emir ve talebin de ne olduğu idrakinde olmayanlar, yol ve yolculuğun ne olduğunu da bilemeyenler, mücadele ve dik duruşa da müdrik olamayanlar, kana kana bu sudan içmişler ve Calut ordusu ile karşı karşıya kaldıklarında ise savaşmak arzu ve istekleri kalmamıştır. Nasıl olabilirdi? Talut’un emrine itaat eden sadece çok az sayıda samimi bir kitle ile Calut ordusunun karşısında cesaretle çıkmışlar ve savaşlarını da kazanmışlardır. Nasıl olmuştur; İnanç ve dünyalık küçücük menfaat ve çıkarlarına da meyletmeden!
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tüm AK Parti teşkilatları ve devlet kademesindeki yol arkadaşlarında metal yorgunluk ve nöbet değişiminden sürekli olarak dem vuruyorlar. Neden? Neden bu konulara her konuşmalarında ve her platformda üstüne basa basa vurgulamaktadır ki? Demek ki komutanın emrine itaat etmeyen, emirleri de yapmayan asker ve yol arkadaşları bulunmaktadır. Bu askerlerle dünya savaşını verebilir misiniz? Calut ordusunu görenler de olduğu gibi kaçmayacaklarının, geri de dönmeyeceklerinin garantisi var mıdır? Bölgenizde oluşmakta olan, Yeni Dünya düzenine, bu vasıftaki yol arkadaşlarınızla, hazır ve nazır olabilir misiniz? Dünyalık makam ve menfaat peşinde olan kişilerle bu savaşı veremezsiniz! Tüm bu Yeni Dünya düzeni çerçevesindeki gelişmelere istinaden devlet başkanı bir talepte bulunmaktadır. Normal midir? Evet, tabi normal ve olması gereken de budur? 100 yıllardır bu ülke neden bir Dünya gücü olamamıştır? Neden küresel ve bölgesel güç olamamıştır? Tüm bu soruların cevabı da bu değişim talebi ve düzenlemelerde saklıdır! Bu değişim de nereden çıktı mı diyeceğiz? Eski tas eski hamam aynı düzen devam etsin mi diyeceğiz? Yoksa değişimi istemeyen ve direnenlere rağmen bu ülkenin varlığı, birliği ve bekası adına ısrarla ve inatla bu değişimi zorlayacak, yapacak ve isteyecek miyiz? Tercih ve Karar, Varlığı, Birliği ve Bekası adına bu asil milletindir!