Konya, şehir olarak bu kutlu davaya her daim desteklerini esirgememiştir. Konya muhafazakar davanın aslında mihenk merkezidir. Sayın Cumhurbaşkanımız da kadim şehir Konya’nın tüm bu özellikliklerini de dikkate alarak çok yoğun ve nitelikli bir devlet kadrosu ile bu kadim başkent şehire resmen çıkarma yapmışlardır. Öncelike ve özellikle, hafta sonu böyle bir bayram havasını, herhangi bir seçim dönemi de olmamasına rağmen, yoğun bir katılım, sevgi ve coşku seli ile karşılayan tüm Konyalılara da, bu coşkuyu yaşatan Sayın Cumhurbaşkanımız ve diğer devlet erkanına da teşekkürlerimi sunar, bu devletin bekası ve milletin birliği, beraberliği ve kalkınması için harcanan tüm efor ve çalışmaların da her bir ferdine de ayrı ayrı teşekkür eder, başarılar dilerim. Sayın Cumhurbaşkanımızın Konya’ daki konuşmalarının detaylarına da çok girmek istemiyorum. Sadece bir cümle ve ifafelerinin, bu şehirdeki tüm taşeron ve işbirlikçilere karşılık çok büyük bir mesaj, çok manidar ve dikkate değer olduğunu da düşünüyorum. Konya bizi Sever, biz de Konyayı ve Konyalıyı Severiz. Konya dünya üzerindeki Merkez, Kavşak, Başkent ve Hz. Peygamber efendimize de Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah tarafından önerilen belde-i muhayyere olan kadim üç şehirden birisidir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın her platformda ifade ettiği, Gönül ve Hoşgörü şehri Mevlana diyarında ve özellikle de Mevlana meydanında tekraren ve üstüne de basarak vurguladığı; yatrımlar, çalışmalar tamam, bunların hepsi olacak ve oluyor da, fakat bu kutlu davanın temsilcileri olarak sizler ve bizlerin, asıl ve öncelikli olarak yapması gereken, acil ve ivedi işimiz, milletimizin gönlüne girmeliyiz, sözlerini de çok önemsiyorum. Küresel güçler, gönüle girmek işinden pek anlamadığı veya her şeyi ama her şeyi de bilimsel metod ve kavramlarla da açıklamaya, gönüllere girmeyi de bilimsel çalışmalar üzerinden sonuca gitmeye çalıştığı için; Devlet ve Millet olarak, Bin yıllık Gönül Coğrafyamızda ki yapmaya çalıştığımız tüm insani yardım, diğer yatırımlar ve çalışmaları da anlayamıyorlar. Tabii ki anlamalarını da beklemiyoruz! Anlamış olsalar, zaten dünya da ne bir savaş olur, ne bir mazlum ve mağdurun gözyaşı akar, bir damla petrol ve doğalgaz için dünya üzerinde ne bir insan ölür ve ne de bir damla kanı akar!
Türkiye Cumhuriyeyi Devleti olarak, Dünyanın süper gücü ABD’den sonra insani yardım noktasında yakın takiple hemen ikinci sıradayız. Neden? Çok mu zenginiz? Çok mu paramız var? Hayır! Dünyanın her bir bölgesindeki Gönül coğrafyamızı unutmamak ve Dualarına da talip olmak için, yapıyoruz tüm bunları! Sen ne zannetmiştin ki? Anladın mı şimdi ne demekmiş mazlum – mağduru kucaklamak ve gönüllere girmek? Anladın mı şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın sürekli olarak neden gönüllere girmekten dem vurduğunu? Anladın mı şimdi, neden Somalideyiz, neden Arakandayız, neden Suriye’de, neden Afrika’da, neden Balkanlar ve dünya üzerinde ki mazlum – mağdurun olduğu her bir bölgedeyiz? Çünkü biz, Çin’den başlayıp Londra’ya kadar sadece bir ‘Selamün Aleyküm’ ile tüm Kapıları – Gönülleri açan ve Aşabilen bir Millet ve bir Medeniyetin Evlatları ve torunlarıyız. Sadece yeni kurulmuş bir devlet ve 100 yıllık bir Cumhuriyet mi sanıyordun ki?! 100 yıllardır senin gibi düşünenler olduğu için bizi sadece İÇERİYE kilitlediler, ENERJİMİ DE İÇERİDE tükettirdiler! Şimdi bu bölgeler ve bu insanlar bizim soydaşımız, bizim kardeşimiz, bizim gönül bağımız var dediğimiz için tüm küresel güçler ve işbirlikçileri bağırıyor ve yırtınıyorlar! Sen hala anlayamadın mı, çok yüksek perdeden neden bağırdıklarını?! Sen hala anlayamadın mı, bizim olduğumuz bölgelerde, tüm küresel güçler ve işbirlikçikerine de Ekmek çıkmayacağını?! Tabii ki bağıracaklar! Biz devlet ve millet olarak mazlum ve mağdurların sesi ve kucaklayanı olabilmek için daha da Uzak Gönül Coğrafyalarına gitmeye Devam eeceğiz. Var mı başka bir diyeceği olan; Tüm Küresel güçler, taşeronları ve işbirlikçileri adına!!